SAĞLIK
28 Aralık 2025 Pazar - 09:38 Kış aylarında çocukları bekleyen sağlık tehditleri Medicana Sağlık Grubu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nuray Kurt Önal, kış aylarında çocukların bağışıklık sisteminin zayıfladığını belirterek, kapalı alanlardaki enfeksiyon riskine dikkat çekti. Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nuray Kurt Önal, kış aylarında soğuk hava, hava kirliliği ve kapalı alanlardaki yoğun insan temasının çocukların sağlıklarını olumsuz etkileyebileceğini vurguladı. Okul, kreş, alışveriş merkezleri ve toplu taşıma gibi yerlerin mikropların yayılması için uygun ortamlar sunduğunu belirten Dr. Önal, damlacık yoluyla yayılan enfeksiyonların hızla yayılabileceğine dikkat çekti. Dr. Önal, çocuklarda en sık görülen sağlık sorunlarının üst solunum yolu hastalıkları olduğunu ifade ederek, burun ve boğaz iltihaplarına yol açan 200’den fazla virüsün bu hastalıklara neden olduğunu açıkladı. Yılda 5-8 kez görülebilen üst solunum yolu enfeksiyonlarının, okula giden çocuklarda daha sık yaşandığını belirten Dr. Önal, bu durumu bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla ilişkilendirdi. Çocuklarda en sık görülen solunum yolu hastalıkları arasında soğuk algınlığı, grip, akut bronşiyolit, pnömoni ve otit yer alıyor. Dr. Önal, soğuk algınlığı ve gripte belirtilerin genellikle hafif ateş, burun akıntısı ve boğaz ağrısı şeklinde seyrettiğini, bu hastalıkların zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurguladı. Kış aylarında enfeksiyonlardan korunmak için ailelere bazı önerilerde bulunan Dr. Önal, kapalı alanlardan uzak durulması, dengeli beslenilmesi, düzenli el yıkanması ve yeterli sıvı alımının önemini vurguladı. Ayrıca, çocukluk aşılarının ve grip aşısının yapılmasının sağlık açısından kritik olduğunu belirtti.
28 Aralık 2025 Pazar - 09:27 Yeni yılda mışıl mışıl uyumak için bu 7 öneriye dikkat edin Nöroloji Uzm. Dr. Elif Sarıönden Gencer, stres, kaygı ve düzensiz çalışma saatleri yetersiz uykunun başlıca sebepleri olduğunu belirterek, "Kronik uykusuzluk, alzaymır ve parkinson gibi nörolojik hastalık riskini artırır, beyin toksinlerini temizleyen uyku evreleri bozulduğunda hasar birikir" dedi. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Memorial Antalya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Elif Sarıönden Gencer, Yapılan araştırmaların, milyonlarca insanın haftada birkaç gece kaliteli uyku alamadığını gösterdiğini söyledi. Bu durumun, iş verimliliğini düşürdüğünü, çalışanların yüzde 70’inin kariyerlerinde en az bir kez kötü uyku nedeniyle işe gidemediğinin belirlendiğini hatırlatan Dr. Sarıönden Gencer, Günümüzün 7 gün 24 saat çalışma kültürü, akıllı telefonlar, sosyal medya ve stres, uykuyu en çok etkileyen faktörlerdir. Akıllı saatler ve uyku takip uygulamaları sayesinde elde edilen verilere göre Türkiye’de her üç yetişkinden biri uyku sorunu yaşamaktadır. Pandemi sonrası dönemde kötü uyku kalitesi daha da yaygınlaşmıştır. Stres, kaygı ve düzensiz çalışma saatleri yetersiz uykunun başlıca nedenleridir. Kronik uykusuzluk, alzaymır ve parkinson gibi nörolojik hastalık riskini artırır, beyin toksinlerini temizleyen uyku evreleri bozulduğunda hasar birikir" dedi. Uykusuzluğun sağlık üzerindeki gizli tehlikesi Yetersiz uyku bağışıklığı zayıflattığını belirten Uzm. Dr. Elif Sarıönden Gencer, "Enflamasyonu artırır ve aşağıdaki kronik hastalıklara zemin hazırlar; Kalp ve damar hastalıkları: Uyku apnesi gibi bozukluklar hipertansiyon ve kalp krizi riskini yükseltiyor. Ruh sağlığı: Depresyon ve anksiyete ile doğrudan bağlantılı; uykusuzluk hem neden hem sonuç olabiliyor. Obezite ve diyabet: Hormon dengesi bozuluyor, iştah artıyor. Kaza riski: Gündüz uykululuk, trafik ve iş kazalarını tetikliyor. alzaymır-demans: Son araştırmalar, kronik uykusuzluğun beyinde alzaymır plaklarını biriktirdiğini göstermektedir. Özellikle yaşlılarda uyku kalitesi düşüşü, demans riskini artırır" şeklinde konuştu. Uyku hijyenine uyun Uykuyu iyileştirmek ilaçsız da mümkün olabileceğini ifade eden Uzm. Dr. Elif Sarıönden Gencer, "Belirtilen uyku hijyeni kurallarını uygulayarak birçok kişi sorunlarını çözebilir. Düzenli saatler tutun: Hafta sonları da dahil olmak üzere her gün aynı saatte yatıp kalkın. Biyolojik saatiniz böylelikle bir düzene girecek. Yatak odasını uyku için uygun şekilde hazırlayın. Karanlık, sessiz ve serin (18-22C) olsun. Yatakta televizyon izlemeyin, telefondan uzak durun. Akşam rutinleri oluşturun: Yatmadan 1-2 saat önce ekranlardan uzak durun, mavi ışık melatonin salgısını baskılamaktadır. Ilık duş, hafif okuma veya meditasyon yardımcı olur. Kafein ve ağır yemeklere dikkat: Öğleden sonra kafein almayın, akşam yemeğini hafif tutun. Gündüz hareket edin: Haftada en az 3 gün 30 dakika yürüyüş veya egzersiz yapın, ama yatmadan 4-6 saat önce bitirin. Gündüz uykusunu sınırlayın: Gündüz şekerleme yapma alışkanlığınız varsa 20-30 dakikayı aşmayın ve öğleden önce olmasına dikkat edin. Stresi yönetimi için destek alın: Günlük kaygılarını yatak odasına taşımayın; gerekirse profesyonel yardım alın. Eğer uyku apnesi şüphesi varsa, mutlaka bir uzmana başvurun ve uyku testi yaptırın. 2025’te akıllı saatler, uyku takip cihazları sayesinde uykuyu daha iyi izleyebilmekteyiz. Ama asıl değişim, uykuyu önceliklendirmektir. Sağlığımızı gece kaybediyoruz ama gece kazanmak da elimizdedir. Kaliteli uyku en iyi ilaçtır" diye konuştu.
Aşırı fast food tüketimi ve hazır gıdalar cilt sağlığını olumsuz etkiliyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 10:18 Aşırı fast food tüketimi ve hazır gıdalar cilt sağlığını olumsuz etkiliyor Son dönemlerde fast food ve hazır gıda tüketiminin artmasıyla cilt sağlığının olumsuz etkilendiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, "Cilt sağlığını olumsuz etkileyen ve cilt güzelliğinin bozulmasına sebep olan faktörlerden birisi, saflaştırılmış ürünler kullanmak" dedi. Daha genç ve daha iyi görünmek adına cilde yapılan kozmetik ve estetik müdahalelere harcama yapmak giderek yaygınlaşıyor. Ancak beslenme alışkanlıklarını cilt bakım rutininin bir parçası olarak görmeyenler için önemli riskler oluşabiliyor. Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Diyetisyen Akgül, "Cildimiz dış çevre ve vücudumuz arasında bariyer görevi görüyor. Tabi ki cilt sağlığı için bağışıklık sistemini güçlendirmek ve antioksidan kapasitesini arttırmak çok önemli bir yere sahip. Özellikle ultraviyole ışınlarının neden olduğu cilt lekelerinin korunmasında antioksidan görevi gören gıdaların mutlaka beslenmede olması çok ciddi anlamda koruyucu işlev görüyor" ifadelerini kullandı. "Domates ve karpuzun içerdiği likopen bağışıklığın desteklenmesinde önemli" Birçok vitaminin cilt sağlığına olumlu etkileri olduğuna değinen Akgül, "E vitamini, çok ciddi bir antioksidan. Cildi kırışıklıklara karşı koruyan bir vitamin. Özellikle yağlı tohumlarda, bademde içeriği yüksek vitaminlerden birisi. C vitamini de antioksidan içeriği yüksek gıdalardan bir tanesi. E ve C vitaminlerini birlikte tüketerek bağışıklığı çok daha destekleyen ve cilt sağlığını olumlu etkileyen vitaminler arasında yer alıyor. C vitamini özellikle cilt bütünlüğünün korunması, cilt kanserine karşı koruyucudur. C vitamini yüksek besinleri tüketmenizi öneriyoruz. Domates ve karpuzun içerdiği likopen bağışıklığın desteklenmesinde çok önemli. A vitamini de çok kıymetli. Akne gibi cilt bozukluklarına sebep olan rahatsızlıkların önlenmesinde yumurta, et, süt ürünleri gibi gıdalar beslenmede olmalı" şeklinde konuştu. "Avokado ve suyu ihmal etmeyin" Cildin ışıldamasında avokadonun önemli bir yer tuttuğunu belirten Diyetisyen Akgül, "Avokadonun cilt yapısını desteklediği görülmüştür. Cildin güzelliğinin, ışıldamanın sağlanması için suyu ihmal etmemelerini önemsiyoruz. Yeşil çay da iyi bir C vitamini kaynağı. Çinko içeren gıdalar da bizim için önemli. Saç ve tırnak yapısının bütünlüğü çinko ile sağlanıyor. Selenyuma da önem vermeliyiz" şeklinde konuştu. "Hazır gıdalara dikkat" Çokça hazır gıda tüketilmesinin cilt sağlığını olumsuz etkilediğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, "Cilt sağlığını olumsuz etkileyen ve cildin güzelliğinin bozulmasına sebep olan faktörlerden birisi işlenmiş yiyeceklerin tüketiminden kaçınmak. Fast food gibi işlenmiş gıdaların tüketilmesi, kapalı ürünlerin tüketilmesi cilt sağlığını olumsuz etkiliyor" diye konuştu.
Aşırı fast food tüketimi ve hazır gıdalar cilt sağlığını olumsuz etkiliyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 10:10 Aşırı fast food tüketimi ve hazır gıdalar cilt sağlığını olumsuz etkiliyor Son dönemlerde fast food ve hazır gıda tüketiminin artmasıyla cilt sağlığının olumsuz etkilendiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, "Cilt sağlığını olumsuz etkileyen ve cilt güzelliğinin bozulmasına sebep olan faktörlerden birisi, saflaştırılmış ürünler kullanmak" dedi. Daha genç ve daha iyi görünmek adına cilde yapılan kozmetik ve estetik müdahalelere harcama yapmak giderek yaygınlaşıyor. Ancak beslenme alışkanlıklarını cilt bakım rutininin bir parçası olarak görmeyenler için önemli riskler oluşabiliyor. Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Diyetisyen Akgül, "Cildimiz dış çevre ve vücudumuz arasında bariyer görevi görüyor. Tabi ki cilt sağlığı için bağışıklık sistemini güçlendirmek ve antioksidan kapasitesini arttırmak çok önemli bir yere sahip. Özellikle ultraviyole ışınlarının neden olduğu cilt lekelerinin korunmasında antioksidan görevi gören gıdaların mutlaka beslenmede olması çok ciddi anlamda koruyucu işlev görüyor" ifadelerini kullandı. "Domates ve karpuzun içerdiği likopen bağışıklığın desteklenmesinde önemli" Birçok vitaminin cilt sağlığına olumlu etkileri olduğuna değinen Akgül,"E vitamini, çok ciddi bir antioksidan. Cildi kırışıklıklara karşı koruyan bir vitamin. Özellikle yağlı tohumlarda, bademde içeriği yüksek vitaminlerden birisi. C vitamini de antioksidan içeriği yüksek gıdalardan bir tanesi. E ve C vitaminlerini birlikte tüketerek bağışıklığı çok daha destekleyen ve cilt sağlığını olumlu etkileyen vitaminler arasında yer alıyor. C vitamini özellikle cilt bütünlüğünün korunması, cilt kanserine karşı koruyucudur. C vitamini yüksek besinleri tüketmenizi öneriyoruz. Domates ve karpuzun içerdiği likopen bağışıklığın desteklenmesinde çok önemli. A vitamini de çok kıymetli. Akne gibi cilt bozukluklarına sebep olan rahatsızlıkların önlenmesinde yumurta, et, süt ürünleri gibi gıdalar beslenmede olmalı" şeklinde konuştu. "Avokado ve suyu ihmal etmeyin" Cildin ışıldamasında avokadonun önemli bir yer tuttuğunu belirten Diyetisyen Akgül, "Avokadonun cilt yapısını desteklediği görülmüştür. Cildin güzelliğinin, ışıldamanın sağlanması için suyu ihmal etmemelerini önemsiyoruz. Yeşil çayda iyi bir C vitamini kaynağı. Çinko içeren gıdalar da bizim için önemli. Saç ve tırnak yapısının bütünlüğü çinko ile sağlanıyor. Selenyuma da önem vermeliyiz" şeklinde konuştu. "Hazır gıdalara dikkat" Çokça hazır gıda tüketilmesinin cilt sağlığını olumsuz etkilediğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, "Cilt sağlığını olumsuz etkileyen ve cildin güzelliğinin bozulmasına sebep olan faktörlerden birisi işlenmiş yiyeceklerin tüketiminden kaçınmak. Fast food gibi işlenmiş gıdaların tüketilmesi, kapalı ürünlerin tüketilmesi cilt sağlığını olumsuz etkiliyor" diye konuştu.
Çocuklarda mevsimsel değişikliklere dikkat
16 Ekim 2025 Perşembe - 10:00 Çocuklarda mevsimsel değişikliklere dikkat Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kulak Burun Boğaz Anabilin Dalı Dr. Öğretim Üyesi Serkan Altıparmak, mevsimsel geçişlerde polikliniğin en yoğun zaman olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Serkan Altıparmak, sonbaharda çocuklarda alerjik rinit yakınmalarının arttığını belirterek, "Alerjide hapşırma nöbetleri, burun-kulak-göz kaşıntısı, berrak sulu akıntı ve burun tıkanıklığı ön plandadır; ateş genellikle yoktur ve bulaşıcı değildir. Antihistaminik ve nazal kortikosteroid spreylerle çoğu çocuk hızla rahatlar; toz, duman ve polen gibi tetikleyicilerden kaçınmak önemlidir" dedi. Bir diğer, sonbahar ve kış aylarında artış gösteren hastalık ise grip (influenza) ve üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Altıparmak, çocuklarda bu tabloların ani başlayan ateş, yaygın kas-eklem ağrısı, baş/boğaz ağrısı, öksürük ve belirgin halsizlikle seyrettiğini; bulaşıcı oldukları için okul ve kreşlerde hızla yayılabildiklerini vurguladı. "6 aydan büyük çocuklar aşılanabilir; özellikle kronik hastalığı olan çocukların aşı yaptırması gerekir" diyen Altıparmak, planlamanın hekimin bireysel değerlendirmesi ile yapılmasını önerdi. Aşının uygulanmaması veya ertelenmesi gereken durumlar olarak 6 aydan küçük bebekler, aşıya veya içeriğindeki bileşenlere karşı daha önce gelişmiş ciddi alerjik reaksiyon (ör. anafilaksi) öyküsü ve yüksek ateşle seyreden aktif enfeksiyon sırasında aşının ertelenmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca istirahat, bol sıvı, el hijyeni ve sınıfların düzenli havalandırılmasının koruyucu olduğunu ekleyerek; uzamış yüksek ateş, nefes darlığı/hızlı nefes alma, bilinç değişikliği veya inatçı kusma gibi uyarı bulgularında gecikmeden sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini hatırlattı.
Erken teşhisle meme kanserini atlatmak mümkün
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:49 Erken teşhisle meme kanserini atlatmak mümkün Meme kanseri sıklığının giderek arttığını ve kadınlar arasında en sık görülen kanser türü haline geldiğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aytaç Sayın, "Meme kanseriyle savaşmanın en etkili yolu, hastalığı erken evrede yakalamaktır. Erken teşhis ve düzenli takip, hem hayat kalitesinin korunması hem de tedavi başarısı açısından büyük önem taşır" dedi. Hastalığın erken evrede yakalanmasında en önemli faktörün riskli grupların belirlenmesi olduğunu vurgulayan VM Medical Park Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aytaç Sayın, "Risk gruplarındaki kişilerin düzenli kontrol ve dikkatli takibi, hem erken tanı hem de önleyici yaklaşımlar açısından büyük avantaj sağlar. Ayrıca bu risk faktörlerine maruziyeti azaltmak da koruyucu hekimlikte önemli bir adımdır" ifadelerini kullandı. "Hormonlar meme kanseri gelişiminde önemli rol oynar" Memenin hormon duyarlı bir organ olduğunu belirten Op. Dr. Sayın, "Östrojen hormonu meme hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını sağlar. Bu durum aynı zamanda hatalı hücre bölünmelerine ve tümör hücrelerinin oluşmasına da neden olabilir. Kadınlarda östrojen ve androjen maruziyetine bağlı olarak meme dokusunda değişiklikler görülebilir" dedi. "Aile öyküsü ve genetik yatkınlık riski artırıyor" Genetik faktörlerin meme kanserinde önemli rol oynadığını söyleyen Op. Dr. Sayın, "Birinci derece akrabasında (anne, kız kardeş gibi) meme kanseri bulunan kadınlarda hastalık riski, normal topluma göre 2 kat fazladır. Ayrıca daha önce meme kanseri geçiren kadınlarda, diğer memede yeniden kanser gelişme ihtimali toplum ortalamasına göre 5 kat daha yüksektir" açıklamasında bulundu. "Menopoz yaşı, adet düzeni ve doğum yaşı önemli" Kadınların adet gördüğü süre boyunca östrojen hormonuna maruz kaldığını dile getiren Dr. Sayın, "Erken yaşta adet görmek veya geç menopoza girmek, kadının östrojen maruziyet süresini uzatır ve bu da meme kanseri riskini artırır. 12 yaşından önce adet görmeye başlayan kadınlarda meme kanseri riski, geç yaşta adet görmeye başlayanlara göre 1.7 ila 3.4 kat daha fazladır" dedi. "Doğum kontrol hapı, alkol ve obezite risk faktörleri arasında" Doğum kontrol haplarının uzun süreli kullanımının meme kanseri riskini hafif düzeyde artırabileceğini belirten Op. Dr. Aytaç Sayın, "Hap bırakıldıktan yaklaşık 10 yıl sonra bu risk normale döner. Ayrıca menopoz sonrası dönemde aşırı kilo, vücutta östrojen üretimini artırarak meme kanseri gelişimini kolaylaştırabilir" dedi. "Düzenli kontrol, farkındalık ve erken tanı hayat kurtarır" Tüm bu risk faktörleri ışığında kadınların düzenli kontrollerini aksatmaması gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Sayın, "Özellikle aile öyküsü bulunan, östrojene uzun süre maruz kalan kadınlarda dikkatli takip çok önemlidir. Kendi vücudunu tanımak, düzenli hekim muayenesi yaptırmak ve mamografi taramalarını aksatmamak meme kanserinde erken tanının temelini oluşturur. Erken tanı, yaşam kurtarır" dedi.
Göz Hastalıkları Uzmanı Bilgin: "Günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından biri şaşılık"
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:43 Göz Hastalıkları Uzmanı Bilgin: "Günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından biri şaşılık" Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından ’şaşılık’ ile ilgili bilgi vererek tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından şaşılığın nedenleri ve tedavi yöntemlerine ilişkin de önemli bilgi verdi. "Şaşılık, gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır" Prof. Dr. Burak Bilgin, "Şaşılık çok farklı şekillerde olabilmekte ama kabaca tarif etmek gerekirse gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır. Bu bozulmalar yan bakışlarda olabilir, düz bakışlarda olabilir, primer pozisyonu dediğimiz normal bakışlarda olabilir. Bunun dışında şaşılığın fark edilen olabilir, ara sıra fark edilmeyeni de olabilir" dedi. Şaşılığın tedavi yöntemleri Prof. Dr. Bilgin, şaşılık tedavileri ile ilgili şunları kaydetti: "Aslında şaşılık çok geniş bir konu ama genel olarak özetleyecek olursak şaşılıkta gözlerin birbiriyle uyumunu arttırmaya yönelik yaklaşımlarda bulunuyoruz. Bunlar da şaşılığın türüne göre değişebilmekte. Özellikle çocuk yaş grubunda gördüğümüz içe kaymalarda yüksek göz numaralarına bağlı şaşılıklar olabiliyor, yüksek hipermetropiye bağlı şaşılıklar olabiliyor. Bunlarda gözlüklerle şaşılıkları çok iyi tedavi edebiliyoruz, kontrol edebiliyoruz. Bazı hasta gruplarında ise şaşılığa cerrahi müdahale gerekebiliyor. Cerrahi ile ameliyat ile şaşılığı düzeltebiliyoruz. Erişkin hastalıklarda paralitik şaşılık dediğimiz yani göz kaslarını hareket ettiren sinirlerle ilgili problemlerle karşımıza çıkan şaşılık türlerinde botoks enjeksiyonlarının faydasını görebiliyoruz. Aslında hastaya bağlı olarak bir tedavi yaklaşımı sergileyebiliyoruz. Hastalığın türü, süresi, doğumsal olup olamadığı, sonradan mı ortaya çıktığı, hangi sebebe bağlı ortaya çıktığını tespit ettikten sonra şaşılığa tedavi yaklaşımımızı belirliyoruz."
Göz Hastalıkları Uzmanı Bilgin: "Günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından biri şaşılık"
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:40 Göz Hastalıkları Uzmanı Bilgin: "Günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından biri şaşılık" Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından ’şaşılık’ ile ilgili bilgi vererek tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, günümüzde en sık rastlanan göz rahatsızlıklarından ’şaşılık’ ile ilgili bilgi verdi. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, şaşılığın nedenleri ve tedavi yöntemlerine ilişkin de önemli bilgi verdi. "Şaşılık, gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır" Günümüzde sık rastlanan göz rahatsızlıklarından ’şaşılık’ ile ilgili bilgi veren Özel Hatem Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, "Şaşılık çok farklı şekillerde olabilmekte ama kabaca tarif etmek gerekirse gözlerin birbiriyle olan paralelliğinin bozulmasıdır. Bu bozulmalar yan bakışlarda olabilir, düz bakışlarda olabilir, primer pozisyonu dediğimiz normal bakışlarda olabilir. Bunun dışında şaşılığın fark edilen olabilir, ara sıra fark edilmeyeni de olabilir" dedi. Şaşılığın tedavi yöntemleri Şaşılık tedavileri ile ilgili bilgi veren Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Burak Bilgin, "Aslında şaşılık çok geniş bir konu ama genel olarak özetleyecek olursak şaşılıkta gözlerin birbiriyle uyumunu arttırmaya yönelik yaklaşımlarda bulunuyoruz. Bunlar da şaşılığın türüne göre değişebilmekte. Özellikle çocuk yaş grubunda gördüğümüz içe kaymalarda yüksek göz numaralarına bağlı şaşılıklar olabiliyor, yüksek hipermetropiye bağlı şaşılıklar olabiliyor. Bunlarda gözlüklerle şaşılıkları çok iyi tedavi edebiliyoruz, kontrol edebiliyoruz. Bazı hasta gruplarında ise şaşılığa cerrahi müdahale gerekebiliyor. Cerrahi ile, ameliyat ile şaşılığı düzeltebiliyoruz. Erişkin hastalıklarda paralitik şaşılık dediğimiz yani göz kaslarını hareket ettiren sinirlerle ilgili problemlerle karşımıza çıkan şaşılık türlerinde botoks enjeksiyonlarının faydasını görebiliyoruz. Aslında hastaya bağlı olarak bir tedavi yaklaşımı sergileyebiliyoruz. Hastalığın türü, süresi, doğumsal olup olamadığı, sonradan mı ortaya çıktığı, hangi sebebe bağlı ortaya çıktığını tespit ettikten sonra şaşılığa tedavi yaklaşımımızı belirliyoruz" diye konuştu. (SVY-Y)
Çorum’da 14 yıl önce "3 aylık ömrün kaldı" dediler: Şimdi yeniden yürümenin heyecanını yaşıyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:36 Çorum’da 14 yıl önce "3 aylık ömrün kaldı" dediler: Şimdi yeniden yürümenin heyecanını yaşıyor Çorum’da 14 yıl önce, kanser sebebiyle 3 ay ömür biçilen kadın, gördüğü tedavi sayesinde yeniden yürümeye başlamanın sevincini yaşıyor. Yıllarca ölüm korkusuyla yaşadığını ifade eden kadın, yeniden yürüyebilmenin heyecanını yaşadığını ifade etti. Çorum’un Sungurlu ilçesinde yaşayan 53 yaşındaki Nalan Erkoç’a, 14 yıl önce servikal kanser teşhisi konuldu. Bir çocuk annesi olan Erkoç, 2011 yılında yakalandığı kanser sebebiyle tedavi görmeye başladı. Tedavi esnasında yapılan yanlış bir uygulama sebebiyle bacaklarındaki sinirlerin zarar görmesi neticesinde 8 sene içerisinde yürüme kabiliyetini kaybeden Erkoç’a gittiği hastanelerde hastalığı sebebiyle yaklaşık 3 aylık ömrünün kaldığı söylendi. 3 ay sonra öleceğini duyan Erkoç’un hayatı alt üst oldu. 3 ay ömür biçilmesine rağmen yıllardır yaşamını sürdüren Erkoç, tekrar yürüyebilmek için Çorum Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurdu. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalında Öğretim Görevlisi Dr. Ayla Çağlıyan tarafından tedavi altına alınan Erkoç, uygulanan başarılı tedavi sayesinde tekrar yürümeye başladı. Bir zamanlar öleceği günü bekleyen Erkoç, şimdi yıllar sonra ayağa kalkmanın heyecanını yaşadı. "’Ayağa kalkman mümkün değil’ denilmişti" Yaşamış olduğu zorlu süreçleri dile getiren Nalan Erkoç, "2011 yılında kanser teşhisi aldım. Uzun süreli ciddi bir tedavi gördüm. Daha sonrasında 8 yıl sonra yürüme kabiliyetimi kaybetmeye başladım. Uzun süre doktorlara gittim. Çok çeşitli tedaviler gördüm. Ancak hiçbirinde ayağa kalkabileceğim, yeniden yürüyebileceğim söylenmedi. Zaten Onkoloji’den çıktığımda da ‘2,5-3 aylık ömrün kaldı denilmişti. O yüzden çokta üzerine düşmedik uzun süre. Sonra hayatta kalınca yürüyebilmek için çabalamaya başladım. Çeşitli fizik tedavi hastanelerinde fizik tedavi gördüm. Ancak hiçbirinden sonuç alamadık. Süreler kısa olduğu için ayağa kalktım. Tam yürüme aşamasında eve dönmek zorunda kaldım. İlk defa Erol Olçok Hastanesi’nde Ayla Hocam ve ekibi bir tarafından çok ciddi bir tedaviye başladık. Devam ediyoruz. Ayağa kalktım, adımlamaya başladım. Bir cihaz yapıldı, o cihazla yürümeye çalışıyorum. Ümidimi tamamen kaybetmiştim. Yatalak hayata hazır ol, artık yürüyemezsin, sinirlerin bitmiş, ayağa kalkman mümkün değil denilmişti. Bu nedenle ümidimi çok kaybetmiştim ama buraya geldim. Ayla hocam ve ekibi tarafından tedavi sürecine alınınca yeniden ümitlendim. Ben de çok gayret ediyorum onlarda yardımcı oluyorlar" dedi. "’Yapılabilecek hiçbir şey kalmadı’ deyip eve gönderildim" Yaşadığı korku sebebiyle 2 yıl boyunca evden çıkamadığını kaydeden Erkoç, " 2011 yılında ‘2,5-3 ay ömrün kaldı, yapılabilecek hiçbir şey kalmadı’ denilip eve gönderildiğimde o psikolojiye girdim. Hafta sonunu görür müyüm, oğlumun doğumu gününü görür müyüm, bir kaç ay daha yaşayabilir miyim diye çok üzülüyordum. 2 yıl yerimden hiç kalkmadan yattım. Sağımdan soluma bile babam çeviriyordu. Tedavim başlayıp ilk ayağa inanılmaz duygu yaşadım. Kendime gelemedim günlerce. Ayağa kalkabilmek çok farklı bir duyguymuş" diye konuştu. "Hastamız gibi mutluyuz" Erkoç’un tedavi süresiyle ilgili bilgi veren Dr. Ayla Çağlıyan Türk ise, "Hastamız Nalan Erkoç bize haziran ayında başvurdu. İlk başvurduğunda hastamız tekerlekli sandalyeye bağımlıydı. Hastamızda 2011 yılında geçirdiği bir servikal kanser sonrası aldığı radyoterapiye bağlı olarak Lumbosakral Pleksus hasarı oluşmuştu. Biz ilk geldiğinde yaptığımız muayenelere dayanarak hastanın ev içinde ambule olabileceğini öngördük ve hastayı bu yönde rehabilitasyon programına dahil ettik. Hastamıza nörolojik rehabilitasyon uyguladık. Nörolojik rehabilitasyon, omurilik yaralanması, inme, kafa travması ve parkinson gibi sinir sistemini etkileyen hastalıklarda uyguladığımız bir tedavi metodu. Bu tedavide hasta uyumu ve motivasyonu da oldukça önemli. Hastamız da bizimle uyumlu çalışarak uyguladığımız tedavimize çok güzel ilerleme kaydetti. Biz rehabilitasyon ekibimizde doktor dışında fizyoterapistlerimiz, psikoloğumuz, rehabilitasyon hemşiremiz, dil konuşma terapistimiz ve iş uğraşı terapistimizle birlikte çalışıyoruz. Bu ekip arkadaşlarımızın hepsinin çabalarıyla hastamızı ayağa kaldırdık. Daha sonra da uygulamış olduğumuz uzun yürüme orteziyle ilk adımlarını atmaya başladı. Tabiki de bu bir süreç, çalışmalarımız devam edecek. Hedefimiz hastamızı ev içerisinde Walker ile yürüyebilecek bir pozisyona getirebilmek. Hastayla uyumlu bir şekilde çalışınca çok güzel bir sonuç aldık. Hastamız gibi mutluyuz. Ben ekip arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Güvenli gıda, sağlıklı yaşam: Uzmanından kritik uyarılar
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:00 Güvenli gıda, sağlıklı yaşam: Uzmanından kritik uyarılar Gıda, yaşamın temelidir ancak sağlıklı değilse hastalığın da kaynağı olabilir. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, Dünya Gıda Günü kapsamında güvenli gıda tüketiminin önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Göral, "Gıdaların üretimden sofraya kadar mikrobiyolojik, kimyasal ve fiziksel kirlenmeden uzak olması gerekiyor. Ancak günümüzde katkı maddeleri, pestisitler ve ultra işlenmiş gıdalar sağlığımız için ciddi tehdit oluşturuyor" dedi. Son yıllarda karaciğer yağlanması, tansiyon ve kalp damar hastalıklarındaki artışın ardında işlenmiş gıdalar önemli bir rol oynuyor. Dünya Gıda Günü kapsamında önemli uyarılarda bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, katkı maddeleri ve pestisitlerin insan sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek "Doğal, temiz ve organik gıdaların tercih edilmesi,hem sindirim sistemini hem de genel vücut dengesini korumada büyük rol oynar" ifadelerini kullandı. Ultra işlenmiş gıdalar sağlığı tehdit ediyor Prof. Dr. Göral, işlenmiş ve katkı maddesi içeren gıdaların son yıllarda ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını belirterek, "Bazı gıdaların uzun süre bozulmaması için kullanılan katkı maddeleri karaciğer yağlanması, tansiyon yüksekliği, damar hastalıkları ve mikrobiyotada bozulmalara neden olabiliyor. Bu nedenle mümkün olduğunca doğal ve az işlenmiş gıdaları tercih etmek gerekiyor" ifadelerini kullandı. Pestisit kalıntılarına karşı karbonatlı temizlik Gıdalarda kullanılan tarım ilaçlarının (pestisitlerin) da sağlık açısından risk oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Göral, "Meyve ve sebzeler ilaçlama nedeniyle kimyasal kalıntılar içerebilir. Bu ürünleri tüketmeden önce bol suyla, gerekirse karbonatla yıkamak faydalı olur. Pestisitlerin etkisi haftalarca sürebildiği için organik ve yerel ürünleri tercih etmek en doğru yaklaşımdır" diye konuştu. Pişirilen gıdalar tekrar tekrar ısıtılmamalı Prof. Dr. Göral, evde gıda hazırlarken de hijyenin önemine değinerek, "Ellerin, kullanılan bıçak ve kesme tahtalarının temiz olması gerekir. Pişirilen gıdalar buzdolabında saklanmalı, tekrar tekrar ısıtılmamalıdır" uyarısında bulundu.
Uzmandan uyarı: Salmonella sadece mideyi değil, organları da vuruyor
16 Ekim 2025 Perşembe - 08:43 Uzmandan uyarı: Salmonella sadece mideyi değil, organları da vuruyor Tavuk etinden kaynaklanan gıda zehirlenmelerinin çoğunlukla mikrobik nedenlerle ortaya çıktığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Volkan Demir, "En sık rastlanan etken ise salmonella adlı bakteri" diyerek önemli uyarılarda bulundu. İstanbul Beykent Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Volkan Demir, tavuk etinden kaynaklanan gıda zehirlenmelerine dikkat çekerek en büyük riskin pişirildikten sonra oda sıcaklığında uzun süre bekletilen ürünlerden kaynaklandığını vurguladı. Dr. Demir, Türkiye’de hızlı büyütme teknikleri, soğuk zincir ve saklama şartlarındaki yetersizlikler ile merdiven altı üretimin özellikle yaz aylarında toplu yemeklerde (düğün, cenaze, piknik gibi) zehirlenme riskini artırdığını belirtti. "Çoklu organ yetmezliğine yol açabiliyor" "Tavuk eti tükettikten 2 ila 24 saat içinde bulantı, kusma, karın ağrısı, sulu ya da kanlı ishal görülebiliyor" diyen Dr. Öğr. Üyesi Volkan Demir, "Daha ağır vakalarda ateş, yoğun sıvı kaybı, böbrek yetmezliği ve bakterinin kana yayılması sonucu gelişen sepsis çoklu organ yetmezliğine ve ölüme yol açabiliyor" açıklaması yaptı. Güvenli tüketim uyarıları Dr. Öğr. Üyesi Volkan Demir güvenli tüketim için yapılması gerekenleri şöyle anlattı: "Tavuk eti en az 75 derece iç ısıya ulaşacak şekilde iyice pişirilmeli. Çiğ tavukla temas eden bıçak, kesme tahtası ve eller mutlaka sabunlu su ile yıkanmalı. Tavuk eti buzdolabında +4 derece altında, derin dondurucuda ise -18 derecede saklanmalı. Market alışverişinde son kullanma tarihi mutlaka kontrol edilmeli. Pişirilmiş tavuk, özellikle yaz aylarında, oda sıcaklığında en fazla 2 saat bekletilmeli; 4 saatten sonra kesinlikle tüketilmemeli. Sıcaklığın 30 dereceyi aştığı günlerde bu süre 2 saatin altına inebilir." "Yeniden servis edilecekse en az 75 dereceye kadar ısıtılması gerek" Dr. Demir, toplu yemeklerde pişirilen tavuğun en geç 2 saat içinde buzdolabına konulması, yeniden servis edilecekse en az 75 dereceye kadar ısıtılması gerektiğini, aksi durumda gıda zehirlenmesi riskinin ciddi ölçüde arttığını ifade etti.
Tütün bağımlılığı tedavi yönetmeliğinde değişiklik Resmi Gazete’de
16 Ekim 2025 Perşembe - 00:53 Tütün bağımlılığı tedavi yönetmeliğinde değişiklik Resmi Gazete’de Tütün Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Birimleri Hakkında Yönetmelik’te değişiklik yapılması hakkında yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlandı. Sağlık Bakanlığı, "Tütünsüz Bir TÜRKİYE" hedefi doğrultusunda tütün bağımlılığı tedavisinde hizmet ağını genişleterek daha etkin, erişilebilir ve sürdürülebilir bir hizmet modeli oluşturuyor. Tütün Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Birimleri Hakkında Yönetmelik’te yapılan değişikliklerle tütün bağımlılığıyla mücadelenin sahadaki en önemli gücü olan sağlık personelinin eğitiminden birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesine kadar birçok hizmet sunum unsurunun etkinliği artırılıyor. Ayrıca düzenlemeler ile tütünle mücadelenin yalnızca tedaviyle sınırlı kalmaması; kişilerin topluma yeniden daha sağlıklı ve üretken bir şekilde kazandırılması hedefleniyor. Aile Sağlığı Merkezlerinde sigara bırakma polikliniği açılabilecek Yapılan düzenlemelerle birinci basamak sağlık hizmetlerinin saha gücü artırılarak sigara bırakma hizmetlerine erişim daha da kolaylaşıyor. Artık Sigara Bırakma Poliklinikleri yalnızca hastaneler ve Sağlıklı Hayat Merkezleri’nde değil, Aile Sağlığı Merkezleri’nde de hizmet verebilecek. Aile hekimleri, gerekli eğitimleri aldıktan sonra kendi birimlerinde Sigara Bırakma Polikliniği hizmeti sunabilecek. Bunun yanı sıra sigara bırakma hizmetlerinin ulaşmakta zorlandığı bölgelere yönelik düzenlemelerle "mobil araçlar" ve "yerinde geçici birimler" devreye alınarak, sigara bırakma desteğinin Türkiye’nin her noktasında birinci basamakta eşit erişimi sağlanacak. Tütün bağımlılığıyla mücadelede hizmet altyapısı yeniden yapılanıyor Sigara bırakma hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yapılan yönetmelik değişikliğiyle birlikte, Tütün Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Birimlerinin çalışma usulleri ile iş akış şemaları da yeniden yapılandırılıyor. Birimlerde bulunması gereken bölümler düzenlenerek fiziki şartlar daha uygulanabilir hâle getiriliyor. Bu sayede sahada hizmet verecek yeni birimlerin açılması kolaylaşırken, ülke genelinde standart, verimli ve ölçülebilir bir hizmet altyapısının oluşmasına da imkan sağlanıyor. Yönetmelik değişikliği kapsamında, sağlık personelinin bilgi ve becerilerini güncel tutmak amacıyla yapılan düzenlemelerle güncelleme eğitimleri zorunlu hale getiriliyor. Böylece tüm sağlık çalışanlarına sürekli eğitim desteği verilerek, tütün bağımlılığı tedavisinde en güncel bilimsel yaklaşımlara uygun hizmet sunulması sağlanacak.