- 09 Aralık 2017 Cumartesi 11:17

Hayrunnisa Çiçek: “Arakanlıların hiçbir aidiyetleri yok”

A
A
A
Hayrunnisa Çiçek: “Arakanlıların hiçbir aidiyetleri yok”

‘İyi Geceler Rohingya’ belgeselinin yapımcısı gazeteci Hayrunnisa Çiçek, Arakanlı mültecileri hem Bangladeş hem de Myanmar hükümetlerinin yok saydığını, oradaki en önemli sorunun bu statü belirsizliği olduğunu söyledi.

‘İyi Geceler Rohingya’ belgeselinin yapımcısı gazeteci Hayrunnisa Çiçek, Arakanlı mültecileri hem Bangladeş hem de Myanmar hükümetlerinin yok saydığını, oradaki en önemli sorunun bu statü belirsizliği olduğunu söyledi.


Belgesel yapımcısı ve gazeteci Hayrunnisa Çiçek, Bangaladeş’te Arakanlı Müslümanların yaşadığı mülteci kampları ve Kudüs’teki izlenimlerini, Kırıkkale Üniversitesi Yahya Kemal Toplantı Salonunda düzenlenen etkinlikle katılımcılarla paylaştı. Çiçek, Müslümanların bu iki konu ve dünya üzerinde yaşayan tüm Müslümanların yaşadıkları sıkıntılar konusunda İslam toplumunun birlikte içinde bulunmasının acil oluşunu dile getirdi.


Etkinlik sonrası İHA’ya Bangladeş Kutupalong mülteci kampında çekimleri tamamlanan belgesel hakkında açıklamalarda bulunan Hayrunnisa Çiçek, “Emin olun o bölgedeki sıkıntıyı ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı sıkıntıyı anlatmak için aslında cümleler çok yetersiz. Çünkü hayatta görebileceğimiz hiçbir şey yok orada sanki, hiçbir şekilde Rohingyalı Müslümanların hiçbir şeye ait olmadığını ve nasıl bir zulümden nasıl bir yokluğa geldiklerine bizzat şahit olduk. Kamplarda inanın bir ev ve evin içinde sadece ipe asılı bir seccade var, onun dışında başka hiçbir eşya yok. Muson yağmurları alan büyük bir orman hayal edin ve bu ormanın içinde kapısı, penceresi olmayan çamurdan yapılmış ve bambudan yapılmış evlerin içinde yaşam mücadelesi veren insanlar. Son olaylardan sonra kamp sayısı 12’ye yükseldi ve 650 bin kişi daha o bölgeye geldi. Orada eskiden de yaşayanlarla neredeyse 1 milyon kişinin orada hiçbir şeyin olmadığı bir ortamda, bir ormanın içinde yaşam mücadelesi verdiğine biz şahit olduk" dedi.


Belgesel için yaptıkları yolculuğun zorluklarına değinen Çiçek, “Yolculuğumuz çok zorlu bir yolculuktu. Çünkü zaten Dakka’ya indiğiniz andan itibaren istihbarat ekipleri sizi takip etmeye başlıyorlar. İstihbarat takibinde biz o bölgeye gittik hatta onları atlatabilmek için sanki alışverişe veya başka bir bölgeye gidiyormuşuz gibi ekibimizi ayırmaya çalıştık. Gece yolculuğu yaparak sabaha doğru Kutupalong kampına ulaştık. Kutupalong kampına girdiğimizde bize iki saatlik bir vaktimiz olduğunu, bu iki saat içinde kamptan çıkmadığımız zaman başımıza kötü olayların gelebileceğini, sınır dışı edilebileceğimizi söylediler. Bu yüzden çok hızlı bir şekilde iki saat içinde kampta bulunan kadınlarla, çocuklarla bir şekilde konuşmaya çalıştık, o bölgedeki yaşam şartlarını görüntülemeye çalıştık” diye konuştu.



“Güvence verilmeli”


Bangladeş ve Myanmar hükümetleri arası yapılan mültecilerin geri dönmesine yönelik anlaşmaya dair Hayrunnisa Çiçek, “Özellikle bu konuda Türkiye’nin girişimleri çok önemli, Cumhurbaşkanımızın da bir açıklaması vardı biliyorsunuz, ‘Bangladeş kapılarını açsın, gerekirse masraflarını biz de üstleniriz’ diye. Özellikle Türkiye’nin öncülüğünde yapılan görüşmelerin sonucunda Bangladeş’te bulunan mültecilerin ülkelerine geri dönmesiyle ilgili bir karar açıklandı. Fakat bu bir çözüm müdür, geri döndüklerinde nasıl bir yer ile karşılaşacaklar, bu da önemli. Çünkü bu insanlar zulümden kaçtılar, bunu unutmamak gerekiyor, Myanmar’daki Budistlerin zulmünden kaçtılar. Bu insanlar geri döndüklerinde bu zulümle tekrar karşılaşacaklar mı, sadece problem bu insanların geri dönmesi değil, isteyen geri dönecek elbette ama zaten bu insanların köyleri yakılmıştı, bir şekilde canları, malları ellerinden alınmıştı, geri döndüklerinde aynı şeylerle mi karşılaşacaklar yoksa yolda öldürülecekler mi, bu tarz durumların daha çok netlik kazanması gerekiyor. Çünkü Budistlerin bir şekilde oradaki tavırları ve Rohingyalı Müslümanların oradaki statüleri değişmediği sürece ve onlara vatandaşlık verilip hakları sağlanmadığı sürece, bu karar çokta sonuca ulaştıracak bir karar gibi görünmüyor ama yine de önemli bir adım tabii ki" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da Saat Kulesi’ne dikilen bayrağa yapılan itiraza Vali Şahin son noktayı koydu Antalya’nın simgelerinden Saat Kulesi’ne dikilen gönder ve Türk bayrağı, tartışmaları da beraberinde getirdi. Yapıya zarar verebileceğine dair yazı hazırlayan Antalya Vakıflar Bölge Müdürlüğü konuyu Koruma Bölge Kurulu’na iletirken, Antalya Valisi Hulusi Şahin, “Bilimin çözemeyeceği şey yoktur, bayrak direğimiz orada konumlanacak ve hep kalacak” ifadelerine yer verdi. Tarihi Kaleiçi’nin girişi Kalekapısı bölgesinde yer alan, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin izlerini taşıyan Saat Kulesi’ne dikilen Türk bayrağı, tartışmalara neden oldu. 2021’den bu yana süren restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından, geçtiğimiz Şubat ayında orijinal olmayan saat mekanizmasının yerine aslına uygun olarak hazırlanan saatin yerleştirildiği sırada, kulenin 1990’lı yıllarda çekilen fotoğrafında gönderde dalgalanan Türk bayrağını gören Antalya Valisi Hulusi Şahin, Saat Kulesi’ne Türk bayrağı asılması talimatını verdi. Bayrak talimatını Antalya Valisi verdi Antalya Valiliği Kültür Varlıkları Birim Müdürü Cemil Karabayram, bir sabah çok erken saatlerde Vali Hulusi Şahin’den gelen talimatla, kuleye bayrak yerleştirilmesi için çalışmalara başladıklarını açıkladı. Karabayram, “Saat kulemizi tamamladık ve hizmete açtık. Kulemizle ilgili 1990’lı yıllardan bugüne dair dalgalanan bir Türk bayrağımız vardı zaten, kurula restorasyon projesi gittiği zaman bayrak bırakılmıyor. Sayın Valimiz, bu konuyu inceletmiş ve durumu tespit ettirmiş. Sabahın erken bir vaktinde kendisinden talimat geldi, Türk bayrağının eski yerine konumlandırılması şeklinde. Emri almamızla birlikte hummalı bir çalışmaya başladık. Bayrağımızın 1990’lı yıllarda kulemizde dalgalandığı yere konumlandırma işlemi yapıldı” ifadelerine yer verdi. Vakıflar Bölge Müdürlüğü yazısı Gönder ve Türk bayrağının konumlandırılmasından sonra Koruma Bölge Kurulu ile yazışmaya başladıklarını açıklayan Cemil Karabayram, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün yazışma sırasında yapının zarar göreceğine dair bir yazı hazırladığını kaydetti. Karabayram, “Bayrağı yerleştirmemizle birlikte Koruma Bölge Kurulu ile yazışmalarımızı yaptık, o sırada Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden bir yazı geldi. Yapının zarar göreceği, taş düşme tehlikesinin doğabileceği, derzlerde sıkıntı olabileceği, rüzgarın etkisinin vb. oluşturacağı sorunları gündeme alan bir yazı düzenlendi ve o yazı Koruma Bölge Kurulu’na iletiliyor. Konuyu hemen bölge kuruluna incelettik ve konuyu irdelemeye başladık. Koruma Bölge Kurulu toplantısında Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün temsilcisi karara itiraz etti. Derzlerin sıkıntı görebileceği, taşların aşağıya düşebileceği, bayrak direğinin yapıya zarar vereceği, başka bir yere konumlanması gerektiğinden ve rüzgar eğilimini anlattı. Bu söz konusu tereddütleri bildiğimizden, borunun içerisinden çelik halat sistemi gererek, o çelik halat sisteminden de ileride olabilecek rüzgara karşı gerekli önlemleri aldığımızı aktardık. Valimize bu konu iletildiği zaman, ‘O bayrağı oraya dikeceksiniz ve orada dalgalanacak” diye konuştu. “Sayın Valimiz, bayrak konusunda gerekeni yaptı” Cemil Karabayram, Antalya Valisi Hulusi Şahin’in bayrağın yerinde kalması gerektiği konusunda kararlı olduğuna dikkat çekerek, bayrak direğinin yapıya zarar vermediğine dair rapor hazırlandığını dile getirdi. Karabayram, “Sayın Valimiz bayrak konusunda gereğini yapmıştır. Biz de bayrak direğinin yapıya zarar vermediğini ispatladık, rapor haline getirdik. Valimizin de bize ilk talimatı; ‘Bilimin çözemeyeceği şey yoktur, bayrak direğimiz orada konumlanacak ve hep kalacak’ şeklinde oldu” dedi.