SAĞLIK - 02 Aralık 2021 Perşembe 09:36

Yerli ve milli kanama durdurucu

A
A
A
Yerli ve milli kanama durdurucu

Kayseri Devlet Hastanesi Başhekimi Doç.

Kayseri Devlet Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İsmail Altıntop ve ekibi, travmaya bağlı ölümlerin ikinci nedeni olan kanamanın önüne geçmek için yerli ve milli ilaç üretti. Yaklaşık 7 yıllık çalışma sonucunda üretilen ve diğer kanama durduruculardan daha etkili olan KANDUR, ülkemize maliyeti 30-50 dolar arasındaki ürünü Türk bilim adamları yaklaşık 10 dolara üretmeyi başardı.


Kontrol edilemeyen kanamalar, askeri alanda ölümlerin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Kanama, sağlık alanında travmaya bağlı ölümlerin ikinci nedenidir. Kanamalar; travmaya bağlı yaralanma, savaş ve afet yaralanmaları, kesici delici alet yaralanmaları, burun kanamaları, yanık sonrası kanamalar, gastrointestinal sistem kanamaları olarak meydana gelmektedir. Boyutu ne olursa olsun kanamaların erken durdurulması önemlidir. Kanama durdurucu ajanlar; trafik kazaları, afet, acil servislerde, ambulanslarda ve modern cerrahide yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de kanama durdurucu ürünler ithalat yoluyla kullanıldığı için dışa bağımlılık nedeniyle maliyeti artmaktadır. Ulusal olarak olarak planlanmış ve başarılı olmuş ilaç modelleri prototiplerini ürettiklerini kaydeden Devlet Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İsmail Altıntop, yerli ve milli bu ürünün tüm sahada artmasını temenni etti. İlacın tüm tedariklerinin yerli ürünlerle yapıldığını, yapılan deneysel çalışmalarda ise birçok kanama durduruculardan daha etkili olduğunu kaydeden Doç. Dr. Altıntop; Hem Kayseri Devlet Hastanesi olarak hem de özelinde kendim acil tıp uzmanı olmam hasebiyle bu ilaçla 2014 yılından beri uğraşmaktaydım. Bunun arkasında sadece biz değil ciddi ekiplerimiz var. Sadece Kayseri değil, Niğde ve Ankara’dan bana yardım eden çok değerli akademisyenler var. Savaşlardaki ölümlerin yaklaşık yarısından kanamalar sorumlu ve kanama durdurucular özellikle savaş tıbbında çok kullanılan bir alan. İkincisi bizim acil servisimize başvuran gastrointestinal kanamalar dediğimiz mide kanamalarında, bıçaklanma, yaralanma, trafik kazaları gibi yaralanmalarda yine kanama durdurucuların önemi çok artıyor. Yine burun kanamaları ya da ameliyat esnasında olan kanamaların aniden durdurulması için gereken malzemelere Türkiye’de ciddi bir şekilde ihtiyacımız var. Bu alanda Türkiye’de tabi ki birçok araştırmacı kanama durdurucu üzerinde çalıştılar bizim gibi ama biz yeni kanama durdurucu ilacımızın adını buna ajanda diyebiliriz. Şu anda ilk prototiplerini ürettik. Kesinlikle bir hastada kullanımını söz konusu olmamakla beraber bu prototipleri deneysel ortamlarda kullandık. Yaptığımız deneyler uluslararası geçerli yayınları yapıldıktan sonra kabul edildi ve diğer kanama durduruculardan bu ajanımız çok daha etkili çıktı. İsmini de Türkçe olsun diye ‘KANDUR’ koyduk. KANDUR ilacımızı son 2-3 yıldır yaptığımız denemelerde içerisinde elimine etmek istediğimiz yabancı maddeler vardı bunları da biz en son bu hafta içerisinde elimize ulaşan bir haberle beraber KANDUR KF modelimizi üretmiş olduk" dedi.



"Kanamanın yüzeyini damarsal (mikrovasküler) düzeyde kapatıyor ve kanamanın dışarı akışını engelliyor"


Patent başvurularının araştırma raporu onayı aldığını da sözlerine ekleyen Altıntop, "Bu ilaç öncelikle vücut dışına olan kanamalarda yara yerine koyduğumuz anda trombositleri aktive ederek, mekanizmasını hemen başlatıyor ve bu pıhtılaşma mekanizması ile beraber Türkçesi ‘çatı’ olan bir modelle beraber kanamanın yüzeyini damarsal mikro düzeyde kapatıyor ve kanamanın dışarı akışını engelliyor. Kanama durdurucular bunu yaparken, alerjik olmamalı, toksik olmamalı, içerisinde yabancı madde birikmemeli, kanamayı durdurduktan sonra yüzeyde bir lezyon ya da yara bırakmamalı. Ayrıca kanama alanına bıraktığınızda aşırı sıcaklığa neden olan kanama durdurucuların aksine bizde herhangi bir sıcaklığa neden olmadan kanamayı durdurdu. Şu anda KANDUR KF modelini üretmemizin nedeni, kişilerde olan mide kanamalarında, mide kanamasının olduğu odak üzerinde çatı sistemini oluşturarak kanamanın durdurulmasını sağlıyoruz. Birçok mekanizmayla beraber bunun 2016 yılında yaptığımız patent başvurularımız, araştırma raporu onayı aldı ve biz hala bu çalışmalarımızı geliştiriyoruz. Tabi bu bize başka bilgiler öğretti. Bununla beraber, devam eden mikrovasküler ve mikrokapsül ile yapacağımız işlemlere ciddi katkı sağlayacak" ifadelerini kullandı.



"50 dolar maliyeti 10 dolara üretmeyi başardık"


İlacın piyasaya sürüldükten sonra Türkiye’nin önemli ihraç kalemlerinden birisi olacağını belirten Doç. Dr. İsmail Altıntop, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Acil servislerimizde ve diğer birimlerimizde paket maliyetleri yaklaşık 30 ila 50 dolar arasında değişmektedir. Bu maliyetleri biz neredeyse 5-10 dolar bandında üretmeyi başardığımızı düşünüyoruz. Çünkü ilk prototiplerini uygun maliyetlerde ürettik. Bu ürünümüz tamamen dışa bağımsız bir ürün. Yerli ve milli kaynaklarımız ile bu kanama durdurucuyu üretebiliyoruz. Bunun şimdi bazı aşamaları var. Prototipler bizi heyecanlandırmakla beraber bunun diğer çalışmaların da sonra bu piyasaya sürüldükten sonra Türkiye’de önemli bir ihraç kalemlerinden birisi olacaktır. Bu bilgimizi biz başka ilaçlara ya da başka malzemelere aktararak kullanmak istiyoruz. Bunu tamamen pastör fırınında kuru havada 175 derecede 1 saat sterilize ettikten sonra paketleyip, kullanılabilir hale getirdik. Şu andaki ürünlerimiz insanlarda kullanılabilir olmasına rağmen herhangi bir kullanımımız yok. Sadece in vitro dediğimiz, deneysel ortamlarda bunların etkinliğini araştırıyoruz ve ilk yaptığımıza göre sonuçlar etkinliğimiz başarılı çıkmış durumda. Bazen enfekte yaralarda bu tür ilaçlara ihtiyacımız oluyor. Antibiyotik ile beraber kullanıldığında yara üzerinde örtü görevi yapıyor. Bu örtü görevi nedeniyle yabancı maddelerin geçişini engelleyerek, özellikle şu anda bela olan kronik diyabetik yaralar gibi yaralarda kanama durdurucu etkinliğinin yanında da yara bakımı üzerine önemli etkileri tespit etmiş durumdayız. Yavaş, sakin ama kararlı bir şekilde ilacımızı geliştireceğiz ve memleketimizin hizmetine sunacağız."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Bursa’da temiz hava seferberliği Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa’nın hava kirliliği açısından büyük bir risk altında olduğunu belirterek, "Çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Halkımızın daha temiz, daha sağlıklı ve daha yaşanabilir bir Bursa’da yaşamalarını istiyoruz" dedi. Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından hava kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışmaları artırmak, kurumlar arası iş birliğini güçlendirmek ve mevcut durumun bilimsel veriler ışığında değerlendirilmesini sağlamak amacıyla ‘Hava Kirliliği ve Çevresel Etkileri Paneli’ düzenlendi. Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’ndeki programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra aynı zamanda Halk Sağlığı Uzmanı olan CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi yöneticileri, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri, akademisyenler, kamu kurumları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. "Hepimiz aynı havayı soluyoruz" Programda konuşan MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, yeşilin, beyazın ve mavinin bir araya gelerek eşsiz bir doğa dokusu oluşturduğu Bursa’da hava kalitesinin düşük olduğunu vurguladı. Bunda kentin coğrafi konumunun, yeryüzü yapısının ve sanayi yoğunluğunun etkili olduğunu anlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Bursa hava kirliliği açısından bugün de çok büyük bir risk altındadır. Kentimizin hava kalitesi gelecek kuşaklar için de önem taşıyor. Göreve geldiğimiz günden itibaren havamız ve suyumuz için birçok çalışma yaptık ve bunları kamuoyuyla paylaştık. Önemli çağrılar yaptık. Havamızı ve suyumuzu kimlerin kirlettiğini açıkladık. Bu konuda herkesin sorumluluk sahibi olması gerektiğini her platformda dile getirdik. Hepimiz aynı havayı soluyoruz. Havamız ne kadar temizse, insan sağlığı açısından o kadar kaliteli bir yaşam sunarız" diye konuştu. "Amacımız, temiz, sağlıklı ve yaşanabilir Bursa" Bursa’da hava kirliliğinin en yüksek olduğu yerin İnegöl olduğunu vurgulayan Başkan Mustafa Bozbey, hava kirliliği açısından Kestel ve Gürsu’nun da İnegöl’ü takip ettiğini söyledi. Kentin farklı noktalarına yerleştirilen hava kalitesi ölçüm cihazlarıyla canlı takip yapabildiklerini belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Bu tür çalışmalarımızı genişleteceğiz. Muhtemelen İnegöl’de ve Kestel’de maske dağıtacağız. Çünkü durum bunu gösteriyor. Hava kirliliği, insan sağlığını, yaşam kalitesini ve kentlerin geleceğini doğrudan etkileyen bir konudur. Sanayi kimliğiyle öne çıkan Bursa’da özellikle kış aylarında partikül madde değerlerinde yaşanan artış, hepimizin yakından takip ettiği önemli bir sorundur. Bizler halk sağlığını önceleyen, temiz çevreyi merkeze alan bir anlayışa sahibiz. Amacımız, halkımızın daha temiz, daha sağlıklı ve daha yaşanabilir bir Bursa’da yaşamasını sağlamaktır" dedi. "Gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var" Yılların ihmali ve düşüncesizliği sonucu Nilüfer Çayı’nın kirlendiğini ve buna sebep olan kurumlardan birinin de BUSKİ olduğunu dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, bunun yanında 155 kaçak deşarj da tespit ettiklerini hatırlattı. Bunlara yönelik işlemlerin sürdürüldüğünü anlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Bu süreci kararlılıkla sürdürüyoruz. Çevreyi kirleten her unsurla mücadele edeceğiz. 2026 yılı içerisinde atık su ve altyapı projelerini büyük ölçüde tamamlayacağız. Eksikleri gidererek kentimizin havasını ve suyunu korumak için gereken adımları atacağız. Ovaakça bölgesindeki atıkların da Nilüfer Çayı’na karıştığını biliyoruz. Bu konuda proje hazırladık. İnşaat süreci başladı ve kısa sürede faaliyete başlatacağız. Yıllarca bu kentte görev yapan insanların duyarsızlığı bir Bursalı olarak beni son derece üzdü. Gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var. Çocuklarımız ve torunlarımız bu kentte yaşayacak" diye konuştu. "Kurumlar arası iş birliğiyle hareket etmek zorundayız" Hava kalitesi ölçümüyle ilgili Nilüfer Belediye Başkanlığı döneminde yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Başkan Mustafa Bozbey, dünya genelinde yaşanan iklim krizine de dikkat çekerek gerekli tedbirlerin şimdiden alınması gerektiğini vurguladı. Sorunların ancak tüm kurumların iş birliğiyle çözülebileceğinin altını çizen Başkan Mustafa Bozbey, "Kurumlar arası iş birliğiyle ve ortak akılla hareket etmek zorundayız. El ele verdiğimizde hava kirliliğine karşı daha etkili ve kalıcı çözümler üretebileceğimize inanıyorum. Düzenlenen panelin, Bursa için yol gösterici sonuçlar ortaya koyacağını inanıyorum" dedi. "Bursa’nın temiz hava eylem planına ihtiyacı var" CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bursa’nın uzun yıllardır hava kirliliğiyle mücadele ettiğini söyledi. Çarpık kentleşme, endüstri ve ulaşım gibi etkenlerden dolayı hava kirliliğinin Bursa’da ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Pala, "Bursa, yıllar boyunca Türkiye genelindeki ölçüm istasyonları arasında en kirli ilk 10 kent arasında olmuştur. Nilüfer ölçüm istasyonunda partikül madde (PM10) değeri 367 seviyesine ulaştı. Bu açık bir alarm durumudur. Hava kirliliği, sadece Bursa merkezde değil, 17 ilçede ciddi sorundur. Bursa’da her yıl 3 bine yakın insan hava kirliliği sebebiyle hayatını erken kaybediyor. Çok sayıda çocuk hava kirliliğine bağlı hastalıklara yakalanıyor. Bu hastalıkların bir bölümü ömür boyu sürüyor. Dünya Sağlık Örgütü, hava kirliliğini sigara kadar ciddi bir sağlık tehdidi olarak tanımlıyor. Bursa’nın çok ciddi temiz hava eylem planına ihtiyacı var. Umarım hep birlikte temiz hava soluduğumuz günleri yaşarız" diye konuştu. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Dr. Ahmet Cihat Kahraman, Bursa genelinde kentsel hava kalitesini yakından takip ettiklerini, Bursalıların sağlıklı hava teneffüs etmelerini sağlamak amacıyla çalıştıklarını ifade etti. Hava kirliliğiyle mücadelede sunduğu yol gösterici destekler için Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür eden Kahraman, emeği geçenlere teşekkür etti. Program, konuşmaların ardından panel oturumlarıyla devam etti. ‘Farklı dinamikler perspektifinden hava kalitesi’ konulu birinci oturumda, Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin ‘Kent havasının kirlilik dinamikleri ve kaynak dağılımları’, Doç. Dr. Aşkın Birgül ‘Bursa’da hava kalitesi ve emisyon kaynaklarının bilimsel değerlendirilmesi’, Derya Sarıoğlu ‘Hava emisyon yönetimi çalışmaları’, Prof. Dr. Burcu Onat ‘İç ortam hava kalitesi: Bina içi kirlilik kaynakları ve yönetimi’, Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan ‘Temiz hava hakkı ve çevresel adalet perspektifi’, Prof. Dr. Alpaslan Türkkan ‘Hava kirliliğinin halk sağlığı üzerine etkileri’ başlığında sunum yaptı. ‘Yerelde havayı yönetmek’ isimli ikinci oturumda ise, Bursa, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından ‘hava kalitesi ve izleme yönetimi’ hakkında bilgi verildi. Program, moderatörlüğünü Barış Can Üstündağ’ın yaptığı ‘Hava sohbetleri-Birlikte konuşalım: Çevre için paylaşılan sorumluluklar’ oturumuyla sona erdi.
Mersin Tarsus’ta Kent Meydanı Projesi açılış için gün sayıyor Mersin’in Tarsus Belediyesi tarafından yapımı sürdürülen Kent Meydanı Projesi, gün yüzüne çıkarılan tarihî mozaikleri ve sosyal yaşamı canlandıracak yapısıyla tamamlanma aşamasına gelirken, kentin kültürel mirasını geleceğe taşıyacak yeni bir buluşma noktası olmaya hazırlandığı belirtildi. Tarsus Belediyesi tarafından yapımı sürdürülen Kent Meydanı Projesi, tamamlanma aşamasına geldi. Kente sosyal ve kültürel açıdan yeni bir soluk kazandıracak olan proje, aynı zamanda Tarsus’un köklü tarihi mirasını gün yüzüne çıkararak geçmiş ile bugünü aynı meydanda buluşturuyor. Projesi kapsamında yürütülen çalışmalar sırasında gün yüzüne çıkarılan gladyatör mozaiği ile Tarsus’un bir dönem balıkçı kenti olduğunu gösterdi. Tarihî mozaik, kentin binlerce yıllık geçmişine ışık tutarak kültürel mirasına da önemli bir değer kattı. Ortaya çıkarılan bu nadide eserlerin, Tarsus’un tarihi kimliğini bir kez daha gözler önüne serdiği, kentin belleğinde kalıcı izler bırakacak nitelikte bulunduğu kaydedildi. Kent Meydanı Projesi’ne ilişkin değerlendirmede bulunan Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç, bu projenin Tarsus için önemli bir kazanım olduğunu belirtti. Boltaç,"Kent Meydanı Projemizde artık sona yaklaşıyoruz. Bu alan, Tarsus’un hem bugünü hem de tarihi birikimiyle buluştuğu çok özel bir yaşam merkezi olacak. Çalışmalarımız tamamlandığında, hemşehrilerimizin gurur duyacağı bir meydanı kentimize kazandırmış olacağız" ifadelerini kullandı.