KÜLTÜR SANAT
20 Aralık 2025 Cumartesi - 16:26 Mersin’de Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ikinci kez perdelerini açtı Mersin Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle ikinci kez Mersin’de düzenlenen 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, gala gecesiyle başladı, kadınların hikayelerini odağına alan onlarca film ve sinemacı Mersinlilerle buluştu. 28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali; Mersin Büyükşehir Belediyesi Sinema Ofisi, Uçan Süpürge Vakfı, Kadın Gazeteciler Derneği (KGD) ve Kadından Haber iş birliğinde Mersin’de ikinci kez perdelerini açtı. Gösterim günlerine gala gecesi ile başlayan festivale vatandaşlar yoğun ilgi gösterirken, onlarca yönetmen ve oyuncu Mersinlilerle buluştu. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayında gerçekleştirilen galada, ‘Sıradan Bir Gün’ ve ‘Tavuk Suyuna Çorba’ filmleri izleyenlerin beğenisine sunuldu. Her yaştan vatandaşın bir araya geldiği salonda, film gösterimleri eşliğinde gala gecesinin anlamına değinilen konuşmalar aracılığıyla sinemanın yolculuğuna ve toplumsal etkilerine vurgu yapıldı. "Festival; kadınların sözüne, emeğine ve hikayesine güçlü bir destek" Mersin’in festivale ikinci kez ev sahipliği yapmasının çok kıymetli olduğunu belirten Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger, festivalin amacının sadece film gösterimleri olmadığını vurguladı. Festivalin kadınların sözüne, emeğine, hikayesine ve ilhamına verilen güçlü bir desteğin ifadesi olduğunu söyleyen Özdülger, sinemanın toplumdaki dönüştürücü gücünün önemine değindi. Kültür ve sanatın kentteki yerinden söz eden Özdülger, "Kadınların hikayeleri anlatıldıkça toplum daha adil, kapsayıcı ve elbette daha güçlü hale gelir. Mersin, bu çok kültürlü yapısıyla, özgürlükçü duruşuyla kadınların üretimde ve kamusal alanda güçlü olduğu bir kent. Bu nedenle Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinin Mersin’de karşılık bulması bizim için çok anlamlı. Bu festivalle birlikte salonlarımız yalnızca birer sinema mekanı değil, aynı zamanda düşünmenin, yüzleşmenin ve birlikte güçlenmenin alanlarına dönüşüyor" sözlerini kaydetti. Büyükşehir Belediyesi olarak kadınların kültür ve sanat alanında yapmış olduğu tüm üretimleri desteklemeye devam edeceklerini dile getiren Özdülger, sanatla nefes alan bir toplumu hedeflediklerini belirtti. "Eşitlik ve özgürlük için dayanışma içindeyiz" Festivalin açılış konuşmasını yaparak gösterimlerin Mersin’de gerçekleşmesinin hikayesini, salonu dolduran vatandaşlarla paylaşan Kadın Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ayşenur Önal ise kadınların sinemada da eşitlik ve özgürlük için dayanışma içinde olduğunu vurguladı. Uçan Süpürge Vakfı’nın dünyanın kadınlar gözünden yansımalarını aktardığını kaydeden Önal, kadınların birlikteliğinin dayanışmaya ve eşitlik mücadelesine güç verdiğini dile getirdi. Mersin Büyükşehir Belediyesinin kadınların üretim süreçlerinin yollarını açtığını ifade eden Önal, "Mersin Sinema Ofisi ile ortak yaptığımız bu festivalin her anının hepimiz için daha güzel olması adına emek veren, başka bir yerel yönetimin mümkün olduğunu ve kadınların da kent yönetiminde söz sahibi olabileceğini gösteren Mersin Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederiz" diye konuştu.
20 Aralık 2025 Cumartesi - 16:06 Türk şiirinin genç temsilcilerinden iki yeni kitap Çağdaş Türk şiirinin genç kuşak temsilcileri arasında yer alan Gülşah Demirci ve Efnan Ezenel, yayımlanan yeni şiir kitaplarıyla okurlarının karşısına çıkıyor. Uzun yıllardır yakın arkadaş olan iki kadın şair Gülşah Demirci ve Efnan Ezenel, yayımladıkları iki kitapla birlikte okuyucuların karşısına çıkıyor. Demirci’nin "Sövgü Tanığı" ve Ezenel’in "Martı Çıkmazı" adlı şiir kitapları için pazar günü Ankara Arkadaş Kitapevi’nde düzenlenecek imza gününde okurlarıyla buluşacak. Şiiri yalnızca bireysel bir üretim alanı olarak değil, paylaşım ve dayanışma zemini olarak da gören Demirci ve Ezenel, edebiyat yolculuklarını dostluklarıyla birlikte sürdürüyor. Aynı dönemde yayımlanan kitaplarını aynı etkinlikte tanıtacak olmaları, uzun yıllardır sürdürdükleri dostluğun edebi bir karşılığı olarak değerlendiriliyor. Kadın şairlerin edebiyat dünyasındaki görünürlüğünün arttığı bir dönemde aynı sahnede yer alacak olan Demirci ve Ezenel, imza gününün yanı sıra şiir ve yazma süreçlerine dair bir söyleşi de gerçekleştirecek. Etkinlikte okurlar, şairlerle sohbet etme ve kitaplarını imzalatma imkanı bulacak. Gülşah Demirci’nin "Sövgü Tanığı" kitabı, dilin sınırlarını zorlayan, tanıklık ve iç ses temalarını öne çıkaran şiirlerden oluşurken; Efnan Ezenel’in "Martı Çıkmazı" ise kent, bellek ve insan halleri etrafında şekillenen şiirleriyle dikkat çekiyor. İki kitap, farklı şiir damarlarından beslenmelerine rağmen çağdaş şiirin güncel duyarlıklarına ortak bir yerden temas ediyor.
İş Bankası’ndan Muzalar Evi’ne koruma desteği
18 Ekim 2025 Cumartesi - 11:12 İş Bankası’ndan Muzalar Evi’ne koruma desteği Zeugma Antik Kenti’nin en iyi korunmuş Roma konutu örneklerinden biri olan Muzalar Evi’ndeki kazılara 2012-2019 yılları arasında katkıda bulunan Türkiye İş Bankası, 938 eserin gün yüzüne çıkarılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ne kazandırıldığı kazı çalışmalarının ardından desteğini devam ettirdi. Fırat nehri kıyısında farklı kültürlerin izlerini barındıran Zeugma Antik Kenti’nin en iyi korunmuş Roma konutu örneklerinden biri olan Muzalar Evi’nde Gaziantep Valiliği tarafından Türkiye İş Bankası’nın katkılarıyla inşa edilen korugan yapı tamamlandı. Muzalar Evi’nde hem mozaikleri dış etkenlerden koruyacak hem de ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmesini sağlayacak olan korugan yapının bulunduğu alan yakında ziyarete açılacak. Türkiye’nin arkeolojik varlığının gün yüzüne çıkarılarak dünya kültür mirasına kazandırılması, korunarak gelecek kuşaklara aktarılması ve bu alandaki bilimsel araştırmalara imkân sağlanması amacıyla arkeolojiyi kurumsal sosyal sorumluluk alanlarından biri olarak gören Türkiye İş Bankası, Zeugma Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen kazı çalışmalarına destek verdi. İş Bankası’nın desteğiyle Muzalar Evi’nden 938 eser çıkarıldı Zeugma Antik Kenti’ne ilk olarak 2000 yılındaki kazılar sırasında katkıda bulunan İş Bankası, daha sonra kentin en iyi korunmuş Roma konutu örneklerinden biri olan Muzalar Evi’ndeki arkeolojik çalışmaları da destekledi. 2007 yılında, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutalmış Görkay başkanlığındaki ekip tarafından başlatılan, 2012’den itibaren İş Bankası’nın da katkı sağladığı Muzalar Evi’ndeki kazı çalışmaları 2019 yılında tamamlandı. Muzalar Evi’nde 2012-2019 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılarda 938 eser gün yüzüne çıkarılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ne kazandırıldı. Banka, klasik Yunan eğitiminin vazgeçilmez parçası olan lirik şiir, tarih, müzik, astronomi ve felsefe gibi konuların esin perileri sayılan dokuz Muzanın betimlendiği mozaikten dolayı "Muzalar Evi" olarak adlandırılan arkeolojik değerin korunmasına yönelik de desteğini devam ettirdi. Banka, Gaziantep Valiliği tarafından Muzalar Evi’ne yaptırılan, hem mozaiklerin dış etkenlerden korunmasına hem de ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmelerine imkân sağlayan, bölgenin iklim şartlarına göre tasarlanan korugan yapının inşasına da destek oldu. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve bir grup gazeteci Zeugma Antik Kenti ve Muzalar Evi’ni ziyaret etti. Kazı Başkanı Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutalmış Görkay da Muzalar Evi ve yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aktardı. "Kadim bir geçmişin sessiz tanıkları olan antik kentlerden arkeolojik mirasımızı daha güçlü biçimde ortaya koyan pek çok yeni eser ve bilgi çıkarılıyor" İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, arkeolojik kazı çalışmalarıyla binlerce yıllık tarihsel ve kültürel hafızanın gün yüzüne çıktığını, kazıların sadece geçmişe değil bugüne ve geleceğe de ışık tuttuğunu vurguladı. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu coğrafyasında Hititlerden Friglere, Lidyalılardan Romalılara, Bizanslılardan Selçuklu ve Osmanlı’ya binlerce yıllık tarihsel birikimin izlerinin görüldüğünü ifade eden Sözen, şöyle konuştu: "Farklı kültürlerin buluştuğu, değişik uygarlıkların birikimlerinin birer tanığı olan arkeolojik zenginliklerin bugünkü nesillere ulaştırılması ve korunarak geleceğe aktarılabilmesi büyük bir önem taşıyor. Yoğun emek ve çabayla, istikrarla ve sabırla yürütülmesi gereken bu çalışmalar ancak desteklemesi durumunda uzun soluklu ve sürdürülebilir bir şekilde devam edebilir, ortaya çıkan değerler korunarak geleceğe taşınabilir. Biz de Muzalar Evi’ndeki kazıların ardından buranın korunmasına yönelik de sorumluluk hissettik ve korugan yapının inşasına destek olduk. Korugan yapı sayesinde Muzalar Evi hem dış etkenlerden korunacak hem de ziyaretçiler burayı rahatlıkla gezebilecek, daha çok yerli ve yabancı turistin tur rotasına dahil olabilecek." Antik kentlerde gerçekleştirilen kazılardaki bilimsel ilerlemelere bakıldığında ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı çok büyük bir zenginliğe sahip olduğunun her seferinde yeniden görüldüğünü ifade eden Sözen, "Kadim bir geçmişin sessiz tanıkları olan antik kentlerden arkeolojik mirasımızı daha güçlü biçimde ortaya koyan pek çok yeni eser ve bilgi çıkarılıyor" dedi. "Muzalar Evi’ndeki bulgular mozaik tarihini değiştirdi" Prof. Dr. Kutalmış Görkay da değişik medeniyetlerin buluştuğu bir coğrafyada yer alan, Doğu ve Batı kültürlerinin kaynaştığı, yeni sentezlerin ortaya çıktığı bir kent olan Zeugma’da uygarlıkların izlerini, geride bıraktıklarını, en önemlisi de onların gerçek hikayelerini arkeolojik çalışmalarla anlamaya çalıştıklarını vurguladı. Muzalar Evi’nin zengin mimari dekorasyonu, iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle Zeugma’daki en önemli Roma konutu örneklerinden biri olarak gösterildiğini belirten Prof. Dr. Görkay, Muzalar Evi’nde yaptıkları kazı çalışmalarında ortaya çıkan bulguların mozaik tarihini değiştirdiğini, Muzalar Evi’nin tasarımının büyük ihtimalle MS. 1’inci yüzyıl sonu 2’nci yüzyılın başlarında gerçekleştiğini tahmin ettiklerini ifade etti. İç dekorasyonunun önemli kısmının MS 2’nci yüzyıl başlarında, büyük olasılıkla İmparator Hadrian Dönemi veya hemen sonrasında tamamlandığını söyleyen Prof. Dr. Kutalmış Görkay, evleri ve avluları süsleyen mozaiklerin ve duvar resimlerinin dönemin sosyal hayatı konusunda pek çok ipucu verdiğini anlattı. İş Bankası’nın arkeoloji alanındaki diğer destekleri Banka Zeugma dışında Aydın’da Nysa Antik Kenti, Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti ile Denizli’deki Tripolis ve Laodikeia antik kentlerindeki kazı çalışmalarını da destekliyor. 1985 yılından bu yana Kırşehir Kaman’da kazı çalışmalarını sürdüren Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’ne de Banka tarafından muhtelif katkılar sağlanıyor. İş Bankası, geçtiğimiz yıllarda Antalya’da Patara Antik Kenti, İzmir’de Teos Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarını da destekledi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından ayrıca arkeoloji alanındaki akademik çalışmaların gelecek nesillere aktarılması amacıyla kazı başkanları tarafından hazırlanan eserler de basılıyor. Bugüne kadar Zeugma, Patara, Teos, Nysa ve Stratonikea kitapları yayınlandı.
"Takının Armonisi" sergisi Kastamonu’da sanatseverlerle buluştu
18 Ekim 2025 Cumartesi - 10:55 "Takının Armonisi" sergisi Kastamonu’da sanatseverlerle buluştu Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Metin Coşkun tarafından hazırlanan "Takının Armonisi" isimli sergi büyük beğeni topladı. Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Metin Coşkun tarafından hazırlanan "Takının Armonisi" adlı sergi, sanatseverlerle buluştu. Sanatçının ikinci sergisi olan etkinlik, Kastamonu’da düzenlenen ilk mücevher temalı kişisel sergi olma özelliğini taşıyor. 15 özgün eserden oluşan sergide, çağdaş takı tasarımıyla geleneksel el sanatlarının birleşiminden doğan eserler, Anadolu kültürünün estetik mirasını günümüze taşıyor. Eserlerinde form, renk ve malzeme uyumuna odaklanan Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Metin Coşkun, "armoniyi" sanatla bütünleştirerek izleyiciye estetik bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Sergi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü himayesinde ve "2025 Aile Yılı Etkinlikleri" kapsamında gerçekleştirildi. Etkinlik, sanatın aile kavramıyla kurduğu duygusal bağı görünür kılarken, bölgesel kültürel değerlerin sanat yoluyla yeniden yorumlanmasına da katkı sağlıyor. Dr. Öğretim Üyesi Metin Coşkun, sergiyle ilgili açıklamasında, "Takı, sadece bir süs eşyası değil; aynı zamanda duygusal, estetik ve kültürel bir anlatım dilidir. Bu sergide geleneksel kuyumculuk tekniklerini çağdaş yorumlarla birleştirerek bu dili yeniden keşfetmeye çalıştım." ifadelerini kullandı. Sergi, 19 Ekim Pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek.
Beyoğlu’nda 439 yıllık Molla Çelebi Camii’ndeki yangın sonrası restorasyon çalışmalarına başlandı
18 Ekim 2025 Cumartesi - 10:32 Beyoğlu’nda 439 yıllık Molla Çelebi Camii’ndeki yangın sonrası restorasyon çalışmalarına başlandı Beyoğlu’nda 24 Mart’ta elektrik aksamından kaynaklı çıkan yangında hasar alan tarihi 439 yıllık Molla Çelebi Camii’nde restorasyon çalışmaları başladı. Mimar Sinan’ın eseri olan Molla Çelebi Camii aslına uygun restore edilerek ibadete açılacak. Öte yandan, yangında tahrip olan İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki tarihi cami havadan görüntülendi. Beyoğlu Fındıklı’daki Meclis-i Mebusan Caddesi’nde 1586 yılında Mimar Sinan tarafından Molla Çelebi Camii inşa edildi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Bursa ve İstanbul kadılığı yapan Mehmet Vusuli Efendi’nin yaptırdığı cami, tarih boyunca birçok yangın ve deprem gördü. 1723- 1724 yıllarında ve 1822 yılında da bir yangında hasar alan cami 1822 yılında kapsamlı bir onarım geçirdi. 1984 ve 2001 yılları arasında minaredeki statik sorunlar giderilerek kurşun örtüsü değiştirildi. 2013 yılında bir restorasyon çalışmalarıyla yenilenen Molla Çelebi Camii’nde 24 Mart tarihinde gece saatlerinde elektrik aksamından kaynaklı yangın çıktı. Yangın paniğe neden olurken, 439 yıllık cami yine bir yangınla daha tahrip oldu. Hasar alan tarihi camide Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü restorasyon çalışmalarına başladı. Molla Çelebi Camii, restorasyonu tamamlanarak yeniden ibadete açılacak. Öte yandan, İstanbul Boğazı’nın kıyısında ve yangında ibadet alanı hasar alan tarihi cami havadan görüntülendi. "Caminin Mimar Sinan tarafından inşa edildiği bilinmektedir" Molla Çelebi Camii’nin tarihini anlatan Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdür Yardımcısı Feyyaz Fidan, "Molla Çelebi Camii, Beyoğlu’nun Fındıklı semtinde inşa edilmiştir. 1586 yılında inşa edildiğini biliyoruz. Caminin banisi Molla Çelebi olarak bilinen Mehmet Vüsuli Efendi’dir. Mehmet Vüsuli Efendi, 2. Selim döneminde İstanbul ve Anadolu kazaskerliği yapmış birisidir. 2. Selim adına Selimname isimli bir eser kaleme aldığını ve mahlasının Vüsuli olarak kullanıldığını biliyoruz. 1584 tarihli vakfiyesinde külliyenin cami, hamam sıbyan mektebi ve hazireden müteşekkil bir yapı yapılması planlanmaktaydı fakat sıbyan mektebi yapılamadı. Cami ve hamamın ise Mimar Sinan tarafından inşa edildiği bilinmektedir. Tek kubbeli ve tek minareli bir camidir. Kubbesinin çapı yaklaşık 12 metredir, 5 tane yarım kubbeyle de harim genişletilmiştir. Yapı tarihsel süreç içerisinde birçok deprem ve yangına maruz kalmıştır. Buna bağlı olarak da birçok yapısal değişiklik söz konusu olmuştur. Bunlardan birisi de son cemaat mahalli, 1723-1724 yıllarında Lale Devri’nde çıkan yangında son cemaat mahalli ahşap olduğu için çökmüş ve 1822 tarihinde yeniden inşa edilmiştir. 1958 yılında Vakıflar İdaresince de bugünkü görünümüne kavuşturulmuştur. Külliye bütünün de bir hamam vardı, Fındıklı Kebir Hamamı olarak bilinen hamam, tarihi fotoğraflarda ve belgelerde önümüze çıkıyor. 1957 yılında sahil yol genişletme çalışmaları kapsamında yıktırılmıştır. Bunun dışında camide, mihrap cephesinde bir Hünkar Kasrı da bulunmaktaydı. 19. yüzyıla tarihlenen bir fotoğrafta kasrı mihrap cephesinde görüyoruz fakat 1926 yılında pervititch haritalarında olmadığını görüyoruz. Yapıda bir de sebil vardı, Koca Yusuf Paşa Sebili. 1787 yılında Sadrazam Koca Yusuf Paşa tarafından yapılmıştı. Yine 1957 yılındaki yol genişletme çalışmalarında sebil buradan alınarak bugünkü Kabataş İskelesi’nin karşısında bulunan noktaya nakledildi, bugün de hala oradadır. Bunların dışında camide bir de hazire bulunmaktadır. Yaklaşık 20 mezar taşı var, en eskisi1709 tarihli Şeyhülislam Sadrazettin Efendi’ye aittir" dedi. "24 Mart’ta maalesef harim kısmında elektrik tesisatından kaynaklı bir yangınla karşılaşıldı" Yangın çıkan Molla Çelebi Camii’nde restorasyon çalışmalarının başladığını duyuran Feyyaz Fidan, "Bahsettiğimiz gibi Molla Çelebi Camii birçok deprem ve yangına maruz kalmıştır. 1723- 1724 yıllarında Lale Devri’nde, 1822 yılında da bir yangına maruz kalmıştır. 1822 yılında kapsamlı bir onarım geçirdiğini tarihi evraklardan görüyoruz. 1958 yılında bahsettiğimiz yol genişletme çalışmaları sebebiyle bir onarıma girdi. 1984 ve 2001’de de yine minaredeki statik sorunları ve kurşun örtünün değiştirilmesi gibi onarımlarla karşılaşıyoruz. 2013 yılında da yine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapsamlı bir restorasyon çalışması yapıldı. Bu yıl 24 Mart’ta maalesef harim kısmında elektrik tesisatından kaynaklı bir yangınla karşılaşıldı. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından acilen ödenek temin edilerek restorasyona başlandı. Öncelikle çevre güvenliği sağlandı, şantiye kurulu yapıldı ve iskeleler kuruldu. Harim kısmında özellikle yangın sonrası bozulmuş taş ve kalem işi mermer yüzeylerdeki hasar tespit çalışmaları devam ediyor. Fiziksel ve kimyasal hasarların olduğunu görüyoruz. Bu hasar tespitinden sonra müdahale biçimlerine karar verilerek gerekli çalışmalar yapılacak. Üniversitelerin mimarlık, restorasyon, sanat tarihi gibi alanlarındaki uzman akademisyenlerden oluşan bilim kurullarıyla süreçleri yönetiyoruz. Molla Çelebi Camii’nde de yine yangın alanında ve sanat tarihi alanında uzman hocalarımızdan oluşan bir bilim kurulu oluşturduk. Bu bilim kuruluyla restorasyon çalışmalarına devam ediyoruz. En kısa süre de Molla Çelebi Camii’ni yangından kaynaklı olan restorasyonunu tamamlayarak tekrar ibadete açılmasını hedefliyoruz" şeklinde konuştu.
Torosların eteğinde 105 yıllık zafer coşkusu
18 Ekim 2025 Cumartesi - 10:30 Torosların eteğinde 105 yıllık zafer coşkusu Adana’nın Fransız ve Ermeni işgalinden kurtuluşunun 105. yılında, Saimbeyli Kaymakamlığı ve Saimbeyli Belediyesi iş birliğiyle düzenlenen etkinliklerde zafer coşkusu yaşanıyor. İlçeye adını veren Şehit Kaymakam Saim Bey’in Kozan’daki kabri başında yapılan dua töreniyle başlayan kurtuluş etkinlikleri, gün boyu çeşitli programlarla devam etti. 18 Ekim Saimbeyli’nin kurutuluş kutlamaları bayrak korteji ve ilçede ilk kez çekilen belediye başkanı ve muhtarlarında rol aldığı "Esaretten Özgürlüğe" film galası ile sürdü. Torosların eteğinde kurtuluş kortejiyle başlayan kutlamalarda, kum sanatçısı Tarkan Köylü’nün milli mücadeleyi anlattığı sinevizyon gösterimi büyük beğeni topladı. Ardından Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal’ın da rol aldığı "Esaretten Özgürlüğe" adlı Saimbeyli Kurtuluş Filmi’nin gala gösterimi gerçekleştirildi. Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal, kurtuluşun 105. yılı etkinliklerinin anlamına dikkat çekerek " Bu yıl, ilçemizin kahramanlık mücadelesini hem sinevizyon hem de sinema filmiyle anlatmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu süreç bizler için uzun soluklu ama bir o kadar da gurur verici bir deneyim oldu. Emeği geçen yönetmen Umut Beklen’e, oyuncu olarak yer alan muhtarlarımıza ve misafirperverliğiyle katkı sunan ilçe halkımıza teşekkür ediyorum. Saimbeyli’nin tarihi, doğası ve insanıyla Adana’nın parlayan yıldızı olması için hem hizmet hem de tanıtım anlamında en iyisini yapmaya devam edeceğiz" dedi. İlçede kurtuluş destanın anlatıldığı film galası ve kum gösterisini büyük bir hayranlıkla izlediklerini belirten Kaymakam Emre Aydın ise Saimbeyli’nin 105. kurtuluş yılının ilçede büyük bir coşkuyla kutlandığını söyledi.
Van Kalesi’nin surlarına korkuluk yapıldı
18 Ekim 2025 Cumartesi - 10:27 Van Kalesi’nin surlarına korkuluk yapıldı Birçok medeniyetten izler taşıyan Van Kalesi’nin surlarına, ziyaretçilerin güvenliği için korkuluk yapıldı. Urartu Krallığı döneminden günümüze kadar ulaşan Van Kalesi, tarih boyunca Urartu, İskit, Med, Pers, Roma ve Sasani gibi birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Tarihi yapısı, heybetli görünümü ve sahip olduğu eşsiz manzarayla Van’ın simgeleri arasında yer alan kale, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Van Gölü ve şehir manzarasını aynı noktadan izleme fırsatı sunan Van Kalesi, ziyaretçilerini etkileyen doğal ve tarihi güzellikleriyle dikkat çekiyor. Ancak bu durum, zaman zaman güvenlik açısından riskleri de beraberinde getiriyor. Bu kapsamda, muhtemel kazaların önüne geçmek amacıyla kale surlarına korkuluk yapıldı. Vatandaşlar, alınan önlemin yerinde bir karar olduğunu belirterek yetkililere teşekkür etti. "Benzerini Diyarbakır surlarında görmüştük" İHA muhabirine konuşan Murat Geç isimli ziyaretçi, yapılan çalışmaları yerinde bulduğunu belirtti. Gaziantep’ten geldiğini ve Van Kalesi’ni de ilk kez ziyaret ettiğini ifade eden Geç, "Baktık demirciler burada yeni korkulukları yapmaya başlamışlar. Ama kalenin birçok tarafında çocuklar ve aileler için çok riskli, tehlikeli yerler var. Benzerini Diyarbakır surlarında da görmüştük, birkaç gün sonra orada ölümlü bir kaza olmuştu. Bence turizm açısından çok önemli değerler kalelerimiz. Van Kalesi de çok değerli, çok güzel ve bütün şehre hâkim bir nokta. Fakat tüm güvenlik önlemleri alındıktan sonra turizme açılması daha uygun olur. Çünkü yukarılarda bazı yerler gerçekten çocuklar ve gençler için çok tehlikeli. Allah korusun, ayağı kayan birinin kurtuluşu olmaz" dedi. Demir korkulukların ve güvenlik önlemlerinin tamamlanması, sonrasında kalenin gezilere tamamen açılmasını öneren Geç, "Bu uzun zaman da almaz, büyük maliyet de gerektirmez. Bürokratlarımıza buradan sesimizi iletmek isteriz" diye konuştu.
Bu otomobil koleksiyonu, zenginlerin bile rüyalarına giriyor
18 Ekim 2025 Cumartesi - 09:51 Bu otomobil koleksiyonu, zenginlerin bile rüyalarına giriyor Samsunlu bir iş adamı, nadir klasik Mercedesleri kendi oluşturduğu müzede sergiliyor. Binek olarak da yine üstünde sireni, çakarı olan, içerisinde mühendis ekibiyle iletişim kurmayı sağlayan dönemin teknolojik sistemlerinin yer aldığı Formula 1 (F1) güvenlik aracını kullanan iş adamının koleksiyonu, zenginlerin bile rüyalarına giriyor. 34 yaşındaki iş adamı Emre Yılmaz, çocukluk yıllarındaki otomobil tutkusunu zamanla büyük bir koleksiyona dönüştürdü. Deniz ve liman işletmeciliği mezunu olan Yılmaz, iş yerinin bir bölümünü garaja çevirerek, yıllardır topladığı nadir ve klasik Mercedes araçlarını burada sergiliyor. Sadece ender ve sınırlı sayıda üretilen Mercedes modellerine ilgi gösteren Yılmaz, şu ana kadar 16 araç aldı. Müzesinde sergilediği koleksiyonda bulunan 6 özel otomobile büyük bir özenle bakan Yılmaz’ın sergisinde daha önceden Yeşilçam’da kullanılan ve ünlü isimlerin kullandığı otomobiller de bulunuyor. Uzun bir süre Türkiye’nin en ünlü isimlerine bile koleksiyonundaki araçları satmayan Yılmaz, şimdilerde ise koleksiyonluk yeni bir araç bulduğunda müzede uzun süre bekleyen araçlarla yer değiştiriyor. Sergilediği otomobillerin yanı sıra binek olarak da klasik araçları tercih eden Yılmaz, gündelik hayatta da F1 yarışlarında güvenlik aracı olarak görev alan 1996 model 5000 cc motor hacmine sahip 55 AMG Mercedes-Benz’i kullanıyor. "Mercedes sevdası çocukluktan geliyor, BMW koleksiyonumu bozar" Çocukluk yıllarından itibaren klasik otomobillere ilgi duyduğunu ifade eden Emre Yılmaz, "Otomobil koleksiyonuna 10 yıl önce başladım. 116 kasa Mercedes-Benz’in rahmetli Ali Osman Ulusoy’a hediye ettiği aracı satın alarak koleksiyona başladım. Trabzon’dan o aracı getirerek koleksiyona başladım. Mercedes sevdası bende çocukluk yıllarıma kadar dayanıyor. Şu ana kadar garajımda 16 araç sergiledim, 6 aracı da hala müzemizde sergiliyorum. Çok güzel koleksiyonluk bir BMW otomobil gelse almam diyemem ama koleksiyonumu bozar. Mercedes’in olduğu yerde sadece Mercedes olur. Mercedes’in müzesi ile internet üzerinden arada yazışıyoruz. Koleksiyona ilk başladığımda araçlarımı satmıyordum. Şu anda ise uzun süredir duran araçları, sıkıldığım araçları satıp farklı model araç alıyorum. Günlük olarak da Formula 1 yarışlarında kazalardan sonra piste giren güvenlik aracı olan 1996 model 5000 cc motor hacmine sahip 55 AMG Mercedes-Benz kullanıyorum. O otomobil de nadir bulunan spor paketlerden. Yine trafikte bu aracı gören, fotoğraf ve video çeken de çok oluyor. F1 tasarımı da herkesin dikkatini çekiyor" dedi. Yılmaz’ın müzede sergilediği araçlar arasında Yeşilçam’ın dört yapraklı yoncasından biri olarak gösterilen ünlü sinema sanatçısı Filiz Akın’ın 1974 model Amerikan tek kapı 450 SLC V8 Mercedes aracının yanı sıra Türkiye’de yürür vaziyette sınırlı sayıda olan 1963 model Mercedes 220s, 1982 model Mercedes 280 CE Amerikan Coupe, Formula 1 pilotlarının pistte kullandığı ve nadir olan 190e 2.3 1987 model Mercedes, 1984 c126 500 SEC Wald Japan ve üstü açık 1992 model 129 R 300 SL Mercedes Cabriolet Convertible de yer alıyor.
Bayburt’un tarihi eserleri için Kent Konseyi’nden ’müze’ çağrısı
18 Ekim 2025 Cumartesi - 09:20 Bayburt’un tarihi eserleri için Kent Konseyi’nden ’müze’ çağrısı Bayburt Kent Konseyi, kentin tarihi eserlerinin Erzurum’da tutulmasına ve Bayburt Kalesi’nde yeni kazıların yapılamamasına tepki göstererek, Dede Korkut Şehir Müzesi’nin Müze Müdürlüğüne tahsis edilerek, Bayburt Müzesi’ne dönüştürülmesini, Erzurum’daki eserlerin Bayburt’a iadesini talep etti. Tarihi Bayburt Kalesi’nde yıllar önce yapılan kısa süreli kazı çalışmalarında birçok tarihi eser ve yaşam alanı gün yüzüne çıkarılmış, ayrıca kalenin çevresinde Çoruh Nehri’ne ve bağlantı yollarına ait suluklar tespit edilmişti. Bu zenginliklerin gün yüzüne çıkarılması ve tanıtılması için Bayburt Kent Konseyi harekete geçti. Bayburt’un, tarih boyunca İskitler, Urartular, Medler, Persler, Roma, Bizans, Selçuklular, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi pek çok uygarlığın hüküm sürdüğü kadim bir şehir olduğunu hatırlatan Kent Konseyi, buna rağmen şehirde Müze Müdürlüğüne bağlı bir müzenin bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu bildirdi. Şehirde resmi bir müze olmaması nedeniyle Bayburt’a ait tarihi eserlerin Erzurum’da tutulmak zorunda kalındığını belirten Kent Konseyi, bu durumun yeni arkeolojik kazı çalışmalarının yapılmasının önündeki en büyük engel olduğunu kaydetti. Kent Konseyi tarafından Dede Korkut Şehir Müzesi’nin Müze Müdürlüğüne tahsis edilerek Bayburt Müzesi’ne dönüştürülmesi, bu sayede Erzurum’da muhafaza edilen Bayburt’a ait eserlerin geri kazandırılması ve özel bir arkeoloji ekibi kurularak yeni kazı çalışmalarının başlatılması önerildi. Konsey, daha önce bu talepleri Bayburt İl Özel İdaresi ve Bayburt İl Kültür Turizm Müdürlüğüne ilettiklerini ancak somut bir netice alamadıklarını ifade etti. Kent Konseyi, konunun takipçisi olacaklarını ve yakın zamanda valilik ile görüşme yapacaklarını kamuoyuyla paylaştı.
Diyarbakır’da zindanından su kuyusuna kadar olan 15. yüzyıldan kalma Beyler Konağı asırlardır varlığını koruyor
18 Ekim 2025 Cumartesi - 09:11 Diyarbakır’da zindanından su kuyusuna kadar olan 15. yüzyıldan kalma Beyler Konağı asırlardır varlığını koruyor Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde bulunan 15. yüzyıldan kaldığı değerlendirilen Beyler Konağı, yıllar içinde harabeye dönmesine rağmen varlığını koruyor. Zindanından, su kuyusuna kadar birçok bölümü olan 800 metrekarelik konağın sahibi, restore etme güçleri olmadığı için yetkililerin burayı turizme kazandırmasını istiyor. İlçenin Saray Mahallesi Beyler Köşkü Sokak’ta bulunan 15. yüzyıldan kalma olduğu değerlendirilen Beyler Konağı, yer yer harabeye dönse de asırlardır varlığını koruyor. Zindanından, su kuyusuna kadar birçok bölümü olan 800 metrekarelik konağın sahibi, restore etme güçleri olmadığı için yetkililerin burayı turizme kazandırmasını istiyor. Mülk sahiplerinden Ahmet Alan, yapının eski Osmanlı sarayı, bey konağı olarak geçtiğini, kayıtlara göre 15. yüzyılda inşa edildiğini söyledi. Yapının daha büyük olduğunu belirten Alan, yıllar geçtikçe parça parça yıkılmaya başlandığını ifade etti. 800 metrekareye yakın bir alan olduğunu aktaran Alan, "İçinde zindan ve kuyusu var. Eskiden 40 odalı olarak da halk arasında söyleniyor. Tapusu var, dedemin adınadır. Babam onlar 8 kardeş, sekizi de buraya hissedar. Burayı defalarca satmak istedik, buraya gelen kaymakamlarla, belediye başkanlarıyla görüştük. Olumlu bir sonuç alamadık. Diyarbakır İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden de geldiler. Yapılacağını söylediler, defalarca geldiler. Her gelen bir umut verip gitti, geri dönüşü olmadı" dedi. "Bize, buranın restore edilmesini söylediler. Yüzde 40’nında bizim karşılayacağımızı söylediler. Yüzde 40’ı karşılayacak bütçemiz yok" diyen Alan, "Büyük bir alandır. Tarihi eserdir, uygun yapılması gerekiyor. Bu gideri karşılayamadık. Yıkılmaya yüz tuttu, yıkılmaya da devam ediyor. Çağrımız, buranın turizme kazandırılması. Burası Çermik için bir simgedir. Mahalle bir ismini buradan almış. Buranın kamulaştırılmasını, tarihe kazandırılmasını istiyoruz. Yazıktır, böyle bir yapının kaybolmasını istemiyoruz. Gerekirse kendi hakkımızdan da vazgeçeriz. Ama buraya bir el atılsın. İki tapu halinde" şeklinde konuştu.
1.Balıkesir Kitap Fuarı coşkuyla açıldı
18 Ekim 2025 Cumartesi - 08:27 1.Balıkesir Kitap Fuarı coşkuyla açıldı 1.Balıkesir Kitap Fuarı görkemli bir tören açıldı. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın’ın geleneksel hale getireceğiz diyerek bahsettiği kitap fuarında onlarca söyleşi ve yüzlerce imza programı yer alacağını söyledi. Başkan Akın, konuşmasında Balıkesir kentinin Türk Edebiyatının önemli isimlerini de yetiştirdiğini vurguladı. Kültüre, sanata, bilgiye, sosyal hayata hasret kalan Balıkesir’i çok değerli bir fuarla buluşturduklarını söyleyen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, 1.Balıkesir Kitap Fuarının şehre hayırlı olması temennisinde bulundu. Kitaplar insanı, insanın da dünyayı değiştirdiğini belirten Akın, "Türkiye’nin kurtuluş reçetesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat hikâyesidir. Ve bu reçetenin bir numaralı ilacı da kitaptır. Şurası çok açık: Kitaba ne kadar yakın durursak, muasır medeniyetler seviyesine de o kadar hızla ulaşırız" dedi. "Sözümüzü tutuyoruz" Balıkesir’i fuarlar ve festivaller kenti yapma sözü verdiğini hatırlatan Akın, bu sözü tuttuğunu söyledi. Balıkesir’i aromaterapiden tarıma, zeytinden kitaba her alanda fuarla ve festivalle buluşturmaya başladıklarının altını çizen Akın, "Kuvayımilliye’nin başkenti Balıkesir’de bugün açılışını yaptığımız "1. Balıkesir Kitap Fuarı" ile yeni bir adım atarak, Cumhuriyet aydınlanmasını; kalemin, fikrin, bilimin gücüyle daha da büyütmek istiyoruz.10 gün boyunca 200’ün üzerinde yazarımız, gazetecimiz, akademisyenimiz Balıkesir Kitap Fuarı’nda onlarca söyleşi ve yüzlerce imza ile birlikte olacağız" şeklinde konuştu. Kuvayi Milliye vurgusu Kitap, kültür ve sanat gibi kavramlarının bir milletin hafızasını taşıdığını belirten Akın, "Bu kavramlar, bir kentin kimliğidir. Dolayısıyla bizler; bu kadim şehrin, Balıkesir’imizin, yani Kuvayı Milliye’nin evlatları olarak hafızamıza sahip çıkmak ve kimliğimizi canlı tutmak için kitap fuarımızı, bir başlangıç kabul ediyoruz. İnanıyorum ki bu adımımız, uzun yıllar sürecek, bir gelenek haline gelecek ve Balıkesir’imizde önemli izler bırakacak fuarımızı, Balıkesir’imizde hayata geçirmemiz elbette bir tesadüf değil. Çünkü Balıkesir; tarihiyle, kültürüyle, birikimiyle göründüğünden çok daha büyük bir şehirdir. Balıkesir, sahip olduğumuz tüm medeni kurumları borçlu olduğumuz Cumhuriyetimize giden yolun başlangıç noktalarından biridir. Balıkesir Anadolu’daki Kuvayı Milliye mücadelesine yön vermiş bir merkez, bir karargâh ve bir kaledir. Biz, Kuvayı Milliye’nin başkentiyiz. Her zaman gurur duyduğum İstiklal Madalyası sahibi dedem Ahmet Akın, Akıncılar Müfrezesinde görev almış Gönenli Yiğit Efe’dir. İstiklal Madalyalı dedenin torunu olarak Kuvayı Milliyeci olmaya devam ediyorum. Ve bu topraklar sadece silahlı mücadelenin değil; kalemle, fikirle, bilimle verilen aydınlanma mücadelesinin de kalesidir!" şeklinde konuştu. "Balıkesir, tarihi ve kültürüyle zengin bir şehirdir" Türk edebiyatının nice büyük isimlerinin yolunun Balıkesir’den geçtiğini aktaran Akın, "Modern hikâyeciliğin, öz Türkçemizin, milli kimliğimizin öncü isimlerinden Ömer Seyfettin; gözlerini Gönen’imizde dünyaya açtı. Anadolu insanının en saf duygularını, en gerçek yaşamını; tertemiz bir Türkçe’yle ölümsüzleştiren Sabahattin Ali’nin çocukluğu Edremit’imizin sokaklarında geçti. Ve elbette Balıkesir Lisesi. Bu köklü eğitim kurumu, Türk edebiyatımızın önemli isimlerinin yuvası olmuştur. Şiiriyle devrim oluşturmuş, fikirleriyle ufuk açmış Attila İlhan ve kurguladığı ölümsüz karakterlerle, romanlarıyla edebiyatımızın modernleşmesine büyük katkılar sunan Yusuf Atılgan’ın yolu da Balıkesir Lisemizden geçti. Bu büyük isimler; Balıkesir’in yalnızca tarihiyle değil, kültürel anlamda da ne kadar zengin bir şehir olduğunun ispatıdır. İşte yaşatmak istediğimiz hafıza ve kimlik budur!" şeklinde konuştu. "Bizler, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün neferiyiz" "Bizler Cumhuriyetin ve Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün neferleriyiz." diyen Akın, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Eğitimde de, bilimde de, kültür ve sanatta da tek pusulamız Ata’mız ve onun gösterdiği hedeflerdir. Balıkesir Kitap Fuarımızla köklü bir geçmişi ve kültür mirasını geleceğe taşıyacağız. Çünkü biz biliyoruz ki Cumhuriyete en büyük katkı kültürdür, sanattır, bilimdir, özgür düşüncedir. Çünkü bu fuar yalnızca kitaba sahip çıkma anlamına gelmiyor, aynı zamanda Kaz Dağlarına, doğamıza, tarihimize, tarımımıza, turizmimize sahip çıkmak anlamına da geliyor" dedi Kitap Fuarının ilk günkü onur konukları Şair Ataol Behramoğlu ve Nebil Özgentürk oldu.
Turgay Başyayla, Niğde Gastronomi Festivali’nde sahle aldı
17 Ekim 2025 Cuma - 23:56 Turgay Başyayla, Niğde Gastronomi Festivali’nde sahle aldı Niğde’de Türk Halk Müziği’nin sevilen sanatçılarından Turgay Başyayla, 5. Niğde Gastronomi Festivali kapsamında sahne aldı. Niğde Valiliği, Niğde Belediyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ve Niğde Gastro Derneği iş birliğiyle düzenlenen festivalin açılış gününde gerçekleştirilen konser, vatandaşların yoğun ilgisiyle renkli görüntülere sahne oldu. Festival alanını dolduran binlerce kişi, Başyayla’nın seslendirdiği birbirinden güzel türkülerle unutulmaz bir gece yaşadı. Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, Turgay Başyayla’ya festivale katılımından dolayı teşekkür ederek yöresel ürünlerden oluşan bir hediye paketi takdim etti. Başkan Özdemir, "7 gün sürecek festivalimizin 5’incisini gerçekleştiriyoruz. Sizlerin ilgisi çok önemli. 200’ün üzerinde standımız var, hepsi doldu. Buraya gelen esnaflarımıza teşekkür ediyorum; onların destekleriyle bu festivaller düzenleniyor. 10 farklı ülkeden gelen şeflerimiz, burada Niğde’mizin yemeklerini yapacak. Her akşam birbirinden değerli sanatçılarımızla bu alanda güzel vakit geçireceğiz" dedi. Niğde’nin üretim gücüne ve mutfak kültürüne övgüde bulunan Başyayla, "Bizim hanım pek sever böyle organik, doğal olan ürünleri. Ben de Anadolu’dan taşıyorum ona. Üç tane ufaklığımız var ve onları memleketin en güzel ürünleriyle, doğal lezzetlerle büyütmeye çalışıyoruz. Niğde bunun tam yeri. Dünya bir ev olsaydı mutfağı Antep olurdu derler ama böyle bir mutfağa da böyle bir gıda deposu ve üreten insanlar lazım. Her şeyin en güzelini sizler yapıyorsunuz. Tarımda, turizmde, artık her alanda söz sahibi Niğde" dedi.
Elazığ’da "28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları" başladı
17 Ekim 2025 Cuma - 22:57 Elazığ’da "28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları" başladı Elazığ’da "Altaylar’dan Hazar’a" temasıyla, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib anısına Elazığ Belediyesi ve Elazığ Valiliği ev sahipliğinde düzenlenen 28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları coşkulu bir açılışla başladı. Elazığ Belediyesi ve Elazığ Valiliği ev sahipliğinde düzenlenen, edebiyat dünyasının önemli buluşmalarından olan 28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları coşkulu bir açılışla başladı. Etkinlik, Cumhuriyet Meydanı’nda Elazığ Belediye Mehteran Takımı’nın gösterisiyle başladı. Gösterinin ardından şairler, sanatçılar, protokol üyeleri ve vatandaşların katılımıyla Kültürpark’a kadar kortej yürüyüşü gerçekleştirildi. Bu yıl "Altaylar’dan Hazar’a" temasıyla ve Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib anısına düzenlenen etkinlik, Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi’nde devam ediyor. Vali Numan Hatipoğlu, "1992’de başlayan ve kesintisiz olarak sadece pandemi döneminin dışında yapılamamış, ülkemizin en uzun soluklu şiir ve şairlerin buluşma etkinliğidir. Elazığ’da edebiyata gönül veren insanların ne kadar uzak görüştüğü ve geleceğe umutla bakan insanlar olduğunu görüyoruz. Demir perdenin henüz yeni kalktığı bir dönemde Türk dünyasını bir araya getirecek, şahitleri bir araya getirecek bir şiir edildiği yapmak için ne kadar güzel bir bakış açısının olduğunu bize bir kez daha gösteriyoruz. Bir yıl önce söylenseydik ki Sovyetler yıkılacak, hiçbirimiz buna inanmazdık. Ancak biz demir perdenin arkasında, Yugoslavya’nın içerisinde, dünyanın çeşitli coğrafyalarında sadece esir Türklerin varlığını biliyoruz. Demir perdenin kalktığı andan itibaren Azerbaycan, Türkistan, Kazakistan, Özbekistan ve yine Türkmenistan bağımsızlığına kavuştuğunda biz kardeşlerimizin var olduğunu öğreniyoruz. Şükürler olsun, bugün Türk dünyası artık geçmişte tek bağımsız devlet diyoruz. Ama bugün cumhurbaşkanımızın ve Türk devletlerinin başındaki liderlerin riyasetiyle, ferasetiyle dünyanın belki de gelecekte en önemli birliklerinden uluslararası yapılarından birisi haline dönüştü. Huzurlarınızda bu muazzam etkinliği hep birlikte yapıyor olmaktan dolayı bugün mutluluğu tekrar ifade ediyorum" dedi. Elazığ’ın binlerce yıllık tarihiyle kültür, sanat ve medeniyetlerin beşiği olduğunu vurgulayan Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları, "Binlerce yıllık mazisiyle kültür-sanat-edebiyat, tarih ve medeniyetler beşiği Elazığ’ımıza hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bugün büyük bir heyecanla Hazar Şiir Akşamları’nın 28’incisini gerçekleştiriyor olmanın mutluluğunu ve gururunu paylaşıyoruz. Bugün, Türk Dünyası’nın kadim coğrafyası Orta Asya’nın kutlu rüzgarı aziz şehrimizde esiyor. Tarihimizin, kültürümüzün ve gönül birliğimizin sesi Harput’un taşında, Hazar Gölü’nün sükutunda yankılanıyor. Bin yıl önce kaleme aldığı Kutadgu Bilig adlı eserinde insanı bilgiyle, ahlakla, erdemle yücelten yolu gösteren büyük düşünürü saygıyla anıyoruz. Onun öğretileri yarınlarımıza da ışık olacaktır. Büyük düşünür diyor ki ‘Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile belli olur’ işte bugün burada bu düsturla kelamın üstatlarını dinleyeceğiz" şeklinde konuştu.