ÇEVRE - 01 Eylül 2025 Pazartesi 17:45

Kuraklığa dikkat çekmek için Beyşehir Gölü’nü SUP ile kürek çekerek bir uçtan bir uca geçtiler

A
A
A
Kuraklığa dikkat çekmek için Beyşehir Gölü’nü SUP ile kürek çekerek bir uçtan bir uca geçtiler

Konya’nın Beyşehir ilçesinde, Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa dikkat çekmek isteyen iki sporcu, gölü SUP ile kürek tahtası üzerinde 58 kilometre yol katederek bir uçtan bir uca geçti.


Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği tarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliği kapsamında düzenlenen etkinlikte Beyşehir Gölü kıyısında buluşan sporcular Nüşabe Deniz Paşazade ile Neslihan Gürcan "İki devlet bir can Türkiye Azerbaycan" sloganı ile Beyşehir Gölü’nde yaşanan kuraklığa dikkat çekmek amacıyla Türkiye’de bir ilki deneyerek kürek tahtası üzerinde sörf yaptı.


İkili, iki gün süren etkinlik çerçevesinde Beyşehir Gölü’nü bir uçtan bir uca SUP ile kürek sörfü yaparak geçmek için seferber oldu. Gölün Isparta tarafındaki kıyılarında başlayan etkinlik, Konya’nın Beyşehir ilçe merkezindeki Jandarma burnu mevkisinde son buldu. Omuzlarında Türk ve Azerbaycan bayrağı bulunan kürekçilerden Neslihan Gürcan, bileğinden sakatlanması nedeniyle ilk günün sonunda parkuru yarım bırakmak zorunda kaldı, kalan bölüme ise başka bir erkek sporcu arkadaşı devam etti. Omuzu zedelenen Nüşabe Deniz Paşazade ise buna rağmen zorlanarak da olsa parkuru tamamlamayı başardı. Parkuru noktalayan sporcuları Beyşehir’deki göl kıyısında Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır karşıladı. 52 yaşındaki sporcu Nüşabe Deniz Paşazade, gazetecilere yaptığı açıklamada, ekstrem sporları yaptığını anlatarak, 5 sene önce de Beyşehir Gölü’nde gerçekleştirdikleri etkinlikten söz etti. Bu etkinliğin ardından en büyük hayallerinden birisini de gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getiren Paşazade, "Benim en büyük hayallerimden biri Beyşehir’i aynı zamanda ayakta kürekle geçmekti. Ve ben bu hayalimi anlattığımda beni başkanlarımız çok destekledi. Projemizin ismi ’iki devlet bir can Türkiye Azerbaycan’ oldu. Neden, çünkü ben Azerbaycan kökenliyim ve Azerbaycan’da doğdum. Azerbaycan benim anavatanım ama Antalya’da yaşıyorum, Türkiye benim ata yurdum ve Beyşehir Gölü’nde Anadolu’nun kalbinde Konya ilimizde bu güzel projeyi hayata geçirmek istedik" dedi.



"’Göl öldü, başımız sağ olsun’ sözünü kabul etmiyorum"


Paşazade, yaşadığı kuraklıkla ilgili olarak günlerdir Türkiye’nin gündeminde yer alan Beyşehir Gölü ile ilgili "Beyşehir Gölü öldü, başımız sağ olsun" gibi söylemleri de kabul etmediğini vurgulayarak, "Gölün zaten hasta olduğunu, biraz yorulduğunu biliyordum. Bütün antrenmanlarımı ona göre yapmıştım. Biz rotamızı oluşturduğumuz en kötü ihtimalleri düşündük, fakat ihtimaller daha kötü oldu, bazı çizdiğimiz rotalardan gidemedik, çünkü gölümüz hastaydı ve rotayı değiştirmek zorunda kaldık. Özellikle Mada Adası karşısındaki, 5 sene önce Mada Adası’nın koridorları temizdi, üç adaların önü temizdi, Beyşehir’in girişi tertemizdi. Şu an ne yazık ki, bin bir çeşit yosun gördük ve o kadar yoğun bir şekildeydi ki, arkadaşımız Neslihan ile o parkuru yapacaktık. Artık küreklere güç vermekten benim sağ omuzum, kendisinin de sağ bileği zedelendi ve parkurdan çekilmek zorunda kaldı Neslihan. Ama bu büyük bir başarı çünkü en zor parkuru biz geçtik. O yosunları, çevredeki olumsuzlukların biz hepsini kaydettik ve ben şu cümleyi kesinlikle bir anne olarak, bir kadın olarak, bir Türkiye vatandaşı olarak kabul etmiyorum. ’Beyşehir Gölü öldü, başımız sağ olsun’ kesinlikle ölmedi, bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü, biz buraya bütün dünyadaki barış için gelmişiz, burada kürek çektik ve biz Beyşehir Gölümüz için savaşacağız, çünkü göl yaşıyor, göl hasta, şefkate ihtiyacı var. Bugün inanılmaz bir şekilde duygusal patlama yaşadım Karaburun mevkiinde. Sanki göl ’beni kurtarın, ben yaşamak istiyorum’ diyordu ve yaşatıyorum, çünkü berekettir göl, biz bu doğa anamızı kesinlikle korumalıyız, evet bugün Dünya Barış Günü ama biz çocuklarımıza barış içerisinde, doğası berbat olmuş veya ölmüş bir doğa bırakırsak barışın ne anlamı kalıyor" ifadelerini kullandı.


İki gün süren etkinliği bileğinden sakatlanması nedeniyle yarıda bırakan ve ikinci günkü parkura devam edemeyen sporcu Neslihan Gürcan da, 5 yıldır ayaklı kürek sörfüyle uğraştığını anlatarak, bugün çok anlamlı bir proje kapsamında Beyşehir Gölü’nde bir araya geldiklerini anlattı. Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa dikkat çekmek istediklerini vurgulayan Gürcan, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla da Azerbaycan Türkiye dostluğunu yeniden kutlamak istediklerini, bunun için Beyşehir’de olduklarını belirtti. Bu etkinliğin Türkiye’de ilk kez kendileri tarafından yapıldığına da vurgu yapan Gürcan, etkinliğin diğer detayları hakkında da şunları aktardı:


"Beyşehir Gölü, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü ama bir kuraklıkla mücadele döneminden geçiyor. Bu, elbette düzelecek, fakat buna dikkat çekmek, destek olmak istedik. Dünkü başladığımız parkurumuzda iki günlük bir parkur atlattık, ilk günkü parkurumuzda yaklaşık 40 kilometre kadar kürek çekildi. Bu parkurun yarıya kadar ki mesafesinde çok yoğun, karmaşık bir yosun kütlesinin arasından geçtik. Su seviyesi o kadar azalmıştı ki, iki karış suyun içerisinden geçtik. Bazı yerlerde inip malzememizi taşımak zorunda kaldık. Bu, çok üzücü gerçekten ve bizim içinde oldukça zorlayıcı oldu. Sarmaşıkların arasından geçme konusunda biraz zorlandığımız için ben bileğimi sakatladım ama ikinci güne devam edemedim. Fakat arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Bir kere daha parkuru tamamladılar ve bu güzel anlamlı günü taçlandırdılar, emeklerine sağlık."


Gürcan, Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa ilişkin olarak da şu sözlere yer verdi: "Bunlar bizim milli servetimiz, ülke değerlerimiz, biz bunları korumakla yükümlüyüz. Hem de bunları geleceğe aktarmakla yükümlüyüz, bakımını ve sürdürülebilir bir şekilde doğanın korunması ile ilgili de çalışmaları yapmak durumdayız. Bizimki buna bir dikkat çekmek ve ufak bir katkı sağlamaktı. Dikkatleri buraya çekmek üzere yaptığımız bir çalışma, sportif bir aktivite Türkiye’de ilk defa yapıldığı için de çok kıymetli, çok heyecanlaydık, hem belediye başkanımıza hem dernek başkanımıza bütün katılımcı arkadaşlarımıza emekleri için teşekkür ederiz."



Kuraklığa dikkat çekmek için Beyşehir Gölü’nü SUP ile kürek çekerek bir uçtan bir uca geçtiler

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ankara’daki su kesintisine vatandaştan tepki "Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı" Ankara’nın Sincan ilçesinde yaşanan uzun süreli su kesintileri nedeniyle vatandaşlar mağdur olduklarını belirterek yetkililere çağrıda bulundu. Sincan ilçesine bağlı Yenikent Mahallesi’nde son zamanlarda yaşanan su kesintileri vatandaşların tepkisine neden oldu. Günlerdir musluklarından su akmadığını ifade eden mahalle sakinleri, hem günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını hem de yetkililerden yeterli bilgilendirme alamadıklarını iddia etti. Su kesintileri nedeniyle bazı vatandaşlar bidonlarla çevre bölgelerdeki çeşmelere giderek ihtiyaçları için bidonlara su doldurdu. Öte yandan vatandaşlar, yetkililerden soruna çözüm için çağrıda bulundu. "Faturalarımızı 2 gün geç yatırdığımızda mesaj gönderiyorlar" Yaklaşık 11 yıldır Yenikent’te yaşayan Ahmet Aslan, "Bu son 2 aydır sularımızda ciddi anlamda sıkıntı var. Basınç verilmiyor. Bununla birlikte çok ciddi kesintiler var. Cuma gününden belli suyumuz yok. Arıyoruz muhatap bulamıyoruz. Çağrı merkezleri kapalı. Biz burada yaşayanlar olarak belli bir yaşta insanlarız. Halkla ilgilenin. Faturalarımızı 2 gün geç yatırdığımızda mesaj gönderiyorlar. Şimdi suyumuz 4 gündür verilmiyor, muhatap bulamıyoruz. Bizlerle ilgilenen yok. Acil bir şekilde sorunu çözmek için ilgililerin ilgilenmesi gerekiyor. Bu ne kadar sürecek? Ne zaman gelecek? Hiçbir bilgi sahibi değiliz. Ne yapacağız biz? Hayatımızı idam ettirmek için suya ihtiyacımız var. Önce dediler ki rutin bir kesik olacak. Daha sonra Çamlıdere’den gelen bir pompada bir arıza varmış, daha sonra söylüyorlar bunu. Onunla ilgiliymiş. Peki sırf burayla mı ilgili? Fatih’de, Sincan’da akıyor, hatta ve hatta Yenikent’te benim kızım 300 metre aşağıda oturuyor. Çok da az olsa akıyor. Burayı özellikle cezalandırmak mıdır, nedir, ne söyleyeyim artık? İlgilenen yok" ifadelerini kullandı. "Eğer arıza varsa Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı" Aynı zamanda suyu parayla aldıklarını ve emekli olduklarını ifade eden Aslan, "Biz burada belli bir gelir seviyesi olan insanlarız. Ne zamana kadar karşılayacağız biz bunu? İnanın şimdi komşumdan rica ettim. Eğer bulabilirsek 50-60 kilometre uzaklıkta hayrata gideceğiz. Bidon toparladık ama kaç gün gidecek bu? Bunu kaç gün yapacağız, biz genç değiliz ki. Çoluğu çocuğu olanlar var burada. Büyükşehir’in bu sorunu çözeceğine inancımız kalmadı. Çünkü halktan kopuk hareket ediyorlar. Eğer arıza varsa Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı. Atıl orada duruyor, bu halkın sorunlarını çözün öncelikle. Bizim bu su ihtiyacımızın bir an evvel çözülmesini talep ediyoruz" diye konuştu. "Gece uyanıp nöbet tutar gibi banyo mu edeceğim?" Yenikent’e 6 ay önce taşındığını belirten Gökhan Arslan, "Son 4 gündür bayağı sıkıntı yapmaya başladı. Çünkü sular sürekli kesiliyor. Gelip gittiği oluyor ama çok az geldiği için hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Bize faydası yok. Mesajları takip ediyoruz ya da sosyal medyadan bakıyoruz. Saat 11.00’de gelecek diyorlar, gece 3.00’e kayıyor. Bu sefer hani gece uyanıp nöbet tutar gibi banyo mu edeceğim? Çamaşırları mı, bulaşıkları mı yıkayacağım diye bekliyor insan. Su çok az geldiği için hiçbir şeyi de yapamıyoruz. İhtiyaçlarımıza gidilemiyoruz. Takdir edersiniz ki taşıma suyuyla da değirmen dönmüyor. Marketten al, şuradan al, buradan al. Sonuçta bu mağduriyetin giderilmesi lazım. Mesajlarda ya da aradığımızda söyledikleri işte ya boru hattında sıkıntı var diyorlar. Tamirat, tadilat diyorlar ya da basıncı düşük diyorlar. Yeni taşındık, yuvamız oldu diye sevindik ama bu sefer de sıkıntılar bitmiyor" şeklinde konuştu. "Geliyoruz saatlerce burada soğukta bekliyoruz" Bidonlara su doldurmak için Sincan’ın Kesiktaş ilçesinde bulunan bir çeşmeye gelen Sultan Kayabaşı, "Buranın bahçeleri bu suyu alıyorlar. 1 ay önce geldim gürül gürül akıyordu. Bu halk böyle mağdur oluyor. Geliyoruz saatlerce burada soğukta bekliyoruz. Bir belediyenin el atmasını isterim yani. Bu suya bir bakmasını isterim. Gelemeyen işte çeşmeden kullanıyor, hep içme suyu alıyor ama biz geliyoruz. Böyle saatlerce bekliyoruz işte. Belediye başkanımız buna bir el koysun. Burada bir milleti mağdur etmesin" dedi. "15-20 bidonumuz var, bittiğinde yine geliyoruz" Ellerinde bidonlarla su doldurmak için gelmiş bir diğer vatandaş Duran Aydoğdu ise şu ifadelere yer verdi: "Cuma gününden beri suyumuz yok. Çok sıkıntıdayız. 15-20 bidon götürüyoruz. Yemek yapıyoruz, içmeye kullanıyoruz, abdest almaya kullanıyoruz. Sıkıntımız böyle. 15-20 bidonumuz var, bittiğinde yine geliyoruz. Tadilat varmış, ondan kesikmiş. Kurtboğazı’ndan şebeke gelecekmiş. Buraya 2 gün daha su gelmeyecek diyorlar."
Kastamonu Binanın 14’üncü katından düşerek ölen kadının nişanlısı beraat etti Kastamonu’da apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybeden kadının nişanlısı, cinayet şüphesiyle hakkında açılan davada beraat etti. Olay, 27 Şubat 2025 tarihinde Kuzeykent Mahallesi Kazım Karabekir Caddesi’nde bulunan bir sitede meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 30 yaşındaki Eser Mumcuoğlu, sitede oturduğu apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybetti. Olayın ardından aynı evde ikamet eden ve olay sırasında birlikte alkol aldıkları tespit edilen Eser Mumcuoğlu’nun nişanlısı S.Ö., gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından tutuklanan S.Ö. hakkında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nde ’kadına karşı kasten öldürme’ suçundan dava açıldı. Davanın görülen karar duruşmasında tutuksuz yargılanan S.Ö. ve avukatı hazır bulundu. "Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim" Duruşmada son kez savunma yapan S.Ö., "Mütalaayı kabul etmiyoruz. Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim. Önceki beyanlarını tekrar ediyorum, beraatımı talep ediyorum" dedi. Sanık S.Ö.’nün avukatı ise, "Eser, olay günü not bırakmıştır, intihar edeceğini belirtmiştir. Sosyal medya platformları üzerinden de sürekli ölümden bahsetmiştir. Ayrıca telefonu incelendiğinde öldükten sonra dahi nereye gömüleceğini, organlarının bağışlanmasını istediği görülmektedir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde bu şahsın intihara meyilli olduğu, bugün değilse bile yarın bir gün intihar etmesinin beklendiği dosyadaki delillerle sabittir. Dosyada müvekkilimizin cinayet işlediğine dair tek bir delil dahi yoktur. Dolayısıyla müvekkilimizin ’kadına karşı kasten öldürme’ suçunu işlediğine dair başından itibaren dosyada tek bir delil dahi yoktur. Bu yüzden müvekkilimiz hakkında daha fazla mağduriyete sebebiyet vermemesi açısından derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu. "Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir" Eser Mumcuoğlu’nun ailesinin avukatı ise, "Bu dosya sanığın geçtiğimiz celsede bahsettiği gibi basit bir intihar dosyası değildir. Psikolojik şiddete sürüklendiği ağır bir travma geçirmiştir. Eser’in daha öncesinde intihar girişimi olmuştur. Bunu yapmış olması psikolojik hasta olduğunu göstermez. S.Ö. baştan itibaren tutarsız ifadelerde bulunmuştur. Her ne kadar bir önceki celsede taleplerimiz reddedilmişse de dosyadaki deliller manipüle edilemez. Olay günü sabah başlayan tartışma, akşama kadar devam etmiştir. Akşam da Eser’in hazırladığı yemeği S.Ö. yememiştir. Eser, bunun üzerine ilaç içmiş ve bunu da nişanlısı görmüştür, duymuştur. Bu kadar yaşanan olayın içerisinde S.Ö., temizlik yaparak evdeki delilleri karartmıştır. Eser, S.Ö. ile 1,5 ay kadar beraberken ölmüştür. Eser’in paylaştığı notta ’her şeyden S.Ö. sorumludur’ yazmaktadır. Eser, S.Ö.’nün evinde ölmüştür. Buna da sağlıklı bir ilişki olmadığı bellidir. Olay gününe ait sanığın beyanları çelişkilidir. Komşusu, ‘ölmek istemiyorum’ şeklinde söz duyduğunu demiştir. Keşif istedik reddedildi, tekrardan istiyoruz. Psikolojik rapor alınmasını istiyoruz. Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir. Bu nedenlerle sanığın en üst seviyeden cezalandırılarak tutuklanmasını talep ederiz" şeklinde konuştu. Savunmaların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti S.Ö.’nün beraatına karar verdi.