YEREL HABERLER - 22 Mart 2012 Perşembe 17:26

BİREYSEL KALKINMA VE YARDIMLAŞMA DERNEОİ`NDEN 3 AİLEYE YARDIM

A
A
A
BİREYSEL KALKINMA VE YARDIMLAŞMA DERNEОİ`NDEN 3 AİLEYE YARDIM

Bireysel Kalkınma ve Yardımlaşma Derneği tarafından ihtiyaç sahibi 3 aileye giysi ve gıda yardımı yapıldı.
Bireysel Kalkınma ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mustafa Yiğit, Samsun`da yaptıkları araştırma neticesinde tespit ettikleri yardıma muhtaç 3 aileye giysi, halı, ayakkabı ve 1 yıllık ekmek markası yardımında bulunduklarını söyledi.
2005 yılından bu yana dernek olarak faaliyetlerini sürdürdüklerini belirten Yiğit, ``İhtiyaç sahibi ailelere yardımlarımız devam ediyor. Hayırseverler vatandaşlarımız da derneğimize yardımlarını bekliyoruz. Birilerine yardım edebilmek en kutsal görevlerden birisidir. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Yardıma muhtaç olanları tespit edip giyim, gıda ve ekmek gibi yardımlarımızı elimizden geldiği kadarıyla yapmaya çalışıyoruz ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Vatandaşlarımız da bu tip yardım derneklerini desteklemeli`` dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kontrolsüz ilaçlama arılara ve arı ürünlerine zarar veriyor Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanmasının, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken olduğunu dile getirerek Dünya Arı Günü öncesinde çağrı yapan Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken. Çiftçilerimiz, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilmeli ve denetlenmeli” dedi. İnsan neslinin devamı için kritik öneme sahip olan arıların, 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. Sofralara gelen her 3 gıdadan yaklaşık biri ise arılar sayesinde üretiliyor. Gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, insanları da çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakabiliyor. Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Bu çerçevede Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. “Doğayla dost, ekolojik tarım ilaçlarının kullanımı teşvik edilmeli” Yarım asra yakın bir süredir, arılar ile arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden ve Türkiye’nin önemli bal markası Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü’nde konuya dikkat çekti. Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Bu sebeple olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli” dedi. “Arı olmazsa; bitki, hayvan ve sonunda da insan olmaz” Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu ifade eden Altıparmak, “Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla ‘çekip çeviren’ arılara ne kadar teşekkür etsek az. Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar oluşturmak mümkün. Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık oluşturmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor” diye konuştu. “Arıcılık mesleği hileli ballar yüzünden yaşlanıyor” Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Özen Altıparmak, “Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler sebebiyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele sebebiyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç bireyler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “En fazla hileye maruz kalan gıda ürünü bal” Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, “Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” ifadelerine yer verdi. Arıları nasıl koruyabiliriz? Yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynayan arıların korunması için ise ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin önüne geçilerek doğal alanların korunmasının sağlanması, tarımda zirai ilaçlama azaltılarak iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacı ile program ile etkinliklerin düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması öneriliyor.
Düzce Tatbikat gereği kayboldular, kurtarma çalışması tüm gün sürdü Düzce’de senaryo gereği kampçılara ayı saldırdı. 10 kampçı kaybolunca tüm arama kurtarma ekipleri kaybolanları gün boyu arayıp kurtardı. Düzce’de arama kurtarma ekiplerinin geliştirilmesi için tatbikat gerçekleştirildi. AFAD başta olmak üzere Düzce Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü, UMKE, Orman ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile tatbikat başlatıldı. Senaryo gereği 10 kişilik kamp ekibi ayı saldırısı sonrasında ormana kaçıp kayboldu. Yaralı olarak ayı saldırısından kurtulan 1 kişi durumu 112 Acil Çağrı merkezine bildirdi. İhbar üzerine bölgeye ekipler sevk edilirken, AFAD bölgede koordinasyon merkezi kurdu. Sivil toplum kuruluşlarına 8 ayrı arama bölgesi oluşturulunca, ekipler ormana giriş yaparak kaybolan kişileri arama çalışması başlatıldı. Düzce Valisi Selçuk Aslan ve beraberindeki heyette bölgeye gelerek tatbikat alanında incelemelerde bulundu. Vali Aslan, Düzce’de ki arama kurtarma ekiplerinin niteliklerinin arttırılması için hazırladıkları proje çerçevesinde böyle bir tatbikat hazırladıklarını belirterek, “ Ülkemizin afetler ülkesi olduğu gerçeğini maalesef zaman zaman tecrübe ediyoruz. En acı tecrübemizde 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile yaşandı. Bu yaşadığımız afetlerden çıkardığımız dersler var. Afetlere afetler öncesi hazırlık yapılması çıkarılan derslerden bir tanesi. Fiziki yapımızın afetlete karşı dirençli olması gerekiyor. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayeleri ile çalışmalar devam ediyor. Diğer bir yön ise insanları afetlere karşı hazırlamamız. İlimizde kamusal kapasitenin kullanımının yanı sıra nitelikli istekli ve özverili bir sivil toplum oluşumları gördük. Şu anda ilimizde 7 STK’mız, 4 tane de kamu kurumlarımız uhdesinde arama kurtarma ekiplerimiz var. Biz bu ekiplerin nitelikli kılabiliriz, eğitim yapıları ile nasıl güçlendirebilirizi düşündük. Böyle bir proje hazırladık. Bu proje çerçevesinde teorik eğitimler verildi. Bugünde ilk aşama olarak teorik eğitimleri pratiğe yansıtmak açısından arazide kayıp arama senaryosu gerçekleştirdik. Tatbikatımızda 236 arama kurtarma personelimiz katılarak saat 10.00’da 112 Acil çağrı merkezine ilk çağrı geldi ve ekiplerimiz bölgede çalışmalarına başladı. Tüm ekipler orman içerisinde arama çalışmalarını sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı. (EB-
İstanbul Emine Erdoğan ve Bakan Koca, Ebeler ve Hemşireler Günü’nde düzenlenen programa katıldı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde düzenlenen programda Türkiye’nin farklı illerinde görev yapan ebe ve hemşireler ile bir araya geldi. Bakan Koca burada yaptığı konuşmada “2024 yılı içinde 15 bini hemşire, 2 bini de ebe olmak üzere toplam, 17 bin ebe ve hemşire istihdamı gerçekleştirdik. Ebe ve hemşire sayımız istikrarlı bir politikayla artacak” dedi. Emine Erdoğan ise “Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddet eylemlerinin önlenmesi için yeni yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini çok kıymetli buluyorum” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde düzenlenen ‘Ebeler ve Hemşireler’ programına katıldı. Programa Erdoğan ve Koca’nın yanı sıra çok Türkiye’nin birçok bölgesinde görevli ebe ve hemşireler katılım gösterdi. Katılan ebe ve hemşireler arasında 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nde yaşayan ve ailelerini bırakıp yeniden göreve giren hemşireler de yer aldı. Programda konuşan Bakan Koca, ebe ve hemşirelere seslenerek, “Ebe ve hemşire bir insanın doğumdan, yaşamının bitimine kadar aldığı sağlık hizmetinde görev üstlenir. Bu sebeple ebeler ve hemşireler, hastalar ve sağlık sistemimiz açısından daima büyük öneme sahiptir. Hamilelik takibinde, doğum esnasında, doğumdan sonra ebeler annelerin yanındadır. Teşhis konduktan sonra tedaviyi uygulayan, takip eden hemşiredir. Eğer ebe ve hemşireler olmasaydı doğumda süreçler zorlaşır, tedaviler planlandığı gibi yürümeyebilir, şifa umulduğu kadar hızlı gerçekleşemeyebilirdi. Poliklinikte hemşire, şifa sanatının ustalarından biri gibidir. Sağlık hizmetinde iletişimin kolaylaştırıcı köprülerisiniz. Ben bu sözleri sizlerin yöneticisi konumunda olduğum için söylemiyorum. Bu inandığım sözleri 36 yıllık hekim olarak söylüyorum. Altı yıldır sizleri daha yakından tanıdığım için daha büyük bir inançla söylüyorum” dedi. “Sağlık çalışanları için büyük değişimler yaptık” Bakan Koca konuşmasının devamında sağlık sisteminin büyük bir değişim yaşadığını söyleyerek “Sağlık çalışanlarımız için iyileştirmeler yaptık. Şiddetin, vandallığın önüne geçmek için yaptığımız çalışmalardan gerçek anlamıyla sonuç aldık. Özlük haklarında iyileştirmeler yaptık. Pek çok gelişme yasalarla kalıcı hale getirildi. Ebelerin yetki sınırlarını genişleten bir yasal düzenleme ise bu yılın başında yapılmıştır. Doğum sırasında gereken küçük tıbbi müdahalelerin yapılması güvence altına alınmıştır. Böylece ebelerimizin, mesleki anlamda daha güçlü olmasını sağlamış olduk. Mesleki konumu güçlendirilmiş ebelerimizle yakında Normal Doğum Eylem Planı’nı, uygulamaya koyacağız. Ebe ve hemşirelerimiz başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın insanüstü gayretlerini takdirle karşılamakla birlikte iş yükünü hafifletecek istihdam politikalarına da büyük önem veriyoruz. 2024 yılı içinde 15 bini hemşire, 2 bini de ebe olmak üzere toplam, 17 bin ebe ve hemşire istihdamı gerçekleştirdik. Ebe ve hemşire sayımız istikrarlı bir politikayla artacak” şeklinde konuştu. "Sağlık ordumuzun gösterdiği cansiperane fedakarlığı unutmamız mümkün değil" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ise Gaziantepli hemşire Şeyma Alakuş’un, 6 Şubat depremlerinde cesaret gösterdiğini söyledi. Alakuş’un depremlerde ayaklarının altındaki zemin kayarken, ilk düşündüğünün kendi canı değil, servisteki çocukları ve baktığı hastaları olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Şeyma gibi, afet bölgesinde, gecesini gündüzüne katarak depremzede vatandaşlarımıza şifa eli uzatan, sağlık çalışanlarımızın kahramanlık öyküleri milletimizin yüreğinin en derinine işlemiştir. Arama kurtarma ekiplerindeki hemşire ve ebeler afet sonrası müdahale ve destek süreçlerinde binlerce canımızın hayata tutunmasına vesile olmuştur. Özellikle yakınları enkaz altındayken başkalarının yarasına merhem olan sağlık çalışanlarımızın hatırası kalbimizin en müstesna köşesinde saklanacaktır” şeklinde konuştu. Emine Erdoğan konuşmasının devamında "Bütün dünyayı sarsan pandeminin zorlu koşullarında sağlık ordumuzun gösterdiği cansiperane fedakarlığı unutmamız mümkün değil. Bütün bu sayısız kahramanlık hikayeleri bize gösteriyor ki çehreler, zaman ve mekan değişse de bir şey baki kalıyor; iyiliğin yüzü haline gelmiş sağlık çalışanlarının fedakar gönüllülükleri. Sahip olduğu bilgi ve deneyimi. Savaş, salgın, afet gibi en karanlık dönemlerde insanlık nöbeti tutarak ülkemizi aydınlığa eriştiren tüm sağlık neferlerimizi, bütün sağlık şehitlerimizi, hemşire ve ebelerimizi saygıyla ve minnetle yad ediyorum" dedi. Konuşmasında sağlık çalışanlarının özlük haklarına değinen Erdoğan, “Sağlık çalışanlarımızın özlük haklarını düzenlemek ve sorunlarını çözmek için hayata geçirilen Beyaz Reform süreci atılan en önemli adımlardan bir tanesidir. Diğer yandan insanı yaşatma ilkesini temel alan sağlık alanında şiddeti kabul etmemiz mümkün değil. İyileştirmeyi, şifa vermeyi amaçlayan bu kutlu mesleğin mensupları hayatlarının her döneminde saygı ve hürmeti hak ediyor. Bu nedenle sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddet eylemlerinin önlenmesi için yeni yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini çok kıymetli buluyorum” diye konuştu.
Bursa Yarım asırlık şanlı mücadele ’Kurtuluşspor’ sergisi açıldı İnegöl Belediyesi, 18 Mayıs Dünya Müzeler Günü ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na özel ’Yarım Asırlık Şanlı Mücadele Kurtuluşspor’ sergisini beğeniye sundu. Türkiye’nin ilk ilçe kent müzesi olan İnegöl Kent Müzesi yaptığı araştırma ve sergi çalışmalarıyla bugüne kadar şehrin birçok değerini gün yüzüne çıkartarak ’sergilerin merkezi’ haline gelirken, müzeler gününde 164. sergisini düzenleyerek yine şehrin bir başka değeri olan Kurtuluşspor’un hikâyesini beğeniye sundu. Türk futboluna onlarca isim yetiştirmiş İnegöl, sosyal kültürel değerlerinin yanında sporcu kenti olma yönüyle de öne çıkarken İnegöl Belediyesi de bu değerleri bir bir işleyerek geçmişin izlerini geleceğe taşımak ve değerleri gün yüzüne çıkartmak adına çalışmalarına devam ediyor. 1974 Yılından kurulan ve bu yıl 50.yılını kutlayan İnegöl’ün köklü kulüplerinden olan Kurtuluşspor’un hikayesine dikkat çekme adına hazırlanan serginin açılışına; AK Parti Bursa Milletvekili Ayhan Salman, İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, AK Parti İlçe Başkanı Mustafa Durmuş ile parti yöneticileri ve meclis üyeleri, Kurtuluşspor Başkanı Semih Yavuz, Eğitimci antrenör Özden Suvat, siyasi parti temsilcileri, protokol üyeleri, Kurtuluşspor’un mevcut ve geçmiş dönem başkan ve yöneticileri, sporcuları ve çok sayıda spor sever katıldı. 100’ün üzerinde fotoğrafın ve Kurtuluşspor’a ait forma ve kupaların, Bursa ilçelerinin amatör kulüplerinin atkı ve flamalarının da yer aldığı serginin açılışında konuşma yapan İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, ‘’ Bizler için çok özel bir gün. Bugün burada İnegöl’ün özetini görüyorum. Çok sayıda değerli isimlerle bir aradayız. 18 Mayıs Müzeler Günü ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerimizin bir parçası olan sergimizin açılışında hep birlikteyiz. İnegölümüzün spor anlamında çok güçlü kulüpleri var. Kurtuluşspor’da bunlardan bir tanesi. Kuruluşundan bu yana emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Kulüplerimiz altyapı anlamında ciddi emekler sarf ediyor. Onların da meyveleri olan çocuklarımızı başarılarıyla görüyoruz. 50 yıl önce Mahmudiye Mahallemizdeki Kurtuluş Sokak’tan ismini alan Kurtuluşspor, son süreçte de birleşmeye giderek artık Mobilya Kurtuluşspor olarak anılıyor. Kulüplerimiz güçlerini birleştirerek faaliyetlerine daha da güçlü bir şekilde devam ettirmiş oluyor. Bu birliktelikler de ilçemizin spor alanında daha da güçlendiğini gösteriyor. Özel bir mekân olan ilk ilçe kent müzesi İnegöl Kent Müzemiz de Özden Suvat hocamızın emekleriyle hazırlanan tarihte bir iz bırakacak eserleri 164. sergimizle beğeniye sunmuş oluyoruz. Ben kendilerine çok teşekkür ediyorum. Geçmişten bu güne tarihimizi gün yüzüne çıkartmak için mücadele veren, bu mekânların oluşumuna sebep olan herkese teşekkür ediyorum. Dile kolay yarım asırlık tecrübeyi anlatan sergimizin hayırlı olmasını diliyorum. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımızı tebrik ediyorum’’ dedi. Kurtuluşspor Başkanı Semih Yavuz ve eğitimci antrenör Özden Suvat, kulüp tarihini anlatan özel serginin hazırlanması için sundukları katkı ve kulüplerin daha da güçlenmesi adına verdikleri destekten dolayı İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban’a teşekkürlerini iletti. Konuşmalar sonrası protokol üyeleri ve çok sayıda katılımcılarla birlikte serginin açılış kurdelesi kesildi. Katılımcılarla birlikte sergiyi ziyaret eden Başkan Alper Taban, 18 Haziran’a kadar ziyarete açık olacak ’Yarım Asırlık Şanlı Mücadele “Kurtuluşspor” Sergisine tüm ilçe halkını davet etti.