SAĞLIK - 21 Kasım 2023 Salı 11:25

Dr. Türktemiz: “İyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerini azaltmak mümkün”

A
A
A
Dr. Türktemiz: “İyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerini azaltmak mümkün”

Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Görüntüleme Teknikleri Programı akademisyenlerinden Dr. Öğr. Üyesi Halil Türktemiz, iyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerini azaltmanın mümkün olduğunu söyledi.


X-ışınlarının insan üzerinde kullanılması, tıbbi görüntülemenin temelini oluşturuyor. Bu sayede, insan vücudunun iç yapısının görüntülenmesi sağlanarak bazı hastalık ya da rahatsızlıkların tespit edilmesi kolaylaşıyor. KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Görüntüleme Teknikleri Programı akademisyenlerinden Dr. Öğr. Üyesi Halil Türktemiz, iyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerinden korunma yolları hakkında bilgiler paylaştı.



“İyonlaştırıcı radyasyon, birçok sağlık sorununa neden olabiliyor”


X-ışınlarının; röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT), skopi, mamografi gibi tıbbi cihazlarda kullanıldığını belirten KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Görüntüleme Teknikleri Programı akademisyenlerinden Dr. Öğr. Üyesi Halil Türktemiz, “Radyasyon, boşlukta elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar halinde enerji yayımı ya da aktarımı şeklinde tanımlanıyor. Radyasyon, iyonlaştırıcı radyasyon ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon olarak iki grupta inceleniyor. İyonlaştırıcı radyasyonlar, insan vücudunda hücrelerin ölmesi ya da zarar görmesi, DNA’da kalıcı bozuklukların meydana gelmesi, gözde katarakt oluşması ve kanser ile karşı karşıya kalınması gibi birçok sağlık sorununa neden olabiliyor. Tıbbi tanı ve tedavi süreçlerinde, iyonlaştırıcı radyasyon grubunda yer alan x-ışınları ve gama ışınları kullanılıyor. Dolayısıyla iyonlaştırıcı radyasyon alanında görev yapan sağlık çalışanlarının kendilerini, hastaları ve yakınlarını iyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerinden mümkün olduğunca korumaları gerekiyor” şeklinde konuştu.



“Maruz kalınan radyasyon, mümkün olduğunca azaltılmalı”


Radyasyon alanında görev yapan sağlık çalışanlarının, koruyucu ekipman kullanmasının gerekliliğinin altını çizen Dr. Türktemiz, “Radyasyon alanlarında görev yapan sağlık çalışanları kurşun paravan, kurşun önlük, tiroit koruyucu, gonad koruyucu, kurşun gözlük gibi koruyucu ekipmanların kullanımına özen göstermelidir. Hasta yakınlarının çekim esnasında gereksiz radyasyona maruz kalmaması için çekim odasında bekletilmemesine dikkat edilmelidir. Hasta yakınlarının, çekim esnasında hastanın yanında durmasını gerekli kılan durumlarda kendilerine koruyucu ekipmanlar verilerek, maruz kalınan radyasyonun mümkün olduğunca azaltılmasına önem verilmelidir” ifadelerine yer verdi.



“Gereksiz BT çekimlerinden kaçınılması gerekiyor”


Dr. Türktemiz, BT çekimlerinde hastaların röntgene göre daha fazla radyasyona maruz kaldığını söyleyerek, “Gereksiz BT çekimlerinden kaçınılması gerekiyor. Hastanın rahatsızlığı, daha zararsız olan ultrasonografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi alternatif yöntemlerle tespit edilecek durumda ise öncelikle onlar tercih edilmelidir. Hamileler ve hamilelik şüphesi olanlar radyasyon alanlarında bulunmamalı, ayrıca hastalar radyoloji ünitelerindeki uyarı levhalarına dikkat etmelidir. Hamilelere röntgen ve BT çekilmesi önerilmiyor. Fakat hamilelerin acil ya da hayati durumları söz konusu olduğunda, fayda zarar dengesi göz önünde bulundurularak röntgen ve BT çekimleri yapılabiliyor. Bu durumlardaki çekimlerde mutlaka hastanın karın bölgesi, kurşun önlükle korumaya alınmalıdır” şeklinde konuştu.



“Sağlık sorunları ortaya çıkmadan önce radyasyona yönelik önlem alınmalı”


Radyasyon duyu organlarıyla algılanamadığı için ömür boyu radyasyondan korunmaya dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Türktemiz, “Yapılan her çekimde gereksiz radyasyona maruz kalmak ya da radyasyondan korunma önlemlerine dikkat etmemek, geri dönüşü olmayan sağlık sorunları ile karşı karşıya kalma ihtimalini artırıyor. Unutulmamalıdır ki, sağlık sorunları ortaya çıkmadan önce radyasyona yönelik önlem almak, sorunlar ortaya çıktıktan sonra onlarla mücadele etmekten daha ucuz ve daha kolaydır” dedi.



Dr. Türktemiz: “İyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerini azaltmak mümkün”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Atatürk Üniversitesi DAYTAM’da devir teslim Atatürk Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Doğu Anadolu Yüksek Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (DAYTAM), önemli bir devir teslim törenine ev sahipliği yaptı. DAYTAM Müdürü olarak görev yapan Prof. Dr. Hamdullah Kılıç, görevi Doç. Dr. Bilal Nişancı’ya devretti. Tören, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti Devir teslim töreninde konuşan Prof. Dr. Hamdullah Kılıç, DAYTAM’da bugüne kadar yapılan çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, bu görevi layıkıyla yerine getiren bir ekiple çalışmış olmanın mutluluğunu paylaştı. Prof. Dr. Kılıç, merkezin bölgesel ve ulusal ölçekte sağladığı katkıların önemine vurgu yaparak, görevi devralan Doç. Dr. Bilal Nişancı’ya yeni görevinde başarılar diledi. Görevi devralan Doç. Dr. Bilal Nişancı ise, DAYTAM’ın vizyonunu ileriye taşımak için tüm ekiple birlikte özverili bir şekilde çalışacağını belirtti. Merkezin sahip olduğu teknik donanım ve bilimsel altyapı sayesinde, ileri teknolojiler ve uygulamalı araştırmalar konusunda daha fazla projeyi hayata geçireceklerini ifade eden Doç. Dr. Nişancı, DAYTAM’ın ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığını artırmak için çalışacaklarını da sözlerine ekledi. Rektör Hacımüftüoğlu: “DAYTAM, Üniversitenin Bölgesel ve Ulusal Ölçekteki Prestijini Artıran Bir Merkezdir” Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu da törende yaptığı konuşmada, Prof. Dr. Hamdullah Kılıç’a bugüne kadar yaptığı değerli hizmetlerden dolayı teşekkür etti. DAYTAM’ın, üniversitenin bilimsel ve teknolojik araştırmalara verdiği önemin en somut örneklerinden biri olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu: “DAYTAM, üniversitemizin bilimsel ve teknolojik araştırma kapasitesini üst seviyelere taşıyan, üniversitenin bölgesel ve ulusal ölçekteki prestijini artıran bir merkezdir. İleri teknoloji ve yenilikçi araştırmaların yürütüldüğü bir platform sunarak hem akademik çalışmaların kalitesini yükseltmekte hem de üniversitenin sanayi iş birliklerini güçlendirmektedir. Bu merkez, üniversitenin araştırma ve geliştirme hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynarken, bölgeye de önemli katkılar sağlamaktadır. DAYTAM’ın, sadece üniversitemiz için değil, tüm bölge ve ülke için kritik bir öneme sahip olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, bu bayrak yarışında Prof. Dr. Kılıç’tan görevi devralan Doç. Dr. Bilal Nişancı’nın da bu sorumluluğu layıkıyla yerine getireceğine olan inancım tamdır” dedi. Devir teslim töreni, çiçek takdimi ve hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
Tokat Görenler hayrete düştü, Tokat’ta meyve ağaçları adeta ikinci baharını yaşadı Tokat’ta hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, meyve ağaçlarında alışılmadık bir durumun yaşanmasına neden oldu. Zile ilçesinde yaşayan Yahya Şahingöz, evinin bahçesindeki erik ağacının eylül ayında tekrar çiçek açtığını fark etti. Benzer bir durum Tokat merkezde de yaşandı; bir işletme sahibi, mayıs ayında hasadı yapılan erkenci kiraz ağacının yeniden çiçek açtığını gözlemledi. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, yüksek sıcaklıkların meyve ağaçlarının üşüme ihtiyacını karşıladığını belirtti. Gerçekcioğlu, bu durumun mahsule zarar vermeyeceğini ifade ederek çiftçilerin endişelenmemesi gerektiğini vurguladı. “Ağaçlar, üşüme ihtiyacını sıcaklık farklarıyla karşılayabiliyor" Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Meyve Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, ağaçların bu dönemlerde çiçek açmasının hava sıcaklıklarındaki anormalliklerle bağlantılı olduğunu belirtti. Gerçekcioğlu, "Geçmiş yıllarda da benzer olaylar görülüyordu, ancak son yıllarda küresel ısınma nedeniyle bu durumun sıklığı arttı. Ağaçlar, üşüme ihtiyacını sıcaklık farklarıyla karşılayabiliyor. Sadece düşük sıcaklık değil, yüksek sıcaklıklar da bu ihtiyacı giderebilir" dedi. Gerçekcioğlu ayrıca, bu durumun ağaçların gelecek yılki meyve veriminde bir sorun oluşturmayacağını ifade ederek, “İkinci defa çiçek açan ağaçlarda bu durumun bitkiye zararı olmaz. Özellikle üşüme ihtiyacı az olan erik, kayısı ve badem gibi meyve ağaçlarında sıkça rastlanabilir” şeklinde konuştu. Vatandaşlar ise mahsulünü aldıkları ağaçların yeniden çiçek açtığını görünce hayrete düşüklerini dile getirdi.