SAĞLIK
Paletli Ambulans nefes darlığı çeken öğretmen için dağları aştı 30 Aralık 2025 Salı - 00:08:21 Muş’un Korkut ilçesinde görev yapan kadın öğretmen, yoğun kar ve engebeli arazi nedeniyle paletli ambulans ve UMKE ekiplerinin müdahalesiyle hastaneye ulaştırıldı. Muş’un Korkut ilçesine bağlı Demirci köyü Doğular mezrasında görev yapan 26 yaşındaki kadın öğretmen Ö.T., nefes darlığı şikâyeti üzerine 112 Acil Çağrı Merkezi’nden yardım talebinde bulundu. Bölgede etkili olan yoğun kar yağışı ile dağlık ve engebeli arazi şartları nedeniyle 112 Acil Sağlık ekipleri mezraya ulaşmakta güçlük yaşadı. Bunun üzerine paletli ambulans ile UMKE ekipleri sevk edildi. Zorlu hava ve yol şartlarına rağmen mezraya ulaşan ekipler, öğretmene ilk müdahaleyi olay yerinde gerçekleştirdi. Sağlık durumu stabil hale getirilen öğretmen Ö.T., paletli ambulansla mezradan alınarak Karakale köyüne getirildi. Burada hazır bekleyen ambulansa teslim edilen hasta, Korkut Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. UMKE Muş sorumlusu Yavuz Süne, nefes darlığı şikâyeti bulunan 26 yaşındaki kadın öğretmenin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne başvurduğunu belirterek, "Muş’un Korkut ilçesine bağlı Doğular köyünde yaşayan 26 yaşındaki kadın öğretmen hastamız, nefes darlığı şikâyetiyle 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayarak ihbarda bulundu. 112 ekipleri tarafımıza bilgi verdi. Arazi şartlarının zorlu olması ve bölgenin yoğun kar yağışı altında bulunması nedeniyle normal ambulansla sahaya ulaşımın mümkün olmadığı değerlendirildi. Bunun üzerine paletli ambulansımız (Pajero ambulans) ile yola çıktık. UMKE ekiplerimiz de operasyona eşlik etti ve Doğular köyüne ulaşıldı. Hastamıza olay yerinde gerekli ilk müdahale yapıldı. Ardından paletli ambulansla alınan hastamız, uygun noktada normal ambulansa transfer edilerek Korkut Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Hastamıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz" dedi. Köy sakinlerinden Ahmet Taş, köyde görev yapan öğretmenin rahatsızlanması üzerine 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradıklarını belirtti. İhbarın ardından sağlık ekiplerinin kısa sürede harekete geçtiğini ifade eden Taş, "Bizim köyün öğretmeni rahatsızlanmıştı, 112’yi aradık. 112 ekipleri acilen imdadımıza yetişti. Normal ambulans, yoğun kar nedeniyle köye çıkamayınca paletli ambulans sevk edildi. Devletimiz sağ olsun. 112 ve UMKE ekipleri birlikte geldiler. 112 ve 10 ekiplerine çok teşekkür ederiz. dolaylı ver" ifadelerini kullandı.
29 Aralık 2025 Pazartesi - 23:06 Cerrahide alarm: "Böyle giderse Türkiye cerrah bulamayacak" TUS’ta (Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı) ana branş puanlarının düşmesi ve genç hekimlerin cerrahi alanları tercih etmemesinin sağlıkta hekim açığı endişesini büyüttüğünü söyleyen Dr. Sedat Özbay, yakın zamanda özellikle cerrahi branşlarda insanları ameliyat edecek hekimlerin bulunamayacağını belirtti. Hekimlik mesleğinde uzmanlık alanı tercihlerine yön veren TUS taban puanlarında son yıllarda dikkat çeken bir düşüş yaşanıyor. Genç hekimler, hasta ile yoğun temas gerektiren ana branşlar yerine hasta ilişkisi, performans yükü, nöbet ve hukuki risklerin daha az olduğu bölümlere yönelme eğilimi gösteriyor. Dahili cerrahi, genel cerrahi, kadın-doğum ve çocuk sağlığı gibi sağlık sisteminin omurgasını oluşturan branşlarda taban puanların gerilemesi, bu alanların tercih edilme oranlarının da düşmesine neden oldu. Süreç, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarının artması, performansa dayalı sistem, nöbet sayılarındaki artış ve ekonomik şartlar mesleğin karşılığını yansıtmaması gibi etkenler olduğu ifade ediliyor. Malpraktis davalarının yükselen sayısı ve caydırıcı nitelikteki cezalar da genç hekimler üzerinde ek bir baskı unsuru oluşturabiliyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hekim Birliği Sendikası teşkilatlandırmadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Sedat Özbay, bu meslek dallarının önceden karşılığının alındığını belirterek, "Eminim ki bu böyle devam ettiği müddetçe yakın zamanda bu ana branşlarda özellikle cerrahi branşlarda bizi ameliyat edecek hekimler sayısı çok azalacaktır. Sağlık Bakanlığı bu özellikle cerrahi branşların seçilebilir nitelikte olmasını sağlayacak düzenlemelerin yapıyor olması lazım. Aksi takdirde çok kısa süre sonra artık cerrahi yapacak hekim arkadaşlarımızı ve ana branşlarında uzman hekim arkadaşlarımız maalesef göremeyeceğiz" dedi. "Genç hekim arkadaşlarımız kalmadı" Hekim arkadaşların riskli branşlardan artık daha az hastayla ilişkisi olan branşlara yöneldiğini belirten Sedat Özbay, "Son yıllarda maalesef genç hekimler, artık hasta ilişkisiyle yani hastayla birlikte olmaktan kaçınan branşlara yönelmeye başladı. Maalesef hekimler artık kendilerinin değersizleştirildiğini, performansın angaryasından kurtulamadıkları, emeğin değersizleştiği bir sistemden kaçarak artık hasta ile olmadığı bu branşlara yönelmeye başladılar. Yani bunun bir sürü nedeni var. Tabii genç hekimlerin aslında bu branşları nedeni seçmediğini değil, neden seçilemez hale getirdiğini sorgulamak gerekiyor. Çünkü artık hekimler performans yükünün altında ezilmiş durumda. Şiddet artık olağan hale gelmiş durumda. Emek değersizleştirilmiş, artan nöbetler ve iş yükünün katlanılamaz düzeye gelmiş olması bulunuyor. Aynı zamanda bunun karşılığı olan ekonomik şartların yeterli seviyede olmamış olması maalesef bu hekim arkadaşları riskli branşlardan daha hastayla ilişkisiz olan branşlara yöneltti. Özellikle ana branş dediğimiz dahili cerrahi, çocuk ve kadın doğum branşlarını artık tercih eden genç hekim arkadaşlarımız kalmadı" dedi. "Hekim sayısı azalacak" Branşların seçilebilir nitelikte olmasını sağlayacak düzenlemelerin olması gerektiğini söyleyen Özbay, "Şimdi önceden karşılığı alınan bir meslek dallarıydı. Şimdi ise inanılmaz cezalar söz konusu. Hekim arkadaşlar, hem malpraktis davalarının korkusundan hasta ilişkisinin bulunmadığı diğer branşlara kaymayı tercih ediyorlar. Hem toplum içerisinde hem de hekimler arasında çok değerli olan ana branşlar genel cerrahi dahiliye, kadın, doğum ve çocuk bölümlerinin maalesef son yıllarda puanlarının düşmüş olması nedeniyle hala tercih edilememesinin aslında hekim arkadaşlarda değil, sağlık sisteminin neden bu branşları seçilemez hale getirdiğini çözmekten geçtiğine inanıyorum ben. Eminim ki bu böyle devam ettiği müddetçe yakın zamanda bu ana branşlarda özellikle cerrahi branşlarda bizi ameliyat edecek hekimler sayısı çok azalacaktır. Sağlık Bakanlığı bu özellikle cerrahi branşların seçilebilir nitelikte olmasını sağlayacak düzenlemelerin yapıyor olması lazım. Aksi takdirde çok kısa süre sonra artık cerrahi yapacak hekim arkadaşlarımızı ve ana branşlarında uzman hekim arkadaşlarımızı maalesef göremeyeceğiz" diye konuştu.
Marmaris Devlet Hastanesi’nde MR cihazı hizmete girdi
13 Ekim 2025 Pazartesi - 16:10 Marmaris Devlet Hastanesi’nde MR cihazı hizmete girdi Muğla’nın Marmaris ilçesinde geçtiğimiz yıl yeni binasında hizmet vermeye başlayan Marmaris Devlet Hastanesi’nde, Muğla’nın en yeni ve en kısa sürede görüntüleme alabilen MR cihazı bugün itibarıyla hizmete girdi. Özellikle yaz aylarında nüfusu beş katına çıkan ve motosiklet kazalarının en sık yaşandığı ilçelerden biri olan Marmaris’te, uzun süredir beklenen MR cihazının faaliyete geçmesiyle önemli bir eksiklik giderilmiş oldu. Cihazın hizmete alınması dolayısıyla düzenlenen programa Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya, Hastane Başhekimi Uzm. Dr. Oğuzhan Erciyes, Muğla İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Uzm. Dr. Esin Balaban ve yardımcısı Uzm. Dr. Hurşide Uslu, İlçe Sağlık Müdürü Dr. İmran İnce, hastane idari kadrosu katıldı. Radyo dalgaları ve manyetik alan yardımıyla vücuttaki iç yapıların net görüntülenmesini sağlayan MR cihazı, birçok hastalığın teşhis ve takibinde önemli rol oynuyor. "Yeni cihazımız yapay zeka teknolojisiyle entegre çalışıyor" Açılışta konuşan Marmaris Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Oğuzhan Erciyes, cihazın uzun süredir beklenen bir hizmet olduğunu belirterek "Bugün burada, uzun süredir hizmete kazandırmak için yoğun çaba sarf ettiğimiz MR cihazımızın açılışını gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Sağlık Bakanlığımızın, İl Sağlık Müdürlüğümüzün, Kamu Hastaneleri Başkanlığımızın ve sayın vekilimizin destekleriyle MR hizmetini artık Marmaris Devlet Hastanesi’nde vatandaşlarımızın hizmetine sunmuş bulunuyoruz.Yeni cihazımız, en son teknolojiye sahip yeni nesil bir MR cihazıdır. Eski nesil cihazlara göre çekim süresi yaklaşık yüzde 50 daha kısadır. Ayrıca yapay zeka teknolojisiyle entegre çalışan ilk cihazlardan biridir. Bu cihaz, Türkiye’nin birçok noktasında kurulma aşamasında olup, bugünden itibaren Marmaris Devlet Hastanesi’nde vatandaşlarımızın hizmetinde olacaktır. Muğla’nın en yeni ve en kısa sürede görüntüleme alabilen cihazı olan MR cihazımızın ilçemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuşarak cihazın Muğla’nın en yeni ve en hızlı görüntü alabilen cihazı olduğunu kaydetti. Başhekim Oğuzhan Erciyes, cihazın hızlı çalışması ile birlikte Muğla ve civar ilçelerdeki MR randevularındaki sıkışmalarında önüne geçeceklerini ifade ederek ’ Marmaris devlet hastanesi olarak diğer ilçelerdeki MR çekimleri hususunda yardımcı olacağız’ dedi. "Vatandaşlarımızın memnuniyeti en büyük kazancımız" Marmaris Kaymakamı Nurullah Kaya da, ilçede sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi adına önemli bir adım atıldığını belirterek ‘’Başhekimimiz de belirttiği gibi, Sağlık Bakanlığımızın titizlikle yürüttüğü sürecin bugün taçlandığı bir gündeyiz. MR cihazımızın hizmete girmesiyle hastanemizdeki önemli bir eksikliğimizi gidermiş olduk. Başta Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza, Kamu Hastaneleri Birliği’ne, başhekimliğimize ve tüm sağlık personelimize teşekkür ediyorum. Bizler için en büyük kazanç vatandaşlarımızın memnuniyetidir. Onların hayır dualarını almak en büyük mutluluğumuzdur. İhtiyacımız olmasın ama eksikliğini de yaşamayalım. Hizmetimizin ilçemize hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
Mersin’de sağlık teknolojileri güçleniyor
13 Ekim 2025 Pazartesi - 15:54 Mersin’de sağlık teknolojileri güçleniyor Mersin İl Sağlık Müdürü Mustafa Ekici, kentteki sağlık yatırımları kapsamında yeni görüntüleme cihazlarının hizmete alındığını açıkladı. Ekici, yaptığı yazılı açıklamada, Mersin Şehir Hastanesi’ne üçüncü MR cihazının kurulduğunu, Toros Devlet Hastanesi’ne yapay zeka destekli MR ve 128 kesitli Bilgisayarlı Tomografi (BT) cihazının kurulma aşamasında olduğunu, Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ne ise son teknoloji dental tomografi cihazı kazandırıldığını belirtti. "Tanı süreci hızlanacak, bekleme süresi azalacak" Ekici, Sağlık Bakanlığı’nın kalite politikaları çerçevesinde yapılan yatırımlarla sağlık hizmetlerinde erişilebilirlik ve kaliteyi artırmayı hedeflediklerini söyledi. Ekici, "Şehir Hastanemize üçüncü MR cihazını kurarak hizmete aldık. Bu cihazlarla birlikte tanı süreçleri hızlanacak, vatandaşlarımızın bekleme süreleri önemli ölçüde azalacaktır" dedi. Toros Devlet Hastanesi’nde eski MR cihazının yerine yapay zeka destekli yeni nesil MR cihazının kurulumunun başladığını ifade eden Ekici, "Ayrıca 16 kesitli BT cihazı yerine 128 kesitli yeni bir cihazı da hizmete alıyoruz. Bu sayede görüntü kalitesi, çekim hızı ve tanı kapasitesi artacak" diye konuştu. Dental tomografi cihazında son aşama Mersin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi için de yeni bir dental tomografi cihazı temin edildiğini belirten İl Sağlık Müdürü Ekici, "Cihazın kurulumunda son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Mersin’imize ve vatandaşlarımıza hayırlı olsun" dedi. Ekici, açıklamasını "Tüm gayemiz iyi olanı daha iyi hale getirmek. Sağlıkta dijital dönüşüm ve teknolojik gelişmeleri kentimize kazandırmaya devam edeceğiz" diyerek tamamladı.
Su buharı ile 10 dakikada prostat ameliyatı dönemi başladı
13 Ekim 2025 Pazartesi - 15:06 Su buharı ile 10 dakikada prostat ameliyatı dönemi başladı Üroloji Uzmanı Op. Dr. Tuncay Şafak, prostat hastalıklarının tedavisinde devrim niteliğinde olan rezum (su buharı ile prostat ameliyatı) yöntemi hakkında bilgi verdi. Şafak, sadece 10 dakika süren bu işlemin özellikle cerrahi risk taşıyan hastalar için önemli bir alternatif sunduğunu belirtti. Genellikle 50 yaş üzerindeki erkeklerde sık görülen prostat hastalığı hakkında konuşan Op. Dr. Tuncay Şafak, yeni nesil tedavi yöntemlerine dikkat çekti. ‘Rezum’ tedavisinin minimal invaziv prostat ameliyatı olarak adlandırıldığını ifade eden Şafak, su buharının özel bir cihazla prostat içerisine, içinde mikro delikleri olan ve nanoteknolojiyle üretilmiş bir iğneyle verildiğini söyledi. 10 dakika gibi kısa bir sürede ameliyatın yapıldığını belirten Op. Dr. Şafak sözlerine şu şekilde devam etti: "Rezum yöntemiyle yapılan prostat ameliyatları 10 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleştirilmektedir. Bu ameliyatın özelliği ameliyatların yan etkilerinden korkan, impotans yani iktidarsızlık ya da idrar kaçırma riskinden çekinen hastalar için alternatif bir tedavi yöntemi olmasıdır. Rezum yani su buharı ile ameliyat yöntemi bu tür riskleri bertaraf etmektedir. Kısa bir ameliyat süresi haricinde iyileşme dönemi de hızlı olmaktadır. Özellikle anestezi alamayacak kadar yaşlı hastalarda, lokal anesteziyle dahi uygulayabildiğimiz bir yöntemdir." "Kesi yok, iğne deliği ile yapılıyor" Prostat ameliyatından korkan insanlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, hastaların en fazla tedirgin oldukları şeyin kanama riski ve idrar kaçırma olduğunu söyleyen Op. Dr. Tuncay Şafak, "Rezum tekniğinde kanama riski yok. Ayrıca bu tekniğin 10 dakikada uygulanması, hastanın çabuk taburcu olması ve hayati bir risk oluşmaması tercih sebebidir. Hastalarımız prostat tedavisinde genellikle ilaç kullanırlar. Tabii bu ilaç tedavilerinin uzun süre sonunda bir takım yan etkileri olmaktadır. Bu yan etkilerin içinde iktidarsızlık yer almaktadır. Hatta bazı hastalarımız tansiyon düşmesi, baş dönmesi gibi şikayetlerle ilaç kullanmaktan vazgeçebiliyorlar. Rezum ameliyatları bu konuda da alternatif olmaktadır. Bunun haricinde hastalarımızın en çok korktukları şey ise özellikle genç erkeklerde iktidarsızlık sorunudur. Rezum ameliyatının böyle bir riski yok. Ayrıca hasta çabuk taburcu olmakta ve hem iş hem sosyal hayatına hızla dönmektedir" diye konuştu.
Prematüre bebeklerde görme riskine dikkat
13 Ekim 2025 Pazartesi - 14:43 Prematüre bebeklerde görme riskine dikkat Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Tuncer Özmen, prematüre doğan bebeklerde görülebilen Prematüre Retinopatisi (ROP) hakkında önemli uyarılarda bulundu. Erken teşhis ve düzenli göz muayenelerinin, görme kaybı (kalıcı körlük) riskini büyük ölçüde önleyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Özmen, ROP’un özellikle erken doğan ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde görüldüğünü söyledi. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Özmen, "Prematüre Retinopatisinin, erken doğumda göz damarlarının henüz tam gelişememesi nedeniyle geliştiğini belirtti. Bu bebeklerde erken doğum yaşı ve ağırlığı yanı sıra oksijen tedavisi, enfeksiyonlar veya diğer sistemik hastalıkların da (kalp, akciğer, beyin gibi) ROP gelişimini tetikleyebildiğini ifade etti. Dr Özmen ayrıca ROP’un bazı bebeklerde kendiliğinden düzelebildiğini, bazı bebeklerde ise görmeyi korumak için mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. ROP’un beş farklı evrede görülebildiğini söyleyen Prof. Dr Özmen, hastalığın evresine göre takip ve tedavi planlandığını belirtirken, "Evre 1 ve 2’de hastalık genellikle sadece takip edilirken Evre 3’te bazı bebeklerde lazer veya göz içi ilaç enjeksiyonun gerekli olabileceğini, Evre 4 ve 5’in ise daha ciddi evreler olup diğer tedavilerin yanı sıra cerrahi müdahalenin gerekebileceğini belirtti. Ancak tüm tedavilere rağmen bazı bebeklerde kalıcı görme kaybı gelişebilmektedir" şeklinde konuştu. Hastalığın seyrinin aniden kötüleşebileceğine dikkat çeken Hayat Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Tuncer Özmen, aileleri bebeklerinin kontrollerini aksatmama konusunda uyarırken şunları söyledi; "ROP takibinde tedavi genellikle Evre 3’te başlar ve bazen hastalık ani ilerlemeler gösterebilir. Bu nedenle takip muayeneleri aksatılmamalıdır. Erken teşhis ve zamanında tedavi ile görmeyi tehdit eden ciddi sorunlar önlenebilir. Bebeklerde ileri donemde göz titremesi, cisimlere odaklanamama, cisimleri izlememe gibi for me duyusunun yetersizlik belirtileri ve göz bebeğinde beyazlık (lökokori) görülebilir. Daha ileri yaşlarda ise retina dekolmanı, miyopi, şaşılık gibi kalıcı sorunlar ortaya çıkabilir." Göz muayenelerinin zamanlamasının büyük önem taşıdığını belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Özmen açıklamasını "ROP muayeneleri genellikle doğumdan 4-6 hafta sonra başlar. Göz doktoru, bebeğin göz durumuna göre takip sıklığını belirler. Retinada damar gelişimi tamamlanıp risk ortadan kalktığında kontrol muayeneleri sonlandırılır. Bu süreçte ebeveynlerin bu hastalık hakkında bilinçli olması, bebeklerin görme sağlığı açısından çok önemlidir" diyerek tamamladı.
Kadınlarda idrar kaçırma sorununa altın öneriler
13 Ekim 2025 Pazartesi - 14:26 Kadınlarda idrar kaçırma sorununa altın öneriler Memorial Kayseri Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Ak, kadınlarda sık görülen idrar kaçırma sorunu ile ilgili bilgi verdi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Ak; her yaştan kadını etkileyen idrar kaçırma sorunu 40 yaşına gelen kadınların yaklaşık yüzde 40’ında görülebildiğini, hamilelik, doğum ve menopozdan kaynaklanan hormonal değişiklikler ile pelvik taban kaslarının zayıflaması ve mesaneye baskı yapması sonucunda ortaya çıkabildiğini aktardı. "Doğru teşhis, kişiye özel tedaviler ve yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde idrar kaçırmadan kurtulmak mümkün olabiliyor" diyen Ak; "İdrar kaçırma her yaştan ve her sosyal statüden kadın için önemli bir sorundur. Erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülen bir sorundur. Kadınlar yaşlandıkça istemsiz şekilde ortaya çıkan idrar kaçırma sorunu, yaşlanmanın bir sonucu olarak görülmemelidir. Özellikle gebelik sırasında veya idrar yolu enfeksiyonları nedeniyle geçici olarak idrar kaçırma sorunu ortaya çıkabilmektedir. Bu durumlarda yaşam tarzı değişiklikleri (kilo vermek gibi), pelvik taban kas eğitimi ve menopoz sonrası dönemde yapılan müdahale ile sorun olmaktan çıkmaktadır. Günde 10- 15 kez idrara çıkan bir kadının yaşam kalitesi de olumsuz etkilenmektedir. Çünkü bu sorunu yaşayan her kadın sosyal hayattan da uzaklaşmaktadır. İdrar kaçırma günlük yaşamı olumsuz etkiliyorsa bir uzman doktordan destek alınmalıdır. Kadınlar bu sorunu çoğu zaman sakladıkları için çözümünü de ertelerler. İdrar tutamama bazı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Hapşırma ve öksürme, ağır eşyalar kaldırma, ağır egzersiz yapma gibi durumlarda mesaneye baskı uygulandığında idrar kaçağı ortaya çıkabilir. Yoğun bir idrar yapma isteğinin ertelenmesi sonucunda istemsiz idrar kaçırma kaçınılmazdır. Özellikle uyku sırasında gece boyunca sık sık idrara çıkma ihtiyacı olabilmektedir. Ayrıca enfeksiyona bağlı hastalıkta ya da nörolojik bir sorunda ve şeker hastalığı gibi daha ciddi bir sorun nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Taşma tipi idrar kaçırmada ise mesanenin tamamen boşalmaması nedeniyle sık sık veya sürekli idrar damla damla idrar çıkışı olabilmektedir. Fiziksel veya zihinsel sorunlar idrarı kaçırmaya neden olabilmektedir. Örneğin, şiddetli artrit söz konusu ise, zamanında tuvalete yetişmekte sorun çıkmaktadır. Karma tip idrar kaçırmada ise birden fazla idrar kaçırma türü vardır. Genellikle stres bağlı idrar kaçırma ile sıkışma sonucunda sorun olmaktadır. İdrar kaçırma yani idrar veya mesane kontrolünün kaybı her üç kadından birinde görülmektedir. İdrar kaçırma sorunu belirtilere göre kişiye özel bir tedavi planıyla hareket edilmelidir ve yaşam kalitesinin yükseltilmesiyle çözülebilmektedir. İdrar kaçırmanın tedavisi ise detaylı bir tıbbi öykü ve belirtilerin ayrıntılı bir şekilde uzman hekime anlatılmasıyla başlamaktadır. İdrar kaçırmanın ne zaman ve ne sıklıkla yaşandığı sorulmalıdır. Mesaneyi etkileyecek sorunun ve semptomlara neden olabilecek diğer durumlar hekim tarafından araştırılmadır. Bunun için fiziksel bir muayene de yapılabilmektedir. Bu muayenede mesane doluyken öksürme istenebilmektedir" ifadelerini kullandı. İdrar kaçırmanın tedavisinde günlük yapılacak basit uygulamaların da faydalı olabileceğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Ak; "Pelvik taban kasları yaşla ve daha az fiziksel aktiviteyle zayıflamaktadır. Pelvik taban kas eğitimi olarak da bilinen Kegel egzersizleri, stres kaynaklı idrar kaçırmayı önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilmektedir. Pelvik taban kasları çalıştıran egzersizlerdir. Pelvik taban kasları; rahmi, mesaneyi, ince bağırsağı ve rektumu destekler. Her 10 kadından 4’ünde Kegel egzersizlerini denedikten sonra idrar kaçırma sorununda azalma olduğu görülmüştür. Günlük olarak yapılan Kegel egzersizi özellikle hamilelik döneminde yararlı olabilmektedir. Hamilelik ve doğum sırasında sıklıkla görülen pelvik taban kaslarının zayıflamasını önlemeye yardımcıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri ve pelvik taban kas eğitiminin yanı sıra hem stres hem de sıkışma tipi idrar kaçırmanın tedavisinde günlük yapılacak basit uygulamalar da faydalı olabilmektedir. Yaşam tarzı değişiklikleri sorunun çözümünde etkilidir. Özellikle sıvı alımı kontrollü olarak yapılabilir. Mesaneyi 2-3 saatte bir boşaltmak için tuvalete gidilmesi idrar kaçırma sorunu için etkili olabilir. Dışkılama sırasında zorlanmanın sorun olmaması için kabızlığın kesinlikle tedavi edilmesi gerekir. Kilo kontrolünün sağlanması sorunu azaltacaktır. Sigara kesinlikle bırakılmadır. Sigara içmek, pelvik taban rahatsızlığının gelişme riskini 2 kat artırmaktadır. Alkol ve kafein tüketimi de sınırlanmalıdır" diye konuştu.
GAÜN Onkoloji binası, aile hekimliği poliklinikleriyle hizmete açıldı
13 Ekim 2025 Pazartesi - 14:06 GAÜN Onkoloji binası, aile hekimliği poliklinikleriyle hizmete açıldı Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Hastanesi’ne bağlı Onkoloji Binası, GAÜN Aile Hekimliği Anabilim Dalı tarafından yenilenip modern poliklinik hizmetleriyle sağlık hizmetine kazandırıldı. Geçmişte Onkoloji Hastanesi olarak kullanılan bina, yapılan düzenlemelerin ardından Aile Hekimliği Poliklinikleriyle hizmet vermeye başladı. Yeni yapılanma kapsamında üç aktif poliklinik hasta kabulüne başladı. Polikliniklerde genel muayene, reçete yenileme, kronik hastalık takibi ve danışmanlık hizmetleri sunuluyor. Bu sayede çevrede yaşayan vatandaşlar, birinci basamak sağlık hizmetlerine daha kolay erişme olanağına kavuştu. GAÜN Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamit Sırrı Keten, yapılanmanın yalnızca tedavi edici değil, koruyucu hekimliği de önceleyen bir model oluşturmayı hedeflediğini belirterek, "Polikliniklerimizde hipertansiyon, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıkların erken tanısı ve yönetimine yönelik tarama programları planlıyoruz. Ayrıca meme, rahim ağzı ve kolorektal kanser taramalarını düzenli biçimde gerçekleştirerek, toplumda koruyucu sağlık anlayışını güçlendirmeyi amaçlıyoruz" dedi. Prof. Dr. Keten, polikliniklerde verilen hizmetlerin yalnızca yönlendirme aşamasında kalmayacağını vurgulayarak, gerekli tetkiklerin doğrudan Onkoloji Binası’nda yapılabilmesi için hazırlıkların sürdüğünü ifade etti. Bu sayede hastaların tarama ve tetkik süreçlerinin tek merkezde, hızlı ve bütüncül biçimde tamamlanabileceğini söyledi. Aile Hekimliği bünyesinde Sigara Bırakma Polikliniği kurulması için başvuruların yapıldığını da belirten Prof. Dr. Keten, polikliniğin yakın dönemde hizmete başlamasının planlandığını aktardı. Prof.Dr. Keten, Sigara Bırakma Polikliniği’nin de Onkoloji binasında hizmete başlamasıyla birlikte sağlıklı yaşam alışkanlıklarının desteklenmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması açısından önemli bir adım daha atılacağını vurguladı. Prof. Dr. Keten, aile hekimliği polikliniklerinin onkoloji binasında açılmasında verdikleri destek için GAÜN Rektörü Prof. Dr. Sait Mesut Doğan’a ve GAÜN Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Oğuzhan Saygılı’ya teşekkür etti. Keten, bu destek sayesinde bölgede uzun süredir ihtiyaç duyulan bir açığın kapandığını ve hem üniversite personeline hem de çevredeki halkın birinci basamak sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşabildiğini vurguladı. Onkoloji Binası’nda hizmet vermeye başlayan yeni Aile Hekimliği Poliklinikleri, hem sağlık çalışanları ve öğrencilere uygulamalı eğitim alanı sunmayı hem de bölge halkına yönelik sürdürülebilir, kapsamlı ve koruyucu hekimlik temelli bir sağlık hizmeti modeli oluşturmayı hedefliyor.
Doç. Dr. İrfan Koca: "Boyun ve Bel Fıtıklarında Ameliyatsız Tedavi Mümkün"
13 Ekim 2025 Pazartesi - 14:04 Doç. Dr. İrfan Koca: "Boyun ve Bel Fıtıklarında Ameliyatsız Tedavi Mümkün" Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. İrfan Koca, boyun ve bel fıtıklarının büyük çoğunluğunun ameliyata gerek kalmadan tedavi edilebildiğini söyledi. "Boyun ve bel ağrılarının küçük bir oranı fıtıkla ilişkilidir" diyen Koca, öncelikli olarak doğru tanının ve kişiye özel tedavinin önemine dikkat çekti. Boyun ve bel ağrıları, çağımızın en yaygın sağlık problemlerinden biri olarak milyonlarca insanın yaşam kalitesini düşürüyor. Günlük yaşamı kısıtlayan bu ağrıların çoğu zaman fıtıkla ilişkilendirildiğini belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. İrfan Koca, "Her boyun ve bel ağrısı fıtık kaynaklı değildir. Bu nedenle doğru teşhis ve uygun tedavi yöntemi büyük önem taşır" dedi. "Her ağrı fıtık kaynaklı değildir" Boyun ve bel ağrılarının sosyal yaşamı ve iş gücünü olumsuz etkileyen en önemli sağlık sorunları arasında bulunduğunu vurgulayan Doç. Dr. Koca, "Toplumda bu ağrıların büyük bir kısmı fıtığa bağlanıyor. Ancak ağrının kaynağı her zaman fıtık olmayabilir. Kas zorlanmaları, kas romatizmaları, kireçlenme, omurga eklem hareket bozuklukları, geçirilmiş ameliyatlara bağlı fasyal blokajlar ya da iç organlardan yansıyan ağrılar da benzer belirtiler gösterebilir. Bu nedenle her hastada öncelikle sorunun kaynağı bütüncül yaklaşımla belirlenmelidir. Tetkiklerde fıtık görülmesi, ağrının kesin olarak ondan kaynaklandığı anlamına gelmez" şeklinde konuştu. Fıtık nedir, nasıl oluşur Koca, boyun ve bel fıtıklarının oluşum mekanizmasını, "Omurga kemikleri arasında yer alan diskler, esnek ve yuvarlak yapılardır. Bu disklerin kenar lifleri ani ya da tekrarlayan zorlanmalar sonucu yırtılabilir. Diskin dışarı taşmasıyla fıtık oluşur. Bel fıtığı, bel ve bacaklara yayılan ağrılara; boyun fıtığı ise boyun ve kola yayılan ağrı ve uyuşmalara yol açar" sözleri ile anlattı. Hastaların yüzde 99’u ameliyatsız iyileşiyor Doç. Dr. Koca, boyun ve bel fıtıklarının büyük bölümünün ameliyata gerek kalmadan tedavi edilebildiğini belirterek dikkat çekici oranlar paylaşarak, "Boyun ve bel fıtıkları yüzde 97 ila 99 oranında ameliyatsız tedavi edilebilmektedir. Burada en önemli nokta, hastanın durumuna uygun bir tedavi protokolü belirlenmesidir" ifadelerini kullandı. Hastaların şikayet süresi üç haftadan kısa ve fıtığın ileri düzeyde olmadığı durumlarda ilk aşamada sıcak kompres, elektroterapi, fizyoterapi, kinezyolojik bantlama ve istirahat önerildiğini aktaran Koca, bu yöntemlerle düzelme sağlanamayan veya ileri düzeyde fıtığı bulunan hastalarda ise daha hedefe yönelik daha etkili tedavilere geçildiğini söyledi. Ameliyatsız tedavi yöntemleri etkili ve güvenli Nöral Terapi, Proloterapi, PRP (Platelet Rich Plasma), Kuru İğne Tedavisi, Ozon Tedavisi, Manuel Terapi, Yüksek Yoğunluklu Robotik Lazer Tedavisi, Omurga Enjeksiyonları (Sinir blokaj, Nokta Atış tedavileri) Tedavisi, Radyofrekans Tedavisi ve Tedavi Edici Egzersiz Programları gibi ameliyatsız tedavi seçeneklerinin bulunduğunu belirten Koca, "Hastanın yaşına, yaşam tarzına, fıtığın derecesine ve ağrının seyrine göre en uygun tedavi konsepti hekim tarafından belirlenir. Bu yöntemlerle çoğu hasta ameliyatsız ve risksiz şekilde, ağrısız bir yaşama kavuşabiliyor" dedi. ""Patlamış Fıtık" da ameliyatsız iyileşebilir" Halk arasında "patlamış fıtık" olarak bilinen durumun her zaman ameliyat gerektirmediğini söyleyen Doç. Dr. Koca, yanlış inanışlara da değinerek, "Disklerin tamamen yırtılması ve içeriğin dışarı taşarak sinir köklerine baskı yapması (ekstrüde disk) durumuna halk arasında patlamış fıtık deniliyor. Ancak bu tablo bile çoğu zaman ameliyatsız tedaviyle iyileşebilir. Bilimsel olarak da her patlamış fıtığın cerrahiyle tedavi edilmesi gerektiğine dair bir kural yoktur" ifadelerine yer verdi. Ne zaman ameliyat gerekir Boyun ve bel fıtıklarının yalnızca yüzde 1 ila 3’lük kısmında cerrahi müdahalenin kaçınılmaz olduğunu belirten Koca, "Kol veya bacakta yeni gelişen güç kaybı, İdrar veya dışkı tutamama, Ameliyatsız tedavilere rağmen şikayetlerde iyileşme olmaması gibi durumlar sinir kökü üzerinde ciddi baskıya işaret eder. Bu noktada cerrahi tedavi hastanın yaşam kalitesinin kalıcı olarak olumsuz etkilenmemesi açısından zorunlu hale gelir" ifadelerini kullandı. "Doğru tanı, kişiye özel tedavi" Doç. Dr. İrfan Koca, boyun ve bel fıtıklarında erken dönemde uzman hekime başvurulmasının önemine dikkat çekerek, "Ağrısının asıl kaynağı, fıtığının derecesi, omurga yapısı, eşlik eden ilave sağlık problemlerinin olup olmaması gibi faktörler her hastada farklı olabilmektedir. Bu nedenle tedavi planı da kişiye özel olmalıdır. Doğru tanı konulduğunda ve uygun tedavi seçildiğinde, ameliyatsız yöntemlerle başarılı sonuçlar elde etmek mümkündür" diye konuştu.
Beyaz İnci Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi 4’üncü şubesini Denizlilerin hizmetine sundu
13 Ekim 2025 Pazartesi - 13:39 Beyaz İnci Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi 4’üncü şubesini Denizlilerin hizmetine sundu Denizli’de ağız ve diş sağlığı alanında uzun yıllardır hizmet veren Beyaz İnci Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, 4. şubesini Yenişafak Mahallesi Ali Marım Bulvarı’nda düzenlenen geniş katılımlı bir törenle hizmete açtı. Denizli’de ağız ve diş sağlığı alanında uzun yıllardır hizmet veren Beyaz İnci Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, kentteki hizmet ağını genişletmeye devam ediyor. Beyaz İnci, 4. şubesini Yenişafak Mahallesi Ali Marım Bulvarı’nda düzenlenen geniş katılımlı bir törenle hizmete açtı. Modern mimarisi, geniş otopark alanı, ferah bekleme salonları, hasta konforunu ön plana çıkaran iç mimarisi ve son teknoloji cihazlarıyla dikkat çeken yeni şube, hem hizmet kalitesi hem de fiziki yapısıyla bölgede örnek bir sağlık merkezi olma özelliği taşıyor. "Şehrimizi sağlık olarak yeni bir hizmet noktası kurmaktan mutlu ve onurluyuz" Beyaz İnci Diş Hastanesi’nin ortaklarından Diş hekimi İlker Özkan, "Memleketimize ve şehrimize sevdalıyız. Şehrimizi sağlık olarak yeni bir hizmet noktası kurmaktan mutlu ve onurluyuz. Tüm halkımıza güler yüzlü bir şekilde ve modern bilimin gerektirdiği ağız diş sağlığı hizmetleri vermeye bu yolda devam ediyoruz. Toplumuzun genel ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü diş tedavisi kliniğimizde yapılıyor" dedi. "Beyaz İnci Diş grubu olarak Denizli’de açtığımız 4’üncü şubenin gururunu yaşıyoruz" Beyaz İnci Diş Hastanesi’nin ortaklarından Diş Hekimi Aykut Eser, "Beyaz İnci Diş grubu olarak Denizli’de açtığımız 4’üncü şubenin gururunu yaşıyoruz. İnşallah bundan sonra Yenişafak’ta hizmet vermeye devam edeceğiz. Burada güzel bir açılışta hep birlikte buluştuk. Beyaz İnci 20 yıla aşkı süredir Denizli’de hizmet veren köklü bir sağlık grubu. Her türlü diş tedavisi yapmaktayız. Bünyemizde 30 hekimimiz var. 4 şubemizde ise 100’den fazla çalışanımız var" diye konuştu. Açılış törene, AK Parti Denizli Milletvekilleri Cahit Özkan, Şahin Tin ve Nilgün Ök, Denizli Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Ali Marım, Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, Babadağ Belediye Başkanı Murat Kumral, AK Parti İl Başkanı Muhammet Subaşıoğlu, Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli Lokantacılar Odası Başkanı Osman Üçgül ve çok sayıda vatandaş katılım sağladı. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından katılımcılar yeni kliniği gezerek bilgi aldı. Beyaz İnci yöneticileri, yakın zamanda 5. ve 6. şubeleriyle Denizli’nin tüm bölgelerine ulaşmayı hedeflediklerini açıkladı.
Saç dökülmesinde gizli neden: Vitamin ve mineral eksikliği
13 Ekim 2025 Pazartesi - 13:19 Saç dökülmesinde gizli neden: Vitamin ve mineral eksikliği Saç dökülmesinin yalnızca genetik ya da hormonal nedenlerle sınırlı olmadığını, beslenme yetersizliklerinin de saç sağlığını doğrudan etkilediğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Manolya Gökrem, "Özellikle biotin, B12 vitamini, folik asit, demir, çinko ve D vitamini eksiklikleri saç köklerinin beslenmesini bozarak dökülmeyi hızlandırabilir" dedi. B7 vitamini (biotin), B12 vitamini ve folik asitin saçın keratin yapısının oluşumunda görev aldığını söyleyen Liv Hospital Samsun İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökrem, bu vitaminlerin uzun süre eksik olmasının saç tellerinin incelmesine, uzama hızının azalmasına ve dökülmenin artmasına yol açtığını söyledi. "Demir, çinko ve D vitamini eksikliğine dikkat" Kadınlarda sık görülen demir eksikliği anemisinin saç dökülmesinin en yaygın nedenlerinden biri olduğuna değinen Dr. Gökrem, "Demir saç köklerine oksijen taşır. Eksikliğinde köklerin beslenmesi bozulur ve dökülme artar. Aynı şekilde çinko eksikliği saçın yapısal bütünlüğünü etkilerken, D vitamini yetersizliği de saç köklerinin büyüme evresini kısaltır. Bu nedenle kronik saç dökülmesi yaşayan bireylerde, demir, çinko ve D vitamini düzeylerinin mutlaka değerlendirilmesi gerekir" açıklamasında bulundu. "Saç sağlığı, vücudun genel dengesinin aynası" Uzm. Dr. Gökrem, saç sağlığının aslında genel metabolik dengenin bir yansıması olduğunu belirterek şu bilgileri paylaştı: "E vitamini, A vitamini ve omega-3 yağ asitleri saç derisinin nem dengesini korur, dolaşımı destekler. Bu maddelerin eksikliği, saç tellerinin matlaşmasına ve kırılgan hale gelmesine neden olur." "Dengeli beslenme, dış tedaviler kadar önemlidir" Son olarak Dr. Gökrem, sağlıklı ve güçlü saçlara sahip olmanın temelinde dengeli bir beslenme planı bulunduğunu kaydeden Uzm. Dr. Gökrem, "Yeterli protein, vitamin ve mineral içeren beslenme düzeni; dışarıdan yapılan bakımlar kadar saç sağlığında belirleyicidir. Saç dökülmesinin altında yatan neden doğru tespit edildiğinde, hem tedavi hem de korunma süreci çok daha etkili olur" dedi.