POLİTİKA - 22 Ocak 2018 Pazartesi 20:21

Bozdağ: “Türkiye’nin Rusya’ya veya başka bir ülkeye verdiği herhangi bir garanti yok”

A
A
A
Bozdağ: “Türkiye’nin Rusya’ya veya başka bir ülkeye verdiği herhangi bir garanti yok”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Zeytin Dalı Operasyonu’nun sadece Afrin bölgesinde devam edeceğine ilişkin Rusya’ya garanti verildiği iddialarına ilişkin, “Türkiye’nin bu konuda Rusya’ya veya başka bir ülkeye verdiği herhangi bir garanti yok.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Zeytin Dalı Operasyonu’nun sadece Afrin bölgesinde devam edeceğine ilişkin Rusya’ya garanti verildiği iddialarına ilişkin, “Türkiye’nin bu konuda Rusya’ya veya başka bir ülkeye verdiği herhangi bir garanti yok. Zeytin Dalı Harekatı’nın hedefi Afrin bölgesini terör örgütlerinden temizlemek ve güvenli bölge haline getirmektir” dedi.


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısının gündemine ilişkin açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını cevapladı. Rusya’ya operasyonun Afrin sınırında devam edeceği yönünde bir garantide bulunulup bulunulmadığına ilişkin soruya Bozdağ, “Türkiye’nin bu konuda Rusya’ya veya başka bir ülkeye verdiği herhangi bir garanti yok. Zeytin Dalı Harekatı’nın hedefi Afrin bölgesini terör örgütlerinden temizlemek ve güvenli bölge haline getirmektir. Harekatın zaten hedefi Afrin bölgesidir. Bunun için söz vermeye, pazarlık yapmaya gerek yok. Bu harekatın hedefi, Afrin bölgesini terör örgütleri ve teröristlerden temizlemektir” ifadelerini kullandı.


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Suriye başlığı ile toplanmasına ilişkin soru üzerine Bozdağ, “Fransa, bildiğimiz kadarıyla BMGK’yı özel olarak doğrudan bir toplantıya çağırmamıştır. Fransa’nın yaptığı şey, BMGK’nın bu Pazartesi yapacağı toplantıda özel gündem maddeleri var, bir de diğer işler bahsi altında gündemde yer alacak konular var. Diğer işler bahsinde gündeme getirmek istediğiniz konular gündeme getirilir ve görüşülür. Dışişleri Bakanımız, Fransa Dışişleri Bakanı ile telefon görüşmesi yapmıştır. Türkiye’nin terörle ve terör örgütleriyle mücadelesini uluslararası toplumun desteklemesi son derece önemlidir. Bu konuda uluslararası toplumda bir konsensus olduğu görülmektedir. Eğer bu noktada Türkiye’nin karşısında bir tutum ortaya konursa, bu tutumun tam anlamı terör örgütlerinin yanında yer almak olur ki bunu da biz dostlarımızdan ve müttefiklerimizden beklemeyiz” şeklinde konuştu.



HDP’li vekillerin vatandaşlara "sokağa çıkın" çağrısında bulunması


Bozdağ, ‘HDP’li vekillerin vatandaşlara sokağa çıkın’ çağrısında bulunmasına ilişkin, “HDP’ye ait bazı vekiller, yetkililer, siyasiler halkı kin ve düşmanlığa birbirine karşı tahrik eden açıklamalar yapıyorlar ve sokaklara davet ediyorlar. Bunlar bizim kanunlarımızda suçtur. Terör örgütlerine destek anlamına gelen çalışmalar yapıyorlar. Terör örgütlerinin propagandasını yapan, terör örgütlerine destek veren, terör örgütleriyle aynı hedeflere koşanlar, bizim hukukumuz, terör örgütlerine, terör örgütlerine destek verenlere, propagandası yapanlara hangi şekilde muamele yapıyorsa onlar da aynı şekilde muamele göreceklerdir. Bu hukukun bir gereğidir” diye konuştu.


Afrin bölgesinde devam eden operasyonda sivillerin zarar görmemesi için alınan tedbirlerin neler olduğunun sorulması üzerine Bozdağ, “Bölgedeki terör örgütleri baskı koyarken, sivilleri haraca bağlarken, terör örgütüne herkesi tabi olmaya zorlarken, bazılarını infaz ederken bu terör örgütlerinden sivilleri korumak için ne yaptılar? PYD/YPG terör örgütleri, bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek, terör koridoru oluşturmak maksadıyla, oradaki Arapları, Türkmenleri kendilerine biat etmeyen Kürtleri yerinden yurdundan ederken, pek çoğunu öldürürken bunlara karşı bugün Türkiye’yi eleştirenler hiçbir şey söylemediler” dedi.


Afrin’deki sivillere ilişkin konuşan Bozdağ, “Çok net söylüyoruz. TSK’nın yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı’ndan bölgede yaşayan sivillerin zarar görmemesi için büyük titizlik gösterilecektir. Azami gayret gösterilecektir. Bunun için her tür planlama ve tedbir alınmıştır. Sivillerin hukukunu koruma, onlara sahip çıkma, onlara yardım etme konusunda Türkiye kendisine dönük kaygı belirten bütün ülkelere örneklik teşkil edecek uygulamaların ve güzel örneklerin sahibi olmuştur. Onlara tavsiyem, kaygı belirtmeleri yerine Türkiye’nin sivillere sahip çıkma konusunda ortaya koyduğu örnekliği kendilerine örnek edinmeleridir” diye konuştu.


ABD’den Afrin için gelen açıklamaların sorulması üzerine Bozdağ, “Terör örgütlerine silah verilmemesi konusunda defalarca uyardık. Birlikte nasıl çalışacağımızı görmek istiyorlarsa bu terör örgütlerine yaptıkları silah yardımlarını kesmeleridir ve verilen silahları da toplamalarıdır. Bölgede faaliyet gösteren terör örgütlerine verilen silahların geri toplanacağı da Türkiye’ye defalarca yetkililer tarafından ifade edildi. İşbirliğinin yolu belli, silahları vermeyi durdurmak, ondan önce verilmiş olan silahları toplamaktır. Bir işbirliği istiyorlarsa biz bu işbirliğine hazırız. İlk adım olarak da terör örgütlerine silah yardımını durdurmalarını ve dağıtılmış silahları toplamaları olarak atabilirler” açıklamasında bulundu.



“Harekat planlandığı gibi devam ediyor”


Bozdağ, Zeytin Dalı Operasyonu’nun detaylarına ilişkin soru üzerine, “Harekat planlandığı gibi devam ediyor. Şu anda TSK, karadan da harekat bölgesine girmiş durumdadır. Belli bir mesafede almış durumdadır. Bilinmesi lazım ki ilk 3 günde planlanan mesafe ve alan sağlanmış durumdadır. Harekat süresince silahlı kuvvetleri mensuplarımız içinde şehit olan yoktur, yaralı askerimiz de yoktur. Bugün de haberlerde yansıdı ki PYD/YPG terör örgütleri, Afrin’de ellerinde olan DEAŞ’lı teröristleri Türkiye’ye karşı savaşmak şartıyla serbest bırakmışlardır. Bu da bizim söylediğimizin ispatıdır. O nedenle bizim bu mücadelemiz sadece PKK/KCK/PYD/YPG terör örgütlerine karşı değil, aynı zamanda onlarla birlikte DEAŞ teröristlerine karşı da bir mücadeledir” diye konuştu.


ABD’nin Afrin operasyonunun sınırlı olması gerektiği yönündeki açıklamasının sorulması üzerine Bozdağ, “Her harekatı planlayanlar, bu harekat için ne kadar sürer, hangi alanları kapsar bunun bütün detaylarını planlayarak yaparlar. Harekatın masa üzerinde planlanması ayrı şeydir, arazide bunun icrası ve planlandığı gibi netice vermesi o da ayrı bir şeydir. Harekatın ne kadar süreciğini biz Türkiye olarak defalarca açıkladık. Bu ne kadar sürer? Son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar sürecektir. Biz şunu söylüyoruz, bunu mümkün olan en kısa sürede başarmayı hedefliyoruz. Bunun zamanını elbette şartlar belirleyecektir. Türkiye’ye bu konuda kimsenin sınır ve süre tayin etmeye hakkı yoktur. Türkiye, sınırını da süresini de kendisi belirleyecektir” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Muhalefet ve bazı marjinal yapılar 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ’Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi Yemeğinde konuştu.Çalışma meclisi üyelerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan," Sözlerimin hemen başında yarın ülkemizle birlikte tüm dünyada coşkuyla kutlanacak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Bu vesileyle helal rızık peşinde koşan tüm işçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Türkiye Yüzyılı’nın inşası için ter döken, emek veren her bir kardeşimden ’Allah razı olsun’ diyorum. Biliyorsunuz 1 Mayıs tarihi ülkemizde yıllarca gerilimin, kavganın, çatışma ve sokak olaylarının sembolü olarak görüldü. Bilhassa 1977 senesinde yaşanan faciadan dolayı her 1 Mayıs uzun süre şiddetin ve kaosun olduğu bir gün olarak algılandı. 2008 yılında 1 Mayıs’ı Emek ve Dayanışma Günü, 2009 yılından itibaren de resmi tatil ilan ederek buna son verdik. Ayrıca 2010 yılında 32 yıl sonra Taksim’i kutlamalara açan yine biz olduk. Böylece 1 Mayıs’ın hiçbir engellemeye, hiçbir gayri meşru çabaya gerek duymaksızın işçi bayramı olarak kutlanabilmesini temin ettik" dedi."Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir"Buna rağmen son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapıların Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalıştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı, herkesin malumuyken bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim. İstanbul’da göstere, miting ve yürüyüş güzergahları bellidir. Geniş çaplı buluşmalar için her iki yakada da miting alanları mevcuttur. Gerekli izinler ve tedbirler alındığı sürece herkes mitingini, gösterisini, anma programını ve barışçıl protestosunu buralarda özgürce yapabilir. İstanbul’da yapılacak kutlamalar için 40 ayrı yer ve güzergah belirlenmiştir. Sadece İstanbul değil, 55 ilimizdeki 103 ayrı etkinliğe de izin verilmiştir. Müsaade edilenler dışında bir alanda yürüyüş ve miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır" diye konuştu.Gün aşırı yaptıkları çağrılarla 1 Mayıs’ı propaganda aracına dönüştürmek isteyen terör örgütlerine istismar zemini sunulmaması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:"Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiği kanaatindeyim. Sendikalarımızı ve siyasi partilerimizi 1 Mayıs atmosferine zarar verecek adımlardan uzak durmaya davet ediyorum. Çalışma hayatında katılımcı, sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından birini çalışma meclisimiz oluşturuyor. Bugüne kadar 13 kez toplanan meclisimiz, çalışma hayatına dair yol haritasının belirlendiği, sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir platform görevi üstlendi. Biz de hem meclis toplantılarına iştirak ederek hem de taraflarla farklı vesilelerle bir araya gelerek gündemimizdeki konuları değerlendirdik. Çalışma hayatımıza dair kritik kararların arifesinde sizlerin görüşlerine başvurduk. Sizden gelen teklifler, tenkitler ve fikirler çerçevesinde meselelerimize, çözüm yolları geliştirdik. Göreve geldiğimiz andan itibaren, sürdürdüğümüz diyaloğu bugün de aynı yoğunlukla ve hassasiyetle devam ettiriyoruz. İşçisiyle, işvereniyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, meclis zemininde yaptığımız istişarelerin şimdiden ülkemiz, milletimiz, çalışma hayatımız bakımından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza 5 yıllık aradan sonra güncel konuları ele almak üzere toplantıya öncülük ettiği için teşekkür ediyorum. Siz dostlarımın her birine de katkılarınız için şükranlarımı sunuyorum.""Kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik"Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeğin alın terinin öneminden bahsederek, "Milletimizin takdiriyle geldiğimiz görevlerin yanı sıra şahsen de çalışma hayatının bizzat bulunmuş bir kardeşinizim. Gençlik yıllarımda İETT’de işçi olarak çalışmanın kazandırdığı tecrübeden, siyasi yaşamım boyunca hep istifade ettim. Emeğin, alın terinin kendisi ve ailesinin iaşesi için ter dökmenin değerini, o dönemlerde çok yakından görme fırsatı buldum. Emekçi kardeşlerimle aramızda kurduğumuz sarsılmaz bağ, yarım asırdır hiç kopmadı, eksilmedi, eskimedi. Belediye başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemize hizmet sorumluluğunu üstlendiğimizde nereden geldiğimizi asla unutmadık. İşçilerimizin her sıkıntısını kendi sıkıntımız, her kazanımını da kendi kazanımımız olarak telakki ettik. Son 21 yılda kuşatıcı bir anlayışla işçi, işveren, memur, esnaf ve çiftçi kardeşlerimizin refah seviyelerini arttırmak için çaba gösterdik. İş kanunu, sosyal güvenlik reformu, iş güvenliği ve iş sağlığı sendika kanunlarına ilişkin düzenlemeleri sizlerle bilistişare hayata geçirdik. Asgari ücrette tarihi artışları, işçi ve işverenlerimizin azami mutabakatını sağlayarak gerçekleştirdik. Net asgari ücreti 2024’te 17 bin 2 liraya yükselttik. Böylece 2023 Temmuz ayına göre yüzde 49, Ocak ayına göre yüzde 100 artış oldu. 2016 yılında başlattığımız asgari ücret desteğini 2024 yılı için sigortalı başına aylık 700 liraya yükselttik. Asgari ücretten alınan vergilerin kaldırılması uygulamasıyla, tüm gelir gruplarına asgari ücrete kadar olan kazançlar için vergi muafiyeti getirdik" ifadelerini kullandı."İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi"Ülkenin istihdam rakamlarında da tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumda olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstihdam sayımız 32 milyon 423 bine yükseldi. Son verilere göre işsizlik oranı yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşti. Bir önceki yıla göre yani son bir yılda iş gücü sayısı 775 bin kişi, istihdam sayısı 1 milyon 156 bin kişi arttı. Gelecekte işsizlik oranlarının daha da aşağıya ineceğine inanıyorum. Burada son dönemde sıkça şahit olmaya başladığımız bir hususu ifade etmekte fayda görüyorum. Tarımdan turizme, sanayiden ticarete, farklı sektör temsilcileriyle bir araya geldiğimizde en önemli sorunun işçi bulamama olduğu anlaşılıyor. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Özellikle emek yoğun iş kollarında ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Esnaflarımız, zanaatkarlarımız, ustalarımız yanlarında çalıştıracak çırak bulamamaktan şikayetçi. Öyle ki, deprem sonrasında iyice hareketlenen inşaat sektöründeki işçi ve usta eksikliği sebebiyle çalışmalar olması gerekenden daha yavaş ilerliyor. Bugün işini büyütmek, üretimini arttırmak yani iş alanlarına açılmak isteyen firmalarımızın en büyük endişe kaynağı kalifiye eleman kıtlığıdır. Özel sektörümüz çalıştıracak personel bulamazken, resmi kurumlarımızın kapısında iş başvuruları için uzun kuyruklar oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin geleceği açısından bu iki tablo arasındaki tenakuzu popülizme tevessül etmeden mutlaka gidermek zorundayız. Çalışma hayatının tarafları olarak mesleki eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi dahil daha kalıcı çözüm yolları geliştirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde hükümetimizin önceliklerinden birisi de istihdamda arz talep dengesinin temini olacaktır. Bu dengenin sağlanması noktasında sizlerin de bizlere gereken desteği vermesini bekliyorum" açıklamasını yaptı."Darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu"Ücretler ve istihdamın yanı sıra sendikal haklar ve özgürlükler alanında da son 21 yılda tarihi nitelikte pek çok adım attıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sendikal ve toplu iş sözleşmesi kanunuyla 1983 yılında darbecilerin yaptığı yasayı 29 yıl sonra değiştirmek bize nasip oldu. Ağızlarını her açtıklarında, 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasalardan şikayet edenlerin değiştirmediği yasaları biz değiştirdik. Memurların toplu sözleşme yapma hakkına anayasal güvence getirerek memurlarımıza toplu sözleşme hakkını verdik. İşçi ve memurlarımızın toplu sözleşme süreçlerini çoğunlukla mutabakatla sonuçlandırdık. 2013 yılında bir milyon olan sendikalı kişi sayısını bugün itibariyle 2 buçuk milyona yükselttik. Sendika üyesi sayısı, kamu görevlilerine üç ayda bir toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesine imkan sağladık. Ancak bu kazanım, ana muhalefet partisinin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından geçtiğimiz aylarda iptal edildi. Düzenlemenin iptali nedeniyle 2 milyonu aşkın memurumuzun aylıklarında 345 liralık düşüş oldu. Bunun takdirini kamu personelimizin en iyi şekilde yapacağı inancındayım. Tüm dünyayı yaklaşık 3 yıl boyunca derinden sarsan Covid-19 salgınında işçi ve işverenlerimizin yanında olduk. Bu dönemde prim ödemelerini erteledik, istisna haller dışında işverenler tarafından işçi çıkarılmasını sınırlandırdık. Kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği uygulamalarıyla milyonlarca çalışanımıza sahip çıktık. Salgın sonrası istihdamda normale dönüşü teşvik için normalleşme desteği sağladık, müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve alt düzenlemelerini hayata geçirerek bu alanda önemli bir reforma imza attık. İş kazası oranlarını düşürdük. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki alt işveren işçilerini doğrudan çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda sürekli işçi kadrosuna aldık. 2011 ve 2013 yıllarında sayı 300 bin olan sözleşmeli personelimiz kadroya geçirilmişti" dedi."2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik"2023 yılındaki düzenlemeyle de 500 bine yakın sözleşmeli personele kadroya geçme hakkı tanıdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2002 yılında yüzde 52,1 olan kayıt dışı istihdam oranını yüzde 25,4’e indirdik. Ayrıcalıklı statüleri kaldırarak işçi, memur, esnaf herkese eşit şartlarda sosyal güvenlik hizmeti verilmesini ilke edindik. Son 21 yılda burada saymaya kalksak saatler sürecek daha pek çok düzenlemeyi, reformu, hakkı ve kolaylığı, başarıyla hayata geçirdik. Ülkemizde ve dünyada maalesef çalışma hayatının taraflarını birbirine düşman gösteren bir anlayışa rastlıyoruz. Bunlar işçiyle işverenin tıpkı mıknatısın iki farklı ucu gibi asla bir araya gelemeyeceğini, uzlaşmayacağını savunuyorlar. Hatta işçi ve işveren arasındaki iş birliğini kendi ideolojilerini içinde tehdit kaynağı olarak görüyorlar. Çatışmacı, kavgacı, hayatı sadece dost-düşman ayrımı üzerinden tarif eden bu katı ideolojik yaklaşımın ne ülkemize ne milletimize faydası olur. Çalışma hayatını, işçi-işveren, patron-emekçi rekabetine indirmenin doğru ve hakkaniyetli bir olmadığına inanıyorum. Hak mücadelesi, işveren ve sermaye düşmanlığı değildir. İşçinin de işverenin de hakkını aldığı adil bir sistemin tesisi mücadelesidir. İşçinin ücretinin daha alın teri kurumadan verildiği, sanayicinin, üreticinin, işverenin ortaya çıkan katma değerden hak ettiği payı aldığı yapının kültür ve medeniyet kotlarımıza daha uygun bir sistem olduğu açıktır. Yani ne işçi ezilecek ne de işveren mağdur olacak. Ne emekçinin hakkı gasp edilecek ne de patron ötekileştirilecek. Çalışma hayatının tüm taraflı aynı gemide olduklarının bilinciyle birbirlerine karşı sorumluluk duygusuyla hareket edecek. Çalışma hayatında bu kader ortaklığını tesis ettiğimiz ölçüde ekonominin diğer alanlarında da başarılı olacağımız muhakkaktır. İşçinin hakkını alamadığını düşündüğü, işverenin, esnafın, sermaye sahibinin kendini güvende hissetmediği, toplum kesimleri arasında duygudaşlığın gelişmediği, zenginin fakirin halini umursamadığı bir tablodan hiçbirimize hayır gelmez. Millet olmak bir olmayı, beraber olmayı, kardeş olmayı, omuz omuza dayanışma içinde hareket etmeyi gerektirir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken çalışma hayatı dahil her meseleye siyasetin penceresinden bakanlar olduğunu görüyoruz. Bunların nazarında mağdurun veya failin siyasi kimliği diğer her şeye garibe çalıyor. Öyle ki aynı ideolojik kabileden olunca terör eylemleri ve iş cinayetleri bile önemsiz hale gelebiliyor" ifadelerini kullandı."İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu"Geride bıraktığımız haftalarda milletçe iki büyük acı yaşandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Beşiktaş’ta ruhsatı sıkıntılı bir gece kulübünde çıkan yangında 29 emekçi kardeşimiz hayatını kaybetti. İstanbul’un göbeğinde işlenen bu iş cinayeti karşısında maalesef işçinin hakkını savunduğunu iddia kuruluşların hiçbirinin sesi dahi çıkmadı. İhmallerin adresi muhalefete ve muhalefet belediyelerine çıkınca sözde emekçi örgütlerinin hepsi birden lal oldu. Adeta dillerini yuttular, sanki 29 insan hem de feci bir şekilde hiç ölmemiş, hiç can vermemiş gibi hak, hukuk, adalet, özgürlük demeye pişkince devam ettiler. Aynı aymazlığa, bayramın ikinci günü meydana gelen teleferik faciasında da şahit olduk. Sorumlulardan hesap sorulmasını bir yana bıraktım ellerinden gelse böyle bir rezaleti bizlere yaşatanları baş tacı edeceklerdi. Evlatlarına kavuşma mücadelesi veren Diyarbakır annelerinden, bölücü örgüt terör örgütünün katlettiği işçilerimize, öğretmenlerimize kadar her konuda benzer vicdansızlığı sergilediler. Sırf aynı ideolojik kaynaktan beslendikleri için terör örgütünün eylemlerini dahi görmezden, duymazdan geldiler. Oysa hak ve adalet mücadelesi siyasi ve ideolojik holiganlığa kurban edilemeyecek kadar anlamlı, önemli ve ulvi bir mücadeledir. Söz konusu eğer lisansa, insansa ve insan hayatıysa diğer her şey ikinci planda kalır. İstanbul Gayrettepe ve Antalya’daki skandallara biz vicdan pencere bakıyoruz. İhmal, kasıt veya ihanetten dolayı insanımızın mağduriyetine yol açan herkesin hukuk önünde hesap vermesi için gerekli çabayı gösteriyoruz. Nihai hedefimiz bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmaktır" değerlendirmesini yaptı."Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz"Bu amaçla hayata geçirdikleri iş sağlığı ve güvenliği reformunu kararlılıkla uygulamaya devam edeceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:"Kayıt dışılıkla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sosyal güvenlik ve prim ödeme bilincini arttıracağız. Rehberliği ve gönüllü uyumu ön planda tutacak risk odaklı denetim kapasitemizi daha da etkinleştireceğiz. Ülkemizin çalışma hayatını Türkiye Yüz yılı vizyonumuza paralel olarak güncelleyecek, eksiklerini giderecek, sorunlarına inşallah çözüm bulacağız. Sizlerin de güçlü desteği ve işbirliğiyle Türkiye yüz yılı ülkümüzü inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bir kez daha iki gün boyunca devam eden 13’üncü çalışma meclisinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Burada müzakere edilen konu başlıklarından görüş, talep, beklenti ve önerilerden çıkacak sonuçların bakanlığımız ve hükümetimiz tarafından dikkate alınacağını özellikle vurgulamak istiyorum. 1 Mayıs arifesinde böyle önemli bir istişare toplantısına vesile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı Sayın Bakan ve ekibini canı gönülden tebrik ediyorum. Toplantılara iştirak eden işçi, kamu görevlileri ve işveren sendikaları, konfederasyonlarımıza, sivil toplum örgütlerimize, akademisyenlerimize, kamu kurum ve kuruluşlarımıza Teşekkür ediyorum."