GENEL - 23 Ekim 2016 Pazar 14:18

(Özel Haber) Türk doktorları ona çok şey borçlu

A
A
A
(Özel Haber) Türk doktorları ona çok şey borçlu

Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, Kayserili Ahmet Hilmi Paşa’nın, Türkiye’de patoloji biliminin kurulmasını ve arkadaşları ile birlikte yaptığı cemiyet çalışmaları sayesinde Türkçe’nin tıp dili olmasını sağladığını söyledi.
1839 yılında, Kayseri’nin eski adıyla Darsiyak, bugünkü adıyla da Kayabağ Mahallesinde dünyaya gelen Ahmet Hilmi Paşa’yı, Journal of Medical Biography dergisinde yayımlanan makalesi ile 110 yıl sonra dünya tıp literatürüne yeniden kazandıran Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, Paşa’nın Türk tıp tarihi açısından çok önemli bir isim olduğuna dikkat çekti. Ahmet Hilmi Paşa’nın patoloji biliminin Türkiye’de kurulmasını sağlamasının yanı sıra, Osmanlı Tıp Cemiyeti’nin (Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye) kurucularından biri olarak, cemiyet çalışmaları kapsamında, o zaman Fransızca olan tıp dilinin Türkçe’ye dönüştürülmesinde önemli bir isim olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk Türkçe tıp sözlüğünü yazdı ama tanımıyoruz"
"Daha önce tıp eğitimi Fransızca veriliyordu, Ahmet Hilmi ve arkadaşları sayesinde Türkçe verilmeye başlandı. Bu kapsamda çok sayıda tıbbi metni Türkçeye çevirdiler. Sadece Ahmet Hilmi Paşa’nın çevirdiği kitap sayısı 8. Bunun toplam sayfa sayısı 7 bine yakın. Aslında Müslüman Türk hekimlerinin tıpta önünün açılması bu dil reformu ile oldu ve bunu Ahmet Hilmi ve arkadaşları başardılar. Bu kapsamda yine cemiyetteki arkadaşları ile birlikte ilk Türkçe Tıp Sözlüğünü (Lugat-ı Tıbbiye) yazan heyetin içinde de yer almıştır. Esas önemi de patoloji alanının Türkiye’deki kurucusu olmasından gelir. Bu konuda ilk defa ders veren Ahmet Hilmi Paşa, ilk defa bu konunun kitabını yazan kişidir de. Kitabın tam adı da, ‘İlmi Ensac-ı Maraziye’dir. Diğer taraftan son derece başarılı, yöneticilik konusunda da çok yeteneklidir. 1893-95 arasında da hem sivil (Mektebi Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane), hem de askeri (Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i Şahane)tıp okullarının ikisinin birden dekanlığını yürütmüştür. Hemşehrimiz olan birinin tıp tarihinde bu denli büyük başarılara imza atmış olması çok önemli. Fakat maalesef tanımıyoruz."
"Soyu devam etmediği için unutuldu"
Ahmet Hilmi Paşa’nın eğitim serüveninin; 11 yaşında taş ustası olan babası Mehmet Çavuş ile iş için İstanbul’a gittiği sırada, bir hayırseverin kendisini fark etmesi ve ardından, o dönem Osmanlı bürokrasisine eleman yetiştiren Mekteb-i İrfaniye’ye gidişi ile başladığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, "Bu okuldan da başarısının farkına varılarak, Mekteb-i Tıbbiye’ye öğrenci olarak alınmıştır. Zaten buradan yüksek bir başarı ile mezun oluyor. Ahmet Hilmi Paşa’nın bunca başarıya rağmen bilinmemesi, her şeyden önce çocuğunun olmamasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla nesli devam etmediği için Paşa’yı tanıtacak bir torun ya da torun çocuğu olmayınca bu iş tarihçilere düşüyor. Ben de Paşa’nın adına, patoloji tarihi ile ilgili okuduğum bir kitapta tesadüfen rast geldim. Bu sadece bir paragraflık bir biyografi idi. Daha sonra Osmanlı arşivlerinde yaptığım araştırmada çok ilginç kaynaklara ulaştım, Darsiyak’da yaptığım araştırmalarda orijinal bilgi ve belgelere, İstanbul Üniversitesinde Nadir Eserler Kütüphanesindeki Abdülhamit albümlerindeki fotoğraflarına, yine Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığında da Paşa ile alakalı bir takım orijinal notlara ulaştım. Bununla yetinmedim, Paşa’nın çevirdiği kitapları müzayedelerden satın aldım. Paşa’nın unutulmasındaki ikinci önemli neden de, geçmişimizle alakalı başka konulara da ilgi duymamamızdan kaynaklanıyor" diye konuştu.
"Doktor Ahmet Hilmi Paşa ile ilgili tarihi hatalar var"
Araştırmalarında Ahmet Hilmi Paşa’nın adının başkaları ile karıştırıldığına tanık olduğunu da dile getiren Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, "Ahmet Hilmi Paşa’yı literatüre kazandırmakla kalmadım, Paşa’ya ait olmayan bir takım bilgilerin de tespitini yaptım, bazı hataları da temizledim. Örneğin literatürde Ahmet Hilmi Paşa’ya atfedilmesine rağmen Kolağası Doktor Ahmet Hilmi’ye ait olan başka bir kitabı tespit ettim; ki Ahmet Hilmi paşa iken, o yüzbaşı, dolayısıyla söz konusu kitap kesinlikle o kişiye ait değil. Bunun yanı sıra Ahmet Hilmi Paşa ile Kayserili Ahmet Paşa’nın da karıştırıldığını gördüm. Kayserili Ahmet Paşa, şimdi yıkılmış olan Ahmet Paşa İlkokuluna adını veren, yine asker olan ama hekim olmayan, bugünkü anlamda deniz kuvvetleri komutanı diyebileceğimiz bir kişi. İkisi de birbirinden tamamen farklıdır, hiçbir ilişkisi yoktur. Bazı akademik çalışmalarda bile Ahmet Paşa’nın Ahmet Hilmi Paşa ile karşılaştırıldığını çok gördüm." dedi.
"Aziz Sancar kadar önemli"
Ahmet Hilmi Paşa’nın unutulmaması için, dünyaya geldiği Darsiyak’da ya da şimdiki adıyla Kayabağ Mahallesinde bir caddeye adının verilmesinin uygun olacağını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Halil Tekiner, "Bu, orada yaşayan hemşehrilerimizin onur duymasını sağlayacağı gibi, örnek olması açısından da önemli olacaktır. Bizde genelde örnek gösterilenler Avrupalı bilim insanları. Öğrenciler Einstein’ı, Newton’u çok iyi bilirler. Türkiye’den, hele kendi yaşadıkları coğrafyadan çıkan isimleri bilmedikleri için gereksiz bir öykünme, aşırı Batı hayranlığının içinde buluyorlar kendilerini. Burada da pek çok örnek alabilecekleri bilim insanı var. Aziz Sancar Nobel aldı da, biz de bu topraklardan bir bilim insanı çıkabileceğine inandık. Ahmet Hilmi Paşa da böyle bir isim. Bunu yaşatmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Kocaeli’de sokak hayvanları ile ilgili alınacak tedbirler Kocaeli Valiliği, vatandaşların şikayetleri üzerine sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin açıklama yaptı. Kocaeli Valiliğince yapılan yazılı açıklamada, "Sokak hayvanları hakkında e-mail, CİMER, sosyal medya, dilekçe ve şahsen yapılan şikayetler nedeniyle konuyla ilgili yapılan değerlendirmeler doğrultusunda yapılacak işlemler ve görevler hakkında büyükşehir ve ilçe belediyelerine resmi yazı yazılmak suretiyle hatırlatmalarda bulunulmuştur. Yazılan yazıda özetle; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği kapsamında sahipsiz hayvanlara yönelik rehabilitasyon işlemlerinin belediyelerin yetki ve sorumlulukları arasında olduğu belirtilmiştir. Hayvanları Koruma Kanunu’nun ’Hayvanların sahiplenilmesi, bakımı ve korunması’ başlıklı 6. maddesinin 4. fıkrasında ’Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde belediyelerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır’ amil hükmü ile aynı kanunun geçici madde 4’ünde yer alan, ’Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75 bini aşan belediyeler 31 Aralık 2022, diğer belediyeler ise 31 Aralık 2024 tarihine kadar ek 1. maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür. Belediyeler bu madde yürürlüğe girdikten sonra 3 yıl süreyle birinci fıkra gereğince hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5’i oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde 3 olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz" hükümlerine göre işlem yapılması gerektiği ifade edildi. "Belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi halinde gereken işlemlerin başlatılacağı noktasında uyarılarda bulunulmuştur" Açıklamanın devamında, "Saldırgan köpekler ile ilgili yine aynı Kanunun ‘İlkeler’ başlıklı 4. maddesinin (g) bendinde yer alan ’Hayvanların korunması ve rahat yaşamalarının sağlanmasında insanlarla diğer hayvanların hijyen, sağlık ve güvenlikleri de dikkate alınmalıdır’ hükmünün amil olduğuna vurgu yapılmıştır. Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin ’Belediyelerin alacağı tedbirler’ başlıklı 7. maddesinin (e) bendinde; ’Geçici bakımevlerinde kaldıkları süre içerisinde; kanunî istisnalar ile bulaşıcı, tedavi edilemez veya tedavi sonrası iyileşme ihtimali olmayan bir hastalığa sahip olan, alındığı ortama bırakıldığında insan ve çevre sağlığını önlenemez derecede tehdit eden hayvanlar’ ile ilgili alınması gerekli tedbirlere ilişkin hükümler çerçevesinde işlem tesis edilmesinin ehemmiyetine değinilmiştir. İlimizde bulunan rehabilite edilmemiş köpek popülasyonunun azaltılması maksadıyla ivedilikle kısırlaştırma çalışmalarının yürütülmesi, yapılan çalışmalarda asgari standartların yakalanması ve hayvan bakımevi yapımı için gerekli çalışmaların ne şekilde yapılacağı hususlarında daha önce yazılan yazılarımıza da atıfta bulunulup, yukarıda belirtilen hususlara azami özen ve hassasiyetin gösterilmesi ayrıca gerekli tedbirlerin mevzuatta öngörülen en kısa süre içerisinde alınarak aksamaya mahal verilmemesi hususunda ikazda bulunulmuş, belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi halinde gereken işlemlerin başlatılacağı noktasında uyarılarda bulunulmuştur" denildi.
Kütahya İsrail’in Gazze’ye saldırılarını oturma eylemiyle protesto ettiler Kütahya’da İsrail’in Gazze’ye saldırılarını protesto etmek amacıyla, Kütahya Sivil Toplum Kuruluşları Dayanışma Platformu (KÜSİDAP) tarafından oturma eylemi düzenlendi. Zafer Meydanı’ndaki stantta bir araya gelen platform üyeleri, Filistin’deki katliamın derhal durdurulmasını istedi. KÜSİDAP adını basın açıklamasını Kütahya Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Sebahattin Ceyhun, "7 Ekim’den beri, 7 aydır Gazze’de bir katliam yaşanıyor. Bu katliama ilişkin KÜSİDAP olarak, sivil toplum kuruluşları olarak 7 aydır hemen hemen her gün bir eylem yapmaya çalışıyoruz. En azından bilinçlendirme, halkımızda farkındalık oluşturma anlamında faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu manada yürüyüşler yaptık, burada stantlar kurduk, imza kampanyaları düzenleyip Cumhurbaşkanlığımıza kadar imzaları ilettik. Destek veren herkese çok teşekkür ediyoruz. Şu andan itibaren neler yapabiliriz diye düşündük. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nden itibaren burada stant kurduk. Stantta bir Gazze görüntüsü vermeye çalıştık" diye konuştu. Oturma eylemine vatandaşların da destek vermesini isteyen Ceyhun, "KÜSİDAP’la yaptığımız toplantı sonrasında, burada her gün bir oturma eylemi planladık. Bu eylemde her gün başka bir sivil toplum kuruluşu burada oturma eylemi düzenleyeceğiz. Biz tüm halkımızı bu eyleme destek vermeye çağırıyoruz. Sonuçta ‘ne yapılıyor ?’ diye düşünmesin kimse. Şu anda Amerika’da, Kolombiya Üniversitesi’nde ve diğer üniversitede yaşanan faaliyetleri biliyorsunuz, planlı faaliyetler değil. Birkaç öğrenciyle başladı fakat şu anda tüm Amerika’yı Avrupa’yı sarmış durumda ve İsrail bundan son derece rahatsız. Kütahya’mızda bir faaliyet olsun, burada insanlar bilinçlendirilsin diye şehrin göbeğinde böyle bir oturma eylemi planladık. Herkesi bu oturma eylemine desteğe çağırıyoruz. Tabi daha farklı eylemlerimizle bu işgal devam ettiği sürece, katliam devam ettiği sürece sivil toplum kuruluşları olarak bunu gündeme taşımaya devam edeceğiz. Rabbim inşallah en kısa zamanda Filistin’deki katliamı durdursun, oradaki kardeşlerimize Filistinli kardeşlerimize zafer ihsan etsin" ifadelerini kullandı.