GENEL - 31 Ağustos 2019 Cumartesi 21:36

Kapadokya’da Gaziantep günleri düzenleniyor

A
A
A
Kapadokya’da Gaziantep günleri düzenleniyor

Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesinde Gaziantep günleri düzenleniyor.

Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesinde Gaziantep günleri düzenleniyor.


Nevşehir’in merkez ilçeye bağlı Göreme beldesinde başlayan Gaziantep günleri etkinlikleri kapsamında Perili Ozanlar vadisinde düzenlenen gala yemeğine Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in yanı sıra Gaziantep Valisi Davut Gül, Nevşehir Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Nevşehir ve Gaziantep milletvekilleri, MHP Nevşehir İl Başkanı İlhan Kaya, Göreme Belediye Başkanı Ömer Eren ve davetliler katıldı.


Düzenlenen programda konuşan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Anadolu’nun kalbinde, medeniyetlerin beşiği olan Kapadokya’da olmaktan dolayı çok mutluyuz dedi. Şahin, “Anadolu’nun kalbindeyiz, Anadolu’nun kültür başkentindeyiz. Medeniyetin beşindeyiz, kardeşliğin arasındayız ve bu güzel ev sahipliğinizden dolayı hepinize teşekkür ederim. Size lezzetin başkentinden Gazi şehirden selamlarımızı getirdik. Bugün güçlü bir heyet ile huzurlarındayız. Hakikaten bu bölge çok çok önemli bir bölge. Medeniyetlerin bütün taşıyıcısı ve baktığınız zaman insanlık tarihi kadar eski bir medeniyetin merkezindeyiz. Ve gelinin noktaya bakınca aslında çok defa buraya gelme fırsatım oldu. Milletvekiliyken, Genel Merkez Kadın Kolları Başkanıyken ve bakanken çok defa görme fırsatım oldu. Ama bu geldiğimde çok daha güzel gördüm. Bizim şehre gelenlerde diyor ki başkanım çok güzel olmuş şehriniz. Bende diyorum ki bir bebeğiniz olur büyüdüğünü fark etmezsiniz misafir geldiğinde ne kadar büyümüş bebeğiniz derler. Bizim şehirlerimizde bizim bebeklerimiz, bizim her şeyimiz bizim ailemiz. Geldiğimiz zaman bu güzelliğin ne kadar güzelleştiğini görme fırsatımız oldu. Sayın Valim başta olmak üzere bu güzelliğe güzellik katan bütün yöneticilere çok teşekkür ederim. Elinize sağlık” dedi.


AK Parti Nevşehir milletvekili Mustafa Açıkgöz’de burada yaptığı konuşmada, "Kapadokya dünyanın en güzel yeri ve burada sizleri misafir etmekten dolayı son derece mutluyuz" dedi. Açıkgöz, “Gerçekten Kapadokya dünyanın en güzel yeridir. Doğasıyla, yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle, balonlarıyla, peribacalarıyla, Göreme Açık Hava Müzesiyle gerçekten dünyanın en güzel yeri ve görülmeye değer bir bölgedir. Allah’ın izniyle inşallah önümüzdeki günlerde alan yönetimiyle beraber buranın turizme katkısıyla, Türk ekonomisine katkısıyla bir lokomotif haline gelecek. Bizde Gaziantep’imize ile beraber Güney Doğu Anadolu bölgesindeyken şehirlerimiz ile beraber turizmi bir konsep yapıp daha da büyüyeceğiz” diye konuştu.


Konuşmaların ardından ise program yemek ikramlarının bulunmasıyla devam ederken burada gazetecilerin sorularını cevaplayan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, 12 Eylül’de Gaziantep’te düzenlenecek olan Gastroantep ile gurme turizminin kalbinin Gaziantep’te atacağını söyledi. Şahin, “Çok özel bir mekandayız. Türkiye’nin kültürel mirasının başkentindeyiz, Kapadokya’dayız. Anadolu’nun kalbindeyiz. Bizde sabahtan beri buranın güzelliğini kültürel mirası yerinde görmenin heyecanını yaşadık. Gaziantep günlerini Göreme Belediye Başkanımız ile birlikte organize ettik. Gaziantep’e dair ne varsa el sanatlarından, lezzetine, folklorundan Gaziantep’in yaşamına dair bütün geçmişine dair bütün güzelliklerini Göreme’de sergiliyoruz. Şimdi de bir akşam yemeğinde hem Nevşehir Valimiz, Gaziantep Valimiz, milletvekillerimiz, sektör temsilcilerimiz ile bir aradayız. 12 Eylül’de bizim Gastroantep diye uluslararası bizim bir festivalimiz var. Bu festivale 40’a yakın ülke katılıyor. Çok sayıda ünlü şefler geliyor. Ve uluslararası bu festivalde gurme turizminin gastronominin nabzı Gaziantep’te atacak. Biz Kapadokya’ya gelen özellikle Asya turizmini çok önemsiyoruz. Çünkü bu bölgeye gelmelerinin nedeni artık deniz, kum, güneş değil kültürel miras, tarihi dokuyu hissedenler buraya geliyor. Baktığınız zaman Fırat’ın etrafında da aynı bu şekilde aynı güzellikler ve aynı bereket aynı kültürel miras var. Biz istiyoruz ki bu pastayı büyütelim. Bu çapı genişletelim. Buraya gelenin Gaziantep’e bölgeye Fırat’a gelenin bu bölgeye Nevşehir’e Kapadokya’ya gelmesini istiyoruz. Kültürel miras turizmi için, gurme turizmi için arkeoloji rotasına gelenlerin çapını ve rotasını genişletelim istiyoruz. Bunun için de tabi çok yoğun çalışıyoruz. Bakanlıklarımızla çalışıyoruz. İlgili belediyelerimizle çalışıyoruz. İşte o yüzden bugün buradayız. Hakikaten çok başarılı bir şekilde gücümüzü birleştiriyoruz ve çeşitlendiriyoruz” dedi.


Şahin, “ Gaziantep’te balon turları yapmak istiyoruz”


Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Kapadokya bölgesinin en büyük gücünün balonlar olduğunu ifade ederken balon turizmini Fırat’ın tepesinde yapmak istediklerini söyledi. Şahin, “Mesela buranın en büyük gücü balonlar. Biz Rum kalede de Fırat’ı da tepeden balonlarla görsünler istiyoruz. Muhteşem bir güzellik var. Coğrafya var, kültür var, su sporlarının en güzelini yapacağız. İşte bu güzellikleri tepeden seyredecek şekilde balonlarımızı Gaziantep’e getirmek istiyoruz. O yüzden bugün yaptığımız görüşmelerde Sivil Havacılık ile bunun alt yapısı, neler yapılabilir, nasıl bir yol izlenebilir, Kapadokya Üniversitesinde bu işin başındakilerle oturup görüşmelerimizi yaptık. Ve inşallah bu gücümüzü birleştirdiğimiz de çok daha sayıda turistin buraya gelmesini sağlayacağız. Çünkü gayri safi milli hasılatın içerisinde ülkelerin yeme, içme ve kültürel miras alanı gittikçe büyüyor. Avrupa’da bu yüzde 5 ila 10 arasında daha biz yüzde bir buçuk 2 arasındayız. 10 kat büyümemiz gereken bir ekonomik pasta var. Ve hak ettiğimiz bu büyümeyi sağlamak istiyoruz. Bu bir kalkınma projesi, bu bir istihdam projesi bu bir ihracat projesi bunu birlikte başarmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Altun: "TRT, Batılı medya organlarının görmezden geldiği her konuda, uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor" İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT, Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor” dedi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium’da düzenlenen TRT 60. Yıl Gala Programında konuştu. Altun, Türkiye’nin en güçlü, en etkili yayın organın TRT’nin kuruluş dolasıyla aranızda olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Türkiye’nin modernleşme tarihi ile medya tarihi iç içe geçtiğini ifade eden Altun, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ile devletin, toplumun, siyasetin serencamı arasında çok ciddi geçişlilikler vardır. Tanzimat’tan bugüne iletişim tarihimiz içerisinde 4 önemli dönemden bahsedebiliriz. Gazete yayıncılığı, radyo yayıncılığı, televizyon yayıncılığı, ve dijital yayıncılık. Bu tarihi seyir içinde Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu asli bir rol oynamıştır” ifadelerini kullandı. TRT’nin 60 yıl önce, 1 Mayıs 1964 yılında kurulduğunu ve 1990’lı yılların başına kadar televizyon ve radyo yayıncılığı yükünü tek başına sırtlandığını hatırlatan Altun, “TRT, bu süreçte alternatifi olmayan bir okul işlevi görmüştür. Özel radyo ve televizyonlar ilk kuruldukları yıllarda, ihtiyaç duyduğu insan kaynağını ve meslek kültürünü TRT’den karşılamıştır. Yayıncılık faaliyetlerine ek olarak, eğitim ve araştırma alanında TRT’nin önemli katkıları olmuştur. 2000 sonrasında ise, TRT hem kanal sayısını artırmış hem de yayın faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. TRT’nin yarım asrı aşan yayınları, aslında Türkiye’nin son 60 yıllık siyasal, toplumsal ve kültürel serencamını da gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda, TRT Türkiye’nin sevinçlerine olduğu kadar, darbelere, sıkıyönetim dönemlerine, ulusal ve uluslararası krizlere de şahitlik etmiştir. Şahitlik etmekle kalmamış, çalkantılı süreçlerden etkilenmiştir” şeklinde konuştu. TRT’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım içerisine giren ülkemizin yeni konumuna uygun olarak milletin, gönül coğrafyanın ve insanlığın yararına önemli adımlar attığına dikkat çeken Altun, “TRT, büyük ve güçlü Türkiye’nin bir kurumu olarak habercilik, belgeselcilik, dizi ve film sektörlerinde güçlü içerikler ve markalar üretmiştir. TRT bunu yaparken, sadece ulusal alanda ve konvansiyonel medyanın sınırları içinde kalmamış, aynı zamanda yetkin bir uluslararasılaşma ve dijitalleşme sürecini de hayata geçirmiş ve yönetmiştir. Uluslararasılaşma ve dijitalleşme. Bana göre bu iki kavram TRT’nin son dönemine damgasını vuran iki önemli kavramdır. Bugün TRT, TRT World başta olmak üzere, geçen hafta açılışını yaptığımız TRT İspanyolca Dijital Haber Platformu, TRT Arapça, TRT Rusça, TRT Afrika, TRT Balkan, TRT Fransızca’nın da aralarında olduğu 41 dil ve lehçede yaptığı yayınlarla küresel bir içerik üreticisidir” diye konuştu. “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır” Küresel alanda medya emperyalizmini destekleyen başlıca unsursa uluslararası haber ağları ve onların anlatı mekanizmaları olduğunu belirten Altun, “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır. Fakat dünya kamuoyunun algısını yönetmek noktasında belki de en sinsi güç, medyanın söylem ve anlatı oluşturma gücüdür. Batı dünyası bugün bu güçten kendi emperyal amaçlarını kamufle etmek için faydalanmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan haber ajanslarının basınla birlikte sömürgeciliğin keşif kolunu oluşturduğunu bildiren Altun, "İletişim ve medya alanında Batı tahakkümünün tartışma konusu olması ancak 1970’lerle birlikte mümkün olmuştur. 1970’lerde çok sesli ve çok kültürlü enformasyon akışı talepleri yükselmeye başlamıştır. Türkiye, o dönemde bu taleplere cevap vermeye çalışmış, ne var ki bu gücü ancak 2010’lardan sonra kendisinde bulabilmiş ve TRT World başta olmak üzere uluslararası medya markalarını bünyesinden çıkarabilmiştir. Buradaki en temel amaç, uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız" TRT’nin Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri yerinde ve zamanında ulaştırma mücadelesi verdiğine dikkat çeken Altun, “Örneğin bugün Amerikan üniversitelerinde yaşanan İsrail protestoları Batılı medya tekelleri tarafından görmezden gelinmektedir. TRT bu olayları en başından itibaren yerinde izlemekte ve böylelikle uluslararası alanda bir hakikat mücadelesi vermektedir. TRT gibi kurumlarımız, üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin İsrail’in soykırımına karşı uluslararası ayaklanmasını bütün dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Bu çok önemli bir çabadır. Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu. “Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi” Günümüzdeki iletişim ekosisteminin bir ayağı uluslararasılaşma ise diğer bir ayağı da dijitalleşme olduğunu belirten Altun sözlerini şu şekilde konuştu: “Dijitalleşme öncesi medya ekosisteminde tek yönlü iletişim sözkonusuydu. Gazeteler, televizyonlar, dergiler yayınlarıyla özne durumundaydı; hedef kitlenin ise bunları okumak veya izlemek dışında bir seçeneği yoktu. Günün sonunda dijitalleşme olgusunun hayatımıza girmesiyle birlikte medya kuruluşları, kitleyi pasif bir tüketici değil, aynı zamanda bir özne olarak kabul etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte dijitalleşme kuşkusuz yeni meydan okumaları beraberinde getirdi. Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi. Bu yönüyle dijitalleşme medya sektöründe hem yeni imkanları beraberinde getirdi, hem de ciddi risklerin gün yüzüne çıkmasına yol açtı. TRT bu süreçte, dijitalleşmenin hem imkanlarından yararlanmayı hem de risklerini yönetmeyi tercih etti. TRT gerek habercilik alanında gerekse de dizi ve film yayıncılığı alanında birçok yeni dijital marka üretti. Bu itibarla, TRT, tabii başta olmak üzere dijital platformları, çok yönlü ve çeşitli iletişim kanallarıyla dijital medya konusunda öncü bir kuruluş olmuştur.” “TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” TRT’nin bugün Türkiye İletişim Modeli’nin en önemli taşıyıcı unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu vasfıyla TRT, öyle inanıyorum ki hak ve adalet eksenli iletişim ve medya kültürümüzü en doğru şekilde Türkiye Yüzyılı’nda taşımayı sürdürecektir. Son yıllarda hayata geçirdiği çalışmalarla ve yaptığı atılımlarla TRT, bu kapasiteye, bu birikim ve tecrübeye ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” şeklinde konuştu. “Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız” Dünyada itibarlı şekilde sözünü söyleyecek, değişime duyarlı ve fakat ona yön veren bir yayıncılık anlayışını temsil etmenin gerekliliğine ifade eden Altun, “Televizyon dizisi ve sinema yapımlarını daha da nitelikli hale getirmeli, bunları kültürel diplomasinin ve Türkiye’nin yumuşak gücünün etkili birer enstrümanı dönüştürmeliyiz. Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız. Küresel medya dilini, imtiyazlı elitlerin dayattığı ezber tanımlardan, kavramlardan ve hakikat nazarında karşılığı olmayan söylemlerden arındırmalıyız. Hakikat kriziyle ve bunun en önemli ayaklarından birisi olan dezenformasyonla mücadele etmeyi sürdürmeliyiz; bu mücadelede, hızlı ve etkin çözümler sunacak araçlar geliştirmeliyiz” dedi. Altun, kamuoyunu ‘tüketim toplumu’, yayıncılığı ise ‘tüketim metası’ olarak kayıtlayan çarpık anlayışa karşı, medya içeriklerini toplumun kültürel ve entelektüel derinliğini artıracak şekilde üretmeye devam etmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun konuşmasının sonunda 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik etti. Altun, Nisan ayında Beşiktaş’ta bir gece kulübünün inşaatı esnasında çıkan yangında can veren 29 işçi kardeşi de bu vesileyle rahmetle andı. Altun, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı vesile kılarak taşkınlık oluşturmak isteyen, provokasyon peşindeki kimi marjinal çevrelerin bu işçi kardeşlerimizin hatırlamamasına elbette şaşırmadıklarını ve bu ikiyüzlü duruşu kabul etmediklerinin altını çizdi. Altun, ideolojik saplantılar, siyasi aidiyetler hakikatle olan ilişkimizi asla perdelememesini sahici olmalı, hakikat için mücadele edilmesini belirtti.