KÜLTÜR SANAT
20 Aralık 2025 Cumartesi - 16:26 Mersin’de Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ikinci kez perdelerini açtı Mersin Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle ikinci kez Mersin’de düzenlenen 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, gala gecesiyle başladı, kadınların hikayelerini odağına alan onlarca film ve sinemacı Mersinlilerle buluştu. 28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali; Mersin Büyükşehir Belediyesi Sinema Ofisi, Uçan Süpürge Vakfı, Kadın Gazeteciler Derneği (KGD) ve Kadından Haber iş birliğinde Mersin’de ikinci kez perdelerini açtı. Gösterim günlerine gala gecesi ile başlayan festivale vatandaşlar yoğun ilgi gösterirken, onlarca yönetmen ve oyuncu Mersinlilerle buluştu. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayında gerçekleştirilen galada, ‘Sıradan Bir Gün’ ve ‘Tavuk Suyuna Çorba’ filmleri izleyenlerin beğenisine sunuldu. Her yaştan vatandaşın bir araya geldiği salonda, film gösterimleri eşliğinde gala gecesinin anlamına değinilen konuşmalar aracılığıyla sinemanın yolculuğuna ve toplumsal etkilerine vurgu yapıldı. "Festival; kadınların sözüne, emeğine ve hikayesine güçlü bir destek" Mersin’in festivale ikinci kez ev sahipliği yapmasının çok kıymetli olduğunu belirten Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger, festivalin amacının sadece film gösterimleri olmadığını vurguladı. Festivalin kadınların sözüne, emeğine, hikayesine ve ilhamına verilen güçlü bir desteğin ifadesi olduğunu söyleyen Özdülger, sinemanın toplumdaki dönüştürücü gücünün önemine değindi. Kültür ve sanatın kentteki yerinden söz eden Özdülger, "Kadınların hikayeleri anlatıldıkça toplum daha adil, kapsayıcı ve elbette daha güçlü hale gelir. Mersin, bu çok kültürlü yapısıyla, özgürlükçü duruşuyla kadınların üretimde ve kamusal alanda güçlü olduğu bir kent. Bu nedenle Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinin Mersin’de karşılık bulması bizim için çok anlamlı. Bu festivalle birlikte salonlarımız yalnızca birer sinema mekanı değil, aynı zamanda düşünmenin, yüzleşmenin ve birlikte güçlenmenin alanlarına dönüşüyor" sözlerini kaydetti. Büyükşehir Belediyesi olarak kadınların kültür ve sanat alanında yapmış olduğu tüm üretimleri desteklemeye devam edeceklerini dile getiren Özdülger, sanatla nefes alan bir toplumu hedeflediklerini belirtti. "Eşitlik ve özgürlük için dayanışma içindeyiz" Festivalin açılış konuşmasını yaparak gösterimlerin Mersin’de gerçekleşmesinin hikayesini, salonu dolduran vatandaşlarla paylaşan Kadın Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ayşenur Önal ise kadınların sinemada da eşitlik ve özgürlük için dayanışma içinde olduğunu vurguladı. Uçan Süpürge Vakfı’nın dünyanın kadınlar gözünden yansımalarını aktardığını kaydeden Önal, kadınların birlikteliğinin dayanışmaya ve eşitlik mücadelesine güç verdiğini dile getirdi. Mersin Büyükşehir Belediyesinin kadınların üretim süreçlerinin yollarını açtığını ifade eden Önal, "Mersin Sinema Ofisi ile ortak yaptığımız bu festivalin her anının hepimiz için daha güzel olması adına emek veren, başka bir yerel yönetimin mümkün olduğunu ve kadınların da kent yönetiminde söz sahibi olabileceğini gösteren Mersin Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederiz" diye konuştu.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 16:06 Türk şiirinin genç temsilcilerinden iki yeni kitap Çağdaş Türk şiirinin genç kuşak temsilcileri arasında yer alan Gülşah Demirci ve Efnan Ezenel, yayımlanan yeni şiir kitaplarıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Uzun yıllardır yakın arkadaş olan iki kadın şair Gülşah Demirci ve Efnan Ezenel, yayımladıkları iki kitapla birlikte okuyucuların karşısına çıkıyor. Demirci’nin "Sövgü Tanığı" ve Ezenel’in "Martı Çıkmazı" adlı şiir kitapları için pazar günü Ankara Arkadaş Kitapevi’nde düzenlenecek imza gününde okurlarıyla buluşacak. Şiiri yalnızca bireysel bir üretim alanı olarak değil, paylaşım ve dayanışma zemini olarak da gören Demirci ve Ezenel, edebiyat yolculuklarını dostluklarıyla birlikte sürdürüyor. Aynı dönemde yayımlanan kitaplarını aynı etkinlikte tanıtacak olmaları, uzun yıllardır sürdürdükleri dostluğun edebi bir karşılığı olarak değerlendiriliyor. Kadın şairlerin edebiyat dünyasındaki görünürlüğünün arttığı bir dönemde aynı sahnede yer alacak olan Demirci ve Ezenel, imza gününün yanı sıra şiir ve yazma süreçlerine dair bir söyleşi de gerçekleştirecek. Etkinlikte okurlar, şairlerle sohbet etme ve kitaplarını imzalatma imkanı bulacak. Gülşah Demirci’nin "Sövgü Tanığı" kitabı, dilin sınırlarını zorlayan, tanıklık ve iç ses temalarını öne çıkaran şiirlerden oluşurken; Efnan Ezenel’in "Martı Çıkmazı" ise kent, bellek ve insan halleri etrafında şekillenen şiirleriyle dikkat çekiyor. İki kitap, farklı şiir damarlarından beslenmelerine rağmen çağdaş şiirin güncel duyarlıklarına ortak bir yerden temas ediyor.
Çivi ve telin ustası: 71 yaşında sanatı yaşatıyor
19 Ekim 2025 Pazar - 10:05 Çivi ve telin ustası: 71 yaşında sanatı yaşatıyor Çivi ve tellerle sabrı sanata dönüştüren 71 yaşındaki Mustafa Tekoğul, 60 yaşından sonra başladığı filografiyle hayatına yeni bir anlam kattı. Bugün binlerce kişiye ilham veren Tekoğul, bu kadim sanatı cezaevlerindeki mahkumlara da öğreterek umut ışığı olmayı hedefliyor. Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan 71 yaşındaki Mustafa Tekoğul, 60 yaşından sonra tanıştığı filografi sanatını hayatının merkezine aldı. Ahşap üzerine çivi ve tellerle yapılan bu sabır gerektiren sanata ilk başta hobi olarak başlayan Tekoğul, zamanla kendini geliştirerek eğitmenliğe adım attı. 11 yıldır filografiyle ilgilenen Tekoğul, bugüne kadar binin üzerinde öğrenciye eğitim verdi. Hem filografi sanatına katkıda bulunan hem de bu sanatın nesilden nesle aktarılmasını sağlayan Tekoğul, resmî kurumlarda yaş sınırı nedeniyle artık görev alamasa da atölyesinde özel dersler vermeye devam ediyor. Sanatın yaşatılması için çabalayan Tekoğul, özellikle cezaevindeki mahkumlara bu sanatı ücretsiz olarak öğretmek istiyor. "Sanata çocukluğumdan beri hep merakım vardı" Çocukluğundan beri çeşitli el sanatlarıyla ilgilenmeye çalışan ve hiçbir zaman merakını gideremediğini ifade eden Mustafa Tekoğul, "Sanata çocukluğumdan beri hep merakım vardı ama bir türlü ekonomik imkanlar ve zaman itibarıyla sanatla ilgilenemedim. Askerden önce kibrit çöpünden gemi maketleri, kumaşlar üzerine kamışlarla Boğaz Köprüsü resimleri yaparak kendimi avutuyordum. Daha sonra, 1998’de emekli olduktan sonra bir müddet ticarete atıldım. Ticarette 45 yaşından sonra işe girerseniz batarsınız ve ben battım. Şükürler olsun, sonrasında Rabb’im yardım etti, düzlüğe çıktık" dedi. "Başta sadece hobi olarak başlamıştım" Bir hocasının kendisini filografi sergisine götürmesiyle bu sanatla tanıştığını anlatan Mustafa Tekoğul, "Sergiyi görünce adeta bittim. ’Bunu muhakkak öğrenmeliyim’ dedim ve KOMEK’te kursa yazıldım. Bir sene kursa devam ettim. Başta sadece hobi olarak başlamıştım, hiç eğitimci olurum diye düşünmemiştim. İstek üzerine eğitim vermeye başladım. 9 sene boyunca halk eğitim merkezlerinde, çeşitli ilçelerde, üniversite kız yurtlarında filografi eğitimi verdim" şeklinde konuştu. "Mevzuata takıldığımız için artık eğitim veremiyorum" Yaştan dolayı artık kurumlarda eğitim veremediğini ve bu duruma üzüldüğünü dile getiren Tekoğul sözlerine şöyle devam etti: "Ancak şu anda eğitim veremiyorum, bu da beni çok üzüyor. Verememe nedeni benimle ilgili değil ben gencim. Ben kendimi genç görüyorum. Çünkü bana göre gençlik, inancı ve ideali uğruna fedakarlık yapabilen insandır. Fiziki görüntüsü, yaşı ne olursa olsun. Ben de onlardan biriyim ve kurs vermek istiyorum. Ama maalesef yaş mevzuatına takıldığımız için eğitim veremiyorum" ifadelerini kullandı. "Özellikle cezaevlerinde kurs vermek istiyorum" Mahkum psikolojisini bildiğini ve onlara eğitim vermek istediğinin altını çizen Tekoğul, "Özellikle cezaevlerinde kurs vermek istiyorum. Çünkü oradaki mahkumların ruh hallerini çok iyi biliyorum. Bunu yöneticilerimizden rica ettim ama görevlendirme yapamıyorlar, mevzuat engeli var. Hatta halk eğitim müdürümüze de söyledim. Ben ücret falan istemiyorum, yeter ki beni oraya gönderin. Benim amacım oradaki insanlara dokunmak" diye konuştu. "’Nehirden denize özgür Filistin’ temalı bir çalışma hazırlamış" Japon bir öğretmenin Filistin için yaptığı resmin hikayesini aktaran Tekoğul, "Hiroşima’ya ait bir temadan yola çıkılarak hazırlandı. Japon bayan hoca Müslüman olmuş. ’Filistin için ne yapabilirim’ diye düşünmüş, resmin üzerinde Filistin’i sembolize eden ögeler, bayrak ve karpuz dilimleri yerleştirerek ’Nehirden denize özgür Filistin’ temalı bir çalışma hazırlamış" ifadlerini kaydetti. "Konsolosa da bu tabloyu ve hikayesini anlattım" Tekoğul resmi filografi sanatına dönüştürme sürecini de anlatarak, "Bu hikayeyi duyunca çok duygulandım ve tabloyu yaptım. Sonra bu tabloyu o Japon hocamıza hediye ettim, çok sevindi. Daha sonra okulda her sene geleneksel olarak Japon günü kutlanıyor. Japon Başkonsolosu da o programa katıldı. Konsolosa bu tabloyu ve hikayesini anlattım, o da çok duygulandı. Gerçekten çok güzel, duygusal anlar yaşadık" dedi. "Binin üzerinde öğrenciye eğitim verdim" Bu zamana kadar her yaş grubundan öğrencisinin olduğunu kaydeden Tekoğul, binin üzerinde öğrenciye eğitim verdiğini söyledi. Tekoğul, "Filografi sanatı asırlar öncesine dayanan, çok eski bir sanattır. Fakat bir dönem tamamen unutulmuş. Nedenini tam bilmiyorum, belki masraflı olduğu ya da zahmetli bulunduğu içindir. Ancak yaklaşık 40 yıl önce Derviş Hocamız, şu anda yaklaşık 87 yaşında, Üsküdar’da yaşıyor, Allah ondan razı olsun. Avrupa’ya gidip bu sanatın tekniğini öğrenmiş ve Türkiye’ye tekrar kazandırmış. Şimdi Türkiye’de filografi çok revaçta, tabiri caizse ’patladı’ diyebiliriz. Her yerde ilgi görüyor. Kocaeli’ye gelişi de yaklaşık 15 yıl önceye dayanıyor. Benim bu sanatla tanışmam da Allah’ın nasibiyle oldu. 11 senedir bu sanatın içindeyim. Çok çeşitli insanlarla tanıştım. En güzel yanı da şu, 10 yaşından 80 yaşına kadar her yaş grubundan binin üzerinde öğrenciye eğitim verdim. Ben onlara bir sanat öğrettim ama inanın, ben onlardan çok daha fazlasını öğrendim" ifadelerine yer verdi.
Çivi ve telin ustası: 71 yaşında sanatı yaşatıyor
19 Ekim 2025 Pazar - 09:49 Çivi ve telin ustası: 71 yaşında sanatı yaşatıyor Çivi ve tellerle sabrı sanata dönüştüren 71 yaşındaki Mustafa Tekoğul, 60 yaşından sonra başladığı filografiyle hayatına yeni bir anlam kattı. Bugün binlerce kişiye ilham veren Tekoğul, bu kadim sanatı cezaevlerindeki mahkumlara da öğreterek umut ışığı olmayı hedefliyor. Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan 71 yaşındaki Mustafa Tekoğul, 60 yaşından sonra tanıştığı filografi sanatını hayatının merkezine aldı. Ahşap üzerine çivi ve tellerle yapılan bu sabır gerektiren sanata ilk başta hobi olarak başlayan Tekoğul, zamanla kendini geliştirerek eğitmenliğe adım attı. 11 yıldır filografiyle ilgilenen Tekoğul, bugüne kadar binin üzerinde öğrenciye eğitim verdi. Hem filografi sanatına katkıda bulunan hem de bu sanatın nesilden nesle aktarılmasını sağlayan Tekoğul, resmî kurumlarda yaş sınırı nedeniyle artık görev alamasa da atölyesinde özel dersler vermeye devam ediyor. Sanatın yaşatılması için çabalayan Tekoğul, özellikle cezaevindeki mahkumlara bu sanatı ücretsiz olarak öğretmek istiyor. "Sanata çocukluğumdan beri hep merakım vardı" Çocukluğundan beri çeşitli el sanatlarıyla ilgilenmeye çalışan ve hiçbir zaman merakını gideremediğini ifade eden Mustafa Tekoğul, "Sanata çocukluğumdan beri hep merakım vardı ama bir türlü ekonomik imkanlar ve zaman itibariyle sanatla ilgilenemedim. Askerden önce kibrit çöpünden gemi maketleri, kumaşlar üzerine kamışlarla Boğaz Köprüsü resimleri yaparak kendimi avutuyordum. Daha sonra, 1998’de emekli olduktan sonra bir müddet ticarete atıldım. Ticarette 45 yaşından sonra işe girerseniz batarsınız ve ben battım. Şükürler olsun, sonrasında Rabb’im yardım etti, düzlüğe çıktık" dedi. "Başta sadece hobi olarak başlamıştım" Bir hocasının kendisini filografi sergisine götürmesiyle bu sanatla tanıştığını anlatan Mustafa Tekoğul, "Sergiyi görünce adeta bittim. ’Bunu muhakkak öğrenmeliyim’ dedim ve KOMEK’te kursa yazıldım. Bir sene kursa devam ettim. Başta sadece hobi olarak başlamıştım, hiç eğitimci olurum diye düşünmemiştim. İstek üzerine eğitim vermeye başladım. 9 sene boyunca halk eğitim merkezlerinde, çeşitli ilçelerde, üniversite kız yurtlarında filografi eğitimi verdim" şeklinde konuştu. "Mevzuata takıldığımız için artık eğitim veremiyorum" Yaştan dolayı artık kurumlarda eğitim veremediğini ve bu duruma üzüldüğünü dile getiren Tekoğul sözlerine şu şekilde devam etti; "Ancak şu anda eğitim veremiyorum, bu da beni çok üzüyor. Verememe neden benimle ilgili değil ben gencim. Ben kendimi genç görüyorum. Çünkü bana göre gençlik, inancı ve ideali uğruna fedakarlık yapabilen insandır. Fiziki görüntüsü, yaşı ne olursa olsun. Ben de onlardan biriyim ve kurs vermek istiyorum. Ama maalesef yaş mevzuatına takıldığımız için eğitim veremiyorum" ifadelerini kullandı. "Özellikle cezaevlerinde kurs vermek istiyorum" Mahkum psikolojisini bildiğini ve onlara eğitim vermek istediğinin altını çizen Tekoğul, "Özellikle cezaevlerinde kurs vermek istiyorum. Çünkü oradaki mahkumların ruh hallerini çok iyi biliyorum. Bunu yöneticilerimizden rica ettim ama görevlendirme yapamıyorlar, mevzuat engeli var. Hatta halk eğitim müdürümüze de söyledim. Ben ücret falan istemiyorum, yeter ki beni oraya gönderin. Benim amacım oradaki insanlara dokunmak" diye konuştu. "Nehirden denize özgür Filistin" temalı bir çalışma hazırlamış" Japon bir öğretmenin Filistin için yaptığı resmin hikayesini aktaran Tekoğul, "Hiroşima’ya ait bir temadan yola çıkılarak hazırlandı. Japon bayan hoca Müslüman olmuş. ’Filistin için ne yapabilirim?’ diye düşünmüş, resmin üzerinde Filistin’i sembolize eden ögeler, bayrak ve karpuz dilimleri yerleştirerek "Nehirden denize özgür Filistin" temalı bir çalışma hazırlamış" sözlerini kaydetti. "Konsolosa de bu tabloyu ve hikayesini anlattım" Tekoğul sözlerine resmi filografi sanatına dönüştürme sürecini anlatarak şu şekilde devam etti; "Bu hikayeyi duyunca çok duygulandım ve tabloyu yaptım. Sonra bu tabloyu o Japon hocamıza hediye ettim, çok sevindi. Daha sonra okulda her sene geleneksel olarak Japon günü kutlanıyor. Japon Başkonsolosu da o programa katıldı. Konsolosa bu tabloyu ve hikayesini anlattım, o da çok duygulandı. Gerçekten çok güzel, duygusal anlar yaşadık" dedi. "Binin üzerinde öğrenciye eğitim verdim" Bu zamana kadar her yaş grubundan öğrencisinin olduğunu kaydeden Tekoğul, binin üzerinde öğrenciye eğitim verdiğini söyledi. Tekoğul, "Filografi sanatı asırlar öncesine dayanan, çok eski bir sanattır. Fakat bir dönem tamamen unutulmuş. Nedenini tam bilmiyorum, belki masraflı olduğu ya da zahmetli bulunduğu içindir. Ancak yaklaşık 40 yıl önce Derviş Hocamız, şu anda yaklaşık 87 yaşında, Üsküdar’da yaşıyor, Allah ondan razı olsun. Avrupa’ya gidip bu sanatın tekniğini öğrenmiş ve Türkiye’ye tekrar kazandırmış. Şimdi Türkiye’de filografi çok revaçta, tabiri caizse ’patladı’ diyebiliriz. Her yerde ilgi görüyor. Kocaeli’ye gelişi de yaklaşık 15 yıl önceye dayanıyor. Benim bu sanatla tanışmam da Allah’ın nasibiyle oldu. 11 senedir bu sanatın içindeyim. Çok çeşitli insanlarla tanıştım. En güzel yanı da şu, 10 yaşından 80 yaşına kadar her yaş grubundan binin üzerinde öğrenciye eğitim verdim. Ben onlara bir sanat öğrettim ama inanın, ben onlardan çok daha fazlasını öğrendim" dedi.
"İmam Hatip Okulları Başarı Örnekleri" sergisinde Kütahya’ya çifte gurur
19 Ekim 2025 Pazar - 07:38 "İmam Hatip Okulları Başarı Örnekleri" sergisinde Kütahya’ya çifte gurur Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in katılımıyla, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından Büyük Çamlıca Camii 1071 Kongre ve Etkinlik Salonu’nda düzenlenen "İmam Hatip Okullarının 74. Yılında Başarı Örnekleri Sergisi ve Ödül Töreni" gerçekleştirildi. Programda konuşan Bakan Yusuf Tekin, imam hatip okullarının ülkemizin demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları mücadelesinin bir izdüşümü olduğunu vurgulayarak, imam hatip modelinin hem dini hem de fen bilimleri alanında eğitim veren, dünyada benzeri bulunmayan özgün bir eğitim yaklaşımı olduğunu ifade etti. Gediz Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü SADA Kültür, Sanat ve Edebiyat Programı çerçevesinde yürüttüğü "Merceğimdeki Düşler" projesi kapsamında hazırladığı "Kırık Çerçeve" kısa filmiyle, "İmam Hatip Okulları İyi Örnekler 2025 Sergisi"nde Kültür, Sanat ve Spor kategorisinde Türkiye birinciliği elde etti. Kütahya Akşemsettin Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ise, "Manevi Mirasın İzinde: Sürre Alayı" adlı projesiyle Din Öğretiminde Başarılı Örnekler Sergisinde Türkiye üçüncülüğü kazandı. Konuyla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğünden yapılan açıklamada," Kütahya’mızı gururlandıran bu iki okulumuzu, öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi ve proje ekiplerini gönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz" ifadelerine yer verildi.
Türk dünyası renkleriyle Elazığ’da parladı: Hazar Şiir Akşamları finali beğeni topladı
19 Ekim 2025 Pazar - 00:52 Türk dünyası renkleriyle Elazığ’da parladı: Hazar Şiir Akşamları finali beğeni topladı Elazığ’da düzenlenen 28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Türk Dünyası Topluluklarının renkli dans gösterileriyle sona erdi. Final programında sahne alan toplulukların performansları izleyicilerden büyük beğeni topladı. Elazığ’da bu yıl 28’incisi düzenlenen Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, renkli dans gösterileriyle sona erdi. Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından sahneye çıkan Türk Dünyası Toplulukları, sergiledikleri halk danslarıyla izleyicilerden büyük beğeni topladı. Programda ayrıca, Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu tarafından Dünya Etnospor Birliği Başkanı ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan’a ve Nobel ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar adına Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Yusuf Kaan Yıldırım’a Türk Dünyası Hizmet Ödülü takdim edildi. Her yıl daha geniş kitlelere ulaşan Hazar Şiir Akşamları, bu yıl şiir akşamlarının yanı sıra halk dansları topluluklarının gösterileri ve konserlerle izleyenlere unutulmaz bir gece yaşattı. 28 yıldır süren kültürel, sanatsal ve uluslararası bu etkinliğin Elazığ’da olmasının çok kıymetli olduğunu ifade eden Dünya Etnospor Birliği Başkanı ve Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan, " Kıymet verdiğimiz kadim değerlerin yozlaşmaya terk edildiği şehirlerin ecdadın tarihi eserlerin unutulmaya yüz tuttuğu bir çağı yaşıyoruz. İşte böyle bir zamanda Elazığ gibi Anadolu’nun önemli kültür merkezlerinden fikir merkezlerinden birinde böylesine güzel bir etkinliğin 28. defa yapılıyor olması çok kıymetli. Onun için Elazığlıları tebrik ediyorum. Böyle bir etkinliğe sürüklenmişler için ve tabii ki Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib aslında hem bu dünyada hem öte tarafta saadetin sırlarını bizlere aktarmaya çalışıyor. Gerçekten Türk olarak İslam’a adım attığımızdan itibaren bütün ümmete ve ümmete yaptığımız hizmetler vesilesiyle insanlar dünyaya hizmet etmişler. Ecdadımız sadece savaş meydanlarındaki başarısıyla değil aynı zamanda hem İslami ilimlerde hem kültürde, sanatta ve pozitif bilimlerde yüzyıllar boyunca bütün dünyaya da ümmete önderlik etmiştir. İşte Yusuf Hacib de çok erken dönemde ecdadımızın içerisinden çıkıp dünyaya damgasını vuran Kutadgu Bilig eserini ortaya koymuş" dedi. Gençlerin bin yıllık zengin mirasın anlaşılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, " Türk dünyası bütün bunun merkezinde işte Altaylar’dan Hazar, Balkanlar’a ki bu sabah Bosna Hersek’ten buraya geldim. Saray Bosna’dan da sizlere selam getirdim. Bu ifade sadece bir coğrafyayı, tarihi bir zaman diliminde nerelerden nerelere geldiğimizi anlatmıyor, aslında bu ortak medeniyet bilincini bize hatırlatıyor. Elbette ki Orta Asya’dan Anadolu’nun eşiğine gelen Alparslan, Anadolu’nun kapılarını açıp burayı bize vatan kılan ecdadımız bu tarafa taşınıp arkasına bakmamış değiller ki. Semerkant’la, Fergana’yla, Buhara’yla Anadolu’nun teması 20. yüzyıla kadar hatta bugüne kadar canlı bir şekilde devam etmiştir. Bütün aradaki kesintilere rağmen, bütün yaşanan zorluklara rağmen bu adeta toprağımız buradaki dallarını, yapraklarını beslemeye devam etmiştir. Aynı şekilde Anadolu da Semerkant’ı, Buhara’yı beslemeye devam etmiştir. Belki de bugün her zamankinden daha fazla nasıl ki biz Altay’lardan Hazar’a, Issıkgöl’den Van Gölü’ne besleniyorsak oraları bugün beslemeye ihtiyacımız var" diye konuştu. Programda konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu, Türkiye Yüzyılı hedefleri arasında en önemli adımlarından birinin Türk dünyası yüzyılı hedefi olduğuna dikkat çekerek, " Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde bu yüzyılın bütün Türk dünyasının her alanda işbirliğinin tesis edildiği, Türk dünyası yüzyılı yapma hedefimize kararlılıkla ve adım adım ilerleyeceğiz. İşte bu kapsamda biz bu coğrafi sınırların ötesinde bu kadim geçmişimizden aldığımız güçle geleceğe bakıyoruz. Bu manada bizim için Türk dünyası birbirinden ayrılması mümkün olmayan bir gönül atlasıdır. İşte gönüller arasında köprüler kurmanın yolu da böylesi etkinliklerle vatandaşlarımız da sizlerle birlikte bu kucaklaşmayı sağlayabilmektedir. Bugün ülkemizde en uzun soluklu faaliyetlerden birisi de işte bugün hep birlikte içerisinde bulunduğumuz Hazar Şiir Akşamları’dır" şeklinde konuştu. 28. uluslararası Hazar Şiir Akşamları vesilesiyle Türk milletinin Altaylardan Hazara uzanan kadim değerlerinin ortak dilini ve kardeşlik bağını yeniden hatırlatan, sınırları aşan bir buluşma gerçekleştirdiklerini belirten Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu da "Bu yıl etkinliğimizi büyük bir bilge Yusuf Has Hacib anısına düzenliyoruz. Bin yıl önce kaleme aldığı Kutadgu Bilig ile adaletin, hikmetin ve erdemin esaslarını ortaya koyan Yusuf Has Hacib Türk düşünce geleneğinin temel taşlarından biridir. Onun insan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür, her ikisiyle de insan itibar görür anlayışı bugün bizlere de yol göstermeye devam etmektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde şekillenen Türkiye yüzyılı vizyonu işte bu kadim değerler üzerine inşa edilmektedir. Türkiye Yüzyılı köklerinden güç alan, vadesinden ilhamla geleceğini kuran, kültürünü ve sanatını çağın merkezine taşıyan bir vizyondur. Bu vizyon sadece Türkiye’nin değil, bütün Türk dünyasının ortak yürüyüşüdür. Cumhurbaşkanımız liderliğinde kültür ve sanat alanında atılan her adım kimliğimizi, dilimizi, zenginliğimizi ve ortak tarihimizin izlerini geleceğe taşımaktadır" dedi. Programa, AK Parti Elazığ milletvekilleri Prof. Dr. Erol Keleş, Ejder Açıkkapı ve Mahmut Rıdvan Nazırlı, CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, MHP Elazığ Milletvekili Semih Işıkver, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, Elazığ Cumhuriyet Başsavcısı Aşkın Yeğin, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdulhadi Turus, İl Emniyet Müdürü Adnan Karayel, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Alpaslan Doğan, kurum müdürleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş ile davetli katıldı.
BM’den Antalya’nın tatil köyü Kaleüçağız’a "En iyi turizm köyleri 2025" ödülü
18 Ekim 2025 Cumartesi - 20:16 BM’den Antalya’nın tatil köyü Kaleüçağız’a "En iyi turizm köyleri 2025" ödülü Antalya’nın Demre ilçesine bağlı Kaleüçağız Köyü, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UN Tourism) tarafından yürütülen "Best Tourism Villages-En İyi Turizm Köyleri 2025" programı kapsamında, dünya çapında seçilen köyler arasına girerek "En İyi Turizm Köyü 2025" ödülüne layık görüldü. Ödül töreni 17 Ekim 2025 tarihinde Çin’in Huzhou kentinde gerçekleştirildi. Törene, Demre Belediye Başkanı Fahri Duran ile eşi Samiye Duran katılarak Kaleüçağız Köyü adına ödülü teslim aldı. UN Tourism değerlendirme sürecinde, yaklaşık 60’tan fazla üye devletin adayları ve uygulamaları dikkate alınarak yapılan titiz incelemeler sonucunda Kaleüçağız; kültürel ve doğal varlıkların korunması, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik ile yerel toplulukların ekonomik kalkınmasına katkı sağlayan turizm uygulamaları alanlarında örnek gösterildi. Başkan Fahri Duran, Ödülün Kaleüçağız ve Demre ilçesinin uluslararası alandaki görünürlüğünü artıracağı, yerel ekonomik canlanmaya ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacak yeni imkanlar oluşturacağını belirtti. Duran, "Kaleüçağız Köyümüzün aldığı bu ödül, ilçemizin tarihi, doğası ve kültürüne sahip çıkma kararlılığının bir sonucudur. Emek veren herkesi, üreticisini, rehberini, gönüllüsünü ve bu toprağı seven her bireyi minnetle anıyorum. Bu başarı, Demre’nin uluslararası alanda tanınan, sürdürülebilir turizm uygulamalarıyla örnek gösterilen bir ilçe olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır" dedi.
Prof. Dr. Kaya: "Türkiye’de aile kurumu giderek zayıflıyor"
18 Ekim 2025 Cumartesi - 17:57 Prof. Dr. Kaya: "Türkiye’de aile kurumu giderek zayıflıyor" Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Türkiye’de aile kurumunun giderek zayıfladığını belirterek, "Ailenin yıkıldığı yerde toplumun sağlam kalması mümkün değildir; tıpkı temeli çökmüş bir binanın ayakta duramaması gibi." dedi. Prof. Dr. Faruk Kaya, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren en önemli meselelerden birinin aile kurumunun zayıflaması olduğunu ifade etti. 2025 yılının "Aile Yılı" olarak ilan edilmesinin, bu sorunun artık görmezden gelinemeyecek bir boyuta ulaştığını gösterdiğini dile getiren Kaya, ekonomik sıkıntıların yanı sıra toplumsal değerlerin unutulmasının, medya etkilerinin ve çarpık modernleşme anlayışının aileyi sarsan temel etkenler arasında yer aldığını belirtti. "Toplumun temelleri çatırdıyor" Boşanmaların artması, doğurganlık oranlarının düşmesi ve gençlerin evliliğe ilgisinin azalmasının geleceği tehdit ettiğine dikkati çeken Kaya, "Aile kurumu sarsılıyor, toplumun temelleri çatırdıyor, ahlaki değerler çözülüyor ve geleceğimiz tehdit altında. Boşanmaların artması, doğurganlık oranlarının düşmesi, gençlerin evliliğe ilgisinin giderek azalması ve medya aracılığıyla yayılan yoz değerler bir araya geldiğinde, geleceğimizin teminatı olan çocuklar ve gençler sahipsiz kalmaktadır. Ailenin yıkıldığı yerde toplumun sağlam kalması mümkün değildir; tıpkı temeli çökmüş bir binanın ayakta duramaması gibi" dedi. Evlilik ve doğurganlık oranları düşüyor Kaya, TÜİK verilerine göre 2004 yılında 615 bin 357 olan evlilik sayısının 2024’te 568 bin 395’e gerilediğini, aynı dönemde boşanmaların 91 bin 22’den 187 bin 343’e yükselerek iki katını geçtiğini aktardı. Ortalama evlenme yaşının erkeklerde 28,1’den 31,2’ye, kadınlarda 24,1’den 28,3’e çıktığını, toplam doğurganlık hızının ise 2,38’den 1,48’e gerilediğini belirten Kaya, bu oranın nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli 2,1 seviyesinin oldukça altında olduğuna işaret etti. Ağrı özelinde de benzer eğilimlerin gözlendiğini belirten Kaya, "2004’te 6 bin 914 olan evlilik sayısı 2024’te 3 bin 132’ye düşmüş, boşanmalar 101’den 394’e çıkmış, doğurganlık oranı yaklaşık 4,50’den 2,16’ya gerilemiştir." ifadelerini kullandı. "Küresel yozlaşmaya karşı manevi değerler diri tutulmalı" Kaya, aile kurumundaki çözülmenin küresel bir sorun haline geldiğini, Türkiye’nin ise kültürel ve dini değerlerinden beslenen güçlü bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı. "Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ulusal kültürler, popüler ve yayılmacı kültürlerin baskısı altında kalmakta, bu durum en çok aile yapısında hissedilmektedir. Geleneksel değerlerin zayıflaması, bireyselci anlayışın öne çıkması ve medya aracılığıyla yayılan tüketim odaklı yaşam biçimleri, aile kurumunu her geçen gün daha da sarsmaktadır." diyen Kaya, Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği genelinde her üç evlilikten birinin, ABD’de ise her iki evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığını, Türkiye’de de her üç evlilikten birinin boşandığını hatırlattı. Kaya, Kur’an-ı Kerim’in aileyi sevgi ve merhamet üzerine inşa ettiğini belirterek Rum Suresi 21. ayette geçen, "Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır." ifadesini hatırlattı. Hz. Peygamber’in "Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır." hadisini anımsatan Kaya, İmam Gazâlî, İbn Haldun ve Bediüzzaman Said Nursî’nin de aileyi toplumun ve insanın temeli olarak gördüklerini belirtti. "Aile, insanın duygusal bağışıklık sistemidir" Ailenin yalnızca ekonomik bir kurum değil, aynı zamanda insanın karakterinin ve değerlerinin şekillendiği ilk toplumsal mekân olduğunu vurgulayan Kaya, "Çocuk burada sevgiyi, paylaşmayı, sorumluluk almayı öğrenir; sabır ve fedakârlık hayatın doğal bir parçası haline gelir. Bu yüzden aile hem insanın duygusal bağışıklık sistemi hem de nefsi terbiye etmenin en güzel okuludur. Dış dünyanın fırtınalarına karşı bireyin en güvenli limanı yine aile bağlarıdır." diye konuştu. "Modernleşme adına Batı’yı taklit etmek krizi derinleştiriyor" Modernleşme sürecinde Batı’nın yaşadığı aile krizlerinin Türkiye’ye taşınmaması gerektiğini dile getiren Kaya, "Sosyal medyada sergilenen sahte mutluluk tabloları, televizyon dizileri ve programlar, aileyi bir değer olmaktan çok tartışma ve şov unsuru hâline getirmektedir." dedi. Batı’da artan intiharlar, şiddet olayları ve toplumsal çözülmelerin uyarıcı bir örnek olduğunu ifade eden Kaya, Türkiye’nin hâlâ güçlü bir koruyucu potansiyele sahip olduğunu belirtti. "Aileyi korumak, geleceğimizi korumaktır" Kaya, aile yapısının güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: "Milli ve manevi değerlerimizi korumak, eğitim sistemimizi aileyi ve ahlaki değerleri merkeze alacak biçimde yeniden yapılandırmak, aile içi iletişim, sabır, fedakârlık ve merhameti güçlendirmek, evlilikleri özendirmek ve evlenme yaşını daha uygun seviyelere çekmek, mahalle ve akrabalık bağlarını canlandırmak, gençlere rehberlik programları sunmak ve medyayı aileyi yıpratan içeriklerden uzaklaştırıp güçlendirici yapımlara yönlendirmek artık bir zorunluluktur." Aileyi yalnızca ekonomik tedbirlerle değil, karakterin ve ahlaki değerlerin yeniden inşasıyla korumanın mümkün olduğunu belirten Kaya, "Eğitim, nesillere dürüstlüğü, merhameti, fedakârlığı ve sorumluluğu kazandırmalı; bilgiyi sadece bir araç değil, yaşamın rehberi hâline getirmelidir. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye’nin yolu, güçlü aile yapılarından geçer. Aileyi korumak sadece bir sorumluluk değil, yarınlarımızı güvence altına almak, milletimizi güçlü ve dirençli kılmak demektir." ifadelerini kullandı.
Turizm fuarında Didim rüzgarı esecek
18 Ekim 2025 Cumartesi - 17:54 Turizm fuarında Didim rüzgarı esecek Didim Belediyesi, Didim Turizm Altyapı Hizmet Birliği (DİTAB), Didim Turizm Derneği ve bölgedeki otellerin iş birliğiyle hazırlanan Didim standı, bu yıl 22-23-24 Ekim 2025 tarihlerinde düzenlenecek olan Uluslararası Antalya Turizm Fuarı’nda (ATF25 Türkiye) yerini alacak. Türkiye’nin ve Akdeniz’in en verimli turizm buluşmalarından biri olarak kabul edilen ATF25 Türkiye, bu yıl yedinci kez kapılarını açacak. Fuarda, 70’ten fazla ülkeden 40 binin üzerinde profesyonel ziyaretçi, binden fazla turizm markası, 2 bin 500’ün üzerinde yabancı seyahat acentesi ve 300’ü aşkın stant katılımcısı bir araya gelecek. Didim’i turizm profesyonellerine tanıtmak amacıyla oluşturulan Didim standı, Holl 2, D057 numaralı alanda ziyaretçilerini ağırlayacak. Didim Belediyesi’nin öncülüğünde, DİTAB, Didim Turizm Derneği ve otellerin katkılarıyla hazırlanan stantta ilçenin doğal güzellikleri, tarihi mirası, konaklama imkanları ve alternatif turizm potansiyeli ön plana çıkarılacak. Didim Belediye Başkanı Hatice Gençay, fuar katılımına ilişkin yaptığı açıklamada "Denizi, doğası, tarihi zenginlikleri ve kültürel mirasıyla ülkemizin önemli turizm destinasyonlarından biri olan Didim’i, Türkiye’nin en prestijli turizm fuarlarından biri olan Antalya Turizm Fuarı’nda tanıtacağız. Bu önemli organizasyonda yer alarak, ilçemizin turizm potansiyelini ulusal ve uluslararası alanda tanıtmayı, yeni iş birliklerine kapı aralamayı hedefliyoruz" ifadelerine yer verdi. Didim standında fuar süresince turizm profesyonelleriyle birebir görüşmeler yapılacak, tanıtım materyalleri dağıtılacak ve Didim’in dört mevsim turizme uygun yapısı vurgulanacak. İlçenin marka değerine katkı sağlayacak bu önemli tanıtım çalışmasıyla, Didim’in turizmdeki konumu daha da güçlendirilmesi hedefleniyor.
Niğde’nin coğrafi işaretli lezzetleri Gastronomi Festivali’nde tanıtılıyor
18 Ekim 2025 Cumartesi - 17:34 Niğde’nin coğrafi işaretli lezzetleri Gastronomi Festivali’nde tanıtılıyor Niğde’nin kültürel ve gastronomik zenginlikleri, bu yıl 5’incisi düzenlenen Niğde Gastronomi Festivalinde ziyaretçilerle buluştu. Niğde’nin gastronomi alanında marka değerini güçlendiren festival, hem yerel üreticilere hem de kentin tanıtımına katkı sağlıyor. Niğde Valiliği, Niğde Belediyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ve Niğde Gastro Derneği iş birliğiyle düzenlenen festivalde, kente özgü coğrafi işaretli ürünler büyük ilgi gördü. Festival kapsamında kentin coğrafi işaretli ürünleri arasında yer alan Niğde Tahinlisi ve Niğde Kelle Söğüş yer aldı. Her biri Niğde’nin yerel kültürünü ve damak tadını yansıtan bu ürünler, festival alanında açılan stantlarda ziyaretçilere ikram edildi. "Kelle söğüş Niğde’nin markası oldu" Kelle Söğüş ustası Hüseyin Çakmak, lezzetin doğduğu yerin Niğde olduğunu belirterek; "Kelle Söğüş’ün çıkış yeri Niğde Kiçağaç köyüdür. Yaklaşık sekiz yıldır Niğde’de bu işi yapıyoruz. Büyüklerimiz de İstanbul ve İzmir’de aynı geleneği sürdürdüler. Kelle Söğüş oralarda çok yaygın hale geldi ama yapanların çoğu Niğdeliydi. 2023 yılında coğrafi işaret tescilini alarak bu lezzeti Türkiye’ye kazandırdık. Şimdi de markalaşma yolunda ilerliyoruz" ifadelerini kullandı. "Niğde tahinlisi tel tel lezzetiyle eşsiz" Tahinli pidesi ustası İbrahim Yücel ise Niğde tahinlisinin farkını şu sözlerle anlattı: "Birçok yerde tahinli yapılıyor ama Niğde’ye özgü tahinli tel tel dokusuyla, yerli susamdan çekilen tahiniyle ve özel seçilmiş unuyla farklı. Coğrafi işaretli ürünümüzle gurur duyuyoruz. Özellikle ramazan ayında çok tüketiliyor. 5. Gastronomi Festivalinde de dışarıdan gelen misafirlerimize bu lezzetimizi tanıtmak bizim için mutluluk" Coğrafi işaretli ürünlerin Türkiye genelinde bilinirliğini artırmayı amaçlayan etkinlik, ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle devam ediyor.
Niğde’nin coğrafi işaretli lezzetleri Gastronomi Festivali’nde tanıtılıyor
18 Ekim 2025 Cumartesi - 17:19 Niğde’nin coğrafi işaretli lezzetleri Gastronomi Festivali’nde tanıtılıyor Niğde’nin kültürel ve gastronomik zenginlikleri, bu yıl 5’incisi düzenlenen Niğde Gastronomi Festivalinde ziyaretçilerle buluştu. Niğde’nin gastronomi alanında marka değerini güçlendiren festival, hem yerel üreticilere hem de kentin tanıtımına katkı sağlıyor. Niğde Valiliği, Niğde Belediyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ve Niğde Gastro Derneği iş birliğiyle düzenlenen festivalde, kente özgü coğrafi işaretli ürünler büyük ilgi gördü. Festival kapsamında kentin coğrafi işaretli ürünleri arasında yer alan Niğde Tahinlisi ve Niğde Kelle Söğüş yer aldı. Her biri Niğde’nin yerel kültürünü ve damak tadını yansıtan bu ürünler, festival alanında açılan stantlarda ziyaretçilere ikram edildi. "Kelle söğüş Niğde’nin markası oldu" Kelle Söğüş ustası Hüseyin Çakmak, lezzetin doğduğu yerin Niğde olduğunu belirterek; "Kelle Söğüş’ün çıkış yeri Niğde Kiçağaç köyüdür. Yaklaşık sekiz yıldır Niğde’de bu işi yapıyoruz. Büyüklerimiz de İstanbul ve İzmir’de aynı geleneği sürdürdüler. Kelle Söğüş oralarda çok yaygın hale geldi ama yapanların çoğu Niğdeliydi. 2023 yılında coğrafi işaret tescilini alarak bu lezzeti Türkiye’ye kazandırdık. Şimdi de markalaşma yolunda ilerliyoruz" ifadelerini kullandı. "Niğde tahinlisi tel tel lezzetiyle eşsiz" Tahinli pidesi ustası İbrahim Yücel ise Niğde tahinlisinin farkını şu sözlerle anlattı: "Birçok yerde tahinli yapılıyor ama Niğde’ye özgü tahinli tel tel dokusuyla, yerli susamdan çekilen tahiniyle ve özel seçilmiş unuyla farklı. Coğrafi işaretli ürünümüzle gurur duyuyoruz. Özellikle ramazan ayında çok tüketiliyor. 5. Gastronomi Festivalinde de dışarıdan gelen misafirlerimize bu lezzetimizi tanıtmak bizim için mutluluk" Coğrafi işaretli ürünlerin Türkiye genelinde bilinirliğini artırmayı amaçlayan etkinlik, ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle devam ediyor.
Yüzlerce Üniversite öğrencisi gece açık hava sinemasında buluştu
18 Ekim 2025 Cumartesi - 15:06 Yüzlerce Üniversite öğrencisi gece açık hava sinemasında buluştu Muğla Büyükşehir Belediyesi ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi iş birliğiyle yeni akademik yılın başlangıcında öğrenciler için keyifli bir etkinlik düzenledi. ‘Akademik Açılış Günü Buluşması’ kapsamında gerçekleştirilen açık hava sinema etkinliğinde öğrenciler, bir araya geldi. Dev ekranda gösterilen film, öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılandı. ‘Montunu, battaniyeni, sandalyeni kap gel’ sloganıyla duyurulan etkinlikte, öğrenciler açık havada film izleme keyfini yaşarken yeni dönemin coşkusunu birlikte paylaştı. Sıcak içecek ikramları ve müziklerle renklenen akşam, üniversite öğrencilerinin sosyalleşmesine katkı sundu. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve MSKÜ iş birliğinde düzenlenen sinema etkinliği, hem yeni öğrencilerin üniversiteye uyum sağlamasına hem de kampüs yaşamına neşe katmaya yönelik etkinliklerin üçüncü buluşması olarak dikkat çekti. Çelik: "Bu etkinlikler gençlerin sosyalleşmesini sağlıyor" Öğrenci Hüseyin Sefa Çelik, "Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen film gecesindeyiz. Muğla Büyükşehir Belediyesi doğa yürüyüşleri, film geceleri, kamp organizasyonları gibi etkinliklerle gençlerin sosyalleşmesine katkı sunuyor. Bu sebeple bu etkinliği düzenleyen Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne teşekkür ediyorum" dedi. Başkan Aras: "Gençlerin enerjisi bu şehrin kalbini oluşturuyor" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras şunları söyledi: "Muğla bir üniversite kenti, gençlerin enerjisi bu şehrin kalbini oluşturuyor. Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak, öğrencilerimizin kampüs yaşamına renk katacak, onları bir araya getirecek etkinlikleri çoğaltmak istiyoruz. Akademik yılın bu ilk günlerinde gençlerimizin gülümsemesi, bizim için en güzel başlangıç"