ÇEVRE - 29 Ağustos 2025 Cuma 13:13

Köylülerden içme suyu için sondaj çalışması yapan Kastamonu Belediyesine tepki: "Bu suyu aldıktan sonra 38 köyümüz susuz kalacak"

A
A
A
Köylülerden içme suyu için sondaj çalışması yapan Kastamonu Belediyesine tepki: "Bu suyu aldıktan sonra 38 köyümüz susuz kalacak"

Kastamonu Belediyesi’nin Ilgaz Dağının eteklerinde yürütülen sondaj çalışmasına, bölgede yaşayan köylerin muhtarları tepki göstererek, yer altı su kaynaklarının tükenmesiyle susuz kalacaklarını söyledi.


Kastamonu’da yaz mevsiminde etkili olan kuraklık sebebiyle Karaçomak Barajında, su seviyesi kritik seviyeye düştü. Yaşanabilecek içme suyu sorununa karşı Kastamonu Belediyesi, yeni su kaynakları bulabilmek için Ilgaz Dağının eteklerinde sondaj çalışması başlattı. Sondaj çalışmaları, Çatören köyü Bostan Orman Deposu içerisinde alanda devam ediyor. Bölgede bulunan 38 köyün muhtarları ve köylüler, sondajın yapıldığı alana gelerek yürütülen çalışmalara tepti gösterdi. Köylüler, önceki yıllarda Kastamonu Belediyesine içme sularının yüzde 60’ını kendi rızalarıyla verdiklerini, şu anda tüm su kaynaklarının alınmak istendiğini belirterek duruma tepki gösterdi. Yer altı kaynaklarının kurumasıyla bölgedeki 38 köyün büyük su kıtlığı çekeceğini dile getiren köylüler, Kastamonu Belediyesine ve Belediye Başkanı Hasan Baltacı’ya farklı çözüm ve alternatifler bulunması için çağrıda bulundu.



"Hasan Baltacı, milletvekiliyken ’Kastamonu’ya su vermeyin’ diyordu, köylüyle işi bitince şimdi kendisi suyumuzu alıyor"


Bölgedeki yer altı su kaynaklarının tükenmesinin köyler için büyük bir tehlike oluşturacağını ifade eden Aşağı Yuva köyü muhtarı Burak Dağlıoğlu, "Çatören, Ilgaz Dağının eteklerinde su kaynaklarının olduğu köyümüzdür. Buradan yaklaşık 38 köy suyunu tedarik etmektedir. Bu su, önceki dönemlerde Kastamonu Belediyemize yüzde 60’ı köy rızası ile verilmiştir. Şu anda Kastamonu Belediyemiz suyun yüzde 40’ını da almak istiyoruz. Bu suyu aldıktan sonra 38 köyümüz susuz kalacak. Bugün 38 köyde yaşayan hayvanlarımızın sayısı 20 bine yakın, insan sayımız da bir o kadar daha fazla. Buradan belediye başkanımızı aradık, muhtarlarımla aradık, görüşmeler yaptık. Belediye Başkanımız Hasan Baltacı, ’ben buraya 5 tane sondaj daha kazacağım’ dedi. Belediye Başkanımız Hasan Baltacı 5 tane daha burada sondaj kazarsa biz köylüler mağdur olmayacak mıyız? Bizim devletimiz hani nerede, yanımızda mı, nerede? Belediye Başkanımız Hasan Baltacı, milletvekilliği döneminde bizlere, ’bu suları Kastamonu Belediyesine vermeyin’ demişti. Şimdi belediye başkanımız, Belediye Başkanı olduğu için mi, bu köylülerle işi bittiği için mi oluyor, suyumuzu alıyor. Buradan soruyorum, bütün büyüklerimize, Cumhurbaşkanımıza, bizim şu anda içme sularımız ve hayvanları suladığımız sularımız kesilmiştir. Muhtarlarımızla görüşerek, köylerimiz arasında su alarak arazilerimizi bu şekilde suluyoruz. Biz, bu suyun verilmesine razı değiliz. Buradan Cumhurbaşkanımıza kadar uzanacağız. Orman deposundan sondaj yapılabilmesi için Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğümüz izin vermiş. Buradaki orman deposunu zamanında bu köylüler verdi, Orman Bölge Müdürlüğümüz niye bizlere bir şey sormadan ya da danışmadan buradaki köylere sorulmadan izin veriyor. Zaten biz, suyumuzun yüzde 60’ını vermişiz. Biz gerekirse traktörlerimizle, tankerlerimizle Kastamonu’ya o suyu çekeriz, susuz bırakmayız ama o Kastamonu, biz susuz kalırsak bize bir belge dahi vermiyor. Biz diyoruz ki belediye başkanına bizim suyumuz kesilirse yarın siz, bize su verir misiniz? Kesinlikle su vermem hatta belge dahi vermem diyor. Peki, biz köylülerimizde mağdur durumdayız. Cumhurbaşkanımıza bizzat buradan basın aracılığıyla mağduriyetimizi ulaştırmak istiyoruz. Buna en acil şekilde bir çözüm bulunmasını istiyoruz" dedi.



"Bu yapılan sondajlarla köylerimiz artık susuz kalacaktır"


Çatören köyü Muhtarı Ramazan Köseoğlu ise, "Yıllar öncesinde biz, köylüler olarak Gürleyik suyumuzdan Kastamonu’ya bizler su verdik ama yeterli değil diye Gürleyik’te bütün su kaynağımız alındı. Aynı zamanda sızdırma ile deremizdeki su da verildi. Bizim hiçbir verecek artık suyumuz kalmamıştır. İlerleyen zamanlarda kendi mahallelerimizde bile su kesildiği zaman bizim sondaj ile suyu çıkarıp mahallelerimize vermemiz gerekmektedir. Ama bu yapılan sondajlarla bizler, köylerimiz artık susuz kalacaktır. Köylerimizin de bizlerinde suya ihtiyacı var, bu su ile hayvanlarımızı da besliyoruz bizler. Bizlerin bu suya ihtiyacı vardır" diye konuştu.



"Olan suyumuz da alındıktan sonra içme sularımız da kesilecek"


Terzi köyü muhtarı Çetin Taşcıoğlu da, "Bir aydır çayda hiç su yok, fotoğraflarını çektim. Sadece benim köyümde 300 baş hayvan var. Diyorlar ki ’her zaman üretimden yanayız.’ Biz, bu hayvanları üretemeyince, sulayamayınca ne yapacağız, şehre mi gidelim. Bu sular gittiği zaman biz çok mağdur olacağız. Köylerimizi terk etmemiz gerekiyor. Köyümüzde üretim yapan çiftçilerimiz var. Bütün bahçeler kurudu. Çünkü çayda bir damla su yok. Bu sondaj ile olan suyumuz da alındıktan sonra içme sularımız da kesilecek. Bunun için devlet büyüklerimizden bize sahip çıkmalarını istiyoruz. Köylerimize sahip çıkılsın, köylerimiz kapandığı zaman, üretim bittiği zaman herkes şehirde ne yapacak" şeklinde konuştu.



"Buradaki sular alınırsa Kırık Barajının yapılmasına gerek yoktur"


Aşağı İsmailli köyü muhtarı Kadir Bacakoğlu ise, "Şu anda Kastamonu Belediyesinin sondajını yaptığı su, almakta olduğu yani makinenin çalıştığı su, Kırık Barajının kaynak suyudur. Bu su da alınırsa Kırık Barajının yapılmasına gerek kalmayacaktır. Çünkü barajı besleyecek su kalmayacaktır, barajda tutulacak su kalmayacaktır" ifadelerini kullandı.



"Kastamonu Belediyesine yüzde 60 civarında su verilmiştir, daha fazlası köylüleri mağdur etmektedir"


Kastamonu Belediyesinin su ihtiyacını karşılamak üzere kuyu kazma çalışmasına başladığını ve kendisinin de köyler ile belediye arasında arabulucu olarak görev almak üzere geldiğini söyleyen Türkiye Muhtarlar Derneği Kastamonu Şube Başkanı Ahmet Şatırgil de, "Bu bölgede 38 köyümüz vardır. Bu köylerin de mağdur olmamasını isteyerek burada bulunmaktayım. Bu bölgeden şimdiye kadar Kastamonu Belediyesine yüzde 60 civarında belli bir su verilmiştir. Şimdiden sonra alınacak suyun bölgede bulunan 38 köyün hem içme suyuna hem sulama suyuna muhakkak bu köylerde yaşayanların mağdur olacağını düşünüyoruz. Burada şehrin de mağdur olmasını istemiyoruz. Şehirde bizim insanımız ama köylerimizi de hiçe saymadan bu suyu alamayız. Köylerimiz bu su alınırsa mağdur olacaklardır. İkinci bir alternatif varsa, başka imkan arayarak köylü hiçe sayılmadan ve 38 köyümüzde yaşayan insanlar da mağdur etmeden böyle bir kaynak başka bir türlü bulunamaz mı? Köylerimizde mağdur edilmemek şartıyla bizler burada bulunuyoruz. Hak adaletli bir şekilde bunu kamuoyunda paylaşmak istiyoruz. Daha başka türlü alternatifler istiyoruz. Burada 38 köyümüz mağdur olmaması düşüncesiyle çözüm bulunmasını istiyoruz. Şehirde mağdur olmasın ama 38 köyümüzde hiçe sayılarak onlarda mağdur olmaması için başka alternatiflerin aranmasını gerektiğini düşünüyoruz" dedi.



Köylülerden içme suyu için sondaj çalışması yapan Kastamonu Belediyesine tepki: "Bu suyu aldıktan sonra 38 köyümüz susuz kalacak"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi’nde Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları masaya yatırıldı Kastamonu Üniversitesi tarafından ele alınan "Sağlık Turizmi ve Kapsayıcı Sağlık Yaklaşımları" sempozyumunda engellilerin yüzde 74,6’sının sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaştığını belirtilerek, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden birinin 65 yaş üstü olacağı ifade edildi. Kastamonu Üniversitesi, "Yaşlı ve Engelli Bireylerin Sağlığının Korunması ve Geliştirilmesinde Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. Merkez Kütüphane Cemil Meriç Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyumda, yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişimi, kapsayıcı sağlık uygulamaları ve Kastamonu’nun sağlık turizmi alanındaki potansiyeli çok yönlü olarak ele alındı. Sempozyuma, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkadir Tuna, Tosya Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Orçun Çağlar Kurtuluş ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Sempozyumun açılışında konuşan Tosya Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir, "Günümüzde yaşlı ve engelli bireylerin sağlığının korunması ve geliştirilmesi; yalnızca sağlık hizmetleriyle sınırlı olmayan, sosyal, çevresel ve insani boyutları da kapsayan bütüncül bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu yaklaşım, bireyin yaşam kalitesini artırmayı, bağımsızlığını desteklemeyi ve toplumsal hayata aktif katılımını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada Kastamonu; tarihi birikimi, doğal zenginlikleri, gelişmekte olan sağlık altyapısı ve insana dokunan yaklaşımıyla önemli bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğu doğal kaynaklar, termal imkanlar, huzurlu çevresi ve sağlık hizmetleriyle Kastamonu’nun, özellikle yaşlı ve engelli bireyler için sağlık turizmi alanında güçlü bir alternatif oluşturduğuna inanıyoruz. Bu sempozyumda; yaşlılık sürecinin değişen dinamiklerinden hemşirelik uygulamalarına, engellilikte güncel sağlık yaklaşımlarından toplumsal yapının güçlendirilmesine ve Kastamonu’nun sağlık turizmi potansiyeline kadar pek çok değerli konu, alanında uzman akademisyenlerimiz tarafından ele alınacaktır. Paylaşılacak bilgi ve deneyimlerin, bilimsel çalışmalara ve uygulamalara ışık tutacağına yürekten inanıyoruz" dedi. Sempozyumun ilk oturumu Prof. Dr. Nimet Ovatoylu ve Doç. Dr. Filiz Özel Çakır’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ovatoylu, konuşmasında yaşlı ve engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden etkin biçimde yararlanabilmesinin sosyal devlet anlayışının temel unsurlarından biri olduğunu belirterek, üniversitelerin bu alandaki bilimsel sorumluluğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Filiz Özel Çakır ise, disiplinler arası çalışmaların önemine vurgu yaparak, sağlık, sosyal hizmetler ve turizm alanlarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini dile getirdi. İlk oturumda Prof. Dr. Ayşe Gül Kale, "Yaşlılık, Değişen Yaşam Dinamikleri ve Huzurevleri" başlıklı sunumunda yaşlı bireylerin değişen ihtiyaçlarına dikkat çekti. Ardından Doç. Dr. Ayla Demirtaş ise "Yaşlı Bireylerin Güçlendirilmesinde Hemşirelik Uygulamaları" konulu sunumunda koruyucu ve destekleyici sağlık hizmetlerinin önemini dikkate çekerek, "Hemşirelik bakımında yaşlı insanları güçlendirme aslında ihmal edilmiş bir alandır. Profesyonelliğe yönelik yeni yaklaşımlar kendine yardım etmeyi, büyümeyi ve gelişmeyi destekler. Hemşireler yaşlı bireyleri güçlendirmek için belirli yeterliliklere ve birden çok çözüme sahip olduğunu anlatmalı ve göstermelidir. Güç temelli hemşirelik yaklaşımı, yaşlı bireylerin fiziksel ve psikososyal ihtiyaçlarını gidermek için çevrelerinde mevcut olan kaynakları değerlendirmelerine yardımcı olarak yaşam kalitesinin geliştirilmesine odaklanır" diye konuştu. "Engellilerin yüzde 74,6 sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engelle karşılaşıyor" İkinci oturum, Prof. Dr. Özlem Ovayolu başkanlığında, Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Özdemir’in oturum başkan yardımcılığında gerçekleştirildi. Oturumda Doç. Dr. Havva Kaçan, "Özel Bireyler İçin Toplumsal Yapının Güçlendirilmesi" başlıklı sunumunda engellilik olgusunun sosyal boyutuna değinirken; Prof. Dr. Gülendam Karadağ ise "Engellilikte Sağlık: Koruyucu, Destekleyici ve Geliştirici Güncel Yaklaşımlar" başlıklı sunumuyla güncel sağlık politikalarına ilişkin bilgiler paylaştı. Türkiye’de 2 milyon 511 bin engelli bulunduğunu söyleyen Karadağ, "Tahminlere göre bugün dünyada 1,3 milyar insan ciddi engellilik yaşamaktadır. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 16’sına, yani her 6 kişiden 1’ine denk gelmektedir. Ülkemizdeki durum ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre; Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı 2 milyon 511 bin 950’dir. 2021 yılında yapılan çalışmada, katılımcılar arasında sağlık hizmetlerine erişim oranı yüzde 25,4 olarak belirlenmiştir. Bu katılımcıların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74,6) sağlık hizmetlerine erişimde en az bir engel yaşadığı tespit edilmiştir. Ülkemizde yüzde 61,5’i fiziksel engeli, yüzde 62,7’si tıbbi ekipmanla ilgili engeli ve yüzde 59,3’ü iletişim engeli bulunuyor. 2024 yılında yayınlanan sistematik bir inceleme, engelli bireylerin ağız sağlığına ve diş bakımına büyük önem verdiğini, ancak diş hizmetlerine erişimde önemli zorluklarla karşılaştıklarını vurgulamaktadır. Özellikle down sendromlu çocukların neredeyse yarısı yüzde 47’si, fiziksel engellilerin üçte birinden fazlası yüzde 37’si ilk diş muayenelerini 6 yaş ve üzeri yaşlarda yaptırmıştır" diye konuştu. Öğle arasının ardından gerçekleştirilen son oturum ise Prof. Dr. Serap Parlar Kılıç başkanlığında, Prof. Dr. Gülendam Karadağ’ın oturum başkan yardımcılığında yapıldı. Bu oturumda Dr. Öğretim Üyesi Hakkı Çılgınoğlu, "Kastamonu Sağlık Turizmi Potansiyeli" başlıklı sunumunda ilin doğal kaynakları, iklim özellikleri ve sağlık altyapısının sağlık turizmi açısından sunduğu fırsatları değerlendirdi. "2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak" Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Arabacı, "Yaşlı Bireyler İçin Sağlık Turizmi" konulu sunumunda yaşlı dostu turizm uygulamalarının önemine değindi. Dünya nüfusunun yaşlandığını, ancak bu büyümenin yüzyılın sonuna doğru zirveye ulaşacağını söyleyen Arabacı, "Dünyadaki hemen hemen her ülke, nüfuslarındaki yaşlıların sayısı ve oranında artış yaşıyor. 2070’lerin sonlarına doğru, 65 yaş ve üzeri küresel nüfusun 2,2 milyara ulaşarak 18 yaş altı çocuk sayısını geçeceği tahmin ediliyor. 2030’ların ortalarına gelindiğinde ise, 80 yaş ve üzeri 265 milyon birey olacak ve bu sayı bebek sayısını geçecek. Dünya Nüfus Beklentilerine göre, 2050 yılına kadar dünyadaki her altı kişiden biri 65 yaş üstü olacak. Bu oran 2019’da her 11 kişiden biriydi. Ülkemizde de yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu. Yaşlı bağımlılık oranı 2024 yılında yüzde 15,5 oldu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı da 2019 yılında yüzde 13,4 iken bu oran 2024 yılında yüzde 15,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,5, 2040 yılında yüzde 26,5, 2060 yılında yüzde 45,5, 2080 yılında yüzde 61,9 ve 2100 yılında yüzde 61,6 olacağı öngörüldü" diye konuştu. "Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlı tek başına yaşıyor" Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı ferdin bulunduğunu söyleyen Arabacı, "Türkiye’de 2024 yılında toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 25,3’ünde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü. Türkiye’de 1 milyon 750 bin 900 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,0’ını yaşlı kadınlar, yüzde 26,0’ını ise yaşlı erkekler oluşturdu. Görmede çok zorlanan ya da hiç göremeyen yaşlıların oranı yüzde 10,1 oldu. Yaşlı nüfusun 2023 yılında yüzde 57,7’si tarım sektöründe çalıştığını belirtti. Yaşlılar 2023 yılında en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2023 yılında yüzde 3,2 oldu" şeklinde konuştu. Önümüzdeki 30 yıl içinde yaşlı nüfusta bir artışın yaşanacağını belirten Arabacı, "Sağlık ve uzun süreli bakım sistemlerini güçlendirerek, sosyal korumanın sürdürülebilirliğini sağlayarak ve yeni teknolojilere yatırım yaparak önemli demografik değişimlere hazırlanmaları gerekecek. Kadınların genel olarak erkeklerden daha uzun yaşadığı göz önüne alındığında, politikaların emeklilik haklarına eşit erişimi sağlaması, cinsiyete özgü sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını ele alması ve bakım yükünü hafifletmek için sosyal destek sistemlerini güçlendirmesi gerekiyor. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler (örneğin ulaşım ve iletişim alanlarında), kentleşme, göç ve değişen toplumsal cinsiyet normları, yaşlıların yaşamlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Halk sağlığı müdahalesi, bu mevcut ve öngörülen eğilimleri değerlendirmeli ve politikalarını buna göre şekillendirmelidir" ifadelerini kullandı. Dr. Öğretim Üyesi Kerim Güney ise, "Kastamonu Doğasında Gelen Şifanın Yaşlı ve Engelli Sağlığındaki Yeri" başlıklı sunumuyla doğa temelli sağlık uygulamalarına dikkat çekti. Sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdim edildi. (Vİ-
Denizli Lykos’un Antik Yüzleri sergisi beğeni topladı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Cumhuriyet’in 102’nci yılı kapsamında Türkiye genelinde düzenlediği ’102 Sergi’ projesinin finali olan antik kentlerdeki kazılarda gün yüzüne çıkarılan 52 eserin yer aldığı ’Lykos’un Antik Yüzleri’ sergisi, Denizli’de törenle açıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yurt genelinde düzenlenen 102 Sergi kapsamında -’Lykos’un Antik Yüzleri’ sergisi Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi’nde törenle açıldı. Proje kapsamında 46 ilde 102 serginin açıldığını, bu sergilerde 8 bin 163 eserin sergilendiğini belirten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, "19 Şubat 2025 tarihinde Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un Ankara Etnografya Müzesi’nde açılışını yaptığı ’Doğadan Sanata Ahşap Sergisi’yle başlattığımız, ’Cumhuriyetin 102. yılında 102 sergi’, ’Cumhuriyetin Işığında Anadolu’nun Kültürel Mirasına Yolculuk’ projemizin 102’nci ve son sergisini Denizli’de yapmış olacağız. Proje kapsamında 46 ilimizde 85 devlet müzesi, 17 özel müzenin katılımıyla toplam 8 bin 163 eser ziyaretçilerimizle buluşturuldu. Bu eserlerin önemli bir bölümünü müze depolarında titizlikle korunan ya da kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarılan ve ilk kez sergilenen nitelikli eserler oluşturdu. Bu süreç yalnızca eserlerimizi görünür kılmakla kalmadı, aynı zamanda müzelerimize olan ilgiyi de belirgin bir biçimde artırdı" dedi. Sergiler yurt genelinde 8 milyon 583 bin 518 ziyaretçi sayısına ulaştı Sergilerin düzenlendiği illerde ziyaretçi sayılarında dikkat çekici artışlar gözlemlendiğini belirten İnceciköz, "Kültürel mirasımıza yönelik toplumsal farkındalığın da güçlendiğini memnuniyetle belirtmek isterim. Bu yıl süreli sergilerimizle birlikte proje kapsamındaki müzelerimizi ziyaret eden kişi sayısının 8 milyon 583 bin 518’e ulaşması, toplumumuzun kültürel mirasına gösterdiği ilginin en somut göstergelerinden bir tanesi olmuştur. Bugün açılışını gerçekleştirdiğimiz ’Lykos’un Antik Yüzleri Sergisi’ de bu geniş ve kapsayıcı vizyonun çok kıymetli bir parçasıdır" ifadelerini kullandı. ’Denizli’nin sahip olduğu arkeolojik zenginliklerle bir açık hava müzesi’ Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun da Hierapolis, Laodikya, Tripolis ve Tabae gibi insanlık tarihine ışık tutan tarihi antik kentleriyle, Denizli’nin sahip olduğu arkeolojik zenginlikler sayesinde bir açık hava müzesi niteliğinde olduğunu söyledi. Serginin açılışı konuşmaların ardından gerçekleşti. Protokol üyeleri sergiyi gezerek kazı heyeti başkanlarından eserler hakkında bilgi aldı. Sergide, Laodikya, Tripolis, Hierapolis ve Tabae antik kentlerinde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemlerine ait olan 52 adet heykel ve heykel başlarından oluşan tarihi eserler sergilendi. Sergi 6 ay ay ziyaretçilere açık kalacak.
Ağrı Ağrı Spor Lisesi hentbolda Türkiye yarı finallerine yükseldi Siirt’te düzenlenen 2025-2026 Okul Sporları Hentbol Gençler Grup Müsabakaları’nda Ağrı Spor Lisesi erkek hentbol takımı birinci olarak Türkiye yarı finallerine katılmaya hak kazandı. 12-19 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve 9 ilin katılım sağladığı okul sporları hentbol grup müsabakalarında Ağrı Spor Lisesi erkek hentbol takımı, sergilediği başarılı performansla grup birincisi oldu. Aynı organizasyonda mücadele eden Ağrı Spor Lisesi kız hentbol takımı ise turnuvayı ikinci sırada tamamladı. Elde edilen sonuçlarla birlikte erkek hentbol takımı, Türkiye yarı finallerinde Ağrı’yı temsil etme hakkı kazandı. Ağrı İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Kökrek, yaptığı açıklamada sporun öğrencilerin çok yönlü gelişimindeki önemine dikkat çekerek, elde edilen başarının tesadüf olmadığını vurguladı. Kökrek, "Akademik başarının yanında sportif başarıyı da son derece önemsiyoruz. Öğrencilerimizin disiplinli, özgüvenli ve takım ruhuna sahip bireyler olarak yetişmesi için okul sporlarını güçlü bir şekilde destekliyoruz. Ağrı Spor Lisesi’nin hentbol branşında elde ettiği bu derece, uzun süredir verilen emeğin ve özverili çalışmanın bir sonucudur. Tecrübeli öğretmen kadromuzla, planlı ve kararlı bir şekilde Türkiye finallerinde ilimizi en iyi şekilde temsil etmek için gece gündüz çalışıyoruz. Bu başarıda emeği geçen okul müdürümüz Kerem Güngör’e, beden eğitimi öğretmenlerimiz Yakup Ölçer ve Abdurrahman Kara’ya, sporcularımıza ve onları destekleyen ailelerine teşekkür ediyorum. İnşallah Türkiye yarı finallerinde de aynı azim ve kararlılıkla mücadele ederek ilimizi gururlandıracaklarına inanıyorum." ifadelerini kullandı. Kökrek, Ağrı’da sportif altyapının güçlendirilmesi ve yetenekli öğrencilerin desteklenmesi adına çalışmaların artarak devam edeceğini de sözlerine ekledi.