POLİTİKA - 04 Eylül 2024 Çarşamba 18:27

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Türkiye ve Mısır, Filistin meselesinde ortak bir duruşa sahiptir"

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye ve Mısır, Filistin meselesinde ortak bir duruşa sahiptir. İsrail yönetimini binlerce ton bomba yağdırarak kıramadığı direniş azmini Filistin halkını açlığa mahkum ederek kırmaya çalışmaktadır" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi ile ortak basın toplantısı gerçekleştirdi. Sisi ve heyetini ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Cumhurbaşkanı Şubat ayındaki Kahire ziyaretimde büyük bir teveccüh göstermiş, bizleri çok sıcak ağırlamıştı. Kahire ziyaretim ilişkilerimizde yeni bir dönüm noktası olmuştu. O günden bugüne işbirliği ve diyaloğumuzu en üst seviyede tuttuk. Bölgemize dair meselelerde daima yakın istişare halinde olduk” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

İki ülke arasında her alanda gelişmekte olan işbirliğini, Sisi’nin iade-i ziyareti ile daha ileriye taşıdıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mısır’la asırları aşan ortak geçmişe ve yakın dostluk bağlarına sahibiz. Önümüzdeki sene diplomatik ilişkilerimizin 100. Yıl dönümünü kutlayacağız. İnsanlık tarihine yön veren medeniyetlere beşiklik yapmış iki kadim ülkeyiz. Çalışmalarımızın semerelerini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyorum. Sayın Sisi ile Kahire’deki görüşmemizde Yüksek Düzeyli stratejik İşbirliği konseyimizi yeniden yapılandırma kararı almıştık. Bu mekanizmanın ilk toplantısını bugün gerçekleştirdik. Ortak bildirimizle işbirliğimizi sanayi, ticaret, savunma, sağlık, enerji, çevre dahil her alanda ilerletme irademizi teyit ettik. Ticaret ve ekonomi işbirliğimizin en büyük boyutunu oluşturuyor. Son 10 yılda Mısır’ın ilk 5 ticaret ortağı arasında yer alamaya devam ettik. Ticaret hacmimizi 5 yıl içinde 15 milyar dolara çıkma yolunda ilerliyoruz. İş adamlarımız Mısır ekonomisine önemli katkılar sağlıyor" diye konuştu.

Girişimcileri yatırımlarını daha da artırma noktasında daha da teşvik ettiklerini, Mısırlı yatırımcıları da Türkiye’ye beklediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

"Mısır’la enerji alanındaki ilişkilerimizi geliştirme arzusundayız. Kardeş Mısır halkı Türk kültürü ve Türkçeye büyük önem gösteriyor. İlişkilerimizdeki olumlu ivmenin turizm alanına da yansıyacağına inanıyorum. Türkiye ve Mısır’ın bölgesel barış ve istikrara katkıları hayati önemdedir. Toplantılarımızla Gazze başta olmak üzere bölgesel mesellerin çözümüne yönelik düzenli istişareler tesisi etme konusunda mutabık kaldık. Filistin’deki son durum itibariyle görüşmelerimizin odağında bu yer aldı. Türkiye ve Mısır Filistin meselesinde ortak bir duruşa sahiptir.”

Gazze konusunda 11 aydır devam eden soykırımın sona ermesi, kalıcı ateşkesin tesisi, insani yardımların engelsiz akışının öncelikleri olmaya devam ettiğini dile getiren Erdoğan, "Bugüne kadar Gazze’ye iletilen toplam yardımın yüzde 32’si Türkiye’den gitmiştir. Bu yardımların ulaştırılmasında Türk Kızılayı ve AFAD başkanlığımız ile işbirliği yapan Mısır makamlarına teşekkür ediyorum. İsrail insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını engelleyerek işlediği suçlaya bir yenisini ekliyor. İsrail yönetimini binlerce ton bomba yağdırarak kıramadığı direniş azmini Filistin halkını açlığa mahkum ederek kırmaya çalışmaktadır. Açlık, susuzluk ve ya ilaç bulamadığı için her masumun sorumlusu İsrail ve destekçilerdir. Mısır, Katar ve Amerika’yla birlikte müzakerelere arabuluculuk yapıyor. Biz de sürece destek veriyoruz. Ancak İsrail tarafının engelleyici ve uzlaşmaz tutumu halen devam ediyor. Son olarak İsrail müzakere yürüttüğü muhatabını şehit ederek nasıl bir zihniyete sahip olduğunu göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Gazze’de suç işleyen İsrailli yetkililerin Uluslararası mahkemelerde hesap vermesi için çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz"

Netanyahu’nun Mısır’a yönelik ithamlarını reddettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

"İsrail hükümeti üzerin de baskıların artması noktasında elimizden geleni yaptık, yapıyoruz. Soykırım Davasına müdahillik başvurumuzu resmen ilettik. Gazze’de suç işleyen İsrailli yetkililerin uluslararası mahkemelerde hesap vermesi için çalışmalarımızı yoğun şekilde sürdürüyoruz. 41 bin masum insanın katillerinin yeri meclis değil mahkeme salonlardır. Diğer taraftan uluslararası topluma düşen sorumluluğu hatırlatmaya devam ediyoruz. Maalesef bazı ülkeler İsrail’e kayıtsız şartsız destek sağlayarak işlenen suçlara ortak oluyorlar. Netanyahu hükümetinin tüm bölgeyi hatta tüm dünyayı tehlikeye atan katliam politikası durdurma noktasında caydırıcı adımlar atılmıyor. Vicdanları yaralayan böyle bir tablonun kabul edilmezliğini artık herkes anlamalıdır. Yanlıştan bir an önce dönülmesi ve tarihin doğru noktasında yer alınması çağırımı bir kez daha tekrarlıyorum."

"İnşallah, bundan sonra daha yakın iş birliği içinde olacağız"

İstişarelerinde Gazze’nin yanı sıra başta Doğu Akdeniz, Suriye, Libya, Sudan ve Afrika boynuzu olmak üzere bölgesel konuları da ele aldıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birçok meselede benzer tutum ve hedeflere sahip olduğumuz Mısır’la istişarelerimizi güçlendirme noktasında kararlıyız. İnşallah, bundan sonra daha yakın iş birliği içinde olacağız. Kazan kazan anlayışıyla çok boyutlu münasebetlerimizi ileriye taşıyacağız. Bugünkü görüşmelerimizin ve imzalanan anlaşmaların hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sayın Cumhurbaşkanına ve kıymetli heyetine ziyaretleri için teşekkür ediyorum” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Gazze için beraber daha fazla çalışmalıyız"

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ise, "Bu dost ülkeye yaptığım ziyaret, iki ülke arasındaki köklü ilişkilerin gelişeceğinin bir göstergesidir. Bizleri bir araya getiren ortak bir tarihimiz ve birçok ortak paydamız bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz şubat ayında ülkemize yapmış olduğu ziyaretle iki ülke arasındaki ilişkiye ayrı bir ivme kazandırmıştır. Orada anlaştığımız düzeyde Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği Konseyinin ilk toplantısını yapma kararını aldık. Ticaret, turizm ve tarım gibi birçok alanda ortak adımlar atmak için kararlar aldık. Bölgesel insani kriz konusunda beraber çalışma kararı aldık. Gazze için beraber daha fazla çalışmalıyız. Ateşkesin sağlanması, Batı Şeria’daki ihlallerin son bulması, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin kurulması konusunda mutabık olduk. Öte yandan Gazze’ye insani yardımların ulaşması için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu.

"Türkiye-Suriye arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılıyoruz"

"Libya’da hem başkanlık hem de parlamento seçimlerinin yapılması, güveliğin sağlanması, silahlı güçlerin ülkeden ayrılması gerektiğini belirttik” diyen Sisi, "Suriye meselesini de ele aldık. Suriye halkını olumsuz etkileyen bu krizin de son bulmasını istiyoruz. Bu bağlamda Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılıyoruz. Güvenlik Güçleri Konseyi’nin kararları çerçevesinde Suriye’nin birliği, toprak bütünlüğü ve terörle mücadelesi bağlamında sorunun çözüme ulaşmasını arzuluyoruz. Yine Sudan meselesini ele aldık. Mısır’ın bu bağlamdaki çalışmalarını Erdoğan’a ilettik” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

Hülya Keklik - Cem Geçim

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Uzmanından okula uyum için velilere öneriler Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Meltem Küçükdağ, yeni eğitim öğretim dönemi öncesinde öğrencilerin okula uyum sürecini kolaylaştıracak önemli tavsiyelerde bulundu. Okulların açılmasıyla çocukların genellikle çeşitli duygusal ve psikolojik tepkiler verdiğine dikkat çeken Dr. Meltem Küçükdağ “Bu tepkiler çocuğun yaşına, karakterine, okul deneyimlerine ve aile ortamına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, bazı çocuklar okula dönüşü heyecanla beklerken, diğerleri kaygı, stres veya belirsizlik hissedebilir. Okula dönüş dönemi, çocukların çeşitli duygusal tepkiler geliştirdiği bir süreçtir. Ebeveynler ve öğretmenler, bu dönemde çocukların duygusal ihtiyaçlarına dikkat etmeli, onlara destekleyici bir ortam sunmalı ve gerekirse profesyonel yardım almaktan çekinmemelidir” diye konuştu. “Ailelerinden ayrılma kaygısını tetikleyebilir” Okulun ilk gününde ailelerin, çocuklarının yeni bir akademik yıla başlamasıyla birlikte çeşitli psikolojik sorunlarla karşılaşabildiklerini ifade eden Küçükdağ, “Bu sorunlar hem çocuklarının yaşadıkları zorluklardan kaynaklanabilir, hem de kendi endişeleri ve beklentileriyle ilgili olabilir. Okul dönemi boyunca en sık karşılaşılan psikolojik sorunlar ise hem çocuklarda hem de ailelerde çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Özellikle küçük çocuklar için okulun ilk günü, ailelerinden ayrılma kaygısını tetikleyebilir. Bu durum, ebeveynlerde de yoğun bir endişe oluşturabilir. Ebeveynler, çocuklarının okula uyum sağlayıp sağlayamayacağı, ağlayıp ağlamayacağı gibi konularda stres yaşayabilirler. Çocuklarının okuldan ve yeni deneyimlerden korkması, ebeveynlerde endişe oluşturabilir. Çocuğun sosyal uyum sağlayamaması, arkadaş edinme zorluğu ya da akademik baskılar gibi faktörler, ebeveynlerin kaygı düzeyini artırabilir. Ebeveynler, çocuklarının akademik başarılarıyla ilgili yüksek beklentiler taşıyabilir. Bu durum, özellikle okulun ilk günlerinde, çocuğun performansı hakkında belirsizlik olduğunda ebeveynlerde stres ve baskı hissi oluşturabilir” ifadelerini kullandı. “Dikkat ve davranış sorunları olan çocuklar için zorlu bir süreç olabilir” Okul fobisi, sosyal kaygı, akademik stres, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu (DEHB) okul döneminde en sık karşılaşılan psikolojik sorunlar olarak sıralayan Küçükdağ, “Bazı çocuklar, okula gitme konusunda yoğun bir korku ve isteksizlik yaşayabilirler. Bu durum, fiziksel belirtilerle (karın ağrısı, baş ağrısı) kendini gösterebilir ve çocuğun okula devamını olumsuz etkileyebilir. Özellikle sosyal becerileri gelişmemiş çocuklar, arkadaş edinme ve sosyal etkileşimler konusunda zorluk yaşayabilirler. Bu durum, çocuğun okula uyum sağlamasını zorlaştırabilir ve sosyal izolasyona yol açabilir. Çocuklar, derslerde başarılı olma baskısıyla karşı karşıya kaldıklarında, akademik stres yaşayabilirler. Bu durum, özellikle sınav dönemlerinde yoğunlaşabilir ve çocuklarda özgüven eksikliğine, kaygıya ve hatta depresyona yol açabilir. Okul dönemi, DEHB gibi dikkat ve davranış sorunları olan çocuklar için zorlu bir süreç olabilir. Bu durum, çocukların derslere odaklanmasını zorlaştırabilir ve akademik başarılarını olumsuz etkileyebilir” diye konuştu. Çocukların okula dönüşte yaşadığı kaygı ve endişenin, çeşitli belirtilerle kendini gösterebildiğine dikkat çeken öğretim üyesi Küçükdağ, bu belirtilerin çocuğun okul uyumunu olumsuz etkileyebildiğini belirtti. Çocukların genellikle üzgün, huzursuz, ağlama nöbetleri, ayrılma kaygısı ve odaklanma sorunları gibi duygusal belirtiler gösterdiğini dile getiren Küçükdağ, kaygı ve endişelerini karın ağrısı ve mide bulantısı, uyku sorunları, iştah değişiklikleri, yorgunluk ve enerji eksikliği gibi de fiziksel belirtilerle de sergileyebileceklerini sözlerine ekledi. Çocukların, okul kaygısını genellikle okula gitmek istememe, hastalık bahanesi uydurma veya okuldan kaçma girişimleriyle de gösterdiğini kaydeden Küçükdağ, “Kaygılı çocuklar, ebeveynlerine veya güvenli buldukları birine aşırı bağlanabilirler. Ebeveynlerinden ayrılmak istemez, sürekli yanlarında olmak isteyebilirler. Bazı çocuklar, kaygılarını öfke ve sinirlilikle ifade edebilirler. Okula gitme konusunda direnç gösterme, ani öfke patlamaları bu dönemde görülebilir. Bu belirtiler, çocuğun okula uyum sağlama sürecinde zorluk yaşadığını gösterebilir. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin bu belirtilere dikkat etmeleri, gerektiğinde destekleyici adımlar atmaları önemlidir” dedi. “Ebeveynlerin En Önemli Görevlerinden Biridir” Ebeveynlerin de, okulun pozitif yanlarına vurgu yaparak çocuklarını teşvik edebileceğini dile getiren Küçükdağ, “Çocuğun kaygılarını anlamak ve dinlemek, ebeveynlerin en önemli görevlerinden biridir. Onları dinlemek, endişelerini ciddiye almak ve gerektiğinde onları rahatlatıcı sözlerle desteklemek önemlidir. ‘Seni anlıyorum. Seninle gurur duyuyorum’ gibi cesaretlendirici ifadeler kullanılabilir. Sabah rutini oluşturmak, çocukların okula hazırlık sürecini daha düzenli hale getirir. Kahvaltı, diş fırçalama, çanta hazırlığı gibi aktiviteleri belli bir sırayla yapmak, çocukların okul gününe daha rahat başlamasını sağlar. Çocuklara okula hazırlık sürecinde sorumluluk vermek, onların özgüvenini artırır. Kendi kıyafetlerini seçmek, çantalarını hazırlamak gibi basit görevler, çocukların bağımsızlıklarını geliştirmelerine yardımcı olabilir. Ebeveynler, çocuklarına duygusal destek sunarak onların kaygılarını hafifletebilirler. Çocuklar, okulun ilk gününde ebeveynlerinin onlara inandığını ve desteklediğini bilmek isterler. Bu, onları cesaretlendirir ve güven verir. Çocukların okula dönüş sürecinde farklı duygular yaşaması normaldir. Ebeveynlerin sabırlı ve anlayışlı olması, çocukların bu süreci daha kolay atlatmalarına yardımcı olur. Çocuklar, ailelerinden aldıkları bu destekle okulun ilk gününe daha rahat ve güvenli bir şekilde başlayabilirler. Bu süreç, sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda çocuğun genel mutluluğuna ve gelişimine de katkıda bulunur” diyerek açıklamalarını sürdürdü. Çocukların stres yönetiminde hem ailelere hem de öğretmenlere önemli görevlerin düştüğünü belirten Dr. Küçükdağ, “Çocuklar, yetişkinler kadar olgun olmadıkları için stresle başa çıkma becerilerini geliştirmede rehberliğe ihtiyaç duyarlar. Çocukların duygularını tanımasına ve ifade etmesine yardımcı olun. Onlara ‘Nasıl hissediyorsun?’ gibi sorular sorarak duygusal farkındalıklarını artırın. Sağlıklı yaşam tarzını teşvik edin. Okul, ev ödevleri ve serbest zaman gibi günlük aktiviteleri bir rutin haline getirin. Ebeveynler, çocuklarına sevgi ve güven dolu bir ortam sunarak onlara duygusal destek verebilirler. Sorunları birlikte çözmeye çalışın, alternatif çözümler üzerinde konuşun ve çocuklara sorumluluk vererek onların özgüvenini artırın” dedi. “Öğretmenler, sınıf ortamında güven ve anlayışa dayalı bir atmosfer oluşturmalıdır” Okula alıştırma sürecinde öğretmenler için de tavsiyelerde bulunan Küçükdağ, “Öğretmenler, sınıf ortamında güven ve anlayışa dayalı bir atmosfer oluşturmalıdır. Çocuklar, öğretmenlerinin onları anladığını ve desteklediğini hissettiklerinde daha az stres yaşarlar. Dikkat dağınıklığı, içe kapanma, aşırı sinirlilik gibi belirtiler, çocukların stres altında olduklarını gösterebilir. Bu tür belirtileri fark ettiğinizde, öğrencinizle bire bir konuşmalar yaparak destek sunabilirsiniz. Öğrencilerinizle açık iletişim kurun ve empati gösterin. Onların duygularını ciddiye alın ve ihtiyaç duyduklarında onlara destek olun. Çocukların kendilerini ifade etmelerine imkan tanıyan sınıf tartışmaları veya bireysel görüşmeler, stresin azaltılmasına yardımcı olabilir. Öğrencilere, sınıfta rahatlatıcı teknikler öğretin. Derin nefes alma, kısa meditasyonlar veya basit gevşeme egzersizleri, çocukların stresle başa çıkma becerilerini artırabilir. Bu tür teknikleri ders aralarında veya zorlu etkinliklerden önce uygulayabilirsiniz. Öğrencilere yapıcı ve destekleyici geribildirim verin. Başarıları kutlamak, çabaları takdir etmek ve gelişim alanlarını olumlu bir şekilde ifade etmek, çocukların stres düzeyini düşürebilir ve motivasyonlarını artırabilir. Ailelerle düzenli iletişimde olun ve onların da çocuklarına nasıl destek olabilecekleri konusunda bilgi paylaşın” şeklinde açıklamasını tamamladı.
Bilecik İBB Başkanı İmamoğlu, Bozüyük’te Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi ve Seyir Terası’nın açılışına katıldı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bilecik’in Bozüyük ilçesinde Kurtuluş Savaşı ve İnönü Zaferleri Anı Evi ve Seyir Terası’nın açılışına katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı üstlenilen ve 28 Ocak 2023 yılında temeli atılan anı evinin açılışına katılan İmamoğlu, yaptığı konuşmada, "Sanki ülkemizde bütün konular bitmiş, her meseleyi halletmişiz ve hiçbir sorunumuz yokmuş gibi hepiniz biliyorsunuz Harbiye’nin pırıl pırıl mezunlarıyla uğraşmayı bir mesele kabul ederek bunun üzerinden dahi siyasi rant elde etme hakkına artık hüzünleniyorum. Bu tür tutum ve tavırları bu millete ne kadar kötü olduğunu hiç hesaba katmıyorlar mı diye düşünüyorum. Özellikle seçilmiş bir toplantıda milletini birbirine uzaklaştırma gayreti içerisinde insanları tahdit eden anlayışı kınıyorum. Açıkçası o özellikle seçilmiş toplantıda ve ortamda olaydan tam 8 gün sonra ağızlar açılarak sönmüş bir ateş parlatılmak isteniliyor. Ben diyorum ki Allah aşkına derdiniz ne sizin? Buradan çıkarmak istediğiniz olan ne sizin? Buradan neyi büyütüyorsunuz? Allah’ın bir gününü bile bu milleti kavga ettirmeden bu millete bir ortam oluşturmayacak mısınız? Nedir derdiniz sizin? Bu millete niye kavga ettirmek istiyorsunuz? İnsanlar biraz birbirini seviyor, insanlar biraz daha sevecek kucaklaşacak diye ödü kopuyor bunların. Gençler ne yapmış? En mutlu, en gururlu, en onurlu günlerinde büyük bir coşkuyla annelerinin, babalarının, ablalarının, ağabeylerinin, kardeşlerinin huzurunda büyük bir coşkuyla ne yapmış? Ya bu memleketin kurucusu, evini, yatağını görmemiş, annesine doya doya sarılamamış, hayatını cephelerde geçirmiş ebedi baş komutana teşekkür ediyorlar. Bundan ne istiyorsun? Mustafa Kemal Atatürk’e saygısını dile getirmenin bunun altından iş çıkarmanın, iş aramanın çabası ne? Bakın bugün teğmenlere kızdığınız o çocukların içindekini ne yaptınız biliyor musunuz? O teğmenlerin içinde parlayan pırıl pırıl ışığı karanlık bir tülle kapattınız. Orada kamerada görülen 20-30 tane genç yok. Uzaktan çekilen fotoğrafa bakın.3 tane genç kızımızın birinci olduğu okullardaki yüzlerce gencin akın akın gelerek simgeleri olan kılıcını havaya kaldırarak kutlamalarını yapmışlar” ifadelerini kullandı. Bozüyük Belediye Başkanı Mehmet Talat Bakkalcıoğlu ise, “Ben 4’üncü dönem belediye başkanlığı yapıyorum. 2000 yılının öncesini de 2019 yılının sonrasını da biliyorum. Eskiden bizim gibi ilçeler daha küçük ilçeler belediyeye destek için büyükşehirlere giderler ve büyükşehir belediye başkanlarına derler ki, ‘Kenara çıkardığınız eskimiş kamyon var mı, kepçe var mı, araç var mı? Varsa bana verir misin?’, destekler böyle olurdu. Ama 2019-2024 yılı döneminde Ekrem başkanımız bambaşka bir yapılanmayı yelkendi. Ekipleri gönderdi. Önce Marmara bölgesindeki belediye başkanlara daha sonra tüm Türkiye’de ki belediyelere gönderdi ve dedi ki onlar geldiler bize yapmak istediğiniz projeleri ortak olarak yapabilir miyiz nasıl yaparız? Ben açıkçası ben şaşırdım. Ve bu yöntemle 5 yıl içinde bir çok kente belediyeye büyük eserler yaptı sayın başkanımız” dedi. Kurdele kesilmesinin ardından törene katılanlar yeni yapılan anı evini gezmeleri sonrası program sona erdi. Açılış törenine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yanı sıra Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Bozüyük Belediye Başkanı Mehmet Talat Bakkalcıoğlu, partililer ve çok sayıda vatandaş katıldı.