ASAYİŞ - 24 Mayıs 2018 Perşembe 16:21

İnşaatlarda çalışmaya gitti kayboldu

A
A
A
İnşaatlarda çalışmaya gitti kayboldu

Şırnak’ın Cizre ilçesinden Kocaeli’nin Gebze ilçesine bir hafta önce çalışmaya giden Muhammed Sönmez’den bir haftadır haber alınamıyor.

Şırnak’ın Cizre ilçesinden Kocaeli’nin Gebze ilçesine bir hafta önce çalışmaya giden Muhammed Sönmez’den bir haftadır haber alınamıyor. Sönmez’in başına bir şey geldiğinden endişe eden ailesi, çocuklarının bulunmasını istiyor.


Cizre ilçesine bağlı Kurucu köyünde ikamet eden ve maddi durumları iyi olmadığı için İstanbul’un Gebze ilçesine giden 26 yaşındaki inşaat işçisi Muhammed Sönmez’den bir haftadan bu yana haber alamayan ailesi, yetkililerden yardım bekliyor. Çocuklarının hayatından endişe duyduklarını ifade eden anne Nure Sönmez, “Oğlumun başına kötü bir şey gelmeden lütfen oğlumu bana kavuştursunlar” dedi.



“Devlet yetkililerinden yardım bekliyoruz”


Oğlu Muhammed Sönmez ile en son bir hafta önce görüştüğünü ifade eden anne Sönmez, “Maddi durumumuz iyi olmadığı için oğlum aile bütçesine yardımcı olmak için üç sene önce İstanbul’a gitti ve o zamandan beri orada bir inşaatta çalışıyor. Kendisi ile sık sık görüşüyorduk ve en son geçen hafta görüştüm. İnşaattan parasını aldığını ve Ramazan Bayramı için Cizre’ye geleceğini söyledi. Ancak daha sonra bizi arayıp parasının çalındığını söyledikten sonra bir daha kendisinden haber alamadık. Oğlumun bulunması için İstanbul’daki tanıdıkları arayıp bize yardımcı olmalarını istedik ancak herhangi bir netice alamadık. Oğlumun hayatından endişe duyuyorum ancak çok çaresiziz. Oğlumun başına herhangi kötü bir olay gelmeden başbakanımızdan ve cumhurbaşkanımızdan yardım bekliyorum. Lütfen Yavrumu bana kavuştursunlar” diye konuştu.



“Hayatından endişe ediyoruz”


Kardeşinden bir haftadan bu yana haber alamadıkları ve hayatından endişe duydukları için ailece çok üzgün ve çaresiz bir durumda olduklarını belirten Mehmet Sönmez ise, şunları kaydetti:


“Maddi durumumuz iyi olmadığı için inşaatlarda çalışarak ekmek parası kazanıyoruz. Cizre’deki sokağa çıkma yasağı ve sokak olaylarından dolayı iş bulamadık ve kardeşim Muhammed iş bulmak ve ailemize destek olmak için İstanbul’a gitti. Yaklaşık olarak üç yıldır orada bir inşaatta çalıyordu ancak bir haftadan bu yana kendisine ulaşamıyoruz. Ailece şuan perişan bir durumdayız. Kardeşim ölmüşse ölüsünü, yaşıyorsa dirisini istiyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.