POLİTİKA - 13 Ağustos 2025 Çarşamba 10:13

AK Parti Genel Başkan Vekili Âlâ: "Türkiye’yi prangalarından kurtarmak için çalışıyoruz"

A
A
A

AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Âlâ, "Türkiye’yi prangalarından kurtarmak için çalışıyoruz" dedi.

AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Âlâ İhlas Haber Ajansına AK Parti’nin kuruluşu, Terörsüz Türkiye, Yeni Anayasa ve Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na ilişkin açıklamalarda bulundu. AK Parti’nin 24 kuruluşuna ilişkin konuşan AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Âlâ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti ilk kurulduğunda konuşmasındaki‘ AK Parti’yi millet kurdu. Adını biz koyduk.’ Cümlesini hatırlatarak "Bu bir paradigma değişimidir. Bu bir bakış açısıdır. Bu nasıl okuduğumuz bir siyaseti özetleyen cümledir. Eğer millet kurdu diyorsanız partiyi öyle davranırsanız o zaman millet arkanızda durur. Nitekim millet de arkamızda durdu. Çeyrek asırdır Türkiye’de inanılmaz başarılara imza attı" ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkan Vekili Âlâ:

"AK Parti kurulduğu andan itibaren Türkiye’nin siyasal alanda, ekonomik alanda, uluslararası ilişkilerinde, statükoyla mücadelesinde hiç tereddüt göstermeksizin hep reformdan, değişimden yana adım attı"

AK Parti’nin sürekli reformcu olmasına dikkat çeken Ala," Sürekli değişimden yana adım atmasıdır. AK Parti kurulduğu andan itibaren Türkiye’nin siyasal alanda, ekonomik alanda, uluslararası ilişkilerinde, statükoyla mücadelesinde hiç tereddüt göstermeksizin hep reformdan, değişimden yana adım attı. Daha önce tabu olarak bakılan bütün meseleleri el atarak o konularda mesafe kat etti" şeklinde konuştu.

Âlâ, AK Parti ile millet arasındaki güçlü bağın, kriz dönemlerinde de korunduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Biz siyaset yaparken memleketin meselelerine vaziyet ederken vesayet odakları ne diyor diye hiç bakmadık. Hep halk ne diyor diye baktık. Ama bundan hoşnut olmayan vesayet odakları AK Parti’yi iktidardan götürmek için defalarca tuzak kurdular. Plan yaptılar, saldırıda bulundular, ama hiçbirinde başarılı olamadılar. AK Parti’den önce attıkları her adımda yaptıkları her darbe girişiminde başarılı olanlar AK Parti’den sonra defalarca denedikleri o girişimlerinin hiçbirinde başarılı olamadılar. Neden? Çünkü işte Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi ‘Halk ne diyor’ diye baktık. Vatandaşın aleyhine olan zararına olan işlerden hep kaçındık. Yani halkın çıkarını halkın faydasını her şeyin önüne koyma anlayışıdır. siz öyle yaptığınız zaman halk da hem muhtıralarda hem referandumlarda hem 17-25 Aralık, hem 15 Temmuz alçak darbe girişiminde, Gezi olaylarında milletimizde liderinin arkasında AK Parti’nin yanında omuz omuza oturdu ve o krizleri hep çözerek yola devam ettik. Her birinin çözümünde de milletimiz kazandı."

AK Parti Genel Başkan Vekili Âlâ:

"Bütün bunları aslında biz siyasi otobanlar yaparak sağlayabildik"

AK Parti kurulduğundan itibaren dönüşümlere, değişimlere imza attıklarının altını çizen Ala, "Türkiye’nin her tarafına otoban, bölünmüş yollar yaptı, köprüler yaptı, tüneller açtı. Biz Marmaray, Avrasya, 3. köprü, 3. Havalimanı, hızlı tren, savunma sanayinde İHA’lar, SİHA’lar ki önceden parası yani bedeli ödense bile alınamıyordu bunlar. İHA’lar, SİHA’ları biz üretir hale geldik. Savunma sanayinde ihtiyaç duyduğumuzun yüzde 80’ini yerli ve milli bir biçimde yapabilir, tedarik edebilir hale geldik. KAAN’ı ürettik ve ihracatının anlaşmalarını yapıyoruz. Biz dünyaya gemiler ihraç ediyoruz. Her alanda sağlık alanında, eğitim alanında, üniversitelerde çok büyük başarılar elde ettik. Bin yıldır sürecek denen 28 Şubat’ı 10 yılda Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman başbakan Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla tarihin çöplüğüne attık ve o karabasanı milletin üzerinden kaldırdık. Bütün bunları aslında biz siyasi otobanlar yaparak sağlayabildik. O siyasi otobanlarla milletimizin gönlüyle AK Parti arasına kurduğumuz sarsılmaz bağlarla bunu yapabildik" şeklinde konuştu.

Bugün Türkiye bölgesel bir güç küresel bir aktörse ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde olduğunu belirten Ala, "Gazze’de ortaya çıkan o zulmü, o soykırımı en yüksek düzeyde dile getirip Birleşmiş Milletleri bütün uluslararası kuruluşları görevlerini yapmaya çağırıyor ve biz yankı buluyorsa işte bu milletle kurduğumuz ilişkinin bize getirdiği güçle oluyor. Onların iradesine sahip çıkmakla elde ettiğimiz atmosferle oluyor. Eskiden bu ülkede herkes konuşurdu. Son sözü bir vesayet odağının temsilcisi söylerdi. Şimdi herkes konuşuyor. Sonsuzu milletin yüzde 52 oyla işbaşına getirdiği Cumhurbaşkanımız, devlet başkanı söylüyor" ifadelerine yer verdi. Ala, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi işiyle uğraştığını 17 ülke ve bölgesinde huzur, barış ve esenliğe katkıda bulunduğuna dikkat çekti.

"Türkiye’yi prangalarından kurtarmak için çalışıyoruz"

AK Parti ilk iktidara geldiğinde Avrupa Birliği müzakerelerini başlattığını ve bir çok alanda reformlar yaptığını hatırlatan Ala, "Türkiye’nin önüne hedefi koyan Türkiye Yüzyılı vizyonunu koyan kim? AK Parti. Yani biz kendimizle yarışıyoruz. Türkiye’yi hedefleriyle buluşturmak için çalışıyoruz. Hedefleri nedir Türkiye’nin? Türkiye’nin hedefleri her alanda eş zamanlı, çok alanlı reformlarını yaparak bundan sonra da yüksek gelirli ülkeler grubu ligine çıkarak Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş, en kalkınmış 10 ülkesi arasına sokmaktır. Bunun için yapılması gereken her şeyi yapacağız. Atılması gereken her adımı atacağız. Bütün reformları da yapıp yolumuza devam edeceğiz. Bunun için işte Türkiye’yi prangalarından kurtarmak için çalışıyoruz" dedi.

AK Parti Genel Başkan Vekili Âlâ:

"Yeni anayasayla bu darbe anayasasından kurtularak Türkiye’nin istikrarını kurumsallaştırıp Türkiye’yi hedefleriyle ulaştırmaya çalışıyoruz."

Türkiye’nin mevcut darbe anayasasının ihtiyacı karşılamadığını vurgulayan Âlâ "Yeni düzenlemelerle yeni bir anayasa her zaman söylüyoruz. Yeni anayasayla bu darbe anayasasından kurtularak Türkiye’nin istikrarını kurumsallaştırıp Türkiye’yi hedefleriyle ulaştırmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin bütün dinamiklerini Türkiye’nin hizmetine sunmaya çalışıyoruz. Bunun için gayret gösteriyoruz. O vesayet odaklarıyla da yaptığımız mücadeleler elde ettiğimiz neticelerle hem devletin kurumları güçlendi. Hem milletin siyaset kurumu güçlendi. Hem milletimiz güçlendi hem devletimiz güçlendi. Ama Türkiye’nin daha fazlasına ihtiyacı var. Onun için de bu hedeflere doğru emin adımlarla yürümeyi bir vizyon olarak da milletin önüne koyduk" ifadelerini kullandı.

"Türkiye’nin sivil ve demokratik bir anayasaya, sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep söyledik"

AK Parti kurulduğundan beri Türkiye’nin sivil ve demokratik bir anayasaya, sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep söylediklerini vurgulayan Ala, "Defalarca da anayasada değişiklikler yaptık. Ama artık yamalı bohçaya dönmüş. Yapıldığı andan itibaren Özal döneminde de 90’lı yıllarda da 2000’li yıllarda bizim dönemimizde de sürekli maddeleri değişen ama değişme ihtiyacı hiç sonlanmayan bir darbe anayasası var ortada. Biz başından beri 2002’den beri diyoruz ki bu anayasa değişsin. Fırsat buldukça değiştiriyoruz ama topyekun bir sivil anayasayı bu millete armağan edelim. Milletin öngörülü ülkenin öngörülebilirliği artsın. Daha fazla yatırım çekebilsin. Daha fazla istikrar kurumsallaşsın. Bu yaptığımız elde ettiğimiz başarılar artık bir garantiye alınsın. Bunlar için çaba sarf ediyoruz. Burada en önemli hususta sivil bir anayasadır. Onun için de o anayasa çalışmaları devam ediyor. Ama bunu milletimizle beraber parlamentomuzla, diğer partilerle zaman zaman işte dile getiriliyor, o süreçler yönetiliyor" şeklinde konuştu.

AK Parti Genel Başkan Vekili Âlâ:

Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin konuşan Ala, "AK Parti’nin daha önceki çalışmaları da bu konuda kayda değer, ciddi çalışmaları var. Biz de o çalışmaları orada yürütüyoruz. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız kurulduğu günde açıkladı. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızla zaman zaman hazırlıklarımızı yaptıkça kendisine arz edip meseleleri değerlendiririz. Ama bu çok kapsamlı bir husus" açıklamalarında bulundu.

"Bu sürecin temel beklentisi burada bir, terör örgütünün tasfiyesi, silahların bırakılması sürecinin ihtiyaç duyacağı temel düzenlemeler olabilir"

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na ilişkin değerlendirmelerde bulunana Ala, "Bu komisyon daha önce tabii milletimiz meclisimizin takdiridir. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi meseleye zaten mutlaka vaziyet etmeliydi. Şimdi orada da komisyon kuruldu. Komisyon üyeleri kendi işlerinde tartışacaklar, kararlaştıracaklardır. Ama bu sürecin temel beklentisi burada bir, terör örgütünün tasfiyesi, silahların bırakılması sürecinin ihtiyaç duyacağı temel düzenlemeler olabilir. O düzenlemeler komisyona sunulacaktır. Devlet birimleri tarafından mekanizmalar tarafından komisyonda kendi takdiridir. Değerlendirmesini yapacaktır" dedi.

Mehmet Kalay - Tolga Başer

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul AKM’de engelleri aşan ‘Erişilebilir Tiyatro’ yeni sezonda da devam ediyor Herkes için erişilebilir bir yaşam amacıyla kurumsal sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiren Türk Telekom; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Atatürk Kültür Merkezi (AKM) iş birliğiyle yürüttüğü "Erişilebilir Tiyatro" projesine yeni sezonda da devam ediyor. Görme ve işitme engelli bireylerin kültür ve sanat etkinliklerine katılımını artırmayı amaçlayan proje, yeni sezon açılışını Ekim ayında "Rumuz Goncagül" oyunu ile yaptı. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını "Türkiye’ye Değer" anlayışıyla sürdüren Türk Telekom, engelli sanatseverlerin kültürel etkinliklere eşit katılımını desteklemeye devam ediyor. AKM ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu iş birliğiyle yürütülen "Erişilebilir Tiyatro" projesi, 3’üncü sezonunda da sanatseverlerle buluşmayı sürdürüyor. Proje kapsamında yeni sezonun ilk erişilebilir oyunu ekim ayında sahnelenen "Rumuz Goncagül" oldu. Proje; kasım ayında engelli sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği "Kapıların Dışında", "Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı" ve "Gergedanlar" oyunları ile devam etti. Sahne turu, sesli betimleme ve üst yazı uygulamalarına ek olarak proje kapsamında ilk defa "Gergedanlar" oyununda kullanılan "işaret dili" ile oyun daha kapsayıcı bir hale getirildi. 27 Aralık’ta ise "Vanya Dayı" isimli devlet tiyatrosu oyunu seyircilerle buluşacak. Proje ile devlet tiyatrosu oyunları görme ve işitme engelli sanatseverlere görsel, işitsel ve fiziksel engelleri aşan bir sanat deneyimi yaşatmaya devam edecek. Türk Telekom Kurumsal İletişim Direktörü Arif Sancaktaroğlu, "Şirket olarak, teknolojiyi toplum yararına sunma vizyonumuzla kültür sanatta erişilebilirliği desteklemeyi sürdürüyoruz. Sunduğumuz teknolojilerle AKM’nin engelleri aşan, herkes için erişilebilir bir kültür merkezi haline gelmesinden memnuniyet duyuyoruz. Büyük ilgi gören ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden gösterimlerle öne çıkan "Erişilebilir Tiyatro" projemiz, ana destekçisi olduğumuz AKM’de bu sezon da devam ediyor. Herkes için erişilebilir bir yaşam hedefi doğrultusunda sosyal sorumluluk projelerimizi kararlılıkla sürdürüyoruz" dedi. "Erişilebilir Tiyatro" projesi kapsamında sahnelenen oyunlarda, görme engelli sanatseverler mekân, zaman, karakterler ve sessizce gelişen olaylar gibi sesli olmayan görsel öğeleri, diyalog aralarında aktarılan sesli betimleme uygulamasıyla detayları kaçırmadan takip edebiliyor. Ayrıca oyun öncesinde gerçekleştirilen özel sahne turları sayesinde görme engelli sanatseverler, obje, dekor ve kostümlere dokunarak sahneyle önceden tanışma fırsatı buluyor. Oyunda kullanılan üst yazı uygulamasıyla ise diyaloglar anlık olarak yazılı şekilde aktarılıyor; böylece işitme engelli sanatseverler için de tiyatro deneyimi erişilebilir hale getiriliyor.
İstanbul Uzmanlardan ‘sahte alkol’ uyarısı: "Bir defadan bir şey olmaz denmemeli, öldürücü" Yılbaşı öncesi sahte alkol kullanımına karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için insanlar normal alkol zehirlenmesiyle çok ayırt edemiyor, körlükle başlayan böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. Bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. En önemli şey; hastadan aldığımız öykü, yılbaşı yaklaşıyor, dikkatli olmakta fayda var" dedi. Yılbaşına günler kala Türkiye’nin birçok noktasında yapılan operasyonlarda yüksek oranlarda sahte alkol ele geçirilirken uzmanlar, sahte alkol tüketimine karşı uyarılarını yineledi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Afşin İpekci ve Biruni Üniversite Hastanesi Acil Tıp Bölümü’nden Uzm. Dr. İlhami Demirel, alkol kullanımının sağlık için başlıca zararlardan olduğunu belirtirken sahte alkolün oluşturduğu etkilere yönelik açıklamalarda bulundu. Uzmanlar sahte alkolün görünüş, renk ve kokusundan ayırt edilemeyebileceğini belirtti. "Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle ayırt edilemiyor" "Sahte alkol dediğimiz şey metil alkol ya da metanol olarak bilinir" diyen Doç. Dr. Afşin İpekci, "Odunun damıtılmasıyla elde edilen hatta odun ruhu olarak bilinen alkoldür. Sahte alkolün aslında vücutta 2 tane zehirlenme şekli var. Birincisi; diğer alkollerde de olan baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, sarhoşluk hissi veren alkolün kendisine özgü beynimizi etkilemesine bağlı gördüğümüz semptomları olur. Daha sonra esas ölümcül olan zehirlenme, metanolün zehirli ürünlerine dönüşmesiyle olur. Erken aşamada sarhoşluk olduğu için normal alkol zehirlenmesiyle insanlar çok ayırt edemiyor, daha çok sonraki aşamada körlükle başlayan daha sonra şuur değişikliği hipotansiyon, böbrek yetmezliği ve ölümle giden aşamalarda daha çok başvuruları oluyor. Zararlı maddelere dönüşmesi genelde 6-8’inci saatten sonra ortaya çıkıyor çünkü bir dönüşme hızı var. Sonra önce görme kaybı, bulanık görme, kar yağıyor gibi ya da körlük gibi semptomlar ortaya çıkıyor. O aşamada da gelmezlerse şuur değişikliği, tansiyon düşüklüğü, koma gibi ölümcül semptomlarla gelebiliyorlar. 6-8 saatlik bir ara dönem var, o dönem önemli" ifadelerini kullandı. "Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var" Sahte alkol zehirlenmesi sonrası tedavi ve geçmişte karşılaştıkları vakalara ilişkin konuşan Doç. Dr. İpekci, "Tedavimiz; önce destek tedavisi, genel muayene ile başlıyoruz. Şanslıyız ki 2 tane önemli antidotu var. Yurt dışından gelen ilaç bir diğeri de etanol dediğimiz normal alkol. Geç dönemde gelirlerse metabolitleri oluşmuş oluyor, o zaman da kullanacağımız tedavi yöntemimiz; diyaliz. Metil alkol zehirlenmesi tüm dünyada bir sorun. Bandrolün bile artık sahtesinin çıktığı bilgisi geliyor. Semptomlarda hastaneye erken başvurmaları en önemli tedbir. Etil alkol kadar pahalı değil ayrıca metil alkol kullanımı sadece kaçak alkol olarak bilinse de ülkemizde dezenfektanlarda, ucuz parfümlerde yaygın kullanılan bir ürün. Görme bozukluğuyla gelip diyalize aldığımız ki bize zaten insanlar sarhoşluk döneminde kendileri zaten gelemiyor. Yakınları da ‘Alkol aldı, onun sarhoşluğu’ diye getirmiyor. Genelde görme bozukluğu olunca ‘Görmüyorum’ diye gelip metil alkol çıkıp tedavi ettiğimiz vakalar var. Daha çok erkekler ve orta yaş insanlarda meydana geliyor. Masum bir şey değil, bir defadan bir şey olmaz dememeleri lazım, sahte alkol öldürücü. Normal alkol vücudu yavaş yavaş etkiliyor" diye konuştu. "Ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor" Alkolün başlı başına sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İlhami Demirel, "Normal alkole bağlı zehirlenmeler de görüyoruz, metil alkol dediğimiz alkolle olan zehirlenmeler gerçekten ölüme kadar uzanabilen riskleri barındırıyor. Son dönemde çok denk gelmedi açıkçası, en önemli şey; hastadan aldığımız öykü. Eğer şüpheli, kaynağı bilinmeyen bir alkol alım öyküsü varsa yol gösterici oluyor, laboratuvar tetkiklerinde de şüphemizi güçlendiren bulgular bulabiliyoruz. Genelde görme bozuklukları olabiliyor; çift görme, görme kaybı, bulanık görme gibi bunlar biraz daha ilerleyen süreçte oluyor, ne yazık ki tanıda biraz daha geç kalınmış olabiliyor. Sahte alkol alım ihtimalini sorup bu ihtimal üzerinde ciddi şekilde durmalıyız. Genel olarak alkol tüketiminin zararlı olduğunu belirtmemiz lazım. Kusma, baş ağrısı gibi şikayetleri hasta başta çok önemsemeyebiliyor, zaten alkol alımı sonra ‘Bunlar normal şeyler’ diye hastaneye gelmekte gecikebiliyor. Bu süre ne kadar uzarsa hastaya faydamız da o derece düşük oluyor" dedi. "Hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı olarak erkek hastalar" "Bilmediği kaynaktan aldığı bir alkol sonrası bu şikayetleri olan hastalar bir an önce acil servise başvurmalı, mutlaka doktorlarına bilgi vermeli" diyen Uzm. Dr. Demirel, "Yılbaşı dönemlerinde biraz daha sık akla gelebiliyor. Belirtiler ne yazık ki direkt bu hasta sahte alkol kullanmıştır dedirtecek bulgular değil. Ek hastalıkları olması hastanın her zaman genel durumunu daha da kötüleştireceği için önemli, genelde gördüğümüz hasta grubu; 30-60 yaş arası, ağırlıklı erkek hastalar diyebiliriz. Sonuçta ciddi bir zehirlenme, genç olması kurtarıcı bir faktör değil. Normalde de zaten alkol kullanımı vücudumuza birçok zarar vermekte, hele hele sahte alkol daha hayati tehlike oluşturan durumlara sebebiyet veriyor. Tedavide öncelikle hastanın hayatî fonksiyonlarını takip edip ona göre değerlendiriyoruz. Çok geç aşamada geldiyse hastada ciddi solunum yetmezliği de gelişmiş olabilir, eğer öyle bir durumdaysa bilinci kötüyse hastayı zaten solunum cihazına bağlıyoruz. Antidotlarımız var, hastaya veriyoruz. Metil alkolün tedavisinde etil alkol kullanılıyor, tabii ki hastane ortamında kontrollü bir şekilde yapılması gereken tedaviler. Yılbaşı yaklaşıyor bu konuda dikkatli olmakta fayda var" şeklinde konuştu.
Diyarbakır Hastayken kana ihtiyaç duydu, 3 ayda bir kan vermeye başladı Diyarbakır’da yaşayan 51 yaşındaki kamu işçisi Mutlu Demirci, geçirdiği bir rahatsızlık nedeni ile kana ihtiyaç duydu. Kan bağışının önemini hastalığı ile anlayan Demirci, 3 ayda bir kan bağışında bulunmaya başladı. Diyarbakırlı Demirci, düzenli olarak kan bağışında bulunuyor. Yıllar önce ilk kanını bağışlayan Demirci, 45’inci kez kan verdi. Demirci, ’’Bundan 13 yıl önce hastalandım. Hastalığımın tedavisi için ameliyat olmam gerekti. Hastane yetkilileri ameliyat tedavisinde kana ihtiyaç olabileceğini bundan dolayı yakınlarımdan kan bağışımda bulunmamı istediler. Ben de yakınlarıma durumu izah ettim, onlarda hastaneye gelerek kan bağışında bulundular. Tedavi aşamamda kanın ne kadar önemli olduğunu anladım. Bende, inşallah iyileşirsem bundan sonra bende kan bağışında bulunacağıma söz verdim. Allah’a çok şükür iyileştim ve o günden sonra her üç ayda bir Kızılay’a kan bağışında bulunmaya başladım. Kan bağışını kendime bir insanlık görevi olarak görmeye başladım. Çünkü kan sürekli olan bir ihtiyaçtır. Hastanelerde tedavi gören, trafik kazalarında yaralanıp kana ihtiyaç duyan yüz binlerce insan var. Bir, iki, üç, beş diye sayarken bugün 44. kan bağışında bulundum. Allah kısmet ederse, ömrüm yettiği kadar, kan bağışında bulunup, sosyal sorumluluğumu yerine getireceğim. Buradan sizler aracılığıyla herkese sesleniyorum, lütfen sizler de kan bağışında bulunun. Her geçen dakika, saat ve gün her an kana ihtiyaç var. Kendiniz için , aileniz için ve tüm sevdikleriniz için kan bağışında bulunun’’ dedi . Kızılay kan bağışçılarını 10. bağışta bronz madalya, 25. kan bağışında gümüş madalya, 35. bağışta altın madalya, 45. bağışta plaketle ödüllendiriyor.