KÜLTÜR SANAT - 12 Eylül 2025 Cuma 11:07

Hasanşeyh tarihi adıyla Anadolu’nun Türkleşme sürecine ışık tutuyor

A
A
A
Hasanşeyh tarihi adıyla Anadolu’nun Türkleşme sürecine ışık tutuyor

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde yer alan Hasanşeyh beldesi adını 11 yüzyılda Anadolu’nun Türkleşme sürecinde şehit düşen Danişmentli Melik Gazi’nin cephe komutanlarından Hasan Gazi’den alıyor.


İlçeye bağlı Hasanşeyh beldesi, adını 11. yüzyılda Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde bölgeye yerleşen Danişmentliler’in kahraman komutanlarından Hasan Gazi’den alıyor. Melik Emir Gazi’nin silah arkadaşı olan Hasan Gazi’nin, Horasan’dan gelen uç beyleri arasında yer aldığı ve Rumlar üzerine düzenlenen seferlerde şehit düştüğü rivayet ediliyor.


Tekke köyünden Hasanşeyh’e


1075-1085 yılları arasında Orta Asya ve Azerbaycan’dan Anadolu’ya göç eden Karaöylü/Karaevli oymağı, Tokat ve çevresine yerleşti. Bu oymaktan küçük bir topluluk, bugün Hasanşeyh’in bulunduğu bölgeye geldi. Kasabanın ilk adı Tekke Köyü olarak kayıtlara geçti. XII. yüzyılda Hasan Gazi’nin bölgeye yerleşmesiyle birlikte köyün adı "Şeyh Hasan Tekkesi" olarak değişti. Bugün Hasan Gazi’nin türbesi, beldenin Hasangazi Mahallesi Mezarlığı’nda ziyaretçilerini ağırlıyor.


1971 yılında belde oldu


Hasanşeyh’te belediye teşkilatı ise resmi olarak 1971 yılında kuruldu. Danıştay 3. Dairesi’nin 29 Mayıs 1971 tarihli kararıyla uygun görülen süreç, 11 Ağustos 1971’de resmileşti. Hasanşeyh Belediyesi 12 Haziran 1972 tarihinde faaliyete başladı. Belde, tarihî köklerine sahip çıkılarak Hasan Gazi’nin adıyla anılmaya devam ediyor.Bölge, tarihî geçmişiyle Anadolu’nun Türkleşme sürecine ışık tutarken, Hasan Gazi’nin mirası da belde kimliğinin temelini oluşturuyor.


Recep Külekçi, "Bu mübarek zat Melik Gazi’nin cephe komutanlarından Horasan’dan gelirken burada şehit düşmüş. Bir şehidimiz de biraz ileride var. Horasan’dan gelirken bu mübarek burada şehit düşüyor. Mübareğin naaşı da burada defnedilmiş. Türbeyi de halkımız yaptırdı. Önceki dönem başkanlarımızdan Salih başkanımız bize önderlik etti ve bizler de üstüne koyarak buranın düzenlemesini yaptık. Bu mübarek zat burada yatıyor. Bu zat nedeniyle hem mahallemizin hem de beldemizin ismi Hasanşeyh’tir" dedi.



Hasanşeyh tarihi adıyla Anadolu’nun Türkleşme sürecine ışık tutuyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ’Son Dakika - Bizim Hikayemiz: Gördük, Yaşadık, Yazdık’ kitabı tanıtıldı Muhabirler Derneği üyesi 42 gazeteci tarafından yazılan ’Son Dakika-Bizim Hikayemiz: Gördük, Yaşadık, Yazdık’ kitabı Ankara’da tanıtıldı. Ankara merkezli olarak 29 Ağustos tarihinde faaliyete geçen Muhabirler Derneği (MUHABİR-DER) Yönetim Kurulu Başkanı Berrin Yücesan önderliğinde bir araya gelen 42 gazeteci kendi hikayelerini kaleme aldı. Gazetecilerin haberde yaşadığı hikayeleri anlattığı ’Son Dakika - Bizim Hikayemiz: Gördük, Yaşadık, Yazdık’ kitabı tanıtıldı. Programa, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Etimesgut Kaymakamı Özden Bozkurt, Emekli Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Hasan Yücesan, MUHABİR-DER Başkanı Berrin Yücesan, MUHABİR-DER Başkan Yardımcıları Demet Keser Soyuçok, Beyazıt Cebeci, Oya Armutçu, Emrah Alparslan Konukman, Erden Karaoğlu, İsmail Umut Arabacı, Hülya Keklik, MUHABİR-DER Genel Sekreteri Hilal Türkmenoğlu, MUHABİR-DER Saymanı Yeliz Uslu Aslan, MUHABİR-DER Yönetim Kurulu Üyeleri Sevim Taşdelen, Teoman Korkmaz, Selçuk Böke, MUHABİR-DER üyeleri ve davetliler katıldı. Ankara Valisi Vasip Şahin ise etkinliğe, kitabı ve MUHABİR-DER’i tebrik eden yazılı mesaj ile katıldı. "’Son Dakika - Bizim Hikayemiz: Gördük, Yaşadık, Yazdık’ 42 gazetecinin sahada yaşadıklarının ortak sesidir" Yalnızca bir kitabı tanıtmadıklarını, bu mesleğe adanmış hayatları, sahadaki acıları, umutları ve gerçeğin peşinde verilen mücadeleyi geleceğe taşıdıklarını ifade eden MUHABİR-DER Başkanı Berrin Yücesan, "’Son Dakika - Bizim Hikayemiz: Gördük, Yaşadık, Yazdık’ 42 gazetecinin sahada yaşadıklarının ortak sesidir. Yağmurun, karın altında, enkazın başında, savaş alanlarında, kimi zaman hayatı pahasına gerçeğin izini süren meslektaşlarımızın kaleminden dökülen hakikatin sesidir. Çünkü sahada attığımız her adım yalnızca bir haber değil, aynı zamanda bir insanlık görebilir bu geceyi özellikle Filistin’de gerçeği dünyaya duyurmaya çalışırken şehit olan, yaralanan tüm gazeteci meslektaşlarımıza adıyoruz. Onların cesareti bize bu mesleğin kutsallığını ve ağırlığını bir kez daha hatırlatıyor" diye konuştu. "Kitabı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kütüphaneye de koyacağız" Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ise muhabirliğin çok zor bir meslek olduğuna değinerek, "Muhabirler, bizi haberle buluşturmak için hayatlarını ortaya koyuyorlar. Savaş alanlarında, Gazze’de yapılan soykırımı haberleştirirken Allah onların yardımcısı olsun. Görevi başında şehit olanlara Cenab-ı Hak rahmet etsin. Bu görevi en zor şartlarda yürüten bütün arkadaşlarımıza Allah yardımcı olsun. Biliyorsunuz biz yazıyı bulan ilk milletlerden biriyiz. Yani bugün dünyanın sahibi olduğunu iddia edenler, daha dünya tarihinde yerleri yokken biz devletimizin manifestosunu taşlara yazı olarak yazmışız. 40 küsur arkadaşın meydana getirdiği bu eser okuyucularla buluştukları zaman muhabirliği gerçekten ne kadar çetin ama bir o kadar şerefli bir görev olduğunu görmüş olacaklar. Bu kitap geleceğe de onların yaşadıklarını kendi meslektaşlarına da aktarmış olacak, topluma da aktarmış olacak. ’Söz unutulur, yazı kalır’ sözünden hareketle böyle bir eseri meydana getiren arkadaşlara da çok teşekkür ediyorum. İnşallah kitabın bir tanesini alacağım. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kütüphaneye de koyacağız. Bir tanesini de beyefendiye arz edeceğiz" ifadelerini kullandı. "STK’larımıza, derneklerimize mekan ve her türlü desteğe vermeye hazırız" Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu ise muhabirliği doktorluk gibi gördüğünü dile getirdi. Mumcu, şöyle konuştu: "Bugün buraya gelme sebebimiz birbirinden kıymetli üstatlarımızın yaşadığı olayları ve gördüğü gerçeklikleri kaleme alması. ’Söz uçar yazı kalır’ bu anlamda çok kıymetli bir konu olduğunu da hepinizin huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bu tarz STK’larımıza, derneklerimize mekan ve her türlü desteğe vermeye hazır olduğumuzu bakanımızın da selamlarını ileterek sizlere söylemek istiyorum." "Muhabirliğin bir ruhu vardır ve bunu yapay zeka karşılayamaz" İnsanları haberden bihaber yapmayan muhabirlerle bir arada olmaktan mutluluk duyduğunu aktaran İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan ise şu şekilde konuştu: "Gerçeğin peşinde koşan, dertleşen, büyük mesai harcayan özel bir mesleğin mensuplarıyla bir aradayız. Eski dönemlerde gezginler vardı. Köy köy, şehir şehir gezer. Gördüğünü yazar, kitap hazırlardı. Fakat sadece kitap yazmak, anı yazmak değil. Gittiği yere geldiği yerin de haberini götürüp bir anlamda habercilik yapan seyyahlar vardı. O günlerden bugünlere gelindi. Şimdi de daha ötesi acaba ’o gezginlerin görevi bitti, muhabirlerin de bitecek. Yapay zeka bu görevi alacak’ tarzı söylemler başladı. Fakat kim ne derse desin tabii ki yapay zekaya veri yükleyeceğiz. Sonuç alacağız, metin alacağız ama muhabirliğin bir ruhu vardır ve bunu yapay zekanın karşılamasının imkanı olmadığını iddia ediyoruz. Çünkü yapay zeka ne yazarsa yazsın, bir muhabirimizin savaş alanındaki heyecanını, bir yangın ortamındaki terini, bir toplantının saatlerce sürüp heyecanla anlatılmasını yapay zekanın yapma ihtimali yok. Yani zekanın adı ne olursa olsun muhabirlik yok olmayacak." Etkinlikte, hatıralarını kitaba yazan 42 gazeteciye plaket verildi.