ASAYİŞ - 16 Şubat 2025 Pazar 11:07

Karla kaplı Çam Dağı’nda mahsur kalan aile kurtarıldı

A
A
A
Karla kaplı Çam Dağı’nda mahsur kalan aile kurtarıldı

Sakarya’nın Kocaali ile Hendek ilçeleri arasında kalan ve beyaz örtüyle kaplanan 900 rakımlı Çam Dağı’nda araçlarının lastiği patlaması neticesinde mahsur kalan aile ekiplerce kurtarıldı.


Yoğun kar yağışı sebebiyle Kocaali ile Hendek ilçeleri arasında ve beyaz örtüyle kaplanan 900 rakımlı Çam Dağı’nda araçlarının lastiği patlaması neticesinde bir aile mahsur kaldı. Durumun haber verilmesi üzerine HAYAT Arama ve Kurtarma ekibi, AFAD’dan gelen destek talebi üzerine bölgeye gitti. 8 kilometrelik yoldan sonra aile ulaşan ekip, gerekli müdahaleleri yaparak ailenin kurtulmasını sağladı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Tutumlu çocuktan, tüketen çocuğa Yapılan bir araştırmada 1928’den 2020 yılına kadar çocuk dergilerindeki reklamlar incelendi, Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle banka reklamları aracılığıyla tutumlu örnek bir küçük vatandaş olmaya özendirilen çocukların son 30 yıllık dönemde tüketen ve tükettiren çocuğa evrildiği belirtildi. Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi doktora öğrencisi Pınar Ayşe Tuncer, çocukların, günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişim ve yaygınlaşmasıyla tüketim öznesine dönüştüğünü söyledi. Danışmanlığını Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ürün Yıldıran Önk’ün üstlendiği tez çalışmasında; Pınar Ayşe Tuncer, 92 yıllık zaman diliminde yayınlanan 36 farklı dergi ve 112 reklamı inceledi. Tuncer, Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle banka reklamları aracılığıyla tutumlu, örnek bir küçük vatandaş olmaya özendirilen çocukların, son 30 yıllık dönemde tüketen ve tükettiren çocuğa evrildiğini belirtti. Yürüttükleri araştırma ile ilgili bilgi veren Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi doktora öğrencisi Pınar Ayşe Tuncer şunları söyledi: "Çalışmanın amacı çocuk dergilerinde yayınlanan reklamlar üzerinden çocuğun tüketim öznesi konumuna gelme sürecini araştırmaktı. Şimdiye kadar daha çok televizyon reklamlarına yönelik çalışmalar yapılmıştı. Dergilerin son yıllarda sayısal olarak artmış olması ve bu konuda bir çalışma olmaması nedeniyle dergilere odaklandım. 1928’den 2020 yılına kadar dergileri taradım. Bu tez ilk kez bu kadar geniş bir zaman aralığında yayımlanmış ulaşılabilen tüm çocuk dergilerinin listesini de kapsayan bir akademik çalışma oldu. Çocuk dergilerindeki reklamlarda çocukların tüketici olarak nasıl konumlandırıldığını inceledim. Elde ettiğim veriler aynı zamanda Türkiye’de yaşanan toplumsal dönüşümleri ve değişen çocukluk kavramını da ortaya koyuyordu." "Örnek küçük vatandaş" Çok iyi bir arşiv çalışması sonucunda her 10 yıllık dönemden 4’er dergi incelediğini anlatan Tuncer, "Toplam 112 reklam tespit ettik. Bunların genelini banka reklamları oluşturuyor. Banka reklamlarında yıllar içinde ortaya çıkan değişim dikkatimizi çekti. İlk başta kumbara reklamlarıyla tasarrufa yönlendirilen çocuk daha sonraları gerek aktiviteler, gerekse kredi kartı reklamlarıyla tüketime yönlendirilmeye başlamış. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki reklamlarda çocuklar iyi birer küçük vatandaş olarak konumlandırılmış. 1990’lı yıllarda ise ciddi bir değişim var. Örnek küçük vatandaş, sağlıklı gürbüz bir çocuk yerine her şeyi alan, tadan her hizmetten yararlanan bir çocuk konumuna gelmiş" dedi. Benzer biçimde gıda reklamlarının da öznesinin çocuklar olduğunu belirten Pınar Ayşe Tuncer, "Reklamlarda çocukların bahsi geçen yiyeceği tükettiklerinde daha sağlıklı, güçlü başarılı olacakları şeklinde yönlendirmeler vardı. İlk başlarda reklamlarda yer alan gürbüz sağlıklı Türk çocuğu imajı yerini çeşitli atıştırmalıklar tüketen çocuğa bırakıyor. Son yıllarda ise daha çok teknoloji ürünlerinin reklamlarında bir artış söz konusu" diye konuştu. "Çocuklar hedefte" Banka reklamlarının araştırmada önemli bir done olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Ürün Yıldıran Önk de, "İlk reklamlarda çocuklara kumbara ile para biriktirin mesajı var. Son yıllarda ise tutumluluğun yerini tüketim vurgusu alıyor. ’Çocuğa ayrı hesap açalım, kredi kartı verelim’ yönlendirmeleri söz konusu. Çocuklar çok özel bir hedef kitle. Çocuk dergileri de sadece çocuklara değil, ailelere de hitap ediyor. Bir yandan geleceğin tüketicisi çocuklara yatırım yaparken, bir yandan da ailelere de ulaşmış oluyorlar" dedi.
Kocaeli Denizciler Caddesi’nde altyapı çalışmalarının yüzde 55’i tamamlandı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü, Derince Denizciler Caddesi’nde sürdürdüğü altyapı çalışmalarının yüzde 55’ini bitirdi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü, Derince Denizciler Caddesi ile çevre cadde ve sokaklarda kullanım ömrünü tamamlayan ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalan hatları kapsamlı çalışmayla tamamen yeniliyor. Proje ile daha sağlıklı ve kesintisiz içme suyu sağlamak hedeflenirken, çevre dostu su yönetimiyle modern şehircilik anlayışının da hayata geçirilmesi amaçlanıyor. Derince’deki çalışmalar kapsamında 100 ile 350 mm çaplarında duktil borular kullanılarak yapılacak olan 3 bin 985 metre uzunluğundaki içme suyu hatlarının bin 234 metrelik kısmı tamamlandı. Ayrıca bin 85 metre uzunluğundaki isale hattı çalışmalarının 635 metresi tamamlandı. Bölgede devam eden kanalizasyon hattı çalışmalarında ise toplam 3 bin 929 metre inşa edilecek hattın bin 323 metresi tamamlanarak çalışmaların yüzde 55’i bitirildi. Derince’nin en hareketli caddelerinden biri olan Denizciler Caddesi’ndeki çalışmaların 19 Mayıs’a kadar tamamlanması hedefleniyor. İSU, çalışmaların tamamlanmasıyla bölgeye daha sağlıklı ve kesintisiz içme suyu sağlayarak kaliteli altyapı hatlarıyla "Altyapıda Sıfır Problem" anlayışı doğrultusunda uzun yıllar hizmet vermeye devam edecek.
Elazığ 71 yaşında aynı hoyrat aynı tutku, 27 yıl sonra seslendirdiği eser milyonlarca izlendi Elazığlı mahalli sanatçı Osman Bulut, 27 yıl önce spontane bir şekilde seslendirdiği Elazığ hoyratını, 71 yaşında yeniden yorumladı. Sosyal medyada milyonlarca kez izlenen performansı, dinleyiciler tarafından büyük beğeni topladı. Elazığ’da 1998 yılında Harput Kültür Derneği’nin düzenlediği Erkan Oğur konserine katılan Osman Bulut (71), yıllar önce söylediği hoyratı 27 yıl sonra tekrar seslendirdi. O gece salonda yankılanan ve dinleyicilerin hafızasında yer eden bu özel ezgi, yıllar sonra yeniden gündem oldu. Paylaşılan görüntü ile Bulut’un güçlü yorumu, müzikseverler için geçmişle bugün arasında duygusal bir köprü kurarken, sanatın zamansızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Sanatçının 27 yıl sonra yeniden seslendirdiği hoyrat, sosyal medyada büyük beğeni toplayarak, dinleyiciler tarafından milyonlarca kez izlendi. Zamana meydan okuyan sesi, Elazığ müziğinin ve kültürel mirasının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlayan Bulut, hayatı boyunca Harput müziğine ve tasavvuf musikisine gönül verdiğini dile getirdi. Uzun yıllar teknisyen olarak çalıştıktan sonra emekli olan sanatçı, müzik çalışmalarına ara vermeden devam etti. 2012 yılında Kültür Bakanlığı Somut Olmayan UNESCO Dünya Mirası’na kayıt olan Bulut, burada hoyratlar, gazeller ve aşr-ı şerifler seslendirdi. " Somut Olmayan Unesco Dünya Mirası’na kayıtlı" Bugüne kadar Hafız Osman Öge, Hafız Yusuf Kavuran, Mustafa Döner ve Enver Demirbağ gibi önemli isimlerle çalışan ve müziğe olan bağlılığını anlatan Bulut, " Harputluyum, Salkaya Köyü’ndenim. 1954 doğumluyum. İlk ve ortaokul tahsilini burada yaptım. Üniversitede teknisyen olarak 25 yıl görev yaptım. Son olarak da çalıştığım hastanede emekli oldum. Halen daha musikiye devam ediyoruz. Gerek tasavvuf anlamında gerek Harput musikisi anlamında çalışmalarımıza devam ediyoruz. Aynı zamanda 2012 yılında Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Unesco Dünya Mirası’na kayıt oldum. Orada hoyratlar, gazeller ve aşr-ı şerif okuduk. Hafız Osman Öge ve Hafız Yusuf Kavuran hocalarımdı. Mustafa Döner ve Enver Demirbağ’ın yanında bizatihi bulundum. Ancak Hafız Osman ve Yusuf hocalarımla camide iştigal olduk. Enderun müezzinliğine onlarla başladık, onları yanında o ilahileri gördüm" dedi. "Lambaları yakın, hoyratı söyleyeni göreceğim" 1998 yılında gerçekleşen konserin anısına da değinen Bulut, " 1998 yılında Fırat Üniversitesi’ne bir gün Erkan Oğur gelmişti. Arkadaşlarla birlikte gidelim dedik. Ben salonun en arkasında oturuyordum. Lambalar sönmüş ve kalabalıktı. Derken Oğur, hicaz makamında bir esere girdi ve salonda çıt yoktu. Bir tek Erkan Oğur’un bağlaması ve İsmail Demirci’nin sesi geliyordu. O sıra Oğur, ’Dernekten biri bir hoyrat okusa Gokko’ dedi. Ben de kısık bir sesle hafif ses çıkardım ama yanımdaki ’Amca oku oku’ dedi. Ben de ’Ayıp olur, adamın konserinde izinsiz okuyamam ki’ dedim. Erkan Oğur da oku deyince ben de hoyrata girdim ve okudum. Bitince de Erkan Oğur, lambaları yakın o hoyratı söyleyeni göreceğim, dedi. Beni salondaki herkes alkışladı. Oğur da konserden sonra beni kulise davet etti" diye konuştu.