ASAYİŞ - 24 Ekim 2024 Perşembe 08:43

MİT, TUSAŞ şehitlerinin kanını yerde bırakmadı

A
A
A

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Ankara’da, Türk Havacılık Uzay Sanayi Anonim Şirketi’ne (TUSAŞ) yönelik gerçekleştirilen menfur saldırının ardından Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bulunan PKK hedeflerini imha etti.

Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, söz konusu operasyonlarda Suriye’de ve Irak’ta PKK/YPG kontrolünde örgüte ait sözde askeri, istihbarat, enerji/altyapı tesisi, lojistik ve mühimmat deposu gibi çok sayıda stratejik nokta hedef alındı. Terör örgütü PKK/YPG’ye karşı planlanan hedefe ulaşılıncaya kadar operasyonların aralıksız devam edeceği kaydedildi.

Muhammed Musab Gümüşer

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize 49 yıllık hatıralarını okulun müzesine hediye etti 49 yıl önce mezun olduğu okula müze açıldığını duyan 68 yaşındaki emekli eğitimci mezun olduğu yılın anı defterini vakit kaybetmeden okula hediye etti. 1975-1976 Eğitim Öğretim Yılı’nda Rize’nin Çayeli ilçesinde bulunan Çayeli Lisesi’nden mezun olan 68 yaşındaki Fethi Karadeniz, eğitim öğretim hayatının ardından camiayı terk etmedi. 7 yıl öğretmenlik, 8 yıllık okul idareciliği yapan Karadeniz sonrasında 17 yılda Milli Eğitim Müfettişliği görevini yürüttü. Emekliliğin tadını çıkaran Karadeniz mezun olduğu yılki adı ile Çayeli Lisesi, şimdiki adıyla ise Çayeli Anadolu Lisesi’nde bir müze kurulduğunu öğrendi. Okul Müdürü Dilek Kantarcı’nın çağrısına kulak veren Karadeniz 49 yıldır gözü gibi sakladığı anı defterini alarak Rize’ye geldi. ’49 yıl ben sakladım, şimdi sıra sizde’ diyen Karadeniz anı defterini müzesinde sergilemek üzere okula hediye etti. Yeni nesillere bir örnek olması, ışık tutması için 49 yıl önce tuttuğu hatıra defterini okulun yeni açılan müzesine hediye ettiğine vurgu yapan Karadeniz “1975-1976 yılında okulumuz öğrencileri, öğretmenleri ile ilgili bir hatıra defter tutmuştum. Bundan 49 sene önce o tuttuğum hatıra defterini okulda bir müzeye açıldığını öğrenince gelip okula hediye ettim. Yalnız bende kalmasın herkes faydalansın, herkes görsün. Herkes kendini görsün. Alttan gelen nesiller de onlara da bir ışık tutsun diye düşündüm” dedi. “Hepsiyle can ciğerdik” Bazı arkadaşlarıyla halen irtibatta olduklarını ve anı defterinin yazıldığı 1975 yılına geri dönüp baktığında hiç kötü bir anısının olmadığını dile getiren Karadeniz “Hepsiyle görüşemiyorum da 5 - 6 tanesiyle çok yakinen görüşüyorum. Vallahi hepsiyle çok güzel anılarımız var. Hiç kötü anımız yok. Hepsiyle can ciğerdik, o zamanlar iyiydik. Defterde öğretmenlerimiz var, okul müdürümüz var, okul müdür başyardımcımız var, felsefe öğretmenimiz var. Felsefe öğretmeni deyince; benim derslerim çok iyiydi hep 10 alırdım. Felsefe öğretmenim de bana o kadar güvenirdi ki yazılı yapınca ‘Kağıtları sen oku’ derdi. Cevap anahtarı verirdi, ona göre yapardım. Derdi ki ‘Bak benden iyi not veriyorsun’. Hatta ben biraz da fazla verirdim arkadaşlarıma. Öyle bir anı var yani” ifadelerini kullandı. “49 sene sonra geldim. Çok duygulandım” 49 yıl sonra mezun olduğu okula adım atmanın kendisini duygulandırdığının ve okulda çok iyi ağırlandığının altını çizen Karadeniz “Çok duygulandım. Yani Kendi mezun olduğun okulda tekrar geri gelmek çok değişik bir duygu yani. 49 sene sonra geldim. Hele yeni müdürümüz Dilek Hanım. Sağ olsun. Çok iyi davrandılar. Çok iyi karşıladılar. O bakımdan çok memnunum yani” şeklinde konuştu. Okul müdürü: “Kuruluş yılını duyunca ‘Bana buradan malzeme çıkar’ dedim” Okulun eski mezunlarından belgeler istediklerinde gelen belgelere çok şaşırdıklarını dile getiren Çayeli Anadolu Lisesi Müdürü Dilek Kantarcı “Ben zaten idarecilikten önce tarih öğretmeniydim. Buraya geldiğinde okulun 1970 yılında kurulduğunu öğrendim. ‘Tamam’ dedim. ‘Bana buradan malzeme çıkar’. Arşivleri seviyorum. Bu tarz belgeleri biriktirmeyi seviyorum. Benden önceki müdür tarafından küçük bir arşiv oluşturulmuştu. Onu toparladık. Daha sonra eski mezunlardan belge istedik. Gelen belgeleri bir araya getirdik. Bizi bile çok şaşırtan belgeler geldi” ifadelerini kullandı. “1970’li yıllarda basılmış üniversite kitapçığı” Gelen materyaller arasında kendisini en çok Fethi Karadeniz’in hediye ettiği anı defteri ve bir başka mezunun getirdiği 1970’li yılların Üniversite Seçme Sınavı (ÜSS) yani bu zamanın ÖSYM kitapçığının şaşırttığını sözlerine ekleyen Kantarcı “Fethi Bey’in anı defteri, ya da 1970’li yıllarda basılmış üniversite kitapçığı, çok farklı belgeler geldi. Eski fotoğraflar var içerisinde. Eski gazete kupürleri var. Vefat etmiş öğretmenlerin, öğrencilerin yazıları var. Gerçi artık öğrenci diyemiyorum. Şu an hepsi 70 yaş üstü, 65 yaş üstü büyüğümüz. Hepsi iyi yerlere gelmiş insanlar” dedi. (HFD-EK
İstanbul Görme kaybının yaygın nedeni: Diyabet Türkiye’de ve dünya genelinde diyabetin görülme sıklığı giderek artarken, hastalık göz sağlığını da ciddi şekilde etkilemektedir. Diyabet, göz sağlığını tehdit eden birçok hastalığı tetikleyebilmektedir. Özellikle 50 yaş üzeri bireylerde körlüğün en yaygın nedeni diyabet iken; görme bulanıklığından, katarakttan, glokomdan ve diyabetik retinopatiden kaynaklanan sorunlar da sıklıkla görülmektedir. Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fatih Kenar, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi diyabetin gözlerde oluşturabiliceği olumsuz etkiler ve sebep olduğu göz hastalıkları hakkında açıklamalarda bulundu. Diyabet, yüksek kan şekeri seviyelerinin gözdeki küçük damarlara zarar vermesiyle pek çok görme bozukluğuna neden olabilmektedir. Diyabetin göz sağlığı üzerindeki etkilerine değinen Medicana Kadıköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fatih Kenar, “Diyabet, küçük damarları etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Özellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde diyabet; görme netliğini etkileyebilir, gözlük numarasının sık sık değişmesine sebep olabilir. Diyabetin yol açtığı başlıca göz hastalıkları arasında katarakt, glokom, retinal damarların hasar görmesiyle ortaya çıkan diyabetik retinopati sayılabilir. Bu hastalıkların gelişmemesi için diyabet hastalarının göz muayenelerini düzenli olarak yaptırması ve kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutması büyük önem taşımaktadır” dedi. Bulanık görme, diyabetin habercisi olabilir Bulanık görmenin her zaman gözlük numarasındaki değişikliklerden kaynaklanmadığını belirten Op. Dr. Fatih Kenar, “Yüksek kan şekeri, gözdeki lensin şeklini bozarak görme netliğinde değişikliklere yol açabilir. Glukozun lens içindeki sıvı miktarını artırması sonucu görme bulanıklaşabilir. Bu durumda, şeker seviyesi normale döndüğünde görme sorunları da kaybolabilir veya azalabilir. Diyabet hastalarının görme sorunları yaşadıklarında şeker seviyelerini kontrol altına alarak bir göz hastalıkları uzmanına danışmaları gerekmektedir” diye belirtti. Kataraktın diyabet ile ilişkisini açıklayan Op. Dr. Fatih Kenar, "Katarakt, gözün içindeki lensin matlaşmasıdır ve genellikle yaşla birlikte görülür. Ancak diyabeti olan kişilerde katarakt daha erken dönemde ortaya çıkabilir. Diyabetli bireylerin düzenli göz kontrollerini yaptırmaları, kataraktın erken tespit edilmesine ve gerekli tedavilerin yapılmasına yardımcı olur" dedi. Göz tansiyonuna dikkat Glokomun, bir diğer adıyla göz tansiyonunun dünya çapında körlüğe neden olan önemli bir hastalık olduğuna dikkat çeken Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fatih Kenar, diyabetlilerin göz tansiyonu riskini şu şekilde açıkladı: “Glokom, göz içi basıncının arttığı ve görme kaybına yol açan bir hastalıktır. Diyabeti olan bireylerde, yüksek kan şekeri seviyeleri göz içi basıncını artırabilir ve glokom riskini yükseltebilir. Bu nedenle diyabet hastalarının göz tansiyonlarını düzenli olarak ölçtürmeleri çok önemlidir.” Diyabetik retinopatinin, diyabet hastalarında sık görülen ve gözdeki kılcal damarların tahribatı sonucu ortaya çıkan bir diğer ciddi göz sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Op. Dr. Fatih Kenar, “Retinada kanamalar, serum sızması ve ödem gibi sorunlara yol açabilen bu hastalık, erken teşhis ve tedavi ile önlenebilir. Diyabet hastalarının göz muayenelerini ihmal etmeden düzenli aralıklarla yaptırmaları, görme kaybını engelleyebilir” diyerek erken teşhisin önemine dikkat çekti.
Düzce 845 kişinin hayatını kaybetti Düzce depreminin 25. yıldönümü DÜZCE(İHA) – Düzce Valisi Selçuk Aslan, 12 Kasım Düzce Depreminin 25. yıldönümünde yayımladığı mesajında “Tüm afetlere karşı öncelikle tedbirli, duyarlı ve hazırlıklı olmalıyız” dedi. Vali Selçuk Aslan mesajında 25 yıl geçmesine rağmen depremin hafızalarda tazeliğini koruğunu belirterek, “Türkiye’nin büyük afetleri arasında yer alan 12 Kasım 1999 tarihli Düzce Depremi’nin üzerinden 25 yıl geçti. Hafızalarımızda hala tazeliğini koruyan bu depremde ailemizden, arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, çevremizden 845 canımızı kaybetmenin derin hüznünü kalplerimizde hissetmeye devam ediyoruz. Can kayıplarımızın yanı sıra depremin ilimizde bıraktığı yıkımın izlerini silmek için aradan geçen 25 yılda, şehrimizi yeniden imar ve ihya etmek adına devletimizin destek ve öncülüğünde tüm Düzceliler olarak her alanda gayretli çalışmalar gösterilmiştir. Bu bilinçle toplum olarak yaşanabilecek tüm afetlere karşı öncelikle tedbirli, duyarlı ve hazırlıklı olmalıyız. Eğitimden sağlığa, kültürden ekonomiye, ilimizin bulunduğu bölgenin rehberi olması için destek ve teşviklerle yapılan kalkınmanın sürdürülebilirliği adına çalışmalarımıza devam edeceğiz. Her bir vatandaşımız, afet ve acil durum bilincini kavrayarak, en temel afet eğitimini almalı, yaşadığı ortamı afetlere hazır duruma getirmelidir. Bu amaçla; İçişleri Bakanlığımızın Cumhuriyetimizin 100. yılında 100 Bin Arama Kurtarma Personeli Yetiştirilmesi Projesinin tamamlayıcısı olarak valiliğimizce arama ve kurtarma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile toplulukların kapasitelerinin geliştirilmesi projesini hayata geçirip kararlılıkla yürüterek toplumumuzun bütününde afetlere hazırlık sağlamak ve afet anında ihtiyacımız olan insan kaynağını oluşturma gayretindeyiz. Ülke olarak yaşadığımız afetlerden dersler çıkararak, devletimiz; tüm imkan ve kapasitesinin hızla seferber edildiği, meydana gelebilecek her türlü doğal afet veya olağanüstü durumlarda vatandaşlarımızın can-mal kaybı yaşamaması için tüm kurumlarıyla sahada olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Afetlere karşı dirençli şehirler oluşturmamız, özellikle depreme karşı dayanıklı bina inşa edilmesi, oluşabilecek zararları asgari seviyeye indirmenin en önemli unsurudur. Bu doğrultuda, devletimizin almış olduğu tedbirleri uygulamak ve tedbirlere duyarlı olmak hepimizin asli görevidir. Bu duygu ve düşüncelerle, 12 Kasım 1999 Depremi’nin yıl dönümünde, ilimizin ve tüm vatanımızın benzer felaketleri bir daha yaşamamasını Yüce Allah’tan niyaz ediyor, depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum” ifadelerinde bulundu.