EKONOMİ - 21 Eylül 2024 Cumartesi 13:27

Palamut Rusya’ya kaçtı, fiyatlar 50 TL’den 120 TL’ye çıktı

A
A
A
Palamut Rusya’ya kaçtı, fiyatlar 50 TL’den 120 TL’ye çıktı

Samsun’da geçen hafta tanesi 50 TL’den satılan palamudun fiyatı, balığın Rusya’ya kaçması nedeniyle 120 TL’ye yükseldi.


1 Eylül’den itibaren bolca tezgahları süsleyen palamut hem vatandaşın hem de balıkçıların yüzünü güldürmüştü. Aradan geçen 20 günün ardından palamut daha soğuk sulara doğru göç etmeye başladı. Fiyatı 50 TL’den önce 80 ve 90’a, sonra 100’e çıkan palamudun tane fiyatı bugün de 120 TL’den satılmaya başlandı. Balıkçılar, kaptanların palamudun soğuk sulara doğru göçe başladığını kendilerine aktardığını belirtirken, vatandaş ise tanesi 120 TL’den satılan palamudun pahalı olduğunu söyledi.



“Palamudun Rusya’ya doğru gittiği söyleniyor”


Denizde av yapan kaptanların palamudun Rusya açıklarına doğru kaçmaya başladığını ifade eden balık satıcısı Onurcan Köse, “Palamut sezon başında 50 TL’ydi, yarım kilodan fazlaydı. 800 grama kadar büyüyen palamudu dün 90 TL’ye satmıştık. Karadeniz’deki fırtına dolayısıyla palamut bugün az çıktı. Bundan dolayı palamudun tanesi 120 TL’den satılıyor. Satışlarda bir sıkıntı yaşamadık. Vatandaş rağbet göstermeye devam ediyor. Piyasada aynı palamudu 150 TL’ye de satan var" dedi.


Kaptanların palamudun Rusya’ya doğru gittiğini söylediğini ifade eden Köse, "Balığın durumu belirsiz. Bundan sonra bol da olabilir kaçabilir de. Yeterli palamut stoku da yapılamadı. Gelen palamut günlük olarak şehirlere yetmiyor. Ondan dolayı stoklanamadı. İnşallah palamut tekrar bollaşır ve vatandaş da ucuz yemeye devam eder” diye konuştu.


Yakın zamana kadar palamudun tanesini 50 TL’den alan vatandaşlar da en son palamudu 80-90 TL’ye aldıklarını, fiyatının 120 TL olmasının kendilerine pahalı geldiğini söylediler.


Balıkçı tezgahlarında barbun kilo 80 TL, mezgit kilo 80 TL, istavrit kilo 60 TL, hamsi kilo 200 TL, çinekop kilo 200 TL’den satışa sunuluyor.



Palamut Rusya’ya kaçtı, fiyatlar 50 TL’den 120 TL’ye çıktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi, UI GreenMetric’te son 5 yılda 174 basamak yükseldi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ), üniversite kampüslerindeki sürdürülebilirlik uygulamalarının ve yeşil kampüs göstergelerinin değerlendirildiği uluslararası UI GreenMetric 2025 sıralamasında 8 bin 150 puanla büyük başarı göstererek dünya 201’incisi oldu. Son 5 yılda 174 sıra birden yükselen HKÜ, Türkiye’de 23’üncü, vakıf üniversiteleri arasında 5’inci sıraya yerleşti. Her yıl dünyanın seçkin üniversitelerini binalar ve altyapı, atık yönetimi, enerji ve iklim değişikliği, su yönetimi, ulaşım ve eğitim olmak üzere altı alanda değerlendiren UI GreenMetric, yükseköğretim kurumlarını her kategori için ayrı ayrı puanlayarak uluslararası bir performans tablosu sunuyor. 2025 değerlendirmesinde HKÜ; Binalar ve Altyapı kategorisinde bin 325, Enerji ve İklim kategorisinde bin 675, Atık Yönetimi kategorisinde bin 425, Su Yönetimi kategorisinde 750, Ulaşım Hizmetleri Yönetimi kategorisinde bin 575 ve Araştırma ve Eğitim kategorisinde bin 400 puan olmak üzere toplam 8 bin 150 puan elde etti. HKÜ böylece dünyanın bin 745 yeşil ve çevreci üniversitesi arasında 201’inci, Türkiye’den katılan üniversiteler arasında 23’üncü, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada yer alarak bu alandaki iddiasını bir kez daha ortaya koydu. "Gelecek yıl hedefimiz dünyada ilk 150 üniversite arasına girmek" HKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Gül Rengin Küçükerdoğan, sıralamadaki başarıyla ilgili şu değerlendirmede bulunarak, "UI GreenMetric’e ilk kez 2021’de katıldığımızda dünya üniversiteleri arasında 375’inci sıradaydık. Bugün ise dünyada 201. sırada yer almak, sürdürülebilirlik alanındaki tüm çalışmalarımızın uluslararası arenada tescil edildiğinin açık bir göstergesidir. Yenilenebilir enerji yatırımlarımız sayesinde kampüsümüzün enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ini güneş enerjisinden karşılıyoruz. Çatılarımıza yerli üretim güneş panelleri kurarak kurulu gücümüzü 2,3 megavata çıkardık. Sıfır Atık belgesi almamız, kampüs genelinde on bine yakın fidan dikmemiz, bisiklet yolları ve yağmur suyu toplama sistemleri oluşturmamız çevreye duyarlı yaklaşımımızın somut örnekleridir. Eğitim ve araştırma faaliyetlerimizde sürdürülebilirliği merkeze alıyor, öğrencilerimizi bu bilinçle yetiştiriyoruz. Türkiye’de 23’üncü, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada yer almamız HKÜ’nün yalnızca bölgesel bir aktör değil, küresel ölçekte bir üniversite olduğunu göstermektedir. Hedefimiz; aynı kararlılıkla ilerleyerek, gelecek yıl UI GreenMetric dünya sıralamasında ilk 150 üniversite arasına girmek ve çevresel sorumluluğu gelecek nesillere güçlü bir miras olarak bırakmaktır. Emeği geçen tüm akademik ve idari personelimize teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Deniz çöplerine karşı mücadele Kocaeli’de kıyı ekosistemlerini koruma hedefiyle sürdürülen temizlik ve izleme çalışmaları kapsamında Uzunkum Lahana Koyu’nda 2025 yılının üçüncü dönem deniz çöpü izleme faaliyeti gerçekleştirildi; bilimsel iş birliği ve gönüllü katılımlarla çevre farkındalığı güçlendirildi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, kent genelinde sürdürülebilirliği güçlendirmek ve doğal yaşam alanlarını korumak adına örnek çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Doğaya karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden büyükşehir, özellikle kıyı ekosistemlerinin korunması için yürüttüğü temizlik etkinlikleriyle çevreci belediyecilik anlayışını bir kez daha ortaya koyuyor. Bu kapsamda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı ve Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) tarafından yürütülen "Deniz Çöpleri İzleme Programı" Diriliş Koyu’nda TÜBİTAK-MAM teknik personeli ile 4 kez, Uzunkum Sahili’nde ise sivil toplum kuruluşları ve öğrencilerin katılımıyla 4 kez olmak üzere yılda toplam 8 kez temizlik yapılıyor. Lahana Koyu’nda 3. dönem çalışmaları gerçekleşti Deniz Çöpleri İzleme Programı kapsamında Altıntel Limanı’ndan katılım sağlayan personeller ile birlikte Uzunkum Lahana Koyu’nda 2025 yılı 3. dönem deniz çöpleri izleme çalışması gerçekleştirildi. Diriliş Koyu ve Uzunkum Sahili’nde düzenli olarak gerçekleştirilen kıyı temizlik çalışmaları ile hem bilimsel iş birlikleri hem de toplumun geniş kesimlerinin katılımıyla çevre duyarlılığı arttırılıyor.
Kocaeli Tramvay çalışmasında sökülen ağaçlar yeni yerlerinde hayat bulacak Kartepe Tramvay Hattı’nda çalışmaları sürerken bölgeden dikkatlice sökülen ağaçlar, bir sonraki dikim yerleri için hazır hale getiriliyor. Çalışma sahasından kaldırılan çimler de başka alanlarda değerlendiriliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin yatırımlarıyla kent içi trafiğine nefes aldıran tramvay şimdi de Kartepe’ye uzanıyor. Önümüzdeki aylarda İzmit’ten Kartepe’ye kadar kesintisiz şekilde ulaşacak olan tramvay hattı için çalışmalar başladı. Son sürat devam eden çalışmalarda tramvay hattı için kazı işlemi yapılıyor. Bölgede kazı çalışmasından dolayı sökülen ağaçlar büyükşehirin fidanlığında bakıma alınıyor. Bakımı yapılacak, kökleri güçlendirilecek Alikahya Stadyum istasyonundan Kartepe’ye uzanacak olan tramvay hattı için bölgedeki ağaçlar Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından dikkatlice sökülüyor. Sökülüp özel bez ve aparatla Başiskele’de bulunan büyükşehir belediyesine ait fidanlığa götürülen ağaçlar, burada saksıda muhafaza ediliyor. Bir sonraki dikim yerine kadar özenle saklanan ağaçların bakımı ve budaması da yine fidanlıkta yapılıyor. Çimler başka alanlarda değerlendiriliyor Bölgedeki ağaçların yanı sıra kaldırımları ve yol kenarlarını süsleyen çimler de alandan dikkatli şekilde taşınıyor. Tramvay hattı çalışması yapılacak bölgedeki çimler, özel makine ile dikkatle sökülüyor, rulo haline getirilerek bakımları yapılmak üzere alandan alınıyor. Bakımı yapılan çimler kentin yeşil alanlarında kullanılmak üzere yeniden hazır hale getiriliyor. "Fidanlar ve çimler ziyan olmuyor" Tramvay çalışması sırasında sökülen ağaçların en iyi şekilde değerlendirildiğine dikkat çeken Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden Ziraat Mühendisi Murat Eminoğlu, "Tramvay hattımızda sökülen fidanları tekrar saksılamaya alıyoruz. Bu fidanlar büyükşehir belediyesinin diğer projelerinde kullanılıyor. Buradaki çimleri de parklarda kullanmak üzere değerlendirmeye alıyoruz. Çimleri ve ağaçları koruyarak tekrar doğayla buluşturuyoruz" diye konuştu. "Bakımı ve ilaçlamasını yapıyoruz" Sökülen ağaçların fidanlıkta bakımının yapılarak yeşil alanlara kazandırıldığını belirten Büyükşehir Belediyesi Üretim Fidanlığı Sorumlusu Muhammed Üstün ise "Tramvay hattı çalışma sahasından sökülen bütün fidanlar buraya geliyor. Burada budandıktan sonra tekrar saksıya alınıyor. Saksılama çalışmasında karışım topraklar kullanılıyor. Bakım, sulama ve ilaçlama işlemlerinin ardından bir yıl saksıda tutuyoruz. Fidanlar saksıda kök yapısını tamamladıktan sonra Kocaeli’nin yeşil alanlarını süslemeye devam ediyor" dedi.
Konya Yeni nesil yazmakta zorlanıyor Çeşitli etkenler çocuklarda yazı bozukluğuna sebep olurken, yeni nesil yazmakta zorlanıyor. Yazı yazmanın, parmaklarda ve bileklerde küçük ve hassas kas hareketleri gibi ince motor becerisi gerektirdiğini belirten uzmanlar, küçük yaştan itibaren devamlı ekranla haşır neşir olan çocuklarda ince motor becerisi gelişmediği için zamanla çocukların yazı yazmakta zorluk çekebileceğini ve bunun da yazı bozukluğuna sebep olabileceğinin altını çiziyor. Çocukların yazı yazmakta güçlük çekmesinin ve yazı bozukluğunun altında çeşitli sebepler yatıyor. Gelişen teknoloji ile birlikte gelen yenilikler de bu süreci etkiliyor. Ekranla devamlı haşır neşir olan çocuklarda ince motor becerisinin gelişmemesi, eğitim sistemindeki çoktan seçmeli testler, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu, kısa mesajlar, emojiler, görseller, eğitimdeki doküman fazlalığı gibi çeşitli etkenler yazı yazmayı zorlaştırabiliyor ve yazı bozukluğuna sebep olabiliyor. "Mavi ekranlar çocuklarda devamlı orayla haşır neşir olduğundan dolayı yazı yazması için gerekli olan el, kol becerisi gelişmiyor." Yazı yazmanın insanların duygu, düşünce ve hissiyatını simgelerle aktarma biçimi olduğunu belirten Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Yılmaz, "İnsanlar yazı yazma sürecinde sahip olduğu duyguyu, düşünceyi, fikrini simgelerle ifade etmeye çalışır. Ama yazı yazma süreci fiziksel, duyusal ve zihinsel bir beceri de gerektirir. Bu beceriler çoğu zaman öğrenciye bir takım zorluklar da çektirebilir. Bu zorluklar zamanla öğrencinin bir yazı bozukluğuna sebep olabilir. Öğrencinin yazı bozukluğuna sebep olabilecek bir takım değişkenler var, etkenler var. Bunlardan birisi mavi ekranın etkisi diyorum ben buna. Yani çocuklar küçük yaştan itibaren mavi ekranla karşı karşıya. Bu mavi ekranlar çocuklarda devamlı orayla haşır neşir olduğundan dolayı yazı yazması için gerekli olan el, kol becerisi gelişmiyor. Bu zamanla gelişmediği için de bunlara ince motor becerisi diyoruz, ince motor becerisi gelişmediği için de zamanla çocuk yazı yazmakta bir zorluk çekebilir ve bu yazı bozukluğuna sebep olabilir. Diğeri kırmızı kalem etkisi. Yani çocuk yazı öğrenirken disiplinin çok hakim olduğu, kuralların hakim olduğu ve çocuğa sert değişiklikler yaptığımız zaman bu kırmızı kalem zihniyeti dediğimiz bir inanca sahip oluyor çocuklar. Bu da yazı yazmayla ilgili bir korkuyu ortaya çıkartabiliyor. Bu korku da zamanla bir yazı bozukluğuna sebep olabiliyor. Diğer bir olay ölçme değerlendirme. Yani bizim şu anda eğitim sistemimiz çoktan seçmeli test dediğimiz ölçme araçlarına dayalı bir şekilde gerçekleşiyor. Dersler işlenirken, öğrenme gerçekleşirken daha çok öğretmenler soru çözme üzerinden bunu gerçekleştiriyor. Bu soru çözme de okuma ve işaretleme becerisi gerektiriyor. Bu okuma ve işaretleme becerisi de zamanla çocuklarda bir yazı yazma isteksizliği oluşturabilir. Bu da yazı bozukluğuna sebep olabilir" dedi. "Kısa mesajlar, emojiler, görseller fiziksel bir şekilde yazı yazmayı daha eziyetli, zorlu bir süreç haline getirebilir" Yazı yazmanın aynı zamanda bir dikkat ve konsantrasyon işi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ercan Yılmaz, "Şu anda okullara baktığımız zaman çocuklarımızda dikkat ve konsantrasyon bozukluğuna sahip olan öğrencilerin oranı yüzde 11 civarında. Hatta pandemi döneminde ciddi bir artış meydana geldi. Öğretmenler çocukların dikkat süresinin kısaldığını dile getiriyor. Yazı yazmak da bir dikkat ve konsantrasyon gerektirdiği için bu dikkati ve konsantrasyonu gösteremeyen öğrencilerde bir yazı bozukluğu ortaya çıkabilir. Yine sosyal medya etkisi diyorum, sosyal medya da, yapay zeka da bizim yerimize yazı yazabiliyor. Yani daha çok kısa mesajlar, emojiler, görseller fiziksel bir şekilde yazı yazmayı daha eziyetli, zorlu bir süreç haline getirebilir. Zamanla da bu çocuklarda yazı bozukluğunu ortaya çıkarabilir. Diğer bir etki doküman fazlalığı. Aslında eğitimin tedarikçileri çok fazla. Yani yardımcı ders kitapları olsun, test kitapları olsun, ana ders kitapları olsun, fotokopiler olsun hatta akıllı defterler dediğimiz uygulamalar var. Aslında bu doküman fazlalığının içerisinde çocuklar yazı yazmaya fırsat bulamıyor. Bulamadığı zaman da bu yazı bozukluğu dediğimiz olay ortaya çıkabiliyor" ifadelerini kullandı. "Yazı yazmak aynı zamanda stratejik bir olaydır" Yazı yazmanın çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Yılmaz, "Biz yazı yazarken beynimizin bazı bölgelerinde aktivite oluyor. Öğrenme dediğimiz şey aslında beyinde meydana gelen bir kimyasal değişimdir. Yani çocuk öğrenme sürecinde yazı da yazarsa hem beyni daha iyi gelişiyor hem de öğrenmesinin niteliğini de arttırıyor. Aynı zamanda yazı yazmak anlamlı öğrenmeyi de sağlıyor. Nedir anlamlı öğrenme? Çocuk yazı yazarken kendi kelimesini, kendi cümlesini kullanıyor. Çocuk geçmişte yani yeni gelen bilgiyi geçmişte gelen bilgilerle ilişkilendirdiği için anlamlı öğrenmeyi ve derin öğrenmeyi sağlayabiliyor. Yine araştırmalar şöyle diyor; yazı yazmak aynı zamanda hatırlamayı da sağlıyor. Bu hatırlama bilgiyi hatırlama, bilgiyi geri getirme, çocuklarda ciddi bir oranda akademik başarının artmasına da sebep olabiliyor. Yine yazı yazmak aynı zamanda stratejik bir olaydır. Yani çocuğun ders işlenirken stratejik bir şekilde notlar alması hem derse katılımını arttırıyor hem de çocuk ders sürecinde gelen bilgiyi, kavramları kendi cümlesiyle ifade ettiği, yazılı bir şekilde ifade ettiği için bu akademik başarıyı, öğrenme niteliğini de artırabiliyor. En son yazı yazmak fikri bir eylemdir. Çünkü biz düşüncelerimizle yazılı bir şekilde fikri, hayatımızı, düşüncemizi ifade etmeye çalışıyoruz. Bu düşünceyi de beyni de geliştirebiliyor. Çocuklardaki tabletler, akıllı telefonlar bir şekilde gelen mesajları yani sesli mesajları kayıt altına alabiliyor. Bu kayıt altına alma zamanla çocuklarda yazı yazmaya karşı bir isteksizlik oluşturabiliyor. Hatta bu zamanla yazı bozukluğunu ortaya çıkartabiliyor" diye konuştu.