Son Dakika
|
Depremde ailesinden 6 kişiyi kaybeden yaşlı kadının acısı dinmiyor
Tuzla’da kauçuk fabrikasında korkutan yangın
İBB davasında yeni karar: Tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi
Futbolda Bahis Soruşturmaları'nda ikinci dalga operasyon: 35 gözaltı
Ziraat Türkiye Kupası’nda gruplar belli oldu
Bakan Yılmaz Tunç: " Hep beraber soruşturmanın seyrini takip edeceğiz"
Bodrumda sokaklar göle döndü araçlar sular altında kaldı
İstanbul’da çete operasyonu: 12 gözaltı
İmralı tutanağı okundu
Adliyedeki emanet deposu soygununun görüntüleri ortaya çıktı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
The Voice of the Steppe Lives On in Kyrgyz Craftsmanship
Macron, 8 Aralık'ta Londra'da Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle bir araya gelecek
A Milli Futbol Takımı’nın, 2026 Dünya Kupası muhtemel fikstürü belli oldu
Suriye Devlet Başkanı Eş-Şara: "İsrail hayaletlerle savaşıyor"
Michelin 2026’da ’En İyi Genç Şef’ ödülü Datça’ya geldi
Abu Dabi Grand Prix’sinde pole pozisyonu Max Verstappen’in
Sadettin Saran: "Bizi çekmeye çalıştıkları yere gelmemek için elimizden geleni yapıyoruz"
Dışişleri Bakanı Fidan: "Suriyeli olmayan unsurların SDG’den çıkarılmasını istiyoruz"
SAĞLIK
Uzm. Dr. Çoban, "Anne sütü çocuklarda aşı görevi görmektedir"
07 Aralık 2025 Pazar - 09:52:21
Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, "Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir" dedi. Elazığ Medilines Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Çoban, havaların soğumasıyla birlikte artan grip ve nezle hakkında bilgiler verdi. Kış mevsiminden dolayı havaların soğumaya başladığını aktaran Çocuk Uzmanı Hakan Çoban, "Özellikle bebeklerde ve okul çağı çocuklarda daha fazla gördüğümüz grip olarak geçen influanza dediğimiz bir hastalık var. Özellikle viral hastalıklardan bulaşan bir enfeksiyon sebebidir. Genellikle aynı ortamda olmaktan ve havayı solumaktan dolayı çocuklarda veya bebeklerde çok sık hastalığa yakalanmaktadır. Grip dediğimiz olayda, çocuklarımız hastalığı aldıktan sonra burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, kırgınlık ve hafif ateş gibi şikayetler olur. Küçük bebeklerde ise daha çok beslenme bozukluğu, huzursuzluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı ve kalp yetmezliğine kadar giden ağır hastalıklara sebep olabilir. Gribal enfeksiyonlarda tedavi olarak eğer bakteriyel bir enfeksiyon ilave olmamışsa, herhangi bir antibiyotik başlamıyoruz. Çocuklara daha çok ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar veriyoruz. Bunun yanında, bol miktarda mevsim meyvesi ve sebzesinden C vitamini tüketmelerini istiyoruz. Bol sıvı tüketmelerini istiyoruz. Temiz bir ortamda bulunmalarını ve istirahat etmelerini öneriyoruz. Herhangi bir antibiyotik tedavi önermiyoruz" diye konuştu. Bunun yanında çocukluk çağında en sık gördüğümüz hastalıklardan birisinin de halk arasında nezle olarak bilindiğini dile getiren Dr. Çoban, "Nezle 100’ün üzerinde virüsten meydana gelen bir hastalık çeşididir. Genellikle çocuk çağında olanlarda kış mevsiminde 7 veya 8 defa soğuk algınlığı kapabilmektedir. Bu hastalıkta gribe göre şikayetler daha az olmaktadır. Bu hastalıkta da burun akıntısı, öksürük, yutkunma güçlüğü, halsizlik ve iştahsızlık gibi şikayetler olmaktadır. Bebeklerde ise daha fazla iştahsızlık, beslenememe, burun tıkanıklığı gibi şikayetler olur. Burada da virüslerle olduğu için bakteriyel bir enfeksiyon kaynağı yoksa antibiyotik tedavisi önermiyoruz. Septomatik tedavi veriyoruz. O da ağrı kesici ve ateş düşürücüdür. Bazen destek tedavisi olarak C vitamini, sıvı tedavisi ve antiviral dediğimiz ilaçları önerebiliriz. Özellikle grip ve soğuk algınlığı dediğimiz hastalıklardan çocuklarımızın korunması için, çocukların kapalı ortamlarda çok fazla bulunmaması, ortamın sık bir şekilde havalanması gerekiyor. Sigara veya sigara içilen ortamlarda bulunulmaması gerekiyor. Bu tür hastalıklar daha çok anaokulu ve kreşler gibi insanların çok sık yaşadığı yerlerde olur. Ondan dolayı, özellikle el yıkama alışkanlığının olması lazım. Çocukların ellerini ağızlarına ve burunlarına götürmemelerini, bir yere dokunduktan sonra ellerini yıkamaları gerekiyor. Bebekler, özellikle anne sütüyle beslenme döneminde sütle beslenirse hastalığa daha az yakalanıyor. Anne sütü bir yerde çocuklarda aşı görevi görmektedir. Biz çocuklarda bağışıklık durumu bozuk olmayan veya kronik rahatsızlığı olmayan hastalara grip aşısı önermiyoruz. Kronik hastalığı olan çocuklara grip aşısı öneriyoruz" şeklinde konuştu.
07 Aralık 2025 Pazar - 09:47
’Mide koruyucu’ adı yanlış yönlendiriyor
Antalya’da düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası’nda, halk arasında "mide koruyucu" olarak bilinen mide asidi baskılayıcı ilaçların yaygın ve gereksiz kullanımına dikkat çekildi. Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ve ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlardır. Doktor kontrolünde kullanıldığında çok etkili ve güvenilirdir fakat ‘mide koruyucu’ adı nedeniyle halk arasında yanlış ve gereksiz kullanım çok fazla. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok; hekiminize danışın" dedi. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin (TGD) Antalya’da düzenlediği 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası, sindirim sistemi hastalıklarına ilişkin güncel bilimsel gelişmelerin ele alındığı oturumlarla gerçekleştirildi. Karaciğer yağlanması, obezite, reflü, bağırsak sağlığı, safra taşları ve mide ilaçlarının kullanımına dair bilimsel veriler, alanında uzman hekimler tarafından münazara edildi. Kongre sonrası değerlendirmede bulunan Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, derneğin geçmişini ve kongrelerin amacını şöyle anlattı: "Türk Gastroenteroloji Derneği 1959 yılında kurulan bir derneğimiz, 1974 yılından itibaren kongreler yapıyoruz. Kongrelerin amacı gastroenteroloji camiasının bir araya gelerek bir yıl içinde biriktirdiği, eriştiği, ulaştığı bilgileri paylaşmaktır. Burada bir bilimsel şölen yaşanır. Gerçekten yabancı katılımcılarla birlikte çok ciddi güzel oturumların olduğu iyi bir kongre geçiriyoruz. Burada önemli konular konuşuldu." "Kronik kullanımda mide ilaçları öneriyoruz" Toplumda "mide koruyucu" olarak bilinen ilaçlara yönelik yaygın algıya da değinen Prof. Dr. Çekin, vatandaşların sıkça sorduğu soruları örneklendirerek şunları söyledi: "Mide koruyucu deyince ne gelir aklınıza? Tansiyon ilacı alıyorum, mide koruyucu almazsam tansiyon ilacı bana zarar verebilir ya da şeker ilacı kullanıyorum. Acaba mide koruyucu da mı almam gerekir? Bazı ilaçlarla birlikte mide koruyucu almak gerekiyor. Bunlar mideye ve sindirim sistemine zarar verebilecek, ülser kanama yapabilecek ilaçlar, kronik kullanımlarında mutlaka mide ilaçlarını öneriyoruz." "Ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar" Mide asidini baskılayıcı ilaçların farmakolojik etkisine ve ülser tedavisindeki yerine dikkat çeken Prof. Dr. Çekin, şu ifadeleri kullandı: "Aslında bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ilaçlar ve artık kanama ve delinme gibi riskleri içeren ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar. Çok etkili, çok güçlü ilaçlar. Doktor kontrolünde iyi kullanıldıkları zaman elimizdeki çok güçlü silahlar ama bu yanlış bilgi nedeniyle mide koruyucu ismini kim taktıysa bu isim nedeniyle halk arasında yanlış kullanım çok fazla." Son dönemde özellikle internet ortamında dolaşan söylemlerin bu ilaçlarla ilgili haksız bir korku oluşturduğunu vurgulayan Çekin, şöyle devam etti: "Son zamanlarda da internetteki yanlış bilgiler nedeniyle bu ilaçların fazlaca aslında suçlandığını da görüyoruz. Bazı yan etkilerinin abartılarak ortamda konuşulması nedeniyle ilaçların korkulacak ilaçlar olduğu gibi bir imaj da oluşturulmaya başlandı. Öyle bir şey de söz konusu değil." "Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar" Doğru endikasyon ve hekim kontrolünün altını çizen Prof. Dr. Çekin, mide ilaçlarının güvenilirliğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu ilaçlar doğru endikasyonlarda, uygun zamanlarda kullanıldığı zaman, hekimler tarafından özellikle önerildiği zaman çok iyi ilaçlar, çok güvenilir ilaçlar, mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar. Güvenilir ilaçlar ama mide koruyucu adını da hak etmeyen ilaçlar. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok. Hekimlerinize danışmanızı öneririz, biz gastroenteroglar hazırız."
06 Aralık 2025 Cumartesi - 21:59
Şırnaklı vatandaş, 3 ağır hastalıkla yaşam mücadelesi veriyor
Şırnak merkez Balveren beldesinde yaşayan 70 yaşındaki Süleyman Sergen, 3 yıldır amansız hastalıklarla mücadele ediyor. 3 farklı hastalığa karşı direnen Sergen, hayata tutunmaya çalışıyor. Yıllardır yatağa bağlı bir şekilde yaşayan Süleyman Sergen, 3 yılın yaklaşık 2 yılını hastanelerde geçirdi. Böbrek yetmezliği, lenf kanseri ve omurga kırıklarıyla mücadele eden Sergen’in, hastalıkları nedeniyle de bir gözünde mokur hastalığı çıktı. Tedavisinin büyük bölümünün özel hastanelerde yapılmak zorunda olduğunu belirten Sergen, "Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde gördüğüm uzun tedavinin sonuç vermemesi üzerine Antalya’daki özel bir hastaneye yönlendirildim. Antalya’da özel bir hastanede böbrek nakli geçirdim. Böbreklerimin kurumaması için her kontrol hayati önem taşıyor" dedi. Lenf kanseri nedeniyle kemoterapi alan Sergen’in omurgasında ise 3 kırık bulunuyor ve omurga içinde platin taşıyor. Ayrıca gözündeki mokur hastalığı sebebiyle 6 kez ameliyat geçirdiğini söyleyen Sergen, sürekli Diyarbakır ve Antalya arasında mekik dokuduğunu kaydetti. Maddi imkansızlıklar nedeniyle tedavi sürecinin her adımında zorlanan Sergen, "Her gidişim masraf. Diyarbakır’a her ay, Antalya’ya ise iki ayda bir gitmek zorundayım. Hayırseverlerden yardım bekliyorum" diye konuştu. Çocukları eğitimde, aile geçim derdinde Sergen’in iki kız çocuğundan biri sağlık lisesinde okuyor, diğeri ise bu yıl mezun oldu. Büyük kızı, babasının ağır hastalığı nedeniyle üniversite sınavına hazırlanamadı. Sergen, "Kirayı ödeyemez hale geldik. Çaresizim yıllardır hastalıklarla mücadele ediyorum" dierek destek beklediğini dile getirdi.
06 Aralık 2025 Cumartesi - 15:37
Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı
Kemik kanseri tedavisini başarıyla tamamlayan 7 yaşındaki Melih Tuğra Yaprak için Liv Hospital Gaziantep’te anlamlı bir kutlama etkinliği düzenlendi. Geçtiğimiz yıl aralık ayında kemik kanseri teşhisi konulan Melih Tuğra, yaklaşık bir yıllık yoğun tedavi sürecinin ardından ameliyat ve fizik tedaviyi de başarıyla tamamlayarak sağlığına kavuştu. Zorlu süreç boyunca oğullarının yanında olan Havva Merve ve Abdullah Yaprak çifti, çocuklarının yeniden hayata tutunmasının mutluluğunu yaşadı. Özel bir etkinlik düzenlendi, balonlar gökyüzüne bırakıldı Melih Tuğra’nın bu önemli başarısını kutlamak üzere Liv Hospital Gaziantep yönetimi tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında minik Melih’e madalya takdim edildi, pasta kesildi ve tedavi sürecinin tamamlanmasının sembolü olarak balonlar gökyüzüne bırakıldı. "Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" Düzenlenen etkinlikte balonları gökyüzüne bırakarak zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlandığını belirten Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, "Bugün burada bir araya gelmemizin çok önemli bir sebebi var. Bugün Melih Buğra Tuğra Yaprak’ın iyileşme yolculuğunu, umudunu ve gücünü kutluyoruz. Küçücük bir yüreğin büyük bir mücadeleyi nasıl kocaman bir cesaretle geride bıraktığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Azminden dolayı Melih’imizi kutlayacağız. Bu yolculukta yanında olan ailesine, doktorlarına, fizik tedavi ekibine ve tüm sağlık çalışanlarına canı gönülden teşekkür ediyoruz. Şimdi gökyüzüne bırakacağımız balonlar geride kalan zor günlerin, korkuların ve acıların gökyüzüne uğurlanışıdır. Aynı zamanda önümüzdeki güzel günlerin, hayallerin ve neşenin de simgesi olacaktır. Balonlarımızı göğe, umutlarımızı da yüreklerimize gönderiyoruz" dedi. "Kemik tümörü olan hastalara, çocuklara umut olarak karşımıza çıktı" Melih Tuğra’nın diğer hasta çocuklara umut olacağını aktaran Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı , "Bugün sevgili Melih, kemik tümörü tespit ettiğimiz hastamız, öncelikle ameliyat sürecini sonra da fizik tedavi sürecini başarıyla tamamladı. Tüm kemik tümörü olan hastalara, çocuklara bir öncü ve umut olarak karşımıza çıktı. Biz onun büyük kutlamasını hem çalışanlarımız adına hem bu hastalığı geçirenler adına burada coşkuyla yapıp umudumuzu göğe yükseltmeyi diliyoruz" şeklinde konuştu. "Oğlum kanseri yendi, çok mutluyuz" Düzenlenen etkinlikten dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen Melih Tuğra’nın babası Abdullah Yaprak, "2024 Aralık ayında başladığımız zorlu bir mücadeleden sonra çok şükür oğlum Melih Tuğra bu yıl tedavide kanseri yendi. Şu anda gerçekten çok duygulu ve çok güzel şeyler hissediyoruz. Bu etkinliğe eşlik eden başta başhekimimiz, yönetim ekibi ve tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Her şey için sağ olun" diye konuştu. Duygu dolu anlara sahne olan programa Liv Hospital Gaziantep Genel Müdürü Cemal Çaparuşağı, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Şefika Nur Arı, hastane çalışanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
05 Aralık 2025 Cuma- 12:00
Uzmanı uyardı: "Mevsimsel değişimler, psikolojik sorunlar ortaya çıkarabilir"
2
06 Aralık 2025 Cumartesi- 09:38
Profesör açıkladı: "Antioksidan ve vitamin takviyeleri ömrü kısaltıyor"
3
05 Aralık 2025 Cuma- 11:51
Uzmanından uyarı: "Zatürre yüksek ölüm oranı olan bir hastalık"
4
05 Aralık 2025 Cuma- 14:35
Ankara Onkoloji Hastanesi’nde Dijital PET/BT ve Yapay Zeka Destekli Sistem hizmete girdi
5
04 Aralık 2025 Perşembe- 15:25
Samsun’a 100 yeni ambulans: Filodaki araç sayısı 60’tan 160’a çıkıyor
16 Kasım 2025 Pazar - 12:03
TVHB Başkanı Eroğlu: "Hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir"
Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu, "Şehir yaşamında bu sektörün ana lokomotifi yeme-içme hizmetleridir. Bu alanlarda hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması en önemli gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir" dedi. TVHB Başkanı Eroğlu, en son İstanbul’da olmak üzere son günlerde üst üste meydana gelen gıda kaynaklı zehirlenme vakalarına ve can kayıpları ile ilgili yazılı açıklama yayımladı. Gıda zehirlenmelerinde Tek Sağlık yaklaşımına değinen Eroğlu, eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışmasının gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline geldiğini vurguladı. "Gıda zehirlenmelerinin, kurumlararası iş birliğini önceleyen Tek Sağlık yaklaşımıyla değerlendirilmesi gerekmektedir" Art arda meydana gelen gıda kaynaklı zehirlenme vakalarında pek çok kişinin etkilendiğini ve can kayıplarının meydana geldiğini hatırlatan Eroğlu, "Gıda güvenliği, zoonotik hastalıklar ve halk sağlığı alanındaki mesleki sorumlulukla TVHB olarak, kamuoyunu bilimsel veriler ışığında bilgilendirme gereği doğmuştur. Yaşanan gıda zehirlenme vakaları gıda güvenliğinde yaşanan sorunları açıkça ortaya koymaktadır. Başta hayvansal olmak üzere gıdalar beslenmemiz için vazgeçilmez olup bu gıdaların üretimi, işlenmesi, muhafazası ve tüketime sunulması aşamalarında gerekli hijyen şartlarına uyulmaması zehirlenmelere zemin hazırlamaktadır. Bu vakaların bilimsel açıdan aydınlatılması etkenlerin, sorumluların tespiti ve gerekli tedbirlerin alınarak benzer olayların tekrarının önlenmesi açısından çok önemlidir. İnsan ve gıdalardan alınan örnekler arasındaki ilişkinin kurulması açısından gıda zehirlenmelerinin, kurumlararası iş birliğini önceleyen Tek Sağlık yaklaşımıyla değerlendirilmesi gerekmektedir" ifadelerini kullandı. "Hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir" Sanayide otomasyon ve dijital teknolojilerin dünyada ve Türkiye’de istihdamın hizmet sektörüne kaymasına neden olduğunu belirten Eroğlu, "Şehir yaşamında bu sektörün ana lokomotifi yeme-içme hizmetleridir. Bu alanlarda hijyen bilinci ve eğitimi yeterli olmayan kişilerin çalışması en önemli gıda güvenliği ile halk sağlığı riski haline gelmiştir. Her düzeyde gıda üretimi yapan işletmelerin fiziki alt yapısı ile personelinin asgari hijyen şartlarını sağlayıp sağlamadığı etkin ve sürdürülebilir bir şekilde kontrol edilmeli ve hijyen eğitimleri bir ön şart olmalıdır. Denetimler ile bu şartları sağlamayan işletmelerin ve personelin faaliyetlerine ara verilmelidir. Gıda zehirlenmeleri sıklıkla bakteriler, virüsler, parazitler, toksinler veya kimyasal kirleticilerle bulaşmış gıdaların tüketilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Salmonella, E. coli, Listeria monocytogenes, Campylobacter, Vibrio, Yersinia, Brucella gibi bakteriler; Staphylococcus aureus, Clostridium botulinum ve Bacillus cereus toksinleri ile Norovirüs, Rotavirüs, Hepatit A ve E gibi virüsler başta olmak üzere çok sayıda etken gıda kaynaklı enfeksiyon ve intoksikasyonlarda rol oynamaktadır" diye konuştu. "Pişmiş gıdaların oda sıcaklığında en fazla 30 dakika bekletilmesi gerekmektedir" Eroğlu, aynı zamanda şu ifadelere yer verdi: "Uygunsuz saklama şartları, soğuk zincirin kırılması, hayvansal gıdaların yetersiz pişirilmesi, ev tipi konservelerin hatalı hazırlanması, toplu tüketim yerlerinde yetersiz hijyen ve çapraz kontaminasyon, riskin artmasına neden olmaktadır. Özellikle bebekler, küçük çocuklar, hamileler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler ağır ve ölümcül seyirli hastalıklar açısından yüksek risk altındadır. Şiddetli ve kanlı ishal, yüksek ateş, uzun süren kusma, şiddetli karın krampları, aşırı susuzluk, kas güçsüzlüğü, solunumda zorlanma, çift görme veya konuşma-yutma güçlüğü gibi belirtiler görüldüğünde vakit kaybetmeden sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır. Vatandaşlarımızın gıda zehirlenmelerinden korunmak için alabileceği temel önlemler şunlardır; hayvansal gıdaların tam olarak pişirilmesi, pişmiş gıdaların oda sıcaklığında en fazla 30 dakika bekletilmesi, bozulma şüphesi olan gıdaların kesinlikle tüketilmemesi, sokak satıcıları ve yüksek yoğunluklu işletmelerden alışverişte dikkatli olunması, ev tipi konservelerde doğru sterilizasyon ve kapak kontrolünün yapılması, havası alınmadan açılabilen konservelerin tüketilmemesi, hemen tüketilmeyecek gıdaların buzdolabında uygun şartlarda saklanması, dondurulacak ürünlerin bir öğünde tüketilecek porsiyonlar halinde dondurulması, yemek hazırlama ve tüketiminden önce ve sonra mutlaka ellerin yıkanması gerekmektedir." Eroğlu, gıda güvenliğinin ancak hayvansal gıdaların üretim aşamasından tüketime kadar sağlıklı ve hijyenik süreçlerden geçmesiyle mümkün olduğunu belirtti. Çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin önemine dikkati çeken Eroğlu, gıda güvenliğinin tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı ve gıda sektöründe çalışanlara yönelik hijyen eğitimlerinin önemini ifade etti. Aynı zamanda Eroğlu, görev verilmesi halinde bu konuda üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını, ayrıca hayatını kaybedenlere rahmet, tedavi görenlere acil şifa diledi.
16 Kasım 2025 Pazar - 11:19
Giresun’dan tıp literatürüne yeni bir yaklaşım: "Karadeniz PEG Kuralı"
Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde demans hastalarının beslenmesinde geliştirilen yeni yöntem tıp literatürüne girdi. Tıp liratatürüne "Karadeniz PEG Kuralı" olarak giren yeni yöntem, demans tedavisinde güvenli beslenme imkanı sunuyor. Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı (ABD) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger, modern çağın en yaygın nörolojik hastalıklarından olan alzaymır tipi demans ve diğer demans türlerinde hastaların en büyük problemlerinden birinin beslenememe, yutamama, yutmayı unutma veya aspirasyon riskine bağlı ölümcül komplikasyonlar olduğunu belirtti. Demans hastalarının uzun dönem beslenme desteğinde kullanılan Perkütan Endoskopik Gastrostomi (PEG) işlemini yıllardır uyguladıklarını kaydeden Dülger, dünyada eksikliği bulunan önemli bir klinik ihtiyaca yanıt verecek yeni bir değerlendirme sistemi geliştirdiklerini açıkladı. Prof. Dr. Dülger, "PEG uygulanacak hastalarda nörolojik endikasyonların yanı sıra dahiliye ve gastroenteroloji açısından ek bir değerlendirme yapılabilir mi sorusundan yola çıktık. Bu doğrultuda karaciğer yağlanmasının olmaması ve fibrozis skorunun düşük olması gibi iki temel ultrasonografik kriteri esas alan yeni bir skorlama sistemi oluşturduk. Bu çalışmayı ‘Karadeniz PEG Kuralı (Karadeniz PEG Rule)’ adıyla uluslararası bilimsel platformda sunduk ve bildiri kabul edildi. Yaklaşık 150 hasta üzerinde bir yıllık veri ile oluşturduğumuz bu sistemin sonuçları oldukça tutarlı. PEG uygulanan hastalarımızın hiçbirinde anlamlı karaciğer yağlanması veya yüksek fibrozis skoru bulunmadığını gördük. Dahiliye ve gastroenteroloji uzmanları olarak, nöroloji ile konsültasyon yapıldıktan sonra hastaya PEG uygulanmasına yönelik daha bilimsel ve objektif bir karar mekanizması oluşturmuş olduk. Bu kriter zincirini artık bir klinik doktrin haline getirdik ve dünya tıbbına ilk kez entegre etmiş bulunuyoruz" dedi. "Bulgularımız klinik açıdan doğru olduğunu gösterdi" Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Gökhan Aydın, çalışmanın tek merkezli olmasına rağmen oldukça güçlü klinik veriye dayandığını vurguladı. Demans ve alzaymır hastalarının çoğunun uzun süreli yataklı bakım gerektirdiğini belirten Aydın, "Bu hastalara PEG endikasyonunu çoğunlukla nöroloji uzmanları koyuyor ve kararlar çoğu zaman refleks kaybı, geçirilmiş serebrovasküler olay veya belirgin nörolojik sekeller üzerine kuruluyordu. Ancak literatürde bu hastalara PEG uygulanmasına yönelik net bir biyokimyasal veya radyolojik kriter seti bulunmuyordu. Biz de kendi hastalarımız üzerinden bir değerlendirme yaparak, daha objektif ölçütler belirlemeyi amaçladık. Demans hastalarının çoğu kaşektik, yaşlı ve beslenme yetersizliği olan hastalar olduğu için ilk olarak karaciğer yağlanması ve fibrozis skorlarını inceledik. Hastalarımızın büyük çoğunluğunda karaciğer yağlanmasının olmadığını ve fibrozis skorlarının düşük olduğunu gördük. Bu nedenle ‘Karadeniz PEG Kuralı’ kapsamında bu iki parametreyi kullanarak PEG uygulanabilirliğini daha bilimsel bir zemine oturttuk. Bulgularımız, bu kriterlerin klinik açıdan anlamlı olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu. "Sağlık hizmetinin yanı sıra bilimsel çalışmalara da imza atıyoruz" Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atilla Çıtlak, Gastroenteroloji Kliniğinin bölgesel ölçekte yoğun hizmet veren bir birim olduğunu belirterek, yoğun iş yüküne rağmen böyle bilimsel bir çalışmaya imza atılmasını memnuniyetle karşıladığını ifade etti. Çıtlak, "Hastanemiz bölgemizin en yoğun merkezlerinden biri. Buna rağmen hem klinik hizmetin hem de bilimsel üretimin aynı anda çok başarılı şekilde yürütülmesi bizim için gurur verici. ’Karadeniz PEG Kuralı’ gibi uluslararası düzeyde kabul gören yeni bir klinik yaklaşımın geliştirilmesi, hem kurumumuzu hem de ülkemizin bilimsel görünürlüğünü artıracaktır. Emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum" diye konuştu.
16 Kasım 2025 Pazar - 11:15
Giresun’dan tıp literatürüne yeni bir yaklaşım: "Karadeniz PEG Kuralı"
Demans hastalarının beslenme tedavisinde tıp literatürüne giren yeni yöntem Giresun Eğitim Araştırma Hastanesinde geliştirildi. Geliştirilen bu yeni yöntemle demans tedavisinde güvenli beslenme imkanı sunuyor. Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji ABD Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger, demans hastaları için geliştirdikleri yeni tedavi yöntemini tıp liratatürne Karadeniz PEG kuralı olarak geçirdiklerini açıkladı. Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı (ABD) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cumhur Dülger, modern çağın en yaygın nörolojik hastalıklarından olan Alzheimer tipi demans ve diğer demans türlerinde hastaların en büyük problemlerinden birinin beslenememe, yutamama, yutmayı unutma veya aspirasyon riskine bağlı ölümcül komplikasyonlar olduğunu belirtti. Demans hastalarının uzun dönem beslenme desteğinde kullanılan Perkütan Endoskopik Gastrostomi (PEG) işlemini yıllardır uyguladıklarını hatırlatan Dülger, dünyada eksikliği bulunan önemli bir klinik ihtiyaca yanıt verecek yeni bir değerlendirme sistemi geliştirdiklerini açıkladı. Prof. Dr.Dülger, "PEG uygulanacak hastalarda nörolojik endikasyonların yanı sıra dahiliye ve gastroenteroloji açısından ek bir değerlendirme yapılabilir mi sorusundan yola çıktık. Bu doğrultuda, karaciğer yağlanmasının olmaması ve fibrozis skorunun düşük olması gibi iki temel ultrasonografik kriteri esas alan yeni bir skorlama sistemi oluşturduk. Bu çalışmayı, ‘Karadeniz PEG Kuralı (Karadeniz PEG Rule)’ adıyla uluslararası bilimsel platformda sunduk ve bildiri kabul edildi. Yaklaşık 150 hasta üzerinde bir yıllık veri ile oluşturduğumuz bu sistemin sonuçları oldukça tutarlı. PEG uygulanan hastalarımızın hiçbirinde anlamlı karaciğer yağlanması veya yüksek fibrozis skoru bulunmadığını gördük. Dahiliye ve gastroenteroloji uzmanları olarak, nöroloji ile konsültasyon yapıldıktan sonra hastaya PEG uygulanmasına yönelik daha bilimsel ve objektif bir karar mekanizması oluşturmuş olduk. Bu kriter zincirini artık bir klinik doktrin haline getirdik ve dünya tıbbına ilk kez entegre etmiş bulunuyoruz" dedi. "Bulgularımız klinik açıdan doğru olduğunu gösterdi" Gastroenteroloji uzmanı Dr. Gökhan Aydın, çalışmanın tek merkezli olmasına rağmen oldukça güçlü klinik veriye dayandığını vurguladı. Demans ve Alzheimer hastalarının çoğunun uzun süreli yataklı bakım gerektirdiğini belirten Aydın, "Bu hastalara PEG endikasyonunu çoğunlukla nöroloji uzmanları koyuyor ve kararlar çoğu zaman refleks kaybı, geçirilmiş serebrovasküler olay veya belirgin nörolojik sekeller üzerine kuruluyordu.Ancak literatürde, bu hastalara PEG uygulanmasına yönelik net bir biyokimyasal veya radyolojik kriter seti bulunmuyordu. Biz de kendi hastalarımız üzerinden bir değerlendirme yaparak daha objektif ölçütler belirlemeyi amaçladık. Demans hastalarının çoğu kaşektik, yaşlı ve beslenme yetersizliği olan hastalar olduğu için ilk olarak karaciğer yağlanması ve fibrozis skorlarını inceledik. Hastalarımızın büyük çoğunluğunda karaciğer yağlanmasının olmadığını ve fibrozis skorlarının düşük olduğunu gördük. Bu nedenle ‘Karadeniz PEG Kuralı’ kapsamında bu iki parametreyi kullanarak PEG uygulanabilirliğini daha bilimsel bir zemine oturttuk. Bulgularımız, bu kriterlerin klinik açıdan anlamlı olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu. "Sağlık hizmetinin yanı sıra bilimsel çalışmalara da imza atıyoruz" Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atilla Çıtlak, Gastroenteroloji kliniğinin bölgesel ölçekte yoğun hizmet veren bir birim olduğunu belirterek, yoğun iş yüküne rağmen böyle bilimsel bir çalışmaya imza atılmasını memnuniyetle karşıladığını ifade etti. Çıtlak, "Hastanemiz bölgemizin en yoğun merkezlerinden biri. Buna rağmen hem klinik hizmetin hem de bilimsel üretimin aynı anda çok başarılı şekilde yürütülmesi bizim için gurur verici. "Karadeniz PEG Kuralı" gibi uluslararası düzeyde kabul gören yeni bir klinik yaklaşımın geliştirilmesi, hem kurumumuzu hem de ülkemizin bilimsel görünürlüğünü artıracaktır. Emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum" diye konuştu.
16 Kasım 2025 Pazar - 09:51
Her 8 kişiden biri şeker hastası
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Doç. Dr. Pınar Köksal, diyabetin hem Türkiye’de hem de dünyada hızla artan bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini belirterek, toplumun bu konuda bilinçlenmesi gerektiğini vurguladı. Diyabetin (şeker hastalığının) vücudun kan şekerini düzenleme yeteneğini bozan kronik bir metabolik hastalık olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pınar Köksal, şunları söyledi: "Glukoz, vücudun temel enerji kaynağıdır. Ancak glukozun hücrelere girebilmesi için pankreas tarafından üretilen insülin hormonuna ihtiyaç vardır. Diyabetli bireylerde ya yeterli insülin üretilemez ya da üretilen insülin etkili bir şekilde kullanılamaz. Bu da kan şekerinin yükselmesine ve uzun vadede organ hasarına neden olur. Diyabet, yalnızca kan şekeri yüksekliği değil; kalp, böbrek, göz ve sinir sistemini etkileyen sistemik bir hastalıktır." "Türkiye, Avrupa’da diyabetin en yüksek görüldüğü ülkelerden biri" Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2024 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 540 milyon yetişkin diyabet hastası bulunuyor. 2045 yılına kadar bu sayının 780 milyona ulaşması bekleniyor. Doç. Dr. Köksal, Türkiye’nin Avrupa’da diyabetin en sık görüldüğü ülkeler arasında yer aldığını belirterek şu bilgileri paylaştı: "Ülkemizde her 8 yetişkinden 1’i diyabet hastası. Obezite, yanlış beslenme alışkanlıkları, stres ve hareketsizlik, özellikle Tip 2 diyabetin artışında büyük rol oynuyor. Bu nedenle toplumsal farkındalık ve yaşam tarzı değişiklikleri son derece önemli." Diyabetin neden olduğu sağlık sorunları Kontrol altına alınmayan diyabetin, uzun vadede birçok ciddi sağlık sorununa yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Köksal şu uyarılarda bulundu: "Diyabet, kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar erken dönemde belirti vermediği için, düzenli doktor kontrolü ve laboratuvar takibi çok önemlidir." "Dengeli beslenme ve hareket en güçlü tedavi araçları" Diyabetin önlenebilir ve kontrol altına alınabilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Köksal, yaşam tarzı değişikliklerinin tedavinin temelini oluşturduğunu söyledi: "Dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite, kilo kontrolü ve düzenli sağlık kontrolleri diyabetin hem önlenmesinde hem de yönetiminde büyük fark oluşturuyor. Özellikle risk grubunda olan kişilerin - aile öyküsü, fazla kilo, yüksek tansiyon veya gebelik şekeri geçmişi olan bireylerin - kan şekeri ölçümlerini düzenli yaptırması gerekir." Medicana Bursa’dan çağrı: "diyabeti birlikte önleyebiliriz" Doç. Dr. Köksal, Medicana Bursa Hastanesi olarak diyabet farkındalığını artırmak amacıyla Kasım ayı boyunca bilgilendirme etkinlikleri düzenleyeceklerini belirterek şunları söyledi: "Diyabetle mücadele, bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. Erken tanı ve bilinçli yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetin önüne geçebiliriz. Tüm vatandaşlarımızı, kan şekeri ölçümü yaptırmaya ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemeye davet ediyoruz."
16 Kasım 2025 Pazar - 09:43
Kepez Belediyesi okullarda göz sağlığı taraması yaptı; 100 çocuğa ücretsiz gözlük
Kepez Belediyesi tarafından ilçedeki 82 okulda 18 bin 137 öğrenciye yapılan göz sağlığı taramasının ardından, görme sorunu tespit edilen öğrencilere gözlükleri Belediye Başkanı Mesut Kocagöz tarafından teslim edildi. Kepez Belediyesi, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim hayatı sürdürebilmeleri amacıyla başlattığı ücretsiz göz sağlığı taraması hizmetini sürdürüyor. Belediye Sağlık Merkezi tarafından bugüne kadar 82 okulda yapılan taramalarda 18 bin 137 öğrencinin göz sağlığı kontrol edildi. 2025-2026 Eğitim ve Öğretim yılında göz taramalarının tamamlanmasının ardından Kepez Belediyesi ve hayırsever işbirliğiyle, görme problemi tespit edilen 100 çocuk gözlüklerine kavuştu. Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, görme problemi tespit edilen öğrencileri aileleri ile beraber makamda kabul ederek, gözlükleri teslim etti. 18 bin 137 öğrenci taramadan geçti Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi tarafından ilçedeki okullarda yürütülen göz sağlığı taraması hakkında bilgi veren Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, "Bugüne kadar 82 okulda 18 bin 137 öğrencimizin göz sağlığı tarandı. Yapılan taramalarda bin 917 öğrencimizin gözlerinde problem tespit edildi. Bağışçımız tarafından bugün 100 çocuğumuza gözlük bağışlandı. Çocuklarımızın sağlığı bizim için çok önemli" diyerek, hayırsever teşekkür etti. Kocagöz, sosyal belediyecilik anlayışıyla sürdürdükleri sağlık taramalarına dikkat çekerek, Mobil Sağlık Merkezi ile gerçekleştirilen kanser tarama hizmetlerine de değindi.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 18:03
Başkan Günel’den sokak lezzetlerine sıkı takip
Kuşadası Belediyesi, Başkan Ömer Günel’in talimatıyla, kent genelinde sokak lezzetleri satılan yerlerde yaptığı denetimlerini sıklaştırdı. Denetimde Zabıta Müdürlüğü ekipleri, satılan ürünlerden numuneler alıp, çalışanları hijyen ve sağlık kurallarına uymaları yönünde uyardı. Başkan Ömer Günel, "Halkımızın sağlığı bizim için her şeyden önemli" dedi. İstanbul’da gurbetçi bir ailenin gıda zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetmesi, tüm Türkiye’de olduğu gibi Kuşadası’nda da derin bir üzüntüyle karşılandı. Kuşadası Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri de Başkan Ömer Günel’in talimatıyla kent genelinde sokak lezzetleri satılan yerlerde yaptığı denetimlerini sıklaştırdı. Bu kapsamda ekipler, sabahın erken saatlerinden itibaren sahil bandı başta olmak üzere sokak lezzeti satışı yapılan tüm noktalarda Kuşadası Belediyesi Zabıta İdari Yaptırım Yönetmeliği’ne dayanarak denetim yaptı. Denetimde, satılan gıda ürünlerinden Kuşadası ilçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne gönderilmek üzere numuneler alındı. Kontrollerde ayrıca esnaf hijyen, saklama şartları ve gıda sağlığı konusunda bir kez daha bilgilendirildi. Uygunsuzluk tespit edilen ürünler ise imha edilmek üzere toplandı. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, "Tatil için İstanbul’a gelen ve gıda zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitiren ailemize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Hepimizi sarsan bu acı olayın ardından, Türkiye’nin en önemli turizm kentlerinden biri olan Kuşadası’nda sokak lezzetleri ve gıda satışı yapılan tüm noktalarda denetimlerimizi daha da sıklaştırdık. Kentimize gelen yerli ve yabancı misafirlerimizin ve hemşehrilerimizin sağlığı bizim için her şeyden daha önemlidir. Zabıta ekiplerimiz, denetimlerini periyodik ve sık aralıklarla, 7/24 esasına göre sürdürmektedir. Hafta sonu olması nedeniyle özellikle sokak lezzetleri satışının yoğun olduğu alanlarda kontroller artırılarak devam edecektir" diye konuştu.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 17:03
Diyabete karşı seferberlik
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi ve Bursa Tip 1 Diyabetliler Derneği iş birliğiyle Dünya Diyabet Günü kapsamında düzenlenen farkındalık yürüyüşüyle, diyabette erken teşhis ve düzenli kontrolün önemine dikkat çekilerek kent genelinde farkındalık oluşturuldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi ve Bursa Tip1 Diyabetliler Derneği iş birliği ile Dünya Diyabet Günü’nde diyabet farkındalığını artırmak, erken teşhisin ve düzenli kontrolün önemine dikkat çekmek amacıyla farkındalık yürüyüşü düzenlendi. Cumhuriyet Caddesi’nden Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’ne uzanan yürüyüşe, Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanı Düşünsel Şentürk, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, Tip 1 Diyabet Derneği Başkanı Yadigar Aydın, Bursa Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu ve Gençlik Meclisi üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Diyabet farkındalığını vurgulayan sloganlar eşliğinde yürüyen kalabalık, Çarşıbaşı Meydanı’na ulaştığında umut ve farkındalığın simgesi olan mavi balonlar hep birlikte gökyüzüne bırakıldı. "Farkındalık, yarınların anahtarıdır" Program kapsamında basın açıklaması yapan Bursa Kent Konseyi Sağlık Çalışma Grubu Temsilcisi Uzm. Dr. Metin Yurdakoş, etkinliğin temel amacının vatandaşları diyabet konusunda bilgilendirmek toplumsal bilinci güçlendirmek ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını teşvik etmek olduğunu söyledi. Diyabet, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir hastalık olduğuna değinen Yurdakoş, "Ancak düzenli takip, dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve erken tanı ile diyabetle sağlıklı bir yaşam sürmek mümkündür. Gerçekleştirdiğimiz farkındalık yürüyüşü, daha bilinçli bir toplum için hep birlikte attığımız güçlü bir adımdır. Etkinliğimizin hayata geçirilmesinde katkılarından dolayı başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Bozbey olmak üzere, Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığımıza, Bursa Kent Konseyi’ne, Tip 1 Diyabetliler Derneği’ne, bizlerle birlikte olan kentlilerimize, gönüllülerimize, genç sağlıkçılarımıza ve tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Erken teşhis hayat kurtarır. Farkındalık ise sağlıklı yarınların anahtarıdır" diye konuştu. Açıklamanın ardından, Büyükşehir Belediyesi tarafından Hanlar Bölgesi Çarşıbaşı Meydanı’nda kurulan bilgilendirme ve ücretsiz şeker ölçüm stantları gün boyu vatandaşlara hizmet verdi.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 16:40
Sabri Ülker Vakfı Başkanı İçöz: "Türkiye’deki beslenme, sağlık ve gıda okuryazarlığı düzeyi, diğer ülkelerin gerisinde"
Konferansın beslenme bilincini artırmaya dönük olarak konumlandırıldığını vurgulayan Sabri Ülker Vakfı Başkanı Talat İçöz, "Avrupa Gıda Bilgi Konseyi’yle yaptığımız bir çalışmada gördük ki Türkiye’deki beslenme, sağlık ve gıda okuryazarlığı düzeyi, diğer ülkelerin bir hayli gerisinde" dedi. Bu yıl 5’ncisi düzenlenen ‘Uluslararası Beslenme, Sağlık Okuryazarlığı ve Eğitim Konferansı’, Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğinde Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sabri Ülker Vakfı’nın tanıtım filmiyle başlayan etkinlikte, ‘Gıda ve beslenmeyle ilgili doğru bilinen yanlışlar’, ’İnsan yanlış bilgiye neden inanır?’ ve ‘Sağlık iletişimi ve yanlış beslenme bilgileri’ başlıkları yerli ve yabancı uzmanlar tarafından ele alındı. Konferansa Sabri Ülker Vakfı Başkanı Dr. Talat İçöz, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hünkar Korkmaz ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan akademisyenler ve bilim insanları katıldı. "Türkiye’deki beslenme, sağlık ve gıda okuryazarlığı düzeyi, diğer ülkelerin gerisinde" İnsan sağlığında beslenme, sağlık ve gıda okuryazarlığı düzeyinin önemli olduğunu vurgulayan Sabri Ülker Vakfı Başkanı Talat İçöz, "Tüm dünyada gıda ve dengeli beslenmeye yönelik bir ilgi artarken, bilgi sahibi olmayan kişilerce yapılan açıklamalar, kamuoyunda kafa karışıklığına neden olabiliyor. Bu durum da dezenformasyonu ve bunu beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa Gıda Bilgi Konseyi’yle yaptığımız bir çalışmada bu konuyu araştırdık ve gördük ki Türkiye’deki beslenme, sağlık ve gıda okuryazarlığı düzeyi, diğer ülkelerin bir hayli gerisinde. Bu noktadan hareketle 15’inci yılımızda 5. Uluslararası Beslenme, Sağlık Okuryazarlığı ve Eğitim Konferansı’nın bilgi kirliliğiyle mücadele ve beslenme bilincini artırmaya dönük en önemli etkinliğimiz olarak konumlandırdık. Vakfımızın çekirdeğini oluşturan bilim kurulumuz, birikim ve tecrübeleriyle bu çalışmayı zenginleştirecek, konferansın gıda okuryazarlığı seviyesini yükseltmesine, bilgi kirliliğini azaltmasına, katkı sunmasını, gıda ve beslenme bilincindeki tercihlere yeni bir kapı aralamasını diliyorum" açıklamalarında bulundu. "Çocuklarımın ve torunlarımın hala bir geleceği var" Konferansın beslenme, sağlık ve eğitim alanlarında güçlü bir ses oluşturacağını vurgulayan Prof. Dr. Hünkar Korkmaz, "Toplantımız, sürdürülebilir bir gelecek için beslenme alanındaki kavram yanılgılarının giderilmesi, halk sağlığı ve eğitim konusundaki farkındalığının arttırılmasına duyulan ihtiyaç ve ilgiyi vurguluyor. Çocuklarımın ve torunlarımın hala bir geleceği var. Onların sağlıklı bir yaşam hakkı var, nitelikli bir eğitim hakkı var. Yenilikler yapmamız gerekecek, yeni ortaklara ulaşmamız gerekecek. Konferansta sunum yapacak olan değerli bilim insanlarının birikimleriyle ve deneyimlerini, insanlığa hizmet etme çabasıyla birleştirmeleri çok değerli bir adımdır. Bu sunumların her birinin içerikleri farklı olsa da hepsi bir bireyin onuruna yakışır, yaşam standartlarına ulaşabileceği daha adil bir dünya arayışıyla oluşturulmuştur. Toplumsal düzeyde beslenme ve gıda hakkı yazarlığının geliştirilmesi için beslenme, sağlık ve eğitim hizmetlerinin birlikte yürütülmesi gerekir. Konferansın beslenme, sağlık ve eğitim alanlarında ülkemiz ve uluslararası bir gündemde üst sıralara taşımak için yenilenmiş ve güçlü bir ses oluşturacağı umudunu taşıyorum" ifadelerini kullandı.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 15:06
Tematik Kahve Günleri’nde kanser araştırmaları konuşuldu
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) AR-GE Koordinatörlüğünün "Uludağ Tematik Kahve Günleri" etkinliğinin altıncısı "Kanser Araştırmalarında Disiplinlerarası Yaklaşımlar" temasıyla gerçekleştirildi. Akademisyenleri ve sektör paydaşlarını bir araya getiren etkinlikte, kanser tedavisindeki evrim ve çok yönlü işbirliğinin önemi vurgulandı. BUÜ Rektörlük A Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, AR-GE Koordinatörü Prof. Dr. Esra Karaca, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. N. Funda Coşkun, alanında uzman konuşmacılar ile akademik ve idari personelin yanı sıra öğrenciler de katıldı. "Kanser tedavisi sosyal alanları kapsamalı" BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, kanser tedavisinin tarihsel olarak tümörün çıkarılmasından genetik seviyeye inen spesifik tedavilere doğru evrildiğini belirterek, bu dönüşümün multidisipliner yaklaşımı zorunlu kıldığını ifade etti. Prof. Dr. Kırıştıoğlu, büyük bilimsel çabaya rağmen bazı kanser türlerinde başarı oranlarının hala düşük olduğunu, bu nedenle yaklaşımın cerrahi ve ilacın ötesinde; hastanın psiko-sosyal durumu, yaşam kalitesi, yapay zeka ve biyosistem mühendisliği gibi teknolojik ve sosyal alanları da içermesi gerektiğini vurguladı. Çevresel faktörler akciğer kanseri sıklığını artırıyor! BUÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Funda Coşkun ise kanser konusunun yıllar geçse de önemini koruduğunu ve çok etmenli yapısı nedeniyle görülme sıklığının artmaya devam ettiğini söyledi. Özellikle kendi alanı olan göğüs hastalıkları ve akciğer kanserine değinen Prof. Dr. Coşkun, Bursa’nın sanayi ile iç içe olması, hava kirliliği ve tütün tüketiminin yüksek olması gibi çevresel etmenler nedeniyle bölgede akciğer kanseri prevalansının yüksek olduğunu aktardı. Dekan Coşkun, kanserle mücadelede koruyucu hekimlik, yenilikçi tanı aşamaları ve tedavi yolaklarına destek sağlamanın önemini vurgulayarak, bu alanda biyoloji, fizik, kimya, mühendislik gibi tüm disiplinlerin iş birliğine ihtiyaç duyulduğunu belirtti. "BUÜ, disiplinlerarası iş birliğini güçlendiriyor" AR-GE Koordinatörü Prof. Dr. Esra Karaca da etkinliklerin temel amacının, akademisyenler ve dış paydaşlar arasında yeni iş birliklerini ve geleceğe yönelik proje fikirlerini ortaya çıkarmak olduğunu vurguladı. Katılımcılardan geri dönüşleri takip ettiklerini ve memnuniyet düzeyinin oldukça yüksek olduğunu belirten Karaca, Bursa’nın bir sanayi şehri olmasının ve üniversitedeki geniş araştırma yelpazesinin kendilerine tema belirleme ve sanayicilerin ilgisini çekme konusunda avantaj sağladığını dile getirdi. Uzman konuklardan etkili sunumlar Akademisyen ve sektör temsilcilerinin ilgiyle takip ettiği programda; BUÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilge Osman, Türk Kanser Derneği Sağlık ve Eğitim Komisyonundan Tuğçe Kuştur, BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Aybastıer, R-Kare Biyoteknoloji San. ve Tic. Ltd. Şti. Biyoteknoloji Genel Müdürü Murat Yazıcı, BUÜ Tıp Fakültesi Öğretim Elemanı Berkay Doğan, Medcem Tıbbi Laboratuvar Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Laboratuvar Uzmanı Elif Nihan Çetin, BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Serap Çelikel Kasımoğulları, BUÜ Tıp Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Şehime Gülsün Temel, BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ferda Arı, BUÜ Mühendislik Fakültesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Gıyasettin Özcan, BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğr. Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Ömer Ünsal, Tekstil Yüksek Mühendisi Mihriban Akyol ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Oğuzhan Doğanlar tarafından sunumlar yapıldı. Etkinlik, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 14:52
Anne adayları hem doğuma hem de bebek bakımına hazırlanıyor
Aydın’ın Nazilli ilçesinde anne adayları, Gebe Okulu ve Bebek Akademisi’nde verilen kapsamlı eğitimlerle hem sağlıklı bir gebelik sürecine hem de doğum sonrası bebek bakımına eksiksiz hazırlanıyor. Nazilli İlçe Sağlık Müdürlüğü bünyesindeki Cumhuriyet Sağlıklı Hayat Merkezi’nde devam eden Gebe Okulu ve Bebek Akademisi eğitimleri, yeni gruplarla hız kesmeden sürüyor. Eğitimlerde, gebelik sürecinde annede meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişikliklerden beslenmeye, gebelik izlemlerinden sık karşılaşılan sorunlara kadar pek çok konu ele alınıyor. Katılımcılar ayrıca doğum eyleminin belirtileri, doğum çantası hazırlama, normal doğum ve evreleri, doğum ağrısıyla baş etme yöntemleri, lohusalık dönemi yönetimi ve yenidoğanın değerlendirilmesi ile bakımı konularında bilgi sahibi oluyor. Yenidoğana uygulanan taramalar, aşı ve ilaç bilgileri ile beslenme eğitimleri de programın kapsamına dahil edilirken eğitimleri başarıyla tamamlayan annelere de, İlçe Sağlık Müdürü Dr. Şule Akbaş tarafından katılım belgeleri teslim edildi. Konu ile ilgili Nazilli İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada "Cumhuriyet Sağlıklı Hayat Merkezimiz de bulunan Gebe Okulumuzda yeni gruplarımıza eğitimlerimiz devam etmektedir. Bu kapsamda ’Gebelikte Annede Meydana Gelen Fizyolojik Değişiklikler, Gebelikte Annede Meydana Gelen Psikolojik Değişiklikler, Gebelikte Beslenme, Gebelik İzlemleri, Tüm Gebelik Dönemlerinde Sık Karşılaşılan Sorunlar, Doğum Eyleminin Belirtileri, Hastaneye Ne Zaman Gidilmeli, Doğum Çantası Hazırlama, Normal Doğum ve Evreleri, Doğum Ağrısıyla Baş Etmede İlaçsız Yöntemler, Lohusalık Döneminde Yönetim, Yenidoğanın Değerlendirilmesi ve İlk Bakımı, Yenidoğana Doğum Sonu Hastanede Uygulanan Taramalar, Aşı ve İlaçlar, Yenidoğanın Beslenmesi’ eğitimleri verilmektedir" ifadeleri yer aldı.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 14:33
6. Geleneksel "Mavi Halka Diyabetlileri ve Diyabet Gönüllüleri" etkinliği gerçekleştirildi
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Düşlerden Gülücüklere Topluluğu tarafından düzenlenen 6. Geleneksel "Mavi Halka Diyabetlileri ve Diyabet Gönüllüleri" etkinliği, Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Etkinliğe, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Aslan, Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Doç. Dr. Erol Karaaslan, İnönü Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Çamtosun, öğretim üyeleri, Düşlerden Gülüşlere Topluluğu Başkanı M. Berat Ensarioğlu, diyabetli çocuklar, aileleri ve öğrenciler katıldı. Programda konuşan İnönü Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Çamtosun, "Bugün dünya çapında kutlanan bir gün ve diyabetle ilgili farkındalığı artırmak, diyabetli bireylerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını kamuoyuna tekrar hatırlatmak için bir fırsat. Bizler de bu etkinlik sayesinde çocuklarımızı, ailelerini ve diyabet ekibini bir araya getirerek iletişimlerini ve etkileşimlerini artırmayı planladık. Diyabet, kan şekerini normal sınırlarda tutmaya yarayan insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Tip 1 diyabet daha çok insülin eksikliğiyle, tip 2 diyabet ise insülin etkinsizliğiyle seyretmektedir. Çocuklarda görülen diyabet vakalarının %90’ını tip 1 diyabet oluşturmaktadır. Merkezimizde takip edilen diyabetli çocukların yüzde 86’sı tip 1 diyabettir" dedi Dünya genelinde 20 yaş altı yaklaşık 2 milyon tip 1 diyabetli çocuk bulunduğunu belirterek, Türkiye’de 25-30 bin çocuğun tip 1 diyabetli olduğunun altını çizen Çamtosun, güncel tedavi yöntemlerinden sensör teknolojilerinden, insülin pompası uygulamalarından ve SGK’nın yeni geri ödeme desteklerinden de bahsetti. Çamtosun, "Tip 1 diyabet tedavisi vardır. Mevcut tedavilerle sağlıklı ve uzun bir ömür mümkündür. Teknolojik imkânlar artmakta ve tedaviyi kolaylaştırmaktadır. Gelecekte diyabeti tamamen ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar devam etmektedir" ifadelerini kullandı. "Leyla’dan sonra projesiyle 11 bin çocuğa ulaştık" Topluluk Başkanı Muhammed Berat Ensarioğlu, yürüttükleri "Leyla’dan Sonra" projesini anlatarak, "Bu proje 10 yıl önce Leyla isimli kronik hasta bir çocuğumuzla tanışmamızla başladı. O günden bu yana 13 tıp fakültesi bünyesinde 11 binden fazla çocuğa ulaştık. Her hafta kronik hasta çocuklarımızı ziyaret ediyor, onlarla oyunlar oynuyor ve özel günlerde hastanede etkinlikler düzenliyoruz. Amacımız, çocuklarımızın hayatına dokunmak ve sosyal olarak destek olmak" dedi "Çocuklarınız diyabetle değil, hayatla motive olsun" 10 yıldır tip 1 diyabetli olan Diş Hekimi Bengi Özgür, ailelere seslenerek, "27 yaşındayım ve yaklaşık 10 yıldır tip 1 diyabetliyim. Diyabetli bir yetişkin olarak şunu söylemek istiyorum, lütfen çocuklarınızı diyabetten dolayı geri çekmeyin. Diyabetli çocuklar farkındalığı yüksek, özel çocuklardır. Onları spor, sanat ve takım aktivitelerine yönlendirin. Biz diyabetliler hayatın içinde oldukça diyabet yönetimini daha iyi öğreniyoruz" ifadelerini kullandı "Ailelerin desteği bu yolculuğun temel taşıdır" Turgut Özal Tıp Merkezi Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Erol Karaaslan ise konuşmasında, "Diyabetli çocukların tedavi ve takibinde ailelerin desteği çok önemlidir. Bu toplantılar da bu desteğin somut bir örneğidir. Aileler, birbirlerinin tecrübelerinden çok şey öğreniyor. Hastanemiz hem tıbbi hem psikososyal destek açısından güçlü bir yapıdadır. Destek ihtiyacı hisseden bütün ailelerimizi bu imkânlardan yararlanmaya davet ediyorum" dedi "Endokrinolojiyle gönül bağım var" İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Aslan da endokrinolojiyle olan akademik bağını anlatarak, "Asistanlığımın büyük bölümü endokrinle geçti. Tip 1 diyabetle ilgili çalışmalar yaptım. Bu nedenle bu alana kendimi hep yakın hissettim. Bugün burada aidiyet duygusuyla bulunuyorum. Katılımınız için teşekkür ediyorum. Nice gülüşlere diyorum" şeklinde konuştu "Ben de tip 1 diyabetliyim" Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Karakuş, hem diyabetli bir ebeveyn hem de tip 1 diyabetli bir birey olarak yaşadıklarını anlatarak, "37 yaşındayım ve mesleğe başladığım yıllarda, 26 yaşımda tip 1 diyabet tanısı aldım. Tanıyı aldığım gün büyük bir şok yaşadım. ‘Ömür boyu insülin kullanacaksın’ denildiğinde bunun ne anlama geldiğini sonradan daha iyi anladım. Balayı dönemini atlattım, hayatıma devam ettim. Eşim bu süreçte bana çok destek oldu" diye konuştu. Karakuş, diyabetle yaşamın mümkün olduğunu ve güçlü bir sosyal destekle sürecin kolaylaştığını kaydetti.
15 Kasım 2025 Cumartesi - 13:34
Uzmanı uyardı: Günde 30 dakika yürüyüşle diyabet önlenebilir
Aile Hekimi Hatice Nihan Demir Karakaş, ülkemizde her 8 kişiden birinin diyabet hastası olduğunu ve günde 30 dakikalık yürüyüşle bu hastalığın önlenebilir olduğunu söyledi. Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Aile Hekimi Hatice Nihan Demir Karakaş, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Diyabetin dünya genelinde hızla arttığına dikkat çeken Karakaş, hastalığın toplum sağlığı açısından ciddi riskler barındırdığını vurguladı. "Her 8 kişiden biri diyabet hastası" Aile Hekimi Hatice Nihan Demir Karakaş, dünyada yaklaşık 540 milyon insanının diyabetle yaşadığını ifade ederek, " Bugün, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Her yıl olduğu gibi bugün de tüm dünyada giderek artan diyabet sorununa dikkat çekmeyi ve farkındalığı artırmayı amaçlıyoruz. Dünyada yaklaşık 540 milyon insan, yani her 10 kişiden biri diyabetle yaşamaktadır. Ülkemizde yapılan büyük kapsamlı TURDEP-2 çalışmasına göre ise Türkiye’de diyabet oranı yüzde 13 civarındadır; bu da her 8 kişiden birinin diyabet hastası olduğu anlamına gelir. Üstelik birçok kişi diyabet hastası olduğunun farkında bile değildir. Bu nedenle farkındalığı artırmak, kişileri uyarmak, önlemleri vurgulamak ve diyabetin büyük ölçüde önlenebilir bir hastalık olduğunu göstermek büyük önem taşır" dedi. "Diyabet önlenebilen bir hastalık" Tip2 diyabetin önlenebilen bir hastalık olduğunu söyleyen Karakaş, " Diyabet önlenebilen Diyabetin tanı kriterlerini de çok kısa özetleyecek olursak; diyabet bildiğiniz gibi kan şekerinin vücutta düzensiz olması. Bir insanın açlık kan şekerine bakıldığında 126 miligram desilitrenin üstünde olması ya da günün herhangi bir saatinde iki yüzün üzerinde kan şekeri tespit edilmesi ya da üç aylık kan şekeri olan olarak bildiğimiz hemoglobin A1 C‘nin altı buçuğun üzerinde olması diyabet hastalığı yani şeker hastalığı olduğunu gösterir. Diyabet hastalığı Tip1 ve Tip2 diye ayrılıyor. Ama biz Tip2 ile çok ilgileniyoruz. Çünkü Tip2 diyabet önlenebilen; yaşam tarzı değişikliği ve sağlıklı yaşamla tamamen düzeltilebilen bir durum. Bu sebeple hastalarımızın mutlaka kan şekeri kontrollerini düzenli yapmalarını belirli aralıklarla kontrole gitmelerini, yakınlarının ve sevdiklerinin sağlığına biraz daha dikkat etmelerini öneriyoruz" diye konuştu. Günde 30 dakika yürüyüş diyabetten koruyor Karakaş, günde 30 dakikalık yapılan yürüyüşle diyabet hastalığının önlenebileceğine değinerek, "Diyabetin ilaçlarla beraber yaşam tarzı değişiklikleri de çok fazla önem arz etmekte. O yüzden günde 30 dakikalık yapılan yürüyüşler sebze ve protein ağırlıklı beslenmek alkol ve sigaradan uzak durmakta diyabeti önlemekte çok büyük faktörler olarak yer almakta. Biz Koşuyolu Kalp Hastanesi olarak bu toplumda farkındalığı oluşturmak ve sürdürmek için gerekli çabaları gösteriyoruz. Siz de sevdiklerinizle beraber onların sağlığını düşünün kan şekeri ölçümlerinizi yaptırın ve kendinize dikkat edin" şeklinde konuştu. Diyabet görme kaybına neden olabilir Diyabetin görme kaybına ve böbrek yetmezliğine neden olabileceğini söyleyen Karakaş, "Diyabetin maalesef ciddi kalp hastalıkları, görme kaybına kadar giden görme problemleri ve böbrek yetmezliği gibi diyalize girmeyi gerektirecek durumlar olabilmekte, bunlar en korktuğumuz komplikasyonlar ama dediğimiz gibi bunları yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi ile zamanında önlemek ve düzeltmek mümkün. O yüzden her şey elimizde. Dünya diyabet gününde yani 14 Kasım’da sizleri hastanelerimizde polikliniklerimize kan şekeri kontrollerinizi yaptırmaya davet ediyoruz. Bu sayede bu erken tanı şansımız olacak ve kalp hastalığı böbrek hastalığı ve göz problemleri gibi komplikasyonları önleme imkanına sahip olacağız" ifadelerini kullandı.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder