ÇEVRE - 31 Mart 2025 Pazartesi 15:52

Jeoloji mühendisi Fahri Çelik, Myanmar ve Tayland depremini değerlendirdi

A
A
A
Jeoloji mühendisi Fahri Çelik, Myanmar ve Tayland depremini değerlendirdi

Jeoloji mühendisi Fahri Çelik, 28 Mart Cuma günü Myanmar ve Tayland’ı etkileyen 7.7 büyüklüğündeki depreme dair açıklamalarda bulundu.


Çelik, depremin şiddetinin 6 Şubat’ta Kahramanmaraş ilini vuran büyük felaketten neredeyse iki kat daha güçlü olduğunu belirtti. Myanmar’daki deprem, bin kilometreye kadar yayılan bir etki alanına ulaşırken, Maraş depremi 500 kilometreye etki etmişti. Ayrıca, Myanmar’daki deprem sadece 2 dakika sürerken, Maraş’taki sarsıntı ise 1 dakika devam etmişti. Çelik, depremin etkilerinin sadece yer yüzeyindeki kaymalarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda büyük bir ekonomik zarara yol açtığını söyledi. Çelik, "Myanmar ve Tayland’daki bu deprem, yaklaşık 100 milyon insanı etkilemiş durumda. Maddi hasar ise tahminlere göre 750 milyar dolar civarında. Bu, Maraş depreminin maddi zararından 15 kat daha fazla. Maraş depremi 50 milyar dolarlık bir zarara neden olmuştu. Bu büyük fark, deprem şiddetinin yanı sıra, bu ülkelerin altyapı ve yapılaşma sorunlarını da gözler önüne seriyor" dedi.



"Şiddetli depremler yüksek yapıların ne kadar risk taşıdığını açıkça ortaya koyuyor"


Çelik, Myanmar ve Tayland’daki depremin etkisiyle bölgedeki yüksek yapıları da inceledi. Özellikle Bangkok’ta birçok gökdelenin duvarlarının çatladığını ve birçok yapının kullanılamaz hale geldiğini belirterek, "Bu tür büyük yapılar, şiddetli depremler karşısında oldukça savunmasız hale geliyor. Bu durum, yüksek yapıların ne kadar risk taşıdığını açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle, tüm dünya genelinde özellikle deprem bölgelerinde ahşap yapılara yönelmek acil bir gereklilik haline gelmiştir. Ahşap yapılar, hem hafifliği hem de esnekliği sayesinde depreme karşı daha dayanıklıdır" şeklinde konuştu.



"Otoriter yönetimler kayıpları şeffaf bir şekilde açıklamamaktadır"


Myanmar ve Tayland’daki depremlerden sonra can kaybı verilerinin net bir şekilde açıklanmadığını ifade eden Çelik, "Uzak Doğu ülkelerindeki otoriter yönetimler, deprem gibi felaketler sonrasında kayıpları genellikle şeffaf bir şekilde açıklamamaktadır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, şeffaf yönetim anlayışıyla bu tür felaketlerde can kaybı ve hasar hakkında doğru veriler sunabilmektedir" ifadelerini kullandı.


Gelecekte inşa edilecek binaların daha güvenli hale gelmesi için yapılması gerekenlere de değinen Çelik, "Geçmişte yaşanan bu tür büyük felaketlerden ders alarak, depreme dayanıklı yapılar inşa edilmelidir. Yapacağımız projelerde, binaların kolonları, deprem hareketlerine uygun şekilde tasarlanarak, kırılma ve yıkılma riski ortadan kaldırılacaktır. Ayrıca, binaların sadece yapısal dayanıklılığı değil, zemin etüdü, malzeme kalitesi ve mühendislik çözümleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Myanmar ve Tayland’daki depremlerde, özellikle çatlayan binaların kolonlarında ciddi hasarlar meydana gelmiştir. 4 kat ve üzerindeki binalarda, bu tür hasarlar görüldüğünde, yapının mutlaka yıkılması gerekmektedir. Ancak, 4 kattan düşük olan binalarda oluşan çatlaklar ne kadar büyük olursa olsun, bu binaların yıkılmaması gerektiği kanaatindeyim" diye konuştu.



"Yerleşim alanları dağlık alanlara kaydırılmalı"


Çelik, Myanmar ve Tayland’daki depremin ardından yapılacak en önemli müdahalelerden birinin, yerleşim alanlarının dağlık bölgelere kaydırılması olduğunu vurguladı. Çelik, "Bölgedeki yerleşim alanları, deprem riski altında bulunan ova ve alçak bölgelerden uzaklaştırılmalıdır. Dağlık alanlar, deprem riskinin daha düşük olduğu ve yer hareketlerine karşı daha sağlam zeminler sunan bölgelerdir. Bu nedenle, yerleşim yerlerinin yeniden düzenlenmesi büyük bir öneme sahiptir" ifadelerini kullandı.



"Myanmar ve Tayland’daki depremlerin maddi hasarı 750 milyar dolara ulaştı"


Çelik, dünya genelindeki deprem riski taşıyan bölgelerde, yerel yönetimlerin, mühendislerin ve halkın ortak bir bilinçle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Çelik, "Depremler, doğal afetlerdir ve tam olarak ne zaman olacağı bilinemez. Ancak doğru planlama, yapılaşma ve eğitimle bu tür felaketlerin etkileri en aza indirilebilir. 6 Şubat Maraş depremi ile kıyaslandığında, Maraş depreminin maddi hasarının yaklaşık 50 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Öte yandan, Myanmar ve Tayland’daki depremlerin maddi hasarı ise 750 milyar dolara ulaşmıştır" şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hülya Koçyiğit: "Berrin Menderes’i canlandırmak içimde ukde kaldı" Esenler Film Festivali kapsamında düzenlenen panelde konuşan usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Halit Refiğ’in yazdığı senaryoda Berrin Menderes’i canlandırmak istediğini ancak "Şeytan Aldatması" filminin çekilemediğini belirterek, "Bu rol içimde ukde kaldı" dedi. 6. Esenler Film Festivali; sinemanın estetik, teknik ve düşünsel boyutlarını bir araya getiren çok yönlü programıyla üçüncü gününde de sinemaseverlerden yoğun ilgi gördü. Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde "Onuruna Filmler" bölümü kapsamında bu yıl ‘Jüri Özel Ödülü’ kendisinin adına verilen efsane yönetmen Halit Refiğ’in "Bir Türke Gönül Verdim" filmi izleyiciyle buluştu. Filmin ardından düzenlenen "Bir Yorgun Savaşçı: Halit Refiğ" başlıklı panelde, usta yönetmenin sinemaya yaklaşımı ve Türk sinemasındaki yeri; usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Gülper Refiğ ve Suat Köçer’in katılımıyla ele alındı. "Refiğ popüler kültüre hizmet etmiyordu" Halit Refiğ’i zamanın ruhuna yelken açmış bir düşünce adamı olarak tanımlayan Koçyiğit, "O sıradan bir yönetmen, günün popüler kültürüne hizmet eden bir sinemacı değildi. Hem ülkesi hem dünya için özgün fikirleri olan bir düşünce adamıydı. Ülkemizin yetiştirdiği nadide değerlerden biriydi. Sinema yoluyla insanlarla iletişime geçerek bütün erdemleri, güzel düşünceleri, saygıyı, sevgiyi vicdanı paylaşmak istedi. O yorgun bir savaşçıydı. Zamanın ruhuna yelken açmış bir düşünce adamıydı. O günlere değil, bugünlere seslenmek istedi" şeklinde konuştu. Usta yönetmenin öngörüsü sayesinde Altın Portakal aldığını anlatan Koçyiğit, ‘Karılar Koğuşu’ filminde Perihan Savaş’ın oynadığı Hanım karakterini beğendiğini; ancak usta yönetmenin Töze karakterinde ısrar ettiğini söyledi. Berrin Menderes’i canlandırmak istediğini usta yönetmen ile paylaştığını ve Refiğ’in çok güzel bir senaryo yazdığından bahseden Koçyiğit, "Muhteşem bir senaryo yazdı. Ancak o dönem, ben de sinemacı olarak çaldığım kapılardan olumlu dönüş alamadım. Bu nedenle ’Şeytan Aldatması’ filmi çekilemedi ve içimde ukde olarak kaldı" dedi. "Agresif karakterler beni rahatsız ediyor" Türk sinemasında son dönemlerde yer alan karakterleri gerçekçi bulup bulmadığı sorusu üzerine, dizi izleyicisi olmadığını belirten Koçyiğit, "Kanallar arasında gezinirken gözümün takıldığı, şaşırdığım ve beğendiğim işler oluyor. Ancak günümüzde hayat şartları, insan ilişkileri, var olma kaygıları insanları o kadar bunaltmış ki; bu karakterlere de yansımış. Agresif, kıskanç, kavgacı, sürekli gizli işler peşinde olan karakterlerin izlenmesi beni rahatsız ediyor. Böyle olmamalı bence. Toplum içinde bu tarz insanlar olabilir; ama herkes böyle değildir" ifadelerini kullandı.
Bursa Bursa Büyükşehir’den çiftçiye ‘çevreci’ destek Bursa Büyükşehir Belediyesi, tarımda verimliliği artıran suyu koruyan ve çevreye nefes aldıran projeleriyle örnek olmaya devam ediyor. Bursa’da her alanda çiftçiyi destekleyen projeleri hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, üretici maliyetlerinin düşürülmesi, suyun verimli kullanılması ve bereketli toprakların yeniden hayat bulması amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’ye örnek proje Parklardan ve terminalden toplanan plastik atıkları, Damla Sulama Boru Üretim Tesisi’nde (Tarım Plast Fabrikası) modern teknolojilerle işleyerek damla sulama borusu olarak çiftçinin hizmetine sunan Büyükşehir Belediyesi, geliştirdiği çevreci ve doğa dostu projelerle Türkiye’ye örnek olmaya devam ediyor. Hem çiftçi hem çevre dostu Tarım Peyzaj AŞ’nin hayata geçirdiği ‘Eskiyi Getir, Yeniyi Götür’ projesiyle 17 ilçede ömrünü tamamlamış plastik borular toplanarak yenisiyle değiştiriliyor. Proje çerçevesinde kilosu 10 liradan hesaplanan plastik borular, yüzde 30 fire uygulanarak yeni damla sulama hortumu alımında çiftçiye sağlanan yüzde 50 hibe desteğine ek olarak fiyattan düşülüyor. Böylece üreticilerin yeni borulara çok daha uygun ve erişilebilir fiyatlarla ulaşması sağlanıyor. 110 bin kilogram plastik geri dönüşüme kazandırıldı Böylece hem atıklar geri dönüşüm sürecine dahil ediliyor hem de üreticilere ekonomik katkı sağlanıyor. Proje kapsamında şimdiye kadar 110 bin kilogram hurda damla sulama borusu toplanarak geri dönüşüm sürecine kazandırıldı. Geri dönüşümü teşvik eden uygulamayla üreticilerde çevre bilincinin artırılması, hava ve toprak kirliliğine karşı duyarlılığın güçlendirilmesi ve modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.