YEREL HABERLER - 18 Ocak 2012 Çarşamba 09:53

ŞANLIURFALILARIN KUŞ MERAKI

A
A
A
ŞANLIURFALILARIN KUŞ MERAKI

Kuşçuluğun insanlık tarihi kadar eski olduğu Şanlıurfa’da binlerce güvercin besleniyor.
Şanlıurfa’da özel zevklerin başında kuşçuluk geliyor. Aynı zamanda bir meslek olarak da görülen kuşçuluk, Şanlıurfa’da oldukça yaygın. Şanlıurfa’da hemen hemen her evde güvercin beslenip uçuruluyor. İnsanoğlu ve kuşların dostluğunun insanlık tarihi kadar eski olduğunu söyleyen Şanlıurfalı kuşçular, dostluğun başladığı yerin ise Peygamberler Şehri Şanlıurfa olduğunu ifade ediyorlar. Eskiden en çok Halep’te kuş beslendiğini belirten eski kuşçular, daha sonraları kuş sayısının çoğalması ile Şanlıurfa’nın
ünlü olduğunu söylüyorlar. Çarşamba ve cumartesi günleri kuş borsasının açıldığı Şanlıurfa’da evlerde beslenen kuşların sayısının 30 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Kuşçuluk genelde esnafın özel zevklerinden biri. Akşama doğru dükkanını kapatan kuş meraklısı ve yetiştiricisi, hemen kuşlarıyla beraber olur ve günün bütün yorgunluğunu, stresini unutur. Şanlıurfa’da kuşçuluğun yaygın olmasının nedeni evlerin elverişli olmasından. Hayatların (avluların) geniş ve gürültüden uzak oluşu, damların toprak ve
düz oluşu kuşçuluk için çok elverişli. Kuş beslenen evlerde hayatın bir yanında veya damların uygun bir köşesinde kuş mataraları (evleri) var. Bazen avludaki bir oda da ’kuşevi’ olarak kullanılıyor. Şanlıurfa’da kuşçuların buluştuğu birçok "kuşçu kahvehanesi"nin olduğunu belirten kuşçular, "Bugün bu kahvehanelerden birkaç tanesi hala varlığını sürdürmektedir. Bunların en meşhuru ise Çardaklı Kahvehanedir. Bu kahvehanelerin içinde tel kafesli odacıklar bulunur. Bu kafeslerde kuş rafları vardır, ve kuşlar bu
kafeslerde oynaşır. Kuşçu kahvehaneleri otantik yapısını korumaktadır. Küçük masalar ve etrafındaki kürsülerde (tabureler) oturup sohbet eden insanlar, kahvehanenin içinde serbestçe dolaşan kuşları keyifle izlerler. Müşteriler burada kuş sohbetleri ve kuş alışverişi yaparlar. Bazen de en gösterişli ve kıymetli kuşlarını getirip gösterdikleri olur. Bu kahvehanelerde gürültülü konuşulmaz, rahatsız edici sesler çıkarılmaz, kuşlar seyredilir ve ötüşleri dinlenir. Halkın kuşa verdiği değer ve kuşa yönelik
insancıl davranış Geleneksel Şanlıurfa Evleri’nin avluya bakan oda pencerelerinin üstünde yer alan ’kuş takaları’nda (kuş evleri) görülmektedir. Bu barınaklar insanoğlu ile kuşların dostluğunun yeşerdiği ve yaşadığı mekanlardır" diye konuştu.
Kuşların uçurulması için damların uygun olmasının çok önemli olduğunu belirten Şanlıurfalı kuşçular, "Kuşları damdan havaya kaldırıp uçurmaya yarayan uzun bir sırık vardır. Bu sırığın ucunda bir çaput bağlıdır. Kuşları damdan kaldırma bu sırığın sallanmasıyla olur. Kuşlar gelenek olarak sabah ve ikindi zamanı olmak üzere günde iki defa uçurulur. Uçurulan ’kömeler’ (çoğunluğu erkek kuşlardan meydana gelen kuş topluluğu) damın etrafında uzak mesafeli daireler çizerek uçarlar. Bunun sağlanması sırık ve
ıslıkla olur. Kuşçu, kömeyi dama geri çağırırken bu işi ıslık çalarak ve dişi kuşu göstererek yapar. Kuş uçurma saatlerinde şehrin üstü kuşla dolar, havada kömeler birbirlerinin içinden geçerler. Kayıp vermeden evine dönen kuş kömeleri evine bağlı, sadık ve yavuz kuşlardır. Kuşçu, başka kömeden bazı kuşları kendi kuşları arasına katar ve onu yakalarsa o günkü karı olur. Kuş tutulunca verilmez. Bu tutulan kuşa garip denir. Bir müddet dişi bir kuş ile yan yana konur ve yeni yerine alıştırılır. Kuşçu,
yakaladığı kuşu ya eski sahibine verir yada kendine alı koyar. Yakalanan kuşun sahibi, kuşundan vazgeçmek istemiyorsa, gelip yakalayandan para ile geri almak ister. Bazen de kuşun sahibi gelip almazsa, kuşçu bu kuşu satmak için kuşçu kahvelerine götürüp orada satar. Bazen de kuşlar değişikle geri alınır. Bazen birkaç kuşçu aralarında ’said’ denen bir anlaşma yaparlar, bu anlaşmaya göre bir kuşçu, diğerinin kuşunu yakaladığında geri vermez. Ancak tuttuğu kuşa kuşçular arasında bir fiyat biçilir. Kuşun esas
sahibi bu fiyatı ödeyince kuşunu geri alabilir" şeklinde konuştu.
ŞANLIURFA’DA KUŞ TAKILARI
Kuşların bakımına büyük özen gösterdiğini belirten kuşçular, "Onları boncuk ve takılarla süslerler. Ayaklarına ’takım’ denilen kemikten veya kehribardan yapılmış takılar takarlar. Ayrıca ayaklarına halhal denen küçük çıngıraklar takılır. Kulaklarına sarı madenden işlemeli küpeler takılır. Bunlar yazın çıkarılır. İki kulak arasına takılan ve boyunda duran ’gerdanlık’ takılır. Bu takılarla kuşlar damda ve hayatta yürürken çok güzel sesler çıkartırlar. Kuşların çoğu tahıl tanesi, bitki tohumu ve özel olarak
hazırlanan yemlerle beslenirler. Ayrıcı buğday, ağ darı, sarı darı, çekilmiş darı ve nar tanesi de verilir. Yavru kuşlar daha çok yem yer hızla büyürler. Dişi kuş, birinci yumurtadan bir gün arayla ikinci yumurtayı verir. Kuluçkaya yalnız dişiler yatar, yaz ise 16-18 günde, kış ise 24 günde bu yumurtadan yavru alınır. Yavrulama ilkbaharda başlar kışa kadar devam eder" diye konuştu.
Şanlıurfa’da beslenen kuş çeşitleri şunlar: "Ev Kuşları: Bu kuşlar kapısı açık bir kafeste veya evin yüksekçe ve açık bir kuş takasında beslenir. Bunlar evcil kuşlardır. Eve alışınca hiçbir tarafa gitmezler. Bu kuşların başlıcaları; angut, çiçi, karagöz ve kumrudur. Kafes Kuşları: Kafeste beslenen, evcil olmayan kuşlardır. Bunlar; yakerim kuşu ve hakkuran kuşudur. Evlere alışmış yabani kuşlar: Bu kuşlar evlerin muhtelif b lar, "Kuşları damdan havaya kaldırıp uçurmaya yaölümlerinde, çatı üstü, çatrçular,
"Kuşları damdan havaya kaldırıp uçurı arası ve kuş takalarında kaşarlar. Evcil olmayıp evlere alışmış kuşlardır. Bunlar kit (güvercin) ve Yusuf tutan kuşudur. Halis kuşlar (Köme Kuşlar): Bu kuşlar evcil ve eğitilmiş olup uçurulabilen kıymetli türden kuşlardır. Takla vurmazlar, düz uçarlar ve tumansızdırlar. Bu kuşların erkek olanları (bölük) ayrı matarda beslenir ve yetiştirilir. Bölük kuşların yanında dişi kuş bulunmaz, çünkü kuşçu gereken eğitimi veremez. Halis kuşların çeşitleri: Mısırlılar, kuzerler,
fitilliler, nakışlılar (yazılı), amberli, kınıfırlı, kuyrak, perçemli, aynalı, şarabı, devriş aliler, cübbeliler, abalı, zeytuni, mevrendi, lemsavey, kırktelli, şıhşelli, şamı, zırhlı, karalı, tağlit, şekerli, şafrakaragöz, killo, gez, ehles, şafra, arans (keşpir), baş, üveys, balina, İsrail, Macar, Hollanda, İspir, müsevved ve alacalardır. Yapşan kuşlar: Halis kuşlardan farklı tarafı ayaklarının ’tumanlı’ (tüylü) oluşu ve takla atmasıdır. Çeşitleri: Siyah yapşan, gök yapşan, beyaz yapşan, hume, miski, yandı
döndü, çakmaklı, sarıbozdur.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Sanayi atıkları sanat eserine dönüştü TAİDER Aile İşletmeleri Derneği ve Yaşar Üniversitesi sürdürülebilirliğin önemini vurgulamak ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek amacıyla özgün bir sergiye ev sahipliği yaptı. “Sanayiden Sanata" adını taşıyan sergi, sanayi atıklarının dönüştürülmesiyle ortaya çıkan eserlerde sürdürülebilirliğin önemini gözler önüne serdi. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği ve Yaşar Üniversitesi gerçekleştirdiği iş birliği ile sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla özgün bir adım attı ve "Sanayiden Sanata" adını verdiği bir sergi düzenledi. Sergi, Yaşar Üniversitesi’nde öğrenim gören 15 endüstriyel tasarım bölümü öğrencisinin katkı sağladığı bir proje olarak hayata geçti. Ahşap, çelik, alüminyum, kumaş, deri, kemik, plastik, kağıt, mermer ve beton gibi 10 farklı sanayi üretim atığı malzemesi, öğrencilerin sanat vizyonuyla buluşarak estetik açıdan çekici, işlevsel ve özgün eserlere dönüştü. Selçuk Yaşar Kampüsü’nde gerçekleştirilen sergide, sürdürülebilirliğin hem ekonomik hem çevresel hem de toplumsal boyutlarını kapsayan birbirinden anlamlı yaklaşımlar ele alındı. Sanayicilerin atıklarını dönüştürerek diğer üreticilere hammadde sağlayabilecekleri döngüsel bir yaklaşımı benimseyen ekonomik sürdürülebilirlik kavramında, atıkların dönüşümü ve geri kazanımıyla kaynakların verimli kullanılmasının önemi vurgulandı. “Atıklardan sanat ürettik” Sergi açılışında konuşan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, “Sektörden 15 temsilciyle beraber bu işi yaptık. Atıkları aldık, öğrencilerimizle sanat ürettik. Beraber çok keyifli bir iş çıkardık. Bu eserlerin bir tanesi dışında hepsini üniversitemizde ürettik. Öncelikle sektöre malzeme ve imkan sağladıkları için teşekkür ediyorum. TAİDER temsilci ve üyelerine, üniversitemizin akademisyenlerine teşekkür ediyorum. Öğrencilerimizin de eline emeğine sağlık” diye konuştu. “Sürdürülebilirliğin her alanında etkin olmayı amaçladık” Sergi ile ilgili görüşlerini paylaşan TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Olten “Üretici firmalarının üretim atıklarını dönüştürmesi sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmıyor aynı zamanda kaynakların verimli kullanılmasını sağlayarak ekonomik ve toplumsal açıdan da avantaj sağlıyor. Bizler, Yaşar Üniversitesi öğrencileri ile bu projeyi gerçekleştirirken sürdürülebilirliğin her alanında etkin olmayı hedefledik. Ayrıca genç yeteneklere fırsatlar sunmanın yanı sıra, onların sürdürülebilirlik alanında bilgi ve deneyim kazanmalarına imkan tanıyarak geleceğin yenilikçileri olarak yetişmelerine katkı sağlamayı amaçladık” dedi. “Ortaya çıkan eserler alternatif çözümlere neden oldu” Sanayiden Sanata sergisinin sürdürülebilirlik üzerindeki önemine değinen TAİDER Kültür ve Sanat Komitesi Eş Başkanı Emre Bekişoğlu “Sürdürülebilirlik kavramının giderek önem kazandığı günümüz dünyasında, geleceğimize yön veren duyarlı genç yeteneklerle bu şekilde anlamlı bir projede yer almaktan dolayı oldukça mutluluk duyuyoruz. TAİDER olarak Yaşar Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz bu sergide; üretim süreçlerinde kullanılan kaynakların etkin bir şekilde yönetilmesi, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm gibi sürdürülebilir uygulamaları etkin bir şekilde vurgulamayı amaçladık. Ortaya çıkan sanat eserleri de insanların çevresel sorunlara duyarlılığını artırırken, alternatif çözümlerin üretilmesine de yardımcı oldu” dedi.
İstanbul Esenyurt’ta okulda başlayan tartışma sonrası bir çocuk bayılana kadar darp edildi Esenyurt’ta okulda bir grup öğrenci ile tartışan çocuk, ertesi gün sokak ortasında tekme tokat darp edildi. Çocuğun kolu kırılırken, yaşanan darp anı güvenlik kamerasına anbean yansıdı. Olay, dün öğle saatlerinde Esenyurt Sultaniye Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, önceki gün okuduğu okuldaki gençler ile öğrenci Hasan Karasati arasında bilinmeyen nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın ertesi gününde bu kez yaklaşık 7 çocuk, Hasan’ın yaşadığı mahalleye geldi. Taraflar arasında tartışma sürerken çocuklar, Hasan’ı sokak ortasında darp etti. Kalabalık tarafında yumruk ve tekme atılan çocuk bir süre sonra yerde yatmaya başladı. Olayı gören sokak sakinleri duruma müdahale ederken Hasan’ı babası Adem Karasati, oğlunu hastaneye götürdü. Olay sonrası çocuğun kolunun kırıldığı ve alçıya alınmasının ardından taburcu edildiği öğrenildi. Baba Adem Karasati, konu ile ilgili karşı tarafların ailelerinden davacı olmayacağını söyledi. Yaşanan darp anı ise sokaktaki güvenlik kamerasıyla saniye saniye görüntülendi. “Karşı taraftan davacı değilim. Başka ailelere de herkes kendi çocuğuna sahip çıksın diyorum” Hasan’ın babası Adem Karasati, yaşanan olayla ilgili konuşarak “ Öğle saatlerinde 6-7 çocuk tarafından benim çocuğum darp ediliyor. Çocuğumu ben alıp hastaneye götürdüm. Kolu kırık. Ancak ben karşı taraflardan davacı olmadım ve olmuyorum çünkü onlar çocuk. Kavga sebebini bilmiyorum ama ufak bir şeydir. Karşı taraf ne düşünüyor bilmiyorum ve karşı tarafı da tanımıyorum. Tabi ki 6-7 çocuk tek bir ailenin çocuğu değil. Karşı taraftakilere tavsiyem herkes kendi çocuklarına sahip çıksın. Kimsenin çocuğu kötü yollara gitmesin ve çeteleşmesin. Bugün bu ufak çocuklar çeteleşirse yarın öbür gün, komşuya, mahalleye kim, ne zarar verecek kimse bilmez. ‘Ağaç yaşken o ağacı düzeltelim’ derler. Bu çocuklar küçükken onları düzeltelim. Ailelerle konuştuk. Çocuklardan biri de özür diledi. Ben de ‘Bir kez olmuş ama bir daha olmasın’ Bugün ben böyle düşünüyorum ama başkası böyle düşünmez. Çocuğumun durumu gayet iyi. Sadece kolu kırık olduğu için alçıya alındı. Karşı taraftan davacı değilim. Başka ailelere de herkes kendi çocuğuna sahip çıksın diyorum” dedi.
Kocaeli Saman yüklü tırda 99 kilo eroinin sevkiyatını yapan sanıkların cezası belli oldu İstanbul’a uyuşturucu sevkiyatı yaptıkları sırada TEM Otoyolu Kocaeli geçişinde saman yüklü tırda 99 kilo 250 gram eroin ile yakalan 2 arkadaş hakkında karar çıktı. Pişman olduğunu söyleyen Beytullah G., "Irakta bulunduğum esnada tanımadığım yabancı bir şahıs whatsapp üzerinden beni aradı, ’Mal var götürür müsün? diye sordu. Paraya ihtiyacım olması sebebiyle teklifi kabul ettim. Şahıs bana sevkiyat karşılığında 550 bin TL vereceğini söyledi" dedi. Mahkeme heyeti, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 2 sanığa da ayrı ayrı 24 yıl hapis ve 240 bin para cezası verdi. Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, 21 Şubat 2023 tarihinde TEM Otoyolu’nda yaptıkları denetimde şüphe üzerine 33 AAK 654 plakalı tırda arama gerçekleştirdi. TEM Otoyolu üzerinde saman yüklü tırda narkotik köpeği yardımıyla araçta yapılan aramda tırın dorsesinde yer alan soğutucu kısmında gizlenmiş vaziyette 167 paket halinde 99 kilo 250 gram eroin ele geçirildi. Olayla ilgili araç sürücüsü Beytullah G. (27) ile yanında bulunan Nimet A. (31) gözaltına alındı. İfadeleri alınan şüpheliler, çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. "Şahıs bana sevkiyat karşılığında 550 bin TL vereceğini söyledi" Olayla ilgili duruşma Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam etti. Duruşmaya tutuklu sanıklar Beytullah G., Nimet A. ve avukatları katıldı. Önceki ifadelerini tekrar eden Beytullah G., "Tır şoförü olarak çalışıyorum, işim gereği Kuzey Irak’a gidip geliyorum. Nimet’i, Irak’ta ortak alışveriş yaptığımız iş yerinden tanırım. Irak’ta bulunduğum esnada tanımadığım yabancı bir şahıs whatsapp üzerinden beni aradı, ’Mal var götürür müsün? diye sordu. Uyuşturucu olduğunu anladım ancak paraya ihtiyacım olması sebebiyle teklifi kabul ettim. Şahıs bana sevkiyat karşılığında 550 bin TL vereceğini söyledi. Nusaybin’den uyuşturucuyu tıra yükledim. Viranşehir’de tesiste bulunduğun sürede Nimet’i gördüm. İstanbul’a gideceğimi söyleyince Nimet benimle gelmek istedi. Nimet’in uyuşturucudan haberi yoktu. Kocaeli’de polisler beni durdurunca araçta uyuşturucu madde olduğunu söyledim. Pişmanım tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu. Nimet A. ise "Uyuşturucu ticareti ile ilgim yoktur. İşlemediğim suçtan dolayı 15 aydır tutukluyum. Ailem mağdurdur, tahliye ve beraatimi istiyorum" şeklinde konuştu. 2 sanığa 24 yıl hapis Mahkeme heyeti, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 2 sanığa da ayrı ayrı 24 yıl hapis ve 240 bin para cezası verdi.
Bolu Çöl tozuna karşı uzmanından korkutan uyarı: "Ölüme kadar götürebilir" Afrika üzerinden gelen toz taşınımı nedeniyle geçtiğimiz gün Bolu’da gökyüzünün renk değiştirmesi ile ilgili açıklamalarda bulunan Doç. Dr. İlhan Sağsen, renk değişiminin normal olduğunu ancak çöl tozlarının insan ölümüne kadar götürebileceğini söyledi. Afrika üzerinden gelen toz taşınımı nedeniyle Bolu’da gökyüzü kırmızı, mor ve sarı renklerine büründü. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz gün Bolu için sarı kodlu uyarı yapılmıştı. Yapılan açıklamada toz taşınımının meydana getireceği başta sağlık problemleri olmak üzere görüş mesafesinde azalma, hava kalitesinin düşmesi, çamur yağışı ve ulaşımda aksamalar konusunda uyarı yapıldı. Sarı kodlu uyarı verildiği kentte toz bulutunun etkisi tekrar görüldü. Toz taşınımı nedeniyle geçtiğimiz gün akşam saatlerinde kentte gökyüzü kırmızı, mor ve sarı renge büründü. Bolu Teknokent bünyesinde faaliyet gösteren İklim Değişikliği ve Enerji Çalışmaları Merkezi Başkanı ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. İlhan Sağsen, toz taşınımının etkileri hakkında İHA’ya özel açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. İlhan Sağsen, toz taşımının ciddi sağlık problemlerinin oluşturabileceğini dile getirdi. "Hayat kaybetme noktasına kadar getirebilecek ciddi bir problem" Toz taşınımının olumsuz etkilerinden bahseden Doç. Dr. İlhan Sağsen, "İnsan sağlığına olumsuz etkileri var. Özellikle yetkililerin uyarıları; nefes darlığı ve alerjileri olan insanların daha çok kapalı alanlarda kalması yönündeydi. Bunun dışında daha fazla solunum problemlerine, halsizlik, baş ağrısı gibi sağlık problemlerine yol açtığı biliniyor. Havada ciddi partikülleşme olması insan sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. 1952 yılında da Londra sisi yaşanmıştı. Kış ayında fazlaca kömür harcanmış, yakılmış ve hava sirkülasyonunun olmamasıyla şehre çöken karbondioksit yaklaşık 5 binin üzerinde insanın ölümüne sebep olmuştu. Bu kamuoyunu ilgilendiren, daha çok kamuoyunu bilinçlendiren ilk çevre-sağlık problemi ilişkisi. Bu çöl tozları da aslında yine bunun bir benzeri şekilde sağlık problemlerine hatta hayat kaybetme noktasına kadar getirebilecek ciddi bir problem" diye konuştu. "Havanın kararması, kırmızılaşması, havanın kalitesini bozması ve sağlık problemlerine sebep oluyor" Havanın kırmızı renk olmasının normal olduğunu söyleyen Sağsen, "Kırmızı hava olması normal çünkü çöl tozları geliyor. Dolayısıyla bu ince partiküller çok uzun kilometreleri aşıyor. Çöl tozları okyanusları geçiren ve Amerika kıtasına kadar ulaşan aynı zamanda bizim coğrafyamızda da Almanya, Türkiye’ye ulaşan hatta Çin’de yine aynı şekilde bu tozların etki bıraktığını görüyoruz. Bu tozun 2-3 günlük etkisi oluyor. İşte bu etki havanın kararması, kırmızılaşması, havanın kalitesini bozması ve sağlık problemlerine sebep oluyor. O yüzden bunun oluşturduğu bu görsellik bu noktada normal" dedi.