SAĞLIK
Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı 27 Aralık 2025 Cumartesi - 17:21:48 Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 3 milyonuncu bağışı gerçekleştiren Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Türk Kızılay, 2025 yılı içinde 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak kan bağışında önemli bir eşiği geride bıraktı. Türkiye’de yıllık bazda 3 milyon ünite seviyesine ilk kez ulaşıldı. 2024’te 2,7 milyon ünite olan bağış miktarı, 2025’te yaklaşık yüzde 10 artış gösterdi. Ulusal Güvenli Kan Temini Programı kapsamında Türkiye genelinde 18 Bölge Kan Merkezi, 68 Kan Bağış Merkezi ile 350 mobil ve sabit ekip sahada görev yapıyor. Toplanan kan bağışları, gerekli test süreçlerinden geçirilerek bileşenlerine ayrılıyor ve hastanelere sevk ediliyor. Bu operasyonla, ülke genelinde 1140 hastanenin kan ve kan ürünleri ihtiyacı karşılanıyor. 3 milyonuncu bağış Gaziantep İslahiye’den 3 milyonuncu kan bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan 28 yaşındaki zabıt katibi Büşra Tokgöz tarafından yapıldı. Tokgöz’ün bu bağışı 11’inci kan bağışı olurken, Tokgöz’ün aynı zamanda kök hücre bağışçısı olduğu da belirtildi. Bağışın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Büşra Tokgöz’ün gerçekleştirdiği bu bağış, Gaziantep ve İslahiye için önemli bir gurur kaynağı oldu. Kan vermek kolay, etkisi hayat kurtarıcı Kan bağışının basit ama etkisi büyük bir yardım olduğunu vurgulayan Büşra Tokgöz, 11’inci bağışını yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Tokgöz, adliyede düzenlenen kan bağışı organizasyonunu duyar duymaz bağış yapmaya karar verdiğini ifade etti. Bağış sırasında, Türkiye genelinde bu yıl gerçekleştirilen 3 milyonuncu ünite kan bağışının kendisine denk geldiğini öğrenmenin kendisi için sürpriz olduğunu söyleyen Tokgöz, bu anlamlı ana tanıklık etmekten ve ödüllendirilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tokgöz, kan vermenin zor olmadığını vurgulayarak tüm vatandaşları düzenli kan bağışçısı olmaya davet etti.
27 Aralık 2025 Cumartesi - 17:17 Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 3 milyonuncu bağışı gerçekleştiren Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Türk Kızılay, 2025 yılı içinde 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak kan bağışında önemli bir eşiği geride bıraktı. Türkiye’de yıllık bazda 3 milyon ünite seviyesine ilk kez ulaşıldı. 2024’te 2,7 milyon ünite olan bağış miktarı, 2025’te yaklaşık yüzde 10 artış gösterdi. Ulusal Güvenli Kan Temini Programı kapsamında Türkiye genelinde 18 Bölge Kan Merkezi, 68 Kan Bağış Merkezi ile 350 mobil ve sabit ekip sahada görev yapıyor. Toplanan kan bağışları, gerekli test süreçlerinden geçirilerek bileşenlerine ayrılıyor ve hastanelere sevk ediliyor. Bu operasyonla, ülke genelinde 1140 hastanenin kan ve kan ürünleri ihtiyacı karşılanıyor. 3 Milyonuncu bağış Gaziantep İslahiye’den 3 milyonuncu kan bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan 28 yaşındaki zabıt katibi Büşra Tokgöz tarafından yapıldı. Tokgöz’ün bu bağışı 11’inci kan bağışı olurken, Tokgöz’ün aynı zamanda kök hücre bağışçısı olduğu da belirtildi. Bağışın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Büşra Tokgöz’ün gerçekleştirdiği bu bağış, Gaziantep ve İslahiye için önemli bir gurur kaynağı oldu. Kan vermek kolay, etkisi hayat kurtarıcı Kan bağışının basit ama etkisi büyük bir yardım olduğunu vurgulayan Büşra Tokgöz, 11’inci bağışını yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Tokgöz, adliyede düzenlenen kan bağışı organizasyonunu duyar duymaz bağış yapmaya karar verdiğini ifade etti. Bağış sırasında, Türkiye genelinde bu yıl gerçekleştirilen 3 milyonuncu ünite kan bağışının kendisine denk geldiğini öğrenmenin kendisi için sürpriz olduğunu söyleyen Tokgöz, bu anlamlı ana tanıklık etmekten ve ödüllendirilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tokgöz, kan vermenin zor olmadığını vurgulayarak tüm vatandaşları düzenli kan bağışçısı olmaya davet etti. (ALİ-
27 Aralık 2025 Cumartesi - 15:53 BURTOM Sağlık Grubu 2026 rotasını belirledi BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü, 2026 stratejik planında öncelikli gündem maddesinin sağlık turizmi olacağını belirterek, uluslararası hasta departmanının kapasitesinin artırılmasının hedeflendiğini, ayrıca demografik değişimleri dikkate alarak, yaşlı bakım ve geriatri alanındaki entegre tesis yatırımları için fizibilite çalışmaları sürdüreceklerini söyledi. Küplü, 10 yıllık projeksiyonda ise BURTOM’u, konvansiyonel sağlık hizmeti sunan bir yapıdan, entegre sağlık çözümleri üreten, teknolojiyi merkeze alan ve uluslararası standartlarda hizmet ihraç eden bir sağlık ekosistemine dönüştürmeyi hedeflediklerini açıkladı. Başta Bursa olmak üzere yaklaşık 15 ildeki tıbbi görüntüleme ve tanı merkezleri, tıp merkezleri ve diğer sağlık birimleriyle ayda 200 bini aşkın kişiye hizmet veren BURTOM Sağlık Grubu, 2025 yılını kurumsal yapısını güçlendirdiği, hizmet standardını yükselttiği ve operasyonel verimliliğini maksimuma taşıdığı bir "konsolidasyon dönemi" olarak tamamlarken, 2026 yılında verimlilik esaslı bir büyüme stratejisi izleyerek, tüm paydaşlar için değer oluşturan, güvenilir ve öncü bir sağlık kuruluşu olma misyonunu kararlılıkla sürdürecek. BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü, 2025 performansını ve 2026 vizyonunu değerlendirirken, hem kurumun hem de Türkiye sağlık sektörünün geleceğine dair mesajlar verdi. 2025 kurumsal sürdürülebilirliğin pekiştiği yıl 2025’in BURTOM için özel bir anlam taşıdığını belirten Serdar Küplü, 30. yılın yalnızca geçmiş başarıların kutlandığı bir dönem olmadığını vurgulayarak, "Bu yılı, kurumsal yapının güçlendirildiği, hizmet kalitesinin standardize edildiği ve operasyonel verimliliğin en üst seviyeye taşındığı stratejik bir dönem olarak ele aldık. Hedeflerimize ulaştığımız ve kurumsal sürdürülebilirliğimizi pekiştirdiğimiz bir yıl oldu" dedi. Aylık 200 bin kişiyi aşan hasta trafiğinin ciddi bir yönetim ve altyapı gerektirdiğini belirten Küplü, 2025’te sadece tedavi edici hizmetlerde değil, koruyucu sağlık ve erken tanı alanlarında da talebin hızla arttığını, bu nedenle teknolojik altyapı ve insan kaynağının eş zamanlı güçlendirildiğini ifade etti. Dijital dönüşüm ve insan kaynağında yeni seviye BURTOM’un 30. yıl kapsamında yalnızca teknolojik modernizasyon değil, insan kaynağının gelişimine yönelik de önemli adımlar attığını, dijital dönüşüm yatırımlarını, kurumsal eğitim ve gelişim programlarıyla birlikte yürüttüklerini belirten Serdar Küplü, "Personelimizin yetkinliklerini artıran eğitim programları, şeffaf yönetim yaklaşımı ve adil performans sistemi; kurumsal aidiyeti güçlendiren en önemli unsurlar. Bu sayede personel devir hızımız sektör ortalamasının altında seyrediyor"ifadelerini kullandı Küplü, yaşanan zorlu ekonomik şartlarda büyümeyi sürdürebilen BURTOM’un başarısının arkasında finansal disiplin, rasyonel yönetim ve orta-uzun vadeli stratejik planlama bulunduğunu, mevcut konjonktürde kısa vadeli çözümler yerine sürdürülebilir planlamaya bağlı kaldıklarını ve verimliliği artıran alanlara odaklandıklarını vurguladı. 2026 sağlık turizminde hamle ve yaşlı bakımında yeni yatırımlar BURTOM’un 2026 yatırım programında önceliği sağlık turizminin oluşturduğunu bildiren Küplü, uluslararası hasta departmanının kapasitesini artıracaklarını belirterek şunları söyledi: "Sağlık turizmi bizim için stratejik bir büyüme alanı. 2026’da bu alanda daha büyük bir uluslararası erişim hedefliyoruz. Ayrıca, demografik değişimleri dikkate alarak yaşlı bakım merkezleri ve geriatri odaklı entegre tesisler için de fizibilite çalışmalarını sürdürüyoruz." Yeni merkezler ve kapasite artışı gündemde BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü açıklamasında, yaklaşık 15 ilde faaliyet gösteren grubun 2026’da büyüme stratejisinin "verimlilik esaslı genişleme" üzerine kurulu olduğunu, mevcut merkezlerde teknolojik donanım ve hizmet kapasitesinin artırılmasının öncelikli hedef olarak belirlendiğini, bunun yanı sıra stratejiyle uyumlu yeni lokasyon yatırımlarının da gündemde olduğunu aktardı. Küplü, 850 kişilik kadrosu bulunan BURTOM’un, 2026’da istihdam politikasını nitelikli ve yetkinlik bazlı bir yaklaşımla yöneteceğini dile getirerek, "Sayısal büyümeden ziyade, spesifik uzmanlık alanlarında nitelikli sağlık profesyonellerinin organizasyonumuza katılmasını hedefliyoruz" diye konuştu. Küplü, "30 yıllık kurumsal hafızamızla, etik değerlerden ödün vermeden hizmet üretmeye devam edeceğiz. Tüm paydaşlarımız için değer oluşturan, güvenilir ve öncü bir sağlık kuruluşu olma misyonumuzu kararlılıkla sürdüreceği" dedi. Gelecek 10 yılın vizyonu, entegre sağlık ekosistemi BURTOM’un 10 yıllık projeksiyonuna ilişkin bilgi de veren Küplü, BURTOM’u konvansiyonel sağlık hizmeti sunan bir yapıdan, entegre sağlık çözümleri geliştiren, teknolojiyi merkezine alan ve uluslararası standartlarda hizmet ihraç eden bir sağlık ekosistemine dönüştürmeyi hedeflediklerini açıkladı. Sağlık sektörüne yönelik değerlendirmede de bulunan Küplü, 2025’i Türkiye sağlık sektörü açısından "Sürdürülebilirlik Sınavı" olarak tanımladı. Medikal enflasyonun sektörün en önemli sorunu olduğunun altını çizerek, 2026 için öne çıkan riskler arasında nitelikli insan kaynağı kıtlığı, artan işgücü maliyetleri ve döviz dalgalanmalarına bağlı medikal gider risklerinin olduğunu anlattı. Bunlara rağmen 2026’nın Türkiye için tarihi bir fırsat barındırdığını da vurgulayan Serdar Küplü, "Sağlık turizminde artık giriş seviyesi işlemlerden kompleks tedavilere geçiyoruz. Türkiye, 2026’da ‘ucuz alternatif’ değil, ‘kaliteli sağlık merkezi’ olarak konumlanabilir" diye konuştu.
27 Aralık 2025 Cumartesi - 12:48 Besin alerjilerinde uzman uyarısı: Geç kalınan müdahale ölümcül olabilir Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Özdamar, besin alerjilerinde yanlış diyet uygulamaları ve geç müdahalenin hayati risk taşıdığını belirterek aileleri uyardı. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Özdamar, besin alerjilerinin genellikle alerjen gıdaya maruz kalındıktan sonraki ilk 1-2 saat içerisinde ortaya çıktığını söyledi. Özdamar, "Vücutta kaşıntı, kızarıklık, burun kaşıntısı, hapşırık ve kusma gibi belirtiler görülebiliyor. Bu belirtiler hafiften şiddetliye kadar geniş bir yelpazede seyredebilir" ifadelerine yer verdi. En sık yapılan hatanın, ailelerin bir çocuk alerji uzmanına başvurmadan kendi gözlem ve yorumlarıyla çocuklarına diyet uygulaması olduğunu vurgulayan Özdamar, "Bu durum çocukların beslenme kalitesini bozuyor ve gereksiz kısıtlamalara yol açıyor" dedi. Besin alerjisi tanısı olan bireyler için temel kuralın alerjiye neden olan besinden kesin olarak kaçınmak olduğunu belirten Özdamar, gıda alışverişlerinde etiket okumanın hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Özdamar, "Hiç umulmadık gıdaların içerisinde bile alerjen maddeler bulunabiliyor. Bu nedenle içeriklerin mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor" diye konuştu. Restoran ve lokantalarda da dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Özdamar, alerjen besinin yemeğin içinde doğrudan yer almasa bile aynı tezgahta hazırlanması, aynı bıçakla kesilmesi ya da aynı kapta pişirilmesi durumunda alerjik reaksiyon gelişebileceğini söyledi. Seyahatlerde ise uçak ekibinin ve konaklanan otellerdeki restoran birimlerinin mutlaka bilgilendirilmesi gerektiğini kaydetti. Besin alerjilerinde nadir ancak son derece tehlikeli olan anafilaksi tablosuna da değinen Özdamar, "Kaşıntı ve kızarıklığa ek olarak bilinç kaybı, tansiyon düşmesi, nefes darlığı, hırıltı ve öksürük gibi bulgular ortaya çıkabiliyor. Bu durum hayatı tehdit eden bir acil tablodur" ifadelerini kullandı. Anafilaksi riski bulunan hastaların mutlaka doktor tarafından reçete edilen adrenalini yanlarında taşımaları gerektiğini vurgulayan Özdamar, "Küçük çocuklara adrenalin ampulleri, kilosu 15 kilogramın üzerinde olanlara ise adrenalin oto-enjektörleri veriyoruz ve ailelere nasıl kullanacaklarını ayrıntılı şekilde anlatıyoruz" dedi. Adrenalinin zamanında uygulanmasının hayat kurtarıcı olduğunun altını çizen Özdamar, "Alerjen besinle temas sonrası nefes darlığı, hırıltı, öksürük, bilinç kaybı ya da tansiyon düşmesi varsa adrenalin hiç vakit kaybetmeden uygulanmalı. Bu ilaç ne kadar erken yapılırsa hayat kurtarıcı etkisi o kadar yüksek olur. Gecikme durumunda hastaneye gidilse bile tablo ağırlaşabilir" uyarısında bulundu. Son olarak vatandaşlara çağrıda bulunan Özdamar, "Besin alerjisi şüphesi olan çocuklar mutlaka çocuk alerji uzmanına, erişkinler ise erişkin alerji uzmanına başvurmalı. Tedavi ve diyet yalnızca uzman önerileri doğrultusunda şekillendirilmeli. İnternetten ya da kulaktan dolma bilgiler ciddi riskler doğurur" ifadelerine yer verdi.
İşitme kaybı Alzheimer’i tetikliyor
17 Ekim 2025 Cuma - 09:13 İşitme kaybı Alzheimer’i tetikliyor İşitme kaybının ciddi bir sağlık sorunu olduğu belirtilerek sosyalleşmeyi olumsuz yönde etkilediği kaydedildi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İmperial Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ömer Korkmaz, belirli düzeydeki işitme kayıplarının bireylerin sosyal yaşamını doğrudan etkilediğini belirterek bu durum da Alzheimer riskini artırdığını kaydederek uyarılarda bulundu. Birçok kişinin işitme kaybını yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görüp işitme cihazı kullanmaktan kaçındığına dikkat çeken Korkmaz "Belirli düzeydeki işitme kayıpları, bireylerin sosyalleşmesini olumsuz etkileyebilir. Kişi zamanla diyaloğa girmekten kaçınır ve iletişimi zayıflar. Bu durum, araştırmalara göre Alzheimer hastalığı riskini yüzde 10-15 oranında artırabilir. Ancak birçok kişi işitme kaybını yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görüp işitme cihazı kullanmaktan kaçınır. Oysa işitme kaybı, yalnızca sosyal hayatı değil, kişinin güvenliğini de tehlikeye atabilir. Örneğin, sokakta yürürken korna sesi gibi uyarıları duyamamak ciddi kazalara yol açabilir. Dolaylı olarak bu durum da Alzheimer riskini artırabiliyor" dedi. Gelen hastaların yüzde 20’si vertigo şikâyetiyle geliyor Korkmaz, kliniğe gelen hastaların yüzde 20’sinin vertigo şikayeti oluşturduğunu özellikle ileri yaş grubunda daha fazla görüldüğünü kaydederek "Vertigo, halk arasında ’Baş dönmesi’ olarak bilinen bir durumdur. Bu durumun altında birçok farklı klinik hastalık oluşturabilir ve nedenleri yaş grubuna göre değişkenlik gösterebilir. İleri yaşlarda görülme sıklığı artar; en sık rastlanan nedeni ise halk arasında ’kristal oynaması’ olarak bilinen Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) adlı hastalık grubudur. Ancak vertigonun nedeni yalnızca bu değildir. Beyin tümörlerinden çocukluk çağında görülebilecek orta kulakta sıvı birikmesi (seröz otitis media) özellikle 2 yaşından küçük çocuklarda geniş farklı hastalık durumu görülebilir. Aslında "vertigo", bir çatı tanımdır; altında çok sayıda hastalık ve farklı neden barındırır. Vertigo, özellikle ilerleyen yaşlarda daha sık görülür. Yaş ilerledikçe, dengeyi sağlayan kompanzasyon mekanizmalarının zayıflaması nedeniyle hastalar vertigodan daha fazla etkilenir. Klinik belirtiler yaşla birlikte çok değişmese de, baş dönmesine bağlı düşmeler ve kırıklar yaşlı bireylerde daha ciddi ve tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle yaşlılarda vertigo daha büyük önem taşır. Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) tedavisinde, ’repozisyon manevrası’ olarak bilinen ve kristallerin yerlerine oturtulmasını amaçlayan özel manevralar kullanılır. Bunun yanında ilaç tedavisiyle de destek sağlanır. Hastalığın nedenine bağlı olarak adaptasyon sürecini hızlandırmak için bazı egzersizler önerilirken, bazı hareketlerden de kaçınılması istenir. Tedavi, tamamen vertigonun altta yatan nedenine göre planlanır. Kulak Burun Boğaz (KBB) polikliniklerine başvuran hastaların yaklaşık yüzde 20’si vertigo şikâyetiyle başvurmaktadır" diye konuştu. İşitme kayıplarına yol açabilir Yüksek sesle müzik dinlemenin kulağı olumsuz etkilediğini belirten Korkmaz, "Uzun süre yüksek sese maruz kalmak, iç kulakta kalıcı işitme kayıplarına yol açabilir. Özellikle son zamanlarda gençlerde yaygın olarak görülen kulaklıkla yüksek sesle müzik dinleme alışkanlığı, önlenebilir bir risktir. İşitme kayıplarını önlemek adına bu tür alışkanlıklardan kaçınılması önemlidir. Gürültülü ortamlarda çalışan bireylerde ise mutlaka işitme koruyucuları (maskeleme cihazları) kullanılması önerilir. Çünkü fark edilmeden gelişen uzun süreli ses maruziyeti kalıcı işitme kaybına neden olabilir. Yaş ilerledikçe ortaya çıkan işitme kayıpları da çoğunlukla iç kulaktan kaynaklanır. Bu nedenle, belirli bir desibel seviyesinin üzerinde gürültüye maruz kalınan ortamlarda işitme sağlığını koruyacak önlemlerin alınması gereklidir" şeklinde konuştu.
Prostat büyümesine ameliyatsız çözüm: "Su buharı tedavisi Türkiye’de yaygınlaşıyor"
17 Ekim 2025 Cuma - 08:58 Prostat büyümesine ameliyatsız çözüm: "Su buharı tedavisi Türkiye’de yaygınlaşıyor" İyi huylu prostat büyümesi (BPH) olan milyonlarca erkek için geliştirilen ve cinsel fonksiyonları koruyan su buharı tedavisini (Rezum) anlatan Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Tevfik Ziypak, "Türkiye’de de yaygınlaşarak cerrahiye güçlü bir alternatif sunuyor" dedi. "Erkeklerde yaşla sık görülen iyi huylu prostat büyümesi (BPH) tedavisinde ’su buharı tedavisi’ adı verilen yeni nesil bir teknoloji, ameliyat endişesi taşıyan hastalara umut oluyor" diyen BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesinden Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Tevfik Ziypak, "Sadece 10-15 dakika süren, kesi veya doku çıkarma işlemi gerektirmeyen bu minimal invaziv yöntem, hastaların cinsel fonksiyonlarını büyük oranda koruyarak kısa sürede günlük hayata dönmelerine olanak tanıyor" açıklaması yaptı. "Modern ve konforlu bir çözüm olarak öne çıkıyor" Doç. Dr. Tevfik Ziypak, "50 yaş üzeri erkeklerin yaklaşık yarısını, 80 yaş üzerindekilerin ise yüzde 80’ini etkileyen BPH; sık idrara çıkma, gece tuvalete kalkma ve idrar akışında zayıflama gibi yaşam kalitesini düşüren şikâyetlere yol açıyor. Bugüne dek genellikle ilaç veya TUR-P gibi geleneksel cerrahi yöntemlerle tedavi edilen bu durum için su buharı teknolojisi, modern ve konforlu bir çözüm olarak öne çıkıyor" şeklinde konuştu. Tedavi nasıl uygulanıyor? Tedavi hakkında bilgilendiren Doç. Dr. Tevfik Ziypak, şunları söyledi: "FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı sistem, idrar kanalı yoluyla prostata ulaştırılan özel bir cihazla uygulanıyor. Cihaz, 9 saniyelik kısa püskürtmelerle steril su buharını prostatın büyüyen dokusuna enjekte ediyor. Buharın termal enerjisi, hedeflenen hücreleri tahrip ederken çevredeki sağlıklı sinir ve dokular korunuyor. Vücudun doğal iyileşme mekanizması sayesinde tahrip olan bu dokular zamanla temizleniyor, prostat küçülerek idrar kanalı üzerindeki baskı ortadan kalkıyor." "Ameliyattan korkan ve cinsel fonksiyonlarını korumak isteyenler için devrim" Doç. Dr. Ziypak, yöntemin avantajlarını da vurgulayarak, "REZUM, prostat büyümesinin tedavisinde devrim niteliğinde bir yöntem. Ameliyat korkusu yaşayan, kullandığı ilaçlardan sıkılan veya cinsel fonksiyonlarını korumak isteyen erkekler için büyük bir fırsat sunuyor. Üstelik işlem kısa, ağrısız ve kalıcı sonuçlar veriyor" dedi. "Tedavinin en büyük avantajları arasında işlemin ortalama 10-15 dakika sürmesi, hastaların aynı gün taburcu olabilmesi ve 2-3 gün içinde normal yaşantılarına dönebilmesi yer alıyor" diyen Doç. Dr. Tevfik Ziypak, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Özellikle prostat hacmi 30-80 ml arasında olan, ilaç tedavisinden fayda görmeyen veya cerrahiden çekinen hastalar için ideal bir seçenek olarak gösteriliyor. Klinik çalışmalar, tedavinin 5 yıllık takiplerde etkinliğini koruduğunu ve hastaların yüzde 95’inin ek bir cerrahiye ihtiyaç duymadığını ortaya koyuyor. Türkiye’de de son yıllarda belirli özel ve üniversite hastanelerinde yaygınlaşmaya başlayan su buharı tedavisi, üroloji uzmanları tarafından başarıyla uygulanıyor."
Öğrenciler beyaz önlüklerini giydi
16 Ekim 2025 Perşembe - 18:07 Öğrenciler beyaz önlüklerini giydi Düzce Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından düzenlenen 2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Eczacılık Fakültesi beyaz önlük giyme töreni gerçekleştirildi. Tıp Fakültesi Konferans Salonu’nda programa; Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İlhan Genç ve Prof. Dr. Ali Öztürk, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Koca Çalışkan, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şerif Demir, Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kazım Özkan Ertürk, Düzce Eczacı Odası Başkanı Ecz. Yalçın Bakır, akademik ve idari personeli ile öğrencileri ve aileleri katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Dekan Ufuk Koca Çalışkan, beyaz önlüğün ve beyaz önlük giyme törenlerinin tarihçesinden bahsederek sözlerine başladı. Beyaz önlüğün, sorumluluğun, temizliğin, dürüstlüğün ve güvenin sembolü olduğunu dile getiren Çalışkan, "Eczacılık, sadece ilaç hazırlamak ve satmak değil, insana, topluma ve geleceğe hizmet etmektir. Her reçetede bir hikaye vardır ve sizler bu hikayenin birer parçası olacaksınız. Beyaz önlüğü giymek kolay olabilir ama beyaz kalmasını sağlamak emek, vicdan ve sabır ister. Bugünden itibaren attığınız her adımda bu önlüğün hakkını vereceğinize yürekten inanıyorum" şeklinde konuştu. Düzce Eczacı Odası Başkanı Ecz. Yalçın Bakır, 57. Bölge Düzce Eczacı Odası olarak odanın kuruluşunda çok çaba sarf ettiklerini belirterek özverili desteklerinden dolayı Yönetim Kurulu Üyelerine teşekkür etti. Düzce Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin büyük bir değer olduğuna işaret eden Bakır, Düzce Eczacı Odası ile Düzce Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin birbirine güç kattığını sözlerine ekledi. Mesleğin geleceği adına kontenjanların azaltılmasına ve eğitimin niteliğinin önemine dikkat çeken Bakır, Düzce Üniversitesi’yle birçok ortak çalışmaya imza atacaklarını ifade etti. Rektör Yardımcısı Ali Öztürk, Eczacılık Fakültesi öğrencilerinin hayatlarının önemli bir dönüm noktasında olduklarını ve mesleğe başlamanın ilk adımını atacaklarını belirtti. Beyaz önlüğün sadece bir giysi değil, bir kimliğin ve etik değerlere bağlılığın da simgesi olduğunun altını çizen Öztürk, eczacıların ilaç üretimi ve satışının ötesinde toplumun sağlık bilincinin artmasına katkı sağlayan önemli bir meslek grubu olduklarını ifade etti. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Gökbulut, eczanede yer alan fitoterapotiklere güncel bakış adlı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Ena Farma Yönetim Kurulu Başkanı Meryem Özselanik ise sağlığı doğal yollardan korumanın üretim hikayesi başlıklı konuşmasıyla programa katkı sağladı. Dekan Çalışkan, fakülteye katkılarından dolayı Bursa Eczacılar Kooperatifi’ne plaket takdiminde bulundu. Davetli konuşmacıların sunumlarının ardından beyaz önlük giyme törenine geçildi. Halk sağlığına adanmışlığın ve evrensel meslek etiğinin timsali, temizliğin, güvenin ve sorumluluğun evrensel sembolü olan beyaz önlüklerini gururla giyen Düzce Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencileri, eczacılık mesleğine adım atmanın heyecanı ve mutluluğunu aileleriyle paylaşırken, eğitim hayatlarında unutulmaz bir ana tanıklık etti.
ALKÜ’lü profesöre önemli görev
16 Ekim 2025 Perşembe - 16:31 ALKÜ’lü profesöre önemli görev Lejyoner hastalığında dünyada önde gelen çalışmaları yapan ALKÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Erdoğan, Sağlık Bakanlığı Lejyoner Hastalığı Bilimsel Danışma Kurulu’na Koordinatör Üye olarak yeniden seçildi. İki yıl önce Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Lejyoner Hastalığı Kontrol Programı Bilimsel Danışma Kuruluna koordinatör üye olarak görevlendirilen ALKÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Erdoğan, Lejyoner Hastalığı Bilimsel Danışma Kurulu’nda yeniden koordinatör üye olarak görevlendirildi. Lejyoner hastalığı için çalışmalar yoğunlaştı Sağlık Bakanlığı tarafından Lejyoner hastalığının önlenmesi ve kontrolüne yönelik planlanan ve yürütülen çalışmalara bilimsel danışmanlık yapmak ve yeni ortaya çıkan durumlar ile ilgili bilimsel katkı sağlamak ve gelecekte yürütülecek çalışmaları planlanmak amacıyla çalışmalar hızla devam ediyor. Bu kapsamda hastalıkla ilgili çalışmaların planlanması amacıyla kurulan bilimsel kurul, 9 Ekim 2025 Perşembe günü saat 13.00’te Sağlık Bakanlığında toplandı. Toplantıda Lejyoner hastalığına karşı hazırlıklı olmak, hastalıktan korunmak ve hastalıkla mücadele etmek için alınması gereken tedbirler ile hastalığın bildirimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek için önemli kararlar alındı. Toplantının devamında, kontrol programının uygulanmasında karşılaşılan güçlüklerin giderilmesi, gerekli hallerde rehberin güncellenmesi ve yeni gelişmelerin detaylı şekilde değerlendirilmesi konuları görüşüldü. Prof. Dr. Haluk Erdoğan, yürütülen çalışmalara ilişkin olarak, "Lejyoner hastalığı, çevresel ve halk sağlığı yönü güçlü, multidisipliner bir yaklaşım gerektiren bir konudur. Bilimsel kurulun amacı, ülkemizde bu hastalığa karşı daha etkin önlemler alınması, kontrol ve bildirim sisteminin güçlendirilmesidir. Ülkemizde görülen lejyoner hastalığı vakalarının değerlendirildiği, Lejyoner Hastalığı Kontrol Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği’nin ve Lejyoner Hastalığı Saha Rehberi’nin güncellenmesi konularının görüşüldüğü toplantımıza katılım sağlayan değerli Bilimsel Danışma Kurulu üyelerimize teşekkürlerimizi sunarız. Bu süreçte bilimsel katkı sunmaktan onur duyuyorum" ifadelerini kullandı. Kurulda, Koordinatör Üye olan Prof. Dr. Haluk Erdoğan’ın yanı sıra alanında uzman birçok akademisyen ve sağlık profesyoneli yer alıyor.
Kepez Belediyesi’nden 4 ilçede 408 kişiye ücretsiz kanser taraması
16 Ekim 2025 Perşembe - 16:25 Kepez Belediyesi’nden 4 ilçede 408 kişiye ücretsiz kanser taraması Kepez Belediyesi’nin Mobil Sağlık Merkezi, Konyaaltı, Korkuteli, Kumluca ve Demre ilçelerinde vatandaşlara ücretsiz HPV, mamografi ve kolorektal kanser taraması hizmeti sundu. 408 kişi bu hizmetten faydalandı. Kepez Belediyesi, Mobil Sağlık Merkezi aracılığıyla kanser tarama hizmetini hayata geçirdi. Antalya genelinde mahalle mahalle, ilçe ilçe dolaşan mobil ekip, kanser tarama hizmetlerini vatandaşların ayağına kadar götürerek büyük bir kolaylık sağlıyor. "Erken tanı hayat kurtarır" mottosuyla yola çıkan Kepez Belediyesi, bu önemli hizmeti kırsal kesimlere de ulaştırarak taramaların erişilebilirliğini artırıyor. Mobil merkezde görevli sağlık ekipleri, tarama öncesi vatandaşları kanserin riskleri ve erken tanının önemi konusunda bilgilendiriyor. 4 ilçede 408 kişiye kanser taraması yapıldı Konyaaltı’nda 6-7 Ekim’de gerçekleştirilen taramalarda 68 kişiye HPV testi, 54 kişiye mamografi ve 22 kişiye kolorektal kanser taraması uygulanarak, toplam 144 işlem gerçekleştirildi. 7-8 Ekim’de de Korkuteli ilçesinde 11 HPV, 25 mamografi ve 20 kolorektal kanser taraması olmak üzere toplam 56 işlem uygulandı. 13 Ekim’de Kumluca’da yapılan sağlık taramalarında 34 kişiye HPV testi, 28 kişiye ise mamografi çekimi yapılarak, toplamda 62 kişiye ulaşıldı. Mobil Sağlık Merkezi, 14-15 Ekim tarihlerinde ise Demre’de hizmet verdi. Demre’de 53 HPV, 79 mamografi, 14 kişiye kolorektal kanser taraması olmak üzere toplam 146 kişiye kanser tarama hizmeti verildi.
İzmir’den Ağrı’ya sağlık köprüsü
16 Ekim 2025 Perşembe - 15:56 İzmir’den Ağrı’ya sağlık köprüsü İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesinde uzmanlaşan hekimler, ülkenin dört bir yanında çocuklara umut olmaya devam ediyor. Ağrı’da fenalaşan henüz 5 aylık Fatma Ergül isimli bebek, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Nefrolojisi Kliniği’nden Prof. Dr. Nida Temizkan Dinçel’in uzaktan rahberliği ve yine bu hastaneden Ağrı’ya tayin edilen doktorların müdahalesi ile sağlığına kavuştu. Çocuk sağlığı alanında ülkemizin en köklü merkezlerinden biri olan SBÜ İTF Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, sadece İzmir’de değil, yetiştirdiği hekimler aracılığıyla Türkiye’nin her köşesinde çocuklara şifa dağıtıyor. Hastanede uzmanlık eğitimini tamamlayan hekimler, güçlü klinik donanımları ve edindikleri deneyimleri görev yaptıkları illere taşıyor. Bu eğitim mirasının en güzel örneklerinden biri geçtiğimiz günlerde Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşandı. Ağrı’da Başlayan zorlu bir tedavi süreci Beş aylık Fatma Ergül isimli bebek, ailesi tarafından Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne nöbet geçirme ve huzursuzluk şikâyetleriyle getirildi. Muayenelerde, bebeğin her yediğini kustuğu ve vücudundaki tuz dengesinin ciddi şekilde bozulduğu belirlendi. Laboratuvar sonuçlarında ağır hiponatremi (sodyum düşüklüğü) ve metabolik asidoz saptandı. Hastanın tedavisi, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nde uzmanlık eğitimlerini tamamlamış olan Uzm. Dr. Neslihan Duman, Uzm. Dr. Kadir Buğra Sarı ve Uzm. Dr. Melike Naz Akbaş tarafından yürütüldü. Yoğun takip ve sıvı tedavileriyle hastanın iyon dengesi sağlandı. Ardından yapılan ileri tetkiklerde tubulopati (böbrek tüplerinde işlev bozukluğu) ve nefrotik düzeyde proteinüri (yüksek protein kaybı) tespit edildi. Uzaktan rehberlik, ortak başarı Tedavi süreci boyunca Ağrı’daki ekip, eğitimleri sırasında kendilerine rehberlik eden Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Nefrolojisi Kliniği’nden Prof. Dr. Nida Temizkan Dinçel ile sürekli iletişim kurdu. Prof. Dinçel’in uzaktan desteğiyle hastanın tedavi planı başarıyla yönetildi. Kısa sürede genel durumu düzelen Fatma bebek, ileri tetkik ve tedavi için İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Nefrolojisi Kliniği’ne sevk edildi. Buradaki takiplerin ardından sağlığına kavuşarak taburcu edildi. Bu olayın duyulmasının ardından Ağrı’dan gelen bir mesaj, bu hikâyeyi daha da anlamlı hale getirdi. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi’nde görev yapan bir pratisyen hekim, şu sözlerle duygularını paylaştı: "Merhabalar, ben de şu an Ağrı EAH Çocuk Acil’de pratisyenim ve bugün açıklanan TUS sonuçlarında Behçet Uz Pediatri’yi kazandım. Böyle bir denk gelişin olması beni heyecanlandırdı ve duygulandırdı. Sabırsızlıkla başlamayı bekliyorum."
60 yaşında ilk yardım sertifikası aldı
16 Ekim 2025 Perşembe - 15:11 60 yaşında ilk yardım sertifikası aldı Ankara’nın Sincan ilçesinde 60 yaşındaki Nuray Köklü, gerekli eğitimleri tamamlayarak ilk yardım sertifikası aldı. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sincan İlçe Sağlık Müdürlüğü iş birliğinde ilk yardım kursu düzenlendi. Düzenlenen program kapsamında daha önce Kur’an-ı Kerim kursunda eğitim alan 14 kursiyer, İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen ilk yardım kursuna katılarak, 16 saatlik eğitimi tamamladı. Sertifika almaya hak kazanan kursiyerlerden Nazmiye Köklü, azmiyle dikkat çekti. "Can emanettir, korumalıyız" İlk yardım eğitiminin kendisine büyük katkı sağladığını söyleyen Nazmiye Köklü, "İlk yardım kursuna başvurdu hocamız, biz de gönüllü olarak katıldık. İlk yardımla ilgili her şeyi öğrendik, hem yazılı hem de sözlü sınavları geçtik. Amacımız hayat kurtarmak. Kaza olduğu zaman ne yapabiliriz, insanlara nasıl faydalı olabiliriz, bunları öğretti hocalarımız. Kalp masajı, Heimlich manevrası, akla ne gelirse ilk yardımla ilgili her şeyi öğrendik. Herkesin her an başına bir şey gelebilir. O yüzden zaten can emanettir, korumalıyız" şeklinde konuştu. "O zaman Heimlich manevrasını bilmiyordum" İlk yardım eğitimin öneminden bahseden Köklü, "Misafirliğe gittiğimde bir çocuğun boğazına şeker kaçmıştı. O zaman Heimlich manevrasını bilmiyordum, çaresiz kaldık. Hemen çocuğun boğazından şekeri çıkarmaya çalıştım, Heimlich manevrası yaptım ama o zaman bilinçsizdim. Şimdi olsa direkt müdahale ederdim. Hocalarımız çok iyi gösterdi. Sağlık Bakanlığına ve Diyanet İşlerine ayrı ayrı teşekkür ederim" diye konuştu. "Cana dokunmak, bir hayatı kurtarabilmenin bilgisi" 60 yaşındaki Nuray Köklü’nün azminin herkese örnek olduğunu vurgulayan Sincan İlçe Sağlık Müdürlüğü İlk Yardım Eğitmeni Eda Demirsoy Türker, "İlk yardım sadece bir eğitim değil, aslında bir cana dokunmak, bir hayatı kurtarabilmenin bilgisidir. Her yaş grubunun alabileceği bir eğitim. 60 yaşındaki Nuray teyzemiz de buna çok büyük bir örnek oldu. Bunu başarıyla tamamlayıp, eğitimi geçerek bizi çok mutlu etti. Öğrenmenin yaşının olmadığının, her yaşta öğrenmenin mümkün olduğunun en büyük kanıtı oldu Nuray teyzemiz" ifadelerini kullandı.
Dış gebelik ihmal edilirse ölüme yol açabilir
16 Ekim 2025 Perşembe - 13:28 Dış gebelik ihmal edilirse ölüme yol açabilir Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Sami Şahin, dış gebeliğin ihmal edilemeyecek kadar önemli bir hastalık olduğunu belirterek, tedavi edilmediğinde ise ölümcül sonuçlara yol açabileceğini söyledi. Dış gebelik hakkında uyarılarda bulunan Liv Hospital Samsun Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Sami Şahin, "Vajinal lekelenme ve kanama, keskin ağrılar, karnın tek tarafında meydana gelen ağrı, kilo kaybı, sindirim sisteminde bozukluk, baş dönmesi bayılma ve rektal basınç dış gebelik belirtileridir. Dış gebelik hastanın tıbbi durumuna göre çeşitli yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Eğer ihmal edilerek zamanında tedavi edilmezse ölümcül sonuçları olabilir. Dış gebelik, rahim içinde yerleşmesi gereken gebelik kesesinin rahim dışında başka bir yerde yerleşmesi durumudur. En sık tüplerde izlenen bir durum olmasına rağmen, yumurtalıklarda, rahim ağzında, eski sezaryen skarında, batında da görülebilmektedir" dedi. Risk grubundakilerin dikkatli olması gerektiğine değinen Opr. Dr. Şahin, "Daha önce dış gebelik geçirenler, tüplerinden ameliyat olanlar, ria (spiral) kullanmış veya kullanmakta olan hastalar, İVF (tüp bebekle) gebe kalanlar, doğum kontrol ilacı kullananlar, daha önce cinsel yolla bulaşan hastalık kapanlar (gonore, klamidya), pelvik inflamatuar hastalık geçirenler, sigara içenler veya daha önce içmiş olanlar, karından ameliyat geçirenler, spontan düşük yapanlar risk gruplarıdır. 40 yaş üzerindekiler, ilk ilişkileri 18 yaşından küçük olanlar, vajinal duş alanlar, infertilite hastaları dış gebeliğin daha çok görüldüğü bireylerdir. Dış gebelik belirtileri; vajinal lekelenme ve kanama, keskin ağrılar, karnın tek tarafında meydana gelen ağrı, kilo kaybı, sindirim sisteminde bozukluk, baş dönmesi bayılma ve rektal basınçtır. Dış gebelik tedavi edilebilmektedir. Bu tedaviler; ilaç tedavisi, erken tanı alıp gebelik ilerlememişse (gebelik değeri ve kese boyutuna göre değişir) veya dış gebelik yırtılmadıysa; ameliyat, tüpün alınması, tüpün ağızlaştırılmasıdır" diye konuştu.