KÜLTÜR SANAT - 05 Nisan 2021 Pazartesi 11:05

Pandemi sonrası turizmde en fazla ilgili görecek merkezlerin başında yer alıyor

A
A
A
Pandemi sonrası turizmde en fazla ilgili görecek merkezlerin başında yer alıyor

İçinde bulundurduğu 3 büyük tarihi manastırı, eşsiz doğası ve yaylaları ile Doğu Karadeniz Bölgesi ve Türkiye’nin en önemli doğa ve inanç turizm merkezlerinden biri olan Trabzon’un Maçka ilçesi pandemi sonrası turizmde en fazla ilgi görecek merkezlerin başında yer alıyor.

İçinde bulundurduğu 3 büyük tarihi manastırı, eşsiz doğası ve yaylaları ile Doğu Karadeniz Bölgesi ve Türkiye’nin en önemli doğa ve inanç turizm merkezlerinden biri olan Trabzon’un Maçka ilçesi pandemi sonrası turizmde en fazla ilgi görecek merkezlerin başında yer alıyor.


Barındırdığı turizm potansiyeline rağmen Maçka’nın inanç ve doğa turizminden hak ettiği payı alamadığını ifade eden TÜRSAB Doğu Karadeniz Bölge Temsil Kurulu Başkanı Volkan Kantarcı, pandemi sonrası için Maçka’nın turizmin parlayan yıldızı olmaya aday olduğunu söyledi.


Maçka’nın Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde 29. Km’de konumlanmış, doğal güzellikleri ve tarihi değerleriyle Doğu Karadeniz bölgesinin ve Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olduğunu belirten Kantarcı "Coğrafi konumu nedeniyle Maçka, antik çağdan itibaren tarihi İpek Yolu üzerinde önemli bir uğrak noktası olmuş ve adeta Trabzon’un güney kapısı vazifesi görmüştür. Sümela Manastırı, Vazelon Manastırı ve Kuştul Manastırı’nın yanı sıra bir çok tarihi kiliseyi bünyesinde barındıran ilçe doğal güzellikleri, yaylaları, şelaleleri ve Hamsiköy’ü ile de görenleri büyülüyor" dedi.


Maçka ve çevresinin manastırlar ve killiseler bakımından oldukça yoğun tarihi eserlere sahip olduğuna dikkat çeken Kantarcı "Geriye dönüp değerlendirdiğimizde maalesef sadece Sümela Manastırı’na yönelik restorasyon çalışmaları yapıldı. 70’li yıllarda başladı ve son 4-5 yılda yoğun bir şekilde hem güvenlikle ilgili hem restorasyonla ilgili çalışmalar devam ediyor. Hem Kuştul hem Vazelon Manastırı hemen Maçka’nın Güney tarafında Zigana Dağını aşınca Gümüşhane sınırları içerisinde kalan İmara Bölgesi, bu bölgedeki manastır ve kiliseler, Santa Harabeleri Ortodoks mezhebine mensup Hristiyanlar için çok önemli bir yer. Mübadele öncesi ciddi anlamda yaşamış oldukları ve yapılaşmanın olduğu bölge. Diğer tarih yerlerde Sümela Manastırı gibi restorasyonla beraber ön plana çıkarabilmiş olsaydık şu anki konumumuz daha yukarılarda olacaktı. Sümela Manastırı ile ilgili olarak yapılan çalışmalar son aşamada önümüzdeki yaz sezonu içerisinde tamamlanmış olacak. Onun sonrasında Kuştul ve Vazelon’da restorasyonla beraber turizme kazandırılması gerekiyor. Çünkü genel olaraK değerlendirdiğimizde bölge bir inanç turizm merkezi, gelir anlamında bölge ve ülke turizmine ciddi anlamda katkı sağlayabilecek bir potansiyelimiz var. Bu potansiyeli gerçeğe dönüştürebilmemiz gerekiyor" diye konuştu.



Bölge aynı zamanda doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor


Bu bölgede turizm anlamında bekledikleri paya ulaşamadıklarını belirten Kantarcı, "Bölge aynı zamanda doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor. Doğal güzellik Avrupa’daki bir çok ülkede de var ama doğal güzelliğin yanında dünyaca ünlü tarihi değerleri de kattığımız zaman vazgeçilmez bir bütünlük bir araya geliyor. Coğrafi ürünler olarakta bölgemiz zengin. Bu bölgede Hamsiköy sütlacı var. Zigana dağında kuzeye bakan yeşil alanların yağışlı iklim oluşu ve denizin iklime etkisiyle beraber yılın uzun süresi boyunca yeşil alanların otlak için ideal olması ve orada ineklerden gelen sütten yapılan sütlaç ekonomiye ciddi anlamda katkı sağlıyor" ifadelerini kullandı.


Trabzon’un Maçka ilçesinin tarih ve doğal olarak zengin bir konuma sahip olduğunu belirten Volkan Kantarcı, "3 tane manastır ve onlarca kilise bulunuyor. Bir çoğu tahrip olmuş durumda ama bunlardan halen daha restore edilerek gün yüzüne çıkartılabilecek olanlar var. Bölgenin neresini kazısak altından tarihi bir yapı çıkıyor. Maçka özelinde değerlendirdiğimiz zamanda son yıllarda 15 Ağustos tarihlerinde hükümetimizin vermiş olduğu izinle beraber Ortodoks cemaatinin Sümela Manastırı’nda 1 güne özel ayin yapılıyor. Bu ayinle birlikte tanınmışlık ve reklam anlamında ciddi artıları gelişiyor. Bunları devletimizin gerekli izinleri vermesiyle birlikte kontrollü olarak gerekli çalışmalara yapabilirsek, özellikle manastırları ve kiliseleri bir an önce turizm katabilirsek pandemi sonrası ciddi yansımalarını göreceğimizi düşünüyorum. Bunları yaparken doğayı koruyarak yapmalıyız. Dünyada doğal alanları bozmamış yerler özellikle eko turizm ve doğa turizm yönelik ciddi bir potansiyel var ve bu her geçen gün artıyor" şeklinde konuştu.



Sümela Manastırı


Tarihi yapısının yanı sıra muhteşem doğal güzellikleriyle de öne çıkan Sümela Manastırı, Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine vadiden yaklaşık 300 metre yukarıda kurulu. Rivayete göre Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır, 6. yüzyılda İmparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine Generallerinden Belisarios tarafından tamir edildi. Sümela Manastırı’nın şimdiki durumuyla varlığını 13’üncü yüzyıldan itibaren sürdürdüğü biliniyor.


Özellikle inanç turizmi bakımından Sümela Manastırı dünyanın farklı ülkelerinden gelen turistlerin ilgi odağı olurken, manastır, 22 Eylül 2015 tarihinde restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapatılmıştı. Yaklaşık 5 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından 29 Temmuz 2020’de ziyarete açılan Manastır daha sonra taş düşmelerini önleme çalışmaları kapsamında geçtiğimiz yılın Kasım ayının ilk günlerinden itibaren ziyarete tekrar kapatılmıştı. Sümela’da halen süren çalışmalar nedeniyle ziyaretçi yasağı sürerken manastırdaki çalışmaların bu yıl sonlarına doğru tamamlanarak sürekli ziyarete açılması bekleniyor. Sümela Manastırı’nı geçen yıl pandemi ve belirli aralıklarla ziyarete kapatılmasına rağmen yaklaşık 150 bin kişi ziyaret etmişti.



Sümela’dan daha önce inşa edildi ama onun kadar bilinmiyor


Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Altındere Vadisi sınırları içerisinde yer alan Vazelon Manastırı Sümela Manastırı’ndan çok daha önce inşa edilmesine rağmen onun kadar tanınmıyor. Bölgenin in önemli tarihi yapılarından Vazelon Manastırı’da Sümela gibi dünyanın farklı yerlerinden gelen turistleri ağırlamayı sürdürüyor. Türkiye’de inanç turizminde önemli eserlerin bulunduğu Anadolu’nun ilk manastırları arasında gösterilen Vazelon Manastırı yaklaşık 100 yıldır kaderine terk edilirken manastırın bugünkü görünümünde sadece yapı kalıntılarına rastlanıyor. Yol güzergâhının iyileştirilmesi ve çevre düzenlemesi için çalışma yapılacağı belirtilirken manastırın bazı araştırmacılara göre MS 270 ve 317 tarihleri arasında kurulduğu belirtiliyor. Manastır yolunun bozuk olmasına rağmen yine de özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri olurken, burasının yapılacak restorasyon çalışmasıyla eski görüntüsüne kavuşması bekleniyor.



Kullanılmaz durumda olmasına rağmen yine de uğrak yeri


Kuştul Manastırı da bölgede turizm açısından önem taşıyan yapılardan biri olurken manastır, 752 tarihinde yapılmış olup 1203’te yağmalanarak bir süre terk edildikten sonra 1393’te tekrar faaliyete başlamış. 1904’teki yangında tamamen yanınca üçüncü kez yapılırken, manastır bugün kullanılmaz durumda olmasına rağmen yine de özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri oluyor. Maçka’ya yaklaşık 32 kilometre mesafedeki Şimşirli Mahallesi sınırları içinde kalan Kuştul Manastırı, Maçka Belediye Başkanlığı’nın Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne müracaatı üzerine anıt eser olarak tescillenmişti.



Hamsiköy sütlacı tercih edilen tatlar arasında


İlçe doğal güzelliklerin yanı sıra yaylaları ile öne çıkarken Hamsiköy Sütlacı bölgenin en önemli tatları arasında yerini koruyor. Tarihi İpek yolu güzergahındaki Zigana Dağı eteklerinde, bozulmamış doğasıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağında bulunan Hamsiköy il merkezine 50, ilçe merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Hamsiköy, doğası ve şelaleleri kadar yöreye has sütlacı ile de son yıllarda özellikle yabancı turistlerin ilgisini çekerken Hamsiköy sütlacı 2017 yılında coğrafi işaret alarak tescil edilmişti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Hakim ve savcı adaylarına “İş Hayatında İletişim ve Diksiyon” ile “Etkili ve Hızlı Okuma” kursu Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Savcılarına, hâkimlere ve hâkim-savcı adaylarına yönelik düzenlenen ve "İş Hayatında İletişim ve Diksiyon" ile "Etkili ve Hızlı Okuma" kursları tamamlandı. Cumhuriyet Başsavcısı Selman Eskiler kursların kapanış konuşmasında, "Silifke Adliyesinde görevli Cumhuriyet Savcıları, hâkimlerimiz ve hâkim-savcı adaylarımızın gönüllülük esasına dayalı olarak mesleki ve kişisel gelişim alanlarında bilgi, beceri ve yetkinliklerini arttırmak gayesiyle çeşitli kurs planlamaları yaptık. Yargı camiasında görev yapan birçok meslektaşımız vermiş oldukları kararlar öncesi hem dijital hem de basılı materyaller ile uzun süreli ve yoğun bir şekilde okuma faaliyetinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle okuma süreçlerinde okuma tekniklerini öğrenmeleri ve mesleki anlamda bir takım kolaylıklar edinmeleri adına planlamış olduğumuz ’Etkili ve hızlı okuma’ kursumuz ile iş hayatları boyunca protokol ilişkileri, söyleşi, konferans, ziyaret gibi sosyal ve kültürel etkinliklerine katkı sağlamasını umduğumuz ’İş hayatında iletişim ve diksiyon’ kursumuz tamamlanmıştır. Düzenlenen eğitimler sonucunda katılımcıların yeni bilgiler edinmesi ve bir takım becerilerinde belirgin bir şekilde artış gözlemlenmiş olması bizleri mutlu etmiştir. Bu vesileyle söz konusu eğitimleri veren eğitmenlerimize, eğitimleri başarıyla tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, hâkim ve hâkim-savcı adaylarımıza, ayrıca eğitime katkıları sebebiyle Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederim" dedi. Silifke Adalet Sarayında Esra Kara ve Serdar Türe tarafından pratik ve uygulamalı toplam 72 saat ders verildi.
Aydın Filmlere konu olan incir reçelinde kullanılan ilekler tezgahları süslüyor Filmlere konu olan incir reçelinin yapımında kullanılan ilekler, pazar tezgahlarını süslüyor. Tezgahlarda çok sık bulunmayan ilekleri gören bazı vatandaşlar da merakından tezgaha geliyor. Dünyanın en kaliteli incirlerinin yetiştiği Aydın’da, “deli ilek” olarak bilinen küçük ilekler de pazar tezgahlarını süslemeye başladı. Genellikle ilekler incir ağaçlarını sineklendirmek ve kaliteli incir elde etmek için satın alınırken, bazı vatandaşlar da ilek reçeli yapmak için tercih ediyor. İncir reçeli yapımında kullanılan deli ilekler tezgahlarda yerini alırken, vatandaşlar da yoğun ilgi gösteriyor. Gelen talepler doğrultusunda küçük ilekleri satmaya başladığını ifade eden üretici Raziye Ay; “Bu küçük ilekleri genelde reçel yapmak için alıyorlar. Biz normalde bu küçük ilekleri hep ayıklar sebzelerin içine dökerdik. Bir keresinde soran oldu getirdim. O günden sonra talep artmaya başladı. İlekleri kaynatıp, acı suyunu aldıktan sonra kabuğunu soyarak şerbet içerisinde bekletiyorlar ve reçele dönüştürüyorlar. Biz de talep olunca getirip satmaya başladık. Normalde büyük ilek satışları olur zaten pazarlarda. Çünkü bu ilekler incir ağaçlarına asılıyor ve sinek çıkarıyor. Tabi bunlar biraz daha küçük. Deli ilek olarak biliniyor. Şuan daha yeni fidanların ileklerini de getirip satıyoruz” dedi. Küçük ilekleri bilmeyen bazı vatandaşların da merak ederek tezgaha geldikleri ifade eden Ay, “Tezgahta zaten küçük ilekleri gören vatandaşlar merak edip soruyor, dikkat çekiyor. Alıp reçel yapıyorlar. Seveni de çok. Biz de talebi karşılıyoruz. Bugün sabah da pazara gelmeden isteyenler var diye topladım ve buraya getirdim. Kilosunu da piyasaya uygun şekilde 40 TL’den satıyoruz. Çok şükür işlerimiz güzel. Zaten tüm ürünlerimiz organik. Kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri satıyoruz” şeklinde konuştu.
Erzurum Erzurum’dan Avrupa’ya staj için gidiyorlar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nde onlarca öğrenci, farklı meslek gruplarında Avrupa’nın değişik ülkelerine staj amaçlı gönderiliyor. Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin hazırlayıp sunduğu ve Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilerek finanse edilen proje çerçevesinde; kuaförlük dalında Barselona’ya beş öğrenci bir öğretmen, motorlu araçlar teknolojisi dalında Almanya’ya yedi öğrenci bir öğretmen ve aşçılık dalında Portekiz’e beş öğrenci bir öğretmen gidecek. Adeta Avrupa’da üs kurdular Oltu Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri stajlarının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerinde yapıyorlar. Merkez Müdürü Önser Yeğin’in göreve gelmesinden sonra yaptığı AB projeleriyle gündeme gelen Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, Türkiye’de kendi türünde akredite olan iki Mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olmayı başardı. Adeta bir şubesini Avrupa ülkelerinde açan merkez, şimdiye kadar onlarca öğrencisine 14 günden bir yıla kadar sürelerle yurt dışında mesleki eğitim alma imkanı sağladı. 2 Mayıs 2024 tarihinde 5 öğrenci 1 öğretmen ile İspanya Barselona’ya kadın kuaförü dalında öğrenciler 21 günlük staj eğitimine gidecek. Motorlu Araçlar Teknolojisi alanından da ise yedi öğrenci 21 gün ile 90 günlük staj için Almanya’nın sanayi kenti olan Hamburg’da olacak. Bangkok’ta staj yapacaklar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin Müdürü ve Proje Koordinatörü Önser Yeğin, “9 Mayıs 28 Mayıs 2024 tarihleri arasında da beş öğrenci bir öğretmenimiz ile beraber Portekiz’e staj eğitimi için gidecekler. Aynı şekilde Kuyumculuk Teknolojisi alanı değerli taş işleme ve faset kesim teknikleri için 25 Mayıs -9 Haziran 2024 tarihleri arasında ise Tayland’ın başkenti Bangkok’a 2 öğrenci 3 öğretmen ile giderek burada değerli taşların işlenmesi sanatı ile alakalı eğitim alacaklar. Bu alanda bir ay içinde bir okuldan bu kadar yurt dışı faaliyeti gerçekleştirmek rekordur. Bir ayda 25 öğrenci ve beş öğretmenin yurt dışı iş ve işlemlerini gerçekleştirerek. Bu organizasyonu başarmanın sevincini tüm personel ve öğrencilerimizle haklı gurunu yaşıyoruz. Görev sürem burada 12 Temmuz 2024’te bitecek ve bu okuldan ilçemizin başka bir okuluna tayin olacağım. Bu zamana kadar en güzel hizmetleri yapmaya devam edeceğiz” dedi. 95 öğrenci staj imkanı buldu İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin, “Oltu Mesleki Eğitim Merkezi özellikle Oltumuzla ismi anılan taş işlemeciliğini tüm dünyaya tanıtması ve mesleki eğitiminde bir farkındalığı oluşturması açısından Merkez Müdürü Önser Yeğin’nin olağanüstü gayretlerini takdir ediyoruz. Türkiye’de bu kadar Mesleki Eğitim Merkezi içerisinde sadece iki mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olarak Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilmesi başlı başına önemli bir başarıdır” şeklinde konuştu. Oltu Mesleki Eğitim Merkez’inden şimdiye kadar AB ülkelerinde 25 öğretmen, 95 öğrenci 14 gün, 21 gün, 90 gün , 180 gün ve 365 gün sürelerle mesleki alanlarında staj eğitimi yaptı. Bir öğrenci Londra’da istihdam imkanı bulurken, dört öğrenci de Hollanda’da iş buldu. AB Staj hareketliliğine katılan tüm öğrenciler alanlarında istihdam edilmişlerdir. 2027 yılına kadar akredite olan Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, AB ülklerine staj eğitimi için öğrenci göndermeye önümüzdeki yıl da devam edecek.
İstanbul Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar Hizalanmış dişlere ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmak isteyen fakat diş teli kullanmaktan çekinenlerin sıklıkla tercih ettiği şeffaf plaklara dair merak edilenleri anlatan Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plakların çocukların kullanımına da uygun olduğunu vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Diş Hastanesi’nden Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plak tedavisinin kişiye özel planlanarak üretilen, takılıp çıkartılabilen şeffaf hizalayıcılar kullanılarak dişlerin kademeli olarak düzeltilmesini amaçlayan bir işlem olduğunu belirtti. Günde ortalama 22 saat takılmalı Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların neredeyse kimsenin fark etmeyeceği kadar ince bir yapıda olduğunun altını çizerek, “Diş yüzeyine eklenen ve ataçman adı verilen dolgu çıkıntıları üzerinden kuvvet uygulanarak dişleri düzeltir. Dişlerin hareket edebilmesi için uygulanan kuvvet devamlı olmalıdır. Bu sebeple ortodontik plakların beslenme zamanı ve diş fırçalarken çıkarılması haricinde günde ortalama 22 saat takılması gerekiyor. Şeffaf plaklar ilk takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışmak mümkün” dedi. “Hem çocukların hem de yetişkinlerin kullanımına uygun” Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların diş destek dokuları sağlıklı ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabileceğini belirterek “Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar gibi tedavi hedefleri için uygulanıyor. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için tel tedavisinden sonra yapıldığı gibi dişler arkadan ince bir telle sabitlenir, bu tel dışarıdan görünmez.” dedi. “Ortodontist yönlendirmesi çok önemli” Şeffaf plak tedavilerinde sürecin ortodontistin ağızdan ölçü alması ile başladığını anlatan Bıyıklıoğlu, “Bu aşamada geleneksel ölçü yöntemleri kullanılabildiği gibi ağız içi tarayıcılar da tercih ediliyor. Alınan ölçü bilgisayar ortamına aktarılıyor ve dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilerek şeffaf plaklar hazırlanıyor. Dişlerin hareket etmesi istenen pozisyona göre seri şekilde üretim yapılıyor. Ölçüler alındıktan sonra plakların hastaya teslim edilmesi kullanılan sisteme göre 4 haftayı bulabilir. Şeffaf plak tedavisinde her bir plak ortalama 7-10 gün kadar takılır, tedavinin devam ettiği süreçte ortodontistin yönlendirmesiyle gerekli diğer plaklara geçilir.” ifadelerini kullandı. Ağız hijyeni için oldukça faydalı Hastaların, günlük diş temizliğinde olduğu gibi plaklarını çıkartarak dişlerini ve plaklarını temizleyebileceklerini dile getiren Bıyıklıoğlu, “Plaklar sert olmayacak şekilde fırçalanabilir. Bu nedenle hastanın ağız hijyenini sağlaması bakımından bir sorun teşkil etmez. Hastaların daha önce bir tedavi görmüş olması (ortodonti, dolgu, kanal tedavisi, kuron kaplama vs.) şeffaf plak tedavisi için bir engel oluşturmaz. Şeffaf plak tedavileri geleneksel tel tedavileriyle kıyaslandığında daha fazla hasta kooperasyonu gerektirir.” şeklinde konuştu. Şeffaf plakların avantajları saymakla bitmiyor: Tedavi sonucu önceden görülüyor, yeme içme kısıtlaması gerektirmiyor Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu, hastaların sıkça merak ettiği şeffaf plak kullanımının avantajlarını şu şekilde sıraladı: -Dijital olarak oluşturulan tedavi simülasyonu sayesinde hasta, tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görülebiliyor. -Yemek yerken çıkarılabilir olması sayesinde yeme-içme kısıtlaması gerektirmez. -Diş fırçalarken çıkarılabilir olması braket tedavisine kıyasla fırçalamada kolaylık sağlar. -Spor, yüzme gibi aktivitelerde plaklar engel teşkil etmez. -Plakların varlığına alışma süreci geçtikten sonra konuşmada sorun oluşturmaz. “Uzaktan tedavi takibi sağlanabiliyor” Şeffaf plakların kontrol sürecinde hastaların genellikle 4 - 6 haftada bir rutin kontrollere çağırıldığını ve tedavi sürecine göre bu aralığın daha uzun veya kısa tutulduğu zamanlar da olabildiğini belirten Bıyıklıoğlu sözlerini, “Kontroller sırasında şeffaf plakların ağıza uyumunun kontrolü, dişlerin konumunun önceden planlanan simülasyondaki konumlarla karşılaştırılması, genel gidişatla ilgili hasta bilgilendirmesi gibi işlemler olur. Ayrıca şehir dışı/ yurt dışı hastalar için uzaktan tedavi takibi sağlanabilir.” şeklinde sonlandırdı.