EKONOMİ - 10 Şubat 2025 Pazartesi 17:18

Çarşamba Şeker Fabrikası MKE’ye devredildi: Dünyada tek olan savunma sanayi ürünü üretilecek

A
A
A
Çarşamba Şeker Fabrikası MKE’ye devredildi: Dünyada tek olan savunma sanayi ürünü üretilecek

Samsun Büyükşehir Belediye (SBB) Başkanı Halit Doğan, 14 yıldır atıl vaziyette duran 780 dönümlük Çarşamba Şeker Fabrikası’nın, Makine ve Kimya Endüstrisi’ne (MKE) devredildiğini ve imzaların atıldığını belirterek, "Dünyada sadece bir ülkede üretilen, Türkiye’nin dışarıdan satın aldığı, Türk mühendisler tarafından yerli ve millileştirilmiş bir ürün artık burada üretilecek" dedi.


SBB Meclisi Şubat Ayı 1. Birleşiminin 1. Oturumu, Başkan Halit Doğan’ın meclis başkanlığında Meclis Toplantı Salonu’nda yapıldı. 52 gündem maddesinin kabul edilerek ilgili komisyonlara havale edildiği toplantıda kendisine gelen soruları cevaplayan Başkan Doğan, 14 yıldır atıl duran ve Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile MKE’ye tahsis edilen Çarşamba Şeker Fabrikası ile ilgili gelişmeler hakkında bilgi verdi.



"Türkiye’nin dışarıdan satın aldığı savunma sanayi ürünü artık burada üretilecek"


Savunma sanayi ihtiyacı kapsamında dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak üretimlerin Samsun’da yapılacağını ifade eden SBB Başkanı Halit Doğan, "Çarşamba Şeker Fabrikası 14 yıl boyunca atıl vaziyette orada durdu. Onlarca insan çalışmadığı halde yıllarca maaş aldı. 2019 yılında pandemi öncesinde ilçe belediye başkanıyken fabrikayı faaliyete geçirmek için pancar seferberliği başlattık. O yıl 100 bin ton ihtiyaca karşı tüm uğraşlara rağmen 50 bin ton pancar teslim edebildik. Sonuç itibarıyla pandemi sonrasında da bu fabrika çürümeye yüz tuttu. İçerisinde de 60’a yakın personel kaldı. Memur sayısı çok azaldı, işçiler kaldı. MKE ülke savunması için önemli bir kuruluş. MKE’nin, dünyada sadece 1 ülkede üretilen ve dışarıdan satın aldığımız, dışarıya bağımlı olduğumuz bir ürünü üretmekle alakalı Türkiye’de limana yakın bir bölgede en az 200 dönüm arazi arayışı içerisinde olduğu bize ifade edildi. Çarşamba Şeker Fabrikası arazisi bunun için uygun bir yer. Yan tarafı da OSB. Yanıyla birlikte bir Savunma Sanayi Kampüs Alanı oluşturabilir miyiz diye bir düşüncemiz oldu. MKE Genel Müdürü’ne konuyu arz ettik. Onlar ekibiyle gezdiler ve alanın elverişli olduğunu söylediler. Burada en az 5 üretim tesisi kurabileceklerini, önce bahsettiğim üretimden başlayacaklarını ifade ettiler. Ayrıca özel, yanmaz içerikleri olan savunma sanayinde kıyafet olarak zorunlu ihtiyaç olan üretimleri de burada yapacakları ve en az 2 bin kişi istihdamına kadar süreç içerisinde çıkabilecekleri bir fabrika alanını burada hayata geçirebileceklerini söylediler. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından medikal cerrahi, savunma sanayi gibi 5 farklı alanda Samsun özel teşvik kapsamına alınacak. Bununla ilgili çalışma devam ediyor. Eğer savunma sanayi ile ilgili böyle bir yatırımı Samsun’a kazandırabilirsek hem bununla alakalı alınacak işleri hızlandırma ve Allah nasip ederse başka büyük savunma sanayi firmalarının da şehrimizi tercih etmelerinde önemli imkan sağlayacağını düşündük. Samsun’a hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.



"MKE 5 üretim tesisi kuracak"


MKE tarafından kurulacak 5 üretim tesisi ile Samsun’un kapasitesinin de yukarıya çıkacağını ifade eden Başkan Doğan, "Şeker fabrikasını, bir şey olacak diye kaç yıl daha ne için bekletelim? Üreticiden bir aksiyon yok. Bugün geldiğimiz aşamada bir fabrikayı, çalışanlarıyla birlikte 700 küsur dönümlük alanı ama üretilmeyen bir yeri bekletmek midir önemli olan? Türkiye için önemli, dünyada dışa bağımlı olduğumuz ve Türk mühendisler tarafından yerli ve millileştirilmiş bir ürünü burada üreterek, kendi savunma sanayi ham maddemizi üreterek bu işe katkı sağlayacak bir fabrikaya dönüşmesi midir? Nihayetinde amacımız Samsun’un üretim kapasitesini yukarıya taşımak. Bu şehir 1 emeklisine 1 çalışan düşen bir şehir. Türkiye ortalaması 1,7 çalışan 1 emekli. 350 bin SGK’lı çalışanımız varsa 350 bin emeklimiz var. Yaş ortalamamız Türkiye ortalamasının 2 yaş üstünde. Çarşamba’daki üreticilerin çocukları başka yerlerde çalışıyor, üreticilerin çoğu emekli. Biz eğer orada şeker fabrikasına hammadde üretecek gençleri oluşturamazsak, bu genç nüfusun oluşmadığı yerde ne sanayi üretimi yapabiliriz ne şeker pancarı üretebiliriz. Çarşamba’da şu anda 5-10 bin ton pancar üretiliyor. Bunlar da Kastamonu Şeker Fabrikası’na üreticiye masraf çıkartmadan fabrika tarafından alınıyor, küspesi de gönderiliyor. Üretenler için mağdur olunacak bir durum yok. 15 yılda bir eyleme konu olan bir fabrikadan bugün gerçek manada içinde bir eylem olan, üretim olan ve Türkiye’nin önemli bir ihtiyacına da cevap verebilecek, Samsun’u MKE’nin savunma sanayi fabrikalarından birisinin olduğu bir şehir haline getirebilecek önemli bir iş oldu. Samsun’a hayırlı olsun. Bugün elimizde çalışmayan bir fabrika, çalışmasına dönük güzel bir uygulama fırsatı var" şeklinde konuştu.



"Alan, Cumhurbaşkanımızın imzasından çıkmış, MKE’ye tapusuyla her şeyiyle geçmiş bir alan"


Fabrikanın tam anlamıyla MKE’ye geçtiğinin altını çizen Doğan, "Yetkililer, söz konusu fabrikaya binaları için değil, limana yakınlığıyla alakalı geldiklerini ifade ettiler. Fabrika arazisi 780 dönüm, OSB ile birlikte toplam 1 milyon 800 bin dönüm. Ormanlık alana ise yapılaşma mümkün değil. MKE söz konusu yeni fabrika için ihaleye çıkmış ve alanın etrafını çeviriyor. Bir bakkal bile açılsa ruhsata tabi oluyor. Burada yapacakları üretim tesislerinin bir ÇED süreci olacaktır. Suya, toprağa, havaya ve çevreye zarar verecekleri bir şey içerisinde olmayacağımız gibi, bu yatırım devletimizin bir yatırımı olacak. Bu SBB Meclisi’nin karar verdiği bir uygulama değil. Kararı verilmiş, Cumhurbaşkanımızın imzasından çıkmış, MKE’ye tapusuyla her şeyiyle geçmiş bir alandan bahsediyoruz. Alanın tamamı sarılacak, güvenli bir bölge haline getirilerek üretime başlanacak. Burası Türkiye’nin savunma sanayi ile ilgili önemli bir firmasına ev sahipliği yapan önemli bir yer oldu. Allah yapanlardan, bugüne getirenlerden, razı olsun. 1974’te kurulan Çarşamba Şeker Fabrikası bugün önemli bir amaca hizmet eden bir fabrikaya dönüşmüştür. Süreç ilerledikçe, üretim arttıkça şehrimize faydası da olacaktır" ifadelerini kullandı.



Çarşamba Şeker Fabrikası MKE’ye devredildi: Dünyada tek olan savunma sanayi ürünü üretilecek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Akay Grup, Ekonomist Dergisi ‘‘Anadolu 500’’ listesinde 93. sırada yer aldı Akay Grup, Ekonomist Dergisi tarafından bu yıl 22’ncisi düzenlenen "Anadolu 500" araştırmasında önemli bir başarıya imza atarak 39 sıra yükselip 93. sırada yer aldı. Van’dan listeye giren tek şirket olma özelliğini taşıyan Akay Grup, bölgesel kalkınmanın önde gelen temsilcilerinden biri olarak faaliyet alanlarını hızla genişletmeye devam ediyor. Grup bünyesinde yer alan DoubleTree by Hilton Van Oteli ile turizm sektöründe güçlü bir konuma sahip olan Akay Grup, bunun yanı sıra teknoloji ve enerji alanlarındaki yatırımlarıyla da dikkat çekiyor. Dünyaca ünlü birçok global markanın Türkiye distribütörlüklerini yürüten şirket, 2025 yılında yenilenebilir enerji alanında önemli bir adım attı. Akay Grup İcra Kurulu Başkanı Umut Akay, elde edilen başarıya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Sürdürülebilir hedeflerimiz doğrultusunda büyüme trendimizi istikrarlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Bu başarıda emeği geçen çalışanlarımız başta olmak üzere tüm iş ortaklarımıza ve paydaşlarımıza teşekkür ederiz. Akay Grup olarak hem bölgemize hem de ülkemize değer katan yatırımlar yapmayı sürdüreceğiz." Ekonomist’in Anadolu 500 sıralamasında elde edilen bu önemli başarı, Akay Grup’un güçlü finansal performansının yanı sıra farklı sektörlerdeki stratejik hamlelerinin de bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Akay Grup hakkında 1970’li yıllardan bu yana faaliyet gösteren Akay Grup; turizm, teknoloji, enerji ve distribütörlük alanlarında yatırımlar yapan, bölgesel ve ulusal ölçekte büyümeyi hedefleyen bir şirketler topluluğudur.
Bilecik Osmaneli ayva lokumu Türkiye’ye açıldı Bilecik’in Osmaneli ilçesinde belediye tarafından üretilen tescilli ürünü ’Ayva Lokumu’ Türkiye’ye açıldı. Osmaneli Belediyesi Ayva Lokumu ve Yöresel Ürün Üretim Merkezi 2024 tarihinde taşındığı yeni üretim alanıyla birlikte büyük bir başarı hikâyesine imza attı. Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıllık sürede üretim kapasitesi, istihdam ve ciroda dikkat çekici bir büyüme sağlandı. Yeni üretim yerine taşınmadan önce günlük 500 adet olan üretim kapasitesi, yapılan yatırımlar ve modern üretim altyapısı sayesinde bugün günlük 5 bin adede ulaştı. Aynı dönemde tesisimizde çalışan personel sayısı 6 kişiden 33 kişiye yükselerek önemli bir istihdam artışı sağlandı. "Yıllık 3,5 milyon TL olan ciro" Konu hakkında açıklama yapan Osmaneli Belediye Başkanı Bekir Torun, "Üretimdeki bu büyüme ekonomik verilere de yansıdı. Yıllık 3,5 milyon TL olan ciro, yeni tesisle birlikte 40 milyon TL seviyesine çıkarak Osmaneli’nin yerel üretimdeki gücünü bir kez daha ortaya koydu. Osmaneli Ayva Lokumu ve yöresel ürünlerimiz bugün başta zincir marketler olmak üzere birçok yerel market raflarında Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketicilerle buluşuyor. Ayrıca yeni üretim tesisimizle birlikte 3 büyük zincir marketle daha satış anlaşması imzalanarak ürünlerimizin erişim ağı genişletildi. Osmaneli Belediyesi olarak yerel üretimi desteklemeye, markalaşmayı güçlendirmeye ve hemşerilerimize yeni istihdam alanları oluşturmaya kararlılıkla devam ediyoruz" dedi.
İzmir "Çameli pelemiri" bitki literatürüne kazandırıldı Emekli Fen Bilgisi Öğretmeni Rıfat Özdemir’in doğa yürüyüşü sırasında dikkatini çeken pelemir bitkisinin yeni bir tür olduğu ortaya çıktı. Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve ekibinin değerlendirmeleri sonucunda bitkiye, "Cephalaria cameliensis", Türkçe olarak da "Çameli pelemiri" ismi verildi. Türkiye florası, bilim insanlarının yürüttüğü dikkatli arazi ve laboratuvar çalışmaları sayesinde her yıl yeni türlerle zenginleşmeye devam ediyor. Bu keşiflerin en yenisi, Denizli’nin doğaya saygısıyla bilinen sakin ilçesi Çameli’den geldi. Yaklaşık iki yıldır süren Biyoçeşitlilik Envanteri çalışmaları sırasında fark edilen ve detaylı incelemeleri tamamlanan bitki, Cephalaria cameliensis adıyla bilim dünyasına tanıtıldı. Bitkinin keşif sürecini anlatan Prof. Dr. Hasan Yıldırım, "Yeni tür ilk olarak, bölgenin doğasını yakından takip eden ve arazi gözlemleriyle çalışmalara değerli katkılar sunan emekli öğretmen Rıfat Özdemir tarafından fark edildi. Ardından Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ramazan Süleyman Göktürk ile birlikte yürüttüğümüz kapsamlı morfolojik değerlendirmeler, bitkinin mevcut türlerle örtüşmediğini ortaya koydu. Türün yakın akrabalarından ayrıldığı noktaları moleküler düzeyde netleştiren ISSR analizleri ise Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ergun Kaya tarafından titizlikle gerçekleştirildi. Bilimsel çalışmanın tamamlanmasıyla birlikte türün bilim için tamamen yeni olduğu kanıtlandı ve makale, taksonomi alanının saygın dergilerinden Phytotaxa’da yayımlanarak uluslararası literatüre girdi" dedi. "Tür, yoğun otlatma baskısı nedeniyle tehlikede" Prof. Dr. Yıldırım, "Araştırma sonuçlarına göre Cephalaria cameliensis, yalnızca Denizli-Çameli ve Muğla-Fethiye arasında yer alan dar bir coğrafyada, 1350-1850 metre arasındaki habitatlarda yayılış gösteriyor. Türün genel görünümü, yaprak yapısı ve çiçek özellikleri; Cephalaria saldaensis, Cephalaria dirmilensis ve Cephalaria lycica gibi yakın türlerden belirgin farklar taşıyor. Moleküler analizler de bu ayrımı güçlü şekilde destekleyerek türün bağımsız bir takson olduğunu doğruladı. Türün yaşam alanının sınırlı olması ve bölgede gözlenen yoğun otlatma baskısı nedeniyle, Cephalaria cameliensis’in IUCN kriterlerine göre ‘Tehlikede (EN)’ kategorisinde değerlendirilmesini öneriyoruz" diye konuştu. "Ülkemiz bu bitki için önemli bir merkez" Türün dünyadaki dağılımına değinen Prof. Dr. Yıldırım, "Cephalaria cinsi dünya genelinde yaklaşık 100 tür ile temsil edilen, Akdeniz Havzası’ndan Orta Asya’ya ve Güney Afrika’nın Cape bölgesine kadar uzanan geniş bir yayılışa sahip bir gruptur. Türkiye ise bu cins için önemli bir çeşitlenme merkezi olup, yakın dönem çalışmalarla birlikte en az 47 türün varlığı kesin olarak ortaya konmuştur; bu türlerin neredeyse yarısı endemiktir. Son tanımlanan Cephalaria cameliensis ve Cephalaria dumanii türlerinin de eklenmesiyle Türkiye’deki toplam Cephalaria tür sayısı 49’a yükselmiş, böylece ülkemizdeki endemik Cephalaria türlerinin sayısı da 25’e ulaşmıştır. Bu artış, Anadolu’nun cins içindeki küresel önemi ve yüksek endemizm oranını daha da belirgin hâle getirmektedir" dedi. Prof. Dr. Yıldırım, "Çameli, doğasını korumayı bilen, misafirperver insanlarıyla her zaman yanımızda olan özel bir ilçe. Bu keşif, hem Anadolu’nun eşsiz ekolojik mirasını hem de yerel halkın duyarlılığının bilime nasıl katkı sağlayabileceğini bir kez daha gösterdi. Çalışmamızın gerçekleşmesinde sundukları desteklerden ötürü Çameli Belediyesine ve Belediye Başkanı Cengiz Arslan’a teşekkür ediyoruz. Doğanın saklı güzelliklerini gün yüzüne çıkaran bu tür keşiflerin artması, Anadolu biyotasının henüz keşfedilmeyi bekleyen zenginliğini gözler önüne seriyor" diye konuştu.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet." (HFV-