KÜLTÜR SANAT - 09 Ağustos 2018 Perşembe 09:35

(Özel) Muş’un İslamiyet öncesi tarihi gün yüzüne çıktı

A
A
A
(Özel) Muş’un İslamiyet öncesi tarihi gün yüzüne çıktı

Muş’un Tepeköyü Höyüğü’nde Ahlat Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülmekte olan kazı çalışmasıyla Muş’un 5 bin yıllık tarihi ve İslamiyet öncesi arkeolojik bulguları gün yüzüne çıkarıldı.

Muş’un Tepeköyü Höyüğü’nde Ahlat Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülmekte olan kazı çalışmasıyla Muş’un 5 bin yıllık tarihi ve İslamiyet öncesi arkeolojik bulguları gün yüzüne çıkarıldı.


Muş’un Varto ilçesine bağlı Tepeköyü Höyüğü’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Ahlat Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Sabahattin Erdoğan’ın bilimsel danışmanlığında yürütülen kazı çalışmaları Muş tarihini ortaya çıkardı. Alparslan-2 Barajı yapım çalışmaları sonucu kurtarma kazısı yapan arkeologlar, İslamiyet öncesine ait 200 eser ve taşınabilir bulgular elde etti.


Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Ahlat Müze Müdür Vekili ve Tepeköyü Höyük Kazı Başkanı Mikail Ercek, Muş tarihi için çok önemli bir kazı çalışması yapıldığını söyledi. Ercek, “Bu çalışmalara girmeden önce Tepeköyü Höyüğü’nün nerede olduğuna dair bazı bilgiler vermek istiyorum. Tepeköyü Höyüğü, Varto ilçesi Tepe köyde bulunmaktadır. Erzurum-Muş yolunun 40. kilometresinde yer alıyor. Doğusundan Bingöl çayı geçmektedir. Batısında ise Muş - Erzurum karayolu bulunuyor. Tepeköyü Höyüğü yaklaşık 5 bin metrekarelik bir alana yayılmış ve 17 metre yüksekliğindedir. Burada neden böyle bir çalışma başlattık? Alparslan-2 Barajı yapımıyla beraber etki alanında kalan 3 tane arkeolojik merkezimiz bulunmaktadır. Bunlardan biri Tepeköyü Höyüğü, ikincisi Urartu Kayalıdere, üçüncüsü ise Kızkalesi. Su kotunun altında kaldığı için önceliğimizi Tepeköyü Höyüğü’ne verdik ve burada bir kazı başlattık. Çünkü bunu yapmamız gerekiyordu. Yapmadığımız takdirde tamamen suyun altında kalacaktı ve burayı kurtarmak mümkün hale gelmeyecekti. Onun için önceliğimizi buraya verdik ve burada çalışmaya başladık. Bu çalışmalara ilk 2014 yılında başladık. O zaman Alparslan-2 Barajı’nın yüklenici firması Enerjisa’ydı. Bir sezon biz burada çalışma gerçekleştirdik. Çeşitli nedenlerden dolayı Enerjisa bu işi bıraktıktan sonra 2 yıl gibi bir süreyle çalışmaya ara verildi. Daha sonra bu baraj çalışması Energo-Pro ve Murat Nehri AŞ’ye verildi. Verildikten sonra da tekrar biz 2016 yılında bu çalışmaya başladık ve halen çalışma devam ediyor. Buradaki çalışmalarımız çok verimli geçti ve burada yaptığımız ilk kazı olması hasebiyle Muş bölgesi için çok önemli olduğu bilincinde kalarak, bu hassasiyet içerisinde hummalı bir çalışmaya başladık” dedi.



“Selçuklu, Osmanlı ve Bizans dönemini kapsayan 4 kültür tabakası tespit ettik”


Selçuklu, Osmanlı ve Bizans dönemini kapsayan 7 yapı ve 4 kültür tabakası tespit ettiklerini aktaran Ercek, “Tepeköyü Höyüğü çok ayrıntılı bilgiler barındırıyor. Özellikle mimari konusunda ve bunun yanında o döneme ait taşınır buluntular olduğu hakkında bilgi vermiştir. Stratigrafi anlamında olaya baktığımızda, tam 7 tane yapı katı tespit ettik. Kültür olarak baktığımızda 4 kültür tabakasını tespit ettik. Ortaçağdan başlayarak, Ortaçağ hangi dönemleri kapsıyor? Selçuklu, Osmanlı, Bizans dönemini kapsıyordu. İkinci yapı katı, Urartu. Özellikle Urartu 2 evrelidir. Urartu öncesi ise Tunç çağları. Tunç çağlarının da 3 tane evresini biz tespit ettik. Erken, orta ve geç Tunç çağları. Tabi bunları tespit ederken; bunları kanıtlayan, destekleyen bazı buluntular ele geçti. Gerek taşınır, gerek taşınmaz buluntular. Bu da dönemi net bir şekilde bize verdi. Bu kazı çalışmalarını Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Sabahattin Erdoğan’ın bilimsel danışmanlığında gerçekleştiriyoruz. Kadromuzda antropolok, tarihçi, arkeolog ve sanat tarihçileri çalışmaktadırlar” ifadelerini kullandı.



“Tepeköy Höyüğü su altında korumaya alınacak”


Kurtarma kazısı yapıldığını ve alanın baraj suları altında korumaya alınacağını hatırlatan Ercek, “Yaptığımız çalışma neticesinde burada kazı yapılmadığı için net bir tarih ortaya çıkmamıştı. İslamiyet öncesi tarihi bilinmemektedir. Yapılan yüzeysel yüzey araştırmaları sonucunda bazı veriler elde edilmiş ve bu verilere dayanarak bir tarih belirlenmiştir. Bunlar kazılarla belirlenmediği sürece fazla bir geçerliliği olmuyor. Biz de bilinen bu tarihi yapılan arkeolojik kazılarla kanıtladık. Bu yapı suyun altında kalacak. Adı üzerinde kurtarma kazısı. Biz ‘ne kadarını kurtarabilirsek kar’ hesabıyla bu işe giriştik ve amacımıza da ulaştık. Özellikle dönemi belirleme amacını güttük ve bunun mücadelesini verdik. Yapı suyun altında kalacak, ama bu alanlar buna yönelik koruma tedbiri altında olacak. Belki çalışma sonucunda Van Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne bildirilir ve onların vereceği karar doğrultusunda bu koruma tedbiri geliştirilir. Çalışma bitiminde de bu alan suyun altında kalacak” diye konuştu.



“İslamiyet öncesi Muş’un tarihi artık kazılarla gün yüzüne çıkmış oldu”


İslamiyet öncesi Muş tarihinin kazılar sonucu gün yüzüne çıkarıldığını kaydeden Ercek, “İslamiyet öncesi Muş’un tarihi artık kazılarla gün yüzüne çıkmış oldu. Bu çalışma sonucunda bunları da net bir şekilde belirledik. Taşınır ve taşınmaz buluntularla da bunu kanıtladık. Böylece de Muş’un bilinmeyen tarihi bu kazı vesilesiyle de gün yüzüne çıkmış oldu. Dönemlerin mimarisi ile beraber yaklaşık 200 tane envanterlik eser ortaya çıkarıldı. Tabi eserler çeşitlilik gösteriyor. Ritüel buluntular var, günlük hayatta kullanılan malzemeler, çanak-çömlekler var. Oldukça zengin bir koleksiyon çıkmış oldu bu vesileyle. Bunları zaten müzemize götürdük, şu anda depolarımızda muhafaza ediyoruz. Yakın zamanda Muş’ta bir müzenin yapımı söz konusu. İnşallah buranın müzesi açıldığında bu eserleri o müzeye kazandıracağız ve o müzenin teşhir salonunda sergileyeceğiz. Çalışmalarımızda finansman desteği sağlayan Energo-Pro ve Murat Nehri AŞ’ye, kazı ekip üyelerimize, Sabahattin Erdoğan’a, müze temsilcimiz İlhan Kılınç’a ve diğer kazı ekibi üyelerimize teşekkür ediyorum” dedi.



“Muş ve çevresi için 5 bin yıllık bir tarihten bahsedebiliriz”


Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Sabahattin Erdoğan ise Tepeköy Höyüğü kazılarının bilimsel danışmanlığını yürüttüklerini ifade ederek, “Tepeköyü Höyüğü Ahlat Kazı Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Biz de buraya bilimsel olarak destek vermekteyiz. Üniversitemizden doktora öğrencileri, yüksek lisans öğrencileri, lisans öğrencileri ve sanat tarihi lisans öğrencileri kazıya katılmaktadır. Bir ekip olarak çalışıyoruz. Aşağı yukarı 4 aylık bir kazı sezonumuz var. Kurtarma kazısı olduğu için zamanımız kısıtlı. O kısa süre içerisinde asıl amacımız höyüğün statik yapısını ortaya çıkarabilmektir. Elde ettiğimiz ya da tespit edebildiğimiz arkeolojik bulguları, taşınabilir verileri koruyup bunları ilgili müzelere taşınmasını sağlamaktır. 2018 yılında elde ettiğimiz verilerle doyurucu verilere ulaştık. Muş bölgesinin tarihi ile ilgili şimdiye kadar yapılan bütün çalışmaları ağırlıklı olarak yüzey araştırması verilerine dayanmaktaydı. Tepeköy Höyüğü o açıdan çok önemli. Özellikle Muş’un ilk çağ tarihine ışık tutmakta. Elde ettiğimiz verilerde iki önemli tespitim var; bunun bir tanesi Tunç çağı, ikincisi ise Urartu. Bölgenin Urartu karakteri, hakimiyeti çok iyi biliniyor, ama Tunç çağı ile ilgili verilerimiz çok kısıtlıydı. Tepeköy Höyüğü bu açıdan çok önemli. Aşağı yukarı bir tarih verebilirsek, Muş ve çevresi için 5 bin yıllık bir tarihten bahsedebiliriz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Balıkesir, Arı Günü etkinliklerine ev sahipliği yaptı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi “Arı Varsa Hayat Var” sloganı ile gerçekleştirilen 20 Mayıs “Dünya Arı Günü” etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Programda konuşan Başkan Ahmet Akın “Gelecek arının kanadındadır. Arı yetiştiriciliğinde de hedefimiz, Türkiye’de bir numara olmak. Onun için çalışacağız ve destekleyeceğiz.” dedi. 20 Mayıs “Dünya Arı Günü” etkinliklerinin 14’üncüsü “Arı Varsa Hayat Var” sloganı ile Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Her yıl arıların önemini vurgulamak ve onların korunmasına yönelik farkındalığı artırmak amacıyla dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Arı Günü etkinlikleri kapsamında Avlu Yaşam Merkezi’nde bir kortej yürüyüşü gerçekleştiren arıcılar hemen ardından Kongre Merkezi’nde kurulan stantları incelemeye geçtiler. Stant incelemesinin ardından da protokol konuşmalarına geçildi. “Arıyı Yaşat ki dünya yaşasın” 2 bin 600 üye ile Balıkesir’in, Türkiye’de ilk altının içinde yer aldığını belirten Balıkesir İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Yazıcı “250 bine yakın kovan adetiyle de yine bu sıralamalarda önemli yer arz etmekteyiz. Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla her yıl yaklaşık 6 bin adet ana arı teslimi yapılmaktadır. Bu katkılarından dolayı Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkürlerimi sunuyorum. Arıcılığın sadece bal üzerinde değil tarımsal olarak da etkisi çoktur. Arıyı yaşat ki dünya yaşasın” dedi. “Gıda krizine ancak arılar umut ışığı olabilir” “Türkiye’de 20 yıldır arıcılıkta hangi sorun var ise o soruna neşter vurduklarını ifade eden Türkiye Merkez Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ziya Şahin “Proje ürettik, ARGE ürettik. Bilim insanlarına da saygılarımı iletiyorum. Doğada tüketmeden üreten tek canlı, bal arılarıdır. Ülkemiz bir tarım hayvancılık ülkesidir; arı vazgeçilmezdir diyoruz ama unutuyoruz, unutmamak gerekiyor. Gıda krizine ancak arılar umut ışığı olabilir. Türkiye ziraat odalarının görmediği arıyı bu vesilesiyle biz göstermek istiyoruz. Biz; tarımcılarla bir bütün olmak istiyoruz, çağrı yapıyorum. Başında da bakanlık olmalı. Arıcılık sektörü stratejiktir. Umuyoruz ki arıcılarımızın ürettiği arı ürünleri kayıt altına alınır, ovadan sofraya kadar izlenebilirlik olur diyoruz, üreticilerimizin tüketicilerimizin hakkı da korunur. Emeğimizin hakkını istiyoruz” dedi. “Hedefimiz Türkiye’de bir numara olmak” Balıkesir Arı Yetiştiricileri Birliği ile Türkiye Arı Yetiştiricileri Birliği’ne teşekkür ederek konuşmasına başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın “Gelecek arının kanadındadır. Hakikaten çok güzel bir söylem. Bal, propolis ve diğer arı ürünlerini pandemi dolayısıyla artık herkes çok daha yakından tanıyor. Ne kadar önemli olduğunu gördük. Arının sağlık olduğunu herkes anladı. Bizim desteklerimiz de artarak devam edecek. Göreve geldiğimde ilgili birimimizle görüştük. Ne yapabilirsek arıcılığı daha çok destekleyebiliriz diye ve ortaya koyduğumuz vizyonla arıcılıkla uğraşan tüm hemşehrilerimizin yanında olacağız. Türkiye’de bal çeşitliliğinde bir numarayız. Bunu arttırmak için de elimizden gelen desteği ortaya koyacağız. Hedefimiz belli. Arı gibi çalışan bir belediyemiz var, inşallah arı yetiştiriciliğinde de hedefimiz Türkiye’de bir numara olmak. Onun için çalışacağız ve destekleyeceğiz.” diye konuştu. “Arı varsa tarım var” ‘Geleceğimiz Arıların Kanatları Altındadır’ sloganıyla 14’üncüsü düzenlenen Arı Günü’nü kutlayan Hayvancılık Genel Müdür Yardımcısı Melikşah Taşkın “Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre ülkemiz koloni varlığı Dünya’da, Çin’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. 2002 yılında 74 bin ton olan bal şuan 115 bin tona kovan sayımız da 9,2 milyona çıkmıştır. Bakanlık olarak da önümüzdeki süreçlerde en büyük gayemiz ve hedefimiz kovan balına düşen verimi artırmaktır. Dünya’daki endemik bitkilerin büyük çoğunluğu bizde yetişmektedir. Özellikle zirai üretimde, tarımsal üretimde arıların yeri başkadır. 2008 yılında bakanlık tarafından arıcılık kayıt sistemi oluşturulmuş ve kovanlarımız kayıt altına alınmaya başlamıştır. 2024 yılında bakanlık politikaları tarafından arıcılara ciddi destekler vereceğiz. Özellikle genç ve kadın üreticilerimize ilave destekler vereceğiz. Gezginci arıcılarımıza da planlı üretim desteği adı altında destek vereceğiz. Arı varsa tarım, tarım varsa üretim, üretim varsa gelecek vardır. Kısacası ara varsa hayat vardır” dedi. “Yaşanan hak gaspının takipçisi olacağız” Arı Günü dolayısıyla gerçekleştirilen etkinliklere katılım sağlayan tüm vatandaşlara teşekkür eden Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı “Gazi Mustafa Kemal’in de vurguladığı gibi gençler geleceğin teminatıdır. Arı üreticilerinin ne kadar zorlu koşullarda üretim yaptıklarını biliyorum. Hepsinin bu mücadelesinde yanında olacağım. Sahte ballarla ilgili yaşanan hak gaspının da takipçisi olacağız. Denetimlerin etkin ve yetkin olması için belediye başkanımızın da elinden geleni yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini görüyorum” dedi.