ÇEVRE - 13 Mart 2025 Perşembe 08:55

Türkiye’de en yüksek sıcaklık Zonguldak’ta ölçüldü

A
A
A
Türkiye’de en yüksek sıcaklık Zonguldak’ta ölçüldü

Türkiye’de 12 Mart tarihinde gerçekleşen en yüksek sıcaklık, Zonguldak’ın Devrek ilçesinde 31,4 derece olarak kaydedildi.


Meteoroloji verilerine göre, 12 Mart tarihinde saat 06:00 ile 18:00 arasında ülke genelinde en yüksek sıcaklıklar şu şekilde ölçüldü:


"Zonguldak, Devrek: 31,4 derece, Giresun, Espiye: 31,2 derece, Zonguldak, Çaycuma: 30,8, Rize, Çayeli 30,5 derece, Giresun, Yağlıdere: 30 derece, Bartın, Merkez: 30 derece, Ordu, Altınordu: 30,0 derece, Bartın, Merkez (Kozcağız): 30,0 derece."


Zonguldak’ın Devrek ilçesi, 31,4 santigrat derece ile Türkiye’nin en sıcak noktası oldu. Özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki şehirlerde sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi dikkat çekti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya Arkeoloji Müzesi aynı alanda yeniden inşa edilecek Deprem riski taşıyan mevcut binanın yerine aynı alanda yaklaşık 2,5 milyar lira maliyetle inşa edilecek yeni Antalya Arkeoloji Müzesi, 2026 yılı sonunda tamamlanacak. Müze, mevcut yerinde korunarak modern bir yapıya dönüştürülecek. Tasarımında Perge Antik Kenti’nden ilham alınan müze, kapalı, açık ve yarı açık alanlarıyla ziyaretçilere keşif odaklı bir deneyim sunacak. Mevcut Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yenilenerek, aynı konumunda daha modern bir yapıya dönüştürülmesi planlanıyor. Proje tanıtımı, Antalya Arkeoloji Müzesi Konferans Salonu’nda Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz ve Mimar Abdurrahman Çekim tarafından yapıldı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, mevcut Antalya Arkeoloji Müzesi binasının 2020 yılında yapılan deprem performans analizlerinde riskli çıktığını ve bu nedenle yeni bir müzeye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un talimatlarıyla projenin tamamen döner sermaye gelirlerinden finansman sağlanarak gerçekleştirileceğini açıklayan İnceciköz, projenin tasarımını üstlenen Mimar Abdurrahman Çekim tarafından projenin bilabedel hazırlandığını ifade etti. Müze aynı yerinde yenilenerek, mevcut konumunu koruyacak Yeni müzede toplamda yaklaşık 20 bin metrekarelik kapalı alan olacağını belirten Birol İnceciköz, mevcut müzeye ait eserlerin Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bahçesinde oluşturulacak geçici bir depolama alanına taşınacağını ve böylece taşıma maliyetinin minimize edileceğini vurguladı. Projenin inşaat maliyetinin yaklaşık 2- 2 buçuk milyar lirayı bulacağını aktaran İnceciköz, bu maliyetin tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın döner sermaye gelirlerinden karşılanacağını belirtti. 2026 yılı sonunda tamamlanması hedeflenen projede, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin mevcut yeşil alanları ve ağaç dokusu korunacak. Çalışanların ve eserlerin inşaat süresince bir düzen içerisinde korunması amacıyla Hatay Arkeoloji Müzesi’nde uygulanan bir model esas alınarak geçici hangarlar kurulacak. Müzenin yenileme sürecinde ziyaretçilere tamamen kapatılmayacağını belirten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, Hatay Arkeoloji Müzesi’nde geliştirilen modelin burada da uygulanacağını açıkladı. İnceciköz, şöyle devam etti: "6 Şubat depremlerinden sonra Hatay Arkeoloji Müzesi’nde bir yıkıntı olmuştu. Orada bir model geliştirdik. Demontable, geçici hangar, hafif malzemeli yapmış olduğumuz kapalı alanlarla şu anda Hatay Arkeoloji Müzesi’nin hem çalışanlarını hem de eserlerini bir düzen şeklinde orada yeniden icra ettik. Tıpkı orada yaptığımız gibi burada da benzer bir modeli inşaat bitene kadar Karayolları Genel Müdürlüğü’müzün geçici olarak verdiği alanda yapacağız. Bu süreç içerisinde elbette ki yine müzemiz gezilebilir depo müze kapsamında ama tabii bu projesini sunduğumuz mahiyette ve tatta olmaz. Amacımız müzeyi iki yıl boyunca kapatmak değil." Ayrıca, müzede çalışan ekiplerin ve laboratuvar birimlerinin de bu süreçten etkilenmeyeceğini belirten İnceciköz, özellikle Antalya Konservasyon ve Restorasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü’nün, yurt dışından getirilen ve restorasyona ihtiyaç duyan eserler üzerindeki çalışmalarına devam edeceğini ifade etti. Müzenin konumunun stratejik öneme sahip olduğunu belirten İnceciköz, yenileme çalışmalarının hızla tamamlanarak müzenin tekrar tam kapasiteyle ziyarete açılmasını hedeflediklerini söyledi. ’Müze, tarihi bir keşif alanı olacak’ Müzenin yeni tasarımını üstlenen Mimar Abdurrahman Çekim, projede temel ilhamın Perge Antik Kenti olduğunu belirtti. Mevcut alanın incelemesi sonucunda çok kıymetli bir ağaç dokusu olduğunu vurgulayan Çekim, tasarımın bu doğal yapıyı koruyacak şekilde hazırlandığını ifade etti. Çekim, yeni müzede, farklı dönemlere ait koleksiyonların belirli ağırlık merkezlerine göre konumlandırılacağını ve ziyaretçilere adeta bir zaman yolculuğu hissi yaşatılacağını söyledi. Müze içindeki rotaların, ziyaretçilerin dinlenerek ve çevreyi gözlemleyerek ilerleyebileceği bir keşif süreci sunduğunu aktaran Çekim, tasarımın içinde mekansal olarak bilgi panolarının ve interaktif alanların da bulunacağını dile getirdi. Çekim, ayrıca Perge Antik Kenti’ndeki su yapılarından esinlenerek yeni müzenin belirli bölümlerinde su öğelerinin de yer alacağını ifade ederek, müzenin, ziyaretçilerin her bölümünü tek bir seferde değil, farklı zaman dilimlerinde keşfetmesine imkan tanıyacak bir yapıya sahip olacağını vurguladı. Uluslararası düzeyde bir proje Genel Müdür Birol İnceciköz, yeni Antalya Arkeoloji Müzesi’nin uluslararası mimarlık ödüllerine aday olacak bir proje olarak tasarlandığını belirtti. Tüm detayların titizlikle planlandığı projede, yeni nesil müzecilik anlayışının benimsendiğini ve dünyada örnek gösterilecek bir müzeye sahip olunacağını da sözlerine ekledi. Mimar Çekim, tasarımın ziyaretçileri sadece eserleri izleyen değil, mekânı keşfeden ve deneyimleyen bir konsepte yönlendirdiğini vurguladı. Geçmişin izlerini taşıyan bir mimari anlayışla yeni nesil müzecilik deneyiminin buluşturulduğu projede, Perge Antik Kenti’ne yapılan göndermeler dikkat çekecek.
Çankırı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır: "22 yıl önce İHA nedir bilmezdik, aklımıza İhlas Haber Ajansı gelirdi" Çankırı’da konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, 2002 yılından önce insansız hava araçları bilinmezken şu anda Türkiye’nin bu alanda öncü ülkelerden biri olduğunu belirterek, "İHA denildiğinde, burada da mensubu vardır, ancak İhlas Haber Ajansı aklımıza gelirdi" dedi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, ziyaretlerde bulunmak ve bir dizi programa katılmak için Çankırı’ya geldi. Bakan Kacır’ın Çankırı’daki ilk durağı Çankırı Karatekin Üniversitesi (ÇAKÜ) oldu. Çankırı Karatekin Üniversitesi bünyesinde hizmet vermeye başlayan Teknokent açılışına katılan Kacır, daha AK Parti İl Başkanlığını ziyaret ederek partililer ile bir araya geldi. Partililere seslenen Kacır, yaşanan gelişmeler ve projelerle ilgili bilgiler verdi. "22 yıl önce İHA nedir bilmezdik" Türkiye’nin uzay alanındaki projeler ile dünya lideri olabileceğini kaydeden Kacır, "Tüm dünyanın dikkatle takip ettiği, dostlarımızın takdirle, bazılarının da merakla izlediği bir süreci yaşıyor Türkiye. Türkiye, savunma sanayiinde yerli ürünlerinin payını yüzde 20’lerden yüzde 80’lere çıkarttı. Hali hazırda Avrupa Birliği’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığı halen yüzde 80 düzeyinde. Biz dışa bağımlılığımızı yüzde 20’lere kadar düşürmeyi başardık. Kendi platformlarını kendisi geliştiren bir ülke haline geldik. Biz, 22 yıl önce İHA nedir bilmezdik. İHA denildiğinde burada da mensubu vardır, ancak İhlas Haber Ajansı aklımıza gelirdi. Allah’a hamd olsun özellikle terörle mücadelede ihtiyaç duyduğumuz insansız hava araçlarını ne zamanki kendi imkanlarımız ile yerli ve milli şekilde ürettik, geliştirdik, o zaman topraklarımızdan terörü sildik. Sadece topraklarımızdan silmek istemedik. Sınırlarımız ötesinde kurulmak istenen teröristan haritalarını da param parça ettik. Karabağ’da 30 yıl süren işgali, Azerbaycan ile omuz omuza vererek nihayete erdirdik. Yabancılar, ‘Türk İHA’ları savaş paradigmalarını değiştiriyor’ diyorlar. Türk milleti, Bayraktar’la, Akıncı ile, Aksungur’la Hürkuş’la, Hürjet gibi sistemlerimiz ile gökyüzüne imzasını attı. Türkiye, kendi haberleşme uydusunu üretebilen dünyadaki 11 ülkeden birisi. Türkiye, metre altı çözünürlük ile her yerden görüntü alabilen ve uydularını yerli, milli geliştirebilen bir ülke bugün. İnşallah uzay alanında yeni projeler ile dünyada lider olabileceğimiz işlere imza atamaya hazırlanıyoruz. Tüm bunları yaparken bir yandan da sanayinin, teknolojinin tüm alanlarında kalkınmayı hızlandırmak, bir yerel kalkınma hamlesi perspektifi ile Anadolu’yu topyekun ayağa kaldırmanın çabası içerisindeyiz. Bu anlayışla, organize sanayi bölgelerini Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırdık. Bugün, organize sanayi bölgelerimizin sayısı 366’ya erişti. AK Parti iktidara geldiğinde organize sanayi bölgelerinde çalışanların sayısı, 415 binken bugün ise 2 milyon 700 bin kardeşimiz Türkiye’nin organize sanayi bölgelerinde üretim gücünü teşkil ediyor. Biz iktidara geldiğimizde sanayilerde üretimli olan fabrika sayısı 11 binken bugün ise 59 binden fazla fabrikanın bacası tütüyor" dedi. "Çankırı’da tuzdan katma değeri yüksek yeni sanayi ve kimya ürünleri üretimini desteklemeye dönük projeleri hayata geçireceğiz" Çankırı yatırımları ile ilgili bilgiler veren Kacır, "Bu kalkınma yolculuğunda, Anadolu’da sırtımızı yasladığımız en önemli bölgelerden olan Çankırı’da çok güçlü bir rol üstleniyor. Çankırı’da bu dönemde 5 yeni organize sanayi bölgesi kurduk. Biz iktidara geldiğimizde 1 organize sanayisi vardı. Sanayide sadece 340 kişi çalışıyordu. Bugün ise 12 bin 530 kardeşimiz Çankırı’nın sanayi bölgelerinde istihdam ediliyor. Sanayi bölgelerimizde bakanlık olarak 930 milyon lira altyapı desteği verdik. Çankırı’ya bir Teknopark bir Ar-Ge merkezi kazandırdık. İktidara geldiğimizde KOSGEB çok az sayıda işletmenin yaralanabildiği bir müesseseydi. 2002 yılına kadar KOSGEB’den kaç Çankırılı yaralanmış desek iki elin parmağını geçmez. Bizim dönemimizde Çankırı’da 2 bin 700’den fazla işletme, bugünkü parayla 471 milyon lira KOSGEB desteği aldı. TÜBİTAK ile aldığımız destek programları kapsamında Çankırı’da 88 bilimsel projeye ve 322 bilim insanına 269 milyon lira destek sağladık. Çankırı’da 463 yatırım için yatırım teşvik belgesi düzenledik. 65 milyar lira yatırımın ve 18 bin istihdamın yatırım teşviklerimiz ile önünü açtık. Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) sayesinde 159 projeye bugünkü değerlerle 675 milyon lira, AK Parti iktidarları döneminde destek sağladık. Önümüzdeki dönemde bölgesel gelişme uluslararası stratejimiz kapsamında özellikle tarım ve hayvancılıkta verimlilik ve katma değeri arttıracak ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirecek adımları daha da hızlandıracağız. Bir yerel kalkınma hamlesi programı başlatacağız. Bu program kapsamında dünyanın en güzel tuzlarının çıkartıldığı Çankırı’da tuzdan katma değeri yüksek yeni sanayi ve kimya ürünleri üretimini desteklemeye dönük projeleri hayata geçireceğiz. Çankırı, bulunduğu konum itibari ile önümüzdeki dönemde özellikle Samsun, Adana, Mersin hattında oluşturacağımız Türkiye’nin yeni sanayisinde de önemli bir rol üstlenecek. Özelliklede motorlu kara taşıtları için parça üretimine yönelik yatırımları da önümüzdeki dönemde Çankırı’da hızlandıracağız" diye konuştu.
Mersin Akdeniz Belediyesi hem üretiyor hem de yeniliyor Akdeniz Belediyesi hem üreterek hem de yenileyerek tasarruf sağlıyor. Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı ekipler, belediye envanterinde bulunan hizmet araç ve gereçlerini tamir ederken, zaman içinde yıpranıp zarar gören çöp konteynerleri de makine ikmal sahasında yenileniyor. Akdeniz Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğüne bağlı teknik birimler sahasında hummalı çalışma yürütülüyor. Ekipler, belediyeye ait her türlü iş makinesinin yanı sıra, çeşitli araç, gereç ve mobilya ürünlerinin üretim, tamir, bakım ve onarımını gerçekleştiriyor. Farklı atölyelerde süren çalışmalarla, zaman içinde arızalanan her türlü araç ve gereç yenilenip tekrar kullanıma hazır hale getiriliyor. İhtiyaca göre ürün ve malzeme üretiliyor Makine ikmal sahasında, farklı hizmet birimleri için ihtiyaca göre ürün ve malzemeler üreten teknik ekipler, halk sağlığını korumak, temiz ve sağlıklı bir çevre sunmak amacıyla ilçedeki çöp konteynerlerini de yeniliyor. Zaman içinde yıpranıp zarar gören, yer yer kırılan veya delinen çöp konteynerleri, ekipler tarafından yenilenerek ihtiyaç duyan sokaklara dağıtılıyor. Ekipler ayrıca, yıpranan ve zarar gören taziye çadırları, masa ve şemsiyeleri de atölyelerde elden geçiriyor. Hem üreterek hem de yenileyerek tasarruf sağlayan ekipler, ayrıca belediyeye ait kapı, pencere, dolap, mobilya ürünleri ile korkuluk ve çatılar, tabelalar, billboardlar ve daha birçok malzemeyi yenileyerek tekrar kullanıma hazır bir hale getiriyor. Fen İşleri Müdürlüğü sahasında gerçekleştirilen çalışmalar sayesinde Akdeniz Belediyesi, önemli bir maliyet kaleminden de kurtuluyor.
Antalya Antalya’da su tüketimi ve tasarrufu masaya yatırıldı Antalya’da su kaynaklarının hızla azaldığını belirten uzmanlar, kaçak sondajların önlenmesi ve suyun bilinçli kullanılması gerektiğini vurguladı. 2050’ye kadar önlem alınmazsa Türkiye’nin su fakiri olacağı uyarısı yapıldı. Tarımda modern sulama sistemlerine geçilmesi ve suyun etkin yönetilmesi gerektiği ifade edildi. Antalya Ticaret Borsası (ATB) ile Antalya Tarım Konseyi (ATAK) iş birliğinde düzenlenen Tarım Gündem Programı’nda su varlığı ve tasarrufu ele alındı. Programın konukları Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı ve Antalya Tarım Konseyi İcra Kurulu Üyesi Ali Top ile Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı oldu. "Suyun yalnızca yüzde 2,5’i içilebilir" Dünya Su Günü öncesinde düzenlenen programda konuşan Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mustafa Karancı, dünyadaki suyun yüzde 97,5’inin tuzlu olduğunu, yalnızca yüzde 2,5’inin içilebilir su kaynağı olduğunu belirtti. İçilebilir suyun büyük bölümünün buzullarda ve yer altı sularında bulunduğuna dikkat çeken Karancı, "Su olmadan yaşam olmaz, bu yüzden su stratejik bir kaynaktır" dedi. "Su kaynakları tehlike altında" Antalya’nın Türkiye’nin su potansiyelinin yüzde 9’una sahip olduğunu ancak son yıllarda su kaynaklarında ciddi azalma yaşandığını vurgulayan Karancı, "Antalya’nın içme suyu kaynağı Kırkgöz’den saniyede 15 metreküp su alınırken, bu oran şu an 3 metreküpe kadar düştü. Burdur ve Isparta’daki yağışların azalması Antalya’nın su kaynaklarını doğrudan etkiliyor" diye konuştu. Antalya’daki sondaj kuyularının ekserisinin kaçak olduğuna dikkat çeken Karancı, "100 bine yakın sondaj kuyusunun yüzde 90’ı kaçak. Ölçemediğimiz suyu yönetemeyiz" ifadelerini kullandı. "Su müfettişi getirilmeli" Suyun 8-9 bakanlığın yetkisinde olduğunu, entegrasyon sorunu yaşandığını belirten Karancı, "Suyumuz sahipsiz" dedi. Su kanununun yenilenmesi gerektiğini belirten Karancı, "Nasıl vergi müfettişleri vergilerin kaybını önlüyorsa, jeoloji mühendisleri de su müfettişi olarak sahada görev almalı" şeklinde konuştu. "Su kaynakları doğru kullanılmalı" Tarımsal üretimde dönüm başına kullanılan suyun maliyet hesaplarına dahil edilmediğine dikkat çeken Karancı, "1 kilogram muz üretmek için 800 litre su kullanıyoruz. Tropikal iklimde yaşamıyorsak bölgeye uygun tarım yapmalıyız. Su bitmez tükenmez bir kaynak değildir, tarım planlamasında su varlığı dikkate alınmalı" dedi. "2050’de su fakiri olabiliriz" Devlet Su İşleri verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının 2000’li yıllarda bin 653 ton iken bugün bin 350 tona gerilediğini belirten Karancı, "Eğer gerekli önlemleri almazsak 2050 yılında kişi başına su miktarı bin 100 tonun altına düşecek ve su fakiri ülke konumuna geleceğiz" uyarısında bulundu. Turizm sektöründe su tüketimi dikkat çekti" Antalya’da kişi başı günlük su tüketiminin 220 litre olduğunu, turistlerin ise günde ortalama 800 litre su tükettiğini belirten Karancı, "Turizm, ülkemize büyük döviz girdisi sağlıyor ancak su kaynaklarımız sınırsız değil. Oteller enerji tasarrufuna yöneldiği gibi su tasarrufuna da odaklanmalı" dedi. Modern sulama su tasarrufu sağlıyor Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Top ise tarımda su tasarrufunun önemine dikkat çekerek, "Temiz suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Vahşi sulama yerine damlama sulama sistemine geçilerek üçte iki oranında su tasarrufu sağlanabilir" dedi. Tarımsal üretim planlamasının su varlığı göz önüne alınarak yapılması gerektiğini ifade eden Top, "Devlet planlama ve desteklemelerini artık suya göre yapmalı. Geleceğimiz suya bağlı, su yönetimini kontrollü ve doğru yapmalıyız" diye konuştu.