SAĞLIK - 03 Eylül 2023 Pazar 10:03

Azerbaycanlı anneden sevindiren haber

A
A
A
Azerbaycanlı anneden sevindiren haber

Kent Onkoloji Merkezinde 3. evre rektum kanseri tanısıyla gördüğü ilaç, ışın ve cerrahi tedavilerin ardından yaşama tutunan Azerbaycanlı öğretmen anne Turkan Badalova (30), hem hastalıktan hem bağırsağının vücut dışına bağlandığı torbadan da kurtuluşunun birinci yıldönümünü kutladı. Doktoru Prof. Bülent Karabulut, “Turkan şu anda sadece rektum kanseri öyküsü olan birisinin ötesine geçmiş durumda. Yolda yürüyen birçok kadına göre de belki de önüne daha güvenle bakabilen, genel sağlığı açısından da daha özgüveni yüksek kanser dışı birçok sağlık sorunları açısından da önceden tedbirleri alınan teşhisleri konulup tedavileri yapılan, dolayısıyla da konforlu ve kaliteli yaşlılık vadettiğimiz birisi oldu artık” dedi.


Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yazılımcı eşi Elnur Badalova (30) ve kızı Nur (4) ile mutlu bir hayat süren öğretmen Turkan Badalova Ekim 2021’de rahatsızlandı. Badalova halsizlik, yorgunluk, dışkılamada değişiklikler, kilo verme, kanlı dışkı gibi şikayetleri artınca doktora başvurdu. Genç kadına yapılan tetkikler sonucunda “rektum kanseri” tanısı koyuldu, hastalığın üçüncü evrede olduğu söylendi. Tedavi imkanlarını araştıran öğretmen anne tercihini Türkiye’den yana kullandı ve İzmir’e geldi. Tanı koyulduktan yaklaşık bir ay sonra başvurduğu Kent Onkoloji Merkezi’nde merkez koordinatörü Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Karabulut, genç hastası için geleceğini de planlayan bir tedavi programı hazırlayıp önerdi. Nitekim tedaviler başlamadan önce Badalova’nın tekrar anne olabilmesi için yumurtaları donduruldu, bir süre sonra da ameliyatla yumurtalıkları askıya alındı. Yoğun radyoterapi ve kemoterapilerden sonra Badalova ikinci kez ameliyat edildi, kapalı yöntemle alt rektum tümörü operasyonu gerçekleştirildi. Bu ameliyatta bağırsağının ucu vücut dışına alınarak torbaya bağlandı. Başarıyla gerçekleşen ameliyatla rektumdaki tümör tamamen temizlendi, genç anne tekrar kemoterapi gördü. Badalova, son ameliyatını 22 Ağustos 2022’de geçirdi, bağırsağı içeri alınarak, torbadan kurtuldu.



Yıldönümünü kutladı


Turkan Badalova, rutin kontrolü için torbadan kurtuluşunun yıldönümünde geldiği Kent Onkoloji Merkezi’nde yeniden sağlığına kavuşmanın mutluluğunu doktoru Prof. Karabulut ile paylaştı. Azeri öğretmene geleceğini planlayarak bütüncül yaklaşımla tedavi uyguladıklarını belirten Prof. Dr. Karabulut, “Turkan gayet sağlıklı. Bizim Turkan’la yaptığımız şey artık kanser tedavisi değil, sağlıklı bir kadın olarak hayatına devam etmesi için neler yapacağımızın planlanması, yani hastamızın daha geniş bir açıyla takiplerini yapıyoruz. Rektum kanseri konusunda Turkan’la zaten çok başarılı olduk, onun risk beklentisi oldukça düşük. Ama böyle insanlar size geldiği zaman onun her şeyiyle ilgilenmeniz gerek. Kemik sağlığından hormonal düzeylerine, kan yağlarına kadar yani sağlıklı bir kadını yaşatmak ve sağlıklı bir şekilde yaşlandırmak. İşte buna da bütüncül onkoloji diyoruz. Turkan şu anda sadece rektum kanseri öyküsü olan birisinin ötesine geçmiş durumda. Yolda yürüyen birçok kadına göre belki de önüne daha güvenle bakabilen, genel sağlığı açısından da özgüveni daha yüksek kanser dışı birçok sağlık sorunları açısından da önceden tedbirleri alınan, teşhisleri konulup tedavileri yapılan, dolayısıyla da konforlu ve kaliteli yaşlılık vadettiğimiz birisi oldu artık” dedi.



“Tuvalete gidebilmeye şükredeceğim aklımın ucundan geçmezdi”


Öte yandan, eşi ve kızıyla hayatı ertelemeden yaşamaya çalıştıklarını belirten Badalova, “Taşıdığım 3 torba geçen yıl 22 Ağustos ayında içeri alındı, alındıktan sonra her tuvalete gittiğimde şükrediyordum. Her şeye şükredeceğim aklıma gelirdi de tuvalete gideceğime şükredeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Çok zor bir süreçti ama ben bu süreci elimden geldiğince hafifletmeye çalıştım. Torba varken bile geziyorduk, konsere hatta denize bile gitmiştik eşimle. Üç hafta arayla kemoterapi alıyordum, ilk haftasını zor geçiriyordum, ikinci hafta toparlanıyor üçüncü hafta da geziyordum. Bu süreci maksimum kolaylaştırıyor, sağlıklı bir insan gibi davranmaya yaşamaya çalışıyordum. Bu süreç bana ‘her şey bugün’ demeyi, hiçbir şeyi ertelememiz gerektiğini öğretti. Eşimle her zaman biraz çalışalım, onu bunu yapalım ondan sonra tatile çıkalım, diyorduk. Her şeyi erteliyor, yapmak istediğimiz hiçbir şeyi yapmıyormuşuz. Artık bir tek bugünün var olduğunu, hiçbir şeyi ertelememiz gerektiğini anladık. Günü yaşayıp tadını çıkarmak Kemoterapiye geliyordum, karnımda torba eğlenerek şarkı söyleyerek geliyorduk. Yarın kemoterapi alacağım, kötü olacağım deyip bugünü mahvetmiyordum. O günün tadını çıkarmaya çalışıyordum. Tüm tedavilerimi aynı çatı altında almanın konforunu yaşarken, doktorum bana her konuda yardımcı oldu. Hasta doktor ilişkisinin çok önemli olduğunu söyleyen doktorum bana ilk günden çok güven vermişti. Kanser olduğumu öğrendiğimde tabii herkes gibi ben de öleceğim diyordum. Bülent hocayla görüştüğümüz zor bir sürecin beni beklediğini ama sonunda bu hastalıktan kurtulacağıma inandım, doktorum beni inandırdı, bu çok önemliydi. O yüzden ‘mucizem’ diyorum, Bülent hocaya. Hiçbir şeyim yok, tam sağlıklı normal bir insanım. Sadece 3 ayda bir kontrole geliyorum. Hocama cilt bakımı yaptırabilir miyim, saçımı boyayabilir miyim? diye soruyorum. Hocam diyor ki sağlıklı bir insan kendine ne yaptırıyorsa sen de onu yaptırabilirsin. Sen sağlıklı bir insansın. Bundan sonra olabilir mi? diyorum. Normal bir insan nasıl olabilirse o kadar olabilir de olmayabilir de. Tam sağlıklı bir insan gibi hissediyorum, tam sağlıklı bir insan gibi yaşıyorum. Hatta bence eskisinden daha güçlü, daha güzel yaşıyorum. Eskisinden daha kıymetli, anlayarak, kendimin, zamanımın hayatımın değerini daha iyi anlayarak yaşıyorum. Hastalıktan kurtuldum ama bence eskisinden daha güçlü olarak kurtuldum, bir şey kaybetmedim güç kazandım” ifadelerini kullandı.



Azerbaycanlı anneden sevindiren haber

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm Erzurum’da Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (MTAL)’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağlandı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edildi. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini altını çizdi. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: "Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi" Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: "Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi."
İzmir Jandarma Genel Komutanlığının "Savaşçı Yarışması" başladı Jandarma Genel Komutanlığı’nın en seçkin birliklerini bir araya getiren ve bu yıl ilk kez düzenlenen "Savaşçı Yarışması", Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığında düzenlenen görkemli bir törenle başladı. Açılış töreninde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen Jandarma Komando Özel Harekât (JÖH) ve Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK) personeli, vatan savunmasındaki kararlılıklarını bu kez yarışma sahasına taşımak üzere saf tuttu. "Bu yarışma, terörle mücadeleye doğrudan katkı sağlayacaktır" Törenin açılış konuşmasını gerçekleştirilen Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanı Tümgeneral Uğur Ertekin, organizasyonun sadece bir müsabaka değil, stratejik bir tecrübe aktarım merkezi olduğunu vurguladı. Tümgeneral Ertekin, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:"Bu yarışma; JÖAK ve JÖH taburlarımız dahil olmak üzere toplam 27 tabur komutanlığımızın bir araya geldiği devasa bir tecrübe paylaşım platformudur. Burada sergilenecek her taktik ve paylaşılacak her tecrübe, teröristle mücadele harekatımıza doğrudan katkı sağlayacaktır." "Disiplinle yazılır tarihteki her zafer" Konuşmasında disiplin ve milli irade vurgusu yapan Tümgeneral Ertekin, vatan şairinin "Nizâm-ı âlem için kurban olur her nefer, Disiplinle yazılır tarihteki her zafer!" dizelerini hatırlatarak, personelin sergileyeceği özverinin aziz milletin sarsılmaz iradesini temsil ettiğini belirtti. Ertekin, personelin sahadaki çeviklik ve cesaret sınavından Jandarma Genel Komutanlığı’na yaraşır bir başarıyla çıkacağına olan inancını dile getirerek, "Kılıcınız keskin, yolunuz açık olsun" sözleriyle konuşmasını tamamladı. "Muharebe kabiliyeti ve unsur başarısı test edilecek" Yarışmanın teknik detaylarına ilişkin bilgi veren Jandarma Üsteğmen Ahmet Beraç ise JÖH ve ilgili diğer unsurların katılımıyla icra edilen bu zorlu süreçte personelin; fiziksel kondisyonu, çevikliği ve muharebe ortamında görev icra edebilme kabiliyetinin test edileceğini belirtti. Beraç, değerlendirmelerde personelin bireysel başarısının yanı sıra unsur başarısının da temel kriter olarak göz önünde bulundurulacağını ifade etti. "İlk gün: stratejik brifing ve kura heyecanı" Açılış töreninin ardından program, yoğun bir faaliyet takvimiyle devam etti. Sabah oturumunda gerçekleştirilen "Bilgilendirme Brifingi" ile yarışmacı unsurlara teknik detaylar ve parkur kuralları aktarıldı. Öğleden sonraki bölümde ise heyecan seviyesi artarak devam etti. Yarışmacı birlikler; "Hızlı ve Sütreli", "Sıcak Temas" ve "Büyük Kapışma" olarak adlandırılan üç özel parkurun tanıtımı için sahaya indi. Tanıtım faaliyetlerinin hemen ardından, takımların yarışma sıralamasını belirleyen kritik kura çekimi gerçekleştirildi. "Elit birlikler sahada" Toplam 27 taburdan 216 kahraman personelin katılım sağladığı organizasyon, 26 Aralık 2025 tarihine kadar devam edecek. Beş gün sürecek olan bu zorlu süreçte birlikler, hem fiziksel dayanıklılıklarını hem de taktiksel zekalarını en üst seviyede sergileyecek. Yarışma, ilk parkur mücadeleleriyle hız kazanacak.
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."