GENEL - 12 Şubat 2018 Pazartesi 16:20

Şehit Ömer Akpınar’ın annesi: “Bir Ömerler ölür, bin Ömerler gelir”

A
A
A
Şehit Ömer Akpınar’ın annesi: “Bir Ömerler ölür, bin Ömerler gelir”

Suriye’nin Afrin bölgesinde terör örgütü PYD/PKK mensuplarınca düzenlenen saldırıda şehit edilen Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar’ın annesi ve vasiyetindeki Zehra teyze konuştu.

Suriye’nin Afrin bölgesinde terör örgütü PYD/PKK mensuplarınca düzenlenen saldırıda şehit edilen Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar’ın annesi ve vasiyetindeki Zehra teyze konuştu.


Şehit Ömer Bilal Akpınar’ın mezarı başında kızı Beyza ve gelini Hafize Nur ile dua eden anne Ülker Akpınar, oğluyla gurur duyduğunu söyleyerek, “Vatanım, milletim, bayrağım sağ olsun. Türk milleti de çaba göstersin bu vatan için. Bir Ömerler ölür, bin Ömerler gelir” dedi.


8 Şubat’ta Karabük’te 10 binlerce vatandaşın katıldığı cenaze töreni ile son yolculuğuna uğurlanan Şehit Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar’ın Safranbolu’daki mezarı başında her gün dua edenler eksik olmuyor. Şehidin mezarı başına gelen anne Ülker, kız kardeşi Beyza ve eşi Hafize Nur ile yakınları dua etti. Kuran-ı Kerim okunmasının ardından şehidin annesi ve eşi kırmızı-beyaz çiçeklerle donatılarak Türk bayrağı oluşturulmuş mezarında, tahtadan yapılan ve "Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar, 1992-2018 Afrin" yazılı mezar başlığı ile şehidin bordo beresi öpüp kokladı.


Karabük Kent meydanında 10 binler tarafından son yolculuğuna uğurlanan ve oluşan Türkiye siluetinin yanın sıra şehidin 10 Ocak’ta yazdığı vasiyeti de ülkenin gündemine oturdu.


Şehit Ömer Bilal Akpınar’ın yazdığı ve son kısmında yer alan ‘Babamlara söyleyin devletin bağladığı aylığın yüzde 10’unu yine Zehra teyzenin oraya versinler. Hakkınızı helal edin." Dediği vasiyette ismi geçen Zehra Söylemez gazetecilere yaptığı açıklamada, Şehit Akpınar’ın göreve başladığında adak adadığını ve adak kurbanını birlikte kestikleri zaman tanıştıklarını söyledi.


“Ömer Bilal hepimize o kadar büyük ders verdi ki”


Yaklaşık 8-9 ay önce Etiyopya’da Şehit Ömer Halisdemir Yetimhanesinin teslim törenine gittiğini anlatan Söylemez, “Onun da bağışı nasip oldu oraya. O yetimhanenin bahçesine bir de mescid ihtiyacımız vardı eşime ’mescid yaptırıp adını da Ömer Bilal koyduracağım.’ dedim. Ama vasiyetten haberim yoktu bir gün sonra ortaya çıktı. Her şey Allah’ın takdiriyle oluyor. Ömer Bilal hepimize o kadar büyük ders verdi ki, ilk önce bizim bu savaşı ne için yaptığımızı, iki satırla özetledi. O yüzden kendini bilmezlerin oturup da bu mücadeleyle ilgili ileri geri konuşmamasını istiyorum. O her şeyi çok güzel anlattı. Hac ile Hilal’in, iman ile küfrün yani o kadar güzel özetlemiş ki, her şeyi ben o kelimelerin üstüne kelime bulamıyorum. Her zaman ara sıra kurban kesip birlikte fakirlere dağıttık, birlikte gittik. Her ay mutlaka bağış gönderirdi. Babasına öyle bir vasiyet bırakmış. Devletin bağlayacağı maaşın yüzde 10’unu ’Zehra teyzemin oraya’ dediği o yer Yağmur yardımlaşma Derneği. Yağmur Yardımlaşma Derneği elinden geldiği kadar önce kendi yakınlarımızda, gerek dünyanın en uzak bölgesindeki en son muhtaca ulaşmak için niyet etmiş bir dernektir. O sürekli bizi takip edip, bağış gönderiyordu. Bir ay sonra da inşallah Myammar’dan kaçan mağdur kardeşlerimiz için ev yaptırıyoruz. Çığır açtı herkes şuan derneğimize yardım etmek için yarışıyor." dedi.


“Onun ismini orada yaşatacağız inşallah”


Söylemez, ayrıca, göreve başladığında Şehit Ömer’in bir adağı olduğunu ve onu birlikte kestiklerini de anlatarak, “ Adağı birlikte ihtiyaç sahiplerinin evlerine giderek dağıttık. Gitmiş olduğumuz aileleri görünce çok üzüldü. Onun o görmesi zaten bizi hiç unutturmadı. Sağ olsun, her zaman sürekli bağış gönderdi ama biz çok görüşemedik. Görevdeydi. Şuan bile görevde, ne büyük görev yaptı dünyaya neleri haykırdı. Gittiğimiz Afrika ülkelerinden bile bize şu an tebrik yağıyor. ’Nasıl bir şehidiniz var?’ sizin diyorlar, ’O şehidimiz zaten oradaydı Ömer Halisdemir Yetimhanesine bağış yapmış bir şehidimiz.’ dedim. Onun ismini orada yaşatacağız inşallah." diye konuştu.


Şehit annesi : “ Evladımla çok gurur duyuyorum”


Şehit annesi Ülker Akpınar, ise, “ Çok gurur duyuyorum, üzülmüyorum. Vatanım milletim bayrağım sağ olsun. Kalbimden geçeni dilime söylüyorum. Türk milleti de çaba göstersin bu vatan için. Bir Ömerler ölür, bin Ömerler gelir. Allah’a hamd ediyorum. Herkes üzerine düşen vazifeyi yapsın, bu vatan bizim. Dili, dini, mezhebi, ırkı ne olursa olsun herkes bu vatanda yaşıyorsa bu vatana sahip çıksın. Evladımlan gurur duyuyorum. Elhamdülillah. Üzülmüyorum, kâfirler sevinmesin, anası ağlıyor demesin. Gayet kafam dik, gökyüzünde. Elhamdülillah” diyerek duygularını anlattı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”