GÜNDEM - 19 Mayıs 2024 Pazar 11:46

Gaziantep’ten bisikleti ile Türkiye turuna çıktı

A
A
A
Gaziantep’ten bisikleti ile Türkiye turuna çıktı

Gaziantep’te aşçı olarak çalışan Harun Reşit Kuzu, iş yerinden 1 ay aldığı izin sonrası bisiklet ile Türkiye turuna çıkarak Konya’nın Karapınar ilçesine ulaştı.


Gaziantep’te yaşayan Harun Reşit Kuzu, bisikleti ile Türkiye turu için yola çıktı. Günde en az 5 saat pedal çeviren Kuzu, Karapınar’a ulaştı ve burada kamp yaptı. 10 yıldır Gaziantep’te aşçılık yaptığını belirten Harun Reşit Kuzu, uzun zamandır hayalinde olan bisiklet ile Türkiye turu için iş yerinden izin alarak 1 ay boyunca bisiklet ile gezeceğini söyledi.


Depremi de yaşadıktan sonra bu isteğinin arttığını belirten 32 yaşındaki Kuzu, "Çoğu zaman ülkemizi gezmeye gelen yabancı turistleri görüyordum. Dünyanın bir ucundan ülkemizin güzelliklerini görmeye geliyorlar. Biz ise bu cennet vatanı gezemiyoruz diye düşünmüştüm. Bisiklete çocukluktan beri ilgim vardı. Karar verip ülkemizi gezeceğim” dedi.


Günde 5-6 saat pedal çevirdiğini belirten Harun Reşat Kuzu, "İstediğim yerde durup istediğim yerleri geziyorum. Gittiğim her yerde özellikle çocuklar beni yabancı turist zannedip yabancı dil ile konuşmaya çalışıyorlar. Türk olduğumu görünce kahkahalara boğuluyorlar. Türkiye’de o kadar gezip görülmesi gereken yer var ki muhteşem bir doğası ve tarihi var. Bunları gezmekten çok mutluyum. 1 ay süresince ne kadar gezebilirsem gezeceğim. Bazen misafir edenler oluyor bazen çadırımda kalıyorum. Ama çok keyif alıyorum. Karapınar’da çok güzel bir yer Meke Gölü, Acıgöl ve tarihi yerler insanı mutlu ediyor. Ülkemizin değerini bilmeliyiz. Bu gezimde daha iyi anladım. Herkesi ülkemizin güzelliklerini görmeye davet ediyorum. Asla pişman olmayacaklar" diye konuştu.



Gaziantep’ten bisikleti ile Türkiye turuna çıktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Acıbadem Sağlık Grubu’ndan Skolyoz Farkındalık Ayı’na özel etkinlik Her yüz çocuktan üçünde görülen ve omurganın sağa ya da sola doğru eğriliği olarak tanımlanan skolyoz, ülkemizde son yıllarda tıp dünyasındaki yeni gelişmeler ve hekimlerin tecrübeleriyle hayatı karartmaktan çıkıyor. Sıklığı ve tüm yaşamı etkilemesi nedeniyle toplumun dikkatini bu hastalığa çekmek üzere Haziran Ayı, Skolyoz Farkındalık Ayı olarak kutlanıyor. Skolyoz Farkındalık Ayı’na özel etkinlikler düzenleyen Acıbadem Sağlık Grubu, 11’inci etkinliğinde skolyoz savaşçıları ve ailelerini konuk etti. Hastalara bu süreçte yalnız olmadıklarını, skolyoz tedavisinde erken teşhis ile düzenli tedavinin önemini ve tıbbi yeni gelişmeleri aktarmak üzere yapılan söyleşinin moderatörü sanatçı Özge Borak oldu. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte; skolyozla mücadelede başarı öykülerine imza atan gençler, aileleri ve hekimleri bir araya gelerek kendi deneyimlerini paylaştılar. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarından Prof. Dr. Ahmet Alanay skolyoz tedavisinde yaşanan en yeni gelişmeleri aktarırken, Doç. Dr. Çağlar Yılgör de korse tedavisi hakkında bilgiler verdi. Ergenlik döneminde skolyozla tanışan ve eğrilen omurgalarına karşı mücadele eden gençler, ameliyatla ya da korse ile başarıyla tedavi olup, zorlu sürecin üstesinden gelmeyi başardılar. Şimdi, skolyoz savaşçılarının kimi spor, kimi sanat, kimi de akademik başarılarıyla dikkat çekiyorlar. Ancak onlar bir yandan da skolyozla yeni tanışan gençlere yol gösterebilmek adına akranlarına seslenmek ve deneyimlerini paylaşmak için bir araya geldiler. Bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen Skolyoz Farkındalık Etkinliği’nde skolyoz savaşçıları, aileleri ve uzmanlar, sanatçı Özge Borak’ın moderatörlüğünde skolyozla yaşamın görünen ve görünmeyen yönlerini tüm içtenlikleriyle paylaştılar. Özge Borak: “Çeken bilir dertleri” Söyleşinin moderatörlüğünü yapan, ekranların sevilen yüzü, sanatçı Özge Borak günümüzde her 100 çocuktan 3’ünün kapısını çalan skolyoza karşı toplumsal farkındalığı artırmayı hedefledikleri etkinlikte, meşhur ‘Çeken bilir dertleri’ sözüne atıfta bulunarak şöyle konuştu: “Bu etkinliğin moderatörlüğünü bana önerdiklerinde sevindim. Bu hastalığı daha detaylı öğrenebileceğimi, sizler gibi kahramanlarla tanışabileceğimi düşündüm. Daha önemlisi, farkındalıkla topluma katkı sağlama fırsatım olur dedim ve çok heyecanlandım, hemen kabul ettim” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Ahmet Alanay: “Erken teşhis kritik öneme sahip” Türkiye’de, toplumda skolyoz farkındalığı etkinliklerinin mimarlarından Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Merkezi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, skolyozda en yeni tedavi yöntemlerini anlattığı konuşmasında; son yıllarda ülkemizde gerek teknoloji ve tıptaki hızlı ilerlemeler gerekse hekimlerin tecrübeleri sayesinde skolyozun kader olmaktan çıktığını vurguladı. Tedavide erken teşhisin kritik rol oynadığını belirten Prof. Dr. Alanay “Skolyozla mücadelede ilk adımı, ebeveynlerin farkındalığı oluşturuyor. Skolyoza karşı bilinçli ailelerin; çocuklarının duruşları ve omurga yapısını gözlemlemeleri sayesinde herhangi bir eğrilik durumunda hekime başvurmaları, erken teşhisi mümkün kılıyor. Erken teşhis ise tedavi modellerinin belirlenmesi ve sürecin kolay bir şekilde üstesinden gelinmesinde kritik rol oynuyor” diye konuştu. Doç. Dr. Çağlar Yılgör: “Korse tedavisi başarılı sonuç veriyor” Son yıllarda kişiye özel korse yapımı konusundaki gelişmelerin, bazı skolyoz hastalarında ameliyata gerek bırakmadan tedaviyi mümkün kıldığını vurgulayan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağlar Yılgör, korse tedavileri hakkında şunları söyledi: “Skolyoz tedavisinin başarısında aile, doktor, fizyoterapist ve ortotist işbirliği son derece önem taşıyor. Düzenli korse ve egzersiz ile uygun hastalarda skolyoz artık ameliyata gerek kalmadan da tedavi edilebiliyor. Yapılan çalışmalar; çocukluk eğriliklerinde uygun hastada, uygun korsenin kurallara uygun takılması ve gerekli süre boyunca egzersizle de desteklenmesi durumunda eğriliğin tedavisinde çok ciddi başarılar sağlanabildiğini hatta skolyozun tamamen tedavi edildiğini gösteriyor. Bu nedenle belirli bir süre, kurallara uygun şekilde korse takarak skolyozdan kurtulabileceğinin, çocuğa çok iyi açıklanması gerekiyor.” "Korseyi diş teli olarak görüyorum" Milli jimnastikçi Demi Defne Barouh 8 yaşında iken skolyozla tanıştı. Jimnastik antrenörünün ailesine ‘Demi’de skolyoz başlangıcı olabilir, doktora götürmenizde fayda var’ uyarısı üzerine doktora gittiklerinde 8 derece eğriliği olduğu anlaşılmış ancak takip edilmesi önerilmiş. Ertesi yıl ise skolyoz ilerleyince Prof. Dr. Ahmet Alanay’a başvurmuşlar. Skolyozunun derecesinin birer yıl arayla hızla önce 15’e, sonra 29’a yükselmesi üzerine korse tedavisine başladıklarını belirten Demi “ Ahmet hocamız korsenin sağlığım için zorunlu olduğunu söyleyince ben de korseyi ‘diş teli’ olarak görüp çok disiplinli bir şekilde taktım. Günde 18 saat korse takıyordum ve sadece banyo yaparken, uyurken ve antrenman yaparken çıkarıyordum. Skolyozum 3 yaşında başladığım jimnastiğimi, antrenmanlarımı hiç etkilemedi ve 11 yıldır profesyonel olarak jimnastiğe devam ediyorum. Günde 4 saat, haftada 6 gün antrenman yapıyorum. Bu senenin başında Çağlar hoca artık sadece geceleri korse takmamın yeterli geleceğini söyledi. Yaz sonu kontrollerim var ve doktorlarımla ailemin sayesinde sanırım skolyozdan mezun olmayı başaracağım" dedi. "Çok sevdiğim karateyi asla bırakmadım" 7 yaşından beri profesyonel olarak karate yapan Melike İrem Gökçe, skolyozun yol açtığı pek çok zorluğa rağmen eğitimini ve çok sevdiği karateyi asla bırakmadığını söyledi. Geçtiğimiz aylarda Balkan Şampiyonası’nda 2. olan 17 yaşındaki Gökçe, skolyozla tanışmasını şöyle anlattı: “9 yaşındayken annem bir omuzumun diğerine göre daha yüksek olduğunu fark etti. Ancak çok zayıf bir çocuk olduğum için önce “zayıflıktandır” diye düşünüldü. Ailemin rutin olarak beni götürdüğü çocuk doktorum omurgamda bir sıkıntı olduğunu düşünerek bizi ortopediye sevk edince skolyozla tanışmış oldum. 36 derece skolyoz teşhisi konulunca korse ve egzersiz tedavisine başladık. Ancak boyum uzamaya devam ettiği için skolyoz derecem 48’e yükselince ailemin beni götürdüğü üç hekim de ameliyat önerdi. Ama çok sevdiğim karateyi bırakmam gerekeceği için ameliyat olmak istemedim. 2020 Ocak ayından beri korse tedavisi ile schroth egzersizi sayesinde skolyoz derecem 28’e geriledi. 9 yaşından beri korseyle yaşadığım için artık onu arkadaşım olarak görüyorum. Bir yandan profesyonel olarak karateyi devam ederken, bir yandan da üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Hukuk okumayı çok istiyorum.” Antreman dışındaki tüm saatlerde korse takıyor Anne Derya Gökçe de kızının antrenman dışındaki tüm saatlerde korse kullandığını belirterek “Kızım halen gayet sağlıklı bir spor ve eğitim hayatı yaşıyor. Skolyozu ilk öğrendiğinde ‘herkesin vücudunda bir eğrilik var, benim de sırtımda olsun bir şey olmaz’ diyerek çok soğukkanlı karşılamıştı bu hastalığı ve tedavisine çok disiplinli devam etmişti. Şimdi artık sadece geceleri korse takması yeterli oluyor” dedi. “3 yaşındayken yüzme hocam fark etti” Lisede okuyan Doruk’un vücudundaki deformasyonu ilk kez henüz 3 yaşındayken yüzme öğretmeni fark etmiş. Anne Özgü Bayrak “Oğlum balıklama dalmak için öne doğru eğildiğinde yüzme hocası sağ ve sol omzu arasındaki asimetriyi fark etmiş. Bize ‘skolyoza yatkınlığı olabilir, hep takip edin’ demişti. Hocanın uyarısının ardından Doruk’u düzenli olarak muayene ettirdik. 2021 yılında Doruk LGS sınavına girmeden yaklaşık iki ay önce skolyozu fark ettik. Ancak Doruk için LGS sınavı çok önemliydi. Dolayısıyla skolyozu biraz ötelemek durumunda kaldık. Sınav bitince başvurduğumuz Çağlar hoca Doruk’ta 33 derecelik skolyoz teşhis etti; korse tedavisine ve schroth egzersizlerine başladık. 6 ayda eğrilik 22 dereceye indiğini görünce çok mutlu olduk.” diyor. “Korseyi bırakıp, doktor önlüğü giyeceğim" 17 yaşındaki Doruk da, korse takma konusunda çok disiplinli olduğunu, bunu eğlenceli hale getirdiğini ve artık tedavi sürecinin sonuna geldiğini belirterek şöyle konuştu: “İlk yıl korsemi günde sadece bir saatlik ara vererek takıyordum. Çağlar hocamız ‘yazın madem çok yüzüyorsun, o dönemler sadece gece takman yeterli olacaktır’ diyerek aralar veriyordu, çünkü sıcakta korse takmak çok zor, aşırı terletiyor. Ama hocamın ve ailemin desteğiyle artık sonuna geldim, korseyi de sadece geceleri takmam yeterli oluyor. Şu anda fen lisesi 11. Sınıf öğrencisiyim ve doktor olmak istiyorum. Çağlar hocama da ‘bu korseyi çıkarıp bir gün karşınıza önlük giyip geleceğim’ dedim ve bunu başaracağıma inanıyorum” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sultangazi Sinema Akademisi öğrencilerinin hazırladığı kısa filmler gala gecesinde izleyiciyle buluştu Sultangazi Sinema Akademisi’nde eğitim alan öğrencilerin hazırladığı 6 kısa film düzenlenen gala gecesinde izleyicilerin beğenisine sunuldu. Sultangazi Belediyesi tarafından Sultangazi Sinema Akademisi öğrencilerinin hazırladığı kısa filmlerin gösterimi için gala gecesi düzenlendi. Sultangazi Etkinlik Salonu’nda gerçekleştirilen programda, akademide eğitim alan 80 öğrencinin hazırladığı 6 kısa film izleyicinin beğenisine sunuldu. Senaryo metin yazarlığı, oyunculuk ve yönetmenlik alanlarında yaklaşık 8 ay boyunca eğitim alan öğrencilerin, 360 Derece, İnsaf, Ekran, Açlık, Tabuttan Hikayeler ve Sandığa Gömülen isimli filmlerinin gösterimleri yapıldı. Programa, Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, akademide eğitim gören öğrenciler, eğitmenler ve diğer davetliler katıldı. Akademi eğitmenlerine plaket, öğrencilere ise katılım belgesi takdim edildi. Akademi öğrencileri ise Sultangazi Belediye Başkanı Dursun’a klaket hediye etti. "Sultangazi’de hayallerimizde olan bir işi gerçeğe dönüştürmüş olduk" Program sonunda konuşan Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, "Bugün Sultangazi’de hayallerimizde olan bir işi gerçeğe dönüştürmüş olduk. Sinema Akademimizle güzel bir işe imza atmış olduk. Sinema Akademimiz yaklaşık 8 ay önce başladı. 400 başvuru ile başlayan bu süreçte 80 öğrencimiz süreçlerden geçerek akademide eğitim almaya hak kazanmış oldu. Yaklaşık 8 aydır da bu eğitimlerimiz devam ediyor. Bu eğitimlerimizde 3 aşamada alanında yetkin isimler eğitimler verdi. Öncelikle drama ve canlandırma konusunda çok özel dersler aldılar. Sonrasında senaryo yazma konusunda derslerimizi aldılar ki bunlar sinemanın en önemli aşamaları. Tabii ki bir de kamera arkası vardı. Yaklaşık 80 kişilik ekip bugün burada bir galada buluştu ve 6 tane senaryo oluşturdu. Bugün Sultangazililer bu senaryoların filme geçirilmiş halini hep beraber izledik. Bizim açımızdan çok önemliydi. Onlar açısından da hayallerin gerçeğe dönüşmüş olduğu anlardı. Biz şehirlerin kültürel faaliyetlerle, sosyal ve eğitim alanlarında yapılacak faaliyetlerle çok daha güçlü olacağına inanan bir hizmet veriyoruz. Bu çerçeve içerisinde kültürel faaliyetlerimiz çok yoğun. Sosyal alanlarda çok özel işler yapıyoruz. Bugün Sinema Akademisi’nde olduğu gibi Yazı Akademimizde, Müzik Akademimizde, Spor Akademimizde çok güçlü hizmetler veriyoruz. Sultangazi’yi, Sultan Şehir yapmak için gayret ediyoruz. İnanıyoruz ki elbette şehirlerin inşa edilmeye, ihya edilmeye ihtiyacı vardır ama en önemlisi gönüllerin ihyasıdır" ifadelerini kullandı. "Yönetmenlik sınıfının ilk kısa film meyvelerini bu akşam izleyeceğiz" Akademide eğitmenlik yapan yönetmen Ali İlhan ise, "Bu sene ilkini gerçekleştirdiğimiz yönetmenlik sınıfının ilk kısa film meyvelerini bu akşam izleyeceğiz. Ben heyecanlıyım ama herhalde benden daha heyecanlı olan öğrenciler ilk kısa filmlerini izleyecekler. Ben de onların heyecanına ortak olacağım. Bu sektöre 2003 yılında kısa filmler çekerek başladığım için kısa filmin çok önemli olduğunu ve bir şeyler çekerek aynaya bakmak olduğunu düşünüyorum" diye konuştu. "Filmleri çekerken çok eğlendik" Gala gecesinde konuşan Sultangazi Sinema Akademisi öğrencilerinden Zeliha Burak ise, "Sultangazi Sinema Akademisi’nde yönetmenlik sınıfında öğrenciyim. Bugün de galamız var ve filmlerimizi göstereceğiz. Filmleri çekerken çok eğlendik. Zaten her sette vardık. Arka veya ön planda olsun her şekilde yardımda bulunduk. Şu an çok heyecanlıyım. İlk defa bir filmi yönettim. Görmek için sabırsızlanıyorum. Belediyemize bize bu şansı verdiği için teşekkür ediyorum" dedi.
Malatya Malatya’da, hayvan yetiştiricilerin talepleri masaya yatırıldı Malatya’da, Ticaret Borsası’nın ev sahipliğinde, İnönü Üniversitesi işbirliği ile Kırmızı Et ve Hayvan Yetiştiriciliğindeki genel sorunlar, çözüm önerileri ile ilgili çalıştay düzenlendi. Programda konuşan Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan, “Hayvan yetiştiriciliğinde genel sorunlar ve çözüm önerileri, kırmızı et üretiminde karşılaşılan sorunların neler olduğunu, hayvan yetiştiriciliğinde Malatya’ya ait özel sorunlar ve çözüm önerileri, Malatya’da hayvan yetiştiriciliğinde imkan ve fırsatlar nelerdir ve bunları nasıl kullanabiliriz, depremin Malatya hayvancılık sektörüne etkisi ve beklentiler, et ürünlerinde AR-GE çalışmaları ve Markalaşma, hayvancılık sektöründe eğitimli beceri sahibi iş gücünün sağlanması doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz çalıştayda sektöründe akademik ve sektörel bakış açılarının bir araya getirilmesini hedefledik. Sektörün sorunlarına yönelik politika belirlemek üzere, kalıcı çözüm önerileri oluşturmak ve her paydaşımızın kazandığı bir değer zinciri tesis etmektir. Hayvancılık sektörünün ülkemizde ve ilimizdeki mevcut durumu, sorun alanları ve çözüm önerilerinin konuşulacağı çalıştayımızda, küresel arzdaki zayıflama nedeniyle kendi kendine yeterli üretimin stratejik önemi, üretimde sürdürebilirliği sağlayacak devlet politikaları, ürün piyasalarında fiyat istikrarı mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiği önem arz etmektedir. Sektörün geleceğini planlamak yönünden bu tip çalıştay ve toplantıların önemi çok büyüktür. Bu toplantılarda ortaya çıkan fikirler bize hem vizyonu güncellemek hem de gelecek planlaması bakımından çok yararlı olduğunu düşünüyoruz. İnşallah bu yöndeki çalışmalardan iyi sonuçlar elde edeceğiz” ifadelerini kullandı. Çalıştayda sektör temsilcilerinin sorunlarına kısa, orta ve uzun vadede somut çözüm önerileri almaya çalışacaklarını belirten Özcan, “Kısa ve orta vadede altyapı sorunlarının çözümü için planlamalar yapılması, destekleme politikalarının ihtiyaç analizi doğrultusunda revize edilmesi, verim ve kalitenin iyileştirilmesi, verilerde güvenilirliğin sağlanması, ticari işletmelerin yenilikçi ve rekabetçi olması, aile işletmelerinin refahını güçlendirici tedbirlerle sürdürülebilirliğin sağlanmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Çalıştay akademik kurulumuzun, düzenleme kurulumuzun ve sektör temsilcilerimizin görüş ve önerileri doğrultusunda sonuç bildirisi yayınlayacağız” dedi. Malatya Tarım ve Orman İl Müdür Osman Akar ise, “Pandemi ve ekonomik gelişmelerle beraber tarımın üretimin önemi ön plana açıktı. Her türlü varlığa sahip olabiliriz. Ama olmazsa olmazımızın gıda üretimi olduğunun herkes farkına vardı. Bizlerde ülke olarak bulunduğumuz konum itibariyle kendi kendimize yetme zorunluluğumuz var. Gerek bitkisel gerekse hayvansal üretimde kendi kendimize yetmek zorundayız. En küçük üretim dahi çok değerlidir. Bu küçük üretim bir araya gelerek büyük üretimler oluşturuyor. Tarımsal üretim bugün devletlerin esas güç kaynağıdır. Tarımsal üretime bizimde çok dikkat etmemiz gerekiyor. Kendi kendimize yetme kadar üretim yapmak zorunluluğumuz var. "şeklinde konuştu İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Tuncel de “Üniversite olarak bu tür çalışmaların şehrimize katkı olsun. Var olan bilgileri sizin önerileri, talep ve beklentilerinizi gelecekle ilgili öngörülerinizi toplu bir rapor haline getirmek. Hayvancılık konusunun Malatya için daha derli toplu olarak ne anlam ifade ediyor. Malatya hayvancılık konusunda belli bir mesafe almış. Hayvancılık konusunda daha da ilerleme potansiyeli var. Hayvancılık kayısının gerisinde kalıyor. Kayısı bizin için çok önemli bizim bir marka değerimiz, şehrimizin dışa açılan en önemli yüzlerinden bir tanesidir. Ama biz hayvancılığı ihmal etmemeliyiz. Daha nasıl geliştirebiliriz diye çalışmalıyız. Üniversite olarak sizin bilgilerinizi sistematize hale getirmek istiyoruz. Sizden gelen öneriler çerçevesinde yetkili bölümlerimiz de harekete geçirmek istiyoruz. İnşallah güzel bir çalışma olacak” diye konuştu.