SAĞLIK - 21 Kasım 2023 Salı 15:36

Samsun’da ‘uyuz’ vakaları arttı, Sağlık Müdürlüğü uyardı

A
A
A
Samsun’da ‘uyuz’ vakaları arttı, Sağlık Müdürlüğü uyardı

Samsun’da son günlerde uyuz vakalarında artış yaşanırken, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras ise el parmak araları, bilekler, koltuk altları, dirsekler ve kasıklarında şiddetli kaşıntı şikayeti olanların vakit geçirmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurması uyarısında bulundu.


Scabies (uyuz hastalığı) hakkında bilgi veren Samsun İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mustafa Uras, son günlerde Samsun’da kaşıntı şikayetiyle sağlık tesislerine başvuran hasta sayısında geçen yıla oranla kısmı bir artış söz konusu olduğuna dikkat çekti. Dr. Uras, "Sağlık Müdürlüğü olarak bu artışın nedenleri ve artış gözüken noktalarda yapılabilecek çalışmalarla ilgili Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığımızla bir değerlendirme toplantısı gerçekleştirdik ve ilk etapta vaka tespiti yaptığımız noktalarda, ivedilikle vatandaşlarımıza yönelik bilgilendirme çalışmalarına başladık. Ekiplerimizle yaptığımız bu değerlendirme toplantısında dikkatimizi çeken iki önemli nokta oldu: Bunlardan birincisi hastalarımızın, yaşadıkları durumu sıradan bir kaşıntı olarak görüp, nasılsa birkaç gün içinde geçer düşüncesiyle, hekime hastalığın başlangıç safhasında değil, belirtilerin etkili hale geldiği dönemde başvuru yapmaları oldu. Bu gecikmeli başvuru hem hastalığın daha zor iyileşmesine hem de muayeneye kadar geçen süre zarfında daha fazla insana bulaşmasına neden oluyor. Bu hızlı bulaşın önlenebilmesi için sağlık ekiplerimizin vatandaşlarımızın desteğine ihtiyacı var. Vatandaşlarımızdan ricamız sıradan bir tokalaşma, 10-15 dakikalık kısa süreli doğrudan bir vücut teması ya da ortak kullanılan eşyalarla dakikalar içinde bulaşabilen ve en önemli belirtisi geceleri şiddetli hale gelen ve genellikle el parmak araları, bilekler, koltuk altları, dirsekler ve kasıklarda görülen şiddetli kaşıntı olan hastalıkla karşılaştıklarında vakit geçirmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvuru yapmalarıdır. Hastalık ne kadar erken tespit edilip tedavisine erken başlanırsa, yayılımın önüne o kadar hızlı geçilebilir" dedi.



Dikkat edilecek hususlar


Müdür Uras hastalığın yayılmasında ikinci önemli bir konuya değindi. Uras, "Toplantımızda ön plana çıkan ikinci nokta ise hastalığın tanısı konulduktan sonra tedavi sürecine ailenin ve temas edilen kişilerin dahil olmaması, bu nedenle de kişi bazında kontrol altına alınan hastalığın, tedavi sürecine dahil olmayan temas edilen kişiler aracılığıyla bulaşmaya devam etmesi oldu. Uyuz hastalığında özellikle aile bireylerinin kaşıntısının olup olmamasına bakılmaksızın mutlaka birlikte tedavi olması gerekir. Aynı anda tedavi uygulanmadığı takdirde hastalığın, kişiden kişiye bulaşmaya devam edeceği unutulmamalıdır. Tedavi süreciyle birlikte, uyuz hastası ve evde beraber yaşadığı kişiler tarafından kullanılan giysiler, çarşaflar ve havlular en az 60 derecede yıkanmalı, ütülenmeli, yatak takımları birkaç gün havalandırılmalıdır. Yıkanamayacak eşyalar ağzı bağlı olan bir poşet içerisinde ortalama üç gün saklanmalı, zemin ve mobilyalar elektrik süpürgesi ile temizlenmelidir. Ancak bu adımlar hep birlikte atıldığında uyuz hastalığının yayılımına dur deme şansı bulabilir, tedavi süreçlerinin hızlanmasını sağlayabiliriz. Sağlık Müdürlüğü olarak Halk Sağlığı Hizmetleri ekiplerimizle anlık olarak uyuz vakalarının takibini yapıyoruz. İnanıyorum ki ekiplerimizle halkımızın dikkati ve ortak çalışması sayesinde vaka sayıları azalacak, hastalık ilimizin gündeminden hızla çıkacaktır" diye konuştu.



Samsun’da ‘uyuz’ vakaları arttı, Sağlık Müdürlüğü uyardı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Kaçak göçmenlerin umuda yolculuğu, Yunan unsurlarının ölüme terk etmesiyle son buluyor Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinden yasadışı yollarla Yunanistan’ın Midilli Adası’na geçiş yapmak isteyen kaçak göçmenlerin umuda yolculukları, Yunan unsurlarınca lastik bottaki motorlarının sökülüp, Türk karasularına geri itilerek ölüme terk edilmeleriyle son buluyor. Denizin ortasında çaresizce kurtarılmayı bekleyen kaçak göçmenleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri kurtarıyor. Sahil Güvenlik ekiplerince paylaşılan görüntülerde, kaçak göçmenlerin lastik bottaki motorunun söküldüğü ve deniz ortasında yağmur altında mahsur kaldığı görülüyor. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinden lastik bot ile denize açılan ve umuda yolculuk için Yunanistan’ın Midilli Adası’na geçiş yapmak isteyen kaçak göçmenler, iddiaya göre Midilli Adası’na yaklaştıkları sırada Yunan Sahil Güvenlik ekiplerince durduruldu. Lastik bottaki motoru söken Yunan Sahil Güvenliği, kaçak göçmenleri, Türk karasularına geri iterek, ölüme terk etti. Sahil Güvenlik Kuzey Ege Grup Komutanlığı ekipleri, Ayvacık ilçesi açıklarında lastik botlar içerisinde kaçak göçmen olduğu bilgisi üzerine harekete geçti. Sahil Güvenlik Botu ‘TCSG-8’ tarafından Yunan Sahil Güvenlik ekiplerince Türk kara sularına geri itilerek ölüme terk edilen lastik botlar içindeki 17 kaçak göçmen kurtarıldı. Kaçak göçmenler, işlemlerinin ardından Ayvacık ilçesindeki Yabancıları Geri Gönderme Merkezi’ne teslim edildi. Yunan unsurları tarafından Türk karasularına geri itilerek ölüme terk edilen kaçak göçmenlerin, Sahil Güvenlik ekiplerince paylaşılan görüntülerde, kaçak göçmenlerin lastik bottaki motorunun söküldüğü ve deniz ortasında yağmur altında mahsur kaldığı görülüyor.
Bursa İznik Belediyesi’nden tarih arşivine anlamlı proje İznik Belediyesi tarafından Süleyman Paşa Medresesi’nde oluşturulan tarih arşivi ve okuma odaları, yeni projelere de ev sahipliği yapıyor. İznik Anadolu Lisesi tarafından gerçekleştirilen, ’Medresedeyim Projesi’ ile her hafta belirlenen gün ve saatlerde öğrenciler tarih arşivine gelerek okumalar gerçekleştiriyor. İznik’in köklü ve zengin belge birikiminin sosyal, kültür, eğitim, ekonomi, tarım, turizm, tarih ve benzeri alanlarda ele alıp araştırmak isteyen vatandaşların yanı sıra akademisyenler, öğrenciler yerli ve yabancı turistlerin faydalanabileceği İznik tarih arşivi kurulmuştu. Orhan Gazi’nin en büyük oğlu Süleyman Paşa tarafından yaptırılan Osmanlı Dönemi’nin ilk medreselerinden Süleyman Paşa Medresesi’nde yer alan arşiv geçmişe ışık tuttuğu kadar gelecek nesillerin gelişmesine de katkı sağlayacak. İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta, “Binlerce yıllık tarihi, medeniyetlere başkentlik yapmış önemli dönüm noktaları, doğası, tarımı, sanatı, kültür ve turizmiyle köklü zengin belge ve bilgi birikimine sahip İznik ilçesinin bu zenginliğini bir arada toplayarak geleceğe aktarıyoruz. İznik Belediyesi Meclis Üyesi Zeliha Peşte koordinatörlüğünde yürütülen tarih arşivi çalışmamız bugün akademisyenlere, öğretmen, öğrenci ve tüm vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Gerçekleştirdikleri “Medresedeyim Projesi” vesilesiyle İznik Anadolu Lisesi’ni tebrik ediyorum” diye konuştu.
Ankara TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Peynirde taklit ve tağşişe müsaade edilmemesi gerekiyor" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Haksız kazanç sağlamak ve birim maliyetleri düşürmek için peynir yapımında değişik yöntemlere başvuruluyor" dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı basın açıklamasıyla Türkiye’deki peynir üretimi ve taklit tağşiş sorununa dikkat çekti. Peynirde çok fazla çeşidin bulunmasının, taklit ve tağşiş yapmanın boyutlarını artırdığını vurgusu yapan Bayraktar, son 2 yılda peynir fiyatlarında 4 kata varan artışların olması tüketicinin alım gücünü azalttığını ve bu durumun sahtecilik oranlarını artırdığını söyledi. Bayraktar şu ifadeleri kulandı: "Haksız kazanç sağlamak ve birim maliyetleri düşürmek için peynir yapımında; süt yağı haricinde yağ kullanımı, koyun ve keçi peynirlerine inek sütü karıştırılması, ürün yapısını sertleştirmek için nişasta kullanımı, küf ve maya oluşumunu engellemek amacıyla izin verilen miktardan fazla natamisin kullanımı gibi değişik yöntemlere başvuruluyor. Özellikle piyasada tost peyniri, üçgen peynir ve kahvaltılık peynir gibi eritme peynirler sorunu çok daha önemli hale getiriyor. Bu peynirler birçok peynir çeşidinin süt tozu ve tereyağı bazlı süt ürünlerinin ve homojenliği sağlayıcı kimyasal maddelerin karıştırılması ile yüksek sıcaklıklarda işlenerek elde edildiği için tağşişe en açık ürünlerdir." "Peynirde dünya üretiminde 9’uncu sırada olan ülkemizde 200’e yakın peynir çeşidi bulunuyor" Dünyada yaklaşık 22 milyon ton peynir üretildiğini ve 39,3 milyar dolarlık ihracat yapıldığına dikkati çeken Bayraktar, “Türkiye 723 bin ton üretim ile dünyanın 9’uncu, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 6’ncı sırada yer alıyor. Dünya peynir üretiminde ABD 6,4 milyon ton ile ilk sırayı alırken, ABD’yi 2,5 milyon tonla Almanya, 1,7 milyon tonla Fransa, 1,2 milyon tonla İtalya, 1,1 milyon tonla Rusya takip ediyor. Türkiye gerçekleştirilen üretim ile dünyanın en büyük peynir üreticilerindendir. Ülkemizin yöresel zenginliği peynirde çeşit sayısını artırıyor. Üretimi yapılan peynir çeşidinin 200’e ulaştığı biliniyor. Türkiye’de tüketimi en yaygın olan peynirler; beyaz peynir, deri peyniri ve kaşar peyniri olmakla birlikte, yöresel peynirler yönünden de ciddi bir çeşitlilik bulunuyor” ifadelerini kullandı. "Peynirde markalaşma ve tanıtıma önem verilmesi gerekiyor" Türkiye’nin çeşitli yörelerinde üretilen zengin bir peynir kültürü bulunduğunu söyleyen Bayraktar, "Her çeşit peynirimizin kendine özgü üretim yöntemi, benzersiz bir lezzet profili var. Bu peynirlerden 40’ı coğrafi işaret alarak tescillenmiş, 18’i için de tescil başvurusu yapılmıştır. Ezine peynirimiz ise Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili alan ilk Türk peyniri olmuştur. Ancak ülkemiz tüm bu zenginliğe rağmen dünya peynir ihracatından binde 5 oranında pay alıyor. Bu durum markalaşmanın ve tanıtımın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Ülkemizdeki peynir çeşitlerinin her biri AB tescili alabilecek kalitededir. Amacımız bu lezzetleri dünya tüketicisiyle buluşturmak, Türk mutfağının vazgeçilmez bir parçası olan bu peynirleri bir marka haline getirerek sınırlarımızın dışına çıkarmak olmalıdır" diye konuştu. "Üretimdeki sorunlar çözülmeden, dış pazarlarda rekabet etmek mümkün değildir" "Üretimde yaşanan sorunların çözülememesi halinde dış pazarlarda rekabet etmenin mümkün olmayacağını da sözlerine ekleyen Bayraktar, “Hedefimiz 200’e yakın çeşit peynirimizi dünya tüketicisiyle buluşturmak olmalıdır. Önceliğimiz; yem başta olmak üzere girdilerdeki fiyat artışlarına yönelik etkili tedbirler almak, üreticilerimize sürdürülebilir gelir, tüketiciye ulaşılabilir fiyattan gıda sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır. Çiğ süt fiyatları değişen piyasa koşullarına göre güncellenmeli, süt üreticilerimiz mağdur edilmemelidir. Ülkemizde üretilen sütün büyük bir kısmı, çiftçilerimizi kırsalda tutan, küçük aile işletmeleri tarafından üretiliyor. Bu sektörü ayakta tutan aile işletmeleridir. Bu işletmeler üretime küstürülmemeli, ayakta kalması sağlanmalıdır" açıklamasında bulundu. Türkiye’de süt ürünlerinde tüketim alışkanlığı kazandırmak için okul sütü programının tekrar hayata geçirilmesi gerektiğini de belirten Bayraktar, "Peynir gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilerek, sosyal yardımlarda peynire de yer verilmesi gerekiyor. Peynir tüketiminin artırılması için üretim maliyetleri düşürülmeli, uygun fiyatlı sağlıklı ürünlerin tüketici sofrasına ulaşması sağlanmalıdır" ifadelerine yer verdi.