GENEL - 21 Ekim 2020 Çarşamba 11:37

Kurulmak istenen hindi çiftliğine iki mahalle halkı karşı çıktı

A
A
A
Kurulmak istenen hindi çiftliğine iki mahalle halkı karşı çıktı

Manisa’nın Kula ilçesine bağlı Kenger ve Yağbastı Mahalleleri arasında kalan Yaylak Mevkii’nde bir şahıs tarafından kurulması planlanan hindi çiftliğine, iki mahalle halkı karşı çıktı.

Manisa’nın Kula ilçesine bağlı Kenger ve Yağbastı Mahalleleri arasında kalan Yaylak Mevkii’nde bir şahıs tarafından kurulması planlanan hindi çiftliğine, iki mahalle halkı karşı çıktı. Çiftliğin yapılması durumunda iki mahallenin kullandığı su havzasının tam ortasında kalacağını iddia eden vatandaşlar, çiftliğin yapılacağı alanda ellerindeki dövizler ve bayraklar ile eylem yaptı.


Kula’ya bağlı kırsal Kenger ve Yağbastı Mahalleleri arasında kalan ve her iki mahallenin de su havzalarının bulunduğu Yaylak Mevkii’ne bir şahıs tarafından yapılması planlanan, bir dönemde yaklaşık 8 bin hindinin üretilmesi hedeflenen çiftliğe, iki mahalle halkı karşı çıktı. Girişimci şahsın 2019 yılında yaptığı çalışmaların son aşamaya geldiği hindi çiftliği için MASKİ’den onay alınma işleminin beklediğini öğrenen iki mahalle muhtarı, çiftliğin yapılmaması için imza kampanyası başlattı. İki mahalle halkından topladıkları imza ile ilgili birimlere ulaşan mahalle muhtarları, kurulmak istenen tesisin içme ve kullanma sularının temin edildiği alanda olduğu için, eylem planladı. Her iki mahalle halkının da katılımıyla geniş kapsamlı bir eylem gerçekleştiren mahalleli vatandaşlar, ellerindeki ‘Havama, suyuma dokunma’, ‘Kenger ve Yağbastı zehir olmasın’ gibi çeşitli dövizler ve Türk bayrakları ile eylem yaptı. Mahalle halkının eylem planında, Kula’ya bağlı Gökçeören Karakol Komutanlığı ekipleri de herhangi bir olumsuzluğa karşı hazır bekledi.



“İnsanların üretmesine, ekonomik olarak gelişmesine karşı değiliz"


İki mahalle halkı adına basın açıklaması yapan Milli Eğitim Bakanlığında Bakanlık Müfettişi olarak görev yapan Günay Ergün, çiftliğin kurulmak istenen alanda her iki mahallenin de su ihtiyacını karşılayan su havzalarının olduğunu belirterek, taban su seviyesinin yüzeye 2-3 metre arası derinlikte olduğunu söyledi. Bu alandan Kenger ve Yağbastı Mahalleleri’ne içme suyu temin edildiğini vurgulayan Günay Ergün, tesisin kurulması halinde çevre ve toplum sağlığının mutlaka olumsuz yönde etkileneceğini söyledi. Dünyada içme suyu miktarını artırmanın mümkün olmadığını da savunan Ergün, bu sebeple mevcut su kaynaklarının da kalitesini korumak zorunda olduklarını sözlerine ekledi. Son olarak tesisin yapılmaması için iki mahalle halının yanı sıra Kenger Kültür ve Dayanışma Derneği’nin de çalışmalarının sürdüğünü ifade eden Ergün, ‘ÇED gerekli değildir.’ Belgesine itiraz edildiğini, MASKİ’nin görüşü alınmadığı için MASKİ nezdinde de itiraz edildiğini ve Kula Belediye Başkanlığı’na ruhsat verilmemesi yönünde girişimde bulunduklarını aktardı.


Devlet memuru olarak Yağbastı Mahallesi’nden ayrıldıktan sonra hafta sonlarını doğup büyüdüğü Yağbastı Mahallesi’nde geçirmek için her hafta mahalleye geldiklerini dile getiren Günay Ergün, bu tesisin yapılması halinde mevcut su kaynaklarının kirleneceğini savundu. Yaz aylarında mevcut suyun zaman zaman kesildiğini, iki mahalle halkına yetmediğini de sözlerine ekleyen Ergün, "Ben Kula Ziraat Odası’na kayıtlıyım. Amatörce Yağbastı Mahallesi’nde çiftçilik yapmaktayım. Eşim de emekli öğretmen. Hafta sonlarını çoğunlukla Yağbastı’da geçirmekteyiz. Bunun sebebi ise insan sağlığı gün geçtikçe önem kazanmakta ve hastalıklar giderek artmakta. Ne kadar çok zamanımızı temiz havanın ve temiz suyun olduğu ortamda geçirebilirsek bizim için kârdır düşüncesiyle eşimle birlikte hafta sonlarını hep köyümüzde geçirmeye çalışıyoruz. Ben içerisinde bulunduğumuz havzadan köyümüze, köyün kendi imkanları ile götürdüğü suyu kullanmaktayız. Bu su, normal sulardan farklı olarak tamamen doğal sudur. İçilebilir ve kullanabilir sular olduğu için bunu kullanmaktan mutluluk ve haz duyuyoruz., ayrıca sağlık için de bunu öneriyoruz. Dünya su kaynakları da giderek azalmakta. Bunun için dünya çapında su için savaş dahi çıkıyor. Böyle bir dönemde zaten kıt olan su kaynaklarını korumak büyük önem arz etmekte. İçinde bulunduğumuz bu havzada Kenger ve Yağbastı Mahallelerinin suları yer almaktadır. Bu iki mahallenin sularının arası 60-70 metre civarındadır. Bu alana dönemde yaklaşık 8 bin civarında yetişecek hindi çiftliği kurulmak isteniyor. İki mahalle halkı olarak da bu çiftliğin kurulmasına karşı değil, ancak suların kirlenmesine karşı. Suyun ve toprağın temiz kalması artık günümüzde tarımla uğraşan bilim insanlarının ve ziraat mühendislerinin en çok önemsediği konulardan bir tanesidir. Hal böyleyken iki mahallenin içme suyu olarak kullandığı su kaynaklarının başına dönemde 8 bin hindinin yetiştirileceği bir çiftliğin kurulması, bu hindilerin zaman zaman aşılanması, ilaçlanması, bu hindilerin ölülerinin ve dışkılarının çevrede bu suları kirleteceğinden iki mahalle halkı bu çiftliğin bu alana kurulmasına tamamen karşıdır. Biz de bu anlamda boş zamanımızı bu mahallede değerlendirdiğimiz için eşim ve ben kamu görevlisi olarak bizler de karşıyız. Kesinlikle insanların üretmesine, ekonomik olarak gelişmesine ve ya ülkenin ekonomisine katkı sağlamasına karşı değiliz. Sadece sularımızın kirlenmesine, sağlığımızın tehlikeye girmesine karşıyız. Bu alanda kurulması planlanan çiftlik, sularımızı yüzeysel olarak kirleteceği kesindir. Müteşebbis bu hindi çiftliğini daha uygun bir alana isterse kurabilir. Ama burada iki mahalle halkı bu çiftliğin kurulmaması için büyük bir mücadelenin içine girmiştir ve bu mücadeleyi de sonuna kadar sürdürecektir.” ifadelerini kullandı.


Çiftliğin kurulması planlanan alanda bulunan su havzalarından başka su kullanamadıklarını belirten Günay Ergün’ün eşi emekli öğretmen Ayşe Ergün ise, “Bizler bu alanda hindi çiftliği kurulmasını istemiyoruz. Bunun sebebi ise çevreye zarar vermesinden dolayıdır. Her şeyden önce iki mahallenin su havzası bu çiftliğin tam ortasında kalacak. Bu çiftlikte kullanılacak kimyasal ilaçlar olsun, çiftliğin atıkları ve bu çiftlikten çıkacak telef olan hayvanlardan dolayı bu su havzası kirlenecek. Bir de burada sondaj çıkarılacak bizim sularımız tamamen kesilecek belki de. Kesilmese bile sularımız kirlenecek. Bu da insan sağlığını tehdit edecek. İnsanlarımız rahat rahat bu suyu içemeyecek. Zaten köyümüzde su var fakat yaz aylarında sürekli sular kesiliyor. Doğru düzgün insanlar su kullanamıyor. Bu su da kirlenirse insanlar ne içecek? Sık sık kesilen suyumuz da doğru düzgün içmeye uygun değil. Hem kum çıkıyor, hem çok kireçli hem de değişik bir kokusu var. İnsanlar o yüzden çeşme sularını içmiyor ve kullanmıyor. Gerek yemek yapmak için, gerek içmek için gerekse temizlik için biz bu su kaynaklarından çıkan suları kullanıyoruz. Diğer suyu hiç kullanmıyoruz desek yeridir. O sebeple bu su kaynağımızın da hindi çiftliği ile kirlenmesini istemiyoruz ve buna karşıyız” dedi.


Yağbastı Mahallesi sakinlerinden Gülay Gökdemir, “Ben Yağbastı Mahallesi’ndenim. Suyumuzun kirlenmesini istemiyoruz. Bu çiftliğin buraya kurulmasını istemiyoruz. Eğer kurulursa sularımız kirlenecek. İki mahalle halkı olarak hepimiz karşıyız” dedi.



“Çiftliğin kurulmasına karşı değiliz, fakat bu alana kurulursa sağlığımız tehlikeye girecek”


Bir şahıs tarafından kurulması planlanan hindi çiftliğinin kurulmasına kesinlikle karşı olmadıklarını dile getiren Yağbastı Mahalle Muhtarı Erdoğan Gökdemir, çiftliğin başka bir alana kurulmasını istediklerini söyledi. Çiftliğin eylem yaptıkları alana kurulması halinde mevcut su kaynaklarının kirleneceğini, taban su seviyesinin yüksekte olması sebebiyle insan sağlığını doğrudan tehdit edeceğini de sözlerine ekleyen Muhtar Gökdemir, "Bizim Yağbastı ve Kenger Mahallemizin suları, bu bölgeden gidiyor. Burada kurulması planlanan tesisin hindilerin dışkıları, telefleri, kimyasal maddeleri bizim suyumuza çok yakın. Yüzeysel olarak 1 buçuk 3 metreye yakınlık olduğundan ve bu suya pislik bulaşacağından dolayı biz halk olarak tedirginiz. Bizim bu konu hakkında haberimiz olunca mahalle halkımızdan imza topladık ve bunu Kula Kaymakamlığı’na, Manisa Valiliği’ne, MASKİ’ye ve İl Sağlık Müdürlüğüne gönderdik. Biz buralardan şöyle bir yanıt aldık. Buraya tesisi kurmayı planlayan şahıs 2019 yılında müracaat yaptığı için, onay belgelerinin hepsini almış. Bir tek şuanda MASKİ’den onay alamadığı bilgisini öğrenince bu şekilde bir girişimde bulunduk. Kesinlikle bu çiftliğin bu bölgede kurulup bizlerin, içme suyuna karışacak olan pislik ve gübre gibi atıkların karışmaması için bu tesisi burada istemediğimizi belirttik. Bu durumdan mahalleli vatandaşlarımız da tedirgin. Zaten sularımız yetersiz geliyor. Mahalle’ye bağlı yapılaşmaların da mesafesi çok uzun. Başka bir yerden su bulabileceğimiz durumumuz da yok. 2017 yılında Yağbastı Mahallesi’nde su çalışması yaptırdık. 220 metre kadar derinliğe indik, fakat su bulamadık. Yani elimizde tek kullanabileceğimiz suyumuz bu. Bunun da dış etkenler ile kirletilmesine kesinlikle karşıyız. Bu girişimde bulunan şahsı yakından da tanıyoruz. Eğer böyle bir tesis kuracaksa, kendine ait daha geniş yerleri var. Buralarda bir çalışma yapsın. Bu bölge halkı olarak biz kesinlikle bu duruma karşıyız, gereken tüm çalışmaları da yapmaya devam edeceğiz. Buradan yetkililere de sesleniyoruz. Yetkililerin bizlere yardımcı olmasını bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”