SAĞLIK
Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı 27 Aralık 2025 Cumartesi - 17:21:48 Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 3 milyonuncu bağışı gerçekleştiren Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Türk Kızılay, 2025 yılı içinde 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak kan bağışında önemli bir eşiği geride bıraktı. Türkiye’de yıllık bazda 3 milyon ünite seviyesine ilk kez ulaşıldı. 2024’te 2,7 milyon ünite olan bağış miktarı, 2025’te yaklaşık yüzde 10 artış gösterdi. Ulusal Güvenli Kan Temini Programı kapsamında Türkiye genelinde 18 Bölge Kan Merkezi, 68 Kan Bağış Merkezi ile 350 mobil ve sabit ekip sahada görev yapıyor. Toplanan kan bağışları, gerekli test süreçlerinden geçirilerek bileşenlerine ayrılıyor ve hastanelere sevk ediliyor. Bu operasyonla, ülke genelinde 1140 hastanenin kan ve kan ürünleri ihtiyacı karşılanıyor. 3 milyonuncu bağış Gaziantep İslahiye’den 3 milyonuncu kan bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan 28 yaşındaki zabıt katibi Büşra Tokgöz tarafından yapıldı. Tokgöz’ün bu bağışı 11’inci kan bağışı olurken, Tokgöz’ün aynı zamanda kök hücre bağışçısı olduğu da belirtildi. Bağışın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Büşra Tokgöz’ün gerçekleştirdiği bu bağış, Gaziantep ve İslahiye için önemli bir gurur kaynağı oldu. Kan vermek kolay, etkisi hayat kurtarıcı Kan bağışının basit ama etkisi büyük bir yardım olduğunu vurgulayan Büşra Tokgöz, 11’inci bağışını yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Tokgöz, adliyede düzenlenen kan bağışı organizasyonunu duyar duymaz bağış yapmaya karar verdiğini ifade etti. Bağış sırasında, Türkiye genelinde bu yıl gerçekleştirilen 3 milyonuncu ünite kan bağışının kendisine denk geldiğini öğrenmenin kendisi için sürpriz olduğunu söyleyen Tokgöz, bu anlamlı ana tanıklık etmekten ve ödüllendirilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tokgöz, kan vermenin zor olmadığını vurgulayarak tüm vatandaşları düzenli kan bağışçısı olmaya davet etti.
27 Aralık 2025 Cumartesi - 17:17 Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı Türk Kızılay, 2025’te 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak rekora imza attı; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç 3 milyonuncu bağışı gerçekleştiren Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Türk Kızılay, 2025 yılı içinde 3 milyon ünite kan bağışı hedefine ulaşarak kan bağışında önemli bir eşiği geride bıraktı. Türkiye’de yıllık bazda 3 milyon ünite seviyesine ilk kez ulaşıldı. 2024’te 2,7 milyon ünite olan bağış miktarı, 2025’te yaklaşık yüzde 10 artış gösterdi. Ulusal Güvenli Kan Temini Programı kapsamında Türkiye genelinde 18 Bölge Kan Merkezi, 68 Kan Bağış Merkezi ile 350 mobil ve sabit ekip sahada görev yapıyor. Toplanan kan bağışları, gerekli test süreçlerinden geçirilerek bileşenlerine ayrılıyor ve hastanelere sevk ediliyor. Bu operasyonla, ülke genelinde 1140 hastanenin kan ve kan ürünleri ihtiyacı karşılanıyor. 3 Milyonuncu bağış Gaziantep İslahiye’den 3 milyonuncu kan bağışı, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde görev yapan 28 yaşındaki zabıt katibi Büşra Tokgöz tarafından yapıldı. Tokgöz’ün bu bağışı 11’inci kan bağışı olurken, Tokgöz’ün aynı zamanda kök hücre bağışçısı olduğu da belirtildi. Bağışın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Büşra Tokgöz’ü telefonla görüntülü arayarak tebrik etti. Büşra Tokgöz’ün gerçekleştirdiği bu bağış, Gaziantep ve İslahiye için önemli bir gurur kaynağı oldu. Kan vermek kolay, etkisi hayat kurtarıcı Kan bağışının basit ama etkisi büyük bir yardım olduğunu vurgulayan Büşra Tokgöz, 11’inci bağışını yapmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Tokgöz, adliyede düzenlenen kan bağışı organizasyonunu duyar duymaz bağış yapmaya karar verdiğini ifade etti. Bağış sırasında, Türkiye genelinde bu yıl gerçekleştirilen 3 milyonuncu ünite kan bağışının kendisine denk geldiğini öğrenmenin kendisi için sürpriz olduğunu söyleyen Tokgöz, bu anlamlı ana tanıklık etmekten ve ödüllendirilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tokgöz, kan vermenin zor olmadığını vurgulayarak tüm vatandaşları düzenli kan bağışçısı olmaya davet etti. (ALİ-
27 Aralık 2025 Cumartesi - 15:53 BURTOM Sağlık Grubu 2026 rotasını belirledi BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü, 2026 stratejik planında öncelikli gündem maddesinin sağlık turizmi olacağını belirterek, uluslararası hasta departmanının kapasitesinin artırılmasının hedeflendiğini, ayrıca demografik değişimleri dikkate alarak, yaşlı bakım ve geriatri alanındaki entegre tesis yatırımları için fizibilite çalışmaları sürdüreceklerini söyledi. Küplü, 10 yıllık projeksiyonda ise BURTOM’u, konvansiyonel sağlık hizmeti sunan bir yapıdan, entegre sağlık çözümleri üreten, teknolojiyi merkeze alan ve uluslararası standartlarda hizmet ihraç eden bir sağlık ekosistemine dönüştürmeyi hedeflediklerini açıkladı. Başta Bursa olmak üzere yaklaşık 15 ildeki tıbbi görüntüleme ve tanı merkezleri, tıp merkezleri ve diğer sağlık birimleriyle ayda 200 bini aşkın kişiye hizmet veren BURTOM Sağlık Grubu, 2025 yılını kurumsal yapısını güçlendirdiği, hizmet standardını yükselttiği ve operasyonel verimliliğini maksimuma taşıdığı bir "konsolidasyon dönemi" olarak tamamlarken, 2026 yılında verimlilik esaslı bir büyüme stratejisi izleyerek, tüm paydaşlar için değer oluşturan, güvenilir ve öncü bir sağlık kuruluşu olma misyonunu kararlılıkla sürdürecek. BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü, 2025 performansını ve 2026 vizyonunu değerlendirirken, hem kurumun hem de Türkiye sağlık sektörünün geleceğine dair mesajlar verdi. 2025 kurumsal sürdürülebilirliğin pekiştiği yıl 2025’in BURTOM için özel bir anlam taşıdığını belirten Serdar Küplü, 30. yılın yalnızca geçmiş başarıların kutlandığı bir dönem olmadığını vurgulayarak, "Bu yılı, kurumsal yapının güçlendirildiği, hizmet kalitesinin standardize edildiği ve operasyonel verimliliğin en üst seviyeye taşındığı stratejik bir dönem olarak ele aldık. Hedeflerimize ulaştığımız ve kurumsal sürdürülebilirliğimizi pekiştirdiğimiz bir yıl oldu" dedi. Aylık 200 bin kişiyi aşan hasta trafiğinin ciddi bir yönetim ve altyapı gerektirdiğini belirten Küplü, 2025’te sadece tedavi edici hizmetlerde değil, koruyucu sağlık ve erken tanı alanlarında da talebin hızla arttığını, bu nedenle teknolojik altyapı ve insan kaynağının eş zamanlı güçlendirildiğini ifade etti. Dijital dönüşüm ve insan kaynağında yeni seviye BURTOM’un 30. yıl kapsamında yalnızca teknolojik modernizasyon değil, insan kaynağının gelişimine yönelik de önemli adımlar attığını, dijital dönüşüm yatırımlarını, kurumsal eğitim ve gelişim programlarıyla birlikte yürüttüklerini belirten Serdar Küplü, "Personelimizin yetkinliklerini artıran eğitim programları, şeffaf yönetim yaklaşımı ve adil performans sistemi; kurumsal aidiyeti güçlendiren en önemli unsurlar. Bu sayede personel devir hızımız sektör ortalamasının altında seyrediyor"ifadelerini kullandı Küplü, yaşanan zorlu ekonomik şartlarda büyümeyi sürdürebilen BURTOM’un başarısının arkasında finansal disiplin, rasyonel yönetim ve orta-uzun vadeli stratejik planlama bulunduğunu, mevcut konjonktürde kısa vadeli çözümler yerine sürdürülebilir planlamaya bağlı kaldıklarını ve verimliliği artıran alanlara odaklandıklarını vurguladı. 2026 sağlık turizminde hamle ve yaşlı bakımında yeni yatırımlar BURTOM’un 2026 yatırım programında önceliği sağlık turizminin oluşturduğunu bildiren Küplü, uluslararası hasta departmanının kapasitesini artıracaklarını belirterek şunları söyledi: "Sağlık turizmi bizim için stratejik bir büyüme alanı. 2026’da bu alanda daha büyük bir uluslararası erişim hedefliyoruz. Ayrıca, demografik değişimleri dikkate alarak yaşlı bakım merkezleri ve geriatri odaklı entegre tesisler için de fizibilite çalışmalarını sürdürüyoruz." Yeni merkezler ve kapasite artışı gündemde BURTOM Sağlık Grubu Genel Müdürü Serdar Küplü açıklamasında, yaklaşık 15 ilde faaliyet gösteren grubun 2026’da büyüme stratejisinin "verimlilik esaslı genişleme" üzerine kurulu olduğunu, mevcut merkezlerde teknolojik donanım ve hizmet kapasitesinin artırılmasının öncelikli hedef olarak belirlendiğini, bunun yanı sıra stratejiyle uyumlu yeni lokasyon yatırımlarının da gündemde olduğunu aktardı. Küplü, 850 kişilik kadrosu bulunan BURTOM’un, 2026’da istihdam politikasını nitelikli ve yetkinlik bazlı bir yaklaşımla yöneteceğini dile getirerek, "Sayısal büyümeden ziyade, spesifik uzmanlık alanlarında nitelikli sağlık profesyonellerinin organizasyonumuza katılmasını hedefliyoruz" diye konuştu. Küplü, "30 yıllık kurumsal hafızamızla, etik değerlerden ödün vermeden hizmet üretmeye devam edeceğiz. Tüm paydaşlarımız için değer oluşturan, güvenilir ve öncü bir sağlık kuruluşu olma misyonumuzu kararlılıkla sürdüreceği" dedi. Gelecek 10 yılın vizyonu, entegre sağlık ekosistemi BURTOM’un 10 yıllık projeksiyonuna ilişkin bilgi de veren Küplü, BURTOM’u konvansiyonel sağlık hizmeti sunan bir yapıdan, entegre sağlık çözümleri geliştiren, teknolojiyi merkezine alan ve uluslararası standartlarda hizmet ihraç eden bir sağlık ekosistemine dönüştürmeyi hedeflediklerini açıkladı. Sağlık sektörüne yönelik değerlendirmede de bulunan Küplü, 2025’i Türkiye sağlık sektörü açısından "Sürdürülebilirlik Sınavı" olarak tanımladı. Medikal enflasyonun sektörün en önemli sorunu olduğunun altını çizerek, 2026 için öne çıkan riskler arasında nitelikli insan kaynağı kıtlığı, artan işgücü maliyetleri ve döviz dalgalanmalarına bağlı medikal gider risklerinin olduğunu anlattı. Bunlara rağmen 2026’nın Türkiye için tarihi bir fırsat barındırdığını da vurgulayan Serdar Küplü, "Sağlık turizminde artık giriş seviyesi işlemlerden kompleks tedavilere geçiyoruz. Türkiye, 2026’da ‘ucuz alternatif’ değil, ‘kaliteli sağlık merkezi’ olarak konumlanabilir" diye konuştu.
27 Aralık 2025 Cumartesi - 12:48 Besin alerjilerinde uzman uyarısı: Geç kalınan müdahale ölümcül olabilir Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Özdamar, besin alerjilerinde yanlış diyet uygulamaları ve geç müdahalenin hayati risk taşıdığını belirterek aileleri uyardı. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Özdamar, besin alerjilerinin genellikle alerjen gıdaya maruz kalındıktan sonraki ilk 1-2 saat içerisinde ortaya çıktığını söyledi. Özdamar, "Vücutta kaşıntı, kızarıklık, burun kaşıntısı, hapşırık ve kusma gibi belirtiler görülebiliyor. Bu belirtiler hafiften şiddetliye kadar geniş bir yelpazede seyredebilir" ifadelerine yer verdi. En sık yapılan hatanın, ailelerin bir çocuk alerji uzmanına başvurmadan kendi gözlem ve yorumlarıyla çocuklarına diyet uygulaması olduğunu vurgulayan Özdamar, "Bu durum çocukların beslenme kalitesini bozuyor ve gereksiz kısıtlamalara yol açıyor" dedi. Besin alerjisi tanısı olan bireyler için temel kuralın alerjiye neden olan besinden kesin olarak kaçınmak olduğunu belirten Özdamar, gıda alışverişlerinde etiket okumanın hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Özdamar, "Hiç umulmadık gıdaların içerisinde bile alerjen maddeler bulunabiliyor. Bu nedenle içeriklerin mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor" diye konuştu. Restoran ve lokantalarda da dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Özdamar, alerjen besinin yemeğin içinde doğrudan yer almasa bile aynı tezgahta hazırlanması, aynı bıçakla kesilmesi ya da aynı kapta pişirilmesi durumunda alerjik reaksiyon gelişebileceğini söyledi. Seyahatlerde ise uçak ekibinin ve konaklanan otellerdeki restoran birimlerinin mutlaka bilgilendirilmesi gerektiğini kaydetti. Besin alerjilerinde nadir ancak son derece tehlikeli olan anafilaksi tablosuna da değinen Özdamar, "Kaşıntı ve kızarıklığa ek olarak bilinç kaybı, tansiyon düşmesi, nefes darlığı, hırıltı ve öksürük gibi bulgular ortaya çıkabiliyor. Bu durum hayatı tehdit eden bir acil tablodur" ifadelerini kullandı. Anafilaksi riski bulunan hastaların mutlaka doktor tarafından reçete edilen adrenalini yanlarında taşımaları gerektiğini vurgulayan Özdamar, "Küçük çocuklara adrenalin ampulleri, kilosu 15 kilogramın üzerinde olanlara ise adrenalin oto-enjektörleri veriyoruz ve ailelere nasıl kullanacaklarını ayrıntılı şekilde anlatıyoruz" dedi. Adrenalinin zamanında uygulanmasının hayat kurtarıcı olduğunun altını çizen Özdamar, "Alerjen besinle temas sonrası nefes darlığı, hırıltı, öksürük, bilinç kaybı ya da tansiyon düşmesi varsa adrenalin hiç vakit kaybetmeden uygulanmalı. Bu ilaç ne kadar erken yapılırsa hayat kurtarıcı etkisi o kadar yüksek olur. Gecikme durumunda hastaneye gidilse bile tablo ağırlaşabilir" uyarısında bulundu. Son olarak vatandaşlara çağrıda bulunan Özdamar, "Besin alerjisi şüphesi olan çocuklar mutlaka çocuk alerji uzmanına, erişkinler ise erişkin alerji uzmanına başvurmalı. Tedavi ve diyet yalnızca uzman önerileri doğrultusunda şekillendirilmeli. İnternetten ya da kulaktan dolma bilgiler ciddi riskler doğurur" ifadelerine yer verdi.
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Türkiye yalnızca sağlık hizmet sunumunda değil, üretim alanında da kararlılıkla ilerliyor"
16 Ekim 2025 Perşembe - 12:57 Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Türkiye yalnızca sağlık hizmet sunumunda değil, üretim alanında da kararlılıkla ilerliyor" Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, "Türkiye, yalnızca sağlık hizmet sunumunda değil, üretim alanında da kararlılıkla ilerlemektedir. Kendi cihazını, yazılımını, ilacını ve aşısını üreten ülkemiz, sağlıkta üretim kapasitesini her geçen gün güçlendirmektedir" dedi. Afrika ve Türkiye arasındaki sağlık iş birliği kapsamında yer alan "İlaçlar ve Medikal Malzemeler" paneli İstanbul Kongre Merkezi’nde başladı. Programa; Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, ULTRATEB CEO’su Prof. Dabees Khaled Mohamed LotfyAbdelHamid, City Ambulance Group (Doğu Afrika) Direktörü Dr. Hannington Byarugaba ve sektörden çok sayıda isim katıldı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, yerli ilaç üreticileri ve Afrikalı temsilcilere hitap etti. "Sağlık sistemimizde büyük bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirdik" Türkiye’nin modern ve kapsamlı şehir hastaneleri, dijital sağlık sistemi ve koruyucu sağlık hizmetlerini önceliklendiren bir anlayışla, uluslararası düzeyde örnek gösterilen bir sağlık sistemine sahip olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, "Türkiye olarak geçtiğimiz çeyrek asırda sağlık sistemimizde, büyük bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirdik. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Koruyan, Geliştiren ve Üreten Sağlık Modeli ile ’Sağlıklı Türkiye Yüzyılı’ vizyonunu hayata geçirdik. Bugün, modern ve kapsamlı şehir hastanelerimiz, dijital sağlık sistemimiz ve koruyucu sağlık hizmetlerini önceliklendiren bir anlayışla, uluslararası düzeyde örnek gösterilen bir sağlık sistemine sahibiz. Covid sürecini hepimiz yaşadık. O dönem, sadece sağlık sistemlerinin değil, insanlığın da büyük bir sınavdan geçtiği bir dönemdi. Türkiye olarak biz, güçlü sağlık altyapımız ve nitelikli insan kaynağımızla bu süreci başarıyla yönettik ve vatandaşımıza kesintisiz sağlık hizmeti sunduk. Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere birçok ülkeye ventilatörden maskeye, PCR kitlerinden aşıya kadar geniş bir ürün yelpazesini ulaştırdık. Böylece uluslararası dayanışmanın en güzel örneklerinden birini sergiledik" ifadelerini kullandı. "‘Fikirden ürüne’ uzanan bir ekosistem inşa ediyoruz" Konuşmasında Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine vurgu yapan Bakan Memişoğlu, "Sağlık alanındaki üretim gücümüzü, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) üzerinden yürütüyor ve ’fikirden ürüne’ uzanan bir ekosistem inşa ediyoruz. Bu ekosistemi, Milli Sağlık Teknoloji Hamlemizin taşıyıcısı olarak görüyor üreten sağlık modelimizi, yalnızca kendi ihtiyaçlarımızı karşılayan değil, teknoloji ve ürün ihraç eden, ekonomik büyümeye katkı sunan bir yapıya dönüştürüyoruz. Bu noktada Türkiye’nin yetişmiş insan gücüne, bilim insanlarımızın birikimine, sanayicilerimizin üretim kapasitesine ve girişimciliğine güveniyoruz" dedi. "Türkiye, yalnızca sağlık hizmet sunumunda değil üretim alanında da kararlılıkla ilerlemektedir" Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ortak çalışmalar yürütmeye hazır olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, "Türkiye, yalnızca sağlık hizmet sunumunda değil, üretim alanında da kararlılıkla ilerlemektedir. Kendi cihazını, yazılımını, ilacını ve aşısını üreten ülkemiz, sağlıkta üretim kapasitesini her geçen gün güçlendirmektedir. Bu alanda Afrika ülkeleriyle ortak çalışmalar yürütmeye hazırız. Çünkü biliyoruz ki sağlık sadece bir hizmet alanı değil kalkınma, teknoloji ve uluslararası iş birliği için stratejik bir köprüdür. Biz bugün bu köprüyü Afrika ülkeleri ile birlikte daha da geliştirmek için buradayız. Kıtada kurduğumuz sağlık tesislerimizle yalnızca sağlık hizmeti sunmakla kalmıyor; bu merkezlerde, yerel sağlık çalışanlarının bilgi ve becerileri geliştiriyoruz. Ayrıca ileri düzey ameliyatlarla hizmet kapasitesinin güçlenmesine katkı sağlıyoruz. Mogadişu’daki 336 yataklı Türkiye Recep Tayyip Erdoğan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Sudan’ın Nyala kentindeki 150 yataklı Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Nijer’deki 44 yataklı Türkiye Dostluk Hastanesi, bu vizyonun somut örnekleridir" diye konuştu.
Tunceli’de meme kanseri  farkındalık çalışmaları sürüyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 12:36 Tunceli’de meme kanseri farkındalık çalışmaları sürüyor Tunceli İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri, il genelinde yürüttükleri saha çalışmalarıyla kadınları meme kanserinde erken tanının önemi konusunda bilgilendiriyor. Tunceli İl Sağlık Müdürlüğü tarafından il genelinde meme kanserine yönelik farkındalık çalışmaları yapılıyor. Bu kapsamda Sağlıklı Hayat Merkezi ve Toplum Sağlığı Merkezleri ekipleri sahada vatandaşlarla birebir görüşerek bilgilendirme ve farkındalık faaliyetlerini sürdürüyor. Tunceli Devlet Hastanesi’nde görev yapan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Baran Demir, meme kanserinde erken tanının hayat kurtardığını vurguladı. Op. Dr. Baran Demir, "Meme kanseri, günümüzde akciğer kanserini geçerek dünyada en sık görülen kanser türü haline gelmiştir. Bu nedenle, hem hasta sağlığı açısından hem de sağlık sistemine getirdiği yük bakımından büyük önem taşımaktadır. En sık görülen kanser türlerinden biri olan meme kanserinde erken teşhis, hem hastanın sağlığı hem de sağlık sistemi açısından yükleri ve riskleri önemli ölçüde azaltmaktadır. Erken tanı için yapılabilecekler; 20 yaşından itibaren her ay kendi kendine meme muayenesi yapılmalıdır. Yılda bir kez, sağlık profesyonelleri tarafından klinik meme muayenesi gerçekleştirilmelidir. 40 yaşından itibaren ise iki yılda bir mamografi kontrolü yapılması gerekmektedir" dedi. Demir, "Bu uygulamaları neden yapıyoruz. Çünkü erken tanı sayesinde hastalığı erken evrede yakalayabiliyoruz. Bu da hem ileri evrede tedavinin zorlaşmaması hem de yapılacak cerrahi işlemlerin daha karmaşık hale gelmemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Kendi kendine meme muayenesi, kişinin ayna karşısında dik pozisyonda memelerini muayene etmesiyle yapılır. Klinik meme muayenesi ise Toplum Sağlığı Merkezlerimizde, Sağlıklı Hayat Merkezlerimizde, Aile Sağlığı Merkezlerimizdeki sağlık profesyonelleri tarafından ya da genel cerrahi polikliniklerine başvurularak yapılabilmektedir. 40 yaşından sonra iki yılda bir mamografik değerlendirme gerekmektedir. Mamografi; Sağlıklı Hayat Merkezlerinde, genel cerrahi polikliniklerinde, ikinci veya üçüncü basamak hastanelerde çekilebilmektedir" ifadelerini kullandı.
Muğla’da 19 bin işletme gıda denetiminden geçti
16 Ekim 2025 Perşembe - 12:18 Muğla’da 19 bin işletme gıda denetiminden geçti Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Seyfettin Baydar, Dünya Gıda Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, 2025 yılında 19 bin 120 işletmeyi denetlerken, 512 İdari yaptırım kararı uyguladı. İl Tarım ve Orman Müdürü Baydar, vatandaşların sağlıklı gıdaya ulaşımı için denetimlerin devam edeceğini açıkladı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 1945 yılında kurulduğu tarih olan 16 Ekim, her yıl ‘Dünya Gıda Günü’ olarak kutlanıyor. Bu özel gün, dünya genelinde 150’den fazla ülkede düzenlenen etkinliklerle gıdanın önemi, güvenliği ve sürdürülebilirliği konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Muğla’da Dünya Gıda Günü kutlanıyor Bu yıl ‘Daha İyi Gıdalar ve Daha İyi Bir Gelecek İçin El Ele’ temasıyla kutlanan Dünya Gıda Günü kapsamında, Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü farkındalık oluşturmak adına açıklamalarda bulundu. İl Müdürü Seyfettin Baydar, yaptığı açıklamada, Muğla genelinde yürütülen gıda güvenliği çalışmalarına dikkat çekti. "Halkın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için çalışıyoruz" İl Müdürü Baydar açıklamasında, "Muğla’da halkın sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi için üretimin her adımında üzerimize düşen görevleri yerine getirmekteyiz. Bu yıl içerisinde 19 bin 120 adet denetim gerçekleştirdik ve 669 numune alarak kontrollerini yaptık. İlimiz genelinde aktif olarak görev yapan 99 gıda kontrol görevlimizle çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz, ALO 174 Gıda Hattına gelen her ihbarı titizlikle değerlendiriyoruz. Bu yılbaşından itibaren 15 Ekim 2025 tarihine kadar 935 adet başvuru değerlendirmesini yaptık ve vatandaşları bilgilendirerek sonlandırdık. 512 adet idari yaptırım kararını uyguladık" ifadelerini kullandı. Gıda israfına dikkat çekti İl Müdürü Baydar konuşmasında gıda israfının küresel ölçekte ciddi bir sorun haline geldiğini vurguladı: Baydar, "Gıda israfı, üretilen gıdaların ölçüsüz veya bilinçsizce tüketilmeden çöpe gitmesidir. Dünyada her yıl gıdaların yaklaşık üçte biri kaybedilmekte ya da israf edilmektedir. Türkiye’de ise kişi başına yılda ortalama 93 kilogram yiyecek çöpe atılmaktadır. Bu, tüketime hazır gıdaların yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gitmesi anlamına geliyor" dedi. "Her dokuz kişiden biri açlıkla karşı karşıya" "Küresel olarak bakıldığında, üretilen tüm gıdaların üçte birinden fazlası israf edilerek çöpe atılıyor. Oysa dünya üzerinde her dokuz kişiden biri açlıkla karşı karşıya. Bu tablo, gıdanın ne kadar değerli olduğunu açıkça gösteriyor" diyen Baydar, gıda israfının önlenmesinin insanlık için ahlaki bir sorumluluk olduğunu belirtti. "Sürdürülebilir gıda geleceği için çalışmaya devam edeceğiz" İl Müdürü Baydar, Türkiye’nin güçlü bir tarım ülkesi olduğuna dikkat çekerek, "Tarım sektörü ülkemiz ekonomisinin en önemli yapı taşlarından biridir. Bakanlık olarak, sürdürülebilir, güvenli ve sağlıklı gıdaya ulaşım konusunda farkındalık oluşturmak ve geleceğe daha güçlü bir gıda sistemi bırakmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
Alaşehir Kızılay’dan Devlet Hastanesi Sosyal Marketine 600 kalem yardım
16 Ekim 2025 Perşembe - 11:43 Alaşehir Kızılay’dan Devlet Hastanesi Sosyal Marketine 600 kalem yardım Türk Kızılay Alaşehir Şubesi tarafından Alaşehir Devlet Hastanesi Sosyal Marketine toplamda 600 kalemden oluşan giysi ve gıda yardımı yapıldı. Türk Kızılay Alaşehir Şubesi, Alaşehir Devlet Hastanesi bünyesinde faaliyet gösteren Sosyal Market’e 150 adet gıda ve 450 adet giysi yardımı yaptı. Yardımlar arasında pijama, ayakkabı, iç çamaşırı, çocuk, genç ve yaşlılara uygun kullanılmamış kıyafetler ile hasta mamaları yer aldı. Türk Kızılay Alaşehir Şube Başkanı Nedim Yamak, yaptığı açıklamada, "Alaşehir Devlet Hastanesi’nde tedavi gören ihtiyaç sahibi hastalarımız için hastane tarafından kurulan sosyal markette dağıtılmak üzere tüm yaş gruplarını kapsayan giyim ve mama yardımında bulunduk. Hastalarımıza acil şifalar diliyoruz." dedi. Alaşehir Devlet Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Nazan Karaman ise, yaklaşık üç yıl önce kurdukları sosyal marketin, ihtiyaç sahibi hastaların gereksinimlerini karşılamak amacıyla faaliyet gösterdiğini belirterek, "Bu konuda bize destek veren Türk Kızılay’a teşekkür ediyoruz. Sosyal marketimiz hastane çalışanlarının özverisiyle oluşturuldu, bugün Kızılay’ın bağışlarıyla daha da zenginleşti" diye konuştu. Alaşehir Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Kadir Çağatay Biçer de, sosyal markete yapılan yardımlardan dolayı Türk Kızılay Alaşehir Şubesi’ne teşekkür etti. Hastane bünyesinde kurulan sosyal marketten, servislerde yatan ihtiyaç sahibi hastalar görevli hemşire eşliğinde hiçbir ücret ödemeden giysi ve mama gibi ihtiyaçlarını temin edebiliyor.
Böbrek hastalıkları ölüm nedenleri arasında 7’nci sırada yer alıyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 11:40 Böbrek hastalıkları ölüm nedenleri arasında 7’nci sırada yer alıyor Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Dr. Eray Erdem, böbrek hastalıklarının, dünya genelinde milyonlarca insanı doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkileyen, çoğunlukla sinsi bir şekilde ilerleyen ciddi sağlık sorun olduğunu söyledi. Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Dr. Eray Erdem, böbrek hastalıklarının küresel ölüm nedenleri arasında yedinci sırada yer almakta olduğunu söyledi. Bu hastalıkta erekli önlemlerin alınmaması halinde önümüzdeki yıllarda beşinci sıraya yükselmesi beklendiğini anlatan Erdem sözlerine şöyle devam etti: "Uluslararası Nefroloji Topluluğu tarafından yapılan çalışmalara göre; dünya çapında, bu hastalıktan etkilenen tahminen 850 milyon insan bulunmaktadır ve her yıl yaklaşık 11 milyon kişi, böbrek hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerin yıllık sağlık bütçelerinin neredeyse yüzde 3’ü diyaliz ve böbrek nakli maliyetleri ile ilişkilidir. Ülkemizde, Türk Nefroloji Derneği tarafından yapılan bir çalışmaya göre, her 6-7 erişkinden birinde çeşitli evrelerde Kronik Böbrek Hastalığı (KBH) bulunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan 2023 yılı ölüm ve ölüm nedeni istatistikleri incelendiğinde de ülkemizde gerçekleşen ölümlerin yüzde 3,1’inin böbrek yetmezliği nedenli olduğu görülmektedir." "Erken teşhis, etkili tedavi ve periyodik izlemler de kronik böbrek hastalıklarının ilerlemesinin durdurur" Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Dr. Eray Erdem açıklamasının devamında, "Dağılımı ülkeye, ırka, yaşa ve cinsiyete göre farklılıklar göstermekle birlikte, dünyada, kronik böbrek hastalığına yol açan en sık nedenler diyabet ve hipertansiyondur. Türk Nefroloji Derneği Böbrek Kayıt Sistemi verileri, ülkemizde de benzer bir eğilimi göstermekte; hipertansiyon, diyabet ve kalp hastalığı olanlarda kronik böbrek hastalığı sıklığının, normal popülasyona göre daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bu hastalıklara neden olan risk faktörleriyle mücadele etmek, söz konusu hastalıklarından korunmada ya da ilerlemesini durdurmada birincil korunma yöntemidir. Erken teşhis, etkili tedavi ve periyodik izlemler de kronik böbrek hastalıklarının ilerlemesinin durdurulması ve bu hastalıklara bağlı yeni hastalık oluşmasının engellemesine yönelik önemli mücadele basamaklarıdır. Kronik hastalıklar ve risk faktörleri ile etkin bir şekilde mücadele etmeyi amaçlayan Bakanlığımız, Hastalık Yönetimi Platformu (HYP) adını verdiği bir uygulama geliştirerek kronik hastalıkların erken teşhisi, etkili tedavisi ve izlemlerini içeren süreçlerin, birinci basamak sağlık kuruluşlarında kanıta dayalı klinik uygulama yönergeleri doğrultusunda yürütülmesini sağlamıştır. Böylelikle hastalıkların kontrol altına alınması, bireylerin fonksiyon kaybı yaşamalarının ve engelli hale gelmelerinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Hâlihazırda aile hekimlerimiz HYP kapsamında hipertansiyon, diyabet, obezite, kardiyovasküler risk değerlendirmesi ve çok yönlü yaşlı değerlendirmesi yaparak kendilerine kayıtlı bireylerin ilgili hastalıklara ya da durumlara yönelik risk durumlarını belirlemekte; risk değerlendirmesi sonucuna uygun yaşam tarzı değişiklikleri konusunda danışmanlık vermekte; hastaların tedavilerini düzenlemekte; gerekli hallerde bu kişileri bir üst basamağa ya da sağlıklı hayat merkezlerine yönlendirmektedirler" dedi.
"El hijyeni enfeksiyonlara karşı en güçlü kalkan"
16 Ekim 2025 Perşembe - 11:31 "El hijyeni enfeksiyonlara karşı en güçlü kalkan" Dünya El Yıkama Günü kapsamında minik öğrencilerle buluşan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Öner Karaçay, hijyenin temel adımı olan el yıkamanın önemini vurgulayarak, ""El hijyeni enfeksiyonlara karşı en güçlü kalkan" dedi. Her yıl kutlanan Küresel El Yıkama Günü kapsamında Özel Tunçsiper Okulları’nda ilkokul öğrencilerine el hijyeninin toplum sağlığı açısından taşıdığı öneme dikkat çeken anlamlı bir seminer veren Doruk Sağlık Grubu Nilüfer Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Öner Karaçay, el temizliğinin hastalıkların önlenmesindeki kritik rolüne dikkat çekti. El yıkamada 20 saniye kuralı Uzm. Dr. Karaçay, "Özellikle yemeklerden önce, tuvaletten sonra ve dışarıdan eve gelindiğinde ellerin sabunla en az 20 saniye yıkanması büyük önem taşıyor. Ellerimiz gün boyunca birçok yüzeye temas ediyor ve gözle görülmeyen mikroplar bu temaslar sırasında kolayca bulaşabiliyor. Bu nedenle sadece su ile değil, sabunla detaylı şekilde yıkamak, hem kendi sağlığımızı hem de çevremizdekilerin sağlığını korumada en etkili yöntemlerden biri" dedi. Uzm. Dr. Meltem Öner Karaçay’ın, öğrencilere pratik el yıkama tekniklerini de uygulamalı olarak gösterdiği etkinlik boyunca öğrenciler hem eğlendi hem öğrendi. Etkinliğin sonunda, miniklerin yoğun ilgisi ve katılımıyla gerçekleşen bu faydalı sunum için Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Meltem Öner Karaçay’a okul yönetimi tarafından teşekkür edilerek bir hediye takdim edildi.
Nilüfer’de göz hastalıkları ve tedavileri anlatıldı
16 Ekim 2025 Perşembe - 11:31 Nilüfer’de göz hastalıkları ve tedavileri anlatıldı Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği "Sağlık Buluşmaları" etkinliğinde göz sağlığı ele alındı. Op. Dr. Adnan İpçioğlu, vatandaşlara göz hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Nilüfer Belediyesi, halkı sağlık konusunda bilinçlendirmeye yönelik düzenlediği "Sağlık Buluşmaları" programında bu kez göz sağlığını ele aldı. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi’nde gerçekleştirilen ve vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği söyleşiye, TEV Hayri Tokaman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri de katıldı. Etkinliğin konuğu olan Op. Dr. Adnan İpçioğlu, göz hastalıkları, güncel tedavi yöntemleri ve göz bakımı hakkında önemli bilgiler paylaştı. Gözlerin dünyaya açılan pencereler olduğunu vurgulayan Op. Dr. İpçioğlu, bu değerli organların öneminin genellikle görme duyusu azaldığında fark edildiğini belirtti. Göz hastalıklarını üç ana kategoride inceleyen İpçioğlu, en yaygın sorunun kırma kusurları olduğunu açıkladı. Doğru sanılan yanlışlar Miyop, hipermetrop ve astigmatın uzakta bulanıklığa yol açtığını, presbiyopinin ise yakını net görememe sorunu oluşturduğunu anlatan İpçioğlu, toplumda yaygın bir yanlış bilgiyi de düzeltti. İpçioğlu, "Gözlük kullanımının numaranın artmasını engellediği ya da gözlük kullanmamanın numarayı artırdığı doğru değil. Gözlük sadece görmeyi düzeltir" diye konuştu. Katarakt hastalığının yaşla birlikte arttığını belirten İpçioğlu, 50 yaş üstü bireylerin yarısında bu rahatsızlığın görüldüğünü söyledi. Sarı nokta hastalığının ise 55 yaş sonrası, sigara içenlerde ve yetersiz beslenenlerde daha sık rastlandığını, tedavi edilmezse görme kaybına neden olabileceğini aktardı. Tedavi yöntemleriyle ilgili bilgi veren Op. Dr. İpçioğlu, kırma kusurlarının lazer tedavisi, gözlük veya lens ile düzeltilebileceğini, kataraktın protez merceklerle başarıyla tedavi edildiğini, sarı nokta hastalığında ise enjeksiyon ve ilaç tedavilerinin uygulandığını açıkladı. Op. Dr. Adnan İpçioğlu, söyleşinin sonunda katılımcıların sorularını da yanıtladı.
Uzmanı açıkladı: "Erken teşhis ve farkındalık hayat kurtarıyor"
16 Ekim 2025 Perşembe - 11:30 Uzmanı açıkladı: "Erken teşhis ve farkındalık hayat kurtarıyor" Sivas Medicana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Celal Alandağ, dünyada her 8 ila 10 kadından birinde kanser görüldüğünü ve kansere yakalanmış 3 kadından 1’inde ise meme kanseri görüldüğünü söyleyerek, erken teşhisin hayat kurtardığını söyledi. Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak öne çıkıyor. Dünyada her 8 ila 10 kadından biri kansere yakalanıyor ve kansere yakalanan her üç kadından biri ise meme kanseri ile mücadele ediyor. Kadınlarda kansere bağlı ölümlerin başlıca nedenlerinden biri olan meme kanseri, erken teşhisle büyük oranda tedavi edilebilen bir hastalık olarak biliniyor. Bu nedenle her yıl ekim ayı ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak belirleniyor ve toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli projeler gerçekleştiriyor. Bu duruma dikkat çekmek isteyen Sivas Medicana Hastanesi ve Sivas Belediyesi iş birliğiyle ‘Bir Sonraki Durak Mamografi’ adlı farkındalık projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında otobüs durakları pembeye boyanarak, vatandaşlarda erken tanı bilinci oluşturulması hedeflendi. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Medicana Hastanesi’nde görevli Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Celal Alandağ ise meme kanserinin kadınlarda hem en sık görülen hem de en çok ölüme neden olan kanser türü olduğunu belirterek, "Dünyada ortalama 8 ila 10 kadından biri kansere yakalanıyor. Kansere yakalanmış her 3 kadından 1’inde ise meme kanseri görülüyor" dedi. "Farkındalık çok önemli" Celal Alandağ, kanserde erken teşhisin önemine vurgu yaparak,"Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türü. Maalesef hem sıklık olarak hem de en çok ölüme neden olan kanserlerden bir tanesi. Dünyada ortalama 8 ila 10 kadından 1 tanesinde kanseri görüyoruz ve kansere yakalanmış her 3 kadından 1 tanesinde de bu meme kanserini görüyoruz. Meme kanserine farkındalık ayı çok önemli. Daha öncelerde meme kanserine farkındalık günü vardı daha sonra haftası oldu ve en sonunda da ayı olarak bunu belirlediler. Henüz toplumda farkındalık istenilen düzeyde değil. Meme kanseri taraması yeteri kadar yapılmıyor, erken teşhis çok önemli. Kanseri erkenden teşhis ettiğimiz zaman bunun evresi hastanın yaşam süresini çok belirliyor. Örneğin erken evre diye adlandırdığımız evre 1,2,3 hastalarımızda 6 ay ila 1 yıl kadar tedavi aldıktan sonra tamamen düzelip hastayı sadece kontrollere çağırırken 4. evre hastalık olduğu zaman hastanın ömür boyu tedavi alması gerekiyor. Erken dönemde hastalığı tespit ettiğimiz zaman, yeni koruyucu tedavilerle tedavi edebiliyoruz. Bunun içerisinde ameliyat, kemoterapi, hormonel tedavi, akıllı ilaçlar ve ışın tedavisi gibi tedavi yöntemleriyle hastalık yüzde 90 oranında tekrarlamıyor" dedi. "Projeler üretildi" Alandağ, yılda bir kez muayene yapılması gerektiğini söyleyerek, "İnsanlara meme kanseri teşhisi konulduğu zaman erken evrede ise çokta korumalarına gerek yok. Yeni tedavilerle yüzde 90 oranında hayat boyu kurtulabilirler. İleri seviyede bir kanser evresi tespit edildiyse o zaman bu hastaların ömür boyu yüzde 100 iyileşme şansı yok ve hayat boyu tedavi almak zorundalar. Meme kanserinin taraması özellikle 40 yaşından sonra Mamografi ile birlikte taramalar öneriyoruz. Ancak 30 yaşından sonra her kadının bu kansere karşı farkındalığının olması ve kendi kendine meme muayenesini yapabilmesi lazım. Yılda bir de hekim eşliğinde meme muayenesinin yapılması lazım. Medicana hastanesi ve Sivas Belediyesinin yapmış olduğu bir proje ’Bir sonraki durak Mamografi’ projesi Mamografi meme kanserinin taramak için en sık kullanılan yöntem. Dolayısıyla Medicana Hastanesi de Türkiye genelinde bazı illerde farkındalık oluşturmak için böylesi projeler üretildi. Farkındalık oluşturulduğu zaman 1 kişide bile kanserde erken teşhis edilse bu çok önemlidir" diye konuştu.