EKONOMİ - 25 Aralık 2025 Perşembe 12:32

Dünyaca ünlü Manisa Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü AB tesciline gün sayıyor

A
A
A
Dünyaca ünlü Manisa Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü AB tesciline gün sayıyor

Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap, Manisa’nın dünyaca ünlü Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü için 2022 yılında Avrupa Birliğine yaptıkları tescil başvurusunda son aşamaya gelindiğini açıkladı. Özkasap ayrıca askı AB Tescili aldıktan sonra bir ilki gerçekleştirerek İngiltere’de coğrafi işaret almak için başvuruda bulunacaklarını söyledi.


Manisa’nın dünyaca ünlü Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü’nün Avrupa Birliği coğrafi işaret tescili için geri sayım başladı. Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap, 2022 yılında yapılan AB tescil başvurusunda son aşama olan 3 aylık askı sürecinin başladığını açıklarken, AB Tescilinin hemen ardından İngiltere’de coğrafi işaret almak için başvuruda bulunacaklarını açıkladı.


Askı sürecinin tamamlanmasının ardından Manisa Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü AB tescili alan Manisa’nın Mesir Macunu ve Kırkağaç Kavunundan sonra 3’üncü, Türkiye’nin ise 45’inci ürünü olacağı öğrenildi.



"İngiltere bir ilk olacak"


Manisa Çekirdeksiz Sultaniye Üzümü için AB Tescil sürecinin son aşaması olan 3 aylık askı sürecinin başlamasının kendilerini fazlasıyla mutlu ettiğini kaydeden Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap, "Bizim için büyük bir mutluluk oldu. 2019 yılında Türkiye’de coğrafi işaretimizi aldık. Daha sonra 2022 yılında Avrupa Birliği coğrafi işaret için başvurduk. Tabii bu konuda ciddi bir titizlik, bir çalışma oldu. Avrupa coğrafi işaretini tescilini alabilmemiz için istekler vardı. Bunun son aşaması olan 3 aylık askı süreci başladı. Bu zamandan sonra da inşallah hayırlısıyla 3 ay sonra askı tarihi bittikten sonra da coğrafi işaretimizi almış bulunacağız. Tabii biz bununla da kalmayacağız. Bir ilki daha yaşatacağız. İngiltere coğrafi işaretini almak için, Avrupa coğrafi işaretini almak için yine bir başvurumuzu olacak. Bildiğiniz üzere Manisa, Türkiye’de yüzde 90 üzümü üreten bir ilimiz. Yüzde 85’i de ihracat gidiyor. Bu ihracatımızın ağırlıklı kısmı da Avrupa Birliği’dir. Üreticilerimizin alın terini, tüccarlarımızın üzüm işletmelerimizin ve ihracatçılarımızın bu ürünü daha fazla katma değerli olarak satabilmesi ve üreticilerimizin de tüccarlarımızın daha büyük bir gelire kazanması için bu çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Dünyada tanınan bir ürün. Bu ürünü biz yeniden başlatıp tanıtmıyoruz. Ama bu ürünün izlenebilir, güvenilir bir ürün olduğunu anlatmak ve oradaki pazar payını arttırmak bizim için en önemlisi olacaktır. Aşağı yukarı yılda 270-280 bin ton civarında ihracat gerçekleştiriyoruz. Bundan da 500 milyon doların üzerinde de bir ülkemize döviz girdisi sağlıyoruz. Bazı hava iklim şartlarının ne olacağını tespit edemiyoruz. Bu yıl yaşadığımız iklim sorunundan dolayı büyük sıkıntı içinde kaldı üreticilerimiz. Avrupa’daki pazar payında da bir kayıplar oldu geçen seneye göre 17-18 bin ton. Şu an aynı tarihe baktığımız zaman daha aşağıdayız. İnşallah inanıyoruz ki önümüzdeki sezon iyi bir sezon olsun. Tekrar yine ürünümüzün bol olduğu, ihracatımızın yüksek olduğu, üreticilerimizin gelirinin yüksek olduğu bir sezon yaşarız diye umut ediyoruz" dedi.



Avrupa coğrafi işareti Manisa’nın da hakkıdır"


"Artık iklimi de pek açıkçası tahminde bulunmak çok zor" diyen Özkasap açıklamasını şöyle tamamladı: "Dediğimiz gibi don, dolu, iklim krizi, susuzluk, tarımda çok çok önemli konu bunlar. Bunlar için gerekli çalışmaları mutlaka şimdiden yapmamız gerekiyor. Damlama sulama sistemlerine girmemiz gerekiyor ki önümüzdeki sıkıntıları, gelecek olan sıkıntıları öngörebilmek, önümüzü görmekte çok büyük bir desteği olacağına inanıyoruz. Dediğimiz gibi üzümümüzde de bu çalışma tek başına bir çalışma olmadı. Burada sağ olsun ki yine tarım bakanımız, tarım il müdürümüz, başta Sayın Valimiz, Celal Bayar Üniversite’deki çok değerli hocalarımız, bağcılık araştırma, yine bir ekip olarak çalıştık. Çünkü üzümün tarihini geleceğinle beraber önümüzde bugüne getirmenin mücadelesini verdik. Çünkü coğrafi işaret almak çok kolay değil. Ama coğrafi işaret de Manisa’nın Avrupa coğrafi işareti Manisa’nın da hakkıdır. Neden derseniz artık üzümle özleşmiş bir ilimizdir. Yani Türkiye’de başka yerde üretilmiyor. Manisa’da üretiliyor dediğimiz gibi ve artık rakiplerimiz de dünyada çok fazla olmaya başladı. Eskiden daha rahattık. Pazarlamamız da daha büyük rahatlık içinde devam ediyorduk ama şimdi artık Güney Afrika dediğimiz zaman İran, Özbekistan tarafları artık dünyada yine Amerika, yine Amerika kendi içindeki üzümünü kendi tüketiyor. Orada sıkıntımız yok. Ama artık rakiplerimiz de var. Fiyat istikrarı oluşturmamız. Biz bunlardan bir adım öne geçerek bu ürünümüzü daha iyi tanıtmak, daha iyi değerlendirmek istiyoruz. Sağ olsunlar üreticilerimizin bilgi ve tecrübesi bu konuda çok önemli. Tüccarlarımızın desteği, ihracatçılarımızın bu ürünü alıp dünya pazarında açmış oldukları stantlarda tanıtabilmeleri, bunlar hepsi üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getiriyorlar."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.