SAĞLIK
Şırnaklı vatandaş, 3 ağır hastalıkla yaşam mücadelesi veriyor 06 Aralık 2025 Cumartesi - 21:59:47 Şırnak merkez Balveren beldesinde yaşayan 70 yaşındaki Süleyman Sergen, 3 yıldır amansız hastalıklarla mücadele ediyor. 3 farklı hastalığa karşı direnen Sergen, hayata tutunmaya çalışıyor. Yıllardır yatağa bağlı bir şekilde yaşayan Süleyman Sergen, 3 yılın yaklaşık 2 yılını hastanelerde geçirdi. Böbrek yetmezliği, lenf kanseri ve omurga kırıklarıyla mücadele eden Sergen’in, hastalıkları nedeniyle de bir gözünde mokur hastalığı çıktı. Tedavisinin büyük bölümünün özel hastanelerde yapılmak zorunda olduğunu belirten Sergen, "Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde gördüğüm uzun tedavinin sonuç vermemesi üzerine Antalya’daki özel bir hastaneye yönlendirildim. Antalya’da özel bir hastanede böbrek nakli geçirdim. Böbreklerimin kurumaması için her kontrol hayati önem taşıyor" dedi. Lenf kanseri nedeniyle kemoterapi alan Sergen’in omurgasında ise 3 kırık bulunuyor ve omurga içinde platin taşıyor. Ayrıca gözündeki mokur hastalığı sebebiyle 6 kez ameliyat geçirdiğini söyleyen Sergen, sürekli Diyarbakır ve Antalya arasında mekik dokuduğunu kaydetti. Maddi imkansızlıklar nedeniyle tedavi sürecinin her adımında zorlanan Sergen, "Her gidişim masraf. Diyarbakır’a her ay, Antalya’ya ise iki ayda bir gitmek zorundayım. Hayırseverlerden yardım bekliyorum" diye konuştu. Çocukları eğitimde, aile geçim derdinde Sergen’in iki kız çocuğundan biri sağlık lisesinde okuyor, diğeri ise bu yıl mezun oldu. Büyük kızı, babasının ağır hastalığı nedeniyle üniversite sınavına hazırlanamadı. Sergen, "Kirayı ödeyemez hale geldik. Çaresizim yıllardır hastalıklarla mücadele ediyorum" dierek destek beklediğini dile getirdi.
06 Aralık 2025 Cumartesi - 15:37 Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı Kemik kanseri tedavisini başarıyla tamamlayan 7 yaşındaki Melih Tuğra Yaprak için Liv Hospital Gaziantep’te anlamlı bir kutlama etkinliği düzenlendi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında kemik kanseri teşhisi konulan Melih Tuğra, yaklaşık bir yıllık yoğun tedavi sürecinin ardından ameliyat ve fizik tedaviyi de başarıyla tamamlayarak sağlığına kavuştu. Zorlu süreç boyunca oğullarının yanında olan Havva Merve ve Abdullah Yaprak çifti, çocuklarının yeniden hayata tutunmasının mutluluğunu yaşadı. Özel bir etkinlik düzenlendi, balonlar gökyüzüne bırakıldı Melih Tuğra’nın bu önemli başarısını kutlamak üzere Liv Hospital Gaziantep yönetimi tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında minik Melih’e madalya takdim edildi, pasta kesildi ve tedavi sürecinin tamamlanmasının sembolü olarak balonlar gökyüzüne bırakıldı. "Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" Düzenlenen etkinlikte balonları gökyüzüne bırakarak zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlandığını belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, "Bugün burada bir araya gelmemizin çok önemli bir sebebi var. Bugün Melih Buğra Tuğra Yaprak’ın iyileşme yolculuğunu, umudunu ve gücünü kutluyoruz. Küçücük bir yüreğin büyük bir mücadeleyi nasıl kocaman bir cesaretle geride bıraktığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Azminden dolayı Melih’imizi kutlayacağız. Bu yolculukta yanında olan ailesine, doktorlarına, fizik tedavi ekibine ve tüm sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyoruz. Şimdi gökyüzüne bırakacağımız balonlar geride kalan zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlanışıdır. Aynı zamanda önümüzdeki güzel günlerin, hayallerin ve neşenin de simgesi olacaktır. Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" dedi. "Kemik tümörü olan hastalara, çocuklara umut olarak karşımıza çıktı" Melih Tuğra’nın diğer hasta çocuklara umut olacağını aktaran Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı , "Bugün sevgili Melih, kemik tümörü tespit ettiğimiz hastamız, öncelikle ameliyat sürecini sonra da fizik tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Tüm kemik tümörü olan hastalara, çocuklara bir öncü ve umut olarak karşımıza çıktı. Biz onun büyük kutlamasını hem çalışanlarımız adına hem bu hastalığı geçirenler adına burada coşkuyla yapıp umudumuzu göğe yükseltmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu. "Oğlum kanseri yendi, çok mutluyuz" Düzenlenen etkinlikten dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen Melih Tuğra’nın babası Abdullah Yaprak, "2024 Aralık ayında başladığımız zorlu bir mücadeleden sonra çok şükür oğlum Melih Tuğra bu yıl tedavide kanseri yendi. Şu anda gerçekten çok duygulu ve çok güzel şeyler hissediyoruz. Bu etkinliğe eşlik eden başta başhekimimiz, yönetim ekibi ve tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Her şey için sağ olun" diye konuştu. Duygu dolu anlara sahne olan programa Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, hastane çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
06 Aralık 2025 Cumartesi - 15:35 Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı Kemik kanseri tedavisini başarıyla tamamlayan 7 yaşındaki Melih Tuğra Yaprak için Liv Hospital Gaziantep’te anlamlı bir kutlama etkinliği düzenlendi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında kemik kanseri teşhisi konulan Melih Tuğra, yaklaşık bir yıllık yoğun tedavi sürecinin ardından ameliyat ve fizik tedaviyi de başarıyla tamamlayarak sağlığına kavuştu. Zorlu süreç boyunca oğullarının yanında olan Havva Merve ve Abdullah Yaprak çifti, çocuklarının yeniden hayata tutunmasının mutluluğunu yaşadı. Özel bir etkinlik düzenlendi, balonlar gökyüzüne bırakıldı Melih Tuğra’nın bu önemli başarısını kutlamak üzere Liv Hospital Gaziantep yönetimi tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında minik Melih’e madalya takdim edildi, pasta kesildi ve tedavi sürecinin tamamlanmasının sembolü olarak balonlar gökyüzüne bırakıldı. "Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" Düzenlenen etkinlikte balonları gökyüzüne bırakarak zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlandığını belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, "Bugün burada bir araya gelmemizin çok önemli bir sebebi var. Bugün Melih Buğra Tuğra Yaprak’ın iyileşme yolculuğunu, umudunu ve gücünü kutluyoruz. Küçücük bir yüreğin büyük bir mücadeleyi nasıl kocaman bir cesaretle geride bıraktığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Azminden dolayı Melih’imizi kutlayacağız. Bu yolculukta yanında olan ailesine, doktorlarına, fizik tedavi ekibine ve tüm sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyoruz. Şimdi gökyüzüne bırakacağımız balonlar geride kalan zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlanışıdır. Aynı zamanda önümüzdeki güzel günlerin, hayallerin ve neşenin de simgesi olacaktır. Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" dedi. "Kemik tümörü olan hastalara, çocuklara umut olarak karşımıza çıktı" Melih Tuğra’nın diğer hasta çocuklara umut olacağını aktaran Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı , "Bugün sevgili Melih, kemik tümörü tespit ettiğimiz hastamız, öncelikle ameliyat sürecini sonra da fizik tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Tüm kemik tümörü olan hastalara, çocuklara bir öncü ve umut olarak karşımıza çıktı. Biz onun büyük kutlamasını hem çalışanlarımız adına hem bu hastalığı geçirenler adına burada coşkuyla yapıp umudumuzu göğe yükseltmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu. "Oğlum kanseri yendi, çok mutluyuz" Düzenlenen etkinlikten dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen Melih Tuğra’nın babası Abdullah Yaprak, "2024 Aralık ayında başladığımız zorlu bir mücadeleden sonra çok şükür oğlum Melih Tuğra bu yıl tedavide kanseri yendi. Şu anda gerçekten çok duygulu ve çok güzel şeyler hissediyoruz. Bu etkinliğe eşlik eden başta başhekimimiz, yönetim ekibi ve tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Her şey için sağ olun" diye konuştu. Duygu dolu anlara sahne olan programa Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, hastane çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı. (UD-SVY-Y)
06 Aralık 2025 Cumartesi - 14:50 "RSV vakakarında artış başladı" Dünyada her yıl 33 milyon çocuğu hasta eden, 100 bin bebeğin ölümüne sebep olan RSV vakalarında artış başladı. Uzmanlar, bu virüsle mücadele için, hayatlarının ilk kışını yaşayan bütün bebeklere antikor verilerek bağışıklık kazandırılmasını tavsiye ediyor. Kış ayları yaklaşırken uzmanlar, özellikle bebekler için ciddi risk oluşturan bulaşıcı solunum yolu hastalığı RSV(respiratuvar sinsityal virüs)konusunda aileleri uyarıyor. Her yıl dünya genelinde milyonlarca çocuğu etkileyen RSV, bebeklerde bronşiolitin en sık sebebi olarak kabul ediliyor ve özellikle 0-6 ay arasındaki bebeklerde ölümcül seyredebiliyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Hamidiye Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Vefik Arıca, "RSV sıradan bir nezle değildir; bebeklerin bronşlarına yerleşip nefes darlığı yapan en tehlikeli solunum virüsüdür"diyerek dikkat çekiyor. "33 milyon çocuğu hasta ediyor" Prof. Dr. Arıca, "The Lancet dergisinde yayımlanan kapsamlı analizlere göre, her yıl 5 yaş altı 33 milyon çocuk RSV enfeksiyonu geçiriyor. Bu çocukların yaklaşık 3,6 milyonu hastaneye yatarken, 100 binden fazlası hayatını kaybediyor.Ölümlerin 45 bini ise henüz altı ayını doldurmamış bebeklerde meydana geliyor. RSV, çocuklarda özellikle bronşiolit ve zatürre yapan, son derece bulaşıcı bir solunum yolu virüsüdür. 0-5 yaş ölümlerinin her 50’sinden biri, 1-6 ay arası bebek ölümlerinin her 28’inden biri RSV kaynaklıdır" diyerek enfeksiyonun ciddiyetine vurgu yaptı. "İlk kışını geçiren bebekler riskte" Bebeklerde ilk kış mevsine dikkat çeken Prof. Dr. Arıca, "Türkiye’de de durum farklı değil. Yapılan çok merkezli araştırmalar, alt solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hastaneye yatan 2 yaş altı çocukların yüzde 38’inde RSV tespit edildiğini gösteriyor. Kış aylarında görülen bronşiolit vakalarının ise yüzde 60-80’inden RSV sorumlu. Ekim-nisan döneminde çocuk servislerini dolduran bronşiolit tablolarının başrolünde RSV vardır. Özellikle ilk kışını geçiren bebekler yüksek risk altındadır" diye konuştu. "Önce kandırır sonra nefesi keser" Prof. Dr. Arıca, sözlerine şöyle devam etti: "RSV, daha büyük çocuklarda hafif burun akıntısı ve öksürükle geçse de, bebeklerde ağır nefes darlığı, hızlı solunum, göğüste çekilmeler, beslenememe, oksijen düşüklüğü ve hatta morarmaya yol açabiliyor. Özellikle 3 ay altı bebekler, prematüre doğanlar, doğuştan kalp hastalığı veya kronik akciğer hastalığı olanlar ile bağışıklığı baskılanmış çocuklar en yüksek risk grubunu oluşturuyor. Aileler çoğu zaman‘ateşi yok, nezle gibi’diyerek geçiştiriyor. Oysa RSV önce kandırır, sonra nefesi keser. Ağır RSV bronşioliti geçiren bebeklerin yüzde 30-40’ında sonraki yıllarda tekrarlayan hışıltı ve astım benzeri tablo gelişebiliyor. RSV astımın sebebi değildir ama tetikleyicisi olabilir " "Anne ve Babadan da bulaşır" Virüsün yetişkinlerden bulaşabileciğini belirten Prof. Dr. Arıca, "RSV’nin en dikkat çeken özelliklerinden biri ise erişkinlerde hafif soğuk algınlığına benzeyen bir tabloya neden olurken, bebeklerde ağır bir klinik tabloya dönüşebilmesi. Bu sebeple yetişkinlerin farkında olmadan bebeklere virüsü taşıması oldukça kolay" şeklinde konuştu. Korunma yolları Prof. Dr. Arıca, virüsten korunma yollarını şöyle açıkladı: "Ailelerin RSV’den korunmak için alabileceği çeşitli tedbirler de bulunuyor. Eller sık yıkanmalı, hasta kişiler bebekten uzak tutulmalı, sigara dumanından uzak durulmalı, kalabalık ve kapalı alanlardan kaçınılmalı ve kreşe giden çocuklar semptomluyken bebekle temas ettirilmemeli. Yenidoğan, 1-6 aylık, 6-12 aylık bebeklerin çoğu bu korumadan yararlanabilir. Ek olarak bilimsel çalışmalar prematüre bebekler, doğuştan kalp hastalığı olanlar, kronik akciğer hastalığı olanlar, bağışıklığı baskılanmış bebekler ve yoğun bakımda uzun süre kalmış yüksek riskli bebeklere de öneriliyor."
MCBÜ Hafsa Sultan Hastanesi’nde Dünya Prematüre Günü kutlandı
17 Kasım 2025 Pazartesi - 16:03 MCBÜ Hafsa Sultan Hastanesi’nde Dünya Prematüre Günü kutlandı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi tarafından 17 Kasım Dünya Prematüre Günü, "Prematüre doğsan da yalnız değilsin" sloganıyla prematüre bebekler ve ailelerinin katılımıyla kutlandı. Prematüre bebeklerin yaşadığı zorluklara dikkat çekmek ve toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla 2011 yılından bu yana tüm dünyada kutlanan Dünya Prematüre Günü kapsamında, hastanede 40’a yakın aile bir araya geldi. Etkinliğe MCBÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oktay Üçer, MCBÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Artuner Deveci, başhekim Prof. Dr. İsmet Topçu, dekan yardımcıları, yenidoğan personeli ile prematüre bebekler ve aileleri katıldı. Etkinlikte hastanenin ilk prematüre doğan bebeğinden yalnızca 10 gün önce taburcu edilen en yeni prematüre bebeğe kadar birçok aile birbirleriyle kaynaşma imkânı buldu. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oktay Üçer, prematüre ailelerinin birbirini tanımasının önemine vurgu yaparak, "Aynı sağlık problemlerini yaşayan ailelerin fikir alışverişi yapması açısından bu etkinlikleri çok önemsiyoruz, devamını sağlamaya gayret ediyoruz." dedi. Yenidoğan Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sema Tanrıverdi, 2024 yılında hastanede doğan 1028 bebeğin 322’sinin prematüre olduğunu belirterek, son 6 yılda 3 bini aşkın prematüre doğum gerçekleştiğini ifade etti. Tanrıverdi, "Ülkemizde her 10 bebekten biri prematüre doğmakta. Bu bebeklerin yaşam kalitesi, erken dönemde sunulan sağlık hizmetinin kalitesi ile yakından ilişkilidir. Donanımlı ve deneyimli ekibimizle ileri düzey prematüre bebekleri sağlığına kavuşturmaya devam ediyoruz." diye konuştu. Prematürelerin simgesi olan mor rengin hâkim olduğu etkinlikte sunumlar yapıldı, aileler ile sağlık personeli pasta kesti. Tanrıverdi ayrıca dünya prematüre günü kapsamında bebeklere birer fidan hediye ettiklerini belirterek, "Fidanlarımız, bebeklerimizin geleceğine nefes olacaktır." dedi. Etkinlik, "Her nefeste birlikte" yazılı pastanın kesilmesi ve toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde "Prematüre Bebeklerin Yaşam Yolculuğu" paneli düzenlendi
17 Kasım 2025 Pazartesi - 15:22 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde "Prematüre Bebeklerin Yaşam Yolculuğu" paneli düzenlendi Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ), 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kapsamında "Prematüre Bebeklerin Yaşam Yolculuğu: Farkındalık ve Destek Yaklaşımları" başlıklı önemli bir panel düzenledi. Panel, MSKÜ Atatürk Kültür Merkezi C Salonu’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe, prematüre bebeklerin zorlu yaşam mücadelesine dikkat çekmek, ailelere destek olmak ve sağlık çalışanlarının özverili çalışmalarını onurlandırmak amacıyla çok sayıda katılımcı iştirak etti. Panelde konuşma yapan Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ethem Acar, açılış konuşmasında prematüre bebeklerin mücadelesine vurgu yaparak, "Bugün burada, hayat mücadelesine biraz daha erken başlamış ancak gerçekten güçlü bir mücadele veren çocuklarımızı; onların bu çetin yolunda hem stres ve sıkıntılarıyla, hem de onlara bakmakla zorlanan ailelerimizi ve aslında bu işin görünmez kahramanları olan sağlık çalışanlarımızı, eğitimcilerimizi ve hemşirelerimizi onurlandırmak için bir araya geldik" dedi. Prof. Dr. Acar, prematüre bebek bakımının sadece teknik bir hastane işi olmadığını, aynı zamanda "tüm sağlık sisteminin insana ve insanlığa vereceği değerlerle alakalı" olduğunu belirtti. Hastanenin yenidoğan ünitesi ve prematüre bebek bakımını güçlendirme çabalarına değinen Başhekim Acar, bu süreçteki en büyük emeğin sağlık çalışanlarına ait olduğunu ifade etti. Sağlık çalışanlarının "birer sessiz kahraman" olduğunu, gecelerini gündüzlerine katarak çalıştıklarını, prematüre çocukların aldıkları her bir nefesi bir zafer olarak değerlendirdiklerini söyledi. Prof. Dr. Acar, tüm sağlık çalışanlarına şükranlarını sunarak, bu panelin hem farkındalığı artırmasını hem de çocukların geleceği için daha güzel adımlar atılmasına vesile olmasını temenni etti. Konuşmaların arkasından Doç. Dr. Özkan İlhan, Uzm. Dr. İpek Kocaoğlu, Prof. Dr. Gonca Karayağız Muslu tarafından sunum gerçekleştirildi.
Muğla Büyükşehir, Kızılay’a kan bağışı desteğini Menteşe’de başlattı
17 Kasım 2025 Pazartesi - 15:14 Muğla Büyükşehir, Kızılay’a kan bağışı desteğini Menteşe’de başlattı Muğla Büyükşehir Belediyesi, Kızılay’ın artan kan ihtiyacına destek olmak amacıyla 17-21 Kasım tarihleri arasında il genelinde düzenlediği kan bağışı kampanyasını Menteşe’de Gazi Mustafa Kemal Kültür Merkezinde başlattı. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin gönüllü çalışanlarının katıldığı kampanya, hem farkındalık oluşturmayı hem de Kızılay’ın kan stoklarına katkı sunmayı amaçlıyor. Kampanya, 21 Kasım’a kadar 6 ilçede devam edecek. Büyükşehir’den yer ve organizasyon desteği Muğla Büyükşehir Belediyesi, yalnızca çalışanlarıyla bağış desteği vermekle kalmayıp, Kızılay ekiplerinin rahat çalışabilmesi için bağış noktalarında yer ve organizasyon desteği de sağlıyor. Kan bağışı noktaları ve tarihleri: 18.11.2025 / 11:00-18:00 | Bodrum | Konacık Hizmet Binası Eğitim Salonu, 18.11.2025 / 10:00-18:00 | Marmaris | Türkmenistan Parkı, 19.11.2025 / 10:00-18:00 | Milas | Atapark Meydanı, 20.11.2025 / 10:00-18:00 | Ortaca | Eski Devlet Hastanesi Bahçesi, 21.11.2025 / 10:00-18:00 | Fethiye | Uğur Mumcu Otoparkı ve 21.11.2025 / 10:00-17:00 | Datça | MUSKİ Abone İşleri Önü Başkan Aras: "Bir ünite kan, bir hayata umut demektir" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, "Kızılay’ın kan ihtiyacına destek olmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Menteşe’den başlattığımız bu kampanya ile hem farkındalığı artırmayı hem de kan stoklarına katkı sunmayı istedik. Gönüllü olarak bağışta bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma ve vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bir ünite kan, bir hayata umut olabilir. Tüm hemşehrilerimizi kan vermeye davet ediyorum." dedi.
Prematüre doğan bebeğinin annesi: "Süreç çok zor, bize sabretmeyi, güçlü olmayı öğretti"
17 Kasım 2025 Pazartesi - 13:56 Prematüre doğan bebeğinin annesi: "Süreç çok zor, bize sabretmeyi, güçlü olmayı öğretti" Yenidoğan Uzmanı Doç. Dr. Seda Kunt ve 27’nci haftasında bin 80 gram olarak erken doğan İnci Hira’nın annesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kavuşmalarını ve yaşadıkları zorlu süreci anlattı. Dünya Sağlık Örgütü’nce her yıl 17 Kasım tarihinde kutlanan Dünya Prematüre Günü kapsamında Etlik Şehir Hastanesi’nde tedavi görmüş aileler ve çocuklar bir araya geldi. Yenidoğan Uzmanı Doç. Dr. Seda Kunt ve 27’nci haftasında bin 80 gram olarak erken doğan İnci Hira’nın ailesi yaşadıkları zorlukları ve geride bıraktıkları günleri İhlas Haber Ajansı muhabirine anlattı. "27’nci gebelik haftasında bin 80 gram olarak doğmuştu" Prematüre bebeklere, zamanında doğan ama ek hastalığı olan, yenidoğan yoğun bakımı ihtiyacı olan tüm bebeklere hizmet verdiklerini vurgulayan Kunt, "İnci Hira, 27’nci gebelik haftasında bin 80 gram olarak doğmuştu. Akciğerlerinin gelişimi henüz tamamlanmadan doğduğu için solunum sıkıntısı nedeniyle hastamızı servisimize kabul ettik. Bu süreçte anne, baba ve bebeğimize gerekli desteklerini sağladık. Bu solunum desteğinde de bebeğimizin sadece burundan basınçlı hava desteği ihtiyacı oldu. Onun haricinde anne karnındaki büyümesini destekledik. Ardından beslenmesini toparladık. Destek tedavilerini, vitamin desteklerini, demir desteğini verdik ve büyümesini bekledik bebeğimizin" ifadelerini kullandı. "Önemli olan bebekleri hastalıksız yaşama kavuşturmak" Kritik aşamanın bebeğin kilosu ve haftası olduğunu belirten Kunt, "Solunum desteğinden entübasyona gitmemek bizim için önemliydi. Enfeksiyondan korumak önemliydi. Tüm bu oksijen, solunum desteğini verirken gözümüzü korumamız gerekiyordu. Çünkü erken doğan bebeklerde prematüre retinopatisi dediğimiz bir durum olmakta. İnci’de bu komplikasyonla karşılaşmadık çok şükür. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin ve anne karnındaki bakımın gelişmesi nedeniyle prematüre bebeklerimizin yaşam şansı arttı. Önemli olan bebekleri hastalıksız yaşama kavuşturmak. İnci’de biz bunu sağlayabildik. Herhangi bir sıkıntı olmadan bağırsaklarını, akciğerini, enfeksiyon olmasını, gözde herhangi bir sıkıntı olmadan, işitmede bir problem olmadan sağlıkla taburcu edebildik" diye konuştu. "Her yıl dünyada 15 milyon bebek prematüre nedeniyle dünyaya gelmekte" Dünya Prematüre Günü’nün 17 Kasım 2008 tarihinde ilan edildiğini hatırlatan Kunt, "Tüm dünyada ve ülkemizde çeşitli organizasyonlarla kutlanmakta. Bunun nedeni de prematürenin önemi ve hayatta kalmanın, onların nelerle savaştığına dikkati çekmek için bugün ilan edilmiştir. Biz mor rengini kullanmayı tercih ediyoruz. Gücü, savaşı ve hayatta kalmayı bize simgeliyor. Her 10 doğumdan biri dünyada da ülkemizde de prematüre ile sonuçlanmakta. Her yıl dünyada 15 milyon bebek prematüre nedeniyle dünyaya gelmekte ve maalesef halen 1 milyona yakın bebeği biz prematüre ve komplikasyonlar nedeniyle kaybetmekteyiz. Asıl amacımız, anne karnındaki süreci uzatmak. Bazen önüne geçemiyoruz, risklerimize engel olamıyoruz. Bebeklerimiz prematüre doğacaksa doğumu deneyimli bir merkezde, yenidoğan yoğun bakım ünitesinin 3’üncü basamak olması, deneyimli ellerde, bebeklerin takibinin olacağı yerde doğumu tercih ediyoruz. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerimizde bir ekip işi olarak bunu organize etmemiz gerekiyor. Prematüreyi engelleyemiyorsak da biz onun oluşturabilecek komplikasyonları önleyebilecek kapasitedeyiz. Hepimizin Dünya Prematüre Günü’nü kutluyorum" değerlendirmesini yaptı. "Sabretmeyi, güçlü olmayı öğretti bize İnci" Servikal yetmezlik nedeniyle sürece başladıklarını anlatan anne Seher Solak, "Hiç ummadığımız bir anda çıktı. Bir anda evde benim suyum geldi. 27-26’ncı haftada ve hastaneye buraya yatışım gerçekleşti. Burada 4 gün İnci’yi ne kadar geç olabilir doğum diye biraz daha tutmaya çalıştık ama maalesef olmadı. Gayet güzel tedavim gerçekleşti ve 27 artı 0’da İnci dünyaya geldi. Bir küvez sürecimiz başladı o arada. Burada İnci’yi bırakıp gitmek en zoruydu. Burada bir güven sağlanmışlardı bizim için. Çünkü ilk çocuğumuz ve ne olduğunu anlamadık bir anda böyle karşılaşınca. Süreç çok zor. Sabretmeyi, güçlü olmayı öğretti bize İnci. Her şey zordu bizim için ama farklı bir zaman oldu 85 gün bizim için. En kritik dönem bence ilk 1 aydı. Çünkü biz kucağımıza hiç alamadık. Doğum anında ben kucağıma almak istediğimde solunum sıkıntısından dolayı kucağıma alamadım. İlk temas bizle gerçekleşmedi" diye konuştu. "8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadının gücünü de gösterip o gün kavuştuk kızımla" Hemşire ve doktorlar ile olan iletişimini anlatan anne Solak, "Gayet güzeldi çünkü bizi anlayabiliyorlardı. Bir prematüre annesini, babasını nasıl bir umutla nasıl sakinleştirebileceklerini çok iyi biliyorlardı. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Çünkü bu süreçte bizim yanımızda bizi rahatlatan onlardı. İnci’nin sağlığında, oradaki bakımında en büyük görevi üstlenen onlardı. Taburcu olduğunda çok sevindim, çok tedirgindim. Çünkü doğduğunda alıp gidemediğim için o süreden sonra ne yapacağımı bilemedim. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadının gücünü de gösterip o gün kavuştuk kızımla. O gün biz taburcu olduk. O günden sonra aslında bizim için süreç başladı ve en güzel süreçti. İnci de adının anlamıyla parlayarak o kuvözden çıktı. Eşimin bana olan desteği, benim ona olan desteğimle biz bu süreci atlattık diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. "Gerçekten çok güçlüler ve hayata tutunuyorlar" İnci’nin durumunun iyi olduğuna değinen anne Solak, "Yaşıtlarına göre gayet yakalamış durumdayız. Buradaki tedavi süreci olsun hepsi gayet güzel ilerledi. Şu anda da fiziksel olarak hiçbir sıkıntımız yok. Bir tedavi sürecimiz de yok. Çok şükür devam ediyoruz. Taburcu olduktan sonra kontrollerimizi yaptırdık. Hiçbir şey yoktu. 2 senedir çok şükür iyiyiz. Prematüre annesi olmak çok zor ama bu bir başarı gibi. Onların güçleri bize güç veriyor. Çünkü çok güçsüzdük, umutsuz ve korkuluyduk. Korkmamalarını, güçlü olmalarını diliyorum. Gerçekten çok güçlüler ve hayata tutunuyorlar. Bugün çok onurlandırıcı ve gururlandırıcı bir gün. Bu süreci atlatmamız bizi çok gururlandırıyor. Bugünü hep değerlendirmek istiyoruz. Hastanemize ve Seda hocamıza da teşekkür ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Akciğer nodülü kanser işareti olabilir"
17 Kasım 2025 Pazartesi - 12:17 "Akciğer nodülü kanser işareti olabilir" Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Aziz Uluışık, 17 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Günü’nde bilgilendirmelerde bulunarak, kişideki akciğer nodülünün büyüklüğüne göre kanser olma ihtimalinin arttığını söyledi. Uluışık, "İyi huylu nodüllerde gereksiz cerrahi girişimden kaçınmak gerekir. Kötü huylu nodüllerde ise erken dönemde tanı konarak ameliyatla sağ kalım süresi artırabilir" dedi. Günümüzde bilgisayarlı tomografi cihazlarının gelişmesiyle akciğerlerdeki nodülleri saptamanın kolaylaştığını ifade eden Liv Hospital Samsun’dan Uzm. Dr. Aziz Uluışık, "Kötü huylu (malign) nodüllere mümkün olduğunca erken dönemde tanı konulup ameliyat edilmesi halinde sağ kalım süresi artar. İyi (benign) nodüllerde ise gereksiz cerrahi girişimden ve buna bağlı oluşacak sorunlardan kaçınmak gerekir. Bu nedenle nodül saptandığında nasıl bir karar verileceği çok önemlidir. Günümüzde bilgisayarlı tomografi (BT) cihazlarının gelişmesi ve tomografi çekilen hasta sayısı artması sayesinde akciğerlerdeki nodülleri saptamak kolaylaştı. Akciğer tomografilerinin yaklaşık yüzde 30’unda bir veya birden fazla nodül saptama ihtimali vardır. Ancak bunların önemli mi, önemsiz mi, kötü mü yoksa iyi huylu mu olduğuna karar vermek bazı durumlarda zor olabiliyor" diye konuştu. Nodülün boyutu önemli Uzm. Dr. Aziz Uluışık, öncelikle görülen nodülün boyutunun çok önemli olduğunun altını çizerek, "3 mm ve daha küçük nodüllerin kansere bağlı olma ihtimali yaklaşık yüzde 0,2 gibi düşük bir orandadır. 8-20 mm arasındakilerde bu ihtimal yüzde 18’e çıkarken, 20 mm’den büyük nodüllerde yüzde 64’den fazladır. Saptanan bir nodülün takibinde eski tomografiler ile karşılaştırmak önemlidir. Nodül boyutunda yüzde 25’den fazla bir artış olması kanser riskinin yüksek olduğuna işaret eder. Boyutundan sonra nodülün kenarlarının düzgün olup olmadığına bakmak gerekir. Kenarı düzensiz olan nodüllerin kanser riski 5 kat fazladır. Nodülün içinde kireçlenme bulunması, çoğunlukla iyi huylu olduğu anlamına gelir. Genellikle 2-3 yıl, bazı durumlarda ise 5 yıllık izlemde eğer nodülde bir değişiklik yoksa ileri incelemeye gerek yoktur" açıklamasında bulundu. Kanser riski nodül özelliklerine göre tayin edilebilir Akciğer grafisinde ya da tomografide büyüme saptanan her nodül olgusunda sakıncalı bir durum (kontrendikasyon) yoksa doku tanısının elde edilmesi gerektiğini söyleyen Uluışık, "Büyüme saptanan her nodülde kanser ihtimali arttığı için radyolojik veya cerrahi biyopsi gerekir. Kanser ihtimali yüksek nodül varlığı ve riskli hastalarda ameliyat ile nodülü çıkarmak hayat kurtarıcı olabilir. Sigara kullanmış ya da halen kullanmakta olan, 40 yaş üzeri ve de kendisinde ve 1. derecede akrabalarında kanser öyküsü bulunan kişiler yüksek risk grubuna girer. Özellikle ileri yaş ve içilen sigara miktarının çokluğu ile kanser potansiyeli artar. Hekim görülen nodülün özelliklerine bakarak kanser riskini tayin eder. Buna göre de hastanın tomografi ile takip edilmesi mi, yoksa biyopsiye mi gönderilmesi gerektiğine karar verir. Bu karar hasta adına hayati olabilir. Her hasta ve nodül için aynı senaryo geçerli olmayabilir. Bu yüzden sayılan özelliklerin sadece ihtimal üzerinden değerlendirildiği ve her zaman için düşük ihtimalli durumlarla da karşılaşılabileceği unutulmamalıdır" şeklinde konuştu.
Dünya genelinde ikinci sırada: Bel sağlığını korumak için uzmandan 10 tavsiye
17 Kasım 2025 Pazartesi - 11:48 Dünya genelinde ikinci sırada: Bel sağlığını korumak için uzmandan 10 tavsiye Dünya genelinde soğuk algınlığından sonra en sık görülen ikinci sağlık sorunu olan bel ağrısının giderek arttığına dikkat çeken Uzm. Dr. Göksel Çelebi, özellikle masa başı çalışanlarının bel sağlığını koruması için uygulanması gereken temel kuralları paylaştı. "Bel ağrısı, günlük yaşam kalitesini düşüren ve iş gücü kaybına yol açabilen yaygın bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor" diyen Medicana Kadıköy Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Göksel Çelebi, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bel ağrısı, iş gücü kaybına bağlı en önemli ikinci sağlık problemidir. Yanlış duruş alışkanlıkları, ağır yük kaldırma, hareketsiz yaşam biçimi ve fazla kilo bel fıtığı başta olmak üzere birçok rahatsızlığa zemin hazırlıyor. Özellikle uzun süre bilgisayar başında çalışan yetişkinler, ergenlik çağında hızlı boy uzaması yaşayan gençler ve bedensel efor gerektiren işlerde görev alan kişilerde görülme riski daha yüksektir. Kadınlarda gebelik döneminde ve doğum sonrasında bel ağrılarının artabildiğine, ileri yaşlarda ise kemik erimesiyle birlikte şikâyetlerin daha sık gözlendiğine dikkat çekiliyor" açıklaması yaptı. Uygulanabilecek yöntemler Uzman Dr. Göksel Çelebi, bel sağlığını korumak için uygulanabilecek yöntemleri şöyle sıraladı: "Doğru duruş alışkanlığı kazanmak: Omurga sağlığını korumak için ayakta, otururken ve yatarken doğru postür pozisyonlarını benimsemek önem taşıyor. Ağır yüklerden kaçınmak: Belden eğilerek ağırlık kaldırmak, disklerin üzerine fazla yük binmesine neden oluyor. Yük kaldırırken dizleri bükerek ve ağırlığı gövdeye yakın tutarak hareket etmek gerekiyor. Düzenli egzersiz yapmak: Yüzme, yürüyüş ve esneme hareketleri bel kaslarını güçlendiriyor ve esnekliği artırıyor. İdeal kiloyu korumak: Fazla kilo omurga üzerine binen yükü artırıyor ve bel ağrısı riskini yükseltiyor. Uzun süre hareketsiz kalmamak: Bilgisayar başında veya araç kullanırken her 30-40 dakikada bir kısa aralar verip esneme yapılmalı. Uygun yatak ve yastık kullanmak: Orta sertlikte yataklar ve boyun ile başı destekleyen yastıklar omurganın doğal eğrisini korumaya yardımcı oluyor. Yüksek topuklu ayakkabılardan kaçınmak: Uzun süreli yüksek topuk kullanımı omurga dengesini bozarak bel kaslarını zorlayabiliyor. Stresten uzak durmak: Kas gerginlikleri bel ağrılarını artırabiliyor. Nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri fayda sağlıyor. Ergonomik çalışma ortamı oluşturmak: Masa ve sandalye yüksekliğinin kişiye uygun olması, ekranın göz hizasında bulunması bel sağlığını korumada önemli. Düzenli sağlık kontrolü yaptırmak: Uzman hekim kontrolünde bel sağlığını düzenli olarak takip etmek, ileride oluşabilecek ciddi sorunların önüne geçiyor." Bel ağrısını hafife almamak gerekiyor Uzm. Dr. Göksel Çelebi, özellikle uzun süren ve istirahatle geçmeyen bel ağrılarının dikkate alınması gerektiğini belirterek şöyle konuştu: "Bel ağrısı yalnızca kas kaynaklı basit bir sorun olmayabilir. Omurga fıtıkları, romatizmal hastalıklar veya kemik erimesi gibi altta yatan rahatsızlıkların da belirtisi olabilir. Bu nedenle, şiddeti artan ya da günlük yaşamı kısıtlayan bel ağrılarında mutlaka bir hekime başvurulmalıdır." Sağlıklı yaşam tarzı en önemli destek "Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve doğru duruş alışkanlıkları, bel sağlığını korumada en önemli yaşam tarzı unsurları olarak öne çıkıyor" diyen Çelebi, "Erken dönemde alınan önlemler, hem yaşam kalitesini yükseltiyor hem de ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabilecek bel problemlerini büyük ölçüde azaltıyor" dedi.
SANKO Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon doktora programı açacak
17 Kasım 2025 Pazartesi - 11:47 SANKO Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon doktora programı açacak SANKO Üniversitesi, topluma hizmet odaklı eğitim anlayışı ve nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme misyonu doğrultusunda, 2025-2026 Eğitim ve Öğretim Yılı Bahar Yarıyılında Lisansüstü Eğitim Enstitüsü bünyesinde Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Doktora Programı açacak. SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, "Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Doktora Programının, alanında öncü araştırmalar yürütebilen, uluslararası düzeyde rekabetçi bilim insanları yetiştirme hedefimize önemli katkı sağlayacağına inanıyorum" dedi. Prof. Dr. Dağlı, "SANKO Üniversitesi olarak, nitelikli akademik kadromuz ve güçlü altyapımızla öğrencilerimize dünya standartlarında bir doktora eğitimi sunmaya kararlıyız" diye konuştu. Fizyoterapi biliminin gelişimine önemli katkılar sunacak SANKO Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevin Ergun ise Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Doktora Programının açılmasının, bu alanda ileri düzey araştırma kültürünü güçlendirmek adına önemli bir adım olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ergun, SANKO Üniversitesi’nin halihazırda yürütülen lisans ve tezli yüksek lisans programlarının gerek artan öğrenci talepleri gerekse mezunların akademik gelişim yönündeki beklentileri doğrultusunda doktora programını destekleyecek güçlü bir altyapıya sahip olduğunu belirtti. Program ile fizyoterapi biliminin gelişimine önemli katkılar sunması hedeflendiğini vurgulayan Prof. Dr. Ergun, "Açılması planlanan doktora programımızın amacı; alanında ileri düzey bilgi birikimine ve araştırma yetkinliğine sahip, evrensel bilim insanı niteliklerini taşıyan, bağımsız bilimsel çalışma yürütebilen, yenilikçi tedavi yaklaşımları geliştirebilen, ulusal ve uluslararası düzeyde akademik katkı sağlayabilen lider araştırmacılar yetiştirmektir. Ana Bilim Dalımız; akademik kadro kapasitesi, laboratuvar ve klinik altyapısı ile ulusal ve uluslararası iş birlikleri sayesinde söz konusu doktora programımız, sürdürülebilir ve yüksek standartlarda yürütülecek donanıma sahiptir" şeklinde konuştu. Prof. Dr. Ergun, "Programdan mezun olacak bireylerin üniversitelerde akademisyen olarak görev almanın yanı sıra, kamu ve özel sağlık kuruluşlarında üst düzey yönetici, araştırmacı ve politika geliştirici pozisyonlarda çalışma imkanına sahip olmaları bekleniyor" diyerek sözlerini tamamladı.
Tansiyon hastaları için sabah kahvesi riskli olabilir
17 Kasım 2025 Pazartesi - 11:42 Tansiyon hastaları için sabah kahvesi riskli olabilir Medical Point Gaziantep Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Çakır, "Tansiyon hastaları için sabah kahvesi riskli olabilir" dedi. Medical Point Gaziantep Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Çakır, tansiyon hastalarını kahve içmemeleri konusunda uyardı. Uzman Dr. Çakır, "Sabahları ayılmak için içilen mis kokulu kahve, birçok kişi için güne başlarken vazgeçilmez bir alışkanlık. Hipertansiyon hastalarının kahve tüketimi konusunda daha dikkatli olması gerekiyor" dedi. Medical Point Gaziantep Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Çakır, kafeinin kan basıncı üzerindeki etkilerine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu. Çakır, bazı bireylerde kafeinin kısa süre içinde tansiyonu belirgin şekilde yükseltebildiğini söyledi. "Yüksek tansiyon riskini artırabiliyor" Uzm. Dr. Mehmet Çakır, kahvede bulunan kafeinin özellikle hipertansiyon hastalarında ani kan basıncı artışlarına yol açabileceğine değinerek, "Kafein, hassas kişilerde tansiyonu birkaç saatliğine yükseltebilir. Bu durum, hipertansiyon hastalarında ek bir risk oluşturabilir. Ayrıca bazı tansiyon ilaçlarının etkisinin zayıflamasına da neden olabileceği için kahve tüketimi konusunda dikkatli olmak önemlidir. Kahvenin tamamen bırakılması gerektiğini söylemese de, hipertansiyon hastalarının tüketim miktarını takip etmeleri, sabah aç karnına kahve içmemeleri ve doktorlarına danışarak bireysel risk durumlarını öğrenmeleri gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Her bünye kafeine farklı tepki verir" Uzm. Dr. Mehmet Çakır, herkesin kafeine aynı şekilde tepki göstermediğini de vurgulayarak, kahve tüketiminden sonra çarpıntı, baş ağrısı veya tansiyon yükselmesi hisseden kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerektiğini söyledi.