GÜNDEM - 21 Ocak 2025 Salı 09:35

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

A
A
A

Trabzon’un Arsin ilçesinde 6 yıl evli kaldıktan sonra eşi vefat eden ve kız kardeşi ile birlikte baba ocağında bir ömür geçiren 66 yaşındaki Asiye Sağır, kış aylarında sessizliğe bürünen mahallede inek ve tavuk bakıyor, bahçe işleri ile tek başına hayatını geçiriyor.

Trabzon’un Arsin ilçesinde yaşayan bir çocuk annesi Asiye Sağır (66), 6 yıl evli kaldıktan sonra eşinin vefat etmesiyle Başdurak mahallesindeki baba evine döndü. Kız kardeşi Fatma Sağır ile yaşamaya başlayan Asiye Sağır’ın en büyük destekçisi ise ağabeyi oldu. 6 yıl önce ağabeyinin hayatını kaybetmesiyle büyük burukluk yaşayan kız kardeşler özellikle kış aylarında sessizliğe bürünen mahallede ömürlerini geçirmeye çalıştı.

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

En yakın komşularının metrelerce uzakta olduğu mahallede yaşayan Sağır kardeşler, coğrafi koşullar nedeniyle yıllarca süren zorlu yaşam mücadelesinde birbirlerine destek verdi. İnek ve tavuk bakarak, bahçe işleri ile uğraşarak zamanlarını geçiren Sağır kardeşlerin, yaşamlarının sosyal medyada yer bulması ile Trabzon Valiliği tarafından harekete geçildi. Başdurak mahalle muhtarı Ali Şengül ve Sosyal Hizmetler Kurumu’ndan gelen görevliler, Sağır kardeşlerin yaşadığı evde incelemelerde bulundu. Yapılan incelemede Asiye ve Fatma Sağır kardeşlerin maaşlarının olduğu ve maddi beklenti içerisinde olmadıkları tespit edildi.

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

Yanlış anlaşılmaktan dolayı üzüldüğünü belirten Asiye Sağır, inek bakarak, bahçe işleri ile uğraşarak gününü geçirdiğini ifade ederek “Sabah erken kalkıp namazımı kıldıktan sonra günüm başlıyor. Ahıra inip hayvanlarıma bakıyorum. Sonrasında tavuklarımı yediriyorum. Bir tane de keçim var onunla da ilgilendikten sonra kahvaltı yapıyorum. Evimin işlerini hallettikten sonra bahçede işlerim varsa onlarla ilgileniyorum” dedi.

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

“İnsan tek başına biraz korkuyor”

Tek başına yaşamaktan dolayı korktuğunu da dile getiren Sağır, “Ömrümüz burada geçti. Beraber yaşadığımız erkek kardeşim rahmetli oldu. Onun vefatından sonra biraz zor oldu. O bizim gözbebeğimizdi. Bizimle o ilgilenirdi. Maddi anlamda bir mağduriyet değil bu. Hastalandığımızda o bizimle ilgilenirdi. Bu mahallede şuanda kimse yok. 4 hane var ama onlar da bana uzak. İnsan tek başına biraz korkuyor. Onu da televizyon izleyerek gidermeye çalışıyorum. O biraz arkadaşlık yapıyor. İhtiyaç olduğu zaman şehire iniyorum. Burada bir kamyoncu komşumuz var. Onunla bazen ilçe merkezine iniyorum” şeklinde konuştu.

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

Sosyal hizmetten gelen görevliler ile Asiye Sağır’ı ziyaret eden Başdurak Mahalle Muhtarı Ali Şengül ise “Kardeşlerin sosyal medyadaki görüntülerini izleyince bir ihtiyaçları olup olmadığını öğrenmek için buraya geldik. Kendileriyle muhabbet ettik. Kendilerinin babalarından kalan maaşının, fındık ve hayvancılık gelirlerinin olduğunu öğrendik. Herhangi bir mağduriyetlerinin olmadığı tespit edildi. Yörenin coğrafi konumundan dolayı zaten yaşam şartı belli. Biz mahallemizin her bir metrekaresine hakimiz. İnsanların mağduriyetlerinin giderilmesi için her zaman yanlarındayız. Mahallemizde yaz aylarında nüfus artıyor. Kış aylarında yaklaşık 500 nüfusumuz oluyor” ifadelerini kullandı.

Ozan Köse - Tolga Şahin

6 yıl evli kaldı, eşinin vefatıyla baba evinde bir ömür geçirdi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Cilt kanserinden korunmak için güneşe karşı gerekli önlemi alın" Cilt kanserinin bilinen en önemli nedeninin güneş ışınları olduğunu belirten Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yakup Çil, "Bu yüzden güneşe çok maruz kalan yüz ve el bölgesi gibi vücut kısımlarında cilt kanserleri daha fazla görülmektedir. Özellikle açık güneşli havalarda şapka, güneş gözlüğü gibi ekipmanlar kullanmak, mevsim ayrımı yapmadan (çok güneşli yaz mevsiminde daha fazla) olmak üzere mutlaka güneşten koruyucu kremler kullanmak çok önemlidir" dedi. İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa’dan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Yakup Çil, cilt kanserleri konusunda açıklamalarda bulundu. Cilt kanserlerinin insanlarda en sık görülen kanserlerden biri olduğuna değinen Prof. Dr. Çil, "Cilt, insandaki en büyük organdır. Çok değişik kanser türleri ciltte görülebilmekte olup en sık görülen kanser tipleri bazal hücreli kanser, skuamoz hücreli kanser ve malign melanomadır. Bu tipler arasında en kötü seyirli olan ve vücudumuzdaki diğer organlara en hızlı yayılan cilt kanseri tipi malign melanoma olup, çoğunlukla koyu rengi ile diğer iki cilt kanseri tipinden ayrılabilmektedir. Kişiler ciltlerinde çok hızlı yapı değiştiren cilt problemi gördüklerinde cilt kanserini akıllarına getirmelidir" diye konuştu. "Benlerin yakından takibi yapılmalı" Her insanın cildinde ben adı verilen çoğunlukla ciltten farklı renkte cilt problemlerinin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Çil, "Tüm benler kötü huylu değildir fakat yakın takibi faydalıdır. Benlerin yakın olarak takip edilmesi, erken cilt kanseri tanısı konulmasına ve erkenden yapılacak olan tedavilerle cilt kanserinden kurtulmamıza olanak sağlar. Eğer benlerimizde hızlı bir büyüme, renginde hızlı değişim, sınırlarının bir anda genişlemesi ve kanama gibi daha önce bulunmayan ani değişiklikler ortaya çıkarsa aklımıza cilt kanseri gelmelidir. Mümkün olan en kısa sürede uzman muayenesi için müracaat etmemiz hayat kurtarıcı olabilir" dedi. "Güneş ışınları riski artırıyor" Cilt kanserinin bilinen en önemli nedeninin güneş ışınları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çil, "Bu yüzden güneşe çok maruz kalan yüz ve el bölgesi gibi vücut kısımlarında cilt kanserleri daha fazla görülmektedir. Özellikle açık güneşli havalarda şapka, güneş gözlüğü gibi ekipmanlar kullanmak, mevsim ayrımı yapmadan (çok güneşli yaz mevsiminde daha fazla) olmak üzere muhakkak güneşten koruyucu kremler kullanmak çok önemlidir. Ayrıca, mesleği gereği çok fazla değişik kimyasal maddeler ile uzun süre temas eden kişilerde de cilt kanseri gelişimine ait önemli kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle bu tarz işlerde çalışan insanların koruyucu eldiven ve maskelerle uygun koruyucu kıyafetler giymesi çok önemlidir" açıklamasında bulundu. "Güneş koruyucu tüm mevsimlerde kullanılmalı" Güneş koruyucu kremlerin öneminden bahseden Prof. Dr. Çil, "Güneşin cildimize zarar verebilecek ışınlarının azalan ozon katmanı ve çevresel iklim değişiklikleri nedeniyle daha fazla yer yüzeyine ulaştığı bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Artan cilt kanserleri vakalarında en çok suçlanan nedenlerin başında güneş ışınları olduğunu unutmamalıyız. Uygun korumayı sağlayacak güneşten koruyucu kremleri doğru şekilde kullanmak gerekir. Her ne kadar yazın güneş ışınlarının zararlı etkileri daha fazla ortaya çıksa da, güneş ışınlarına maruz kalmaya devam ettiğimiz kış ayları ve bulutlu havalarda da güneşten koruyucu kremleri mutlaka kullanmalıyız" dedi. "Küçük yaşlarda oluşan cilt yanıklarına dikkat" Prof. Dr. Çil, "Çocukluk ve ergenlik döneminde meydana gelen cilt yanıkları, ilerleyen yaşlarda cilt kanseri oluşumunu artırabilir. Özellikle yanık skarı meydana gelmiş ve sürekli travmaya açık cilt bölgelerinde skuamoz hücreli cilt kanseri tipinin daha fazla oluşabildiği bilinmektedir" dedi. "Patolojik inceleme yapılır" Cilt kanserlerinde tanı konma sürecine ve tedavi seçeneklerine değinen Prof. Dr. Çil, şu bilgileri paylaştı: "Eğer cilt kanseri şüphesi varsa, öncelikle şüpheli cilt dokusundan küçük bir parça alınarak patolojik incelemeye gönderilir. Patolojik inceleme sonucu eğer cilt kanseri tanısı konulur ise daha ileri tahliller yapılarak kanserin diğer organlara yayılıp yayılmadığı ortaya konulmalıdır. Kanserli cilt dokusunun geniş olarak çıkarılması ve sonrasında da bu bölgenin yakın takibi gereklidir. Cilt kanserinin diğer dokulara yayılma durumu ve kanserin evresine göre gerekli görülür ise radyoterapi ve onkolojik medikal tedavi ilaçlarının da tedaviye eklenmesi gerekli olabilir." "Baş ve boyun bölgesinde daha fazla görülür" Cilt kanserlerinin baş ve boyun bölgesinde daha fazla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Çil, "Cilt kanserleri güneşe çok daha fazla maruz kalan baş ve boyun bölgesinde daha fazla görülmektedir. Bu bölge de estetik açıdan çok önemli bir vücut bölgesidir. Öncelikle kanser şüphesi olan cilt bölgesinden çok küçük bir parça alınarak kesin patolojik tanının konulması, estetik açıdan sorun oluşturabilecek çok büyük yüz cilt kısmının çıkarılmasının önüne geçebilir. Yapılacak cilt kanser cerrahisinde, yüz gibi çok fazla estetik cilt ünitesi içeren hassas bölgede bu konuda uzmanlaşmış hekimlerin işlemi gerçekleştirmesi büyük öneme sahiptir. Cerrahi işlem bölgesinde fazla iz kalmaması için ameliyat bölgesini güneş ışınlarından korumak ameliyat sonrası dönemde de önemlidir" dedi. "Erken tanı önemli" Erken tanının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Çil, "Erken konulan cilt kanseri tanısı, hastanın hem yaşamını uzatacak, hem de estetik olarak daha küçük bir ameliyat izi ile kişinin cilt kanserinden kurtulmasını sağlayacaktır. Gelişen tedavi yöntemleri ile çok geç kalınmadan cilt kanseri tanısı konulursa hastalar normal bir yaşam sürme şansını yakalayabilirler. Bu yüzden cildimizde şüpheli bir cilt problemi oluştuğunda, cilt kanserini de aklımızın bir köşesinde bulundurmak hayatımızın kurtulmasını sağlayabilir. Erken tanı, tüm kanserlerde olduğu gibi cilt kanserinde de hayat kurtarıcıdır" ifadelerini kullandı.
İzmir Fransa’daki yarışmada Türk İmzası İzmirli genç mimarlar Fransa’da düzenlenen ve 1665 yılında Versailles Sarayı’nın camlarını üretmek üzere kurulan küresel ölçekli Saint-Gobain Firması’nın düzenlediği 2025 Uluslararası Mimarlık Öğrencileri Yarışması’nda ülkemizi temsil etmenin gururunu yaşattı. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri, Fransa’da 33 ülkeden 200’ü aşkın üniversitenin katıldığı Saint-Gobain Uluslararası Mimarlık Öğrencileri Yarışması’nda Türkiye’yi temsil ederek, sürdürülebilirlik temalı projeleriyle uluslararası alanda büyük takdir topladı. 1665’de Versailles Sarayı için kuruldu Versailles Sarayı’nın camlarını üretmek için 1665 yılında kurulan ve bugün 79 ülkede faaliyet gösteren Saint-Gobain’in Fransa’nın Nord-Isre bölgesinde gerçekleştirdiği yarışmada, 33 ülkeden 200’ü aşkın üniversite, "Gençliği Çekmek" teması doğrultusunda projeleriyle yarıştı. Yarışmanın Türkiye ayağında birinciliği kazanan Yaşar Üniversitesi öğrencileri Ecenaz Adıgüzel, Sıla Yaren Kurt ve Ahmet Okuş, danışman öğretim üyesi Matthieu Joseph Pedergnana rehberliğinde geliştirdikleri projeyle uluslararası finale katılmaya hak kazandı. Projeleriyle hem jüri üyelerinden hem de katılımcılardan övgü aldı. Türkiye jüri kurulunda, Dr. Murat Sönmez (TOBB ETÜ), Prof. Dr. Ali Murat Tanyer (ODTÜ), Doç. Dr. Duygu Erten (TURKECO), Kutlu İnanç Bal (2x1 Mimarlık) ve Y. Mimar Kubilay Büyüklü (Saint-Gobain Türkiye) yer aldı. Sürdürülebilirlik ve yerel kültüre saygı "Commune Ground" adlı projede, Chimilin bölgesinde bulunan eski bir okul binasının, yerel malzeme ve inşa teknikleriyle yeniden işlevlendirilmesi ve Villefontaine’deki Les Grands Ateliers alanına entegre edilmesi hedeflendi. Proje, enerji verimliliği, düşük karbon ayak izi ve kullanıcı konforunu önceleyen tasarımıyla dikkat çekti. Öğrenciler, yerel doğal malzemeleri kullanarak hem estetik açıdan güçlü hem de çevresel duyarlılığı yüksek bir tasarım ortaya koydu. Bölgenin kültürel ve mekânsal dokusuna saygı gösterilmesi, projenin en dikkat çeken yönlerinden biri oldu.
Erzurum Aziziye’den 15 Temmuz’a iki yiğit Dadaş Erzurum’un Taşkaynak (Keyvank) Köyü, iki ayrı dönemde vatan uğruna can veren iki kahramanıyla tarihî bir devamlılığı gözler önüne seriyor. Aralarında tam 139 yıl bulunan bu iki isimden biri, 93 Harbi’nde Osmanlı topraklarını savunan Keyvanklı Hüseyin Ağa; diğeri ise 15 Temmuz 2016 gecesi Ankara’da şehit düşen özel harekât polisi Yakup Sürücü. İki isim farklı yüzyıllarda yaşasa da aynı inançla görev yaptı. O da vatanı savunmak. Bu tarihsel bağ, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir tarafından yapılan arşiv araştırmaları ve resmi kaynak taramaları sonucu ortaya konuldu. Keyvanklı Hüseyin Ağa: Aziziye Tabyası’nın kahramanlarından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi), Erzurum halkı direnişin simgesi oldu. Tarihe geçen Nene Hatun, Yaşar Emmi, Topal Gülizar gibi kahramanlarla birlikte, bugün Taşkaynak (Keyvank) Köyünden Keyvanklı Hüseyin Ağa da Aziziye Tabyası’nın savunmasına koşan isimlerden biriydi. Tarihî kaynaklarda ve askerî arşivlerde ismi geçen Hüseyin Ağa, sadece kendi köyünün değil, Erzurum’un direniş ruhunun önemli bir parçası olarak kayıtlara geçti. Onun cesareti ve fedakârlığı, bölgedeki milletçe vatan sevgisinin canlı bir göstergesi oldu. Yakup Sürücü: 15 Temmuz’un sessiz kahramanı 2016 yılının 15 Temmuz gecesi, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen hain darbe girişiminde, ülkenin dört bir yanında devletin birlik ve bütünlüğünü korumak için canını ortaya koyan isimler arasında Polis Memuru Yakup Sürücü de vardı. Aslen Erzurum’un Taşkaynak Köyünden olan Yakup Sürücü, Özel Harekât Dair Başkanlığı’nda görev yapıyordu. Darbe girişiminin yaşandığı o günlerde amirinin çağrısıyla Ankara’ya gelerek göreve koştu. Tam da o anda, görev yaptığı birimdeki amirinden çağrı geldi: "Ankara’ya dön, göreve gel." Yakup Sürücü, tereddüt etmeden yola çıktı. Gecenin karanlığında binlerce kilometrelik yolu arkasına bakmadan aştı. Eşiyle helalleşti, ailesine ise kısa bir mesaj bıraktı: "Vatan için gidiyorum." Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’na ulaştığında saatler gece yarısını geçmişti. Binada görev alan personelin büyük kısmı toplanmış, hain saldırılara karşı hazırlık yapılıyordu. Fakat kimse, dakikalar içinde gelecek olan bombardımanın bu kadar yıkıcı olacağını tahmin edememişti. FETÖ’ye bağlı darbeci pilotların kullandığı savaş uçakları, Özel Harekât yerleşkesini hedef aldı. Art arda atılan bombalarla onlarca polis şehit oldu. Yakup Sürücü, ikinci hava saldırısında şehadete yürüyenler arasındaydı. Henüz 29 yaşındaydı. Hayatının baharındaydı. 1,5 yıllık evliydi. Ailesi, yakınları ve silah arkadaşları onu; sessizliği, vatanseverliği ve görevine olan bağlılığıyla hatırlıyor. Cenazesi Erzurum’da binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi. Onun ardından söylenen ortak cümle ise şu oldu: "Ankara’ya geldi ve göreve değil, şehadete koştu." "Bu vatan nöbeti iki ayrı zamanda tek bir yürekle tutuldu" Araştırmayı yürüten Taner Özdemir, Erzurum’un köklü geçmişi ile bugünkü şehitlik kültürü arasında bağ kuran bu hikâyeyi şu sözlerle değerlendirdi: "Keyvanklı Hüseyin Ağa ile Yakup Sürücü arasında zaman farkı var ama yürekleri aynı. Bu köyde vatan sevgisi nesiller boyu devredilmiş. Hüseyin Ağa’nın Moskof’a karşı direnişi neyse, Yakup Sürücü’nün hainlere karşı duruşu da odur. Bu bir soy meselesi değil, bu bir ruh meselesi." Taşkaynak’ta vatan sevdası kayıtlarda yaşıyor Özdemir, bu çalışmayı sadece bir tespit olarak değil, aynı zamanda kültürel bir hafıza çalışması olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Taşkaynak köyü, sıradan bir Anadolu yerleşimi gibi görünse de, tarihî kaynaklar köyün Osmanlı-Rus Savaşı’ndan bugüne kadar vatan savunmasında önemli izler taşıdığını ortaya koyuyor. Gerek Osmanlı arşiv belgeleri, gerekse Cumhuriyet dönemine ait şehitlik kayıtları, bu topraklardan çıkan isimlerin aynı inançla hareket ettiğini gösteriyor.