Son Dakika
|
İBB davasında yeni karar: Tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi
Futbolda Bahis Soruşturmaları'nda ikinci dalga operasyon: 35 gözaltı
Ziraat Türkiye Kupası’nda gruplar belli oldu
Bakan Yılmaz Tunç: " Hep beraber soruşturmanın seyrini takip edeceğiz"
Bodrumda sokaklar göle döndü araçlar sular altında kaldı
İstanbul’da çete operasyonu: 12 gözaltı
İmralı tutanağı okundu
Adliyedeki emanet deposu soygununun görüntüleri ortaya çıktı
Emanet kasasından altın çalıp İngiltere'ye kaçmıştı! Kırmızı bülten talebi!
Adalar Adliyesi adli emanetinde soygun
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
The Voice of the Steppe Lives On in Kyrgyz Craftsmanship
Victor Osimhen bu sezonki gol sayısını 11’e çıkardı
İtfaiye aracı köprü arasında sıkıştı: 3 personel yaralı
Küçükçekmece’de 4 katlı binada çatı yangını: Binadakiler tahliye edildi
Tartıştığı şahsı 17 yerinden bıçaklayan kadın tutuklandı
Ferdi Zeyrek davasında tutuklu sanık kalmadı
Ehliyetsiz sürücünün kullandığı otomobil ağaca çarpıp yola savruldu: 2 yaralı
Marmaris’te sağanak etkili oldu
SAĞLIK
Bolu’da yediği mantardan zehirlenerek baygın halde bulunmuştu: "Kimse mantar satın almasın"
05 Aralık 2025 Cuma - 22:03:09
Bolu’nun Mudurnu ilçesinde geçtiğimiz ay pazardan aldığı mantardan zehirlenen ve 2 gün sonra baygın halde bulunan 45 yaşındaki Turgut Varol’un, sağlık durumu iyiye gidiyor. Varol, zehirlendikten sonra yaptığı açıklamada, "Kimse mantar satın almasın" dedi. Bolu’da 17 Kasım’da Mudurnu Pazarı’ndaki bir satıcıdan aldığı mantardan zehirlenen Turgut Varol (45), 2 gün sonra ev sahibi tarafından baygın halde bulundu. Olayın ardından ambulansla Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Varol, 2 gün yoğun bakım ünitesinde tedavi altında kaldı Sonrasında tedavisinin tamamlanması için Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Burada sağlığına kavuşan Varol, Mudurnu’ya geri döndü. Sağlığı iyiye giden Turgut Varol, zehirlendiği günü, nasıl zehirlendiğini İHA’ya anlattı. "Mantarı yedikten sonra mide bulantısı başladı" Turgut Varol, "Mantardan dolayı zehirlendim. Mantarı aldım ama içerisinde zehirli madde olup olmadığını bilmiyordum. Mantarı aldım, eve geldim temizledim daha sonrasında tavaya attım. Akşamında da mantarı yedim. Yedikten sonra mide bulantısı başladı. 2 defa istifra ettikten sonrasını da hatırlamıyorum zaten. Beni ev sahibim Kenan abi bulmuş. En son hastaneye giderken gözümü açtığımı hatırlıyorum. Bana ambulansta ‘zehirlendin, seni hastaneye götürüyoruz’ dediler. Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2 gün kaldım. Ondan sonra beni Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne gönderdiler" dedi. "Mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldım" Zehirlendiği mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldığını söyleyen Varol, "Mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldım. Kanlıca Mantarı aldım, mantar bildiğim bir mantar aslında ama büyük ihtimal yanlarda duran diğer mantarlardan bulaşmıştır. Bundan sonra mantarı kendim toplarsam yerim. Benden sonra bayağı bir kişi zehirlenmiş. Ama onların yanında birileri olduğu için çabuk fark edip, hızlıca tedavi etmişler. Ben burada tek yaşadığım için beni 2 gün sonra bulmuşlar" dedi. "Kimse mantarı satın almasın" Kültür mantarından zehirlenen Turgut Varol, vatandaşların mantarı satın almamasını, kendilerinin toplamasını önerdi. Varol, "Bence kimse mantarı satın almasın. İsterlerse kendileri toplasınlar. Aldığınız mantara bakarak alıyorsunuz ama yandaki zehirli mantarlar diğer mantarı etkiliyor" şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 18:04
Uşak’ta hemodiyaliz merkezi hizmete alındı
Uşak’ın Karahallı ilçesinde hayırseverlerin destekleriyle hazırlanan Semra-Özkan Atak Hemodiyaliz Ünitesi düzenlenen törenle hizmete açıldı. Karahallı Devlet Hastanesi Hacı Rafet Zora ek binası bahçesinde gerçekleştirilen açılış törenine, Uşak Valisi Naci Aktaş, AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş, CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba, İl Emniyet Müdürü Taner Çiftçi, İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Deniz Çezik, Karahallı Kaymakamı Ramazan Çelebi, İl Özel İdare Genel Sekreteri Sabri Ceylan, İl Sağlık Müdürü Tarık Acar ile siyasi parti temsilcileri, sağlık çalışanları, hayırseverler ve vatandaşlar katıldı. Tören, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Burada konuşma yapan Vali Aktaş, "Buradan şifa bekleyen tüm hastalarımıza Allah’tan şifa diliyorum. Burada ve diğer sağlık tesislerinde çalışan tüm sağlık çalışanı arkadaşlarımıza işlerinde kolaylıklar diliyorum. Ünitenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum." dedi. Programda, Karahallı Devlet Hastanesi Hacı Rafet Zora ek binasının yenilenmesine katkı sağlayan hayırseverler Fehmi Zora ve Sinan Zora ile hemodiyaliz ünitesini yaptıran Özkan ve Semra Atak çiftine plaket takdim edildi. Duanın ardından açılış kurdelesi kesildi. Açılışın ardından Vali Aktaş, protokol üyeleri ve hayırseverler daha sonra yeni hemodiyaliz merkezini gezerek bilgi aldı.
05 Aralık 2025 Cuma - 16:56
Bingöl’e 5 yeni ambulans ve 2 UMKE aracı tahsis edildi
Sağlık Bakanlığı tarafından Bingöl’e 5 adet 2025 model tam donanımlı acil yardım ambulansı ile 1 adet UMKE personel aracı ve 1 adet UMKE haberleşme aracı tahsis edildi. Yeni araçların hizmete alınması kapsamında düzenlenen programda konuşan Vali Dr. Ahmet Hamdi Usta, sağlık alanında Bingöl’de son yıllarda önemli çalışmalar yapıldığını belirtti. Vali Usta, tahsis edilen 5 ambulanstan 3’ünün 4x4, 2’sinin ise 4x2 özellikte olduğunu ifade ederek, "4x4 araçları Solhan, Genç ve Karlıova ilçelerimize birer tane gönderiyoruz. İki aracı da merkezde hizmete alıyoruz. Bu araçlarla birlikte ilimizdeki ambulans sayısı 39’dan 44’e yükseldi. Bunların 3’ü de paletli ambulans. Merkezde 20, Genç’te 6, Solhan’da 4, Karlıova’da 5 ve diğer ilçelerimizde birer ambulans görev yapıyor" dedi. Yeni Devlet Hastanesinin tamamlanmasıyla birlikte hasta nakli ihtiyacının önemli ölçüde azalacağına dikkat çeken Usta, ilçelere verilen 4x4 ambulanslarla sağlık hizmetlerine erişimin daha hızlı olacağını kaydetti. Ayrıca tahsis edilen iki yeni UMKE aracından birinin tam donanımlı haberleşme aracı, diğerinin ise personel nakil aracı olduğuna değinen Usta, "İnşallah ihtiyaç olmaz ama afet anlarında haberleşme aracımız çok kritik bir görev üstlenecek" ifadelerini kullandı. Vali Usta, Bingöl’e kazandırılan araçlarda emeği geçen Cumhurbaşkanı Yardımcısına, milletvekillerine, Sağlık Bakanına ve İl Sağlık Müdürüne teşekkür ederek, "112 çalışanlarımıza ve doktorlarımıza güç kuvvet versin. Ambulanslarımız ilimize hayırlı uğurlu olsun" dedi. Programda konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Samet Tatlı ise yeni araçların sahadaki çalışma şartlarını güçlendireceğini belirterek, "Sağlık camiamızın göz bebeği kıymetli 112 çalışanlarımızın sahadaki çalışma şartlarını daha kolay hale getirecek ve vatandaşlarımıza daha hızlı ulaşmamızı sağlayacak yeni ambulanslarımızın 112 ailemize ve Bingöl’ümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 16:53
Bingöl’e 5 yeni ambulans ve 2 UMKE aracı tahsis edildi
Sağlık Bakanlığı tarafından Bingöl’e 5 adet 2025 model tam donanımlı acil yardım ambulansı ile 1 adet UMKE personel aracı ve 1 adet UMKE haberleşme aracı tahsis edildi. Yeni araçların hizmete alınması kapsamında düzenlenen programda konuşan Vali Dr. Ahmet Hamdi Usta, sağlık alanında Bingöl’de son yıllarda önemli çalışmalar yapıldığını belirtti. Vali Usta, tahsis edilen 5 ambulanstan 3’ünün 4x4, 2’sinin ise 4x2 özellikte olduğunu ifade ederek, "4x4 araçları Solhan, Genç ve Karlıova ilçelerimize birer tane gönderiyoruz. İki aracı da merkezde hizmete alıyoruz. Bu araçlarla birlikte ilimizdeki ambulans sayısı 39’dan 44’e yükseldi. Bunların 3’ü de paletli ambulans. Merkezde 20, Genç’te 6, Solhan’da 4, Karlıova’da 5 ve diğer ilçelerimizde birer ambulans görev yapıyor" dedi. Yeni Devlet Hastanesinin tamamlanmasıyla birlikte hasta nakli ihtiyacının önemli ölçüde azalacağına dikkat çeken Usta, ilçelere verilen 4x4 ambulanslarla sağlık hizmetlerine erişimin daha hızlı olacağını kaydetti. Ayrıca tahsis edilen iki yeni UMKE aracından birinin tam donanımlı haberleşme aracı, diğerinin ise personel nakil aracı olduğuna değinen Usta, "İnşallah ihtiyaç olmaz ama afet anlarında haberleşme aracımız çok kritik bir görev üstlenecek" ifadelerini kullandı. Vali Usta, Bingöl’e kazandırılan araçlarda emeği geçen Cumhurbaşkanı Yardımcısına, milletvekillerine, Sağlık Bakanına ve İl Sağlık Müdürüne teşekkür ederek, "112 çalışanlarımıza ve doktorlarımıza güç kuvvet versin. Ambulanslarımız ilimize hayırlı uğurlu olsun" dedi. Programda konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Samet Tatlı ise yeni araçların sahadaki çalışma koşullarını güçlendireceğini belirterek, "Sağlık camiamızın göz bebeği kıymetli 112 çalışanlarımızın sahadaki çalışma koşullarını daha kolay hale getirecek ve vatandaşlarımıza daha hızlı ulaşmamızı sağlayacak yeni ambulanslarımızın 112 ailemize ve Bingöl’ümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" şeklinde konuştu. (FB-YRT
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
03 Aralık 2025 Çarşamba- 11:20
Sivas Devlet Hastanesi doktorlarından büyük başarı
2
04 Aralık 2025 Perşembe- 10:36
İçtiği çay nefes borusuna kaçan genci Heimlich manevrası kurtardı
3
04 Aralık 2025 Perşembe- 12:36
Sosyal medya bağımlılığı beyni çürütüyor
4
04 Aralık 2025 Perşembe- 15:45
Tamamlandığında bölgenin en büyük sağlık yatırımı olacak
5
04 Aralık 2025 Perşembe- 10:16
Menopoz kış aylarında sağlık risklerini arttırıyor
27 Kasım 2025 Perşembe - 13:41
Küçük kesiler, büyük sonuçlar: Göğüs cerrahisinde modern yöntemler
Küçük kesilerle yapılan ameliyatlar (minimal invaziv cerrahi), göğüs hastalarına daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı iyileşme imkânı sunuyor. Eskiden göğüs ameliyatları geniş kesilerle yapılırken, günümüzde yalnızca 2-4 cm’lik küçük kesilerden kamera yardımıyla girilerek özel aletlerle güvenle gerçekleştirilebiliyor. Bu yöntem sayesinde hastalar daha rahat etmekte, ayrıca ameliyat izinin küçük kalması, estetik açıdan da yüz güldürücü sonuçlar sağlıyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Göğüs Cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Türkan Dübüş, bu yöntemlerin günümüzde göğüs cerrahisinin pek çok alanında kullanıldığını belirterek, "Akciğer ameliyatlarında kanser, kistler ve hava keseciklerinin (büllerin) neden olduğu hastalıklar bu yöntemle tedavi edilebilmektedir. En çok tercih edilen teknik tek kesiden yapılan ameliyattır; bazı durumlarda ise iki küçük kesiden girilerek işlem gerçekleştirilebilmektedir. Böylece hastaya daha az zarar verilmekte, ağrı azalmakta ve iyileşme süreci hızlanmaktadır. Akciğer zarı (plevra) ile ilgili ameliyatlarda biyopsiler, sıvı boşaltma işlemleri, kötü huylu sıvı birikimlerinin tedavisi ve iltihapların giderilmesi küçük kesilerden yapılabilmektedir. Göğüs boşluğunun ortasında (mediasten) bulunan, bağışıklık sistemi için önemli bir organ olan timus bezi (halk arasında ‘uykuluk’ olarak da bilinir) ile ilgili hastalıklar, tümörler ve kistler de aynı yöntemle güvenle çıkarılabilmektedir" dedi. Göğüs duvarındaki şekil bozukluklarının tedavisinde de küçük kesilerle yapılan yöntemlerin öne çıktığının altını çizen Dübüş, "Göğsün içe çökük olduğu kunduracı göğsü (pektus excavatum) hastalarında Nuss yöntemi uygulanmakta, bu yöntemde göğüs boşluğuna metal bir bar yerleştirilerek şekil düzeltilmektedir. Göğsün dışa çıkık olduğu güvercin göğsü (pektus carinatum) hastalarında ise Abramson yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntemde kamera kullanılmaz; ancak küçük kesilerden bar yerleştirilerek göğüs şekli başarılı bir şekilde düzeltilmektedir. Diyafram (göğüs ile karın boşluğunu ayıran kas) ameliyatlarında da küçük kesilerden girilerek tedavi yapılabilmektedir. Diyafram felci, fıtıkları veya tümörleri bu yöntemle onarılabilmektedir. El, koltuk altı ve yüz gibi bölgelerde aşırı terleme sorunu yaşayan kişilerde ise yalnızca 5 milimetrelik küçük bir kesiden yapılan ameliyatla terlemeyi kontrol eden sinirler kesilmekte veya klipslenmektedir. Böylece terleme büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır. Ayrıca, damar ve sinirlere baskı yapan torasik outlet sendromu denilen durumda da fazla kaburga dokusu küçük kesilerden çıkarılabilmektedir. Göğüs travmalarında da aynı yöntemler kullanılabilmektedir. Göğüs boşluğunda biriken kan veya hava bu yöntemle boşaltılmakta, akciğer ve diyafram onarımları da küçük kesilerden gerçekleştirilebilmektedir" dedi. Cerrahide en ileri aşamanın ise robotik cerrahi olduğunu kaydeden Dübüş, "Günümüzde özellikle akciğer kanseri ve göğüs boşluğunun ortasında yer alan tümörlerin tedavisinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Robotik sistemler cerraha üç boyutlu görüntü ve son derece hassas hareket imkânı sunmaktadır. Böylece en karmaşık ameliyatlar bile küçük kesilerden güvenle gerçekleştirilebilmektedir. Sonuç olarak, küçük kesilerle yapılan ameliyatlar ve robotik cerrahi günümüzde göğüs cerrahisinin günlük uygulamalarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu modern yöntemler, hastaların konforunu artırmakta ve ameliyatların başarısını yükselten çağdaş bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir.
27 Kasım 2025 Perşembe - 13:40
AIDS haftası öncesinde uzmanlar erken tanının önemine dikkat çekti
1 Aralık Dünya AIDS Günü öncesinde Gilead Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen "HIV Zor Değil / HİÇ Zor Değil" temalı basın toplantısında uzman hekimler ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelerek erken tanının hayati önemine dikkat çekti. Toplantıda, HIV testine erişimin kolaylaştırılması, damgalamanın azaltılması ve toplumda açık diyaloğun güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
27 Kasım 2025 Perşembe - 13:34
Prof. Dr. Karalezli: "Çıkıklar acildir, doğru tedavi edilmezse ciddi hasar bırakabilir"
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Nazım Karalezli, sporcuların en sık karşılaştığı yaralanmaları ve bu yaralanmalarda uygulanabilecek tedavi yöntemlerini anlattı. Konya Meram Tıp Fakültesinde spor hekimliği Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Karalezli, yaralanmaların çeşitlerini, vücudun uyarı mekanizmalarını ve hem cerrahi hem de cerrahi dışı tedavi seçeneklerini paylaştı. Prof. Dr. Karalezli, özellikle çıkık ve kırık gibi acil müdahale gerektiren durumlara vurgu yaparak, "Çıkıklar acildir, doğru tedavi edilmezse ciddi hasar bırakabilir" ifadelerini kullandı. "Yumuşak doku yaralanmaları daha fazla görülür" Spor yaralanmalarının çeşitliliğine değinen Karalezli şunları söyledi:"Spor yaralanmalarını yumuşak doku ve sert doku yaralanmaları olarak kabaca ikiye ayırabiliriz. Yumuşak doku rahatsızlıklarını kas, tendon, bağ ve menisküsler gibi eklem içi yumuşak doku yaralanmaları, sert dokuyu da kemik ve kıkırdak doku yaralanmaları veya rahatsızlıkları olarak ayırabiliriz. Bunları da akut yani yeni gelişen ve kronik yani uzun süreli şeklinde tekrar ikiye de ayırabiliriz. Yumuşak doku yaralanmaları daha fazla görülür" "Vücut uyarır; dinlenmezse yaralanma kaçınılmaz olur" Sürekli spor yapan kişilerde neden sakatlıklar görüldüğünü açıklayan Karalezli, şu ifadeleri kullandı:"Sürekli spor yapan niye sakatlansın ki diye düşünüyor insan. En büyük iki nedeni fazla yüklenme ve travma yani darbe veya düşmelerdir. Vücudun kaldırabileceği bir yük vardır. Ne kadar antrenmanlı olursak olalım kaldıramayacağı bir yük karşısında vücudumuz mutlaka bir tepki verir. Aslında yüklenilen doku önden kramp veya ağrı ile uyarı verir. Vücudun bu uyarısını dinlemez isek ve yüklenmeye devam edersek mutlaka bir yerde patlak verir. Yine sık bir neden de spordan sonra gevşeme egzersizleri yapmamaktır. Kötü beslenme, uyku düzensizliği ve sigara kullanımı da sporcu sağlığını kötü yönde etkiler. Kontak spor yapanlarda, yarışmacılarda, kilosu fazla olanlarda da risk fazladır" "Kıkırdak problemleri tedavisi en zor olan yaralanmalardır" Kıkırdak yaralanmalarının profesyonel sporcularda kariyeri bile etkileyebildiğini söyleyen Prof. Dr. Karalezli,"Kıkırdak problemleri tüm spor yaralanmaları içinde tedavisi en zor olanlarıdır. Bazen profesyonel sporcuların sporu bırakma nedeni olur. Çünkü kıkırdak dokusunun beslenmesi zayıftır ve bu nedenle iyileşmesi de zordur."ifadelerini kullandı. Tedavi seçenekleri ile ilgili Karalezli, "Kıkırdakta yumuşamadan tam kat kayba kadar çeşitli yaralanmalar olabilir. Tedavide öncelikle istirahat ve ödem giderici ilaçlar uygulanır. PRP, kollajen desteği, yağ veya kemik dokudan elde edilen kök hücre uygulamaları da sık kullanılan destek tedavilerdendir. PRP’nin kök hücre olmadığı, büyüme faktörlerinden zengin bir plazma olduğu bilinmelidir" dedi. Cerrahi müdahalenin gerektiği durumlar için ise, "Kıkırdak rahatsızlıklarında cerrahi tedavi seçenekleri de vardır. Mikro kırık, kıkırdak nakli ve sentetik materyallerle yapılan onarımlar cerrahi yöntemlere örnektir" diye ekledi. "Stres kırıkları tanı koyması zor yaralanmalardır" Kemik dokudaki yaralanmalara değinen Karalezli, "Eklemleri de kemik doku içine alacak olursak kırıklar, çıkıklar ve kemik iliği ödemi şeklinde yaralanmalar görebiliriz. Kırıkların içinde stres kırığını ayrı bir yere koymak gerekir. Bu direkt darbeler ile olmayan sürekli ve uzun süreli yüklenmelerle oluşan bir kırık şeklidir. Kırık uçları birbirinden ayrılmadığı için bazen tanı koymak da çok zor olabilir. Askerlerde acemilik döneminde ve koşucularda sık görülen bir durumdur" dedi. Tedavi süreci için ise"Kemik iliği ödemi tedavisi genellikle konservatif yani cerrahi dışı yöntemlerledir. Biraz önce saydığım tedavilere benzer. Kırık ve çıkık işin içine girdiğinde olay cerrahi tedaviye doğu ilerler" diye ekledi. "Çıkıklar acildir, doğru tedavi edilmezse ciddi hasar bırakabilir" Prof. Dr. Karalezli çıkıkların önemine vurgu yaparak şunları söyledi:"Çıkıklar acil durumlardır. Eklem yerine konduktan sonra da mutlaka bir süre korunması gerekir. Unutulmaması gereken, çıkıkta kemik doku yerinden çıkar ama asıl yaralanan eklem çevresi yumuşak dokulardır ve bunların cerrahi tedavisinin gerekebileceği mutlaka bilinmelidir. Bazen de kırıklı çıkıklar olur. Yani çıkık ile beraber kırık ta vardır. Bunların tedavisi genellikle cerrahi olmaktadır"
27 Kasım 2025 Perşembe - 13:31
Artrit belirtileri hafife alınmamalı
Günümüzde 200’den fazla romatizmal hastalık tanımlanmıştır. Bazı romatizmal hastalıklar toplumda sık görülürken bazıları ise oldukça nadir ortaya çıkar. Yaşa ve cinsiyete göre romatizmal hastalıkların türü ve görülme sıklığı da değişebilmektedir. Bazı romatizmal hastalıklar aileden genetik geçiş ile ortaya çıkar. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Romatoloji uzmanı Prof. Dr. Cemal Bes, romatizmal hastalıkların çoğunda eklemler, kas-iskelet sisteminin etkilendiğini belirterek, "Birçok romatizmal hastalığın, ilk gözlenen ve en önemli belirtisi artrittir. Artrit eklem iltihabına verilen isimdir. Eklemlerde iltihaplanma olduğunda kişide en sık ağrı şikâyetine yol açar. Ağrı şikâyeti, eklem iltihabının olmazsa olmaz bulgusudur ancak sadece eklemde ağrı olması eklemde iltihaplanma yani artrit olduğu anlamına gelmez. Artriti olan hastalarda eklem ağrısına ek olarak sıklıkla şişlik, kızarıklık, sıcaklık artışı ve/veya hareket kısıtlılığı gibi şikâyetler eşlik eder. Her romatizmal hastalıkta eklemler mutlaka etkilenmez. Bazı romatizmal hastalıklarda hiç eklem bulgusu olmadan hastalık iç organ tutulumu veya damar iltihabı şeklinde ortaya çıkar" dedi. Türkiye’de her romatizmal hastalığın en gelişmiş tedavi yöntemleri ile tedavi edilebildiğinin altını çizen Bes, "Artriti olan hastalarda altta yatan romatizmal hastalığın tanısının erken konması, dolayısıyla tedaviye erken başlanması hastalığın seyri ve oluşabilecek sakatlık, iş gücü kaybının önlenmesi açısından son derece önemlidir. Romatizmal hastalıkların tedavisi konusunda oldukça şanslı olduğumuz bir dönemdeyiz. Çünkü romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara erişim konusunda vatandaşlarımız birçok ülke vatandaşından daha şanslı konumdadır. Toplumda en sık görülen romatizmal hastalıkların başında Romatoid artrit gelir. Romatoid artrit el bilekleri, el parmak eklemleri, ayak bilekleri, ayak parmak eklemleri, diz, dirsek eklemlerinde şişlik, ağrı ve etkilenen eklemlerde sabah sertliğine yol açan bir hastalıktır. Bu hastalık kadınlarda daha fazla görülür ve en sık 30 ile 50 yaşları arasında ortaya çıkar. Erken tanı ve tedavi son derece önemlidir. Çünkü tedavi edilmediğinde işgücü kaybı ve sakatlıklara yol açabilir" dedi. Diğer sık görülen bir romatizmal hastalığın da Ankilozan Spondilit olduğunu belirten Bes, "Ankilozan spondilit kalça bölgesi ve omurgayı etkileyen bir hastalık olup hastalar sıklıkla sabahları daha şiddetli olan bel ağrısından şikâyet ederler. Hastalık günümüzde hem egzersiz hem de gelişmiş ilaç seçenekleri ile iyi bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Tedavi edilmediğinde bazı hastalarda omurgada şekil bozukluğuna ve sakatlığa neden olabilir" dedi.
27 Kasım 2025 Perşembe - 12:45
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız"
Antalya’da başlayan HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Eğitimi, Konferans ve Fuarı’nda Türkiye’nin sağlıkta dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamalarında ulaştığı seviyeye ilişkin değerlendirmeler öne çıktı. Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Dijital sağlık alanında dünya çapında marka ülke haline geldik" sözleriyle Türkiye’nin EMRAM Seviye 7 hastanelerden yerli yapay zekâ sistemlerine uzanan yeni bir döneme geçtiğini vurguladı. Memişoğlu, "Sağlıkta tam bağımsızlık, en az savunma sanayindeki bağımsızlık kadar kritiktir, stratejiktir. Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız" ifadelerini aktardı. Türkiye’nin dijital sağlık altyapısındaki dönüşümü ve yapay zekâ tabanlı klinik uygulamaları, Antalya’da düzenlenen HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Eğitimi, Konferans ve Fuarı’nda geniş bir çerçevede ele alındı. 27–29 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen etkinlik, 17 ülkeden bin ziyaretçiyi bir araya getirirken, açılış törenine katılan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu Türkiye’nin dijitalleşme yol haritasına ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. "Sağlık sistemimizi klasik yöntemlerle idare etmek ülkemizin potansiyelini kısıtlamak olacaktır" Bakan Memişoğlu, Türkiye’nin sağlık altyapısında son 25 yılda gerçekleşen dönüşümün temelinde dijitalleşme ve teknoloji kullanımının bulunduğunu belirterek, "Sağlık hizmeti sunumunda devreye aldığımız teknoloji, altyapı, yazılım ve uygulamalar Türkiye’de dijital dönüşümün öncüsü oldu. Dijital sağlık alanında dünya çapında marka ülke haline geldik. ‘Sağlıklı Türkiye Yüzyılı’ vizyonu, dijitalleşmenin ötesine geçmiş, elimizdeki veriyi bilgiye, bilgiyi değere ve üretime dönüştüren yeni bir aşamaya evrilmiştir" ifadelerini kullandı. Küresel sağlık taleplerinin hızla değiştiğini, artan nüfus, hastalık profilleri ve krizlerin sağlık sistemlerini yeniden şekillendirdiğini belirten Memişoğlu, yeni dönemde klasik yönetim modellerinin yeterli olmadığını söyledi. Bakan, "Endüstri 4.0 dediğimiz, nesnelerin internetini, büyük veriyi ve yapay zekâyı konuştuğumuz bu çağda sağlık sistemimizi klasik yöntemlerle idare etmek ülkemizin potansiyelini kısıtlamak olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. "Dünyanın en saygın sağlık merkezleri arasındayız" Konuşmasında Türkiye’nin dijital hastane derecelendirmesindeki konumuna da geniş yer veren Bakan Memişoğlu, EMRAM Seviye 7 düzeyindeki hastanelerin hasta güvenliği ve klinik kalite açısından küresel standartları temsil ettiğini belirtti. Memişoğlu, "2025 yılı itibarıyla, dijital hastane derecelendirmesinde "Tam Olgunluk" anlamına gelen, yani teknolojinin hasta güvenliği için en üst düzeyde kullanıldığı EMRAM Seviye 7 sertifikasına sahip hastane sayımızı 9’a yükselttik. Bu hastanelerimiz sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en saygın sağlık merkezleri arasındadır. Ayrıca Seviye 6 kategorisinde yüzlerce hastanemizle, sağlıkta dijital standartları Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yaygınlaştırdık. Dijitalleşme sürecimiz sadece hastane duvarları arasında değildir. Biz, veriyi yöneten değil, veriden değer üreten bir ülke konumundayız" şeklinde konuştu. "Sağlık bilgisini mekânın ve zamanın sınırlarından kurtardık" Türkiye’nin kişisel sağlık kayıt sistemi e-Nabız’ın dijital dönüşümün en güçlü ayaklarından biri olduğunu söyleyen Memişoğlu, 15–20 yıl önce hastanelerde dosya ve film taşınan dönemleri hatırlatarak, "e-Nabız sistemiyle bu devri kapattık. Artık elimizdeki bu telefonla bile hastamızın en güncel röntgenini, tomografisini anında görüyoruz. Bizim geldiğimiz noktada; Sağlık bilgisini, mekânın ve zamanın sınırlarından kurtardık. Artık tüm verilerinizle, tüm sistemlerimizle sağlık, sizinle birlikte hareket ediyor, sizinle geliyor. Bu, koruyucu hekimlikten teşhise kadar vatandaşlarımıza sağladığımız en büyük kolaylık ve en güçlü güvencedir" sözleriyle dijital veri yönetiminde gelinen noktayı özetledi. Üç yapay zekâ projesi: ARİS, METRA, RADİS Memişoğlu, TÜSEB ve ASELSAN iş birliğiyle geliştirilen üç yerli yapay zekâ çözümünün sahada kullanılmaya başlandığını açıklayarak, şöyle devam etti: "Birincisi: ARİS – Yapay Zekâ Destekli Mobil Röntgen Sistemi. Düşünün ki; yoğun bakımda veya acil serviste bir hastamız var. Saniyelerin önemli olduğu bir an. Çekilen akciğer grafisini, cihaz üzerindeki yerli yapay zekâ anında analiz ediyor. Pnömotoraks mı var? Akciğerde sıvı mı toplanmış? Entübasyon tüpü doğru yerde mi? ARİS, saniyeler içinde hekime "Buraya dikkat et" diyor. Bu sistem, yüz binlerce görüntüyle eğitildi. Türkiye, bu teknolojiyi artık kendi mühendisleriyle üretiyor. İkincisi: METRA – Ulusal Mamografi Taramasında Yerli Yapay Zekâ. Her yıl KETEM’lerimizde 1,2 milyon kadınımıza meme kanseri taraması yapıyoruz. Bu devasa bir veri ve büyük bir sorumluluk. Geliştirdiğimiz METRA sistemi, radyologlarımıza "ikinci bir göz" oluyor. Gözden kaçabilecek en küçük lezyonu, milimetrik riskleri işaretliyor. Günde 4 bin, gerekirse 15 bin mamografiyi analiz edebilen bu sistemle, kanseri çok daha erken evrede yakalıyoruz. Hata payını minimize ediyoruz. Üçüncüsü: RADİS – Akılcı Görüntüleme Karar Destek Sistemi. Hastanın şikâyetine ve klinik tablosuna göre "En doğru tetkik hangisidir?" sorusuna, bilimsel kılavuzlar ve yapay zekâ desteğiyle yanıt veriyoruz. Bu anlattıklarım birer hayal değil, bugün sahadaki gerçeklerimizdir." "Sağlıkta tam bağımsızlık, savunma sanayii kadar kritik" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk tıp dünyasına yönelik mesajını da aktaran Memişoğlu, sağlık alanındaki vizyonun sürdürüleceğini söyledi. Bakan Memişoğlu, Türkiye’nin inovasyon ve yerli üretim hedefinin altını çizerek, "Sağlıkta tam bağımsızlık, en az savunma sanayindeki bağımsızlık kadar kritiktir, stratejiktir. Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız" ifadesini kullandı. Konuşmanın sonunda bilim insanlarına, sağlık çalışanlarına ve girişimcilere çağrı yapan Memişoğlu, "’Yeni bir şey söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim’ diyen kim varsa biz onun yanındayız" sözleriyle Türkiye’nin fikirden ürüne uzanan tüm inovasyon süreçlerini desteklediklerini belirtti.
27 Kasım 2025 Perşembe - 12:37
Uzmanı uyardı: "Sezeryan sonrası sezeryan izi ihtimali gözden kaçırılmamalı"
Özel Medline Adana Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hasan Can Toyganözü, yöntemine bağlı olarak doğum sonrası istenmeyen durumların gelişebileceğini belirterek, "Sezeryan sonrası sezeryan izi ihtimali gözden kaçırılmamalı. Sorunun erken dönemde fark edilmesi, hem kadın sağlığı hem de yaşam kalitesi açısından büyük önem taşıyor" dedi. Toyganözü, yaptığı açıklamada, bir bebek dünyaya getirmenin her kadın için eşsiz bir deneyim olsa da bazen doğum yöntemine bağlı olarak istenmeyen durumların gelişebileceğini söyleyerek, "Bunlardan biri olan ve sezaryen doğumdan sonra ortaya çıkabilen istmosel (sezaryen izi), rahmin alt kısmında, ön duvarda yer alan kesi bölgesinin tam olarak iyileşmemesi sonucu oluşan bir sorun olarak tanımlanıyor. İstmosel her kadında belirti vermiyor ancak ortaya çıktığında tekrarlayan enfeksiyonlardan adet düzensizliğine, pelvik ağrıdan kısırlığa kadar çeşitli problemlere yol açabiliyor. Çoğu zaman fark edilmeyen bir sağlık sorunu olan istmosele sezaryen doğumların artmasıyla birlikte günümüzde daha sık rastlanıyor. Sorunun erken dönemde fark edilmesi hem kadın sağlığı hem de yaşam kalitesi açısından büyük önem taşıyor" diye konuştu. "Lekelenmelerin nedeni istmosel olabiliyor" Toyganözü, şöyle devam etti: "Pek çok kadın yıllarca farklı şikâyetlerle sağlık kuruşlarının birçok bölümde tedavi görüyor ancak asıl nedenin istmoselle ilişkili olduğu anlaşılmayabiliyor. Sezaryen kesi bölgesinin tam olarak iyileşmemesi sonucu bu bölgede oluşan küçük cep şeklindeki boşluk, âdet kanamasının bir kısmının burada birikmesine neden olabiliyor. Bazen çok uzun süreler sebebi bulunamayan lekelenme tarzı kanamaların, uzun süren âdetlerin veya ilişki sonrası kanamaların altında istmosel oluşturabiliyor. Hastalık, lekelenmenin yanı sıra kronik alt karın ağrısı, kasıkta baskı hissi, tekrarlayan vajinal enfeksiyonlar ve adet döneminin normalden uzun sürmesi gibi şikâyetlerle de kendini gösterebiliyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar, istmoselin bazı kadınlarda gebelik elde etmeyi zorlaştırabileceğini ve hatta dış gebelik riskini artırabileceğini ortaya koyuyor. Bundan dolayı bu tür sorunlar yaşayan veya âdet düzensizliği ya da uzun süreli lekelenmesi olan kadınların istmosel açısından mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor." "Tanısı kolayca konuyor" Toyganözü, tanı sürecinin ise oldukça basit bir şekilde ilerlediğini ifade ederek, "İlk değerlendirme genellikle jinekolojik muayene ve ultrason ile yapılıyor. Özellikle vajinal ultrason, istmoselin şekli, derinliği ve büyüklüğü hakkında hızlı bilgi veriyor. Gerek duyulan durumlarda histeroskopi gibi ileri görüntüleme yöntemleri de uygulanabiliyor. İstmoselin tedavisi, hastanın şikâyetlerinin şiddetine ve planladığı gebelik durumuna göre değişiyor. Hafif vakalarda ilaç tedavisi ile kanama düzeni kontrol altına alınabiliyor ancak yapısal bir problem olduğu için çoğu durumda cerrahi tedavi daha etkili sonuçlar veriyor. Cerrahi yöntemler arasında en sık tercih edilen histeroskopik düzeltme işlemi oluyor. Bu yöntemle, vajinal yoldan rahmin içine girilerek çökük bölge düzeltiliyor. Daha ileri düzeyde istmoseli olan veya rahim duvarı kalınlığı belirgin şekilde azalmış olan hastalarda laparoskopik (kapalı) cerrahi de tercih edilebiliyor" dedi.
27 Kasım 2025 Perşembe - 12:36
Kars’ta gıda güvenliği denetimleri sürüyor
Kars’ta Gıda Güvenliği denetimleri aralıksız devam ediyor. Et, tavuk ve süt ürünleri başta olmak üzere hayvansal gıdaların satış noktaları ve toplu tüketim yerlerinde Tarım ve Orman Müdürlüğü Gıda Kontrol Ekipleri tarafından denetim yapıldı. Denetimlere Tarım ve Orman Müdürü Enver Aydın’da eşlik etti. Yapılan denetimlerde, hijyen, muhafaza koşulları, son tüketim tarihi, bulaşma riskleri titizlikle incelendi. Öte yandan Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerince yapılan denetimler, gıda güvenliğini en üst düzeyde sağlamak için düzenli, planlı ve risk odaklı olarak yürütülüyor. Ayrıca işletmelere zorunlu hale getirilen karekod uygulaması sayesinde vatandaşlar, işletmenin en son ne zaman denetlendiğini anında öğrenebiliyor. Karekod okutulduğunda denetim tarihi ve ilgili bilgilere hızlıca erişilebiliyor. Kars’ta gıda güvenliği denetimlerinin aralıksız devam edeceği öğrenildi.
27 Kasım 2025 Perşembe - 12:12
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu: "Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız"
Antalya’da başlayan HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Eğitimi, Konferans ve Fuarı’nda Türkiye’nin sağlıkta dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamalarında ulaştığı seviyeye ilişkin değerlendirmeler öne çıktı. Açılışta konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Dijital sağlık alanında dünya çapında marka ülke haline geldik" sözleriyle Türkiye’nin EMRAM Seviye 7 hastanelerden yerli yapay zekâ sistemlerine uzanan yeni bir döneme geçtiğini vurguladı. Memişoğlu, "Sağlıkta tam bağımsızlık, en az savunma sanayindeki bağımsızlık kadar kritiktir, stratejiktir. Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız" ifadelerini aktardı. Türkiye’nin dijital sağlık altyapısındaki dönüşümü ve yapay zekâ tabanlı klinik uygulamaları, Antalya’da düzenlenen HIMSS Eurasia Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri Eğitimi, Konferans ve Fuarı’nda geniş bir çerçevede ele alındı. 27-29 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen etkinlik, 17 ülkeden bin ziyaretçiyi bir araya getirirken, açılış törenine katılan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu Türkiye’nin dijitalleşme yol haritasına ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. "Sağlık sistemimizi klasik yöntemlerle idare etmek ülkemizin potansiyelini kısıtlamak olacaktır " Bakan Memişoğlu, Türkiye’nin sağlık altyapısında son 25 yılda gerçekleşen dönüşümün temelinde dijitalleşme ve teknoloji kullanımının bulunduğunu belirterek, "Sağlık hizmeti sunumunda devreye aldığımız teknoloji, altyapı, yazılım ve uygulamalar Türkiye’de dijital dönüşümün öncüsü oldu. Dijital sağlık alanında dünya çapında marka ülke haline geldik. ‘Sağlıklı Türkiye Yüzyılı’ vizyonu, dijitalleşmenin ötesine geçmiş; elimizdeki veriyi bilgiye, bilgiyi değere ve üretime dönüştüren yeni bir aşamaya evrilmiştir" ifadelerini kullandı. Küresel sağlık taleplerinin hızla değiştiğini, artan nüfus, hastalık profilleri ve krizlerin sağlık sistemlerini yeniden şekillendirdiğini belirten Memişoğlu, yeni dönemde klasik yönetim modellerinin yeterli olmadığını söyledi. Bakan, "Endüstri 4.0 dediğimiz, nesnelerin internetini, büyük veriyi ve yapay zekâyı konuştuğumuz bu çağda sağlık sistemimizi klasik yöntemlerle idare etmek ülkemizin potansiyelini kısıtlamak olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. "Dünyanın en saygın sağlık merkezleri arasındayız" Konuşmasında Türkiye’nin dijital hastane derecelendirmesindeki konumuna da geniş yer veren Bakan Memişoğlu, EMRAM Seviye 7 düzeyindeki hastanelerin hasta güvenliği ve klinik kalite açısından küresel standartları temsil ettiğini belirtti. Memişoğlu, "2025 yılı itibarıyla, dijital hastane derecelendirmesinde "Tam Olgunluk" anlamına gelen, yani teknolojinin hasta güvenliği için en üst düzeyde kullanıldığı EMRAM Seviye 7 sertifikasına sahip hastane sayımızı 9’a yükselttik. Bu hastanelerimiz sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en saygın sağlık merkezleri arasındadır. Ayrıca Seviye 6 kategorisinde yüzlerce hastanemizle, sağlıkta dijital standartları Anadolu’nun en ücra köşesine kadar yaygınlaştırdık. Dijitalleşme sürecimiz sadece hastane duvarları arasında değildir. Biz, veriyi yöneten değil, veriden değer üreten bir ülke konumundayız" şeklinde konuştu. "Sağlık bilgisini mekânın ve zamanın sınırlarından kurtardık" Türkiye’nin kişisel sağlık kayıt sistemi e-Nabız’ın dijital dönüşümün en güçlü ayaklarından biri olduğunu söyleyen Memişoğlu, 15-20 yıl önce hastanelerde dosya ve film taşınan dönemleri hatırlatarak, "e-Nabız sistemiyle bu devri kapattık. Artık elimizdeki bu telefonla bile hastamızın en güncel röntgenini, tomografisini anında görüyoruz. Bizim geldiğimiz noktada; Sağlık bilgisini, mekânın ve zamanın sınırlarından kurtardık. Artık Tüm verilerinizle, tüm sistemlerimizle sağlık, sizinle birlikte hareket ediyor, sizinle geliyor! Bu, koruyucu hekimlikten teşhise kadar vatandaşlarımıza sağladığımız en büyük kolaylık ve en güçlü güvencedir" sözleriyle dijital veri yönetiminde gelinen noktayı özetledi. Üç yapay zekâ projesi: ARİS, METRA, RADİS Memişoğlu, TÜSEB ve ASELSAN iş birliğiyle geliştirilen üç yerli yapay zekâ çözümünün sahada kullanılmaya başlandığını açıklayarak, şöyle devam etti: "Birincisi: ARİS - Yapay Zekâ Destekli Mobil Röntgen Sistemi. Düşünün ki; yoğun bakımda veya acil serviste bir hastamız var. Saniyelerin önemli olduğu bir an. Çekilen akciğer grafisini, cihaz üzerindeki yerli yapay zekâ anında analiz ediyor. Pnömotoraks mı var? Akciğerde sıvı mı toplanmış? Entübasyon tüpü doğru yerde mi? ARİS, saniyeler içinde hekime "Buraya dikkat et" diyor. Bu sistem, yüz binlerce görüntüyle eğitildi. Türkiye, bu teknolojiyi artık kendi mühendisleriyle üretiyor. İkincisi: METRA - Ulusal Mamografi Taramasında Yerli Yapay Zekâ. Her yıl KETEM’lerimizde 1,2 milyon kadınımıza meme kanseri taraması yapıyoruz. Bu devasa bir veri ve büyük bir sorumluluk. Geliştirdiğimiz METRA sistemi, radyologlarımıza "ikinci bir göz" oluyor. Gözden kaçabilecek en küçük lezyonu, milimetrik riskleri işaretliyor. Günde 4 bin, gerekirse 15 bi mamografiyi analiz edebilen bu sistemle, kanseri çok daha erken evrede yakalıyoruz. Hata payını minimize ediyoruz. Üçüncüsü: RADİS - Akılcı Görüntüleme Karar Destek Sistemi. Hastanın şikâyetine ve klinik tablosuna göre "En doğru tetkik hangisidir?" sorusuna, bilimsel kılavuzlar ve yapay zekâ desteğiyle yanıt veriyoruz. Bu anlattıklarım birer hayal değil, bugün sahadaki gerçeklerimizdir." "Sağlıkta tam bağımsızlık, savunma sanayii kadar kritik" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk tıp dünyasına yönelik mesajını da aktaran Memişoğlu, sağlık alanındaki vizyonun sürdürüleceğini söyledi. Bakan Memişoğlu, Türkiye’nin inovasyon ve yerli üretim hedefinin altını çizerek, "Sağlıkta tam bağımsızlık, en az savunma sanayindeki bağımsızlık kadar kritiktir, stratejiktir. Nasıl ki savunma sanayinde yerlilik oranımızı zirveye taşıdıysak, sağlık endüstrisinde de aynı başarı hikayesini yazacağız" ifadesini kullandı. Konuşmanın sonunda bilim insanlarına, sağlık çalışanlarına ve girişimcilere çağrı yapan Memişoğlu, "‘Yeni bir şey söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim’ diyen kim varsa biz onun yanındayız" sözleriyle Türkiye’nin fikirden ürüne uzanan tüm inovasyon süreçlerini desteklediklerini belirtti.
27 Kasım 2025 Perşembe - 12:04
Bitlis’in acil sağlık filosu 7 yeni ambulansla güçlendi
Sağlık Bakanlığı tarafından Bitlis’in acil sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere 7 tam donanımlı ambulans tahsis edildi. Acil sağlık hizmetlerinin daha hızlı ve etkin verilebilmesi amacıyla Bitlis’e gönderilen ambulansların 4’ü 4x4, 3’ü ise 4x2 özellikli olarak donatıldı. Yeni araçlarla birlikte zorlu arazi şartlarında müdahale kapasitesi artarken, kent merkezi ve ilçelerdeki acil durumlara ulaşım süresinin daha da kısalması hedefleniyor. Bitlis’te halihazırda 36 kara ambulansı, 4 pajero, 1 obez-yoğun bakım ambulansı ve 1 snow track olmak üzere toplam 42 ambulans hizmet veriyor. Yeni ambulansların envantere eklenmesiyle birlikte acil sağlık filosunun güçlendiği ve vatandaşlara sunulan hizmet kalitesinin arttığı belirtildi. Kent genelinde 24 acil sağlık hizmetleri istasyonu ile 7/24 kesintisiz hizmet verildiğini belirten yetkililer, "Sağlığınız bizim önceliğimizdir" mesajını paylaştı. Bitlis İl Sağlık Müdürlüğünden yapılan açıklamada ise "Yeni araçların kente kazandırılmasına katkı sunan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’na, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Eray Çınar’a, Bitlis Milletvekili Turan Bedirhanoğlu’na, Bitlis Valisi Ahmet Karakaya’ya ve yerel yönetimlere teşekkür ederiz" denildi.
27 Kasım 2025 Perşembe - 11:52
Türk Kızılay, Güney Koreli ilaç şirketi SK Plasma ile ortak ilaç tesisi kurdu
Türk Kızılay ve Güney Koreli ilaç şirketi SK Plasma, Türkiye’nin ilk plazma kaynaklı ilaç üretim tesisini Ankara’da kurmak üzere bir ortaklığa imza attı. Türk Kızılay, Türkiye’nin plazma türevli ilaçlarda dışa bağımlılığını ortadan kaldırmayı hedefleyen stratejik adımını hayata geçirerek Güney Kore merkezli SK Plasma ile plazma kaynaklı ilaç üretim tesisinin kurulması için iş birliği anlaşması imzaladı. Anlaşma, Ankara’da düzenlenen Türkiye-Kore Zirvesi kapsamında resmiyet kazandı. Tesiste immünoglobulin, albümin ve Faktör VIII gibi kritik ilaçların yerli ve güvenilir şekilde üretilmesinin sağlanacağı belirtildi. Proje kapsamında Kızılay Yatırım ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yatırımın ana paydaşları arasında yer alırken, SK Plasma uluslararası deneyimi ve plazma türevli ilaç üretimindeki ileri teknolojisiyle projeye destek sağlayacağı ifade edildi. Tesisin Ankara’nın Çubuk ilçesinde inşa edileceği açıklanırken, Türkiye için stratejik önem taşıyan yatırım, immünoglobulin, albümin ve Faktör VIII gibi hayati plazma türevli ilaçların Türkiye’de ilk kez yerli üretimini mümkün kılarak hem sağlık güvenliğine hem de tedarik sürdürülebilirliğine önemli katkı sağlayacağı vurgulandı. "Türk Kızılay olarak bu stratejik yatırımı üstlenmekten büyük bir gurur duyuyoruz" Düzenlenen imza töreninde konuşan Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, ortaklığın Türkiye için değer taşıdığını belirterek, "Bu proje, Türkiye’nin hayati plazma kaynaklı ilaçlarda kendi kendine yeterliliğini tesis etme yolunda atılmış çok önemli bir adımdır. Türk Kızılay olarak milletimiz adına bu stratejik yatırımı üstlenmekten büyük bir gurur duyuyoruz" diye konuştu. "Türkiye ile birlikte güçlü bir üretim kapasitesi oluşturacağız" SK Plasma CEO’su Seungjoo Kim ise, Türkiye ile ortaklığın önemine dikkat çekerek, "Türk Kızılay ile ulusal ölçekte öneme sahip böyle bir programda yer almaktan onur duyuyoruz. Türkiye’nin immünoglobulin, albümin ve Faktör VIII gibi kritik ilaçların üretiminde çağdaş bir kapasiteye ulaşması için tüm teknik tecrübemizi aktarmaya hazırız" şeklinde konuştu.
27 Kasım 2025 Perşembe - 11:31
Yanlış sünnet organ kaybına kadar götürebilir
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mesut Siğa, sünnetin çocuğun psikolojik ve fizyoloji gelişimi için çok önemli bir işlem olduğunu belirterek, "İşi ehline yaptırmamak en çok yapılan sünnet hatası. Kozmetik sonuçları olan yani görüntüsel olarak problemlere sebep olabilecek durumlar olabileceği gibi organik olarak da vücutta yaralanma, idrar yolu yararlanmasına ya da kalıcı ve şekilsel bozukluklara ileride ameliyat olması gereken durumlara tekrar müdahaleye, sünnete, hatta daha ağır organ kayıplarına kadar olan kötü sonuçlarını duyduk, biliyoruz" dedi. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Cerrahi Op. Dr. Mesut Siğa, hastalık gruplarında insanların bilinçlenmelerini istediklerini söyledi. Siğa, "Bir apandisit hastalığı erken tanı konulduğunda çok kolay bir şekilde kısa bir süre içinde ameliyatı yatışı tedavisi çok kolay olabilecekken, gecikmiş bir apandisit çok daha sıkıntılı ve uzun süreli tedavi gerektirebiliyor. Bunun tanısı da bugünkü imkanlarla mümkün. Siirt’imiz de buna uygun, şartlarımız da çok güzel. Ayrıca toplumumuzda neredeyse nüfusun yarısını ilgilendiren bir durum var. Sünnet konusu dünyada en çok yapılan cerrahi işlem. Sünnetin bir mevsimi yok. Sünnetin mevsimi varmış gibi bazen düşünülebilir. Öyle bir şey yok. Sünnetin mevsimi çocuk için uygun olan zamandır. Belli bir yaş grubu dışında sünnet çocuklarda uygundur" diye konuştu. 3-6 yaş arasında psikologların psikolojik açıdan sünnete uygun görmediğini, o yaş aralığını bırakmamaları gerektiğini söylediğini kaydeden Siğa, "İşin ehline yapılması, temiz şartlarda yapılmasını öneriyorum. Ama en önemlisi sünnetin işin ehline yaptırılmasıdır. Çocuğun psikolojik ve fizyoloji gelişimi için çok önemli bir işlem. Bu konuda yapılan en büyük hata az önce söylediğim yaş mevzusunda. 3-6 yaş arasında bence yapılmamasında fayda var. İşi ehline yaptırmamak en çok yapılan sünnet hatası. Kozmetik sonuçları olan yani görüntüsel olarak problemlere sebep olabilecek durumlar olabileceği gibi organik olarak da vücutta yaralanma, idrar yolu yararlanmasına ya da kalıcı ve şekilsel bozukluklara ileride ameliyat olması gereken durumlara tekrar müdahaleye, tekrar sünnete, hatta daha ağır organ kayıplarına kadar olan kötü sonuçlarını duyduk, biliyoruz" şeklinde konuştu.
27 Kasım 2025 Perşembe - 11:26
Yanlış sünnet organ kaybına kadar götürebilir
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çocuk cerrahisi uzmanı Op. Dr. Mesut Siğa, sünnette çocuğun psikolojik ve fizyoloji gelişimi için çok önemli bir işlem olduğunu belirterek, işi ehline yaptırmamak en çok yapılan sünnet hatası. Kozmetik sonuçları olan yani görüntüsel olarak problemlere sebep olabilecek durumlar olabileceği gibi organik olarak da vücutta yaralanma, idrar yolu yararlanmasına ya da kalıcı ve şekilsel bozukluklara ileride ameliyat olması gereken durumlara tekrar müdahaleye, sünnete, hatta daha ağır organ kayıplarına kadar olan kötü sonuçlarını duyduk, biliyoruz" dedi. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çocuk Cerrahi Op. Dr. Mesut Siğa, hastalık gruplarında insanların bilinçlenmelerini istediklerini söyledi. Siğa, "Bir apandisit hastalığı erken tanı konulduğunda çok kolay bir şekilde kısa bir süre içinde ameliyatı yatışı tedavisi çok kolay olabilecekken, gecikmiş bir apandisit çok daha sıkıntılı ve uzun süreli tedavi gerektirebiliyor. Bunun tanısı da bugünkü imkanlarla mümkün, Siirt’imiz de buna uygun, şartlarımız da çok güzel. Ayrıca toplumumuzda neredeyse nüfusun yarısını ilgilendiren bir durum var. Sünnet konusu dünyada en çok yapılan cerrahi işlem. Sünnetin bir mevsimi yok, Sünnetin mevsimi varmış gibi bazen düşünülebilir. Öyle bir şey yok. Sünnetin bir mevsimi yok. Sünnetin mevsimi çocuk için uygun olan zamandır. Belli bir yaş grubu dışında sünnet çocuklarda uygundur" diye konuştu. 3-6 yaş arasında psikologların psikolojik açıdan sünnete uygun görmediğini, o yaş aralığını bırakmamaları gerektiğini söylediğini kaydeden Siğa, "İşin ehline yapılması, temiz şartlarda yapılmasını öneriyorum. Ama en önemlisi sünnetin işin ehline yaptırılmasıdır. Çocuğun psikolojik ve fizyoloji gelişimi için çok önemli bir işlem. Bu konuda yapılan en büyük hata az önce söylediğim yaş mevzusunda 3- 6 yaş arasında bence yapılmamasında fayda var. İşi ehline yaptırmamak en çok yapılan sünnet hatası. Kozmetik sonuçları olan yani görüntüsel olarak problemlere sebep olabilecek durumlar olabileceği gibi. Organik olarak da vücutta yaralanma, idrar yolu yararlanmasına ya da kalıcı ve şekilsel bozukluklara ileride ameliyat olması gereken durumlara tekrar müdahaleye, tekrar sünnete, hatta daha ağır organ kayıplarına kadar olan kötü sonuçlarını duyduk, biliyoruz" şeklinde konuştu. (ZG-YRT
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder