KÜLTÜR SANAT - 26 Nisan 2025 Cumartesi 11:05

Kurtlara adanmış bir fırça: Türkiye’nin tek kadın realist kurt ressamı

A
A
A

Yıllardır kurt temalı çalışmalar yapan, Türkiye’nin tek kadın realist kurt ressamı, bozkurtları resmederek sanatsal yolculuğunda köklü bir mirası yaşatıyor.

Türk kültürünün önemli simgelerinden biri olan kurt figürü, Asena lakaplı Ressam Süheyla Üstek’in fırçasında hayat buluyor. Yıllardır özellikle kurt temalı çalışmalar yapan Üstek, Bozkurtları resmederken hem sanatsal bir yolculuğa çıkıyor hem de köklü bir mirası yaşatıyor.

"Ruhuma işleyen bir şey bozkurt"

Aynı zamanda Kültür Bakanlığı sanatçısı olduğunu ve yıllardır kurt çalıştığını belirten Üstek, "Türkiye’de şu anda bozkurt alanında, realist ressam olan tek kadın benim. Birkaç ödüllerim var bu alanda. Tarihi gelişimi olarak, bizim kültürümüzü anlatma açısından benim için de toplumumuz için de çok önemli. Bütün hayvanları çok seviyorum ama Bozkurt dedin mi ruhuma işleyen bir şey bozkurt. Özellikle çalışırken gözlerinden başlarım kurtlarıma, kendi ruhumdan da bir şeyler yansıttığımı düşünüyorum. Kurtların asilliği, o vakur duruşları, lider oluşları benim canım Türkiye’mi andırıyor. Çalıştığım kurtlar, çevrem tarafından çok rağbet gördüğü için, gerçek kurt severlerin isteklerde bulunduğu ve sürekli sipariş geldiği için hep severek çalıştım. Aynı zamanda şu anda bozkurt ve kurt çalışmalarım yabancı basında da yayında" dedi.

"Denizlerimde ve kurtlarımda özgürlüğü yansıtıyorum"

Kurtların yanı sıra denizleri de tuvaliyle buluşturan Üstek, "Denizlerimin bir adı var, Suyun Kalbi Denizi diye geçiyor. Denizleri, maviyi çok seviyorum. Özgürlüğü çağrıştırıyor bende. Kurtları ve denizleri örtüştürdüğüm için de çok severek çalışıyorum. Denizlerimde ve kurtlarımda özgürlüğü yansıtıyorum önce. Sadakat, sevgi, saygı. Suyun berraklığı, denizlerimin maviliği, özgürlüğü ve o saydamlığı, o güzelliği yansıtıyorum. Yağlı boya çalışıyorum. Aynı zamanda eğitmen olduğum için de her tür tarzı çalışıyorum. Resimlerimde, bir sanatçı olarak topluma sevgiyi, saygıyı ve bu mesajları veriyorum" ifadelerini kullandı.

"Sanat olmazsa hiçbir şey olmaz"

Ümitköy ART-I Sanat Atölyesi’nde, öğretmen arkadaşları ile yıllardır severek çalıştığını belirten Üstek, "Eğitmenlerimiz var, öğrencilerimize burada ders veriyoruz, resimlerimizi yapıyoruz. En son atölye olarak yılsonu sergimiz vardı. Yeni yıla, yeni sezona, kişisel sergime hazırlanıyorum. İstek üzerine olduğu için farklı çalışmalarım oluyor. Sanat toplumu ileriye götüren, modernize eden, çağdaşlığı getiren, her dalda eğitendir. Sanat mutlaka olmalı. Sanat olmazsa hiçbir şey olmaz. Sanatımla her zaman olacağım, bu yönde devam edeceğim" şeklinde konuştu.

Kurtlara adanmış bir fırça: Türkiye’nin tek kadın realist kurt ressamı

Bilal Sarıkavak - Berkay Hasan Karayakas

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de ‘Türk Mutfağı Haftası’ etkinlikleri başladı Türk Mutfağı Haftası kapsamında İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından bir dizi etkinlik düzenledi. İzmir Valisi Süleyman Elban, "İzmir, gerçek anlamda bir gastronomi şehri olmuştur. Her türlü otun, sebzenin, meyvenin bulunduğu bu şehirde, mutfak kültürü inanılmaz bir çeşitliliğe ulaşmıştır" dedi. Türk mutfağının tarihi ve kültürel mirasını tanıtıldığı "Türk Mutfağı Haftası" etkinlikleri İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda organize edildi. Programa İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Sadık Doğruer, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, belediye başkanları, kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Aralarında tescilli ürünlerin de bulunduğu yöresel lezzetler kurulan stantlarda katılımcılara tanıtıldı. Protokol üyleri ve etkinliğe gelen vatandaşlar, stantları gezerek ikramlardan tattılar. Türk mutfağının zenginliğini anlatan Vali Süleyman Elban, "Kaç yemeğimiz, kaç çorbamız, kaç salatamız, kaç tatlımız olduğunu bilmiyoruz. Üstelik henüz ticarileşmemiş ev yemeği kültürümüz var. Bu nedenle gastronomi alanında iddialı şehirlerde bile insanlar ’Biz dışarıda yemek yemeyiz, evdeki yemekler çok daha farklı, daha özeldir’ derken haksız sayılmazlar. Henüz ticarete konu olmamış lokantalarda evlerde yapılmayan çok özel yemekler var. Ayrıca geçmişte yapılmış ama zamanla kaybolmuş, unutulmuş yemeklerimiz de mevcut. İzmir’e gelince; iklimsel ve coğrafi avantajların tamamına sahip bir şehir olmasının yanı sıra, Anadolu’nun ve yakın coğrafyamızın yemek kültürünün tam bir özeti İzmir’de var. İzmir, gerçek anlamda bir gastronomi şehri olmuştur. Her türlü otun, sebzenin, meyvenin bulunduğu bu şehirde, mutfak kültürü inanılmaz bir çeşitliliğe ulaşmıştır. Üstelik artık yalnızca hünerli kadınlarımız değil, erkeklerimiz de bu zenginliğe katkı sunmakta, mutfağımız daha da güçlenmektedir" dedi. "İzmir’in gastronomi gizemi hiç bitmiyor" Şimdi bu süreci meslek yüksekokulları, üniversitelerin ilgili fakülteleri, liselerdeki turizm meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezlerindeki gastronomi bölümleriyle desteklendiğini belirten Vali Elban, "Buralardan mezun olan öğrencilerimiz sektör tarafından adeta kapış kapış alınıyor; çünkü sektör hala doygunluğa ulaşmış değil. İzmir artık uluslararası düzeyde kabul gören bir gastronomi şehri olmuş, Michelin yıldızlı restoranlarla bu tescil de somutlaşmıştır. Şehre gelen ziyaretçiler deniz ürünlerinden ot yemeklerine, et yemeklerinden kebaplara, sokak lezzetlerinden kahvaltıya kadar çok geniş bir yelpazede mutfağımızı tanımakta; ancak sadece küçük bir kısmını tadabilmektedirler. Bu nedenle İzmir’in gastronomi gizemi hiç bitmiyor; her gelişte yeni bir tatla karşılaşmak mümkün oluyor. Bana göre bu haftanın en önemli özelliği, bu kültürümüzün farkına varmak, zenginliğimizin bilincine ulaşmak ve bunu tüm kuşaklara her türlü araçla aktarmak olmalıdır. Ayrıca bu zenginliğe sadece övünmek için değil, ekonomik bir değer kazandırmak için de sahip çıkmalı, gastronomi turizmini desteklemeli, bu alanda ürün sağlayan yerel üreticilerin de bu değerden pay almasını sağlamalıyız" sözlerini ekledi. Hafta boyunca İzmir’de mutfak atölyesi, yemek tanıtımı, söyleşi, seminer gibi pek çok etkinlik düzenlenecek.
Şanlıurfa Şanlıurfa’da öğretmenlere masal eğitimi Şanlıurfa’da okul öncesi ve temel eğitim öğretmenlerine yönelik, Tarihin Sıfır Noktasında Masaldan Bilime temasıyla masal eğitimleri veriliyor. Karacadağ kalkınma Ajansı ile Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle düzenlenen Masaldan Bilime Söyleşisine Şanlıurfa’nın 13 ilçesi görev yapan 500 öğretmen katıldı. Masal Dede olarak bilinen yazar Yücel Feyzioğlu’nun konuk olduğu söyleşide masal anlatımının çocukların gelişimindeki önemi paylaşıldı. Katılımcılar, hem bilimsel hem de kültürel perspektifler eşliğinde masal anlatımının eğitimde nasıl bir araç olarak kullanılabileceğini keşfetme fırsatı buldu. Söyleşide konuşan yazar Feyzioğlu, "Masallarda gelenek, terbiye, edep gibi her şey işlenmiş, 1900’lü yılların başlarına kadar okullaşma oranı düşük kaldığı için nesillerin eğitiminde masal önemli bir yer tutuyordu. Binlerce yıl insanlar çocuklarını masal ile eğitmiş. Masal her şeye cevap veriyor. Terbiye, edep ve bilime yönlendirmesi gibi" dedi. Masallar ile büyüyen çocukların gelişiminin daha iyi olduğunu, masalların herkese yayılması gerektiğini belirten Feyzioğlu, masalların anne, baba ve çocuk arasında bir hatıra ve anı oluşturduğunu dile getirdi. "Masallar beyinsel olarak çocukları geliştiriyor. Masal okunmamış çocuklar büyüyor ama olgun insana dönüşemiyor, bilim ortaya koyamıyor, mesleğinde başarılı olamıyor." diyen Feyzioğlu, Şanlıurfa’da öğretmenlere masalların psikolojik etkilerini, öğrencilere masalları, velilere ise masalsız çocuk olmayacağını anlattığını belirtti. Öğretmenlerin yanı sıra öğrencilere ve velilere yönelik eğitimler Haliliye ve Harran İlçelerindeki bazı okullarda 23 Mayıs 2025 tarihine kadar sürecek.