SAĞLIK
Şırnaklı vatandaş, 3 ağır hastalıkla yaşam mücadelesi veriyor 06 Aralık 2025 Cumartesi - 21:59:47 Şırnak merkez Balveren beldesinde yaşayan 70 yaşındaki Süleyman Sergen, 3 yıldır amansız hastalıklarla mücadele ediyor. 3 farklı hastalığa karşı direnen Sergen, hayata tutunmaya çalışıyor. Yıllardır yatağa bağlı bir şekilde yaşayan Süleyman Sergen, 3 yılın yaklaşık 2 yılını hastanelerde geçirdi. Böbrek yetmezliği, lenf kanseri ve omurga kırıklarıyla mücadele eden Sergen’in, hastalıkları nedeniyle de bir gözünde mokur hastalığı çıktı. Tedavisinin büyük bölümünün özel hastanelerde yapılmak zorunda olduğunu belirten Sergen, "Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde gördüğüm uzun tedavinin sonuç vermemesi üzerine Antalya’daki özel bir hastaneye yönlendirildim. Antalya’da özel bir hastanede böbrek nakli geçirdim. Böbreklerimin kurumaması için her kontrol hayati önem taşıyor" dedi. Lenf kanseri nedeniyle kemoterapi alan Sergen’in omurgasında ise 3 kırık bulunuyor ve omurga içinde platin taşıyor. Ayrıca gözündeki mokur hastalığı sebebiyle 6 kez ameliyat geçirdiğini söyleyen Sergen, sürekli Diyarbakır ve Antalya arasında mekik dokuduğunu kaydetti. Maddi imkansızlıklar nedeniyle tedavi sürecinin her adımında zorlanan Sergen, "Her gidişim masraf. Diyarbakır’a her ay, Antalya’ya ise iki ayda bir gitmek zorundayım. Hayırseverlerden yardım bekliyorum" diye konuştu. Çocukları eğitimde, aile geçim derdinde Sergen’in iki kız çocuğundan biri sağlık lisesinde okuyor, diğeri ise bu yıl mezun oldu. Büyük kızı, babasının ağır hastalığı nedeniyle üniversite sınavına hazırlanamadı. Sergen, "Kirayı ödeyemez hale geldik. Çaresizim yıllardır hastalıklarla mücadele ediyorum" dierek destek beklediğini dile getirdi.
06 Aralık 2025 Cumartesi - 15:37 Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı Kemik kanseri tedavisini başarıyla tamamlayan 7 yaşındaki Melih Tuğra Yaprak için Liv Hospital Gaziantep’te anlamlı bir kutlama etkinliği düzenlendi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında kemik kanseri teşhisi konulan Melih Tuğra, yaklaşık bir yıllık yoğun tedavi sürecinin ardından ameliyat ve fizik tedaviyi de başarıyla tamamlayarak sağlığına kavuştu. Zorlu süreç boyunca oğullarının yanında olan Havva Merve ve Abdullah Yaprak çifti, çocuklarının yeniden hayata tutunmasının mutluluğunu yaşadı. Özel bir etkinlik düzenlendi, balonlar gökyüzüne bırakıldı Melih Tuğra’nın bu önemli başarısını kutlamak üzere Liv Hospital Gaziantep yönetimi tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında minik Melih’e madalya takdim edildi, pasta kesildi ve tedavi sürecinin tamamlanmasının sembolü olarak balonlar gökyüzüne bırakıldı. "Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" Düzenlenen etkinlikte balonları gökyüzüne bırakarak zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlandığını belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, "Bugün burada bir araya gelmemizin çok önemli bir sebebi var. Bugün Melih Buğra Tuğra Yaprak’ın iyileşme yolculuğunu, umudunu ve gücünü kutluyoruz. Küçücük bir yüreğin büyük bir mücadeleyi nasıl kocaman bir cesaretle geride bıraktığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Azminden dolayı Melih’imizi kutlayacağız. Bu yolculukta yanında olan ailesine, doktorlarına, fizik tedavi ekibine ve tüm sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyoruz. Şimdi gökyüzüne bırakacağımız balonlar geride kalan zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlanışıdır. Aynı zamanda önümüzdeki güzel günlerin, hayallerin ve neşenin de simgesi olacaktır. Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" dedi. "Kemik tümörü olan hastalara, çocuklara umut olarak karşımıza çıktı" Melih Tuğra’nın diğer hasta çocuklara umut olacağını aktaran Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı , "Bugün sevgili Melih, kemik tümörü tespit ettiğimiz hastamız, öncelikle ameliyat sürecini sonra da fizik tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Tüm kemik tümörü olan hastalara, çocuklara bir öncü ve umut olarak karşımıza çıktı. Biz onun büyük kutlamasını hem çalışanlarımız adına hem bu hastalığı geçirenler adına burada coşkuyla yapıp umudumuzu göğe yükseltmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu. "Oğlum kanseri yendi, çok mutluyuz" Düzenlenen etkinlikten dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen Melih Tuğra’nın babası Abdullah Yaprak, "2024 Aralık ayında başladığımız zorlu bir mücadeleden sonra çok şükür oğlum Melih Tuğra bu yıl tedavide kanseri yendi. Şu anda gerçekten çok duygulu ve çok güzel şeyler hissediyoruz. Bu etkinliğe eşlik eden başta başhekimimiz, yönetim ekibi ve tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Her şey için sağ olun" diye konuştu. Duygu dolu anlara sahne olan programa Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, hastane çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
06 Aralık 2025 Cumartesi - 15:35 Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı Kemik kanseri tedavisini başarıyla tamamlayan 7 yaşındaki Melih Tuğra Yaprak için Liv Hospital Gaziantep’te anlamlı bir kutlama etkinliği düzenlendi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında kemik kanseri teşhisi konulan Melih Tuğra, yaklaşık bir yıllık yoğun tedavi sürecinin ardından ameliyat ve fizik tedaviyi de başarıyla tamamlayarak sağlığına kavuştu. Zorlu süreç boyunca oğullarının yanında olan Havva Merve ve Abdullah Yaprak çifti, çocuklarının yeniden hayata tutunmasının mutluluğunu yaşadı. Özel bir etkinlik düzenlendi, balonlar gökyüzüne bırakıldı Melih Tuğra’nın bu önemli başarısını kutlamak üzere Liv Hospital Gaziantep yönetimi tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında minik Melih’e madalya takdim edildi, pasta kesildi ve tedavi sürecinin tamamlanmasının sembolü olarak balonlar gökyüzüne bırakıldı. "Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" Düzenlenen etkinlikte balonları gökyüzüne bırakarak zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlandığını belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, "Bugün burada bir araya gelmemizin çok önemli bir sebebi var. Bugün Melih Buğra Tuğra Yaprak’ın iyileşme yolculuğunu, umudunu ve gücünü kutluyoruz. Küçücük bir yüreğin büyük bir mücadeleyi nasıl kocaman bir cesaretle geride bıraktığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Azminden dolayı Melih’imizi kutlayacağız. Bu yolculukta yanında olan ailesine, doktorlarına, fizik tedavi ekibine ve tüm sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyoruz. Şimdi gökyüzüne bırakacağımız balonlar geride kalan zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlanışıdır. Aynı zamanda önümüzdeki güzel günlerin, hayallerin ve neşenin de simgesi olacaktır. Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" dedi. "Kemik tümörü olan hastalara, çocuklara umut olarak karşımıza çıktı" Melih Tuğra’nın diğer hasta çocuklara umut olacağını aktaran Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı , "Bugün sevgili Melih, kemik tümörü tespit ettiğimiz hastamız, öncelikle ameliyat sürecini sonra da fizik tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Tüm kemik tümörü olan hastalara, çocuklara bir öncü ve umut olarak karşımıza çıktı. Biz onun büyük kutlamasını hem çalışanlarımız adına hem bu hastalığı geçirenler adına burada coşkuyla yapıp umudumuzu göğe yükseltmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu. "Oğlum kanseri yendi, çok mutluyuz" Düzenlenen etkinlikten dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen Melih Tuğra’nın babası Abdullah Yaprak, "2024 Aralık ayında başladığımız zorlu bir mücadeleden sonra çok şükür oğlum Melih Tuğra bu yıl tedavide kanseri yendi. Şu anda gerçekten çok duygulu ve çok güzel şeyler hissediyoruz. Bu etkinliğe eşlik eden başta başhekimimiz, yönetim ekibi ve tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Her şey için sağ olun" diye konuştu. Duygu dolu anlara sahne olan programa Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, hastane çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. (UD-SVY-Y)
06 Aralık 2025 Cumartesi - 14:50 "RSV vakakarında artış başladı" Dünyada her yıl 33 milyon çocuğu hasta eden, 100 bin bebeğin ölümüne sebep olan RSV vakalarında artış başladı. Uzmanlar, bu virüsle mücadele için, hayatlarının ilk kışını yaşayan bütün bebeklere antikor verilerek bağışıklık kazandırılmasını tavsiye ediyor. Kış ayları yaklaşırken uzmanlar, özellikle bebekler için ciddi risk oluşturan bulaşıcı solunum yolu hastalığı RSV(respiratuvar sinsityal virüs)konusunda aileleri uyarıyor. Her yıl dünya genelinde milyonlarca çocuğu etkileyen RSV, bebeklerde bronşiolitin en sık sebebi olarak kabul ediliyor ve özellikle 0-6 ay arasındaki bebeklerde ölümcül seyredebiliyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Hamidiye Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Vefik Arıca, "RSV sıradan bir nezle değildir; bebeklerin bronşlarına yerleşip nefes darlığı yapan en tehlikeli solunum virüsüdür"diyerek dikkat çekiyor. "33 milyon çocuğu hasta ediyor" Prof. Dr. Arıca, "The Lancet dergisinde yayımlanan kapsamlı analizlere göre, her yıl 5 yaş altı 33 milyon çocuk RSV enfeksiyonu geçiriyor. Bu çocukların yaklaşık 3,6 milyonu hastaneye yatarken, 100 binden fazlası hayatını kaybediyor.Ölümlerin 45 bini ise henüz altı ayını doldurmamış bebeklerde meydana geliyor. RSV, çocuklarda özellikle bronşiolit ve zatürre yapan, son derece bulaşıcı bir solunum yolu virüsüdür. 0-5 yaş ölümlerinin her 50’sinden biri, 1-6 ay arası bebek ölümlerinin her 28’inden biri RSV kaynaklıdır" diyerek enfeksiyonun ciddiyetine vurgu yaptı. "İlk kışını geçiren bebekler riskte" Bebeklerde ilk kış mevsine dikkat çeken Prof. Dr. Arıca, "Türkiye’de de durum farklı değil. Yapılan çok merkezli araştırmalar, alt solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hastaneye yatan 2 yaş altı çocukların yüzde 38’inde RSV tespit edildiğini gösteriyor. Kış aylarında görülen bronşiolit vakalarının ise yüzde 60-80’inden RSV sorumlu. Ekim-nisan döneminde çocuk servislerini dolduran bronşiolit tablolarının başrolünde RSV vardır. Özellikle ilk kışını geçiren bebekler yüksek risk altındadır" diye konuştu. "Önce kandırır sonra nefesi keser" Prof. Dr. Arıca, sözlerine şöyle devam etti: "RSV, daha büyük çocuklarda hafif burun akıntısı ve öksürükle geçse de, bebeklerde ağır nefes darlığı, hızlı solunum, göğüste çekilmeler, beslenememe, oksijen düşüklüğü ve hatta morarmaya yol açabiliyor. Özellikle 3 ay altı bebekler, prematüre doğanlar, doğuştan kalp hastalığı veya kronik akciğer hastalığı olanlar ile bağışıklığı baskılanmış çocuklar en yüksek risk grubunu oluşturuyor. Aileler çoğu zaman‘ateşi yok, nezle gibi’diyerek geçiştiriyor. Oysa RSV önce kandırır, sonra nefesi keser. Ağır RSV bronşioliti geçiren bebeklerin yüzde 30-40’ında sonraki yıllarda tekrarlayan hışıltı ve astım benzeri tablo gelişebiliyor. RSV astımın sebebi değildir ama tetikleyicisi olabilir " "Anne ve Babadan da bulaşır" Virüsün yetişkinlerden bulaşabileciğini belirten Prof. Dr. Arıca, "RSV’nin en dikkat çeken özelliklerinden biri ise erişkinlerde hafif soğuk algınlığına benzeyen bir tabloya neden olurken, bebeklerde ağır bir klinik tabloya dönüşebilmesi. Bu sebeple yetişkinlerin farkında olmadan bebeklere virüsü taşıması oldukça kolay" şeklinde konuştu. Korunma yolları Prof. Dr. Arıca, virüsten korunma yollarını şöyle açıkladı: "Ailelerin RSV’den korunmak için alabileceği çeşitli tedbirler de bulunuyor. Eller sık yıkanmalı, hasta kişiler bebekten uzak tutulmalı, sigara dumanından uzak durulmalı, kalabalık ve kapalı alanlardan kaçınılmalı ve kreşe giden çocuklar semptomluyken bebekle temas ettirilmemeli. Yenidoğan, 1-6 aylık, 6-12 aylık bebeklerin çoğu bu korumadan yararlanabilir. Ek olarak bilimsel çalışmalar prematüre bebekler, doğuştan kalp hastalığı olanlar, kronik akciğer hastalığı olanlar, bağışıklığı baskılanmış bebekler ve yoğun bakımda uzun süre kalmış yüksek riskli bebeklere de öneriliyor."
Uzmanından ’basit bir horlama’ deyip geçenlere hayati uyarı: Kalp krizi ve felç riski taşıyabilir
18 Kasım 2025 Salı - 10:18 Uzmanından ’basit bir horlama’ deyip geçenlere hayati uyarı: Kalp krizi ve felç riski taşıyabilir Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanı Dr. Ulaş Metin, toplumda yaygın olarak görülen ancak çoğu zaman önemsenmeyen horlamanın, yaşam kalitesini düşüren ve kalp krizinden felce kadar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen uyku apnesinin en önemli habercisi olabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Dr. Metin, "Horlama sadece bir ses değildir, üst solunum yolunun daraldığının bir işaretidir ve mutlaka ciddiye alınmalıdır" dedi. Milyonlarca insanı etkileyen horlama ve uyku apnesi, tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan KBB Uzmanı Dr. Ulaş Metin, horlamanın nedenlerinden uyku apnesinin tehlikelerine, tanı yöntemlerinden modern tedavi seçeneklerine kadar konuyla ilgili önemli bilgiler paylaştı. "Horlama bir hastalık değil, bir işarettir" Horlamanın tek başına bir hastalık olmadığını, ancak altta yatan bir sorunun belirtisi olduğunu vurgulayan Dr. Ulaş Metin, "Uyku sırasında nefes aldığımız yol daralırsa, geçen hava çevresindeki yumuşak dokuları titreştirir ve horlama sesi ortaya çıkar. Bu durum, üst solunum yolunun dar olduğunun bir işaretidir. Bu darlığa burun eğriliği, geniz eti, büyük bademcikler, yumuşak damak ve küçük dilin uzun olması, kilo veya çene yapısı gibi birçok faktör neden olabilir. Bu faktörler bir araya geldiğinde ise uykuda nefes durmaları, yani apne meydana gelebilir" diye konuştu. "Uyku apnesi hayati riskler taşıyor" Uyku apnesinin, uykuda solunumun tekrar tekrar durması olarak tanımlandığını belirten Dr. Metin, bu durumun tehlikelerini şöyle sıraladı: "Nefes durduğunda vücut oksijensiz kalır ve beyin, sizi hayatta tutmak için mikro uyanmalarla tepki verir. Bu durum gece boyunca yüzlerce kez tekrarlanabilir. Sonuç olarak kişi sabah yorgun kalkar, gün içinde sürekli uyuklar, baş ağrısı ve konsantrasyon güçlüğü çeker. Daha da önemlisi, uyku apnesi zamanla yüksek tansiyon, kalp ritim bozuklukları, felç ve kalp krizi riskinde ciddi bir artışa neden olur. Yani bu durum, sadece bir uyku kalitesi sorunu değil, yaşam süresini doğrudan etkileyen ciddi bir sağlık problemidir." Kesin tanı için "uyku testi" şart Horlama ve uyku apnesi şikayeti olan hastalarda kesin tanının "polisomnografi" adı verilen uyku testi ile konulduğunu ifade eden Dr. Metin, "Hastanın bir gece boyunca hastanede veya evde uyuduğu bu test sırasında; nefesinin kaç kez durduğunu, kanındaki oksijen seviyesindeki düşüşleri, kalp ritmini ve horlama şiddetini detaylı olarak ölçüyoruz. Bu sonuçlara göre hastalığın derecesini hafif, orta veya ağır olarak sınıflandırıp en doğru tedavi planını oluşturuyoruz" dedi. "Tedavi kişiye özel planlanıyor" Tedavinin standart olmadığını ve tamamen sorunun kaynağına göre kişiye özel olarak planlandığının altını çizen Dr. Ulaş Metin, tedavi seçeneklerini şöyle özetledi: "Orta ve ağır uyku apnesinde altın standart, hastanın gece maske ile uyumasını sağlayan CPAP cihazlarıdır. Bu cihazlar, sürekli pozitif hava basıncı vererek solunum yolunun gece boyunca açık kalmasını sağlar. Eğer sorun burun eğriliği, büyük bademcik veya damak yapısı gibi anatomik bir darlıktan kaynaklanıyorsa, cerrahi tedavilerle kalıcı çözümler sunabiliyoruz. Ayrıca hafif ve orta vakalarda çeneyi öne alarak hava yolunu açan ağız içi aparatlar ve kilo kontrolü gibi yaşam tarzı değişiklikleri de tedavinin önemli bir parçasını oluşturuyor." Dr. Ulaş Metin, sözlerini, "Unutmayın, horlama ‘sadece horlama’ değildir. Bu bir uyarı işaretidir. Erken tanı ve doğru tedaviyle hem uyku kalitenizi artırabilir hem de uzun vadede kalp ve damar sağlığınızı koruyabilirsiniz" diyerek tamamladı.
Sessiz katil uyarısı
18 Kasım 2025 Salı - 09:59 Sessiz katil uyarısı Dr. Mertay Boran halk arasında yaygın olarak ifade edilen "bıçak değdi, kanser yayıldı" düşüncesinin doğru olmadığını ve bilimsel temele sahip olmadığını söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Mertay Boran, "1–30 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı" kapsamında toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla önemli değerlendirmelerde bulundu. Akciğer kanserini akciğer dokusu ve solunum yollarından gelişen bir kanser türü olarak tanımlayan Dr. Boran, sigara ve tüm tütün ürünlerinin elektronik sigara ve türevleri dahil akciğer kanserinin en temel ve aynı zamanda önlenebilir nedeni olduğuna dikkat çekti. Sigara içen kadar sigara dumanına maruz kalan kişilerin de büyük risk altında olduğunu belirten Dr. Boran ‘’Günlük içilen sigara miktarı ve kullanım süresi arttıkça akciğer kanseri riski de paralel şekilde yükselir. Genetik yatkınlık ile birlikte özellikle 50–60’lı yaşlardan sonra hastalık daha sık karşımıza çıkar. Ayrıca uzun yıllar sigara içtikten sonra 15–20 yıl geçmiş olsa bile risk tamamen ortadan kalkmayabilir" ifadelerini paylaştı. "Akciğer kanserinin başlangıcı sessiz ilerler" Akciğer kanserinin çoğu zaman sessiz bir başlangıca sahip olduğunu belirten Dr. Boran, "Erken evre akciğer kanserlerinin önemli bir bölümü tesadüfen tespit edilmektedir. Uzun süren öksürük, ses kısıklığı ve kanlı balgam gibi belirtiler mutlaka ciddiye alınmalı ve gecikmeden değerlendirilmelidir. Özellikle uzun yıllar sigara kullanmış bireylerin 50–60 yaşlarından sonra düzenli akciğer grafisi ve tomografi kontrollerini yaptırmaları hayati önem taşır" dedi. Erken evrede teşhis edilen akciğer kanserinin büyük oranda tedavi edilebildiğini vurgulayan Dr. Boran, "Erken evrede tedavi başarısı yüzde 80’e kadar çıkmaktadır. Bu nedenle göğüs cerrahisi polikliniklerinde yapılacak düzenli taramalar hastalar için büyük bir koruyucu fırsat sunar’’ değerlendirmesinde bulundu. "Erken evre akciğer kanseri tamamen tedavi edilebilir" Erken evre akciğer kanserinde ideal tedavi seçeneğinin cerrahi olduğunu ifade eden Dr. Boran, "Kanserli akciğer bölümünün ameliyatla çıkarılması hastanın yaşam şansı açısından çok değerlidir. Ancak her hasta cerrahi için uygun olmayabilir; burada özellikle güçlü solunum fonksiyonları kritik rol oynar’’ şeklinde konuştu. Radyolojik görüntüleme, laboratuvar incelemeleri ve fiziksel değerlendirmenin ardından geride tümör bırakmayacak şekilde planlanan cerrahinin titizlikle gerçekleştirildiğini belirten Dr. Boran, şunları aktardı: "Çıkarılacak akciğer dokusunun yapısı ve boyutu cerrahi kesilerin genişliğini kişiye göre değiştirebilir. Klasik açık cerrahinin yanı sıra videotorakoskopik ve robotik cerrahi seçenekler arasından hasta için en uygun olanı uygulanmaktadır. Hastaların kendi şehirlerinde ameliyat edilmesi hem konfor hem de iyileşme süreci açısından büyük avantaj sağlar. Akciğer kanseri ameliyatı sonrasında hastalar ameliyattan itibaren beş yıl boyunca düzenli olarak takip edilir." "Akciğer ameliyatı için büyük şehirlere gitmeye gerek yoktur" Türkiye’de hemen her ilde göğüs cerrahisi merkezlerinin bulunduğunu belirten Dr. Boran, Akciğer ameliyatı için Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlere gitmeye gerek olmadığını, modern cerrahi tekniklerle donatılmış devlet ve üniversite hastanelerinde bu operasyonların başarıyla yapıldığını aktardı. Ameliyat sonrası komplikasyonların büyük kısmının başarıyla tedavi edilebildiğini belirten Dr. Boran, "Ameliyat sonrası yaşanan ağrı ise geçicidir ve kontrol altına alınabilir önemli bir şikayettir. Üniversitemizde ameliyat öncesi başlayan titiz bakım ve takip süreci ameliyat sonrasında da en az 5 yıl boyunca devam ettirilmekte; 8–10 yıldır takip ettiğimiz hastalarımızla aramızda doğal bir aile bağı oluşmaktadır" dedi. Cerrahiye uygun olmayan hastalarda kemoterapi, akıllı ilaç tedavileri, immünoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerin kullanıldığını belirten Dr. Boran, "Bu tedaviler cerrahiye göre daha fazla yan etki oluşturabilir" diyerek cerrahi tedavi seçeneğinin üstünlüğüne vurgu yaptı. Halk arasında yaygın olarak ifade edilen "bıçak değdi, kanser yayıldı" düşüncesinin doğru olmadığını ve bilimsel temele sahip olmadığını vurgulayan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Mertay Boran, genç yaşlarda içilen sigaranın ilerleyen yaşlarda ağır sonuçlar doğurduğunu belirterek, "Erken evre akciğer kanseri tamamen tedavi edilebilir bir hastalıktır. Sağlıklı ve keyifli yarınlar için sigaranın mümkün olan en kısa sürede bırakılması ve göğüs cerrahisi kliniklerinde düzenli kontrollerin aksatılmaması büyük önem taşımaktadır" şeklinde açıklamasını tamamladı.
Yemeğin buharı bile KOAH’a sebep olabiliyor
18 Kasım 2025 Salı - 09:44 Yemeğin buharı bile KOAH’a sebep olabiliyor Önlenebilir hastalık olmasına rağmen KOAH’ın dünyada önemli ölüm sebepleri arasında yer aldığını belirten Prof. Dr. Mehmet Karadağ, "Evde pişen yemeğin dumanından, sigara içmeyen kişilerde bile KOAH olma durumu var. Günde 3-5 sigara KOAH olma riski çok yüksektir. Ne kadar erken bırakılırsa o kadar iyi" dedi. KOAH, hava yollarının daralması sonucu nefes alıp vermeyi zorlaştıran, ilerleyici bir akciğer hastalığıdır. Hastalık önlenebilir ve tedavi edilebilir olmasına rağmen, dünyada önemli bir ölüm sebepleri arasında yer aldığını belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Karadağ, "Nefes darlığı, kronik öksürük veya balgam üretimi, tekrarlayan alt solunum yolu enfeksiyonları öyküsü veya tütün, yemek pişirme yakıtları veya mesleki tehlikeler gibi risk faktörlerine maruz kalma öyküsü olan herhangi bir hastada KOAH teşhisinde düşünülmelidir. Bu kişiler göğüs hastalıkları uzmanına başvurup Solunum Fonksiyon Testi yaptırmalıdır. Kasım ayının 3. Çarşamba günü Dünya KOAH Günü olarak kutlanmaktadır. Bu yıl 19 Kasım’da kutlanan 2025 Dünya KOAH Günü’nün teması ‘Nefes Darlığınız varsa, KOAH’ı Düşünün’dür. Bu yılki tema, KOAH’ın dünya çapında üçüncü önde gelen ölüm sebebi nedeni olmasına rağmen sıklıkla doğru teşhis edilmediğini vurgulamayı amaçlamaktadır. KOAH yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır, ancak yaygın yetersiz ve yanlış teşhis, hastaların tedavi görmemesine veya yanlış tedavi almasına yol açmaktadır. KOAH’ın erken teşhisi halk sağlığı üzerinde çok önemli etkilere sahip olabilir" dedi. "40 yaş üzeri her 5 kişiden 1’i KOAH hastası" Erken teşhis ve tedavi, belirtileri, akciğer fonksiyonlarında ve hayat kalitesinde iyileşmeler de dahil olmak üzere daha iyi klinik düzelmeler ile sonuçlandığını belirten Karadağ, "KOAH dünyada 50 milyon insanı etkilemektedir. 40 yaş üstü her 5 yetişkinden 1’inde bu hastalık bulunmaktadır. Bu kadar yaygın bir hastalık olmasına karşın, toplum KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. "Solunum Fonksiyon Testi" ile kişinin KOAH olup olmadığı kolayca belirlenip, tedavisi başlanabilir. KOAH gelişimi için en büyük risk faktörü tütün dumanı maruziyetidir. Sigaranın yanı sıra nargile, puro gibi tütün ürünü kullanımı, zararlı toz, gaz ve hava kirliliği de akciğerlerde KOAH oluşumuna neden oluyor. Çocukluk çağında geçirilen hastalıklar, düşük sosyoekonomik düzey veya "biyomas" adı verilen odun, tezek benzeri yakıtların dumanına maruziyet de diğer risk faktörleridir. Sigara dumanındaki zararlı maddeler akciğerlerdeki hava yollarını tahrip eder, şişirir, tıkar ve elastikiyetini kaybettirir. Bu durum da nefes almayı zorlaştıran KOAH hastalığına yol açar. KOAH tanısı konulduğunda yapılması gereken en önemli şey, hastalığın ilerlemesini durdurmak için derhal sigarayı bırakmaktır. Sigarayı bırakmak, hem KOAH’ın kötüleşmesini önler hem de genel sağlık durumunu iyileştirir" diye konuştu. "Solunum Fonksiyon Testi basit ama başarılıdır" Solunum Fonksiyon Testi herkesin yaş, boy, kilo, cinsiyet gibi özelliklerine göre, soluması gereken havayı soluyup soluyamadığını ölçen, basit ama çok önemli bir test olduğunu belirten Karadağ, "Kişinin alıp verdiği nefesin miktarını ve hızını ölçmektedir. Kişinin alması gerektiği kadar nefesi alamaması yani nefes darlığı olması en erken olarak solunum fonksiyon testi ile belirlenebilir. Bu ölçüm yapılamadığı için dünyada KOAH’lı hastaların ancak yüzde 25-50’si teşhis alabilmektedir. Akciğer fonksiyonunun ölçülmesi, KOAH dahil olmak üzere birden fazla akciğer hastalığının erken teşhisi ve hızlı tedavisi için harekete geçmeyi sağlayabileceği için önemlidir. KOAH’ın erken teşhisi, hastalığa bağlı gelişebilecek sorunları ve ölüm oranını azaltabilir. Teşhis ise basit bir "Solunum Fonsiyon Testi" ile konulabilir. Bu nedenle 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan veya meslek icabı ya da çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişiler öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından birine sahip kişilerin bir göğüs hastalıkları hekimine başvurup "solunum fonksiyon testi" işlemini yaptırmasını öneriyorum" dedi. "Günde 3-5 tane sigaradan bir şey olmaz demeyin" Karadağ, son olarak sigara içen kişilere seslendi; "Günde 3-5 tane sigara içen kişilerde bile KOAH başlamış olabilir. 20-25 yaşında sigaraya başlayan kişilerin 40 yaşından sonra KOAH hastası olduğunu biliyoruz. Artık erken KOAH diye bir şey var. çocukluk çağında sigaraya başlayanlar, 25 yaşlarında bile KOAH hastalığı ile tanışabiliyor. Solumun fonksiyon testi ile KOAH olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz. Öncesinden gereken tedbirler, kişilerin ömür boyu hastanelerde geçireceği zamanı, kullanacağı ilaçları önlemiş oluyoruz. Evde pişen yemeğin dumanından, sigara içmeyen kişilerde bile KOAH olma durumu var. Günde 3-5 sigara KOAH olma riski çok yüksektir. Ne kadar erken bırakılırsa" diye konuştu.
Kuşadası Belediyesi halk sağlığıyla oynayanları affetmiyor
18 Kasım 2025 Salı - 09:38 Kuşadası Belediyesi halk sağlığıyla oynayanları affetmiyor Kuşadası Belediyesi, Başkan Ömer Günel’in talimatı doğrultusunda, kent genelinde sokak lezzetleri satışı yapan işletmelere yönelik denetimlerine devam ediyor. Zabıta Müdürlüğü ekipleri, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ile birlikte yaptıkları son denetimde hijyen ve saklama kurallarına uygun olmayan 28 kilogram gıda ürününü imha etti. Ekipler ayrıca 6 işletmeye de toplam 58 bin 351 lira para cezası kesti. Kent sakinlerinin sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmeleri için çalışmalarını aralıksız sürdüren Kuşadası Belediyesi, İstanbul’da gurbetçi bir ailenin gıda zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetmesinin ardından sokak lezzetleri satışı yapan işletmelere yönelik denetimlerini sıklaştırdı. Bu kapsamda Kuşadası Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Güvenli Gıda ve İş Yeri Hijyeni Denetim ekibi son olarak İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ile birlikte kent merkezinde denetim yaptı. Kurallara uymayan işletmelere para cezası kesildi Denetimde, işletmelerin imalathane ve mutfak bölümlerinin hijyen kurallarına uygun olup olmadığına bakıldı. Ayrıca derin dondurucu ve soğuk hava depolarında bulunan hazır gıdaların son tüketim tarihleri ile paketlenme şekilleri kontrol edildi. Şartlara uygun bir biçimde saklanmayan 28,778 kilogram gıda ürünü imha edildi. Ekipler ayrıca Zabıta Müdürlüğü Yönetmeliği’nin 49 / M Fıkrası uyarınca da 6 işletmeye toplam 58 bin 351 lira para cezası kesti. Kuşadası Belediyesi yetkilileri denetimlerin artarak devam edeceğini belirtti.
Ciltte beliren kırmızı benlere dikkat
18 Kasım 2025 Salı - 09:37 Ciltte beliren kırmızı benlere dikkat Ciltte sonradan ortaya çıkan küçük, parlak kırmızı noktalar birçok kişiyi endişelendirebiliyor. Halk arasında ‘kırmızı ben’ ya da ‘kan beni’ olarak bilinen oluşumların, tıpta anjiyom olarak adlandırıldığını belirten Medicana Sağlık Grubu Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nursel Dilek, kırmızı benlerin genellikle iyi huylu damar genişlemeleri olduğunu ancak nadiren de olsa farklı patolojik süreçlerin göstergesi olabileceğini vurguladı. Ciltte zamanla ortaya çıkan küçük kırmızı noktalar, görünüm açısından rahatsızlık oluşturabildiği gibi bazı kişilerde kaygıya da yol açabiliyor. Bu oluşumların tıpta ‘cherry anjiom’ (kiraz anjiomu) olarak tanımlandığını ifade eden Medicana Konya Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Nursel Dilek, kırmızı benlerin çoğu zaman zararsız oluşumlar olduğunu belirterek, "Ancak bazı durumlarda bu benlerin dikkatle incelenmesi gerekir’’ uyarısında bulundu. "Damar tümörleri veya cilt kanserleriyle karışabilir" Prof. Dr. Nursel Dilek, kırmızı benlerin cilt yüzeyindeki küçük damarların genişlemesiyle oluşan iyi huylu damar yapıları olduğunu ifade ederek, "Genellikle birkaç milimetre çapında, parlak kırmızı veya mor renkte, hafif kabarık görünüme sahiptirler. Çoğu zaman sağlık açısından tehdit oluşturmazlar. Bu lezyonlar en sık 30 yaş sonrasında görülür. Yaşla birlikte sayıları artabilir. Genetik yatkınlık, güneş ışığına uzun süre maruz kalma, hormonal değişiklikler ve bazı kimyasallarla temas kırmızı ben oluşumunu tetikleyebilir" dedi. Kırmızı benlerin büyük çoğunluğunun iyi huylu olduğunu ancak bazı uyarıcı değişikliklerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nursel Dilek, "Ani büyüme, kanama, renk değişikliği veya şekil bozukluğu gözlenirse mutlaka dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Nadir de olsa bazı damar tümörleri veya cilt kanserleriyle karışabilir" şeklinde konuştu. Tedavi gerektirmeyen bu benlerin, estetik kaygı veya tahriş riski nedeniyle alınabileceğini belirten Prof. Dr. Dilek, "Lazer, elektrokoter veya cerrahi olarak kısa sürede tedavi mümkündür. İşlem sonrası özel bir bakım gerektirmez" ifadelerini kullandı. Düzenli cilt muayenesinin önemine değinen Prof. Dr. Nursel Dilek, güneşten korunmanın ve kimyasal irritanlardan kaçınmanın cilt sağlığını korumada temel önlem olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Nursel Dilek, "Yeni çıkan veya değişim gösteren her ben, bir dermatoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Her cilt lekesi aynı değildir; erken tanı ve doğru değerlendirme hem sağlığınızı hem de estetik görünümünüzü korumanın en güvenli yoludur" dedi.
Her beş kadından biri bu nedenle ameliyat oluyor
18 Kasım 2025 Salı - 09:27 Her beş kadından biri bu nedenle ameliyat oluyor Prof. Dr. İsmail Mete İtil, rahim sarkması ve buna bağlı gelişen idrar kaçırma, dışkılama zorluğu, aşağı doğru basınç hissi, idrar yapmada güçlük gibi sorunların hem dünyada hem de Türkiye’de artış gösterdiğine dikkat çekti. 80 yaşına kadar her beş kadından birinin bu tür sorunlar nedeniyle ameliyat geçirdiğini belirten Prof. Dr. İtil, "Bu ameliyatlarda anatomik düzelme sağlanıyor, yaşam kalitesi artıyor, tekrar operasyon gereksinimi azalıyor." dedi. Acıbadem Kent Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı olarak göreve başlayan Prof. Dr. İtil, kadınların en önemli jinekolojik sorunlarından biri olan rahim sarkması ve tedavisi konusunda bilgi verdi. Rahim sarkmasının, pelvik taban kaslarının zayıflamasıyla rahmin vajinaya doğru kaymasından kaynaklandığını belirten Prof. Dr. İtil, bu duruma hamilelik, doğum, yaşlanma, hormonal değişiklikler ve kronik zorlanmaların yol açabileceğini söyledi. Rahim sarkması ve buna bağlı olarak idrar kaçırmadan dışkılama zorluğuna, idrar yapmada güçlüğe kadar çeşitli sorunların gelişebileceğini vurgulayan İtil, bu sorunlarda artış görüldüğünü ifade etti. Her 5 kadından birinin 80 yaşına gelinceye kadar bu tür sorunlar nedeniyle ameliyat masasına yattığını belirten İtil, hafif sarkmaların ameliyatsız düzelebileceğine dikkat çekti. Prof. Dr. İtil, hafif sarkmalarda egzersizler ve yaşam tarzı değişikliklerinin yeterli olabileceğini, ileri dereceli sarkmaların cerrahi müdahale gerektirebileceğini kaydetti. İtil, rahim sarkması tedavisinde vajinal yolla yapılan ameliyatların son yıllarda ön plana çıktığını vurgulayarak, bu yöntemin hem yüksek başarı oranı hem de hasta konforu açısından önemli avantajlar sunduğunu söyledi. Yaşam Kalitesini artırıyor Vajinal yolla yapılan ameliyatların anatomik düzelme sağladığını belirten Prof. Dr.İtil, "Bu ameliyatlarda anatomik düzelme sağlanıyor, yaşam kalitesi artıyor, tekrar operasyon gereksinimi azalıyor. Ayrıca sarkmaya bağlı idrar, barsak ve cinsel fonksiyon bozuklukları da düzeliyor" diye konuştu. Bu ameliyatlarda cerrahi zorluğun ve komplikasyon olasılığının da düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. İtil sözlerini şöyle tamamladı: "Vajinal yolla yapılan bu ameliyatlarda karın bölgesine herhangi bir kesi yapılmadığını belirten Prof. Dr. İtil, "Operasyon tamamen vajinal yoldan gerçekleştiriliyor. Hastalar genellikle bir gün içinde taburcu ediliyor. Ağrının azlığı, karında iz olmaması ve kısa sürede normal hayata dönüş bu yöntemin en önemli avantajları arasında. Ayrıca rahmin alınmasını gerektiren durumlarda da vajinal yoldan ameliyat yapılabiliyor. İdrar kaçırma şikayeti bulunan hastalarda, aynı seansta askı ameliyatları da uygulanabiliyor."
ESOGÜ Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlandı
17 Kasım 2025 Pazartesi - 16:49 ESOGÜ Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlandı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde "Dünya Prematüre Günü" dolayısıyla bir etkinlik düzenlendi. Etkinlikte konuşan Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Neonatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özge Aydemir, Dünya Prematüre Günü’nün her yıl 17 Kasım’da erken doğumun neden olduğu zorluklara dikkat çekmek ve ailelere destek olmak amacıyla kutlandığını ifade etti. Bu özel günün sembolü olan mor rengin prematüre doğumların yaygınlığını ve önemini simgelediğini ifade eden Prof. Dr. Aydemir, mor rengin gücü simgelediğini belirterek, prematüre bebeklerin hayatta kalma ve gelişim yolculuğunun zorluğunu vurguladı. Prematüre doğan bebeklerin sağlıklı bir geleceğe adım atmaları için Neonatoloji Yoğun Bakım Ünitesi ekibinin ailelerle el ele çalışmaya devam edeceğini belirten Prof. Dr. Aydemir, ESOGÜ Hastanesi Neonatoloji Yoğun Bakım Ünitesi’nin 2., 3. ve 4. düzey donanımıyla bölgenin referans merkezi olarak hizmet vermekte olduğunu ve burada Neonatoloji uzmanları, yan dal uzmanları ve deneyimli hemşirelerin yanında destek ekipleriyle prematüre bebeklerin sağlıklı bir şekilde hayata tutunmaları için büyük çaba sarf edildiğini ifade etti. Prof. Dr. Özge Aydemir, Neonatoloji uzmanları ve özelleşmiş yenidoğan hemşirelerinin, prematüre bebeklerin izlenmesi ve tedavisinde kritik bir role sahip olduğunu vurguladı. Etkinlikte, günün anlam ve önemine dikkat çekmek için mor süslemelerle hazırlanan bir pasta da kesildi. Etkinliğe Hastane Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Yıldız, Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Koray Harmancı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Neslihan Tekin, Prof. Dr. Coşkun Yarar, Prof. Dr. Özge Aydemir, Prof. Dr. Özge Sürmeli Onay, Doç. Dr. Zeren Barış, Doç. Dr. Yusuf Aydemir, Doç. Dr. Gürkan Bozan, Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Barsan Kaya, Dr. Öğr. Üyesi Emre Güngör ve Hastane Başmüdürü Ayşe KIRCI ile ESOGÜ Hastanesi’nde prematüre olarak dünyaya gelerek mezuniyet belgesiyle uğurlanan bebekler ve aileleri katıldı.
Diyarbakır’da Dünya Prematüre Günü etkinliği
17 Kasım 2025 Pazartesi - 16:33 Diyarbakır’da Dünya Prematüre Günü etkinliği Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kapsamında anlamlı bir programa ev sahipliği yaptı. Etkinliğe Bağlar Kaymakamı Necdet Özdemir, Diyarbakır İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Emre Asiltürk, Diyarbakır Orman İşletme Müdürü Davut Ayzit, Gazi Yaşargil EAH Başhekimi Doç. Dr. Öner Avınca ve çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. Programda Diyarbakır Personel Hizmetleri Başkanı Dr. Sıdıka Birgül Tezcan, prematüre bebeklere ve ailelerine ithafen şiir okudu. Ardından Doç. Dr. Nilüfer Okur, prematüre doğumla ilgili farkındalığın artırılması ve toplumsal bilincin güçlenmesi amacıyla bilgilendirme sunumu gerçekleştirdi. Etkinlik kapsamında, prematüre olarak dünyaya gelip verilen tedavilerle sağlığına kavuşan bebeklerin hastanedeki mücadele süreçlerini anlatan kısa bir video gösterildi. Aileler duygu dolu anlar yaşadı. Yakın zamanda taburcu olan ve büyüme süreçlerini sağlıklı şekilde sürdüren prematüre bebekler etkinliğe davet edildi. Minik misafirlere günün anısına çeşitli hediyeler verildi. İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Emre Asiltürk, programda yaptığı konuşmada prematüre bakım hizmetlerinin bölgedeki önemine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: ‘’Diyarbakır’da dünyaya gelen her iki çocuktan biri Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanemizde takip ediliyor. Alanında yetkin, çok değerli hocalarımızın özverisiyle bölgemize güçlü ve nitelikli bir yenidoğan hizmeti sunuyoruz. Dünya Prematüre Günü, erken doğan bebeklerimizin hayata tutunma mücadelesini görünür kılmak, ailelerimizin yanında olduğumuzu göstermek ve toplumda bu konuda farkındalık oluşturmak için çok kıymetli bir gündür. Prematüre bebeklerimizin her bir adımı, hem sağlık çalışanlarımızın emeğini hem de ailelerimizin büyük sabrını temsil ediyor." Etkinliğin sonunda Diyarbakır Orman İşletme Müdürlüğü ile yapılan iş birliği kapsamında hastane bahçesinde oluşturulan ‘Prematüre Hatıra Ormanı’ için fidanlar dikildi. Aileler ve sağlık çalışanlarının hep birlikte diktiği her fidan, prematüre bebeklerin yaşam mücadelesinin simgesi olarak toprakla buluştu. Program, Dünya Prematüre Gününün rengi olan mor balonların hep birlikte gökyüzüne bırakılmasıyla son buldu. Mor balonlar, prematüre bebeklerin hayata tutunma umudunu ve ailelerin dayanışmasını simgeleyerek gökyüzüne yükseldi. Duygusal ve farkındalık dolu etkinlik, prematüre bebeklerin mücadelesine dikkat çekmenin yanı sıra kurumlar arası işbirliği ile de Diyarbakır’da güçlü bir dayanışma mesajı verdi.
Mardin’de 112’nin telefonla yönlendirmesiyle bir baba doğumu gerçekleştirdi
17 Kasım 2025 Pazartesi - 16:29 Mardin’de 112’nin telefonla yönlendirmesiyle bir baba doğumu gerçekleştirdi Mardin’de, sağlık personelinin telefonla yönlendirmesiyle doğum sancısı başlayan kadına, eşi tarafından doğum yaptırıldı. İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Mardin’in Artuklu ilçesinde doğum sancısı başlayan bir kadın için yakınları tarafından 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulunuldu. Çağrıyı karşılayan sağlık personeli, bir yandan bölgeye ambulans sevk ederken diğer yandan baba ile iletişim kurarak sakin kalmasını sağladı ve doğum adımlarını anlattı. Baba, sağlık personelinin yönlendirmeleriyle doğumu gerçekleştirdi. Kısa süre sonra adrese giden sağlık ekipleri anne ve bebeğin ilk kontrollerini yaptıktan sonra ikisini de ambulansla hastaneye nakletti. Anne ve bebeğin durumlarının iyi olduğu bildirildi. Sağlık personelini tebrik eden Mardin İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Saffet Yavuz, şöyle konuştu: ’’112 Acil Çağrı Merkezi’miz yalnızca acil durumlara yanıt veren bir hat değil, aynı zamanda insan hayatına dokunan bir güven köprüsüdür. Olay anında gösterilen soğukkanlılık, mesleki donanım ve ekip ruhu, sağlık çalışanlarımızın görevlerini ne denli özveriyle yerine getirdiklerini bir kez daha ortaya koymuştur." Acil tıp teknisyeni Elif Köseni ise yaşanan olayı şu sözlerle anlattı: ’’Komuta kontrol merkezine gelen ihbar üzerine aileye telefon ile rehberlik ettim. O an önceliğim annenin de bebeğin de doğumunu gerçekleştirmekti. Ekip olarak hızlıca organize olduk. Ambulans ekibim olay yerine ulaştığında anne de bebek de gayet sağlıklıydı. Bu tür anlarda ekip ruhu ile hareket etmenin ve hayata dokunabilmenin gururunu yaşıyorum.’’ Konuya ilişkin açıklama yapan Mardin İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Saffet Yavuz, 112 personelini tebrik ederek teşekkür belgesi takdim etti.