GENEL - 01 Aralık 2020 Salı 11:35

Covid-19 mücadelesine ’nükleer teknoloji’ desteği

A
A
A
Covid-19 mücadelesine ’nükleer teknoloji’ desteği

Amerikan Illinois Üniversitesi Nükleer Plazma ve Radyoloji Mühendisliği Bölümünde görev yapan Araştırmacı Dr.

Amerikan Illinois Üniversitesi Nükleer Plazma ve Radyoloji Mühendisliği Bölümünde görev yapan Araştırmacı Dr. Mehmet Türkmen, nükleer teknolojinin ve tekniklerin Covid-19 ile mücadelede çok önemli bir aktör olduğunu belirterek, "Nükleer ışınlama tesisleri hem Covid-19 gibi salgın hastalıklara yol açan bakteri virüsleri yok etmede hem de bugün hastanelerde kullandığımız tıbbi cihazların sterilize edilmesinde önemli bir rol oynuyor" dedi.


Çin’in Wuhan kentinden tüm dünyaya yayılan korona virüs pandemisi, insanlığın alışageldiği düzeni köklü bir biçimde değiştirdi. Gıda temin yollarından, ülkelerin sağlık sistemlerine kadar hemen her konuda kullanılan yöntemlerin sorgulanmasına yol açan salgının dünyaya sağladığı tek olumlu katkı ise iklim değişikliğinin etkilerini geçici de olsa azaltması oldu. Korona virüsle birlikte endüstriyel çalışma saatlerinin kısalması, iş yerlerinin kapalı tutulması ve yaşam alışkanlıklarının değişmesi küresel emisyonların düşmesini sağladı. Uzmanlara göre bu düşüşün kalıcı olması için ülkelerin pandemi sonrasında temiz enerji kaynaklarına ağırlık vermesi şart.


Londra merkezli Dünya Nükleer Birliği (WNA) ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı(IAEA) gibi çok önemli kuruluşlar, salgın sonrası ekonominin canlandırılması ve iklim değişikliği ile mücadele için ağırlık verilmesi gereken bu temiz enerji kaynaklarının başında nükleer enerjinin geldiğini belirtiyor. Nükleer güç, pandemi sürecinde kesintisiz ve temiz enerji üretiminin yanı sıra, insanlığı derinden sarsan salgına karşı verilen mücadelede de büyük bir önem taşıyor. Nükleer teknolojiler pandemi sürecinin başından bu yana hastalığın teşhis ve tedavisine yönelik teknikler geliştirilmesine büyük katkı sundu. Radyobiyoloji ve yer bilimleri uzmanı James Conca, Sustainability Times’a verdiği demeçte, o katkıları şu sözlerle anlattı:


"Nükleer ve radyoloji endüstrisi, Covid-19’u teşhis ve tedavi etmek için benzersiz ve başarılı yöntemler sunuyor. Radyasyonun en yaygın kullanım yöntemlerinden biri tıbbi ekipman ve yiyeceklerin sterilizasyonu içindir. Birkaç hastane, düşük radyasyon seviyeleri kullanarak Covid-19’u tedavi etmek için yöntemler geliştiriyor. ABD bunu yapan ülkelerden biri. Burada korona virüs hastalarının enfekte akciğerlerine, bir ön ve arka ışın konfigürasyonu yoluyla tek bir düşük doz radyasyon uygulandı. Sonuç olarak, dokuz hastanın oksijen seviyesi ve zihinsel durumu 24 saat içinde arttı ve sadece iki hafta sonra taburcu edilecek kadar zindeydi. Bu süreçte Rosatom’un da aralarında bulunduğu büyük nükleer reaktör üreticileri de kaynaklarını korona virüs salgınıyla mücadele etmek için seferber etti."



“Covid-19 tespitinde radyoizotoplara ihtiyaç duyuyoruz”


Amerikan Illinois Üniversitesi Nükleer Plazma ve Radyoloji Mühendisliği Bölümünde görev yapan Araştırmacı Dr. Mehmet Türkmen de nükleer teknolojinin ve tekniklerin Covid-19 ile mücadelede çok önemli bir aktör olduğunun altını çizdi. Türkmen, “Nükleer ışınlama tesisleri hem Covid-19 gibi salgın hastalıklara yol açan bakteri virüsleri yok etmede hem de bugün hastanelerde kullandığımız tıbbi cihazların sterilize edilmesinde önemli bir rol oynuyor. Ayrıca bütün dünyada yaygın olarak kullanılan Covid-19 test kitleri için gerekli olan radyoizotopları da nükleer tesisler temin eder. Örneğin Covid-19’u çok yüksek başarı oranı ve hızlıca tespit edebilen Real Time PCR yöntemi veya bugün kullandığımız test tanı kitleri, virüsün genetik yapısını işaretleyen özel üretim radyoizotoplara ihtiyaç duyar. Bu izotoplar kanser tedavisi ya da metabolizma bozukluklarının araştırılması gibi konularda da kullanılıyor. Dolayısıyla radyoizotopu üreten bu nükleer tesislerin çalışır durumda kalması Covid-19 ile mücadelede önem arz etmektedir" diye konuştu.



Entübe hastaların akciğer kapasitelerini arttırıyor


Rusya, ABD, AB, Hindistan, Çin, Japonya gibi ülkelerin katılımıyla Fransa’da bir araştırma merkezinde yürütülen dünyanın en büyük füzyon projesi ‘ITER’de reaktör tasarım mühendisi olarak görev yapan Dr. Can Turgut da nükleer santrallerden elde edilen izotopların entübe durumdaki korona virüs hastalarında oluşturduğu olumlu sonuçları paylaştı. Turgut, “Tanı ve tedavi yöntemlerinde, özellikle kanserle savaşta, insanlığın elindeki en büyük silahın nükleer yöntemler yani radyasyon olduğu inkar edilemez. Kanada’da bazı hastanelerde, nükleer reaktörlerden elde edilen az miktarda izotopun (kanser tedavilerinde kullanılan dozun yaklaşık yüzde 1’i kadarı) korona hastalarının ciğerlerdeki iltihaplı bölgelere yollanarak virüsün bertarafı amaçlanıyor. Bu yöntem, Kanada başta olmak üzere bir düzine kadar ülkede hali hazırda test edilmekte. Şu ana kadar yapılan çalışmalar entübe olan hastalarda denenen bu yöntemin ilk 24 saat içinde oldukça olumlu sonuç verdiğini ve ciğerlerin oksijen kapasitesini arttırdığını gösteriyor" ifadelerini kullandı.



"Nükleer tekniklerin insanlığa yararı büyük"


İzotoplar, tanı ve tedavinin yanı sıra sterilizasyon işlemleri için de hayati öneme sahip. Medikal aletler ve ameliyathanelerin yanı sıra gıdaları ve içme sularını da sterilize etmekte kullanılan izotoplar, pandemi sürecinde test kitlerini ve maskeleri virüsten arındırarak kritik bir rol üstlendi. Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom, korona virüs testlerinde kullanılan kitlerin ve tıbbi maskelerin sterilizasyonunu yaparken, korona virüsü tedavi edebilmek için akciğerleri dezenfekte eden bir ultraviyole radyasyon yöntemi de geliştirdi. Rosatom bu süreçte sadece Rusya’da 36 milyondan fazla maske ve 1 milyondan fazla test kitinin nükleer tekniklerle sterilize edilmesini sağladı.


“Tıbbi izotopların hazırlanmasında kullanılan nükleer enerji reaktörlerinin çalışmasının sürdürülmesi, bu hayati materyallerin çeşitli hastalıkların teşhisi ve tedavisi için de sürekli kullanımını sağlayacaktır” diyen Dr. Can Turgut, “Önlükler, şırıngalar, eldivenler, neşterler gibi malzemelerin yani sıra maskeler ve korona test kitleri de birçok ülke tarafından nükleer teknikler ile sterilize ediliyor. Yapılan ve yapılmaya çalışılan bütün nükleer tekniklerin ve teknolojinin insanlar tarafından olabildiğince anlaşılması, radyasyondan korkmak yerine radyasyonun doğru bilimsel tekniklerin yardımıyla insanlığa büyük katkı sunduğunun görülmesi gerekir. Bu nedenle, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak için sürekli okumalı ve araştırmalıyız” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TFF, Süper Lig’de 37. haftanın VAR kayıtlarını açıkladı Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Trendyol Süper Lig’in 37. haftasında oynanan karşılaşmaların VAR kayıtlarını açıkladı. TFF, Süper Lig’in 37. haftasında oynanan 4 karşılaşmanın Video Yardımcı Hakem (VAR) kayıtlarını Youtube hesabından ses ve görüntülü olarak paylaştı. Videoda yer alan maçlar ve alınan kararlar şöyle: - İstanbulspor - Sivasspor müsabakasının 64. dakikasında köşe vuruşu sonrası hakem Ömer Faruk Turtay, elle oynama belirleyerek penaltı noktasını gösterdi. VAR’dan gelen uyarı sonrası pozisyonu izleyen Turtay, penaltıyı iptal ederek köşe vuruşu kararı verdi. - Beşiktaş - Hatayspor maçının 90+3. dakikasında ev sahibi ekibin köşe vuruşu sonrası ceza sahasında Salih Uçan’a yapılan müdahale için VAR, potansiyel penaltı kararı için hakem Cihan Aydın’a uyarıda bulundu. Pozisyonu izleyen Aydın, Beşiktaş lehine penaltı noktasını gösterdi. - Gaziantep FK - Fatih Karagümrük karşılaşmasının 53. dakikasında Ceccherini’nin Markovic’e yaptığı müdahale sonrası hakem Zorbay Küçük sarı kart gösterdi. VAR uyarısıyla kenara gelerek pozisyonu izleyen Küçük, sarı kartı iptal ederek Ceccherini’yi kırmızı kartla oyun dışına gönderdi. - Kayserispor - Konyaspor mücadelesinin 14. dakikasında duran topta Uğurcan’ın yerde kalması sonrası VAR hakem Halil Umut Meler’e uyarıda bulundu. Pozisyonu izleyen Meler, Duckens Nazon’un kural dışı hareketi nedeniyle direkt kırmızı kart gösterdi.
Ankara Türk Mutfağı Haftası’nda Türkiye’nin eşsiz lezzetleri ve mutfak kültürü dünyaya tanıtılacak Türk mutfağının tarihi ve kültürel mirası, 21-27 Mayıs Türk Mutfağı Haftası’nda yurt içi ve yurt dışında düzenlenecek etkinliklerle tanıtılacak. Türk mutfağının kendine özgü niteliklerine dikkat çekilecek etkinliklerde, Türk mutfağı ve kültürü hakkında bilgi verilecek. Türk Mutfağı Haftası tanıtım etkinlikleri çerçevesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan himayelerinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “Asırlık Tatların Buluşma Noktası: Yedi Bölgede Türk Mutfağı” temasıyla program ve sergi düzenlenecek. Etkinlikte Türk mutfağının geleneksel, sağlıklı ve atıksız kültürel mirasını vurgulayan ve Türk mutfağının zenginliğini aktaran bir video gösterilecek. 21-27 Mayıs Türk Mutfağı Haftası çerçevesinde gerçekleştirilecek etkinliklerde Türkiye’nin iklim yelpazesinin ve coğrafi çeşitliliğinin Türk mutfağının zenginliğine katkıları ile Türk misafirperverliğinin mutfak kültürüne yansımaları vurgulanacak. Türk mutfağında sadece yemeklerin değil aynı zamanda kültürün, geleneğin ve duygudaşlığın da paylaşıldığı yerli ve yabancı konukların dikkatine sunulacak. Türkiye’nin farklı bölgelerinin zengin mutfak kültürü ve özgün nitelikleri konuklarla paylaşılacak. Etkinlik kapsamında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda hazırlanan sergi ve dijital deneyim alanlarında Türkiye’nin Ege’den Doğu Anadolu’ya, Karadeniz’den İç Anadolu’ya kadar farklı coğrafi bölgelerinin sahip olduğu doğal ve kültürel miras ile tarımsal çeşitlilik beş duyuya hitap edecek şekilde sunulacak. Ayrıca Türkiye’nin tüm bölgelerinin mutfak zenginliği ve sofra kültürleri hakkında bilgi verilecek, çeşitli bölgelere ait mutfak araç gereçleri, el emeği dokuma işleri ve sofra sunumları görülebilecek. Ait oldukları yörede kültür, turizm ve ekonomi gibi pek çok alana etki ederek katma değer oluşturan coğrafi işaretli ürünler tanıtılacak. Kurulacak dijital ekranlarda Türk mutfağının hikâyesi, tarihi gelişimi ve bölgelerin kendine has dokuları izlenebilecek. 1 ay boyunca ziyaret edilebilecek sergide Türk mutfağının sahip olduğu zengin yiyecek ve içecek çeşitliliği, hazırlanma ve tüketme aşamalarındaki birlikte üretme kültürü, toplumsal dayanışma, kaynaşma ve paylaşma dinamikleri öne çıkarılacak.