GENEL - 05 Ekim 2017 Perşembe 14:03

Ağrı’da en ’tatlı’ festival

A
A
A
Ağrı’da en ’tatlı’ festival

Ağrı’da Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından ilk defa Bal Festivali düzenlendi.

Ağrı’da Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından ilk defa Bal Festivali düzenlendi. Vatandaşlar kendilerine ikram edilen balları yiyerek festivalin tadını çıkardı.


Ağrı merkez belediye otopark alanında sabah saatlerinde başlayan 1. Bal Festivaline, Ağrı Valisi ve Belediye Başkan Vekili Süleyman Elban, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Kenan Engin, İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Abdulhalik Karabulut, kamu kurum amirleri, vatandaşlar ve bal tanıtımı yapan arıcılar katıldı.


Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan festivalde vatandaşlar yaylalarda ve yüksek rakımlı alanlarda arılardan elde ettikleri petek, kavanoz ve karakovan ballarının tanıtımını yaptı. Bal üretici stantlarını tek tek gezerek bilgi alan ve ikram edilen balların tadına bakan Vali Elban, bal üreticileri ile sohbet ederek talep ve sorunlarını dinledi. Yöre halkı ürettiği balların tanıtımını yaparak vatandaşlara satışlarını gerçekleştirdi. Vatandaşlar bal üreticileri tarafından kendilerine ikram edilen balları yiyerek festivalin tadını çıkardı. Oldukça kalabalık geçen Bal Festivali renkli görüntülere sahne oldu.



"Ağrı balının çok kaliteli olduğu konusunda çok iddialıyız"


Programda konuşan Vali Elban, bal üretiminin kentin ekonomisine büyük bir katkı sağladığını söyledi. Ağrı’da rakımın yüksek olması ve bitki çeşitliliğinin oldukça fazla olması ile birlikte ciddi bir arıcılık potansiyeli olduğunu belirten Vali Elban, "Bu sektörün daha fazla geliştirilmesi ve bu işle uğraşan arıcılarımızın daha fazla kazanç elde etmeleri ve ürünlerini daha rahat pazarlamaları ve arıcılığı daha fazla geliştirebilmeleri için ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Çalışmalardan bir tanesine bu festivalin düzenlenmesidir. Bir yerde bir ürün ile ilgili festivalin düzenlenmesi o ürünün çok kaliteli olduğu bir iddianın varlığını ortaya koyar, hem de orada o ürünün bol miktarda üretildiğini söyler. Biz de Bal Festivali ile bir iddiamızı ortaya koyuyoruz. Bu iddiamızda da haklıyız. Biz bal konusunda Ağrı balının çok kaliteli olduğunu ve Türkiye’ye sayılı bal üretilen üretilen yerlerden biri olduğu konusunda çok iddialıyız. Yine pazara arz anlamında da yeteri miktarda şu an için çok tanıtamadığımız için yeteri miktarda balımız olduğunu düşünüyorum. Bu festival ile biz diğer festivallerde yapıldığı gibi bizde bu ürünümüzün hem kaliteli olduğu, bol miktarda olduğu konusunda bir tanıtım yaparak bir sonraki yıllarda hem piyasaya arz edilen arılarla ürettiğimiz bu balların miktarını artırmak, hem de bu işle uğraşan çiftçilerimizin kazancını arttırmak bizim temel hedefimizdir. İlimizin ekonomisine ve insanımızın cebine giren paraya katkı sağlasın, bu amaçla bu festivali yaptık" dedi.



"Halkımızı sahte ballardan kurtarmak amacıyla biz buradayız"


Festivalde Sinek Yaylasında ürettiği balların tanıtımını yapan Ebubekir Demir adlı arıcı ise arıcılığa lösemi hastası olan oğlu için başladığını söyledi. 2004 yılında arıcılığa başladığını ifade eden Demir, "Doktorlar oğlum için çok olumlu konuşmuyorlardı, o yüzden ben oğlumu tedavi etmeye karar verdim. Aynı zamanda ben aktarım. 20 kovan arı alarak oğlumu tedavi ettim. Allah da şifasını verdi, oğlum iyileşti ve evlendirdim. Oğlum da arıcılık yapıyor. O dönemlerde 20 kovan ile arıcılığa başladık, şimdi 600 kovanımız var. 600 kovan ile ailece arıcılık yapıyoruz. Sayın Valimize bu festivali düzenledikleri için teşekkür ediyorum. Amacımız halkımıza hakiki balı tanıtmaktır. Bal ile halkımızı buluşturmak. Halkımızı sahte ballardan kurtarmak amacıyla biz buradayız. Bu festivalde zaten bu nedenle düzenlendi. Festivalimizde çok güzel gidiyor" ifadelerini kullandı.


Festival öğrenciler tarafından söylenen müzik dinletisi ve arıcılar arasında yapılan yarışmada dereye giren ilk 3 kişiye verilen hediyelerin ardından sona erdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Yaşlı Destek Programı’na başvurular başladı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, yaşlıların korunması, desteklenmesi ve yaşamlarının kolaylaştırılması için belediyeler tarafından hazırlanacak projelerin değerlendirileceği Yaşlı Destek Programı’na (YADES 2024) başvuruların başladığını belirterek, bu yıl YADES için 11 milyon 278 bin lira ödenek ayırdıklarını bildirdi. Göktaş, yaşlı nüfus oranının yüzde 10,2’ye yükseldiği Türkiye’de, bakanlığının yaşlılara sunulan hizmetlerin sayısının artırılması ve ihtiyaçlara göre çeşitlendirilmesi için çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Göktaş, “Bu kapsamda bakanlığımızca aile temelli aktif ve sağlıklı yaşlanmanın desteklenmesi politikasını YADES programıyla sürdürüyoruz. Yaşlılarımıza yönelik hizmetlerin sunumunda kurum bakımı hizmetleri yanında, evde bakım, gündüz bakım gibi koruyucu önleyici alternatif hizmet modellerini de yaygınlaştırıyoruz. Ayrıca yaşlılar ve yakınlarının öncelikli tercihi olan gündüz bakım ve evde bakım destek hizmetlerinin geliştirilmesi için projeler yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı. “Bu yıl 11 milyon 278 bin lira ödenek ayırdık” Bakan Göktaş, 2016’da uygulanmaya başlanan ve genel bütçeden aktarılan kaynakla sürdürülen YADES ile yerel dinamikleri harekete geçirerek, yaşlılık alanında farkındalık oluşturmayı, yaşlıların ev ortamlarında ve sosyal hayata katılımlarının desteklenmesini amaçladıklarını belirterek, şunları kaydetti: “65 yaş üstü vatandaşlarımızın korunması ve desteklenmesiyle bakım desteği ve psikososyal desteğe ihtiyacı olanların yaşadıkları mekanlarda gerekli bakımlarının yapılarak yaşamlarının kolaylaştırılmasını sağlamak üzere, 8 yılda toplam 45 milyon TL finansman desteği sağladık. Bu kapsamda 8 yılda 42 belediyede yürütülen 74 projeyle 87 bin 987 hanede 128 bin 691 yaşlıya ulaştık. Yaşlıların korunması, desteklenmesi ve yaşamlarının kolaylaştırılması için belediyeler tarafından hazırlanacak yeni projelerin değerlendirileceği YADES 2024 başvuruları ise başladı. Bakanlığımızca bu yıl YADES için 11 milyon 278 bin lira ödenek ayırdık.” Proje teklifleri 3 Haziran’a kadar valiliklere teslim edilecek YADES 2024 programı kapsamında ayrılan ödeneğin bakanlık tarafından belirlenen usul ve esaslar kapsamında belediyelerin hazırlayacakları ve valiliklerce teklif edilecek projeler için kullandırılacağını kaydeden Göktaş, belediyelerce hazırlanacak projelerin sürelerinin bir yıl olacağını, onaylanan projelerin, belediyeler tarafından uygulanacağını ve denetimlerin ise valilikler aracılığıyla yürütüleceğini ifade etti. Bakan Göktaş, programa başvuracak belediyelerin hazırlayacakları proje tekliflerini, en geç 3 Haziran saat 17.00’ye kadar valiliklere teslim etmesi gerektiğini bildirdi.
Sivas Güneş çarpması olarak düşünülüyor, asıl tehlike fark edilmiyor İlkbahar’ın gelmesiyle birlikte kene popülasyonunda artış devam ediyor. İnsanların hayatını kaybetmesine sebep olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), İç Anadolu Bölgesi’nde hızla yayılıyor. Kene ısırıklarına ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Numune Hastanesi’nde görev yapan Uzman Doktor Murtaza Öz, “Güneş çarpması diye kendini önemsemiyor ve hastaneye başvurmuyor” dedi. Baharın gelmesiyle birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateş (KKKA) virüsüne sebep olan kene ısırığı vakaları görülmeye başlandı. Kırsal kesimlerde daha sık rastlanan ve tedavi olunmadığında ölüme neden olabilen kene ısırığı hakkında uzmanlar sıklıkla uyarılarda bulunuyor. Hastalığın belirtilerini sıralayan uzmanlar, belirtilerin görülmesi halinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmasını öneriyor. Sivas Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları bölümünde görev yapan Uzman Doktor Murtaza Öz, KKKA virüsüne ilişkin bilgiler verdi. Virüsü taşıyan kenelere Sivas ve çevresinde çok sık rastlandığını ifade eden Uzman Doktor Murtaza Öz, “Çok çeşitli kene türleri var ama bizim bölgemizde endemi oluşturan Kırım Kongo bulaşına sebep olan Hyalomma burada daha ön planda. Keneler yaklaşık 20 civarında hastalık bulaştırma potansiyeline sahip. Bunun başında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) geliyor. Kırım Kongo bulaşı, kenelerin insanları ısırmasıyla oluşuyor. Hayvanlarda ise belirti vermeden sessiz enfeksiyon şeklinde seyredebiliyor. Kasaplarda da kesim sırasında bulaş söz konusu olabiliyor” dedi. “Temas riskini azaltmak gerekiyor” Vücutta kene görülmesi halinde yapılması gerekenleri anlatan Murtaza Öz, “Keneyi çok ürkütmemek lazım. Üzerine kolonya dökülmesi ve yakma gibi şeyler yapılmamalı. İlk yapılması gerek bir sağlık kuruluşuna gitmek. Çıkarıldıktan sonra o bölge bol sabunlu su ile yıkanmalı ve alkol ile dezenfekte edilmeli. Özellikle kene teması için risk faktörü taşıyan tarım ile uğraşan insanlar uzun kollu ve açık renkli giyişiler giyebilir. Pantolonu çizmenin veya çorabın içine geçirebilir. Temas riskini azaltmak gerekiyor” şeklinde konuştu. Güneş çarpması değil kene ısırığı Hastaların bir kısmının kene ısırığını fark etmediğini ifade eden Uzman Doktor Murtaza Öz, “Kene ısırığını fark edenler de genellikle duş aldıklarında fark edebiliyor. Hastalarımız rutin tarama yapmıyor. Bunun dışında hasta bağ, bahçeden geldikten sonra özellikle güneş çarpması olduğunu ifade ediyor. ‘Beni güneş çarptı’ diyor, keneyi fark etmiyor. Bulantı, kusma, baş ağrısı gibi şikâyetler başlıyor. Güneş çarpması diye kendini önemsemiyor ve hastaneye başvurmuyor. Bu da sıkıntılı bir durum. Güneş çarpması diyerek hastalığın hem ilerlemesine neden oluyor hem de tedavinin gecikmesine neden oluyor” ifadelerine yer verdi.
Aydın Bu camide 433 yıldır ezan sesi hiç susmadı Aydın’ın Kuyucak ilçesinde bulunan ve kitabelerden yola çıkarak 1591 yılında yapıldığının tahmin edilen Şatır Ali Ağa Camii’nde 433 yıldır ezan sesi hiç dinmedi. Aydın’ın tarihine ışık tutan önemli yapılar arasında yer alan, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde bölgenin tarihi ve kültürel kimliğinin bir parçası haline gelen Şatır Ali Ağa Camii, hem mimari zarafetiyle hem de kültürel önemiyle dikkat çeken bir ibadethaneler arasında yer alıyor. Yıllar içinde birçok olaya tanıklık etmiş ve bölge halkının sosyal hayatında önemli bir rol oynayan Şatır Ali Ağa Cami, aynı zamanda bölge halkının bir araya gelip ibadet ettiği, birbirleriyle kaynaştığı ve kültürel etkinlikler düzenlediği bir merkez olma özelliğini taşıyor. Geçmişten günümüze uzanan zengin bir geçmişe sahip olan Şatır Ali Ağa Camii bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtıyor. Mimari açıdan incelendiğinde, Şatır Ali Ağa Camii geleneksel Osmanlı mimarisinin izlerini taşırken, kare planlı bir yapıya sahip olan cami dış cephesindeki sadelik ve zarafet dikkat çekiyor. Minaresi ise bölgenin karakteristik mimari özelliklerini yansıtıyor. İç mekanı geniş bir ibadet alanına sahip olan camii basit ancak etkileyici süslemelerle bezenirken, caminin mihrap ve minberi, o dönemin ustalarının işçiliğini yansıtan örnekler arasında yer alıyor. Bugün hala ayakta olan Şatır Ali Ağa Camii, geçmişin izlerini taşıyan ve gelecek nesillere aktarılan önemli bir miras olma özelliğini taşıyor. 2018 yılında başlatılan ve 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından restore edilen tarihi ibadethane, ziyaretçilere hem estetik bir deneyim sunarken hem de Aydın’ın tarihine ve kültürüne dair önemli ipuçları veriyor. Çalışmaların ardından cami yepyeni bir görünüme kavuşan caminin son hali görenleri kendine hayran bırakıyor. "Tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor" Aydın İl Müftüsü Hasan Güneş Şatır Ali Ağa Camii hakkında yaptığı değerlendirmede tarihi camilerde ibadet etmenin insana huzur verdiğini ifade ederek, "Camiler bir ülkenin İslam beldesi, yaşayan insanların da Müslüman olduğunun nişaneleridir. Camiler aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın yer yüzündeki nişaneleri olarak da zikredilmektedir. Dolayısıyla ecdadımız Peygamber Efendimiz’in uygulamış olduğu Medine-i Münevvere’ye gittiğinde ilk olarak cami inşa etmesi sebebiyle yerleştikleri yerlere ilk olarak cami inşa ediyorlar. Kuyucak’ta da bunun önemli örneği olan Şatır Ali Ağa Camii’nde görmekteyiz. Bu caminin 433 yıldır ibadete açık olduğu biliniyor. Hem ecdadımızın hem de bugüne kadar orada yaşayan kardeşlerimizin namazlarını kesintiye uğratmaksızın namazlarını burada deruhte ettiklerini gösteriyor, hem de ecdadımızın cami mimarisinin o dönemlerde nasıl olduğunu bize gösteriyor. Aynı zamanda İslam sanatının güzel bir örneğini caminin içerisinde görüyoruz. Bu tür tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor. Ecdadımız da bu camilerde ibadet ederek bunu bize göstermişler. Biz de onlardan almış olduğumuz bu güzel mirası bu güne kadar getirdik, bundan sonra da nesillerimiz boyunca kıyamete kadar bu camilerimiz varlığını devam ettireceklerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu bilinçle tarihi camilerin tekrar hayata kazandırılması, eski özelliklerini gün yüzüne çıkarmak için elinden gelen gayreti göstermektedir. Bununla birlikte Aydınımızın her ilçesinde buna benzer camimizin varlığını görüyoruz. Bize düşen iki husus var. Bunlardan birincisi bu camilerde bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ibadetlerimizi yerine getirmek ikincisi de ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu bu güzel eserlere sahip çıkmaktır" ifadelerini kullandı.