POLİTİKA - 01 Aralık 2025 Pazartesi 18:14

TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı Kasapoğlu: "Bölge toplantılarımızın temel amacı, geniş çerçeveden bakarak yerelin ayrıntısını tespit etmek"

A
A
A
TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı Kasapoğlu: "Bölge toplantılarımızın temel amacı, geniş çerçeveden bakarak yerelin ayrıntısını tespit etmek"

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, engellilerle ilgili çalışmanın 86 milyonun konusu olduğunu belirterek, "Ege Bölgesi bize ayrı bir fotoğraf sunuyor. Şehirlerin sosyoekonomik yapısı birbirine benziyor gibi görünse de engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar il bazında farklılık arz edebiliyor. Bölge toplantılarımızın temel amacı, geniş çerçeveden bakarak yerelin ayrıntısını tespit etmek" dedi.


TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nun Ege Bölgesi İstişare Toplantısı İzmir’de gerçekleştirildi. Komisyon üyeleri, toplantı öncesi tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda engelli esnafları ziyaret ederek, taleplerini dinledi. Toplantıda konuşan Komisyon Başkanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Muharrem Kasapoğlu, "Bölge toplantılarına Karadeniz’de başladık, 11 il bir araya geldi. Kahramanmaraş’ta deprem bölgesinde 11 il bazlı bir toplantı gerçekleştirdik. Şimdi İzmir’de Ege Bölgemizi 8 ilimizden katılımla bir araya getiriyoruz. Bu toplantılar komisyonumuz için son derece kıymetli, aydınlatıcı. Bölge istişare toplantılarını, komisyon çalışmalarımızın omurgasını oluşturan yerinden dinleme mekanizmasının en önemli aşamalarından biri olarak görüyoruz. Çünkü inanıyoruz ki engelli bireylerimizin hayatını etkileyen isabetli kararlar sadece toplantı masalarında değil, sokakta, okulda, çarşıda, iş yerinde, evde karşılığı olan tecrübelerden doğar" dedi.



"Engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar il bazında farklılık arz edebiliyor"


TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu olarak bugüne kadar 200’e yakın sivil toplum kuruluşu ile doğrudan temas kurduklarını aktaran Kasapoğlu, "Raporlar topladık, düşünce ve öneriler aldık. Odak grup görüşmeleri yaptık. Gayriresmi ve resmi buluşmalar düzenledik. Aileleri, akademiyi, kamu kurumlarını, öğretmenleri, uzmanları dinledik. Gerçekleştirdiğimiz buluşmalarda engelli bireylerimize ilişkin kurulan her bir cümleyi çok değerli, her birini veri olarak not ediyoruz. Ege Bölgesi ise bize ayrı bir fotoğraf sunuyor. Şehirlerin sosyoekonomik yapısı birbirine benziyor gibi görünse de, engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar il bazında farklılık arz edebiliyor. Bölge toplantılarımızın temel amacı, geniş çerçeveden bakarak yerelin ayrıntısını tespit etmek. Bir ilde çok iyi işleyen bir uygulamanın başka bir ilde hiç karşılanamamış bir ihtiyaç olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Toplantıda dört ana başlık üzerinde duracağız. Her biri engelli bireylerimizin hayatına direkt dokunan alanlar. İlk başlığımız erişilebilirlik. Ege Bölgesi’nde şehir merkezleriyle ilçeler arasında büyük mesafeler var. Kaldırımların niteliği, toplu taşıma, kamu binaları, sosyal yaşam alanları, belediye hizmetlerine erişim. Bunların her biri bir engelli birey için var olabilmek ile dışarıda kalmak arasındaki çizgiyi ifade ediyor. Biz o çizginin ortadan kalkması için sizlerle bir aradayız. Çünkü erişilebilirlik bir hak meselesi. Bu hakka dair tespitlerinizi dinleyeceğiz" diye konuştu.



"Ege Bölgesi yoğun bir istihdam barındırıyor"


İkinci başlığın eğitim olduğunu ifade eden Kasapoğlu, "Özel eğitimden kaynaştırma süreçlerine kadar geniş bir alanda sahadan gelen verileri değerlendirmek istiyoruz. Ege Bölgesi’nde ciddi bir nüfus hareketliliği var. Yazlık bölgelerde nüfus bir anda artıyor, bazı ilçeler kışın çok sakin. Bu durumun özel eğitim hizmetlerinin sürekliliğini nasıl etkilediğini, ailelerin hangi alanlarda sıkıntılar yaşadığını sizden duymak istiyoruz. Üçüncü başlığımız ise istihdam. Komisyonun kurulduğu günden bu yana en fazla veri aldığımız alanlardan biri. Doğru yerleştirme, makul düzenlemeler, kota uygulamalarının sahadaki karşılığı, geçiş süreçleri gibi konular çalışma alanımız içerisinde. Ege Bölgesi, tarım, sanayi, turizm ve hizmet sektöründe yoğun bir istihdam barındırıyor. Bu sektörlerde engelli istihdamını konuşacağız. Ayrıca evden çalışma, dijital iş modelleri gibi yeni imkanların bölgeye nasıl uyarlanabileceğini de değerlendireceğiz" dedi.



"Komisyon raporumuzun arşivde tozlanmasına asla izin vermeyeceğiz"


Dördüncü başlığın sosyal destek ve bağımsız yaşam olduğunu belirten Kasapoğlu, "Temel amacımız bağımsız yaşamı en güçlü şekilde var etmek. Bireylerimizin her türlü imkana bağımsız şekilde erişimini mümkün kılmak. Yaşam, pek çok parametreyi içinde barındıran bütünleşik bir alan. Engelli bireyler için de bunun böyle olduğunu bilerek hareket etmek zorundayız. Ulaşım, barınma, sosyal hayat, psikososyal destek, sağlık, bütün bu alanlar birbirine bağlıdır. Bu toplantıda özellikle bağımsız yaşam becerilerinin desteklenmesine yönelik önerilerinizi dinlemek istiyoruz. Çünkü bir bireyin kendi hayatının öznesi olabilmesi, bizim engellilik politikalarının en temel amacıdır. Komisyon raporumuzun sadece bir dosya olmasına ve arşivde tozlanmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu rapor, sahadan doğacak. Odak grup görüşmelerinden, bölge istişare toplantılarından, sivil toplum kuruluşlarından, ailelerden ve uzmanlardan gelen tüm öneriler raporda bir araya getirilecek. Yöntemimiz net; dinlemek, konuşmak, anlamak, sınıflandırmak ve hep birlikte çözüme odaklanmak. Bölgesel toplantıların bize kazandırdığı en önemli şey çeşitliliktir. Karadeniz’de coğrafi şartlar kaynaklı bir sorun ağı vardı. Kahramanmaraş’ta deprem sonrası engellilik ağırlıklıydı. Ege’de ise özellikle erişilebilirlik, istihdam ve eğitim süreçlerinin detaylarını görmeye çalışacağız. Bu çeşitlilik raporumuzu güçlendirecek. Çünkü Türkiye’nin her bölgesindeki tabloyu gerçek haliyle görmemizi sağlıyor" şeklinde konuştu.


Bu çalışmanın 86 milyonun konusu ve partiler üstü bir konu olduğunu kaydeden Kasapoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:


"Engelli bireylerin hayatına dokunan hiçbir konuyu polemik malzemesi yapmayız ve buna da izin vermeyiz. Tüm komisyon üyeleri olarak bu bilinçteyiz. Buradaki hedefimiz bu ülkenin her bir vatandaşının fırsat eşitliği içinde yaşamına devam etmesi. Engelli bireylere yönelik toplumuzda var olan farkındalığı artırmaktır. Kapsayıcı bir Türkiye vizyonunu güçlendirmektir. Bugün burada konuşacağınız her cümle, hazırlayacağımız çalışmamızın bir parçası olacak."



İzmir nüfusunun yaklaşık yüzde 6’sı engelli


İzmir Valisi Süleyman Elban ise, "İlimiz 4 milyon 479 bin nüfusa sahip, bunun yüzde 5.88’i yani 260 bin vatandaşımız engelli. Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı okullarımızda da 30 bin 627 yavrumuz özel eğitimden yararlanıyor. Aile Sosyal Politikalar kurumumuz bünyesinde engellilerimizle ilgili, barınmayla ilgili iki tesisimiz yüzde 100’e yakın dolulukla hizmet veriyor. Engellilik bir kader değil. Herkes doğuştan da engelli doğmayabilir. Dolayısıyla engel olmadığını düşünen herkes de bir gün engelli olabilir. Ben de dahil herkes engelli adayı. Bunun için de engellilere yapılan yardımı sadece şu anda mevcut engellilere yapılmış bir yatırım ya da çalışma değil, toplumun tamamına potansiyel olarak yapılmış bir çalışma olarak görüyor ve bu bilinçle hareket ediyoruz" diye konuştu.


Toplantıda katılımcıların talep ve önerileri tek tek dinlendi. Programın ardından basın mensuplarına değerlendirmelerde bulunan Komisyon Başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, "Ege illeri bugün İzmir’in ev sahipliğinde bir araya gelirken, dün Manisa’daydık ve organize sanayi bölgesindeki örnek uygulamalardan biri olan Zeki Yaşam Merkezi’ni inceledik. Özel sektörün dayanışma içinde elini taşın altına koyarak ortaya koyduğu başarılı çalışmayı yerinde gördük ve kendilerine tebriklerimizi iletiyoruz. Amacımız iyi uygulamaları çoğaltmak olduğu için yerel yönetimlerle, sivil toplumla ve özel sektörle bu iletişimi en güçlü şekilde kurduğumuzu görüyoruz. Bu toplantılar, erişilebilirliği sağlama ve iletişimi güçlendirme açısından bize çok özel imkanlar sunuyor. İzmir’e sıcak ve güçlü ev sahipliği için teşekkür ediyor, komisyonumuzun sahadaki ve parlamentodaki çalışmalarıyla kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliği sayesinde mevcut sorunların çözümüne, geliştirilebilecek konulara ve engelsiz vizyona büyük katkılar sağlayacağına inanıyoruz" dedi.


İzmir İktisat Kongresi binasında düzenlenen toplantıya İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Komisyon Başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu ve üyeler; Jülide Sarıeroğlu, Ayşe Keşir, Erol Keleş, Elif Esen, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Latif Selvi, Mehmet Ali Cevheri ve Ali Karaoba katıldı. Aydın, Afyonkarahisar, Denizli, Kütahya, Manisa, Muğla ve Uşak illerinden ilgili kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar da toplantıda yer aldı.



TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanı Kasapoğlu: "Bölge toplantılarımızın temel amacı, geniş çerçeveden bakarak yerelin ayrıntısını tespit etmek"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.