GÜNDEM - 19 Kasım 2025 Çarşamba 09:57

Bu hastalık 1980 yılından sonra bir daha görülmedi

A
A
A

Türkiye’de 1980 yılından sonra bir daha görülmeyen ancak Rize’de Cumhuriyet döneminde birçok kişinin ölümüne neden olan ‘kancalı kurt hastalığı’ nedeniyle şehirde o dönemde ayakkabısız gezmenin yasaklandığı belirtildi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Doğu Karadeniz’in Rize şehrinde ortaya çıkan salgın hastalıkların Rizelilerin başına dert olduğu ortaya çıktı. Öyle ki bu hastalıklardan biri olduğu ortaya çıkan ‘kancalı kurt hastalığı’ nedeniyle şehir merkezinde o dönem ayakkabısız gezmek yasaklandı. Dikkat çeken bu yasağın sebebi ise hastalığın köylerde gübreler nedeniyle bulaştıkları toprağa yalınayak basan vatandaşlar arasında yayılması oldu. Tedavi edilmediği takdirde karın şişliği ile başlayan bu hastalık, 3 yıl içerisinde de yakalanan kişinin ölümüne neden oluyordu. Bu nedenle dünyada 8 ülkede, Türkiye’de ise sadece Rize’de görülen bu hastalık için özel bir hastane kuruldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de doktoru olan Doktor Asım Arar’ın hazırladığı rapor neticesinde şehirde ayakkabısız gezme yasağı dışında da bazı yasaklar uygulandı. Bu yasaklardan birisi tedavi zorunluluğu, diğeri ise hastalığa yakalanıp tedavi olmayanı söyleme zorunluluğu idi. Ayrıca bu hastalığa yakalananların tedavisi için gerekli ilaçların Rize’de kurulan Kancalı Kurt Hastalığı Hastanesinde o dönemde ücretsiz dağıtıldığı öğrenildi.

Bu hastalık 1980 yılından sonra bir daha görülmedi

Hastalığı Rize’yi işgal eden Rus askerlerinin emrinde çalışan Çinli yol işçileri getirmiş

Rizeli Araştırmacı-Yazar Recep Koyuncu, konu hakkında yaptığı araştırmalar neticesinde hastalığın Kurtuluş Savaşı döneminde Rize’ye giren Rus askerlerinin emrinde çalışan Çinli yol işçileri ile şehre geldiğini dile getirerek, "Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Rize bölgesinde meydana çıkan en büyük dert hastalıklardır. 1931 yılındaki raporlardan öğrendiğimiz kadarıyla Rize’nin nüfusunun yüzde 67’sinde bulunan ‘kancalı kurt hastalığı’ diye adlandırılan bir hastalık mevcuttu. Bu hastalık Rus ordusunda çalışan Çinli işçiler tarafından Rize şehrine bırakılmıştır. Yöre halkı bu hastalıktan Cumhuriyet döneminde çok çekmiş. Şayet tedavi edilmezse 3 yıl içerisinde ölümlere neden olan bu hastalığın ismini ilk olarak Atatürk’ün özel doktorlarından Asım Arar dillendirmiş. Rize yöresine yapmış olduğu bu hastalıkla ilgili çalışmalar hakkında da Paris’te katıldığı tıp konferansında bir bildiri sunmuş. Rize köylerinde en düşük olan hastalık miktarı nüfusa göre yüzde 20, normal seyreden köylerde ise yüzde 67 nispetinde. 1930 Mayıs ayında Rize’de tedaviye bu hastalıkla ilgili tedaviye başlandı. Daha önce de o tarihe kadar dünyada 7 ülkede kurulan bu hastalıkla ilgili dispanser, 8. olarak Türkiye’de ve Rize şehrinde kuruldu" dedi.

Bu hastalık 1980 yılından sonra bir daha görülmedi

Türkiye’de sadece Rize’ye mahsus bir yasak

Şehirde o dönemleri gören insanların halen daha kancalı kurt hastalığını anlattığını ifade eden Koyuncu, "Yaşlılarımızın bilgisi dahilindedir; insanlarımız kurt hastalığı ile ilgili mücadele ettiklerinden hala bahsederler. Yaşlı insanlarımızdan dinlediğimize göre eskiden köyden şehre ticaret maksadıyla veyahut herhangi bir iş maksadıyla gelen insanlar, çarşıya yakın mahallelere kadar yalınayak geldiklerini, çarıklarını omuzlarına asıp, çarşıya girmeden önce de ayaklarını yıkayıp çarık giyerek çarşı merkezine girdiklerinden bahsederler. Bu hastalıktan dolayı sadece Rize iline mahsus olan bir yasak vardı. Çünkü bu hastalık, yalınayak gezen insanların ayaklarının arasında olan nasırdan insanın vücuduna giren bir hastalık olduğu için insanların Rize şehrinde çıplak ayakla gezmeleri yasaklanmıştı. 1932 yılında elimizdeki belgeye göre bugünkü Sağlık Bakanlığı, o dönemdeki adıyla Türkiye Cumhuriyeti Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti tarafından dağıtılmış olan bildirilerde yalınayak insanların gezmesi kesinlikle yasak. Bir diğer husus bu hastalığa yakalanmış olan kişilerin tedavi edilmeleri mecburi. Bu hastalığa yakalanan kişileri devlete haber vermeyenlerin hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Fakat beyannamedeki en son madde çok önemli. Her insanın tedavi olma mecburiyeti vardı ve bütün ilaçlar ve tedavi masrafları devlet tarafından ücretsiz bir şekilde halka veriliyordu" şeklinde konuştu.

Sadece Rize’de kancalı kurt hastalığına 138 bin kişi yakalanmış

O dönemlerde 271 bin 900 nüfusu olan Rize’de hastalığa yakalanarak tedavi gören kişi sayısının oldukça fazla olduğuna değinen Koyuncu, "1935 yılındaki bu rapora göre sadece Rize’de 1935 yılında tedavi edilen hasta sayısı bütün ilçeleri ile beraber 138 bin 468 kişiydi. Bu hastalığı Rize’de tedavi eden Asım Arar, 1923 yılında İstanbul’da ilk defa kurulan Verem Savaş Dispanseri baş tabibi ve 1925-1937 yılları arasında Türkiye Sağlık Bakanlığına ait Umum Sıtma Mücadele Reisi, 1926 ile 1947 yılları arasında da Kızılay Genel Sekreterliğini yapmış, Atatürk’ün özel doktorlarından bir tanesiydi" ifadelerini kullandı.

"Tedavisi yapılmazsa ölümlere neden oluyordu"

Hastalığın raporlarda yer alan ifadelerle yayılma sebeplerini de sıralayan Koyuncu, "Yöredeki insanlar ormanda çürümüş olan yaprakları, daha büyük bir kısmını ise tuvalet kuyularına atılan toprağın karışımından elde etmiş oldukları gübreyi özellikle salatalık, domates gibi tarla ürünlerinde gübre olarak kullanıyorlardı. İnsanların ayakları yalınayak gezdiklerinden dolayı nasırlaşmış olduğundan bu hastalık o nasırlar arasından insanların vücuduna bulaşır. Sonrasında başta karın şişkinliği şikayeti olmak üzere 3 yıl içerisinde de tedavisi yapılmazsa ölüme götürmekteydi. Bu rapordan öğrendiğimize göre Rus ordusunda bulunan Çinli yol işçileri tarafından Rize bölgesinde bu hastalık mikrobu bulaştırmıştı" dedi.

Bu hastalık 1980 yılından sonra bir daha görülmedi

"1980 yılından itibaren Türkiye’de bir daha görülmedi"

Koyuncu, kendisinin de bir dönem bu hastalığa yakalandığını ve hastalığın 1980 yılında ortadan tamamen kalktığını dile getirerek, "1974 yılında bu hastalığa ben de yakalanmıştım. O zamanlardan hatırlayabildiğim kadarıyla bize o yıllarda yaygın bir şekilde köydeki bakkallarda, merkezdeki eczanelerde bile satılan, yöresel eczanelerin yapmış olduğu kurt ilacı denilen bir ilaç vardı. Ben de o tedaviyi yaptım ve hastalıktan Allah’a şükür kurtuldum. Kitabını hazırlamış olduğumuz bu rapordaki diğer hocamızın söylediğine göre bu hastalık 1980 yılından itibaren Türkiye’de bir daha görülmemiştir" ifadelerini kullandı.

Hasan Fehmi Demir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Milaslı şehidin çocukları, Galatasaray’ın onur konuğu oldu Gürcistan’da düşen askeri kargo uçağında şehit olan Milaslı Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Emrah Kuran’ın çocukları, Galatasaray-Samsunspor maçında Galatasaray’ın onur konuğu oldu. Geçtiğimiz Kasım ayında Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelmek için havalanan askeri kargo uçağının Gürcistan sınırında düşmesi sonucu şehit olan Hava Uçak Bakım Astsubay Başçavuş Emrah Kuran’ın oğulları Aras (10) ve Bartu (5), bugün oynanan Samsunspor karşılaşmasında Galatasaray’ın özel konuğu oldu. Şehit çocukları, maç öncesi düzenlenen seremoniye futbolcularla birlikte çıkarak unutulmaz anlar yaşadı. Ailenin maça gitme isteğinin Galatasaray Kulübü’ne iletilmesinin ardından yapılan davet üzerine şehidin eşi ile 7 aylık, 5 ve 10 yaşındaki çocukları öğle saatlerinde Sabiha Gökçen Havalimanı’na ulaştı. Aile, maç programı kapsamında İstanbul’da ağırlanırken, Galatasaray Kulübü tarafından maç günü boyunca çocukların keyifli zaman geçirmesi için özel program hazırlandı. Karşılaşma saatinde ise iki minik kardeş, Galatasaray ve Samsunspor futbolcularıyla birlikte seremoni alanına çıkarak unutulmaz bir gün yaşadı. Şehit ailesinin İstanbul’a ulaşım giderleri, Milas Kaymakamı Mustafa Ünver Böke tarafından karşılanarak ailenin güvenli bir şekilde İstanbul’a ulaşması sağlandı. Kaymakam Böke, bu organizasyonun çocuklara moral olması amacıyla desteklendiğini belirtti. Şehit Emrah Kuran’ın eşi kendilerini davet eden ve emeği geçen herkese çok teşekkür etti.
İstanbul Beşiktaş Belediyesi Başkan Vekili Rasim Şişman’dan açıklama: "Hizmetlerimiz kesintisiz şekilde devam ediyor" Beşiktaş Belediye Başkan Vekili Rasim Şişman, Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik haciz iddiaları üzerine açıklama yaptı. Başkan Vekili Şişman, "Her şey kontrolümüz altında çok iyi yolda ilerliyoruz. Dimdik ayaktayız, hizmetlerimiz kesintisiz biçimde devam ediyor" dedi. Beşiktaş Belediye Başkan Vekili Rasim Şişman, Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik haciz iddialarına ilişkin açıklama yaptı. Beşiktaş Belediyesi’ne ait Palanga Caddesi’nde bulunan Fen İşleri Müdürlüğü Bakım Onarım Atölyesi’nde kışa hazırlık çalışmalarını inceleyen Başkan Vekili Rasim Şişman, belediyenin hizmetlerine devam ettiğine vurgu yaptı. Başkan Vekili Rasim Şişman açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Şu anda Palanga’da Fen İşleri garajımızdayız. Kış hazırlıklarımızı gözden geçiriyoruz. Dünden bu yana basında sıkça yer alan belediyemizde uygulanan bir haciz işlemine dair sizleri bilgilendirmek istedim. Belediyemizin çeşitli borçları var. Bunların bir kısmını ödüyoruz bir kısmını yapılandırdık, bir kısmını öteledik. Ama finansal olarak çok doğru bir yolda ilerliyoruz. Zaman zaman firmalara olan borçlarımızdan kaynaklı olarak da bu tarz hiç istemediğimiz gelişmeler yaşanabilir. Ben bunun çalışma arkadaşlarımızın da komşularımızın da motivasyonunu bozmasını hiç arzu etmem. Dolayısıyla moralimizi yüksek tutalım. Her şey kontrolümüz altında. Çok iyi yolda ilerliyoruz. Önümüzdeki günlerde sizlerle yeni hizmetlerimizi buluşturacak olmanın hazırlığı, sabırsızlığı içerisindeyiz. Dolayısıyla ben hiçbir çalışma arkadaşımızın ya da komşularımızın bu haberlerden etkilenmesini, ümitsizliğe kapılmasını istemem. Dimdik ayaktayız, hizmetlerimiz kesintisiz biçimde devam ediyor. Enerjimiz, motivasyonumuz çok yüksek. Buradan her birinizi ayrı ayrı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum."
İstanbul Okan Buruk: "Benim görüşüm kolun doğal konumunda olduğu" Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Samsunspor’un son dakikalarda beklediği penaltı pozisyonunda Kazımcan Karataş’ın kolunun doğal konumda olduğunu belirterek, "Hakem orada penaltı verseydi, belki kimse bir şey diyemezdi. Benim görüşüm oyuncumuzun doğal konumunda kolunu hareket ettirdiği" dedi. Trendyol Süper Lig’in 15. haftasında Galatasaray evinde karşılaştığı Samsunspor’u 3-2’lik skorla mağlup etti. Müsabakanın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, "Bu dönem bizim için genel olarak zor geçiyor. Sert maçlar oluyor. Geçen maçtaki 11 ile başlamamızın avantaj olduğu düşünüyorduk. Maça İyi başladık. İlk yarı çok iyi oynadık. Çok rahat bir 45 dakika oynadık. Lemina’nın sakatlığından dolayı ikinci yarı devam edemeyeceğini söyledi. Pas için de önemli bir oyuncu. Devamında da yorgunluklar oldu. Üstü üste aynı oyuncularla çok uzun sürelerle oynuyoruz. Tam olarak hazır olmayan oyuncularımız da vardı. Yunus’u 25 dakika düşünüyorduk, ona o dakikayı verdik. 10 dakika da Berkan oynadı. Arda’yı kullandık. Oyununun devamında Arda ile Davinson’u yer değiştirdik. 2-1 sonrası rakibimizin atakları vardı. Bizim de girmeye çalıştığımız pozisyonlar vardı. 3. golü bulsaydık daha rahat olabilirdik. O bölümde penaltı pozisyonu var, Kazımcan’ın ayağına basılması. Bir tane de Davinson’un pozisyon içerisinde üstüne basılması var. İki VAR incelemesi oldu. İkisinden de olumsuz sonuç çıktı. İçimden bu kadar şanssız bir gece mi olur dediğim bir gol yedik. Bizim oyuncumuza çarpıp gol olması, şanssız bir gece oldu. Son değişikliği yaptık, Mauro Icardi’yi aldık. Arda’yı oyundan çıkarmam taktiksel bir karardı. Çok üzüldü. Arda bizim için değerli, bizden çok fazla süre buluyor. Taktiksel olarak Barış’ı sağ beke attık, iki forvete döndük. Gol de Barış’ın ortasıyla oldu. Biz nasıl iki penaltı, bir kırmızı kart nasıl beklediysek rakibimizin de beklentisi oldu. Benim görüşüm kolun doğal konumunda olduğu. Buna yakın pozisyonları Avrupa’da, Şampiyonlar Ligi’nde gördük. Hakem orada penaltı verseydi, belki kimse bir şey diyemezdi. Benim görüşüm oyuncumuzun doğal konumunda kolunu hareket ettirdiği. Burada verilecek her karar saygı duymak lazım. Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid maçı buna benzerdi. Kazım’ın sadece elinin aşağıda olması, elinin çok hafif açık olması onun topa elle oynama düşüncesinde olduğunu söyleyemeyiz. Başka bir şey olsaydı buna saygı duyacaktık. Nasıl Kazımcan’ın ayağına basılması çok küçük basma dendiği gibi, Davinson’un ayağına basılması şanssızlık denilebilir. Kırmızı da verilebilirdi. Sallai’nin gördüğü kırmızı kartı hepimiz hatırlayalım. Birçok karar değişebiliyor. Verilen her karar saygı duymamız gerekiyor. Benim görüşüm, ikinci gol öncesi Davinson’a faul yapıldı, lehimize faul de verilebilirdi. Berkan, benzer pozisyonlarda sarı kart gördü. Hakemin takdirine saygı duymak gerekiyor. Bu akşam için benzer şeyler için farklı kararlar verdi" ifadelerini kullandı. "Neredeyse hiçbir bölgede oyuncum kalmadı" İlkay Gündoğan’ın oynadığı oyundan memnun olduğunu ifade eden Buruk, "İlk yarıda oyunu yönetirken topun bizde kalmasında önemli rol oynadı. Gençlerbirliği maçında İlkay’ın 30 dakika oynatmayı düşündüğümüzü söylemiştim. 4 günde bir devamlı çok zor maçlara çıktı. 4 gün sonra daha bir maç daha çıkacak. Fenerbahçe maçında İlkay’ı çıkarma nedenim sakatlık riskiydi. Aslında daha diri daha az maçla, rotasyonu yapabileceğimiz durumda elimizde hiç oyuncu kalmadığı için oyuncularımıza yükleniyoruz. Sakatlık riski de alıyoruz. Mecbur kaldım. Oyuncu değiştiremiyorum. Çok zorlanıyorum. Neredeyse hiçbir bölgede oyuncum kalmadı. Bir tek santrforda Mauro Icardi var. Berkan, Yunus sakatlıktan döndü. Geçen sene şubat ayında Avrupa kupalarında buna benzer şey yaşamıştık. Bu sene de buna benzer bir şey yaşadık. Oyuncularımız yavaş yavaş dönecek. Önemli olan buraları başarılı geçmekti. Fenerbahçe’yi deplasmanda yeniyorduk, son yediğimiz golle kazanmadık. Bugün 3 puan aldık. Devamında Avrupa’da önemli maça çıkacağız" şeklinde konuştu. "Jakobs ve Singo’nun, şu an oradaki turnuvayı oynayabilecek durumda değiller" Fildişi Sahilli futbolcu Wilfried Singo’nun sakatlığıyla ilgili sorulan bir soruya sarı-kırmızılıların teknik direktör, "Bek oynaması onun sakatlık nedeni değil. Çok genç bir oyuncu, çok profesyonel bir oyuncu. Sezon başını bizle geçirmedi. İlkay’da da bunu daha önce söylemiştim. Geldiklerinde laktak testlerinde takımın gerisindelerdi. Singo’nun sakatlığının tekrarlanmasının nedenlerinden biri de beklenenden erken oynaması. Stoper bölgesi de sprintin olduğu bir yer. Ajax maçı ona ihtiyacımızın olduğu maçlardan biriydi. Onu en kısa zamanda iyileştirip, inşallah Afrika Kupası’na çağırmazlar. Çünkü sakatlığı var. Biz bu oyuncuları hazırlayıp Afrika Kupası’na gönderirsek bizim için mutlu olduğumuz bir durum olmayacak. Çünkü sakatlar. Ismail Jakobs ve Singo’nun bizle kalıp, iyileşmelerini tamamlamaları lazım. Çünkü şu an oradaki turnuvayı oynayabilecek durumda değiller" diye cevap verdi. 52 yaşındaki teknik direktör, sakatlığına rağmen Fenerbahçe ve Samsunspor maçlarında oynayan Gabonlu futbolcu Mario Lemina’ya teşekkür etti. "Şampiyonluk bu sene her zamankinden daha önemli, hedef 26" Maç öncesi stresli olmadığını aktaran Okan Buruk, "Antrenmanda, tesislerde stresim yoktu. Kadroya bakıyorum bazı mevkilerde oyuncu bile değiştiremeyeceğimi biliyorum. Bu bir teknik direktör için kolay bir şey değil. Bu dönemi az hasarla atlatmaya çalışıyoruz. Geçen haftaki maçta ikinci yarı 14-15 tane aleyhimize verilen karar var. Böyle durumda saha kenarında sakin kalmanız çok zor. Ben oyuncularımızın Fenerbahçe derbisinde gerçekten bu kadar yapılan şeye göre çok sakin kaldığını düşünüyorum. 40-45 dakika faul verilmedi. 14 tane yanlışı gösterdikten sonra maçın sonucuna etki edecek hata yapmadı denmesi futbol adına inanılmaz bir şey. Her takımın başına gelebilir. Saha kenarında ufak tefek tepkiler oluyor. Stresli değilim, çok rahatım. Takıma, camiamıza güveniyorum. Çok güçlüyüz, daha da güçlü olacağız. Özellikle geçen haftaki maç bizim için milattı. Taraftar için de, bizim için de, oyuncularım için de milattı. Çok daha güçlü olacağız. Belki sezon başından beri birçok insan şuna sadece odaklandı, ‘Bu sene Avrupa’da başarılı olsun, Türkiye Ligi önemli değil’. O bizim kafamıza sokulmaya çalışıldı. Hayır tam tersi Türkiye Ligi çok önemli. Türkiye Ligi’nde şampiyonluk çok önemli. Sizi Şampiyonlar Ligi’ne götüren Türkiye Ligi’ndeki şampiyonluk. Bu şampiyonluğu kazanmak için her şeyi yapacağız. Şampiyonluk bu sene her zamankinden daha önemli, hedef 26" değerlendirmesinde bulundu.