GENEL - 03 Kasım 2019 Pazar 11:34

(Özel) Meşe ağacının mangal kömürü olma yolculuğu

A
A
A
(Özel) Meşe ağacının mangal kömürü olma yolculuğu

Kayseri’de, geleneksel yöntemlerle uzun ve zahmetli süren mangal kömürü üretim çalışmaları devam ediyor.

Kayseri’de, geleneksel yöntemlerle uzun ve zahmetli süren mangal kömürü üretim çalışmaları devam ediyor.


Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde Tarım ve Orman Bakanlığının açmış olduğu ihaleler sonrasında ormanlık alanlardan toplanan ömrünü tamamlamış meşe ağaçları, geleneksel yöntemlerle mangal kömürüne dönüştürülüyor. Tarım ve Orman Bakanlığının açmış olduğu ihaleye giren ve Yahyalı ilçesindeki ormanlık alanda çalışmalara başlayan Ramazan Oruç, "Tarım ve Orman Bakanlığı dikili satış olarak meşeler ihaleye çıkıyor. Biz de ihaleye giriyoruz ve ömrünü tamamlamış olan meşe ağaçlarını keserek traktörlerle getiriyoruz. Bunları düz bir alanda tek tek diziyoruz. Odunları dizdikten sonra samanlıyoruz ve üzerine toprak atıyoruz" dedi.


Yapılan işlemin ardından ateş yakıldığını ve 15 gün geceli gündüzlü ateşin başında beklediklerini anlatan Ramazan Oruç, "15 gün bekledikten sonra odunları toprağın altından çıkarıyoruz. Bunları tırmık ve küreklerle çuvallara koyarak satışa hazır hale getiriyoruz" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın AB Müktesebatı gereği getirilen yasak Aydınlıları küstürdü Bir zamanlar Aydın’ın en önemli yerel bayramları arasında yer alan, ilin düşman işgalinden kurtuluşu kutlamaları artık bir şenlik değil yerine getirilmesi gereken zorunlu bir vazife gibi kutlanmaya başladı. Önceleri binlerce kişinin katılımı ile gerçekleştirilen 7 Eylül kutlamalarındaki renkli kutlamalar, AB Müktesebatı gereği yasaklanınca halk kutlamalardan ayağını kesti. Türkiye’de Avrupa Birliği normları gereği alınan bazı kararlardan biri de yaklaşık 85 yıldır Aydın’ın en önemli günlerinden biri olan ilin düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 7 Eylül kutlamaları oldu. Aydın Valisi Mustafa Malay döneminde Aydın efelerinin kurusıkı mermilerle gerçekleştirdiği şehrin düşman işgalinden kurtuluşunu anımsatan kutlamalar yasaklandı. İşgalcilerin ve Yunanlıların Aydın’ı yakmasını andıran ve tulumbacıların şehri yangınlardan kurtarmak için verdiği mücadeleye ilişkin etkinlikler de yasaklandı. Getirilen bu yasaktan sonra Aydın Valisi Mustafa Malay’ın yerine gelen Hüseyin Avni Coş’un makamına çıkan Aydın efeleri yasağın kaldırılmasını talep etti. Yasak kalkmayınca kutlamaların tadı kaçtı, halk da kutlamalardan elini ayağını çekti. Kurtuluş günleri, 17 yıl önce AB Müktesebatı gereği alınan kararla getirilen yasakların ardından sıradan bir tören haline geldi. Bugün gerçekleştirilen Aydın’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümü de oldukça sönük geçti. Aydın Büyükşehir Belediyesi koordinesinde Atatürk Kent Meydanı’nda gerçekleştirilen tören, protokol üyeleri ve çok az sayıdaki vatandaşın katılımıyla gerçekleşmesi ve 7 Eylül ruhunun kaybolması yürekleri burktu. Barutlu kutlamaların yasaklanmasıyla birlikte eski yıllarda Adnan Menderes Bulvarı boyunca düzenlenen etkinlikler, efelerin geçişleri, Yunanlıların temsili olarak Aydın’dan kovulması gibi kutlama programlarının olmaması 7 Eylül ruhunun kaybolmasına sebep oldu.
Adana Prof. Dr. Fındıkçıoğlu: “Akciğer kanseri genellikle ileri evrede belirti veriyor” Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, akciğer kanserinin erken dönemde tespit edildiğinde tedavi edilme şansının çok yüksek olduğuna dikkat çekerek, “Günümüzde kapalı ameliyat yöntemleriyle küçük bir kesiden girilerek kanserli dokular temizlenebiliyor” dedi. Tüm dünyada kansere bağlı ölümlerde ilk sırayı akciğer kanserinin olduğunu belirten Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, “Dünyada her yıl 2 milyon kişiden daha fazlası yeni akciğer kanseri tanısı alıyor. Yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor. Ülkemizde ise tüm kanserlerin yüzde 21’ini akciğer kanseri oluşturuyor” diye konuştu. “En büyük sebebi tütün ve tütün ürünleri” Akciğer kanserinin genellikle ilerleri evrelerde belirti verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, hastalığın başlangıçta öksürük, balgam, halsizlik gibi çok ciddi olmayan yakınmalara yol açarken, ileri evrelerde kanlı balgam, göğüs ve sırt ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı gibi şikayetlere yol açtığını sözlerine ekledi. Akciğer kanserinin en büyük sebebinin tütün ve tütün ürünleri kullanımı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu genetik faktörlerin de bu kanserin oluşumunda etkin rol oynadığını ifade etti. Tedavide kemoterapi (ilaç tedavisi), akıllı ilaçlar, bağışıklık sistemine yönelik immünoterapiler, radyoterapi (ışın tedavisi) ve cerrahi tedavi yöntemlerinin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, “Akciğer kanseri erken dönemde tespit edildiğinde tedavi edilme şansı çok yüksek bir hastalık. Bu yüzden erken teşhis edilen akciğer kanserlerinde cerrahi tedavi yöntemleri kullanılıyor” dedi. “Küçük bir kesiden giriliyor, kanserli doku temizleniyor” Günümüzde uygulanan kapalı ameliyat yöntemleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Fındıkçıoğlu “Küçük bir kesiden kameralı sistemler ile göğüs boşluğuna girilerek kanserli dokuların tamamen temizlenebildiği video ve robot yardımlı torakoskopik yöntemler, tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kapalı yöntemler için en büyüğü 2-3 cm’lik 1 veya 2 adet minik kesilerden göğüs boşluğuna girilebilen bu yöntemler için özel geliştirilmiş teknolojik cihazlar kullanılıyor. Ameliyat sırasında en az düzeyde doku hasarı oluşuyor, böylece hem iç organlarda hem de kesi yapılan yerde iyileşme daha hızlı oluyor” diye konuştu. Hastaların iyileşme sürecinde daha az ağrı hissedecekleri için kısa sürede ayağa kalkarak normal hayatlarına bir an önce dönebildiklerini ve ameliyat sonrası yoğun bakım ihtiyacının da önemli ölçüde azaldığını sözlerine ekledi. “Kapalı yöntemde lokal ya da genel anesteziyle yapılabiliyor” Kapalı yöntemlerin akciğer hastalıklarının teşhis aşamasında da önemli rol oynadığına işaret eden Fındıkçıoğlu, sebebi bilinmeyen göğüs boşluğunda sıvı birikimi, basit yöntemlerle biyopsi almaya uygun olmayan akciğer kitleleri ile büyümüş lenf nodlarının teşhisinde yine bu yöntemlerin kullanıldığını dile getirdi. Kapalı cerrahi yöntemlerin genel anestezi altında yapılabildiği gibi lokal anestezi ile hasta tam uyutulmadan da uygulanabileceğine değinen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu böylece genel anestezi alamayacak durumda olan ileri yaştaki veya genel durumu kötü olan hastalara cerrahi girişimler uygulanabileceğini söyledi. Kapalı yöntemlerin en önemli özelliklerinden birinin hastaların kısa sürede taburcu olabilmesi olduğundan bahseden Fındıkçıoğlu, “Açık cerrahi sonrası 8-10 gün hastanede yatması gereken hastalar, kapalı cerrahi sonrası 3-4 günde taburcu olabiliyor. Ameliyat sonrası ağrı kesici ve diğer ilaçlara olan ihtiyaç da azalıyor. Kısa yatış süresi ve ilaç kullanımının azalması tedavi maliyetlerini de olumlu yönde etkiliyor” dedi.
Kahramanmaraş Jeofizik Mühendisi Uysal: “Pazarcık’taki deprem öncü bir deprem değil” Jeofizik Mühendisi Mehmet Uysal, bu sabah Pazarcık’ta meydana gelen 5,0 büyüklüğündeki depremle ilgili konuştu. Uysal, “Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem, artçı depremler de devam edecek” dedi. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde saat 09.31’da merkez üssü Pazarcık olan 5,0 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. Depremin 7 kilometre derinlikte meydana geldiği öğrenilirken deprem Gaziantep, Adana ve Osmaniye’de de hissedildi. Meydana gelen deprem, bölgede büyük bir paniğe neden oldu. Pazarcık’ta yaşanan deprem ile alakalı jeofizik Mühendisi Mehmet Uysal, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. “Vatandaşların tedirgin olacağı hiçbir durum söz konusu değil” Sabah saatlerinde Pazarcık’ta meydana gelen 5,0 büyüklüğündeki depremin 6 Şubat tarihinde yaşanan deprem ile yakın noktada meydana geldiğini ve bu sarsıntının artçı bir sarsıntı olduğunu ifade eden Uysal, “Araştırmalarımız ve incelemelerimiz doğrultusunda ilk bilgi depremin yaşandığı lokasyona bakınca 6 Şubat tarihinde yaşanan depremlerin yaşandığı yere yakın bir artçı sarsıntı diyebiliriz buna. Bu artçı sarsıntıların biz uzun vadede devam edeceğini daha önceleri de defalarca söylemiştik, şehrimiz için tedirgin edici bir durumun söz konusu olmadığını da söylemiştik. Şehrimizin içerisinde az hasarlı ve hasarsız binaların içerisinde yaşayan vatandaşların tedirgin olacağı hiçbir durum söz konusu değil. Bu depremlerin devamlılığı azalarak devam edecektir fakat bunlar daha büyük depremlerin habercisi değil. Bölge tektonik bir bölge, Kahramanmaraş’ın kuzey ve güney bölgelerinde daha farklı depremlerin yaşanması söz konusu. Fakat Kahramanmaraş merkezi konusunda ve yakın çevresinde tedirgin edecek bir durumun söz konusu olmadığını söyleyebiliriz” dedi. “Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem” Kahramanmaraş’ın tektonik bir bölgede yer aldığını dile getiren Uysal, “Şehrimizin tektonik bir bölge olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Her zaman buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem sonucunda bugün yaşadığımız ufak bir artçı sarsıntıda dahi aynı tedirginlikleri ve paniği yaşıyoruz. Bu yenilenerek devam edecek. Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem, artçı depremler de devam edecek. Bu kentte deprem olmaya sürekli devam edecek, artçılar bitti bir daha deprem olmaz demeyeceğiz ama 6 Şubat’ta yaşadığımız gibi bizi tedirgin edecek, hayatımızı riske atacak depremle karşılaşacağımızı düşünmüyoruz. Vatandaşlarımıza geçmiş olsun, panik yapacak bir durumun olmadığını söyleyebiliriz” diye konuştu. Yaşanan 5,0 büyüklüğündeki depremlerin Bingöl-Karlıova segmentine stres biriktirdiğini öğrenebilmek adına detaylı inceleme yapılması gerektiğini söyleyen Uysal, “Bir stres aktarımı olduğunu söylemek için çok erken. Daha detaylı incelemek gerekiyor ama zaten Bingöl-Karlıova segmentinde zaten yeterince stres yükünün var olduğunu söyleyebiliriz. Bunu 6 Şubat depremleri öncesinde birkaç kere söyledik. Bölgenin depreme hazırlıklı olması gerekiyor” diye konuştu.