Son Dakika
|
Depremde ailesinden 6 kişiyi kaybeden yaşlı kadının acısı dinmiyor
Tuzla’da kauçuk fabrikasında korkutan yangın
İBB davasında yeni karar: Tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi
Futbolda Bahis Soruşturmaları'nda ikinci dalga operasyon: 35 gözaltı
Ziraat Türkiye Kupası’nda gruplar belli oldu
Bakan Yılmaz Tunç: " Hep beraber soruşturmanın seyrini takip edeceğiz"
Bodrumda sokaklar göle döndü araçlar sular altında kaldı
İstanbul’da çete operasyonu: 12 gözaltı
İmralı tutanağı okundu
Adliyedeki emanet deposu soygununun görüntüleri ortaya çıktı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
The Voice of the Steppe Lives On in Kyrgyz Craftsmanship
Louvre Müzesi’nde su sızıntısı: Yaklaşık 400 nadir kitap hasar gördü
Formula 1’de şampiyon Lando Norris
Netanyahu: "Ateşkesin ikinci aşamasının yakında başlamasını bekliyorum"
Direksiyon başında sızıp kaza yapan sürücü, 3 saatlik uğraş sonunda cam kırılarak uyandırıldı
Maltepe’de 11 kişinin yaralandığı minibüsün devrilme anı kamerada
Komşusunun ağaç kesimine yardım ederken hayatını kaybetti
Uludağ yolu buz pistine döndü
SAĞLIK
Kırklareli’nde tarım fuarında sağlık bilgilendirmesi ve eğitim
07 Aralık 2025 Pazar - 17:06:48
Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü uzman ekipleri, tarım fuarı alanında kurdukları sağlık standında gün boyunca çeşitli konularda bilgilendirme yaparak, ücretsiz eğitimler verdi. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından fuar alanında açılan stantta, ziyaretçilere Acil Sağlık Hizmetleri’nin önemini vurgulamak, ilk yardım, göğüs basısı ve şok cihazı kullanımı konularında farkındalık oluşturmak, Fermuar Sistemi ile Yaşama Yol Ver projeleri çerçevesinde bilgilendirme, eğitim ve uygulama faaliyetleri gerçekleştirildi. Fuar ziyaretçileri, aldıkları eğitimlerle acil durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda bilinçlenirken, aynı zamanda sağlık hizmetlerine ve sağlık personeline daha yakından tanıklık etme fırsatı buldu.
07 Aralık 2025 Pazar - 14:53
İnhisar’da sağlık seferberliği
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknik Bölümü işbirliğiyle İnhisar’da sağlık seferberliği başladı. Bilecik’in İnhisar ilçesinde ’7’den 70’e Sürdürülebilir Sağlık’ temalı Bilim Kafe etkinliği düzenlenirken, Rektör Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü personelleri ile Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu yöneticileri, akademisyenleri ve öğrencileri katıldı. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nun farklı programlarından öğretim elemanları ve öğrenciler, Bilim Kafe formatında kurdukları stantlarda katılımcılarla bire bir etkileşime geçti ve detaylı bilgilendirmeler yaptı. "Heimlich manevrası ve kalp masajı gibi hayat kurtaran ilk yardım uygulamalarını maket üzerinde gösterdi ve kalp krizi konusunda hayati bilgiler paylaştı" Rektör Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Tıbbi Laboratuar Teknikleri Programı öğretim elemanları, tansiyon, diyabet, kolesterol ve kanser gibi hastalıkların yanı sıra akılcı ilaç kullanımı ve kan değerlerinin anlamları konularında detaylı açıklamalar yaparak, etkinlik alanını ziyaret eden vatandaşların tansiyonlarını ölçüp birebir bilgilendirme yapıldığı söyledi. Rektör Kaplancıklı, "Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programı öğretim elemanları ise, vatandaşların hastane hizmetlerine hızlı ve kolay ulaşımı için MHRS ve e-Nabız uygulamaları hakkında pratik bilgiler sundu ve akıllı telefon kullanan ziyaretçilere uygulama kullanımı konusunda yardımcı oldu. Optisyenlik Programı tarafından görme bozuklukları ve doğru gözlük seçimi konusunda bilinçlendirme yapılarak, gözlüklerin sadece optik mağazalardan temin edilmesi gerektiği vurgulandı. İlk ve Acil Yardım Programı ekipleri, heimlich manevrası ve kalp masajı gibi hayat kurtaran ilk yardım uygulamalarını maket üzerinde gösterdi ve kalp krizi konusunda hayati bilgiler paylaştı. Ameliyathane Hizmetleri Programı öğretim elemanları, ameliyat öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken bakım, beslenme ve anestezi süreçleri hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Son olarak, Diyaliz Programı öğretim elemanları ve öğrencileri, hazırladıkları görsellerle bilinçli su tüketiminin ve böbrek sağlığının önemine dikkat çekerek, soru-cevap etkinlikleriyle ziyaretçilerin bu konudaki bilinç düzeyini ölçtü ve su ikram ederek farkındalık oluşturdu" dedi.
07 Aralık 2025 Pazar - 14:27
Yıldırım’da kadim şifa programına yoğun ilgi
Yıldırım Belediyesi, ‘Kadim Hemşire’ olarak tanınan geleneksel bakım ve doğal tedavi uygulayıcısı Ayten Dide Uzunlar’ı Yıldırımlılarla buluşturdu. Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen program vatandaşlardan yoğun ilgi gördü. Programda, insanlığın yüzyıllar boyunca geliştirdiği geleneksel iyileştirme yöntemleri üstüne söyleşi gerçekleştirildi. Ayrıca Uzunlar; bitkisel tedavilerden nefes uygulamalarından, bütünsel sağlık yaklaşımının modern yaşamla ilişkisine, ses ve titreşimle şifa tekniklerinden doğu tıbbının prensiplerine kadar önemli konularda katılımcıları bilgilendirdi. Etkinliğin ardından yaptığı değerlendirmede, Kadim Şifa programına gösterilen yoğun ilgiden dolayı memnuniyetin ifade eden Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, "Yıldırım’da kültürel ve toplumsal farkındalığı artıran programlara önem veriyoruz. Kadim şifa gibi köklü bir geleneği bilimsel bilgiler ışığında Yıldırımlı hemşehrimizle buluşturmuş olmaktan dolayı mutluyuz. Bu tür etkinliklerle hem kültürel mirasımızı tanıtıyor hem de hemşehrilerimizin bilinçlenmesine katkı sunuyoruz" diye konuştu.
07 Aralık 2025 Pazar - 10:47
Kışın terin soğuması ve ani hareketsizlik kas yaralanmalarına davetiye çıkarıyor
Soğuk havalarda dışarı çıkarken kalın giyinilmesi ve su tüketiminin önemini vurgulayan Fizyoterapist Reşat Hamurcu, egzersiz sonrası vücudu aniden soğutmanın ve terin üzerinde kurumasına izin vermenin ciddi kas yaralanmalarına neden olabileceğini belirtti. Düzce Atatürk Devlet Hastanesi Fizik Tedavi Merkezi Müdür Yardımcısı Fizyoterapist Reşat Hamurcu, kış aylarında soğuyan havalarla birlikte vatandaşların eve kapandığını, buna bağlı olarak fiziksel aktivitelerin azaldığını söyledi. Hareketsizliğin kas ve eklem rahatsızlıklarını beraberinde getirdiğine dikkati çeken Hamurcu, şunları kaydetti: "Sürekli evde bulunanlar ufak aktiviteler yapabilirler. Dışarıya çıkacak vatandaşlarımız ise sokağa çıkmadan önce 10-15 dakika evde ısınma hareketleri yapmalı. Dışarı çıkarken kalın ve pamuklu giysiler tercih edilmeli. Terlendiği zaman o terin soğuması ile büyük kas yaralanmaları ortaya çıkabiliyor. Su tüketimini artırmamız gerekiyor. Kışın su tüketimi daha az gibi görünüyor ama kasların elastik sitemini korumak için su ihtiyacımız var" dedi. Hamurcu, egzersiz veya yürüyüş sonrası vücudu aniden soğutmanın riskli olduğunu vurguladı. Teknolojik aletlerin kullanımına bağlı duruş bozukluklarına da değinen Reşat Hamurcu, "Evde internet, televizyon ve telefonla geçirilen vakit artıyor. Bu durum postürümüze (duruş) zarar veriyor. Sabit pozisyonda uzun süre kalmamak ve hareket halinde olmak sağlığımız için önemlidir" ifadelerini kullandı.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
04 Aralık 2025 Perşembe- 15:25
Samsun’a 100 yeni ambulans: Filodaki araç sayısı 60’tan 160’a çıkıyor
2
05 Aralık 2025 Cuma- 11:51
Uzmanından uyarı: "Zatürre yüksek ölüm oranı olan bir hastalık"
3
06 Aralık 2025 Cumartesi- 15:37
Gaziantep’te kanseri yenen Melih Tuğra için gökyüzüne balonlar bırakıldı
4
03 Aralık 2025 Çarşamba- 09:34
"Obezite cerrahisinin başarısı, kurallara harfiyen uyuma bağlı"
5
06 Aralık 2025 Cumartesi- 11:18
MEAH’ta karbonmonoksit uyarısı
14 Kasım 2025 Cuma - 12:32
"İş yerinde saatlerce hareketsiz kalmayın"
Diyabetin belirtilerine dikkat çeken Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde bilgilendirmelerde bulunarak, "Susuzluk, çok su içme ve sık idrara çıkma, kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ve daha ciddi vakalarda ise koma diyabetin başlıca belirtileridir" dedi. Günümüzde hareketsizlik, yüksek kalorili besinlerin tüketimi, şekerli ve früktoz içeren sıvı gıdaların fazla alınması nedeniyle obezite ve buna paralel olarak da diyabetin görülme oranı hızla arttı. Liv Hospital Samsun Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Tutal, diyabetin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca kişiyi etkilediğini söyleyerek dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu. "Susuzluk, kilo kaybı ve sık idrara çıkmaya dikkat" Susuzluk, çok su içme ve sık idrara çıkma, kilo kaybı, tekrarlayan enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ve daha ciddi vakalarda komanın diyabetin başlıca belirtileri olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Esra Tutal, "Şeker hastalığı, ömür boyu süren kronik bir hastalıktır. Tedavi ile kan şekeri normal sınırlarına çekilebilir. Kan şekerinin normal sınırlarda olması kişiyi, şekerin olumsuz sonuçlarından korur. Şeker düşürücü ilaçlar zamanında ve düzenli olarak kullanılmalıdır" uyarısında bulundu. "Kroner arter ve inme riskini 2-4 kat artırıyor" Diyabetin koroner arter hastalığını ve inme riskini 2-4 kat arttırdığını da belirten Uzm. Dr. Tutal, "Diyabet zamanla kalp, damarlar, göz, böbrek ve sinirlerde yapısal değişikliklere yol açabilir. Kronik böbrek yetersizliğinin de en önemli sebeplerindendir" dedi. "Fazla kilolar şeker hastalığına davetiye çıkartıyor" Uzm. Dr. Esra Tutal, fazla kiloların şeker hastalığına davetiye çıkardığını ifade ederek şunları önerdi: "İş yerinde uzun saatler boyunca hareketsiz kalmayın. Özellikle ofis ortamında saatlerce oturarak çalışmak diyabet riskini artırır. Fiziksel olarak aktif olmaya dikkat edin, düzenli olarak haftanın en az 5 günü, en az 30 dakika yürüyüş yapmaya özen gösterin. Az yağlı, düşük kalorili, lifli gıdalar tercih edin. Meyve sebze ve tam tahıllı besinleri sık tüketin."
14 Kasım 2025 Cuma - 12:20
Uşak’ta diyabete karşı farkındalık oluşturudu
14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde önemli açıklamalar yapıldı. Uzman Diyabet Eğitim Hemşiresi Esin Erdem, diyabetin görülme sıklığının hem dünyada hem de ülkemizde endişe verici boyutlara ulaştığını, ancak erken tanı ve bilinçli yaşam tarzıyla hastalığın kontrol altına alınabileceğini vurguladı. Diyabetin iki ana tipi bulunduğunu açıklayan Erdem, Tip 1 diyabetin genellikle çocukluk veya gençlik döneminde ortaya çıktığını belirtti. Bağışıklık sisteminin pankreastaki insülin üreten hücrelere saldırması sonucu gelişen bu tipte, hastaların yaşam boyu insülin tedavisi alması gerekiyor. Aşırı susama, sık idrara çıkma, ani kilo kaybı, halsizlik ve bulanık görme gibi belirtilerin hızlı bir şekilde kendini gösterdiğini ifade eden Erdem, düzenli insülin kullanımı ve kan şekeri takibinin önemine dikkat çekti. Tip 2 diyabetin ise daha sinsi bir seyir izlediğini anlatan Erdem, bu tipin geçmişte yetişkin hastalığı olarak bilinmesine rağmen, günümüzde yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı nedeniyle gençler arasında da yaygınlaştığını söyledi. Vücudun yeterli insülin üretmesine rağmen hücrelerin insüline direnç gösterdiği bu durumda, obezite ve genetik faktörlerin önemli rol oynadığını vurguladı. Korunma için hayat tarzı değişikliği şart Diyabetten korunmak için atılması gereken adımları sıralayan Erdem, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve sağlıklı kilo kontrolünün temel unsurlar olduğunu belirtti. Haftada en az 150 dakika fiziksel aktivite yapılmasını, rafine şeker ve işlenmiş gıdalardan uzak durulmasını önerdi. Rutin sağlık kontrollerinin ihmal edilmemesi, stres yönetimi ve sigara-alkolden kaçınılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
14 Kasım 2025 Cuma - 12:10
Gizli şekerleri tanımak diyabetten koruyor
Uzm. Dr. Konul Faramarzi, diyabetten korunma yöntemleri hakkında bilgi vererek, gıda ürünlerinde yer alan gizli şekerleri tanımanın önemine değindi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre bugün dünyada yaklaşık 540 milyon yetişkin diyabetle yaşıyor. Uzmanlar bu sayının 2045 yılına kadar 780 milyonu aşmasını beklerken, Türkiye’de de diyabetli birey sayısının son 20 yılda hızla artarak 9 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Diyabetin her geçen gün daha yaygın hale geldiğini söyleyen Medstar Antalya Hastanesi Endokrinoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Konul Faramarzi, özellikle gizli şekerlerin fark edilmesinin diyabetten korunmada önemli bir adım olduğunu belirtti. Şekerin (glikoz) vücudun temel enerji kaynağı olduğunu belirten Uzm. Dr. Faramarzi, modern beslenme alışkanlıklarının gereksinimin çok üzerinde şeker tüketimine yol açtığını kaydetti. Günümüzde birçok bireyin günde 90–100 gramdan fazla serbest şeker tükettiğine dikkat çeken Faramarzi, "DSÖ günlük serbest şeker miktarının toplam enerjinin yüzde 10’unu, yani yaklaşık 25–30 gramı geçmemesini öneriyor. Oysa birçok kişi sadece bir kahvaltıda bu miktarı aşmış oluyor" dedi. "Gıda etiketi okumak gizli şekerleri ortaya çıkarıyor" "Şeker tüketmiyorum" diyen birçok kişinin farkında olmadan yüksek miktarda şeker aldığını söyleyen Faramarzi, şekerin tatlıların dışında hazır gıdalarda "gizli" şekilde bulunduğunu hatırlattı. Kahvaltılık gevrekler, aromalı yoğurtlar, soslar, paketli atıştırmalıklar, hazır meyve suları ve soğuk çayların yüksek miktarda gizli şeker içerdiğini ifade eden Faramarzi, "Etiketlerde glikoz şurubu, fruktoz, dekstroz, maltoz, sakkaroz, invert şeker şurubu gibi farklı isimlerle karşımıza çıkar. Bu nedenle gıda etiketi okumak birinci adımdır" diye konuştu. Günlük alınan şekeri fark ettirmeden artıran alışkanlıklar Gün içerisinde zararsız gibi görünen alışkanlıkların şeker tüketimini üç-dört kat artırabileceğini dile getiren Faramarzi, "Kahveye eklenen şeker ve aromalı şuruplar, sık tüketilen meyve suları, hazır tatlılar, küçük kaçamakların sık tekrarı ve yemek sonrası tatlı isteğiyle yapılan atıştırmalar, günlük şekeri kolayca 100 gramın üzerine çıkarır" dedi. "Bu 8 belirti diyabetin habercisi olabilir" Diyabet riskinin bazı belirtilerle kendini gösterebildiğini belirten Faramarzi, şu belirtilere dikkat çekti: "Sık idrara çıkma, aşırı susama, açlık hissi, yorgunluk ve halsizlik, görmede bulanıklık, kilo değişiklikleri, ciltte yaraların geç iyileşmesi, mantar veya enfeksiyonlar, el ve ayaklarda uyuşma ya da karıncalanma." Belirtilerden bir veya birkaçının aynı anda görülebileceğini söyleyen Faramarzi, erken tanı ve doktor takibinin önem taşıdığını vurguladı.
14 Kasım 2025 Cuma - 11:51
Diyarbakır’da sağlık taraması
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Bismil ilçesine bağlı Güzelköy Mahallesi Tepekonak mezrasında vatandaşlara yönelik sağlık taraması gerçekleştirdi. Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı, kırsal bölgelerde sağlık hizmetlerine erişimi artırmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi Başkanlığı ekipleri, Bismil ilçesine bağlı Güzelköy Mahallesi Tepekonak mezrasında vatandaşlara yönelik kapsamlı bir sağlık taraması gerçekleştirdi. Çalışmaya Bismil Belediye Başkanı Mizgin Ekin ile Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı Sağlık İdari İşler Şube Müdürü Ümit Şahin de eşlik etti. Vatandaşları muayene eden ekipler, hepatit testi, tansiyon ve şeker ölçümleri ile kan grubu tespiti yaptı, elde edilen bulgular doğrultusunda gerekli sağlık yönlendirmeleri ve bilgilendirmelerde bulunuldu. Program kapsamında çocuklar da unutulmadı. Sağlık personeli tarafından ağız ve diş sağlığı eğitimi verilen çocuklara çeşitli hediyeler dağıtıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, kırsal mahallelerde düzenli aralıklarla sürdürülen sağlık taramalarıyla vatandaşların temel sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmayı hedefliyor.
14 Kasım 2025 Cuma - 11:49
Dünya genelinde her 10 yetişkinden 1’i diyabet hastası
Dünyada her 6 saniyede 1 kişinin diyabet hastalığından hayatını kaybettiğine dikkat çeken Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp "Günümüzde yeni tedaviler var. Örneğin yapay pankreas, vücuttaki kan şeker düzeyine göre uygun dozlarda insülin uyguluyor. Ayrıca kola takılan bir cihazla parmaklarımızı delmeden Sürekli Glukoz Monitörizasyonu sistemiyle hastanın glukoz seviyesi anlık olarak ölçülüp akıllı telefonlardan takip edilebiliyor" dedi. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp "çeşitli nedenlerle pankreastan insülinin yetersiz salınması veya insülinin dokularda etkisini gösterememesi sonucu ortaya çıkan kan şeker yüksekliği ile karakterize sistemik bir hastalık" olarak tanımladığı diyabet hakkında önemli bilgiler verdi. Diyabetin Tip-1 Diyabet, Tip-2 Diyabet, gebelik diyabeti ve diğer spesifik tipler olmak üzere 4 sınıfta değerlendirildiğini belirten Prof. Dr. Gökalp "Pankreasın beta hücrelerinin bağışıklık sistemi bozukluğu sonucu meydana gelen insülin eksikliği nedeniyle Tip 1 Diyabet görülmektedir. Tip 2 Diyabet ise insülin etkisine karşı direnç veya insülinin pankreastan salınım defekti sonucu ortaya çıkmaktadır" dedi. Dünya genelinde her 10 yetişkinden 1’inin yani yaklaşık 550 milyon kişinin diyabetli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Gökalp "Ülkemizde diyabet artmaktadır. 15 yıl önce yapılan çalışmada yetişkin nüfusta diyabet yüzde 14 oranında görülürken günümüzde yaklaşık yüzde 20 civarında görülmektedir. Bununla beraber ne yazık ki her 3 diyabetli yetişkinden 1’i diyabetli olduğunun farkında değildir. Maalesef her 6 saniyede 1 kişi diyabet hastalığından hayatını kaybetmektedir" diye konuştu. Eskiden diyabetin gelişmiş ve sosyoekonomik düzeyi yüksek ülkelerde daha fazla görülmesine rağmen günümüzde diyabet hastalarının yüzde 75’inin düşük ve orta gelirli ülkelerde görüldüğünü aktardı. "Kişiye özel tedavi tercih ediliyor" Diyabet görülme sıklığının bu kadar artması nedeniyle tedavilerin de güncellendiğini belirten Prof. Dr. Gökalp "Günümüzde bireyselleştirilmiş tedaviler tercih edilmektedir. Hastanın kalp hastalığının olup olmadığı, kilo fazlalığı ve obezite varlığı ile böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının durumuna göre tedavi tercihleri yapılmaktadır. Son yıllarda böbrekten şeker atılımını arttıran SGLT2 inhibitörleri dediğimiz ve iştah merkezini baskılayan GLP-1 analogları grubu yeni ilaçlar hastaların kilo vermesini sağlarken aynı zamanda kalp ve damar hastalıklarındaki faydalarıyla ön plana çıkmaktadır" dedi. "Yapay pankreas akıllı telefona yüklenen bir yazılımla çalışıyor" Tip 1 diyabetli hastalarda tercih edilen yapay pankreas yöntemine değinen Prof. Dr. Gökalp yapay pankreasın bir organ olmadığını, pankreası taklit edebilecek şekilde geliştirilmiş bir insülin pompası olduğunu ifade etti. Derinin altına yerleştirilen bir insülin pompasının yine derinin altına konan, bir sensöre bağlı kan şekeri ölçüm cihazı ile yemek, fiziksel aktivite, stres ve uyku gibi durumlarda, ne kadar insülinin gerekli olduğunu belirleyen bir yazılıma sahip akıllı telefondan oluştuğunu anlattı. Sistemin vücuttaki kan şeker düzeyine göre uygun dozlarda insülin uyguladığını aktaran Prof. Dr. Gökalp "Bu sistem Tip 1 diyabet hastaları için daha sağlıklı bir hayat ve artmış yaşam kalitesi anlamına gelmekte. Yani 24 saat boyunca kan şekeri azalıp artmasına göre insülin dozları da otomatik olarak değişecektir. Sistem sürekli kan şekeri ölçümü yaptığı için sensörün uyarısına göre kan şekerimiz yükseldiğinde insülin salınımı başlayacak. Şekerimiz belirli bir seviyenin altına düştüğünde insülin salınımını durdurup kan şekerinin daha fazla düşmesini önleyecektir" dedi. "SGM ile anlık glukoz ölçümü cep telefonundan izlenebiliyor" Gukoz ölçüm tekniklerindeki yeniliklerden de bahseden Prof. Dr. Gökalp uzun yıllar parmak ucundan bakılan glukoz ölçümünün, yerini daha popüler olan Sürekli Glukoz Monitorizasyonu (SGM) sistemine bıraktığını dile getirdi. SGM sistemleri ile kolumuzda cilt altına yerleştirilen bir aparatla glukoz değerinin anlık olarak ölçülüp sisteme kaydedildiğini söyleyen Prof. Dr. Gökalp "Böylece glukoz değerleri aile bireyleri ve sağlık personelleri ile sürekli paylaşımına imkan tanıması nedeniyle hastaların kan glukoz değerlerinin uzaktan izlenmesi sayesinde, diyabetin yönetilmesi ve oluşabilecek olumsuz durumların önlenmesinde yardımcı olmaktadır. Kan glukozunun o andaki düşme veya yükselmeye ilişkin verileri cep telefonuna aktardığı için hem yetişkin hem de çocuk hastaların aile bireyleri glukoz değerlerini anlık görüp glukoz düşmelerine ve yükselmelerine erken müdahale edebilmektedirler" diyerek bilgi verdi.
14 Kasım 2025 Cuma - 11:38
Diyabet sessizce ilerliyor: Uzmanlardan erken tanı çağrısı
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında toplumda giderek artan diyabet vakalarına dikkat çekti. Hastanenin Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Güven, diyabetin dünya genelinde 500 milyonun üzerinde kişiyi etkilediğini, Türkiye’de ise her 7-8 kişiden birinin diyabetli olduğunu söyledi. Erken tanının hayati önem taşıdığını vurgulayan Doç. Dr. Güven, "Toplumda diyabetli bireylerin önemli bir kısmı hastalığının farkında değil. Her iki kişiden birinin diyabetli olup bunu bilmediğini düşünüyoruz. Oysa basit bir kan tahlili bile tanı koymak için yeterlidir" dedi. Diyabetin özellikle bazı gruplarda daha sık görüldüğünü belirten Doç. Dr. Güven, ailesinde diyabet öyküsü bulunanlar, obezitesi olan bireyler, kortizon tedavisi gören hastalar, bel ve kalça çevresi geniş olanlar, kolesterol ve tansiyon yüksekliği olan kişilerin risk grubunda olduğunu söyledi. Hastalığın birçok kişide sessiz ilerlediğini belirten Doç. Dr. Güven, diyabetin en sık görülen belirtilerini şöyle sıraladı: ‘’Ağız kuruluğu, aşırı su içme, sık idrara çıkma, tekrarlayan mantar enfeksiyonları, ayaklarda yanma, çok yemeye rağmen kilo alamama.’’ Doç. Dr. Güven, bu şikayetleri yaşayan vatandaşların zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurması gerektiğini söyledi. Diyabetin yalnızca "kan şekerinin yüksekliği" olmadığını vurgulayan Güven, uzun süre yüksek seyreden kan şekerinin vücudun birçok organında kalıcı hasar oluşturduğunu belirterek, ‘’Diyabet damarların iç yüzeyini bozar. Bu bozulma göz, böbrek, sinir sistemi, kalp ve damarlar gibi hayati organlarda ciddi tahribata yol açar. Gözlerde görme kaybına neden olan diyabetik retinopati, böbrek yetmezliği, sinirlerde his kaybı, kalp krizi ve felç riski artışı, hatta enfekte diyabetik ayak yaraları nedeniyle uzuv kaybı görülebilir." "Diyabet önlenebilir bir hastalıktır" Doç. Dr. Mehmet Güven, yaşam tarzı değişikliklerinin diyabetin kontrolünde büyük rol oynadığını kaydederek düzenli egzersiz, günlük 30 dakikalık yürüyüş, karbonhidrattan fakir ve liften zengin beslenme, hazır ve işlenmiş gıdalardan uzak durma ve günde en az 2 litre su tüketimi gibi alışkanlıkların önemini vurguladı. Diyabet tedavisinde modern tıbbın büyük ilerlemeler kaydettiğini anlatan Güven, dijital insülin pompaları ve kişiye özel tedavi yöntemlerinin yaygınlaştığını hatırlatarak, "Diyabet doğru yöntemlerle kontrol altına alınabilir ve hastaların yaşam kalitesi artırılabilir" ifadelerini kullandı.
14 Kasım 2025 Cuma - 11:24
Büyükşehir’den 13 ilçede ücretsiz Diyabet taraması
Muğla Büyükşehir Belediyesi, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında diyabet hastalığına dikkat çekmek, erken teşhisin önemini vurgulamak ve farkındalık oluşturmak amacıyla 13 ilçede ücretsiz şeker ve tansiyon ölçümü gerçekleştiriyor. Büyükşehir Belediyesi sağlık ekipleri tarafından yürütülen taramalar, 14-21 Kasım 2025 tarihleri arasında sabah 09.30-12.00 saatleri arasında yapılacak. Ölçümler, il genelinde vatandaşların kolay ulaşabileceği noktalarda kurulacak sağlık stantlarında gerçekleştirilecek. Parmak ucundan yapılan ölçümler sonucu kan şekeri değeri yüksek çıkan vatandaşlar sağlık personeli tarafından bilgilendirilerek en yakın sağlık kuruluşlarına yönlendirilecek. İlçelerde Ölçümler Nerede ve Hangi Tarihlerde Yapılacak? Etkinlikler kapsamında Bodrum ilçesinde 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 19 Kasım’da Akyarlar Mahallesi Muhtarlığı önünde ve 20 Kasım’da Bitez Mahallesi Muhtarlığı önünde şeker ölçümü yapılacak. Milas’ta 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 20 Kasım’da ise Güllük Mahallesi Pazaryerinde vatandaşlarla bir araya gelinecek. Yatağan’da 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 18 Kasım’da Yeniköy Mahallesinde ölçüm yapılacak. Kavaklıdere’de 18 Kasım’da Ortaköy Mahallesinde, 21 Kasım’da ise Kurucuova Mahallesinde etkinlik gerçekleştirilecek. Menteşe’de 14 Kasım’da 2 Nolu Hizmet Binası bahçesinde, 20 Kasım’da ise Sınırsızlık Meydanında vatandaşlara ücretsiz şeker ölçümü hizmeti sunulacak. Ula’da 18 Kasım’da Sarayyanı Mahallesi Muhtarlığı önünde, 21 Kasım’da Ula Belediye Binası önünde ölçümler yapılacak. Marmaris’te 14 Kasım’da Armutalan Hizmet Binası bahçesinde, 20 Kasım’da Kemeraltı Mahallesi’nde sağlık ekibi görev yapacak. Datça’da 14 Kasım’da MUSKİ Abone İşleri Binası önünde, 20 Kasım’da Yazı Mahallesinde vatandaşlara hizmet verilecek. Köyceğiz’de 18 Kasım’da Gülpınar Mahallesi Öğretmen Evi önünde, 20 Kasım’da ise Çandır Mahallesi Muhtarlığı önünde ölçüm noktaları kurulacak. Ortaca’da 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 21 Kasım’da Pazaryeri girişinde ölçümler yapılacak. Dalaman’da 18 Kasım’da Akçataş Mahallesi Cami önünde, 21 Kasım’da Pazaryeri girişinde vatandaşlara ücretsiz ölçüm hizmeti sunulacak. Fethiye’de 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 19 Kasım’da ise Pazaryeri girişinde etkinlik gerçekleştirilecek. Seydikemer’de 14 Kasım’da Sağlık Birimi Ofisi önünde, 19 Kasım’da Yakabağ Mahallesi’nde vatandaşların kan şekeri ölçümleri yapılacak. Başkan Aras: "Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yerleşmesi için çalışıyoruz" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, diyabet farkındalığına yönelik etkinliklerin toplum sağlığı açısından önemine dikkat çekerek şunları söyledi: "Sağlık hizmetlerinde önceliğimiz koruyucu ve önleyici çalışmalardır. Vatandaşlarımızın bilinçlenmesi, diyabetin erken teşhisi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının yerleşmesi için 13 ilçemizde sahadayız. Bu tür etkinliklerle hem farkındalık oluşturuyor hem de erken teşhisle birçok hastalığın önüne geçilmesine katkı sağlıyoruz" dedi.
14 Kasım 2025 Cuma - 11:09
Uzmanından uyarı: "2045 yılında diyabetli birey sayısı Türkiye’de 13,4 milyon olacak"
Endokronoloji ve Metebolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, "Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre dünyada diyabetli birey sayısının 2045 yılında 783 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise 2045 yılında 13.4 milyon diyabetli birey olacağı ve ülkemizin diyabet sıklığı bakımından dünyada 10. sırada yer alacağı tahmin edilmektedir" dedi. Güven Hastanesi Endokronoloji ve Metebolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, diyabetin tüm dünyada sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu ve giderek oranların arttığını söyledi. Cesur, 14 Kasım Diyabet Günü’nün bu yıl Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından temasının ‘İş yerinde diyabet’ olarak belirlendiğini dile getirerek, "Diyabet tüm dünyada oldukça sık görülen bir sağlık sorunudur ve giderek de oranı artmaktadır. IDF verilerine göre dünyada diyabetli birey sayısının 2045 yılında 783 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise 2045 yılında 13.4 milyon diyabetli birey olacağı ve ülkemizin diyabet sıklığı bakımından dünyada 10. sırada yer alacağı tahmin edilmektedir. Bugüne baktığımızda ise 2024 verilerine göre 20-79 yaş arası erişkinlerde diyabet sayısı ve görülme sıklığı bakımından Türkiye, Avrupa’da ilk sıradadır" ifadelerini kullandı. "Türkiye obezitede Avrupa’da ilk sırada" Prof. Dr. Cesur, diyabette insülin hormonunun salınımında, etkisinde veya bu faktörlerin her ikisinde bozulmanın oluştuğunu, vücudun karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığını, kan şekeri yüksekliğiyle karakterize, sürekli tıbbi bakım gerektiren kronik bir metabolizma hastalığı olduğunu söyleyerek, "Kilolu kişilerde diyabet daha fazla görülür ve kilo arttıkça diyabet gelişme riski de artar. Maalesef obezite ülkemizin sorunlu diğer bir kronik hastalığıdır. Ve yine maalesef obezite sıklığı bakımından Türkiye, Avrupa’da ilk sıradadır. Tip 1 ve tip 2 diyabet olmak üzere iki tip diyabet vardır. Tip 1 diyabet mutlak insülin gerektiren formdur ve daha çok gençlerde görülür. Diyabetli bireylerin yüzde 90’ını oluşturan tip 2 diyabette ise insülin öncelikli tedavi değildir. İhtiyaç halinde insülin de bir tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkabilir. Ancak daha önemlisi tip 2 diyabet önlenebilir bir hastalıktır. Bu nedenle diyabette öncelikli hedef tip 2 diyabetin önlenmesidir. Özellikle riskli bireyler tespit edilir ve bu kişilerde yaşam tarzı düzenlenirse tip 2 diyabet önlenebilir. Obeziteli bireyler burada hedef kitledir. Eğer obezite ile mücadele edilir ve bir kişide yüzde 10 civarında bir kilo kaybı sağlansa dahi diyabetin önlenmesi yönünde önemli adımlar atılmış olur" şeklinde konuştu. "35 yaşından itibaren 3 yılda bir diyabet taraması yapılmalı" Prof. Dr. Cesur, prediyabete de dikkati çekerek, dikkat edilirse diyabet gelişiminin önlenebileceğini söyledi. Prof. Dr. Cesur, sözlerine şunları ekledi: "Dikkat edilmezse prediyabetik bireylerin diyabete dönüşme olasılığı fazladır. Yaş ilerledikçe de tip 2 diyabet görülme sıklığı artar. O nedenle vücut ağırlığı ne olursa olsun 35 yaşından itibaren 3 yılda bir, tercihen açlık plazma glukozu ile diyabet taraması yapılmalıdır. Tedavinin önündeki engellerin başında diyabet farkındalığının yeterli olmaması gelmektedir. Diyabeti erken dönemde tanımak ve uygun şekilde tedavi etmek, muhtemel sorunların önüne geçmek için çok önemlidir. Bu nedenle diyabete ilişkin farkındalığın artması, her gün artan bir oranda yaşamımızı saran diyabet riskinin de önüne geçecektir. Sonuç olarak diyabetin önlenmesi ve yerleşik hastalık oluştuğunda ise komplikasyonlar oluşmadan uygun tedavinin yapılması çok önemlidir. Ülkemizde diyabet ve diyabetin oluşturduğu hasarlarla mücadelenin artarak devam etmesi gereklidir. Tüm halkımız ile basın ve kamuoyunun bu mücadelede birlikte çalışması hepimizi içine alan toplumsal bir sorumluluktur."
14 Kasım 2025 Cuma - 10:09
Sağlık-Sen, Hukuk Birimi ile üyelerinin sorunlarını yargıya taşıyor
Sağlık-Sen, kurulduğu günden bu yana sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin mali, özlük ve sosyal haklarını geliştirmek için mücadele ederken, güçlü avukat kadrosuyla da üyelerinin sorunlarını yargıya taşıyor. Sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin çeşitli konularda yaşadığı adaletsizlikler, Sağlık-Sen Hukuk Birimi tarafından titizlikle incelenerek yargıya taşınıyor. Dava süreci Sağlık-Sen avukatları tarafından takip ediliyor. Türkiye genelinde 63 avukatla üyelerine hizmet veren Sağlık-Sen, bugüne kadar 6 bin dava açtı. Konuyla ilgili sosyal medya hesabından paylaşım yapan Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, "Sağlık-Sen olarak 63 avukatımızla Türkiye’nin en kapsamlı hukuk birimine sahibiz. Üyelerimizin yasal haklarını korumak için bugüne kadar 6 binin üzerinde dava açtık. Bu davalar, yalnızca mevcut mağduriyetleri gidermiyor; sağlık ve sosyal hizmet profesyonellerinin yarın karşılaşabileceği risklere karşı da güçlü bir hukuki koruma sağlıyor" ifadelerini kullandı. Sendikacılığın sadece masada verilen bir mücadele olmadığını vurgulayan Doğan, "Haksızlığa uğrayan her üyemizin hakkını savunmak, bu mücadelenin en önemli parçasıdır. Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan 63 avukatımızla hiçbir üyemizi tek başına bırakmıyor; adalete ihtiyaç duyulan her noktada onların yanında duruyoruz. Sağlık-Sen Hukuk Birimi, bugüne kadar açtığı 6 bin dava ile bu kararlılığın somut bir göstergesidir. Bundan sonra da üyelerimizin hakkını korumak, adaleti tesis etmek ve güçlü hukuki güvencemizi daha da büyütmek için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.
14 Kasım 2025 Cuma - 10:08
Kelebek hastalığı (lupus) kadınlarda 9 kat fazla görülüyor
Halk arasında ’kelebek’ hastalığı olarak da bilinen ’lupus’ hakkında önemli açıklamalarda bulunan Medicana Sağlık Grubu İç Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Murtaza Çit, lupus hastalığının çoğu zaman diğer hastalıklarla karıştırıldığını, tanının gecikmesinin ise hayati risklere yol açabileceğini ifade etti. Lupus hastalığının erkeklere oranla kadınlarda 9 kat fazla görüldüğünü aktaran Uzm. Dr. Murtaza Çit, bu hastalığın kalp, böbrek, akciğer gibi hayati organları etkileyebildiğini söyledi. Yüzde burun ve yanaklarda kızarıklıklarla kendini gösteren ve bu nedenle de halk arasında kelebek hastalığı olarak da bilinen lupus hastalığı hakkında bilgi veren Medicana International İzmir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Murtaza Çit, "kelebek hastalığı" tanımının hastalığı tam anlamıyla tanımlamadığını aktardı. Uzm. Dr. Murtaza Çit, hastalığın bir çok semptomu olduğunu ve de kronik bir hastalık olduğunu vurguladı. Lupus hastalığının neden meydana geldiğinin kesin olarak bilinmediğini ifade eden Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Bağışıklık sistemiyle ilgili, vücutta birçok sistemi tutan, birçok organı etkileyen bir hastalık. Bağışıklık hücrelerinin dokulara gösterdiği reaksiyonla ortaya çıkan bir hastalık. Birçok dokuyu etkiliyor; bunlar eklemler, akciğer, cilt, karaciğer, böbrek, kalp, organ zarları, batın zarı... Tüm bu organlara ve dokulara karşı bağışıklık sistemi reaksiyonu gelişmesine neden oluyor" diye konuştu. Güneş ışığı ve dışarıdaki alerjenler hastalığı tetikleyebilir Hastalığın sebepleri arasında birçok neden olabileceğini aktaran Uzm. Dr. Murtaza Çit, bunlar arasında genetik faktörlerin yanında çevresel faktörlerin de olabileceğini söyledi. Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Bazı nedenlerden dolayı bağışıklık sistemi reaksiyon gösteriyor ve bunun sonucunda lupus hastalığı görülebiliyor. Bu nedenler arasında genetik faktörler etkili olabilir. Ancak tek başına değil! Çevresel faktörler; örneğin güneş ya da dışarıdaki diğer alerjenler, radyasyon gibi etkenler hastalığa neden olabilir" dedi. Hastalığın belirtileri hakkında bilgi veren Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Kelebek görüntüsünün dışında; halsizlik, yorgunluk, kas-eklem ağrısı, yüksek ateş, eklem ağrısı, ciltte döküntü olabiliyor. Eklemlerde şişlikler olabiliyor. Yüzde kızarıklıklar olabiliyor. Bunları gördüğümüzde bu hastalığı da düşünebiliriz" ifadelerini kullandı. Romatizmal hastalıklarla karıştırılabiliyor Lupus hastalığının belirtileri arasında yer alan eklem ağrısı, eklemlerde şişlik durumlarının romatizmal hastalıklarla karıştırılmasına neden olduğunu belirten Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Özellikle romatoid artritle bu çok karıştırılıyor. Romatoid artritte de eklemlerde ağrılar ve şişlikler olabiliyor. Bu lupusta da olabiliyor. Dolayısıyla sadece eklem ağrısıyla doktora gelen hastada tanı karışabiliyor. Bunu detaylıca incelemek ve gerekli testleri yapmak gerekiyor" mesajını verdi. Doğru tanının konulması için öncelikle hastanın ağrı durumunu iyi takip etmesi gerektiğini ve bazı testler yaptırması gerektiğini dile getiren Uzm. Dr. Murtaza Çit, "Lupus hastalığında belirtilerin aktifleşme ve sakin dönemleri oluyor. Eğer hasta hastalığın sakin döneminde hekime başvurursa bir semptom tanımlanamayabilir. Ama aktifleşme döneminde giderse tanı konulması daha kolay olur. İşte eklemlerde şişlik, ağrı, yüzde kızarıklık gibi belirtiler hastalığın alevlendiği dönemlerde ortaya çıkar. Bu dönemde hasta, hekime başvurursa daha kolay tanı konulabilir. Aksi takdirde doğru teşhis alması kolay olmayacaktır" açıklamasını yaptı. 100 bin kişiden 15-20’sinde görülen bir hastalık olduğunu aktaran Uzm. Dr. Murtaza Çit, hastalığa tanı konulmasının zor olmasından kaynaklı verilerin düşük olabileceğini aktardı. Uzm. Dr. Murtaza Çit, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle alevlenme dönemi dışında hastaya tanı konulmasının güç olmasından dolayı hastalar rahatsızlıklarını anlamlandırmak ve doğru tedaviye ulaşmak için doktor doktor gezebiliyor. Lupus hastalığı tanısı konulmasında en etkili yöntem, otoimmün testlerdir. Yüzde kızarıklıklar, eklemlerde sıvı birikmesi, akciğer, kalp gibi organlarda sıvı toplanması gibi ciddi semptomlar ortaya çıktığında hastaya yapılan testlerle tanı konulabiliyor. Düzenli olarak normal kan testlerini yapmak şart. Testlerde otoimmün panel dediğimiz antinükleer antikor (ANA) pozitifliği değeri görünce büyük oranda ‘lupus hastasıdır’ denilebiliyor. Bunların yanında da anti-dsDNA, antifosfolipid antikorlar da pozitif olabiliyor." Ömür boyu takip ve tedavi gerektiriyor Lupus hastalığının erkeklere oranla kadınlarda 9 kat fazla görüldüğünü açıklayan Uzm. Dr. Murtaza Çit, lupus hastalığının vücutta yarattığı doku hasarına bağlı olarak ölümcül sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Öte yandan lupus hastalarına bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar verildiği için hastaların enfeksiyonlara açık olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Murtaza Çit, enfeksiyon sebebiyle de hastanın hayatını kaybetme ihtimalinin olabileceğini vurguladı. Lupus hastalığının tedavisi hakkında açıklama yapan Uzm. Dr. Murtaza Çit, sözlerini şöyle tamamladı: "Lupus semptomlarına göre tedavi edilebilen bir hastalık. Hastalığın alevlenme döneminde, bağışıklık sisteminin ortaya çıkardığı etkileri baskılamak için yüksek doz kortizol tedavisi kullanılıyor. Kortizol yetersiz kaldığında immün sistemi baskılayıcı tedavilere geçilebiliyor. İmmün sistemi düzenleyerek hastalığın seyrini düzeltmek amaçlanıyor. Bu tedavilerin dozu, hastalığın alevlendiği dönemlerde artırılabilirken, hastalığın sakinlediği dönemlerde dozu düşürülerek uzun süre bu şekilde devam edilmesi bekleniyor. Hastanın ömür boyu takibinin ve tedavisinin devam ettirilmesi gerekiyor."
14 Kasım 2025 Cuma - 09:58
Ev yapımı konservede ‘ölümcül’ tehlike
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nazan Turhan, sonbaharda yapılan ev tipi konserveler konusunda tüketicilere hayati uyarılarda bulundu. Özellikle domates, biber, patlıcan ve turşu gibi ürünlerde yeterli sıcaklık ve sterilizasyon sağlanmadığında ‘clostridium botulinum’ bakterisinin üreyebileceğini belirten Prof. Dr. Turhan, "Bu bakterinin ürettiği botulinum toksini, çok ciddi bir zehirlenme türü olan botulizme neden oluyor. Sinir sistemini etkileyen bu zehir, kasları felç edebiliyor ve tedavi edilmezse ölümcül sonuçlar doğurabiliyor" diye konuştu. Havaların serinlemesiyle birlikte mutfaklardaki kış hazırlıkları da hızlandı. Ev yapımı konserveler mutfak raflarındaki yerini almaya başlarken, İEÜ Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nazan Turhan ise konserve yapımı sırasında oluşabilecek risklere karşı uyarılarda bulundu. "Havayla teması önleyin" Kasım ayında evde konserve yapımının yoğun olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Turhan, dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: "Turşusu yapılacak sebzelerin mutlaka taze olması gerekir. Sebzeler topraktan tamamen arındırılmalı; kasenin içinde değil, musluk altında iyice yıkanmalı. En sağlıklı ambalaj cam kavanozlardır. Kullanılacak kavanoz, kapak ve mutfak gereçleri özenle temizlenmeli, gerekirse kaynar suyla steril edilmeli. Sebzelerin arasında hava kalmamalı, kavanozun içine tabak ya da ağırlık konularak sebzelerin havayla teması önlenmeli. Ayrıca, konservelerde bol miktarda tuz kullanmak da koruyuculuk açısından önemli." "Doğru sıcaklıkta saklayın" Fermentasyonun genellikle 3-5 gün içinde başladığını belirten Prof. Dr. Turhan, bu süreçte konservelerin serin ve karanlık bir ortamda saklanması gerektiğini belirterek, "Konserve kurulduktan sonra ilk 3-5 gün oda sıcaklığında (yaklaşık 20 derece) fermantasyon başlar. Gaz çıkışı ve hafif bulanma görülünce kavanozlar serin, karanlık bir yere (10-15 derece) veya buzdolabına alınmalıdır. Uzun süre sıcak ortamda (25 derece ve üzeri, özellikle 30-37 derece) bırakılan turşularda hem tat bozulur hem de botulizm riski artar" dedi.
14 Kasım 2025 Cuma - 09:49
Geçmeyen öksürük akciğer alarmı olabilir
Medical Point Gaziantep Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Çetin, grip ve solunum yolu enfeksiyonlarına karşı vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Demet Çetin, soğuk havalarda grip ve solunum yolu enfeksiyonlarına karşı vatandaşlara önemli bilgiler verdi. Dr. Çetin, "Soğuk havaların etkisini artırdığı bu günlerde grip ve solunum yolu enfeksiyonları yeniden artış gösteriyor. Basit bir grip ya da soğuk algınlığı gibi görünen belirtiler, zamanında tedavi edilmezse zatürre (pnömoni) gibi ciddi bir akciğer enfeksiyonuna dönüşebiliyor" dedi. "Grip ve COVID-19, zatürre için zemin hazırlıyor" Uzm. Dr. Demet Çetin, sonbahar ve kış aylarında özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan bireylerin daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak, "Grip, nezle ya da COVID-19 sonrası bağışıklık sistemi zayıflar. Bu durumda bakteriler akciğerlere daha kolay yerleşir ve zatürreye neden olabilir. Özellikle yüksek ateş, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve balgamlı öksürük gibi belirtiler ciddiye alınmalıdır. Zatürre, akciğer dokusunun mikroorganizmalarla iltihaplanması sonucu ortaya çıkan, ciddi seyirli bir enfeksiyon hastalığıdır. Viral veya bakteriyel kökenli olabilir. Erken tanı konulmaz ve uygun tedavi başlanmazsa hastalık hızla ilerleyip solunum yetmezliğine neden olabilir" ifadelerini kullandı. Uzm. Dr. Demet Çetin, zatürre riskine karşı 4 önemli belirtiye dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, "Yüksek ve düşmeyen ateş, şiddetli ve balgamlı öksürük, nefes darlığı veya göğüs ağrısı, aşırı halsizlik ve iştahsızlık, bu belirtilerden biri bile mevcutsa, hastaların vakit kaybetmeden bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurmalıdır. Zatürre basit bir soğuk algınlığı değildir. Evde yapılan bitkisel karışımlar, geçici olarak rahatlama sağlasa da hastalığın ilerlemesini durdurmaz. Gecikmiş vakalarda hastaneye yatış, hatta yoğun bakım desteği gerekebilir. Ayrıca düzenli el yıkama, dengeli beslenme, sigaradan uzak durma ve kapalı ortamlarda maske kullanımı da hastalıktan korunmada önemli rol oynuyor. Zatürre erken tanı ve doğru tedaviyle tamamen iyileşebilir. Ancak geç kalındığında ölümcül sonuçlar doğurabilir. Özellikle risk grubundaki bireyler solunum yolu enfeksiyonlarını kesinlikle hafife almamalı" şeklinde konuştu. Zatürreden korunmanın en etkili yollarından birinin aşı olduğunu belirten Uzm. Dr. Demet Çetin, grip aşısı ve zatürre aşısının risk grubundaki bireylerde hayat kurtardığını söyledi.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder