SAĞLIK - 10 Nisan 2025 Perşembe 11:55

Beyin pili, psikiyatrik hastalıklarda da kullanılacak

A
A
A
Beyin pili, psikiyatrik hastalıklarda da kullanılacak

Dünyanın dört bir yanından uzman doktorları bir araya getiren Advanced DBS & VNS Cadaver Course’ta Türkiye’yi temsil eden Medicana Sağlık Grubu Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, yaptığı sunum ve uygulamalı eğitimle dikkat çekti. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, beyin ve epilepsi pilinin ilerleyen dönemde hastalıkların tedavisinde yeni bir dönem başlatacağını söyledi.


Medicana International İzmir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, "DBS for Beginners: From Present to Future" başlıklı sunumunda Parkinson hastalığı, distoni, epilepsi gibi nörolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan Derin Beyin Stimülasyonu’nun (Deep Brain Stimulation-DBS) temel prensipleri, cerrahi teknikleri, hasta seçimi, postoperatif yönetimi ve gelecekteki yeniliklerini ele aldı. Özellikle yeni başlayan cerrahlar için, halk arasında beyin pili olarak bilinen DBS’nin öğrenme sürecini kolaylaştırmayı hedeflediğini belirten Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, "Beyin pili, beyindeki anormal sinyalleri düzenleyerek Parkinson hastalığı, esansiyel tremor ve distoni gibi hareket bozukluklarında devrim niteliğinde bir tedavi sunuyor. Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte beyin pili, yalnızca motor semptomların tedavisiyle sınırlı kalmayacak, psikiyatrik hastalıklar ve bilişsel bozukluklarda da bir tedavi yöntemi haline gelecek" dedi.



İlaca dirençli vakalarda kullanılabiliyor


Sunumunda beyin pilinin beyin farklı bölgelerine uygulandığında motor semptomların yönetiminde nasıl etki ettiğini anlatan Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, bu yöntemin özellikle Parkinson hastalarında ilaç tedavisine dirençli vakalarda kullanıldığını vurguladı. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, "Beyin pili ile hastaların hareket kabiliyeti artarken, istemsiz kasılmalar ve titreme gibi semptomlar büyük ölçüde kontrol altına alınabiliyor. Üstelik gelişen teknoloji sayesinde bu sistemler artık hassas ve bireyselleştirilmiş tedavi imkânı sunuyor" ifadelerini kullandı. Vagus Sinir Stimülasyonu (VNS) yani epilepsi pilinin, epilepsi ve depresyon tedavisindeki rolüne değinen Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, bu yöntemin dirençli hastalarda umut verici sonuçlar sağladığını belirtti. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, "Epilepsi hastalarında nöbet sıklığını ve şiddetini azaltmada epilepsi pili kullanılmaktadır. Ayrıca dirençli depresyon vakalarında da kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Beyin pili ve epilepsi pilinin kombine kullanımı ise özellikle nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde yeni bir çağ başlatabilir" diye konuştu.



Kadavrada uygulamalı anlatım


Beyin pilinin geleceğine dair önemli noktalara dikkat çeken Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, kapalı devre beyin pili sistemleri ve yapay zekâ destekli nöromodülasyon cihazlarının sunduğu olanakları anlattı. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, "Geleneksel beyin pili sistemleri sabit parametrelerle çalışırken, kapalı devre sistemler gerçek zamanlı beyin aktivitesini analiz edip, buna göre ayarlama yapabiliyor. Bu şekilde tedavi sağlanıyor" ifadelerini kullandı. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, gelecekte nöromodülasyonun yalnızca hastalık tedavisiyle sınırlı kalmayacağını, bilişsel rehabilitasyon ve sinirsel adaptasyon gibi alanlarda da kullanılabileceğini söyleyerek, "Beyin sinyallerinin anlık olarak izlenip uyarlanabilir bir tedavi sistemine dönüşmesi, beyin pilini daha etkili hale getirecek" dedi. Op. Dr. Kaan Tuğberk Özdemir, katılımcılarla birlikte DBS elektrot yerleştirme teknikleri, optimal hedef belirleme ve cerrahi komplikasyonları önleme yöntemlerini kadavra üzerinde uygulamalı olarak anlattı.



Beyin pili, psikiyatrik hastalıklarda da kullanılacak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak BEUN Öğrenci Topluluklarının ÜNİDES başarısı sertifika töreniyle taçlandırıldı Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ve gençlerin kişisel, sosyal ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefleyen Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) kapsamında destek almaya hak kazanan öğrenci toplulukları ve kulüp üyeleri için BEUN’da sertifika teslim töreni düzenlendi. Farabi Kampüsü Genç Ofiste gerçekleşen törene; Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı, BEUN Genel Sekreteri Prof. Dr. Zehra Safi Öz, akademisyenler ve idari personel, Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yönetimi ve personeli ile öğrenciler katıldı. Tören, aziz şehitlerin anısına saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Açılışın ardından, ÜNİDES Programı’nın amaç ve kapsamının aktarıldığı tanıtım filmi izlendi. Programın devamında sahne alan Gençlik Merkezi Müzik Topluluğu, seslendirdiği türkülerle katılımcılardan beğeni toplarken, öğrenciler de eserlere eşlik etti. ÜNİDES Programı kapsamında proje geliştirerek başarıyla uygulayan üniversite kulüp ve topluluklarına yönelik düzenlenen sertifika teslim töreninde; projelerde görev alan öğrenci topluluk üyeleri ile danışman akademisyenlere sertifikaları Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer ile Zonguldak Gençlik ve Spor İl Müdürü Halil Hacı tarafından takdim edildi. Törene ilişkin değerlendirmede bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, öğrenci topluluklarının ÜNİDES kapsamında elde ettiği başarılardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şu ifadeleri kullandı: "Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi olarak öğrencilerimizin yalnızca akademik değil; sosyal, kültürel ve toplumsal gelişimlerini de destekleyen bir üniversite anlayışıyla hareket ediyoruz. Öğrenci topluluklarımızın proje üretme kültürünü benimseyerek her geçen dönem daha güçlü çalışmalar ortaya koyması, bu anlayışın somut bir yansımasıdır. ÜNİDES kapsamında Üniversitemiz öğrenci toplulukları; bugüne kadar toplam 65 projeyle desteklenmeye hak kazanmıştır. Bu sonuç, öğrencilerimizin sürdürülebilir bir başarı çizgisine sahip olduğunu ve topluluklarımızın ulusal ölçekte nitelikli projeler üretebildiğini göstermektedir. Bu vesileyle öğrencilerimize önemli fırsatlar sunan ÜNİDES Programı dolayısıyla başta Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Osman Aşkın Bak olmak üzere Gençlik ve Spor Bakanlığına teşekkür ediyor; projeleriyle destek almaya hak kazanan tüm öğrencilerimizi ve danışman akademisyenlerimizi tebrik ediyorum." Program günün anısına çekilen toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
Samsun İlahiyatçı profesör: "Eşcinsel evlilikler, ailenin temeline konulan büyük dinamitlerdir" Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerinin geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini belirterek, eşcinsel evliliklerin "ailenin temeline yerleştirilmiş en büyük dinamitler" olduğunu söyledi. "Aile Yılı" kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Prof. Dr. Köylü, aile kurumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda iyimser ve kötümser iki temel yaklaşımın öne çıktığını ifade etti. İyimser görüşü savunanların, aile kurumunun tüm olumsuzluklara rağmen varlığını sürdüreceğini düşündüğünü belirten Köylü, kötümser bakış açısına göre ise gelecekte bugünkü anlamda bir aile yapısından söz etmenin zorlaşacağını dile getirdi. "ABD’de aile oranı yüzde 6" Konuşmasında Amerika’yı örnek gösteren Köylü, "Amerika Birleşik Devletleri’nde(ABD) anne, baba ve çocuklardan oluşan ailelerin oranı sadece yüzde 6. Yüzde 94’ü alternatif aile şekilleri dediğimiz aile türlerinden oluşuyor. Acaba bizi gelecekte bekleyen sorunlar ne? Şimdi biliyorsunuz bilimsel ve teknolojik gelişmelerin şöyle bir özelliği vardır: Amerika’da, Avrupa’da bilimsel teknolojik gelişmeler yaşanır. Ondan sonra da bize gelir. Avrupa ve Amerika’da yaşanan sosyal değişimlerin benzerlerini artık Türkiye’de de görmeye başladık" dedi. "Ailenin temeline konulmuş büyük dinamitler" Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerine dikkat çeken Köylü, Almanya’da yürüttükleri araştırmalar sırasında Türkiye’de yaşanan sorunlara benzer tabloyla karşılaştıklarını söyledi. Köylü, nikâhsız birlikte yaşama biçimlerinin ve resmi olarak tanınan eşcinsel birlikteliklerin aile kurumunu ciddi biçimde zedelediğini ifade etti. Bu tür birlikteliklerin bazı ülkelerde evlilik statüsünde kabul edildiğini hatırlatan Köylü, bunun aile yapısının temelini sarsan bir gelişme olduğunu kaydetti. Köylü, "Şimdi bizi gelecekte bekleyen ciddi sorunlar var. Artık öyle anne-baba ya da büyükanne-büyükbabadan zaten vazgeçtik, o geleneksel aile tipi ortada kalmadı. Tabii, bir ilahiyatçı olarak ama hepimizin de herhalde üzerinde anlaşacağı nikâhsız birlikte yaşama biçimleri de maalesef artık bütün dünya ülkelerinde artmaya devam ediyor. Eşcinsel çiftlerin birlikte yaşamayı tercih ettikleri bir ortam var. Bazı ülkelerde biliyorsunuz resmi olarak artık bu kabul ediliyor, Kanada’da falan. Yani bunlar da artık sanki bir evli çift gibi ama bütün bunlar ailenin gerçekten de temeline konulmuş büyük dinamitlerdir. Maalesef parçalanmış aile ve tamamlanmamış aile dediğimiz, evlilik dışı çocukların olduğu aile türleriyle de biz gelecekte karşılaşacağız. Muhtemelen şimdi de var da fakat Türkiye gibi bizim ülkelerin bir özelliği var. Şimdi Avrupa, Amerika, Kanada gibi ülkelerde her şey çok açık ve nettir. Yani ne kadar aile türü varsa ya da ne türlü şey varsa bunlar istatistiklere yansır. Ama bizim doğu toplumlarında bunlar biraz gizli saklıdır. Gizli saklı olması demek bunların olmadığı anlamına gelmez" diye konuştu. LGBTİ+ sorunu Konuşmasında LGBTİ+ meselesine ve toplumsal şiddet olaylarına da değinen Prof. Dr. Köylü, bu konuların aile yapısını tehdit eden unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. Köylü, "Tabii, diğer taraftan maalesef şu LGBTİ+ sorunu hepimizin bildiği gibi çok ciddi anlamda bizim aileleri tehdit edecek unsurlar. Gerçekten de şu ülkede yaşamaktan çok utanç duyduğumuz, hakikaten hiç Türk toplumuna, Müslüman bir topluma yakışmayan şu şiddet ve cinayetlerdeki artışı da maalesef bir türlü engelleyemedik" şeklinde konuştu.
Gaziantep GTO’da yılın son meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasında (GTO) aralık ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Hilmi Teymur Başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada 2025 yılının zor bir yıl olduğuna dikkat çeken Meclis Başkanı Teymur, "Malumunuz son yıllarda salgınlar, savaşlar, depremler yaşadık. Tüm bu yaşanan olayların küresel ticareti de derinden etkileyerek küresel bir ekonomik kriz oluşturduğu aşikar. Hem psikolojik hem de ekonomik anlamda zor günler geçirdik. İnşallah 2025 yılının sona ermesi ile yaşadığımız tüm zorlukları geride bırakır, 2026 yılında sağlık, huzur ve başarılı bir yıl geçiririz" dedi. "Gaziantep, Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdü" Toplantıda GTO’nun Aralık ayı faaliyetleri hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, küresel, ulusal ve yerel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gaziantep’in Türkiye ekonomik büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olduğunu belirten Yıldırım, "2024 verileri, şehrimizin hızla toparlandığını ve yeniden üretime döndüğünü açıkça gösteriyor" ifadelerini kullandı. Yıldırım, "TÜİK verilerine göre 2024 yılında Gaziantep ekonomisi reel olarak yüzde 8,2 büyümüştür. Bu oran, Türkiye ortalaması olan yüzde 3,3’ün oldukça üzerindedir. 2023 yılında yaşanan yüzde 1,4’lük daralma, ekonomik tercihlerden değil; 6 Şubat depremlerinin üretim, ticaret ve lojistik üzerindeki doğrudan etkilerinden kaynaklanmıştır. Bugün Gaziantep, Türkiye’nin en büyük 10 il ekonomisinden biri konumundadır. Sanayisi, ticareti ve ihracat gücüyle ülke ekonomisine yön veren şehirler arasında yer almaktadır. Nitekim 2024 yılında Gaziantep, Türkiye büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Çin, devlet destekli bir imalat gücü" Ekonominin küresel dinamikler üzerinden de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Çin, artık yalnızca düşük maliyetli bir üretici değil; devlet destekli, ölçekli, sübvansiyonlu ve stratejik bir imalat gücüdür." diyen Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu: "Çin 2024 yılında 992 milyar dolarlık mal ticaret fazlası verdi. Bu sonuç tesadüf değil. Çünkü, Sanayiye yönlendirilen ucuz ve uzun vadeli krediler var. Vergi, arsa ve enerji destekleri var. Kamu alımlarıyla büyütülen bir üretim modeli var. Sonuç ortada. Güneş panelinden bataryaya, elektrikli araçtan çeliğe kadar pek çok alanda, dünya talebinin üzerinde bir kapasite oluştu. Bu yapıda şirketlerin kâr etmesi bile şart değil. Asıl güç, küresel piyasalarda fiyat belirleyebilmek" şeklinde konuştu. Çin’in Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkilediğini vurgulayan Yıldırım, "Dış ticaret açığımızın en büyük kaynağı Çin. Çin’e sattığımızın 13 katı kadar ithalat yapıyoruz. Çin rekabeti, ihracatımızın yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkiliyor. Demir-çelikten makineye, elektrikli ekipmandan otomotive, tekstile kadar Gaziantep sanayisinin güçlü olduğu alanlar, bu baskıyı birebir hissediyor. Çin’in sübvansiyonlu ve aşırı kapasiteli üretimi, fiyatları aşağı çekiyor. Kâr marjlarını eritiyor. Yerel sanayicinin katma değer üretmesini zorlaştırıyor. Daha ucuzla yarışamayız. Daha katma değerli üretmek zorundayız. Teknoloji, verimlilik, markalaşma ve nitelikli iş gücü artık bir tercih değil, zorunluluktur" diye konuştu.