EKONOMİ - 17 Haziran 2025 Salı 14:42

Cizre’nin 6. coğrafi işaretli ürünü Cizre Leyminete’sinin lansmanı yapıldı

A
A
A
Cizre’nin 6. coğrafi işaretli ürünü Cizre Leyminete’sinin lansmanı yapıldı

Şırnak’ın Cizre İlçe Kaymakamlığı tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda Cizre Leyminete (Cizre limonatası) ilçenin 6. coğrafi işaretli ürünü olarak tescillendi. Tescilin ardından ürünün lansman toplantısı yapıldı.


Daha önce Memilheva (Cizre lurabiyesi), Luzine tatlısı, Bırınczer, Cizre Meyre/Meyir ve Cizre Şımşıpe (Cizre dolması) gibi ürünler coğrafi işaret alan ilçe tescilli ürün sayısı, Cizre Leyminete’sinin eklenmesiyle altıya yükseldi. Cizre Leyminete (Cizre limonatası) ilçenin 6. coğrafi işaretli ürünü olarak tescillenmesinin ardından lansman toplantısı yapıldı. Lansman töreninde konuşan Cizre Kaymakamı Ahmet Vezir Baycar, Cizre Leyminete’sinin tescilinin kent için büyük bir gurur kaynağı olduğunu belirtti. Kaymakam Baycar, coğrafi işaretli ürün sayısının bir yerin kadim kültürünün önemli bir göstergesi olduğunu vurgulayarak, Cizre’nin bu konuda inanılmaz bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Cizre Leyminete’sinin özellikle yaz aylarının vazgeçilmez, serinletici bir lezzeti olduğunu dile getiren Kaymakam Baycar, bu önemli içeceğin coğrafi işaretinin alınmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğunu ve bu eksikliği gidermenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Kaymakamlık bünyesinde kurulan proje ekibinin dört aydır bu tescil için büyük bir gayret gösterdiğini belirten Kaymakam Baycar, tescilin geçen hafta yayınlandığını ve bunun kendileri için büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu ekledi. Cizre Leyminete’sinin tescil ile birlikte bölgesel ticari değer kazanacağını, daha fazla tanınacağını ve sahiplenileceğini umduklarını ifade eden Kaymakam Baycar, bu sayede içeceğin ulusal alanda da ticari bir ürüne dönüşebileceğini söyledi.



Daha fazla coğrafi işaretli ürün yolda


Cizre Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Hafzullah Memduhoğlu da tescillerin ve tescilli ürünlerin şehirler için önemine değindi. Cizre Leyminete’sinin Türk Patent Kurumu tarafından altıncı tescilli ürün olarak onaylandığını belirten Memduhoğlu, kaymakamlık girişimleriyle yaklaşık on ürünün daha tescil sürecinde olduğunu ve kısa sürede bunların da lansmanlarının yapılacağını düşündüğünü ifade etti.


Lansman töreni, yapılan konuşmaların ardından Cizre Kaymakamı Ahmet Vezir Baycar tarafından katılımcılara Cizre limonatası ve diğer tescilli ürünlerin ikram edilmesiyle sona erdi.


Etkinliğe Kaymakam Baycar’ın yanı sıra İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Aktuğ, Cizre ESO Başkanı Hafzullah Memduhoğlu, mahalle muhtarları, vatandaşlar ve kurum müdürleri katıldı.



Cizre’nin 6. coğrafi işaretli ürünü Cizre Leyminete’sinin lansmanı yapıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türkiye diplomasisinin 2025 temas trafiği: Fidan’dan 240 ikili temas Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 2025 yılı içinde diplomatik temasları devam ederken 73 yurtdışı ziyareti, 240 mevkidaşı ile ikili görüşme ve 31 çok taraflı toplantı ile seneyi tamamladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 22 Aralık 2025 itibarıyla yıl boyunca 50 farklı ülkeye toplam 73 yurtdışı ziyareti gerçekleştirdi. Ziyaretlerin 22’si, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a refakat kapsamında yapıldı. Diplomatik temaslarını çok taraflı platformlarda da sürdüren Fidan, 2025 yılı içerisinde 10’u Cumhurbaşkanına refakat çerçevesinde olmak üzere, yurtdışında toplam 31 çok taraflı toplantıya katıldı. Aynı dönemde Türkiye, ikili ziyaretler kapsamında 23 farklı ülkenin dışişleri bakanını ağırladı. Fidan, Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen uluslararası toplantılar vesilesiyle de yoğun diplomasi trafiği yürüttü. Buna göre Dördüncü Antalya Diplomasi Forumu kapsamında 49, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Gazze Temas Grubu Toplantısı kapsamında 7, NATO Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı kapsamında 26, İİT 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı kapsamında 39, Balkan Barış Platformu kapsamında 4 ve Gazze konulu Bakanlar Toplantısı kapsamında 4 ülkenin dışişleri bakanı Türkiye’de konuk edildi. Bakan Fidan, 2025 yılı boyunca yurtiçinde ve yurtdışında 89 farklı ülkenin dışişleri bakanı ile toplam 240 ikili görüşme gerçekleştirdi.
Van Batıdan doğuya şifa yolculuğu: Şah damarı tümörü Van’da tedavi edildi Lokman Hekim Van Hastanesi’nde şah damarı (glomus) tümörü nedeniyle ameliyat edilen İzmirli ve Adıyamanlı iki hasta, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel ve ekibinin başarılı müdahalesiyle sağlığına kavuştu. Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, zorlu ve hayati risk taşıyan şah damarı tümörü ameliyatlarında edindiği yüksek tecrübe sayesinde Türkiye’nin farklı illerinden gelen hastaları başarıyla tedavi ediyor. Boyun bölgesinde yer alan ve hayati damar-sinir yapılarına yakınlığı nedeniyle en riskli cerrahi işlemler arasında gösterilen şah damarı tümörü ameliyatları, ileri düzey deneyim gerektirmesi nedeniyle Türkiye’de sınırlı sayıda merkez ve hekim tarafından uygulanabiliyor. Lokman Hekim Van Hastanesi’nde görev yapan Prof. Dr. Halil Başel ise yıllar içinde edindiği tecrübeyle hem bölgeden hem de Türkiye’nin farklı illerinden gelen hastaların tercih ettiği isimlerden biri hâline geldi. Bu kapsamda İzmir’den gelen 2 çocuk annesi Seda Leyla Çağlar (53) ile Adıyaman’dan gelen 5 çocuk annesi Fatma Toprak (63), şah damarı tümörü tanısıyla Lokman Hekim Van Hastanesi’nde ameliyat edildi. Her iki hastanın da operasyonlarının başarıyla tamamlandığı ve kısa sürede taburcu edilmelerinin planlandığı bildirildi. "Saatler süreceği söylenen ameliyatları burada çok daha kısa sürede tamamladık" Konuya ilişkin konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, her iki hastayı da şah damarı tümörü nedeniyle ameliyat ettiklerini belirtti. Prof. Dr. Başel, "Van olunca hastalarımızın ve çevrelerinin bazı tereddütleri olabiliyor. ‘Herkes batıya giderken siz neden Türkiye’nin en doğusuna gidiyorsunuz’ gibi uyarılarla karşılaştıklarını ifade ettiler. En büyük endişeleri ise hastane imkânlarının yeterli olup olmadığı ve bu kadar zor bir ameliyatın burada yapılıp yapılamayacağıydı. Ancak, hastalarımız geldiklerinde gördüler ki her türlü imkân burada mevcut. Kendilerinin konforunu sağladık, ameliyatlarını da başarıyla gerçekleştirdik. Saatler süreceği söylenen ameliyatları burada çok daha kısa sürede tamamladık. Hatta Adıyaman’dan gelen hastamızı geldiği gün ameliyata aldık. İnşallah yarın, 5 gün içinde de taburcu etmeyi planlıyoruz. Zor ve riskli iki ameliyatı başarıyla tamamlayarak hastalarımızı bu sıkıntıdan kurtardık. Allah’a şükür, sonuçlarımızda herhangi bir sorun da gelişmedi" dedi. "Şifayı Van’da bulduk" İzmir’den gelen hasta Seda Leyla Çağlar, boğazında beze şeklinde bir kitle fark etmesiyle sürecin başladığını belirterek, yapılan tetkiklerde bunun şah damarı tümörü olduğunun anlaşıldığını söyledi. Hastalığın nadir görülmesi nedeniyle detaylı bir araştırma yaptıklarını ifade eden Çağlar, "Bu süreçte Prof. Dr. Halil Başel hocamızla tanıştık. Tümörün hızla büyümesi beni çok endişelendirdi. Bu hastalıkta vakit kaybetmeden doğru ellere teslim olmak gerekiyor. Biz o şifayı Van’da, Lokman Hekim Van Hastanesi’nde bulduk. Hocamıza ve tüm hastane personeline teşekkür ediyorum" diye konuştu. Adıyaman’dan gelen hasta Fatma Toprak da ilk olarak tansiyon hastalığı şüphesiyle Kahta’ya gittiklerini belirterek, "Yapılan kontrollerden sonra bunun farklı bir hastalık olduğu söylendi. Hemen araştırma sürecine girdik ve Halil Başel hocamızla tanıştık. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Allah onun gibi hekimleri başımızdan eksik etmesin" şeklinde konuştu.
İzmir Çeşme kıyılarından dünyaya ileri dönüşüm İzmir’in Çeşme ilçesinde 33 yıl esnaflık yapan 64 yaşındaki Nihat Atagöz, deniz kıyısından topladığı odun, taş ve metal parçalarını sanata dönüştürüyor. Karikatür, heykel ve mozaiği birleştiren Atagöz’ün eserleri, dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Çeşme’de uzun yıllar hediyelik eşya dükkanı işlettikten sonra emekli olan Nihat Atagöz, sanatla iç içe bir yaşam sürdürüyor. Yaklaşık 50 yıl önce karikatürle sanata başlayan Atagöz, zamanla heykel sanatına yöneldi ve çalışmalarında farklı teknikler geliştirdi. Son yıllarda odağını tamamen "ileri dönüşüm" sanatına çeviren Atagöz, denizin kıyıya vurduğu odunlar ile doğadaki atık malzemeleri toplayarak bunları özgün sanat eserlerine dönüştürüyor. Sahilden topladığı lodos dalları, taş ve metalleri atölyesinde bir araya getiren sanatçı, her biri kendine özgü karakterler üretiyor. İzmir, İstanbul ve Çeşme’deki sergilerle adını duyuran Atagöz’ün eserleri, özellikle yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor. Atıklardan üretilen figürler, Amerika’dan Çin’e, Norveç’ten Almanya’ya kadar birçok ülkeye ulaştı. Yaz aylarında Çeşme sahilindeki standında çalışmalarını sergilemeyi sürdüren sanatçı, gelecekte geri dönüşüm malzemeleriyle daha büyük boyutlu heykeller yapmayı hedefliyor. Dükkanın köşesinde doğan tutku Yaşadığı süreci ve sanat anlayışını anlatan sanatçı Nihat Atagöz, "33 yıl boyunca esnaflık yaptım. Uzun Sokak’ta hediyelik eşya ve bijuteri üzerine bir dükkanım vardı. Ticaretle uğraşırken, dükkanımın bir köşesinde sanattan da kopmadım; yaklaşık 50 yıl önce karikatürle başlayan serüvenime zamanla heykeli ekledim. Seramik çamuruyla heykeller yapmaya başladım ancak bu süreç benim için oldukça zorluydu. Heykele yoğunlaştığım anda müşteri geliyor, çamurlu ellerimi bırakıp satışla ilgileniyor, ardından tekrar çalışmama dönüyordum. Daha sonra ağabeyimin önerisiyle Alaçatı Yağhane’de mozaik kursuna gittim ve yaklaşık 1,5 yıl bu alanda eğitim aldım. Bu süreç, doğada gördüğüm ve atık olarak değerlendirilen malzemelerle de üretim yapabileceğimi fark etmemi sağladı ve ufkumu açtı" dedi. Doğadan sanata ileri dönüşüm yolculuğu Atık malzemelerin sanata dönüşme yolculuğuna değinen Atagöz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İlk zamanlar doğadan bulduğum pek çok malzemeyi bilinçsizce topladım, bu da zamanla bir yığılmaya neden oldu. Sonrasında ise hangi malzemeyle ne yapabileceğimi bilerek, daha seçici bir şekilde toplamaya başladım. Karikatür, heykel ve mozaiği bir araya getirerek, tamamen atık ve doğal malzemelerden oluşan kendime özgü tiplemeler üretiyorum. Başlangıçta deniz kenarından topladığım taşlarla Çeşme ve Alaçatı’yı yansıtan magnetler yaptım; ardından lodos dalları, metal parçaları ve çevremdekilerin de getirdiği malzemelerle çalışmalarımı genişlettim. Ürettiğim her eser tektir; doğal malzemeler kullandığım için birebir aynısını yapmak zaten mümkün değildir ve ben de bunu özellikle tercih ediyorum. Bu eserleri Çeşme, İzmir ve İstanbul’da açtığım sergilerde, yaz aylarında ise belediyenin sağladığı deniz kenarındaki stantlarda sergiliyor ve satışını yapıyorum. Yabancı müşterilerin ilgisi oldukça fazla; eserlerim Çin’den Amerika’ya, Avrupa’nın birçok ülkesine kadar ulaştı. Hedefim, bu birikimi daha da geliştirerek mozaik, heykel ve geri dönüşümü bir araya getiren, daha büyük ölçekli ve güçlü çalışmalar üretmek."