ASAYİŞ - 08 Temmuz 2025 Salı 11:44

İzmir’deki kooperatif mağdurları, yolsuzluk projesini anlattı

A
A
A

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen ve önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve eski İZBETON Genel Müdürü Heval Savaş Kaya’nın da tutuklandığı "yolsuzluk" soruşturması kapsamında yer alan kooperatif dosyasında yer alan yüzlerce mağdurun ev sahibi olma hayali suya düştü. Üyeler, inşaatın yüzde 10’a bile ulaşmadan durduğunu ve maliyetin 12 milyon TL’yi aştığını belirtti. Ayrıca inşaattaki havuz ve yeşil alanlara yapılacak planda yer almayan konutlara da bazı CHP’li isimlerin sahibi olarak adlarının geçtiği iddia edildi.

2022 yılında o dönemki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi, partililer ve bazı sivil toplum kuruluşlarının tanıtımıyla başlatılan yapı kooperatifi projesi, bugün yüzlerce aile için bir mağduriyet hikayesine dönüştü. Kooperatif üyeleri, projeye "belediye güvencesi var" düşüncesiyle dahil olduklarını ancak ödemelerini yapmalarına rağmen ortada ne konut ne de ilerleme olduğunu ifade etti. İzmir’deki yolsuzluk soruşturması kapsamında da yer alan dosyada yer alan kooperatif vurgununda, CHP’li bazı isimlerin de inşaata para vermeden konut sahibi oldukları iddiası da yer aldı.

İnşaat yüzde 9,77’de kaldı

Gaziemir ilçesi Aktepe Mahallesi’nde 164 konuttan oluşan projede üyelerin büyük bir kısmı ödemelerini tamamladı ancak proje yüzde 9,77 seviyesinde durdu. Müteahhit firmaya yüksek miktarda avans ödendiği halde hiçbir ilerleme sağlanamadığı, kasanın boş olduğu ve çeşitli borçların bulunduğunu belirten kooperatif başkanı Ali Alpyavuz, "2022 yılında Tunç Soyer ve birçok İzmir’deki STK’nın tanıtımıyla oluşturulan bir kooperatife kendi ayaklarımızla gidip üye olduk. Üye olduktan sonra da inşaatın bitirilmesi için bekledik. 2024 yılının sonunda inşaatın bitmesi gerekiyordu. Üyelerimiz paralarının büyük kısmını ödediler ama gördüğünüz 9.77 bitme oranına sahip bir kooperatife sahibiz. Müteahhit firma herhangi bir çalışma yapmıyordu. Çok yüksek bir avans almasına rağmen biz yönetime gelmeden yaklaşık 3-4 ay gibi bir süreç içerisinde bütün inşaat faaliyetlerini durdurmuştu. Yönetime geldiğimizde kasa bomboştu. Vergi borçlarımız vardı. Onları ödemek zorunda kalıyorduk. Üyeler inşaat devam etmediği için ödeme yapmak istemiyorlardı. Birçok zorlukla başa gelerek dava dilekçemizi de verdik. Sonucunda bu günlere geldik" dedi.

İzmir’deki kooperatif mağdurları, yolsuzluk projesini anlattı

İhale skandalı ve akraba ilişkileri

İhaleye katılan firmaların yöneticileri ile kooperatif denetim kurulu ve bazı siyasi isimler arasında akrabalık ilişkileri olduğunu söyleyen Ali Alpyavuz, "Burada ihaleye fesat karıştırmak var. Evrakta sahtecilik var, zimmet var. Üyeler arasında Kooperatif Kanununa muhalefet var. Mesela bizim burada ihaleye katılan 3 firma da yöneticilerin akrabalarıydı. Şenol Aslanoğlu var denetimde gerçekleşen ihaleye katılan firmalar; Aslanoğlu’nun ablasının damadı olan Ebubekir Yılmaz’a ait Kasamar firması. Diğeri CHP İl Başkanı Ümit Erkol’un oğlu ve yine Şenol Aslanoğlu’nun eşinin kardeşi olan Taner Önder’in ortak olduğu firma olan Ares Yapı. Onların ihalesi sonucunda alınmış bir ihaledir ve bize 2022 yılında birçok basında ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi resmi sitesinde 151 milyon olarak lanse edilen proje bedeli yaklaşık 2 ay gibi çok kısa bir süreç sonrasında 329 milyona ihale edilmiştir. Zaten burada 2022 yılı itibariyle üyelerden alınacak toplam para 153 milyon liraydı. Yani 2022 yılında bile bu ihale yapıldığında zaten bunun bitmeyeceği, bu aşamalara geleceği üyelerden gizlenmiş ve yapılmamış" diye konuştu.

İzmir’deki kooperatif mağdurları, yolsuzluk projesini anlattı

Ortak alanlara villa şoku

Başlangıçta yeşil alan ve havuz olarak tanıtılan ortak alana, sonradan lüks dubleks villalar yerleştirildiği öne sürüldü. Bu villaların ise dönemin yöneticileri ile bazı siyasilere tahsis edildiği iddia edildi. Alpyavuz, "Kooperatif Bilgi Sistemi (KOOPBIS)’e baktığımızda, her üyenin blok ismi ve daire numarası yazıyordu. Ama bazılarında ’Konut 1, Konut 2, Konut 3’ gibi ibareler var. Bu nedir diye araştırdığımızda ortak alana, havuz ve yeşil alan olarak konumlandırılan alana villalar yerleştirilmiş 11 dubleks villa olduğunu belirledik. Bu villalar kimin diye baktığımızda karşımıza çıkan manzara; yöneticilerimiz olan Şenol Aslanoğlu’nun eşi Duygu Aslanoğlu’na, Şenol Aslanoğlu’nun eşinin kardeşi olan Taner Önder, Ümit Erkol, Serdar Deniz ve CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın eşi Meltem Polat gibi isimlerle karşılaştık" açıklamasında bulundu.

1 milyonluk daire 12 milyona çıktı

Projeye ilk etapta 1 milyon TL ödeyen vatandaşlar, belediyeden gelen yeni maliyet hesabıyla dairelerinin maliyetinin 12 milyon TL’ye ulaştığını aktardı. Emeklilik ikramiyesiyle projeye giren birçok kişi, mevcut durumda ödeme yapma imkanlarının olmadığını söyledi. Daire sahibi olabilmek için emeklilik ikramiyesi ve birikimlerini projeye aktardığını belirten mağdurlardan memur emeklisi Hasan Uluğ, "2021 yılında bir memur olarak emekli oldum. 3-5 kuruş bir ikramiye aldık. Belediyenin bu projesini duyduk ve güvendik. Belediyeye elbette ki güveneceksin yani başka bir şansımız yoktu. Garanti diye girdik. Bir daire sahibi olalım emekliliğimizi rahat yaşayalım dedik. Ödemelerimizi bitirdik, 2024 yılında Kasım ya da Aralık’ta dairelerimiz teslim olacaktı. Ama maalesef gördüğünüz gibi ortada ne daire var ne ev var. Olan bizim yatırdığımız paralara oldu; heba oldu gitti. Şimdi bizim yatırdığımız paraya göre şu an inşaatın yüzde 60, 70’inin bitmesi gerekiyordu. Şu an inşaatın tamamlanması için bize çıkarılan rakam 7 milyon, 8 milyon. Bunu hiçbir şekilde ödeme şansımız da yok. Bekliyoruz yani artık bundan sonrası süreç yargıda ilerleyecek. Bütün davalarımızı açtık. Basından takip ediyoruz; tutuklamalar var, gözaltılar var. Temennimiz, ya bizim evlerimizi teslim edecekler ya da yatırdığımız paraları bugünkü enflasyon oranında geri iade edecekler. Başka bunun dönüşü yok" ifadelerini kullandı.

5 bin aile mağdur

Benzer sorunların yaşandığı diğer kooperatiflerle birlikte İzmir genelinde mağdur sayısının yaklaşık 5 bin aileye ulaştığı ifade edildi. Mağdurlar hukuki süreci başlattıklarını, sorumluların yargı önünde hesap vermesini istediklerini belirtti.

Ali İhsan Çiftçi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara DMM’den "Türkiye’ye BioNTech aşısı gelmedi" iddialarına yalanlama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ’BioNTech aşısı gelmediği’ yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, bazı sosyal medya mecralarında, COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ‘BioNTech aşısı gelmediği’ yönünde ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. ‘BioNTech aşısı gelmediği’ iddialarının kamuoyunu yanıltmaya yönelik dezenformasyon içerdiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "COVID-19’a karşı geliştirilen BioNTech mRNA aşıları, klinik kullanım amacıyla doğrudan BioNTech SE firmasından temin edilmiştir. Pandemiyle mücadele kapsamında, Mart 2021 tarihinden itibaren salgının son dönemlerine kadar söz konusu aşılar mevzuata uygun şekilde tedarik edilerek vatandaşlarımızın kullanımına sunulmuştur. Öte yandan salgın gibi küresel halk sağlığı acil durumlarında, aşı ve ilaçların temininde "Acil Kullanım Ön Onayı" mekanizması tüm dünyada işletilmektedir. BioNTech mRNA aşıları da Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası bilimsel otoritelerin acil kullanım ön onayı değerlendirmeleri esas alınarak Sağlık Bakanlığımız Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından temin edilmiş ve uygulanmıştır. Dolayısıyla pandemi sürecinde yürütülen tüm aşılama faaliyetleri; insan sağlığının korunması önceliğiyle, bilimsel kriterler, şeffaflık ilkesi ve hukuki mevzuat çerçevesinde titizlikle gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle kamuoyunun, teknik ve hukuki kapsamından koparılarak dolaşıma sokulan, yanıltıcı ve gerçek dışı nitelik taşıyan iddialara itibar etmemesi önemle rica olunur."
Gaziantep 51 kişinin öldüğü Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar için 10 milyon TL’lik güvence bedeli kararı Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Furkan Apartmanı davasında iki firari sanık hakkında çıkarılan yakalama kararları, kişi başı 10 milyon TL güvence bedeli yatırılması karşılığında kaldırıldı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin ölümüne neden olan Furkan Apartmanı davası bugün görüldü. Nizip Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Faik Ö., Eyüp Ö., Bülent B., Nejdet A., Mehmet A., Oktay A., Ömer Ş., Coşkun Ş., sanık avukatları, maktul avukatları ve maktul aile yakınları katıldı. Duruşmada söz alan maktul aile yakınları, suçluların en ağır cezayı almasını istedi. Sanıklar ise önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, suçsuz olduklarını savundu. Duruşma savcısı, taraflarca yeniden bilirkişi raporu talebinin dosyaya geldiği aşama dikkate alınarak reddine ve yakalama kararı bulunan sanıklar için güvence bedeliyle haklarındaki yakalama kararının kaldırılması yönündeki talebinin de reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararları bulunan Hasan Hüseyin S. ile Abdullah Devrim S.’nin 10 milyon lira güvence bedeli karşılığında yakalama kararlarının kaldırılmasına, diğer sanıkların mevcut durumlarının devamına karar vererek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Ne olmuştu? Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 19 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında, mühendis sanık Yılmaz Şahin Yurtyapan hakkında ’bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 16 yıl 8 ay hapis, sanıklar Faik Ö., kardeşi Eyüp Ö. ve Nejdet A. hakkında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi, Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında 3 sanık hakkında verilen kararı inceledi. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda, beraat kararı verilen sanıklar Faik Ö. ve kardeşi Eyüp Ö. hakkında "kolon kesilmesi" iddiasıyla yeni bir iddianame hazırlandığı, bu nedenle olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Söz konusu dosyaların birleştirilmesi ve sanıkların birlikte yargılanması gerektiğinin belirtildiği kararda, "Tüm dosyaların birleştirilmesine karar verilerek, tüm delillerin birlikte tartışılması hakkaniyetli bir yargılama için gerekli olmakla birlikte yerel mahkemece verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir" denildi.
Diyarbakır Diyarbakır’da özel okulda 8 yaşındaki çocuğun darbedildiği iddiası Diyarbakır’da özel bir okulda 8 yaşındaki bir çocuğun darbedildiği iddia edildi. İddiaları reddeden okul yönetimi, darp izlerinin daha önceden olduğunun, öğrencinin ailesi tarafından kendilerine söylendiğini öne sürdü. Diyarbakır’da özel bir okulda eğitim gören 8 yaşındaki M.E.E.’nin geçtiğimiz günlerde okul müdürü ve sınıf öğretmeni tarafından darbedildiği iddia edildi. M.E.E.’nin ailesi, hastaneden darp raporu alarak şikayette bulundu. M.E.E.’nin dedesi Yılmaz Elaldı, geçen hafta okulun bir etkinliğine katıldıklarını belirterek, "Programda M.E.E., ille de beni eve götürün diyordu, bir korku vardı üzerinde. ’Okulun bitsin, öyle eve gideriz’ dedim. Çocuğun üzerinde baskı ve korku vardı. Orada da bize, kafasının çok ağrıdığını söyledi. Eve gelince ‘Müdür saçımdan tutup kafamı duvara vuruyordu’ dedi. Bu çocuklara bunu yapan insan değil. Çocuğu 10-15 gün önce de ben okula götürdüm. Sınıf öğretmeni bana herhangi bir şey de demedi. Bunu arkadaşları yapsa ’arkadaşıdır, normaldir’ olur derim. Bu, çocuğun çocuğa yapabileceği bir şey değil" diye konuştu. "Bunu yapan sınıf öğretmeni ve müdürü" iddiasında bulunan Elaldı, "Şahsen öğretmenle iki defa görüşmüştüm. Dört sefer okula gittim. İki etkinliğe gittim, iki sefer de çocuğu sormaya gittim. Çocuk darbedilmiş. Bu çocuğun herhangi özel bir durumu ve raporu yoktur. Herkes çocuklarını eve götürüp vücutlarına baksınlar. Çocukları dövüp, korkutup eve gönderiyorlar. Yasal işlemleri başlattık, sonuna kadar da bunun arkasındayız" dedi. Özel okuldan yapılan açıklamada ise 11 Aralık 2025 Perşembe günü okullarında meydana gelen hadisenin ilkokul 3. sınıf öğrencisi E.O.’nün sınıf öğretmenine ağlayarak, aynı sınıftaki sosyal mecrada ismi mağdur olarak gösterilen M.E.E. isimli öğrenci tarafından fiziksel şiddete uğradığını söylediği ifade edildi. Açıklamada, "Bunun üzerine sınıf öğretmeni, bu fiziki şiddet olayının ilgili öğrenci tarafından bu öğrenciye ve başka öğrencilere defaatle yapıldığı hususunu göz önünde bulundurarak, uyarması için okul müdürüne götürmüştür. Okul müdürü yanına getirilen öğrenciye önce sözlü nasihatlerde bulunmuş, sonrasında da yazı yazma ödevlendirmesinde bulunmuştur. Bu husus kurum kameralarında da açık ve şeffaf şekilde görülmektedir. Sosyal medyada tek taraflı servis edilen ve okul müdürlüğümüze isnat edilen fiziki şiddetin olmadığı hususu, kamera kayıtlarında da görülmektedir. İlgili kamera görüntüleri savcılık ve kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bununla birlikte şiddete uğradığı şikayetini öğretmene yapan E.O. isimli öğrencimizin darp raporu da mevcuttur. Sosyal medyada ismi geçen öğrencimizde bulunan diz altı morlukların daha önce de var olduğunu bizzat çocuğun annesi de sınıf öğretmenine söyleyerek, bunun için bir hafta önce hastaneye gittiklerini ifade etmiştir. En az bir hafta önceden de görülen morlukların, ilgili gün müdür tarafından darp uygulaması sonucu oluştuğu iddiasını, önyargılı ve tek taraflı olarak görüyoruz. Çünkü kamera kayıtlarından bu iddianın doğru olmadığını görmekteyiz. Kurum olarak bu morlukların oluş şekli ve zamanı ile ilgili gerekli tespitlerin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması için gerekli yasal başvurularımızı yapmaktayız. Kurumsal olarak bu ve benzeri durumlarda öğrenci tarafında olmak temel ilkelerimizdendir. Kurum olarak her iki öğrencimizin de yanındayız. Olayın adil ve ön yargısız çözülmesinin takipçisi olacağız" denildi. Veli olmayan bir kişinin bu olayı farklı yorumlayarak kamuoyuna yanlış biçimde aktarmasını tasvip etmediklerini kaydeden okul yönetimi, açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Annenin bacaklardaki morlukların birkaç haftadır olduğu ile ilgili beyanı; çocuğun bacaklarındaki morlukların en az birkaç haftadır var olduğunu, annenin sınıf öğretmenine gönderdiği ses kaydından da açık bir şekilde anlayabilmekteyiz. Hatta bunun için iddia edilen olaydan bir hafta önce hastaneye gittiklerini, kansızlıktan dolayı morlukların oluşma ihtimalini doktora sorduğunu, doktorun da incinmelere dayalı oluştuğunu ifade ettiğini bu ses kaydından anlıyoruz. Kurumdaki kamera kayıtlarından da bu şiddet vakasının ilgili gün okulda oluşmadığı gayet açık bir şekilde görülüyor. Bu kamera kayıtları da emniyete ve savcılığa teslim edildi."