KÜLTÜR SANAT
Dünya halıları bu koleksiyonda 23 Aralık 2025 Salı - 09:15:29 Samsun’da görev yapan bir öğretmen, 25 farklı ülkeden topladığı 150 duvar halısından oluşan koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Müzik öğretmeni olarak görev yapan Seçkin Esen (55), şimdiye kadar edindiği kazanımını farklı bir amaç uğrunda kullanıyor. Dünyanın birçok kıtasına giderek kültürel değeri olan duvar halılarını toplayan Esen, 25 farklı ülkeden onlarca halı satın aldı. Halıları koleksiyon hâline getiren Seçkin Esen, yurt içi ve yurt dışından topladığı 150 halıdan 40’ına hikâye yazarak proje oluşturdu. Geçen yıl 120 halısını Mersin’de sergileyen Esen, koleksiyonuna dünyadan birçok halı daha ekledi. Esen ayrıca göz bebeği olarak gördüğü halıların satılık olmadığını ancak sürekli olarak koleksiyonunu genişlettiğini sözlerine ekledi. Müzik Öğretmeni Seçkin Esen, "Koleksiyonumuzu imkânlar dâhilinde genişletmeye çalıştık. Yine yurt dışından bulduk, yurt içinden bulduk, yurt dışından gelenleri bulduk ve koleksiyonumuz genişledi. 25 tane daha koleksiyonumuza halı kattık. 150’ye yakın halımız var. Çok değerli duvar halılarımız mevcut. Bu halıları ülkemize yakışan bir şekilde sergiye çıkaracağız. Koleksiyonu gelecek kuşaklara aktarılacak bir miras olarak değerlendiriyoruz. Yani bir araba olsa, ev olsa, tarla olsa değer verebiliriz. Bizim için ülkemizde böyle bir çeşitliliğin olması, böyle bir koleksiyonun olması her şeyden daha değerli" dedi. "Japonya’dan Almanya’ya, Çin’den İspanya’ya birçok ülkenin halısı bu koleksiyonda" Doğudan başlayarak birçok kıtadan o yöreye ait duvar halılarını topladığını dile getiren Esen, "Halı koleksiyonuna doğudan başladık biz. Öncelikle Türk cumhuriyetlerinden, Çin’den, Japonya’dan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan oralardan duvar halıları aldık. Daha sonra İran, Irak kısmından aldık. Savaştan önce gittiğimizde Ukrayna’dan aldık. İtalya’dan var, İspanya’dan var, Hindistan’dan var, Almanya’dan var. Yaklaşık 25 ülkeden halı topladık. Koleksiyondaki halılarda değişik güzellikte ve ender olan halılar var. Türkmenistan’dan ipek dokuma halılar ender halılardır. Bizi bilenler çeşitli ülkelerden önce halının fotoğrafını atıyor. Kriterlerimize uyuyor mu, ender mi bunlara bakıp sonra da gidip alıyoruz" diye konuştu. "Koleksiyondaki tüm halılar benim göz bebeğim" Tüm halılarını göz bebeği olarak gördüğünü de sözlerine ekleyen Esen, "Tüm halılar benim göz bebeğim. Oğlum da tüm bu eserlere, mirasıma sahip çıkacak" dedi. Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda lisans, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde de yüksek lisans yapan Seçkin Esen, en büyük hobisinin duvar halılarını izlemek olduğunu sözlerine ekledi.
22 Aralık 2025 Pazartesi - 18:28 Başkan Altay: "Tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek" Konya Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Hatay Habib-i Neccar Camisi’nin aslına uygun olarak restorasyonunu tamamlayarak yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir, depremde büyük oranda yıkılan Anadolu’nun ilk camisi kabul edilen Habib-i Neccar Camisi’nde titizlikle yürüttüğü ihya çalışmalarını tamamlayarak tarihi camiyi yeniden ibadete hazır hale getirdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 27 Aralık Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılacak Habib-i Neccar Camisi’nde Konya basınıyla birlikte incelemelerde bulundu. Tarihi camide yürüttükleri titiz çalışmaları anlatan Başkan Altay, depremin ilk anlarından itibaren Konya Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin yürüttüğü çalışmalar ile tüm Konya halkının yaptığı yardımlardan bahsetti. "Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatları yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu" Konya’nın ilk andan itibaren Hatay’la bir kardeşlik köprüsü kurduğunu kaydeden Başkan Altay, "Konyalılar biz ne istemişsek birin yerine adeta iki gönderdiler. Biz de bu koordinasyonu sağladık. Gelinen noktada asrın felaketinden sonra 11 ilimizde devletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok yoğun bir çalışma yürütüyor. Hatay da yıkımın en fazla olduğu şehirlerden birisiydi. Bugün kule vinçlerden adeta gökyüzünün görülmediği şantiyelerde günde 550 daire hak sahiplerine imal ediliyor. İnşallah cumartesi günü Cumhurbaşkanımız Hatay’da 455 bininci konutun anahtar teslim törenini ve çeşitli açılışları gerçekleştirecek. Söylemek kolay geliyor ama Avrupa’da birçok ülke büyüklüğündeki bu inşaatı yapmak ancak büyük ve güçlü bir ülkeye nasip olurdu. Ülkemizin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Cumhurbaşkanımıza deprem bölgesindeki faaliyetlerden dolayı teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu işin kahramanlarından birisi de değerli hemşehrimiz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum 11 ilde de çok müthiş bir çalışma yürüterek bütün şehirleri tekrar ayağa kaldırıyor" dedi. Cami aslına uygun olarak restore edildi Depremden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Habib-i Neccar Camisi’nin yapılmasının Konyalılara yakışacağı sözünü Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ilettiğini, kendilerinin de bunu görev addettiğini ve hemen çalışmalara başladıklarını vurgulayan Başkan Altay, sözlerine şöyle devam etti: "Burada iki yıldan fazla süredir yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bugün artık sonuna geldik, inşallah cumartesi günü de fiilen açılışını Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yapmayı planlıyoruz. Burada büyük bir yıkıntı vardı. Kubbe tamamen göçmüştü, minare ortadan kalkmıştı. Öncelikle titizlikle yıkılan molozlar temizlendi ve taşlar numaralandırıldı. Sonra özellikle kıbledeki duvarın tekrar kullanılması için şakülüne getirilme çalışmaları yürütüldü, bir takviye süreci yapıldı. Sonra diğer duvarlar ayağa kaldırıldı ve en önemlisi de ahşap kirişler üzerine ahşap bir kubbe inşa ettik. Sonra aslına uygun bir şekilde tamamlanması için o kubbe içeriden sıvandı, dışarıdan da kurşunla kaplandı. Caminin içinde üç noktada depremin izlerini ifade edecek küçük ayrıntılar bırakıldı ve tezyinat işleri de aslına uygun elimizdeki röleveye göre tamamlanmış oldu. Bugün temizliği yapılarak, camimiz ibadete hazır hale geldi." "Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, Konyalılara nasip oldu" Başkan Altay, caminin simgesi olan minarenin de yine aslına uygun bir şekilde restorasyonunun tamamlandığını belirterek, "En son ahşap külahı da üzerine konularak, süreç tamamlanmış oldu. Bahçedeki düzenlemeler, şadırvan da Büyükşehir Belediyemiz tarafından gerçekleştirildi. Sol taraftaki evler ve arka taraftaki çarşı da Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından tamamlanmış oldu. Bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanımıza da çok teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle birlikte süreci beraber yürüttük. Bugün gelinen noktada 6 Şubat’ta başlayan Konya-Hatay kardeşliğinin ilelebet sürecek bir nişanesine hep birlikte şahitlik etmiş oluyoruz. Burayı kim ziyarete gelirse, tarihin tozlu sayfalarını kim açarsa Konya’nın Hatay’da yaptıklarını ve Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonunu görecek. Bu cami sıradan bir cami değil, sadece Hatay’ın simgesi değil, Anadolu’nun ilk camisi. Burayı restore etmek de herkese nasip olmazdı, bu Konyalılara nasip oldu. Ne kadar şükretsek ne kadar hamd etsek azdır" ifadelerini kullandı. "Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır" Süreçte destek olan herkese teşekkürlerini ileten Başkan Altay, "Deprem sürecinde bize desteğini hiç esirgemeyen Valimizin liderliğinde kamu kurumlarımıza, ilçe belediye başkanlarımıza, AK Parti İl Başkanımıza, odalarımıza, Konya’nın her bir ferdine teşekkür ediyorum. Burada hep birlikte büyük bir başarı hikayesi yazmıştık, bunun son noktasını da yine hep birlikte koyuyoruz. İnşallah insanlık sürdüğü sürece bu cami de insanlığa hizmet edecek. Burada edilen her ibadetten Konya’da yaşayan 2 milyon 300 binin hanesine bir şey yazılacaktır, buna inanıyorum. Bu sadaka-i cariyeyi hep birlikte gerçekleştirmiş olduk. Müteahhidimize, bilim heyetimize de teşekkür ediyorum, çok zor zahmetli bir işti, meşakkatli bir süreçti ama Konya’ya yakışır bir işi gerçekleştirdiler" açıklamasında bulundu. "Birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum" Başkan Altay, Habib-i Neccar Camisi’nin sadece Hatay’ın bir simgesi değil, Türkiye’nin bir simgesi olduğunu dile getirerek, "Aslında depremin izlerinin silindiğinin temel göstergelerinden birisi de buradaki caminin ibadete açılıyor olması. Artık hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Gördüğünüz gibi etrafta çarşılar da yeniden inşa ediliyor. Konutlar tamamlanmak üzere. İnşallah Hatay’da ve depremin etkilediği 11 ilimizde hayat bu yıldan itibaren normale dönmeye başlayacak ve buradaki insanlar normal yaşamlarına dönmüş olacak. Ben bu süreçte büyük birlik ve beraberlik gösteren Türk milletine teşekkür ediyorum. Ancak biz bu işin hakkından gelebilirdik. Birlik beraberlik içerisinde bu süreci de layıkıyla tamamlamış olduk" sözleriyle konuşmasını tamamladı. Hatay’ın sembol yapısını ayağa kaldıran Başkan Altay’a teşekkür etti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da devletin depremin ağır hasarlarını ortadan kaldırmak için hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yoğun bir gayret sarf ettiğini söyledi. Başkan Altay’ın da taşın altına elini koymayı bilen belediye başkanı olduğunu kaydeden Yazgılı, "O günlerde ‘burayı ben yapmak istiyorum’ dedi ve yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a çok teşekkür ediyoruz. Böyle kadim bir yapıyı, Hatay’ın sembol yapısını Konya Büyükşehir Belediyesi olarak ayağa kaldırdılar. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. En kısa zamanda Hatay’ımız eski, güzel günlerine kavuşacak Allah’ın izniyle. Belediyelerimiz de bakanlıklarımız da topyekûn bir çalışma içerisindeyiz. Tüm arkadaşlarımız her gün burada. Hatay’ın o eski günlerine geri dönmesi için ellerinden gelen çabayı sarf ediyorlar. Bu çabayı sarf eden herkese gönülden teşekkür ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Yunan işgalinin izleri hala Ertuğrulgazi Türbesi’nde duruyor
14 Ekim 2025 Salı - 12:01 Yunan işgalinin izleri hala Ertuğrulgazi Türbesi’nde duruyor Osmanlı Devletinin kurucusu Osmangazi’nin babası Kayı Aşireti lideri Ertuğrul Gazi’nin türbesinde kurşun izleri günümüze kadar gelmesinde şaşkınlık gösterdi. O yıllar 12 bin olan Bilecik nüfusu işgal sonrası 4 bine kadar geriledi. Osmanlı Devletinin kurucusu Osmangazi’nin babası Kayı Aşireti lideri Ertuğrul Gazi’nin türbesini bu aya kadar 2 milyon kişi ziyaret etti. Ziyaretçiler en çok Yunan işgali sırasında sıkılan kurşun izleri günümüze kadar gelmesinde şaşkınlık gösterirken, izler gelecek nesillere aktarmak adına korunuyor. O yıllar 12 bin olan Bilecik nüfusu işgal sonrası 4 bine kadar gerilerken, Türkiye’de 700 bine yakın kayıp oldu. Türbeye yurt dışından en çok Pakistanlılar ilgi gösteriyor Osmanlı Devletinin kurulduğu topraklar olan Bilecik’in Söğüt ilçesinde Ertuğrul Gazi eşi Halime Hatun, oğlu Savcı Bey ile 19 makam kabrinin yanı sıra Osman Gazi’nin naaşının ilk defin yeri olan muvakkaten kabrinin yer aldığı türbeden ziyaretçi eksik olmuyor. Bilecik Valiliği ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında imzalanan protokol kapsamında Mayıs 2017’den itibaren Söğüt Jandarma Ulaştırma Eğitim Merkezi Komutanlığından 14 uzman erbaşın alp kıyafetiyle saygı nöbeti tuttuğu türbeye yurt dışından en çok Pakistanlılar ilgi gösteriyor. Diriliş Ertuğrul ve Kuruluş Osman dizilerinin birçok ülkede yayınlanması türbeye ilgiyi arttırırken, ziyaretçiler arasında Hindistan, Malezya, Endonezya, Afrika, Orta Asya Türk devletleri, Azerbaycan, Kuveyt, Dubai gibi ülkelerden gelenler çoğunlukta yer alıyor. "Pakistan, Hindistan ve birçok Arap ülkesi, Avrupa’da yaşayan birçok soydaşımızla ziyarete geliyor" 9 ayda 2 milyon kişi ziyaret ettiğini anlatan türbe görevlisi Belgin Özkan, "Ertuğrul Gazi türbemiz, dönemi anlatan dizilerle birlikte son yıllarda en çok ziyaretçi alan ziyaretgahlarımızdan birisi oldu. Bu aya kadar 2 milyon kişiye aşkın ziyaretçi ağırladık. Burada, Osmanlı’nın kuruluş yeri olarak özellikle birçok kişinin ziyaretini burada yapmasına vesile oldu dizi. Dizinin sayesinde aynı zamanda yurt dışından da birçok ziyaretçi akınına uğradı. Özellikle Pakistan, Hindistan ve birçok Arap ülkesi, Avrupa’da yaşayan birçok soydaşımızla yine Müslüman ülkelerden gelen ziyaretçiyi burada dizi sayesinde ağırlıyoruz. Tabii Alplerimizin kostümle burada görev yapması, onlara gerçeği yansıtan bir heyecan uyandırıyor. Bu da bizim türbemize olan ilgiyi arttırıyor" dedi. "Yunan işgalinde atılan kurşun izleri hâlâ cam kepenklerinde" Türbedeki kurşun izlerinden bahseden Belgin Özkan, "Yunan işgalinde Bilecik ve Söğüt olarak işgal sırasında en çok darp edilen yerlerden ilçelerimizden birisiydi. İşgal sırasında Söğüt yakılıp yıkılırken türbeye de zarar vermişler. Kurtuluş Savaşı’nda, Yunan işgalinde atılan kurşun izleri hâlâ cam kepenklerinde burada ziyaret yerimizde gelecek nesillere aktarmak adına duruyor" dedi.
Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı
14 Ekim 2025 Salı - 11:55 Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı Türkiye’nin turizm başkenti Kuşadası’nda bu yıl 5’inci kez düzenlenen Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı. Mermer blokların ‘adalet’ temasıyla şekilleneceği sempozyuma aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkeden 9 heykeltıraş katılıyor. Kuşadası Belediyesi ve Mehmet Nuri Göçen Vakfı (MN Göçen Vakfı) iş birliği ve Marmara Adalar Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen 5’inci Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı. Bu yıl, adalet temasıyla gerçekleşecek olan sempozyumun açılışı nedeniyle Kuştur Mevkii’nde bulunan eski deve güreşi alanında tören yapıldı. Törene Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, Mehmet Nuri Göçen Vakfı temsilcisi Ebru Gökçe, Neopolis Heykel Sempozyumu Küratörü Hakan Şengönül, belediye başkan yardımcıları, belediye meclis üyeleri, siyasi partilerin temsilcileri ile sanatseverler katıldı. Törende konuşan Kuşadası belediye Başkanı Ömer Günel, "Heykel sempozyumunu bu yıl da düzenlemekten mutluluk duyuyoruz. Amacımız kültür ve turizm başkenti olan Kuşadası’nı sokakta da sanatla buluşturmak. Kuşadası sanatla iç içe büyüyen bir turizm kenti olma yolunda hızla ilerliyor. Bu yıl sempozyumun temasını adalet olarak belirledik. Adalet ve bağımsız yargı herkese lazım. Bunu her geçen gün görüyoruz. Dünyanın birçok ülkesinden sempozyuma katılmak için heykeltıraşlar müracaat etti. Sempozyum için alana 30 ton mermer getirildi. Bu konuda bize destek olan Marmara Adalar Belediye Başkanı Aydın Dinçer’e de çok teşekkür ederim. Heykeltıraşlarımız 1 ayda gördüğünüz mermer blokları sanat eserine dönüştürecekler. Daha sonra da Kuşadası’nın uygun alanlarında bu sanat eserleri sergilenecek. Sempozyum için belediyenin kasasından para çıkmıyor. Tüm masraflar sponsorlar tarafından karşılanıyor" diye konuştu. 5. Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu, konuşmaların ardından Başkan Ömer Günel, Mehmet Nuri Göçen Vakfı’nı temsilen Ebru Gökçe ve sempozyumun Küratörü Hakan Şengönül tarafından vurulan ilk sembolik çekiç darbesi ile başladı. Sempozyumda bu yıl Türkiye, Estonya, İran, İtalya, Japonya, Rusya, Ukrayna ve Bulgaristan’dan heykeltıraşlar yer alıyor. 14 Kasım’a kadar sürecek olan sempozyumda çocuklar için çeşitli atölyeler de düzenlenecek.
"Sanatta İslam, İslamda Sanat" uluslararası kongresi Atatürk Üniversitesinde başlıyor
14 Ekim 2025 Salı - 10:49 "Sanatta İslam, İslamda Sanat" uluslararası kongresi Atatürk Üniversitesinde başlıyor Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) iş birliğinde düzenlenen "Sanatta İslam, İslamda Sanat" Uluslararası Kongresi, yarın saat 9.30’da 100’ü aşkın yerli ve yabancı katılımcıyla başlıyor. Türkiye’nin farklı üniversitelerinden ilim insanlarının yanı sıra Fransa, İsveç, Malezya, Fas, İran, Azerbaycan, Bosna Hersek, Mısır, Katar ve Endonezya gibi birçok ülkeden seçkin sanatçı, araştırmacı ve akademisyenlerin yer alacağı kongrede, İslâm medeniyetinde sanatın düşünsel temelleri, günümüz sanat anlayışıyla ilişkisi ve çağdaş estetik tartışmaları ele alınacak. Kongrenin açılışında, IRCICA Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ile İslam Âlimleri Vakfı Başkanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu birer konuşma yapacak. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bünyamin Aydemir, kongreyle ilgili yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: "Rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun destek ve teşvikleriyle gerçekleştirdiğimiz bu kongre hem akademik bir toplantı niteliğinde olacak hem de sanatın İslam düşüncesindeki köklü yerini yeniden hatırlatmayı ve bugünle ve gelecekle ilişkisinin sorgulanmasını amaçlayan bir kültür buluşması olacaktır. IRCICA gibi önemli bir kurumla iş birliği içinde, sanatın barış, merhamet ve medeniyet dili olduğunu dünyaya bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Atatürk Üniversitesinden yükselen bu sesin uluslararası sanat ve düşünce çevrelerinde yankı bulacağına inanıyoruz." 15 ile 17 Ekim 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Kongre kapsamında sergiler ve konserler de düzenlenecek.
Yozgat’ta hem yöresel hem şifa deposu hem de damak tadı: Kuşburnu yemeği
14 Ekim 2025 Salı - 10:10 Yozgat’ta hem yöresel hem şifa deposu hem de damak tadı: Kuşburnu yemeği Yozgat’ın Çayıralan ilçesinde, kuşburnu marmelatı ve aşure malzemesiyle yapılan yöresel kuşburnu yemeği, farklı damak tadı ve C vitamini ile dikkat çekiyor. Yozgat’ın ormanlık alan içerisinde yer alan Çayıralan ilçesinde, doğada kendiliğinden yetişen kuşburnu meyvesi; marmelat, çay ve sirke yapılarak kullanımının yanında yemeği de yapılarak, özellikle kış aylarında soğuk algınlığı rahatsızlığından korunmak amaçlı tüketiliyor. Yüksek C vitamini içeriği ve sağlık açısından sayısız faydasıyla bilinen kuşburnu meyvesi, özellikle kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek, hastalıklara karşı korunmak için sıkça tercih ediliyor. Çayıralan ilçesinde yapılan yemeği yiyen iş adamı Süleyman Kandemir, "Yöresel kuşburnu aşı. Bunun bir karşılığındaki C vitamini bir kasa portakal, mandalina C vitaminine eşit. Çayıralan işi biliyor. Onun için kadınları da erkekleri de en az 80 yaşında olur. Ona göre tavsiye ederim. C vitamini vücudun en önemli enerji kaynağı" dedi. Çayıralan Emekçi Kadınlar Kooperatifi Başkanı Gülten Bulut da, kuşburnu yemeğinin kış aylarının vazgeçilmezi olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Yöremize ait kuşburnu yemeğimiz. Bizim düğünlerimizde, özel günlerimizde, misafirlerimize en güzel ikramlarımızdan yöresel bir yiyeceğimiz. Kuşburnu yemeğimizi de marmelat kaynattığımız gibi çekirdeğinden, tüyünden arındırdıktan sonra haşlamış olduğumuz yerli yarma, nohut, fasulye ve siyah üzüm koyarak yaparız. Haşlanmış nohut, fasulye ve yarma haşlandıktan sonra katarız ve böyle kıvamlı bir şekilde kuşburnu yemeği olur. Çok faydalıdır, şifalıdır. Antioksidan özelliği çok yüksektir. Bağışıklığı destekler. Bizim olmazsa olmaz yemeklerimizden, yöresel yemeklerimizden birisi. Özellikle düğünlerimizde, yaz günleri yapıp dolaba koyup her akşam bir kase yediğiniz zaman hem serinletir hem de şifalı bir yiyeceğimiz."
2025 Beyhan Eczacıbaşı Ödülü Koray Avcı Çakman’ın oldu
14 Ekim 2025 Salı - 10:09 2025 Beyhan Eczacıbaşı Ödülü Koray Avcı Çakman’ın oldu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı tarafından bu yıl üçüncü kez verilen Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü’nün sahibi belli oldu. ’Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ kitabıyla Koray Avcı Çakman bu yılki ödüle layık görüldü. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı tarafından, kadın yazarların ilkgençlik edebiyatındaki üretimlerini desteklemek ve edebiyatta fırsat eşitliğini teşvik etmek amacıyla hayata geçirilen Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü bu yıl üçüncü kez sahibini buldu. 2025 ödülünün kazananı, ’Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ adlı kitabıyla Koray Avcı Çakman oldu. Çakman, aynı zamanda 75 bin TL tutarındaki para ödülünün de sahibi oldu. 13 Ekim’de İstanbul Modern’de düzenlenen törende, açılış konuşmasını Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı yaptı. Bugünün dünyasının belirsizliklerle dolu olduğunu ama gençlerin hayal gücünün, daima geleceğe dair umut verdiğini belirten Bülent Eczacıbaşı, "Onlara sunulan her özgün hikâye, gençlerin kişisel yolculukları kadar yarının toplumunu da şekillendiriyor. Ve kendi kültürümüzden, kendi sesimizden çıkan eserler, gençlerimize okuma alışkanlığı kazandırmanın yanı sıra daha adil, daha üretici ve daha umut dolu bir dünyanın mümkün olduğuna dair güven aşılıyor. Bu ödülün kadın yazarlara adanmış olması ise ayrı bir anlam taşıyor. Kadın kalemlerin sesini daha gür duyurması, gençlerin edebiyatla kurduğu bağın çeşitlenmesine ve daha kapsayıcı bir gelecek vizyonunun gelişmesine katkı sağlıyor" dedi. Seçici Kurul Başkanı Prof. Dr. Jale Parla da Koray Çakman’ın ‘Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ kitabında öyküyü oyun teması ekseninde kurarken geleneksel/modern, doğal/yapay, aklın gücü/hayal gücü ikiliklerini ince bir mizahla karşı karşıya getirdiğini vurgulayarak, "En önemlisi de, insanın yapay zekayla gireceği oyunlarda oyunun kurallarının nasıl belirleneceği sorusunu yanıtsız bırakarak genç okurunu geleceği düşünmeye, hatta bu gelecek konusunda kaygı duymaya davet etmiş. İşte bu meseleyi bir büyüme deneyimine başarıyla yerleştirdiği için jürimiz bu yılın Beyhan Eczacıbaşı İlk Gençlik Edebiyat ödülünü oybirliğiyle Sayın Koray Avcı Çakman’a verdi" diye konuştu. Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü’nü kazanan Koray Avcı Çakman ise konuşmasında, ilkgençliğin çoğu zaman ‘çocukluğun bittiği, yetişkinliğin başlamadığı’ bir ara durak olarak görüldüğünü ifade ederek, "Oysa ben bunun tam tersine inanıyorum. İlkgençlik edebiyatı da bir ara alan değil; düşüncenin, hayalin ve kimliğin merkezidir. Gençler için yazmak, aslında gelecekle konuşmaktır. Bugün kurulan edebi bağ, yarının dünyasını şekillendirecek düşüncelerin tohumu olabilir" dedi. Bu yıl da Türkiye’nin önde gelen edebiyatçılarından oluşan seçici kurul; Prof. Dr. Jale Parla başkanlığında, Prof. Dr. Nüket Esen, Prof. Dr. Sibel Irzık, Müge İplikçi ve Asuman Kafaoğlu Büke’nin katılımıyla değerlendirmelerini yaptı. Kurul, ilkgençlik döneminin sorgulamalarını, üreticiliğini ve enerjisini yansıtan eserleri öncelikli olarak dikkate aldı.
Kartpostallık güzellik
14 Ekim 2025 Salı - 09:49 Kartpostallık güzellik Amasya’da Türkiye’nin en görkemli kaleleri arasında gösterilen Harşena Kalesi’nin sarp yamaçlarında bulunan 2 bin yıldan daha eski beş mağaranın kral mezarı olduğunu öğrenen şaşırıyor. Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları UNESCO dünya miras geçici listesinde bulunuyor. Dağın yüzeyinde beş kral mezarı Kıyısından Yeşilırmak Nehri’nin geçtiği kayalıklara oyulmuş mimarı yapısıyla dikkati çeken mağaralar Pontus Krallığı’nın kurucusu I. Mithridates Ktistes’den I. Pharnakes’e kadarki beş krala ait kaya mezarları olarak biliniyor. Milattan önce 333’ten milattan sonra 26’ya kadar Amasya’yı başkent olarak kullanan Pontus kralları için Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılan mezarların benzerlerinden Yeşilırmak Vadisi boyunca irili ufaklı 21 tane bulunuyor. Kaya mezarları içinde en çok dikkati 15 metre yükseklik, 8 metre genişlik ve 6 metre derinlikteki Büyük Kral Mezarı ile Kızlar Sarayı üzerinde yer alan birbirine çok yakın oyulmuş üçlü kral mezarı çekiyor. Bazı dönemlerde hapishane olarak kullanıldığı bilinen kaya mezarlara, kayalara oyulan taş merdivenlerle çıkılıyor. Mezarları görmek için dünyanın birçok yerinden ziyaretçilerin geldiğini belirten Amasya Turizm Derneği Başkanı Hicabi Bağçuvan, "Bu mağaralar 2 bin yıl öncesinde inşa edilmiş. İnsan eliyle yapılarak krallara mezar olmuş. Herkes gördüğünde, mezar olduğunu duyduğunda çok şaşırıyor" dedi. Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları’nın 2015 yılında UNESCO dünya miras geçici listesine alındığını hatırlatan Hicabi Bağçuvan, daimi listeye eklenmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü söyledi. Amasya’nın turizmde başarılı bir yaz dönemini geride bıraktığını anlatan Bağçuvan, tarihi şehrin sonbahar ve kış döneminde de görülmesi gereken kartpostallık güzelliğe bir büründüğünü vurguladı. Mağaraların mezar olduğunu duyan şaşırıyor Konya’dan Amasya’ya ziyaret için gelen Ömer Çelik de "Mağaraların kral mezarı olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Sakin bir şehir olan Amasya’ya ise hayran kaldım. Yaşanılacak bir yer. Buranın tarihi, doğası çok güzel" diye konuştu.
Diyarbakır’da ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler’ sergisine yoğun ilgi
14 Ekim 2025 Salı - 09:48 Diyarbakır’da ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler’ sergisine yoğun ilgi Diyarbakır’da 11-19 Ekim ’Türkiye Kültür Yolu Festivali’ kapsamında ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler Sergisi’ vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gördü. Hat sanatının üstadı olarak bilinen Hamid Aytaç’ın ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler Sergisi’ Sur ilçesi Paşa Hamamı’nda ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle devam ediyor. Sergi 11-19 Ekim 08.00 ile 19.00 saatleri arasında vatandaşlara açık olacak. Aytaç’ın öğrencileri tarafından yapılan eserlerin gösterildiği sergide 16 eser bulunurken, bu eserlerin 10 tanesinin orijinal, 6 tanesinin ise orijinalinden baskılı eser olduğu belirtildi. Sergi yetkilisi Barış Sarı, Diyarbakır’da yetişmiş hat sanatının tanıtımında önemli bir yere sahip olan Hamit Aytaç’ın sergisini yönetmekten büyük sevinç duyduğunu söyledi. Sarı, "Sergide 10’u orijinal, 6’sı baskı olmak üzere toplam 16 eser yer alıyor. Bu eserler, Hamit Aytaç’ın izinden giden öğrencileri ve talebeleri tarafından kaleme alınmış. Sergi, 11-19 Ekim tarihleri arasında her gün sabah 08.00’dan akşam 19.00’a kadar vatandaşların ziyaretine açık" dedi. Ziyaretçilerden Hamit Özhan, Hamit Aytaç sergisi için geldiklerini söyledi. Özhan, "Gerçekten çok güzel bir sergi olmuş. Diyarbakır’da bu tür kültürel etkinliklerin artması ve bu faaliyetlerin devam etmesi çok önemli. Böyle bir şehre bu anlamda yapılan bu sergi bence çok yakışmış. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu
Adana’nın Sümela’sı ’Sin Manastırı’ turizme kazandırılmayı bekliyor
14 Ekim 2025 Salı - 09:33 Adana’nın Sümela’sı ’Sin Manastırı’ turizme kazandırılmayı bekliyor Adana’nın Kozan ilçesinde, sarp kayalara inşa edilmiş mimarisiyle Sümela’yı andıran Sin Manastırı turizme kazandırılmayı bekliyor. İlçeye bağlı Velicanlı Mahallesi’nden geçen Seyhan Nehri’nin ana kollarından Göksu Irmağı’nın doğu tarafında yer alan Sin Manastırı, görüntüsü ile Sümela Manastırı’na benzerliği ile dikkat çekiyor. Dağ yamacına oyulmuş 5 katlı şekilde görülen Sin Manastırı dron ile görüntülendi. Zaman zaman bölgeye gelen bazı şahıslar tarafından zarar verilen manastırın, koruma altına alınarak turizme kazandırılması isteniyor. 2018 yılında bölgede yapılan incelemede yapının üzerinde herhangi bir kitabe bulunmadığı, işçilik özelliklerine göre 10. ve 11. yüzyıllar arasında inşa edilmiş olabileceğini ortaya çıkan manastırla ilgili Velicanlı Mahallesi Muhtarı Hatice Akkaya, ilgililerden destek istedi. "Karadeniz’in Sümela’sından eksiği yok" Sin Manastırı’nın turizme kazandırılmasını isteyen muhtar Hatice Akkaya, manastırın yöre sakinleri arasında ’Sin Ağzı’ olarak bilindiğini söyledi. Akkaya "Yolu çok tehlikeli olduğu için bakanlığın tarafından buraya el atılmasını istiyoruz. Kozan Belediye Başkanımız da burası için elimizden tutarsa, Karadeniz’in Sümela Manastırı gibi ziyaretçi ağırlayacağına inanıyoruz. Karadeniz’in Sümela’sından eksiği yok, bakımsız ilgisiz buralar. Altında baraj var. Burası restore edilirse çok güzel bir yer çıkacak. Karadeniz’e nasıl her yıl milyonlar gidiyorsa buraya da gelecektir" dedi. Mahalle sakini Ali Yıldırım ise "Burası Sin Ağzı, Sin Manastırı olarak yeni tanınıyor. Burası çok güzel. Ben 50 yıldır burada yaşıyorum. Gelen giden oluyor ama zarar veriyorlar. Sin Manastırı’nı sökmeye, tahrip etmeye çalışıyorlar. Bir yol ihtiyacı var, buranın turizme kazandırılarak korunmasını istiyoruz" diye konuştu.